Brain magic | Keith Barry

Keith Barry beyinleri büyülüyor

Çeviri: Kortan Berat Gödekoğlu Gözden geçirme: Sancak Gülgen

Brain magic. What's brain magic all about?

Beyin büyülemek. Beyin büyülemek ne ile ilgilidir?

Brain magic to me indicates that area of magic

Bana göre beyin büyülemek, sihrin

dealing with psychological and mind-reading effects.

psikolojik ve zihin okuma etkileridir.

Yani geleneksel sihrin aksine, bir altıncı his ilüzyonu yaratmak için

So unlike traditional magic, it uses the power of words,

linguistic deception, non-verbal communication

kelimelerin gücünü, dilsel aldatmayı, konuşmadan iletişim kurmayı

and various other techniques to create the illusion of a sixth sense.

ve diğer çeşitli teknikleri kullanır.

I'm going to show you all how easy it is

Şimdi, size nasıl yapılacağını bildikten sonra

insan zihnini aldatmanın ne kadar kolay olduğunu göstereceğim.

to manipulate the human mind once you know how.

I want everybody downstairs also to join in with me and everybody.

Aşağıdaki ve buradaki herkesin bana katılmasını istiyorum.

I want everybody to put out your hands like this for me, first of all.

Öncelikle herkesin ellerini bu şekilde tutmanızı istiyorum.

OK, clap them together, once.

Tamam, bir kere birbirine vurun.

OK, reverse your hands.

Tamam, eller

Now, follow my actions exactly.

Şimdi yaptıklarımı aynen tekrar edin.

Now about half the audience has their left hand up. Why is that?

İzleyicilerin yarısına yakını sol ellerini havaya kaldırdı. Bu neden?

OK, swap them around, put your right hand up.

Tamam, ellerinizi değiştirin, sağ elinizi havaya kaldırın.

Cross your hands over, so your right hand goes over,

Tamam, şimdi ellerinizi çapraz hale getirin, yani sağ eliniz sol elinizin üstünden geçecek,

interlace your fingers like this,

parmaklarınızı bu şekilde birbirine geçirin,

then make sure your right thumb is outside your left thumb --

ve sağ baş parmağınızın sol baş parmağınızın dığında olduğundan emin olun --

bu çok önemli.

that's very important.

Yours is the other way around, so swap it around.

Sizinki ters olmuş, onu etrafından geçirin.

Excellent, OK. Extend your fingers like this for me.

Harika, tamam. Parmaklarınızı benim için bu şekilde uzatın.

All right. Tap them together once.

Güzel. Bir kere birbirine vurun.

Tamam, şimdi, eğer zihninizi aldatmama izin vermediyseniz,

OK, now, if you did not allow me to deceive your minds,

you would all be able to do this.

hepiniz bunu yapabilmelisiniz.

(Kahkahalar)

(Laughter)

(Laughter ends)

Now you can see how easy it is

Evet, şimdi nasıl yapılacağını bildikten sonra

for me to manipulate the human mind, once you know how.

benim için insan beynini aldatmanın ne kadar kolay olduğunu görebilirsiniz.

(Laughter)

(Kahkahalar)

Now, I remember when I was about 15,

Şimdi, hatırlıyorum da ben 15 yaşlarındayken,

(Laughter)

Baskı harfleri algılayabilen

I read a copy of Life magazine,

which detailed a story about a 75-year-old blind Russian woman

75 yaşındaki Rus bir kadının detaylı hikayesini anlayan

bir Life dergisi sayısı okumuştum --

who could sense printed letters --

burada hala bunu yapmayı deneyen insanlar var --

there's still people trying to do it --

(Kahkahalar)

(Laughter)

-- who could sense printed letters and even sense colors, just by touch.

Baskı harfleri hatta renkleri sadece dokunarak algılayabiliyordu.

And she was completely blind.

Ve tamamen kördü.

She could also read the serial numbers on bills

Ayrıca sert bir yüzeye üzerine ters çevrilmiş

when they were placed, face down, on a hard surface.

faturaların üzerindeki seri numaraları okuyabiliyordu.

Now, I was fascinated, but at the same time, skeptical.

Bunun karşısında büyülenmiştim ama aynı zamanda şüpheleniyordum.

How could somebody read using their fingertips?

İnsan nasıl parmak uçlarını kullanarak okuyabilir?

Bilirsiniz bunun üstüne gerçekten düşünürsünüz,

You know, if you actually think about it, if somebody is totally blind --

eğer birisi tamamen körse -

a guy yesterday did a demonstration in one of the rooms,

adamın biri dün herkesin gözlerini kapatmak ve etrafını sadece duymak

where people had to close their eyes and they could just hear things.

zorunda oldukları odalardan birinde bir gösteri yaptı.

Ve birinin nasıl olup da parmak uçlarını kullanarak

And it's just a really weird thing to try and figure out.

okuyabildiğini anlamak gerçekten garip bir şey.

How could somebody read using their fingertips?

Now earlier on, as part of a TV show that I have coming up on MTV,

Geçmişte, MTV'de yayınlalan bir TV programının bir parçası olarak,

ikincil görüş olarak bilinen şeyle ilgili

I attempted to give a similar demonstration

of what is now known as second sight.

bir gösteri yaptım.

Hadi bir göz atalım.

So, let's take a look.

(Video) Man: There we go.

(Video) Adam: İşte gidiyoruz.

I'm going to guide you into the car.

Sana arabaya kadar eşlik edeceğim.

Kathryn Thomas: (Laughter)

Kathryn: (Kahkahalar)

Man: You're OK, keep on going.

Adam: İyi gidiyorsun, gitmeye devam et.

KT: How are you?

Nasılsın?

Keith Barry: Kathryn, it's Keith here.

Keith Barry: Kathryn, ben Keith, seni gizli bir yere götüreceğim, tamam mı?

I'm going to take you to a secret location, OK?

Kathryn, there was no way you could see through that blindfold.

KB: Şimdi, Kathryn, bu göz bağının ötesini görmenin hiçbir yolu yoktu.

KT: OK, but don't say my name like that. KB: But you're OK?

Kathryn: Tamam ama adımı bu şekilde söyleme.

KT: Yes.

KB: Hayır, sorun yok değil mi?

Kathryn: Evet.

KB: No way to see through it? KT: No.

KB: Göz bağının ötesini görmenin hiçbir yolu yoktu, değil mi?

Kathryn: Hayır.

KB: I'll take it off.

KB: Tamam, sadece onu çıkartacağım, sorun yok, sorun yok.

Do you want to take the rest off?

Diğer kısmını da sen çıkarmak ister misin?

Take it off, you're OK. We'll stop for a second.

Hadi çıkar, sorun yok. Sadece bir saniyeliğine duracağız.

KT: I'm so afraid of what I'm going to see.

Kathryn: Neyle karşılaşacağım konusunda çok endişeliyim.

KB: You're fine, take it off. You're OK. You're safe.

Hayır, hayır, sorun yok, sorun yok, çıkart onu. Sorun yok, güvendesin.

Have you ever heard of second sight?

Hiç ikincil görüş diye bir şey duydun mu?

KT: No.

Kathryn: Hayır.

KB: Second sight is whereby a mind-control expert

KB: İkincil görüş bir zihin kontrolü ustasının

can see through somebody else's eyes.

başkasının gözlerinden görebilmesidir.

And I'm going to try that right now.

Ve şimdi bunu deneyeceğim.

KT: God.

Kathryn: Tanrım.

KB: Are you ready?

KB: Hazır mısın?

Nerde? Hiçbir şekilde ...

Where is it? There's no way --

KT: (Beep)

Kathryn: (Bip)

Aman Tanrım!

KT: Oh, my God!

KB: Don't say anything,

KB: Şşt. Hiçbir şey söyleme,

I'm trying to see through your eyes. I can't see.

Senin gözlerinden görmeye çalışıyorum. Göremiyorum.

KT: There's a wall, there's a wall.

Kathryn: Bir duvar var, bir duvar var.

KB: Look at the road, look at the road.

KB: Yola bak, yola bak.

KT: OK, OK, OK. Oh, my God!

Kathryn: Tamam, tamam, tamam. Aman Tanrım!

KB: Now, anything coming at all? KT: No.

KB: Şimdi herhangi bir şey geliyor mu?

Kathryn: Hayır, hayır, hayır, hayır.

KB: Sure there's not?

KB: Hiçbir şey olmadığına emin misin?

KT: No, no, I'm just still looking at the road.

Kathryn: Hayır, hayır, hala sadece yola bakıyorum.

I'm looking at the road, all the time.

Hep yola bakıyorum.

I'm not taking my eyes off the road.

Gözlerimi yoldan ayırmıyorum.

(Beep)

(Bip)

(Beep)

(Bip)

(Bip)

(Beep)

KT: Oh, my God!

Aman Tanrım!

KB: Where are we? Where are we?

KB: Neredeyiz? Neredeyiz?

We're going uphill, are we going uphill?

Yokuş yukarı gidiyoruz, yokuş yukarı mı gidiyoruz?

KT: Look at the road -- (Beep)

Kathryn: Yola bak -- (Bip)

Still got that goddamn blindfold on.

Hala o kahrolası göz bağını takıyorsun.

KB: What?

KB: Ne?

KT: How are you doing this?

Kathryn: Bunu nasıl yapıyorsun?

KB: Just don't break my concentration.

KB: Sadece konsantrasyonumu bozma.

We're OK, though? KT: Yes.

KB: Bu arada iyi gidiyor muyuz?

Kathryn: Evet.

That's so weird.

Bu çok garip.

We're nearly there. Oh, my God!

Neredeyse vardık. Aman Tanrım!

Aman Tanrım!

Oh, my God!

KB: Ve durdum.

KB: And I've stopped.

KT: That is weird.

Kathryn: Bu garip.

You're like a freak-ass of nature.

Sen doğanın bir ucubesi gibisin.

That was the most scary thing I've ever done in my life!

Bu hayatımda yaptığım en korkunç şeydi.

(Applause)

(Alkışlar)

KB: Thank you.

Teşekkürler.

By the way, two days ago, we were going to film this

Bu arada iki gün önce,

bunu aşağıda yarış sahasında

down there, at the race course, and we got a guy into a car,

filme çekecektik,

ve arabanın içine bir adam aldık,

and we got a camera man in the back,

ve arkada bir kameraman vardı,

but halfway through the drive,

ama sürüşün yarısında, bana bacağında --

he told me he had, I think it was a nine-millimeter,

Sanırım bir dokuz milimetreydi, olduğunu söyledi.

stuck to his leg.

Ben de olabildiğince çabuk durdum, ve bu kadardı.

So, I stopped pretty quick, and that was it.

Peki, birinin gözlerinden görmenin

So, do you believe it's possible to see through somebody else's eyes?

mümkün olduğuna inanıyor musunuz?

That's the question.

Asıl soru bu.

Now, most people here would automatically say no.

Şimdi, buradaki çoğu insan otomatik olarak hayır der. Tamam,

OK, but I want you to realize some facts.

ama bazı gerçeklerin farkına varmanızı istiyorum.

I couldn't see through the blindfold.

Göz bağının ötesini göremiyordum.

The car was not gimmicked or tricked in any way.

Arabada hiçbir şekilde bir hile ya da numara yoktu,

The girl, I'd never met before, all right.

kızla -- daha önce hiç karşılaşmadım, her şey tamam.

So, I want you to just think about it for a moment.

Sadece bir anlığına bunu bir düşünmenizi istiyorum.

Bir çok insan bu olanlara

A lot of people try to come up

with a logical solution to what just happened, all right.

mantıklı bir çözüm bulmaya çalışır.

But because your brains are not trained in the art of deception,

Ama beyinleriniz aldatma sanatıyla eğitilmediği için,

the solutions you come up with

bulduğunuz çözümlerin

will, 99 percent of the time, be way off the mark.

yüzde 99'u gerçeğin yakınından bile geçmeyecektir.

Bunun sebebi büyünün tamamen dikkati yönlendirmeyle ilgili olmasıdır.

This is because magic is all about directing attention.

If, for instance, I didn't want you to look at my right hand,

Eğer, örnek olarak, sağ elime bakmamanızı istersem,

ben de bakmam.

then I don't look at it.

But if I wanted you to look at my right hand,

Ama eğer sağ elime bakmanızı istersem,

ben de bakarım, gördüğünüz gibi.

then I look at it, too.

You see, it's very simple, once you know how,

Nasıl yapılacağını bildikten sonra bunu yapmak çok çok kolay,

but very complicated in other ways.

ama başka yönlerden de oldukça karmaşık.

I'm going to give you some demonstrations right now.

Tam şu anda size canlı olarak bazı örnekler göstereceğim.

I need two people to help me out real quick. Can you come up?

Hızlı bir şekil de bana yardım etmesi için iki kişiye ihtiyacım var.

Siz gelebilir misiniz?

And let's see, down at the end, here, can you also come up, real quick?

Ve bir bakalım, sonda, aşağıda,

siz de gelebilir misiniz, gerçekten hızlıca?

Do you mind? Yes, at the end.

Sorun olur mu?

Evet, sondaki.

OK, give them a round of applause as they come up.

Buraya gelene kadar onları alkışlayalım.

You might want to use the stairs, there.

Buradaki merdivenleri kullanabilirsiniz.

(Applause)

(Alkışlar)

It's very important for everybody here to realize

Buradaki herkesin, benim bu iki kişiyle

I haven't set anything up with you.

herhangi bir şey kurmadığımı bilmesini istiyorum.

You don't know what will happen, right?

Biraz sonra ne olacağını bilmiyorsunuz. Değil mi?

Tamam, bi süre burada dikilmek senin için sorun olur mu?

Would you mind just standing over here for a moment?

İsmin?

Your name is? Nicole: Nicole.

Nicole: Nicole.

KB: Nicole, ve?

KB: Nicole, and?

(Telefon çalar)

(Telephone ringing)

KB: Tamam, o. Söyle onlara, aslında yapacağımız şey şu,

KB: Actually, here's the thing, answer it, answer it, answer it.

cevapla, cevapla, cevapla.

(Laughter)

(Kahkahalar)

Is it a girl? Man: They've already gone.

KB: Bir kız mı?

Man: Durdu bile.

KB: OK, swap over positions.

KB: O, durdu mu, tamam.

Can you stand over here? This will make it easier.

Aslında, yer değiştirin.

Burada durabilir misin, bu işleri biraz daha kolaylaştıracaktır.

Pity, I would have told them it was the ace of spades.

Yazık oldu, arayanlara maça ası olduğumu söyleyebilirdim.

OK, a little bit closer.

Tamam, biraz daha yakın.

(Laughter)

(Kahkahalar)

Biraz daha yakın.

OK, a little bit closer, come over -- they look really nervous up here.

(Kahkahalar)

Tamam, biraz daha yakın, gelin buraya -- burada gerçekten gergin görünüyorlar.

Do you believe in witchcraft?

Biraz daha yakına gelin.

Tamam, şimdi, büyücülüğe hiç inanır mısın?

Nicole: No.

Nicole: Hayır.

KB: Voodoo? Nicole: No.

KB: Vudu'ya?

KB: Things that go bump in the night? Nicole: No.

Nicole: Hayır.

KB: Geceleri fırlayıveren şeylere?

KB: Besides, who's next, no, OK.

Nicole: Hayır.

KB: Sıradaki kim dışında hayır, güzel.

I want you to just stand exactly like this for me,

Benim için tam olarak böyle kalmanı istiyorum,

pull up your sleeves, if you don't mind.

sorun olmayacaksa giysinin kollarını kıvır.

OK, now, I want you to be aware

Tamam, şimdi, çevrendeki her çeşit

of all the different sensations around you,

hisse karşı duyarlı olmanı istiyorum,

because we'll try a voodoo experiment.

çünkü şimdi bir vudu deneyi yapmayı deneyeceğiz.

I want you to be aware of the sensations, but don't say anything until I ask you,

Duyulara karşı duyarlı olmanı,

ama sana söyleyene kadar hiçbir şey söylemeni

and don't open your eyes until I ask you.

ve söyleyene kadar gözlerini açmamanı istiyorum.

From this point onwards, close your eyes,

Şu andan itibaren, gözlerini kapat,

do not say anything, do not open them,

hiçbir şey söyleme, gözlerini açma,

be aware of the sensations.

duyulara duyarlı ol.

Yes or no, did you feel anything?

Evet ya da hayır, herhangi bir şey hissettin mi?

Nicole: Yes.

Nicole: Evet.

KB: You did feel that? What did you feel?

KB: Bunu hissettin mi? Ne hissettin?

Nicole: Sırtımda bir dokunma.

Nicole: A touch on my back.

KB: How many times did you feel it?

KB: Bunu kaç kere hissettin?

Nicole: İki kere.

Nicole: Twice.

KB: Twice. OK, extend your left arm out in front of you.

KB: İki kere. Tamam, sol kolunu önüne doğru uzat.

Sol kolunu uzat, tamam.

Extend your left arm, OK.

OK, keep it there.

Tamam, kolunu orada tut.

Be aware of the sensations, don't say anything, don't open your eyes, OK.

Duyulara duyarlı ol, hiçbir şey söyleme, gözlerini açma, tamam.

Did you feel anything, there?

Orada herhangi bir şey hissettin mi?

Nicole: Yes. KB: What did you feel?

Nicole: Evet.

KB: Ne hissettin?

Nicole: Three --

Nicole: Üç --

KB: Like a tickling sensation? Nicole: Yes.

KB: Gıdıklanma hissi gibi mi?

Nicole: Evet.

KB: Can you show us where?

Bize nerede olduğunu gösterir misin?

OK, excellent. Open your eyes.

Tamam, harika. Gözlerini aç.

I never touched you.

Sana hiç dokunmadım.

I just touched his back, and I just touched his arm.

Sadece onun arkasına dokundum ve onun koluna dokundum.

A voodoo experiment.

Bir vudu deneyi.

(Kahkahalar)

(Laughter)

Yeah, I walk around nightclubs all night like this.

Evet, bütün gece gece kulüplerinde böyle geziyorum.

(Laughter)

(Kahkahalar)

You just take a seat over here for a second.

Bir saniyeliğine şuraya otur.

I'm going to use you again, in a moment.

Tekrar seni kullanacağım, bir süre sonra.

Can you take a seat right over here, if you don't mind.

Ve eğer sorun olmazsa sen de benim için buraya oturur musun?

Sit right here. Man: OK.

Tam buraya otur.

Adam: Tamam.

KB: OK, take a seat. Excellent, OK.

KB: Tamam, otur. Harika, tamam.

Now, what I want you to do is look directly at me, OK,

Şimdi, yapmanı istediğim şey direkt olarak bana bakman, tamam mı,

just take a deep breath in through your nose,

sadece burnundan derin bir nefes al,

letting it out through your mouth, and relax.

ve ağzından ver, ve rahatla.

Allow your eyes to close, on five, four, three, two, one.

Gözlerinin kapanmasına izin ver,

beş, dört, üç, iki, bir --

Close your eyes right now.

şimdi gözlerini kapat.

OK, now, I'm not hypnotizing you,

Tamam, şimdi, seni hipnotize etmiyorum,

I'm merely placing you in a heightened state of synchronicity,

Seni sadece senkronizmin yükseltilmiş bir haline yerleştiriyorum ki

zihinlerimiz aynı çizgiler üzerinde olsun.

so our minds are along the same lines.

And as you sink and drift and float into this relaxed state of mind,

Ve sen zihnin bu rahatlamış haline doğru

batıp, sürüklenip, yüzerken,

I'm going to take your left hand, and just place it up here.

ben sol elini kaldırıp buraya bırakacağım.

I want you to hold it there just for a moment,

Ve bir süreliğine kolunu orada tutmanı istiyorum,

and I only want you to allow your hand

ve elinin senin bu rahatlamış farkındalık haline girerken

to sink and drift and float back to the tabletop

sürüklenip yüzdüğün hızda batıp sürüklenip yüzerek

at the same rate and speed

masanın inmesine izin vermeni

as you drift and float into this relaxed state of awareness,

ve elinin ta masanın üstüne kadar

and allow it to go all the way down to the tabletop.

inmesine izin vermeni istiyorum.

That's it, all the way down, all the way down.

İşte bu, en aşağıya kadar,

en aşağıya kadar, en aşağıya kadar,

and further, and further.

devam et, devam et, devam et,

devam et, devam et, devam et.

Excellent.

I want you to allow your hand to stick firmly to the tabletop.

Harika.

Elinin tamamen masanın üstüne yapışmasına izin vermeni istiyorum.

OK, now, allow it to stay there.

Tamam, şimdi, orada kalmasına izin ver.

OK, now, in a moment, you'll feel a certain pressure, OK,

Tamam, şimdi, kısa bir süre sonra belirgin bir baskı hissedeceksin, tamam mı,

and I want you to be aware of the pressure.

ve bu baskının farkında olmanı istiyorum.

Sadece baskının farkında ol.

Just be aware of the pressure.

Ve senden sadece baskının gittiğini hissettiğinde

And I only want you to allow your hand

elinin masanın üstünden tekrar yukarı yükselmesine izin vermeni istiyorum,

to float slowly back up from the tabletop as you feel the pressure release,

ama sadece baskının gittiğinin hissettiğin zaman.

but only when you feel the pressure release.

Anladın mı? Sadece evet ya da hayır diye cevapla.

Do you understand? Just answer yes or no.

Anladın mı?

Man: Yes.

Adam: Evet.

KB: Tam orada dur.

KB: Hold it right there.

And only when you feel the pressure go back,

Tamam, ve sadece baskıyı hissettiğin zaman geri indir.

allow your hand to drift back to the tabletop,

Elinin yavaşça masanın üstüne sürüklenmesine izin vermeni istiyorum,

but only when you feel the pressure.

ama sadece baskıyı hissettiğin zaman.

(Laughter)

(Kahkahalar)

OK, that was wonderfully done. Let's try it again.

Tamam, bu harikaydı, hadi tekrar deneyelim.

Excellent. Now that you've got the idea, let's try something even more interesting.

Harika. Şimdi ne olduğunu anladın,

hadi daha da ilginç bir şey deneyelim.

Allow it to stick firmly to the tabletop, keep your eyes closed.

Masanın üstüne tamamen yapışmasına izin ver, gözlerini kapalı tut.

Ayağa kalkar mısın?

Can you stand up? Just stand, stage forward.

Tamam, sadece dikil, biraz ileride.

I want you to point directly at his forehead.

Direkt olarak onun alnına işaret etmeni istiyorum, tamam.

OK.

Imagine a connection between you and him.

Onunla kendin arasında bir bağlantı hayal et,

Only when you want the pressure to be released,

sadece baskının kalkmasını istediğinde,

make an upward gesture, like this,

yukarı doğru böyle bir hareket yap,

but only when you want it to be released.

ama sadece baskının kalkmasını istediğin zaman.

You can wait as long as you want,

İstediğin kadar bekleyebilirsin,

but only when you want the pressure released.

ama sadece baskının kalkmasını istediğin zaman yap.

OK, let's try it again.

Tamam, hadi bir daha deneyelim.

OK, now, imagine the connection, OK.

Tamam, simdi, bir bağlantı hayalet, tamam.

Point directly at his forehead.

Direkt olarak onun alnına işaret et,

Only when you want the pressure released, we'll try it again.

sadece baskının gitmesini istediğin zaman bir daha deneyeceğiz.

OK, it worked that time, excellent.

Tamam, bu sefer işe yaradı, harika.

And hold it there, both of you.

Ve orada tut, orada tut, ikiniz de, orada tutun,

Only when you want the pressure to go back, make a downward gesture.

sadece baskının geri gelmesini istediğinde, aşağı doğru bir hareket yap.

You can wait as long as you want.

İstediğin kadar bekleyebilirsin.

You did it pretty quickly, but it went down, OK.

Oldukça hızlı yaptın, ama aşağı indi, tamam.

Now, I want you to be aware that in a moment,

Şimdi, kısa bir süre içinde parmaklarımı şıklattığmda

when I snap my fingers, your eyes will open, again.

tekrar gözlerinin açılacağının bilincinde olmanı istiyorum.

It's OK to remember to forget, or forget to remember what happened.

Olanları unutmayı hatırlaman ya da hatırlamayı unutman normal.

Most people ask you, "What the hell just happened up here?"

İnsanların çoğu biraz önce neler olduğunu sorar.

But it's OK that even though you're not hypnotized,

Ama hipnotize olmamış olsan da

ne olduğunu unutmak normal.

you will forget everything that happened.

(Kahkahalar)

On five, four, three, two, one -- open your eyes, wide awake.

Beş, dört, üç, iki, bir -- gözlerini aç, tamamen uyanık.

Give them a round of applause, as they go back to their seats.

Koltuğuna geri dönerken

onu alkışlayalım.

(Applause)

(Alkışlar)

OK, you can go back.

Tamam, geri gidebilirsin.

(Applause)

Bir keresinde "Tanrılar Çıldırmış Olmalı" diye bir film izlemiştim.

I once saw a film called "The Gods Are Crazy."

Has anybody here seen that film? Yeah.

Kimse o filmi izledi mi? Evet, evet, evet.

(Alkışlar)

Remember when they threw the Coke out of the airplane,

Kola şişesini uçaktan fırlattıklarında

and it landed on the ground, and it didn't break?

şişenin yere düştüğünü ve kırılmadığını hatırlıyor musunuz?

Şimdi, bakalım, bunun sebebi kola şişelerinin katı olmasıdır.

Now, see, that's because Coke bottles are solid.

Bir kola şişesini kırmak neredeyse imkansızdır.

It's nearly impossible to break a Coke bottle.

Denemek ister misin?

Do you want to try it?

Çok iyi.

Good job. She's not taking any chances.

(Kahkahalar)

(Laughter)

Hiç şansı yok.

You see, psychokinesis is the paranormal influence

Psikokinezi zihnin fiziksel olaylar

of the mind on physical events and processes.

ve süreçler üzerindeki doğa üstü etkisidir.

For some magicians or mentalists,

Bazı sihirbazlar ve zihin okuyucular için

sometimes the spoon will bend or melt, sometimes it will not.

kaşık bazen kıvrılacak ya da eriyecek, bazen olmayacaktır.

Sometimes the object will slide across the table, sometimes it will not.

Obje bazen masanın üstünde kayacak, bazen kaymayacaktır.

It depends on how much energy you have that day,

Bu o gün ne kadar enerjiye sahip olduğunuzla ilgilidir,

so on and so forth.

vesaire.

Şimdi bir psikokenezi deneyi yapmayı deneyeceğiz.

We're going to try an experiment in psychokinesis, right now.

Buraya, yanıma gel.

Come right over here, next to me. Excellent.

Harika.

Şimdi, kola şişesine bir göz at.

Now, have a look at the Coke bottle.

Make sure it is solid, there's only one hole, and it's a normal Coke bottle.

Katı olduğundan, sadece bir delik olduğundan ve bunun normal bir kola şişesi olduğundan emin ol.

Ve istersen onu masaya vurabilirsin.

And you can whack it against the table, if you want; be careful.

Dikkatli ol.

Even though it's solid, I'm standing away.

Katı olmasına rağmen uzak duruyorum.

I want you to pinch right here with two fingers and your thumb.

Tamam, senden onu tam buradan iki parmağın ve baş parmağınla tutmanı istiyorum.

Excellent. Now, I've got a shard of glass here, OK.

Harika.

Şimdi, burada bir parça cam var, tamam.

I want you to examine the shard of glass.

Senden bu cam parçasını incelemeni istiyorum.

Careful, it's sharp. Just hold on to it for a moment.

dikkatli ol çünkü keskin. Sadece onu bir süre tut.

Şimdi, onu burada tut.

Now, hold it out here.

I want you to imagine, right now, a broken relationship from many years ago.

Şimdi senden yıllar önceki

bitmiş bir ilişkiyi düşünmeni istiyorum.

I want you to imagine all the negative energy

Senden istediğim şey bu bitmiş ilişkiden

from that broken relationship, from that guy,

ve o adamdan kalan bütün negatif enerjiyi

being imparted into the broken piece of glass,

o adamı temsil edecek olan bu kırık cam parçasına

which will represent him, OK.

katılmış olarak hayal etmen, tamam.

But I want you to take this very seriously.

Ama bunu çok ciddiye almanı istiyorum.

Stare at the glass, ignore everybody right here.

Cama bak, buradaki herkesi görmezden gel.

In a moment, you'll feel a certain sensation, OK,

Kısa bir süre sonra belirgin bir duygu hissedeceksin, tamam,

and when you feel that sensation,

ve bunu hissettiğin zaman,

I want you to drop the piece of glass into the bottle.

cam parçasını şişenin içine bırakmanı istiyorum.

Think of that guy, that ba -- that guy.

O adamı düşün, o -- o adam,

(Laughter)

(Kahkahalar)

I'm trying to be good here.

Burada iyi olmaya çalışıyorum.

OK, and when you feel the sensation --

Tamam, ve duyguyu hissettiğin zaman --

it might take a while -- drop it into the glass.

biraz zaman alabilir -- camı şişenin içine atmanı istiyorum.

OK, drop it in.

Tamam, at içine.

Now, imagine all that negative energy in there.

Şimdi oradaki bütün negatif enerjiyi hayal et.

Imagine his name and imagine him inside the glass.

Onun adını ve onu şişenin içinde hayal et.

And I want you to release that negative energy

Ve senden şişeyi sallayarak bu negatif enerjiyi serbest bırakmanı istiyorum.

bu negatif enerjiyi serbest bırakmanı istiyorum.

by shaking it from side to side.

(Burst)

(Kahkahalar)

(Laughter)

That was a lot of negative energy, built up in there.

Bu içeride üretilmiş çok fazla negatif enerjiydi.

(Laughter)

(Kahkahalar)

(Alkışlar)

(Applause)

I also want you to look at me and think of his name.

Senden ayrıca onun adını düşünmeni istiyorum. Bana bak ve adını düşün.

Onun adını yakaladın mı?

OK, think of how many letters in the title of his name.

Tamam, adındaki harfleri düşün.

İsimdeki harfleri düşün.

There's five letters in the title.

İsimde beş harf var.

You didn't react to that, so it's four letters.

Buna tepki vermedin, yani isimde dört harf var.

Think of one of the letters in the title.

İsimdeki harfleri düşün.

Harflerden birini düşün.

There's a K in his name, there is a K.

İsminde bir K var, bir K var.

I knew that because my name starts with a K also,

Bunu nasıl bildiğimi gör, çünkü benim adım K ile başlıyor,

but his name doesn't start with a K, it starts with an M.

ama onun adı K ile başlamıyor, onunki M ile başlıyor.

Onu bir daha gördüğünde Mike'a benden selam söyle.

Tell Mike I said hello, the next time you see him.

Was that his name? Nicole: Mm-hmm.

Adı bu muydu?

Nicole: Hm-hmm.

KB: OK, give her a round of applause.

KB: Tamam, onu alkışlayalım.

(Applause)

(Alkışlar)

Thank you.

Teşekkür ederim.

(Applause)

(Alkışlar)

(Applause ends)

I've got one more thing to share with you right now.

Sizinle paylaşacağım bir şey daha var.

Actually, Chris, I was going to pick you for this,

Aslında, Chris, bunun için seni seçecektim,

but instead of picking you, can you hop up here

ama seni seçmek yerine, buraya gelip

and pick a victim for this next experiment?

sıradaki deney için bir kurban seçer misin?

And it should be a male victim, that's the only thing.

Bir erkek kurban olmalı tek şart bu.

Chris Anderson: Oh, OK.

Chris Anderson: O, Tamam.

KB: I was going to use you,

KB: Bunu için seni kullanacaktım,

but I decided I might want to come back another year.

ama başka bir yıl tekrar gelmek isteryebileceğimi düşündümi

(Laughter)

(Kahkahalar)

CA: Well, to reward him for saying "eureka,"

CA: Onu "eureka" dediği

and for selecting Michael Mercil to come and talk to us -- Steve Jurvetson.

ve konuşması için Micael Mercil'i çağırdığı için ödüllendirelim -- Steve Jurvetson.

KB: OK, Steve, come on up here.

KB: Tamam, Steve, buraya gel.

(Applause)

(Alkışlar)

CA: You knew!

CA: Bildin!

KB: OK, Steve, I want you to take a seat, right behind here. Excellent.

KB: Tamam, Steve, buraya, masanın arkasına oturmanı istiyorum. Harika.

Now, Steve -- oh, you can check underneath.

Şimdi, Steve -- O, altını kontrol edebilirsin.

Devam et, aşağıda şaşaalı yardımcılarım yok.

Go ahead, I've no fancy assistants underneath there.

They insist that because I was a magician,

Sadece, bir sihirbaz olduğumu düşünmüşler

ve masaya güzel siyah bir örtü örtmüşler.

put a nice, black tablecloth on.

There you are, OK.

İşte buradasın, tamam.

(Laughter)

(Kahkahalar)

I've got four wooden plinths here, Steve.

Burada dört tane küçük tahta kaide var Steve.

One, two, three and four.

Bir, iki, üç ve dört.

Now, they're all the exact same except this one

Şimdi, üstünde açık seçik lekesiz bir iğne

obviously has a stainless steel spike sticking out of it.

olan bu hariç hepsi tamamen aynı.

Senden bunu incelemeni ve katı olduğundan emin olmanı istiyorum.

I want you to examine it, and make sure it's solid.

Mutlu musun?

Happy?

Steve Jurvetson: Mmm, yes.

Steve Juvertson: Mmm, evet.

KB: Tamam. Şimdi, Steve, ben masanın önünde duracağım,

KB: OK. Now, Steve, I'm going to stand in front of the table,

When I stand in front of the table,

tamam, masanın önüne geçtiğimde,

I want you to put the cups on the plinths,

senden bu bardakları bu şekilde bardakların üstüne koymanı istiyorum,

in any order you want, and then mix them all up,

ve onları istediğin sırayla karıştır ki

so nobody has any idea where the spike is, all right?

hiç kimsenin iğnenin nerede olduğuyla ilgili bir fikri olmasın, tamam mı?

SJ: No one in the audience?

SJ: İzleyicilerin hiçbirinin mi?

KB: Yes, and just to help you out,

KB: İzleyicilerin hiçbirinin ve sana yardım etmek için,

I'll block them from view, so nobody can see what you're doing.

onların görüşlerini engelleyeceğim ki kimse ne yaptığını görmesin.

Ben de bakmayacağım, yani karıştır onları şimdi.

I'll also look away. So, go ahead and mix them up, now.

OK, and tell me when you're done.

Tamam, bittiği zaman bana söyle.

(Kahkahalar)

(Laughter)

(Laughter)

KB: You done? SJ: Almost.

Bitti mi?

SJ: Mmm, neredeyse.

KB: Almost, oh. OK, you're making sure that's well hidden.

KB: Neredeyse, o. Tamam, iyice saklanmış olduğundan emin oluyorsun. Şimdi --

O, burada zeki biri var, zeki biri var.

Oh, we've got one here, we've got one here.

(Applause)

(Alkışlar)

So, all right, we'll leave them like that.

Pekala, onları böyle bırakacağız.

(Laughter)

(Kahkahalar)

I'm going to have the last laugh, though.

Yine de son gülen ben olacağım.

(Kahkahalar)

(Laughter)

Now, Steve, you know where the spike is, but nobody else, does? Correct?

Şimdi, Steve, sen iğnenin nerede olduğunu biliyorsun,

ama başkası bilmiyor? Doğru mu?

But I don't want you to know either, so swivel around on your chair.

Ama ben senin de bilmeni istemiyorum, bu yüzden sandalyenin üstünde arkana dön.

They'll keep an eye on me to make sure I don't do anything funny.

Onlar eğlenceli bir şey yapmadığımdan emin olmak için beni gözleyecekler,

No, stay around, OK.

Hayır, arkan dönük kal, tamam.

Şimdi, Steve, arkana bak.

Now, Steve, look back.

Now you don't know where the spike is, and I don't know where it is either.

Pekala, şimdi sen iğnenin nerede olduğunu bilmiyorsun

ve nerede olduğunu ben de bilmiyorum, tamam.

Now, is there any way to see through this blindfold?

Şimdi, bu göz bağının ardını görmenin herhangi bir yolu var mı?

SJ: Put this on?

SJ: Takayım mı?

KB: No, just, is there any way to see through it? No?

KB: Hayır, sadece ardını görmenin herhangi bir yolu var mı?

SJ: Hayır.

SJ: No, I can't see through it. KB: Excellent.

KB: Hayır mı?

SJ: Hayır, ardını göremiyorum.

KB: Ardını göremiyorsun. Harika, tamam.

Now, I'm going to put on the blindfold.

Şimdi, göz bağını ben takacağım.

Onları üst üste yığma, tamam.

Don't stack them up, OK. Give them an extra mix up.

Onları bir daha karıştır.

Don't move the cups, I don't want anybody to see where the spike is,

Bardakları çekme çünkü kimsenin iğnenin yerini bilmesini istemiyorum,

but give the plinths an extra mix up, and then line them up.

ama kaideleri bir kez daha karıştır,

ve onları bu şekilde sıraya diz, tamam mı?

I'll put the blindfold on. Give them an extra mix up.

Göz bağını takacağım.

Bir kere daha karıştır.

No messing around this time. OK, go ahead, mix them up.

Bu sefer oyalanmak yok.

Tamam, devam et, karıştır onları.

My hand is at risk here.

Burada elim hayatta yani -- risk altında.

(Laughter)

(Kahkahalar)

Tell me when you're done. SJ: Done.

Bittiğinde bana haber ver.

SJ: Bitii.

KB: OK, where are you? Put out your hand. Your right hand.

Tamam, neredesin? Elini getir.

Bu sağ elin mi? Değil mi -- hayır, tamam

Tell me when I'm over a cup.

Bir bardağın üstünde olduğum zaman bana söyle.

SJ: You're over a cup. KB: I'm over a cup, right now?

SJ: Bir bardağın üstündesin.

KB: Şu an bir bardağın üstünde miyim?

SJ: Mm-hmm.

SJ: Evet.

KB: Now, Steve, do you think it's here? Yes or no?

KB: Şimdi, Steve, sence iğne burada mı? Evet mi hayır mı?

SJ: Oh!

SJ: O!

(Laughter)

(Kahkahalar)

KB: I told you I'd have the last laugh.

KB: Size son gülenin ben olacağını söylemiştim.

(Laughter)

(Kahkahalar)

SJ: Burada olduğunu düşünmüyorum.

SJ: I don't think it's there. KB: No? Good decision.

KB: Hayır mı? İyi seçim.

(Laughter)

(Kahkahalar)

(Applause)

(Alkışlar)

(Applause ends)

Now, if I go this way, is there another cup over here?

Şimdi, bu tarafa gidersem başka bir bardak var mı?

SJ: Can we do the left hand?

SJ: Sağ elle yapabilir miyiz?

KB: Oh, no, no, no. He asked me could he do the left hand. Absolutely not.

KB: O, hayır, hayır, hayır. Bana sağ elle yapıp yapamayacağımızı sordu. Kesinlikle olmaz.

(Laughter)

(Kahkahalar)

KB: If I go this way, is there another cup?

KB: Şimdi, bu tarafa gidersem başka bir bardak var mı?

SJ: Evet o tarafta başka bir bardak var.

SJ: Yes. KB: Tell me when to stop.

KB: Bana ne zaman durmam gerektiğini söyle.

SJ: Tamam.

SJ: OK. KB: There?

KB: Burada mı?

SJ: Yes, there's one.

SJ: Evet burada bir tane var.

KB: OK. Do you think it's here, yes or no? This is your decision, not mine.

KB: Tamam. Sence iğne burada mı? Evet ya da hayır.

Bu senin seçimin, benim değil.

(Laughter)

(Kahkahalar)

SJ: I'm going to say no. KB: Good decision.

SJ: Hayır diyeceğim.

KB: İyi seçim.

(Laughter)

(Kahkahalar)

OK, give me both hands.

Tamam, bana iki elini de ver.

Now, put them on both cups.

Şimdi, onları iki kabın da üstüne koy.

Do you think the spike is under your left or your right hand?

Sence iğne sol elinin altında mı,

yoksa sağ elinin altında mı?

SJ: Neither.

SJ: Hiçbirinin.

KB: Neither, oh, OK.

KB: Hiçbirinin, o, tamam.

But if you were to guess.

Ama tahmin etseydin.

(Laughter)

(Kahkahalar)

SJ: Under my right hand. KB: Under your right hand?

SJ: Bence sağ elimin altında.

KB: Sağ elinin altında olduğunu mu düşünüyorsun?

Now, remember, you made all the decisions all along.

Unutma, şimdiye kadarki bütün kararları sen verdin.

Psikologlar, bunu çözün.

Psychologists, figure this out.

(SJ gasps)

Have a look.

İçine bir bak.

SJ: Oh!

SJ: O!

(Applause)

(Alkışlar)

KB: Thank you.

Teşekkür ederim.

Teşekkür ederim.

(Applause ends)

If anybody wants to see some sleight of hand later on,

Eğer biraz el çabukluğu görmek isteyen olursa,

I'll be outside.

dışarıda olacağım.

Thank you.

Teşekkür ederim

(Applause)

(Alkışlar)

Thank you.

Teşekkür ederim.

Thank you.

Teşekkür ederim.

(Applause)

(Alkışlar)