Nerdcore comedy | Ze Frank

Ze Frankın İnek Komedisi

Çeviri: Ahmet Mesut ATEŞ Gözden geçirme: Sancak Gülgen

You know, when Chris first approached me to speak at TED, I said no,

Biliyorsunuz, Chris konuşma yapmam için ilk geldiğinde ona hayır dedim

because I felt like I wasn't going to be able

çünkü kurmak istediğim şeyi, bilirsiniz

to make that personal connection, you know, that I wanted to.

kişisel bağlantıyı kuramayacak gibi hissettim.

It's such a large conference.

Öylesine geniş bir konferans ki.

But he explained to me that he was in a bind,

Ama bana bir çıkmaza girdiğini

and that he was having trouble finding the kind of sex appeal

ve aradığı çekiciliği, konferansın

and star power that the conference was known for.

adını yaşatan yıldız gücünü bulmakta zorlandığını açıkladı.

(gülüşmeler)

So I said fine, Ted -- I mean Chris.

Ben de tamam Ted dedim, yani Chris. Ama iki şartla gelirim.

I'll come on two conditions.

One: I want to speak as early in the morning as possible.

Bir - Sabah mümkün olduğunca erken konuşmak istiyorum,

And two: I want to pick the theme for TED 2006.

ve iki - TED 2006 temasını ben seçmek istiyorum

And luckily he agreed.

ve şanslıyım ki kabul etti. Önümüzdeki iki yılın teması

And the theme, in two years, is going to be "Cute Pictures Of Puppies."

"Köpekçiklerin Şirin Resimleri" olacak.

(Video) (Music)

(gülüşmeler)

[How to Dance Properly BASIC TWIRL]

[NEW SCHOOL]

[OLD SCHOOL]

[WHO'S YOUR DADDY?]

["RIDE THE PONY"]

[MAKE LOVE TO THE CROWD]

[SMACKING THAT ASS]

[STIR THE POT OF LOVE]

[HANGING OUT ... CASUAL]

[WORD.]

(alkış)

(Applause)

I invented the Placebo Camera.

Placebo Kamerayı icat ettim.

(Laughter)

(gülüşmeler)

It doesn't actually take pictures, but it's a hell of a lot cheaper,

Aslında fotoğraf çekmiyor ama gerçekten çok daha ucuz

and you still feel like you were there.

ve hala oradaymış gibi hissediyorsunuz.

(Laughter)

(gülüşmeler)

(Clears his throat)

(Laughter)

"Dear Sir, good day, compliments of the day,

"Sevgili Bayım, iyi günler, günün iltifatları ve aileniz ve

and my best wishes to you and family.

sizin için en iyi dileklerim. Biliyorum bu mektup size şaşırtıcı gelecek,

(Breathes in)

I know this letter will come to you surprisingly,

but let it not be a surprise to you,

ama size sürpriz olmasın, çünkü

for nature has a way of arriving unannounced,

doğanın ani gelişmeler için bir yolu vardır

ve bir atasözüne göre, aslını bulmak çok zordur

and, as an adage says, originals are very hard to find,

but their echoes sound ouder.

ama yankıları daha yüksektir. Bu yüzden size kişisel olarak ulaşmaya karar verdim,

So I decided to contact you myself,

for you to assure me of safety and honesty,

emanetinize bir miktar para bırakmam gerektiğinde

if I have to entrust any amount of money under your custody.

güvenilirliğiniz ve dürüstlüğünüzden emin olmak için.

I am Mr Micheal Bangura, the son of late Mr Thaimu Bangura

Ben Mr. Michael Bangoora, Mister Tiamu Bangoora'nın oğlu --

(gülüşmeler)

who was the Minister of Finance in Sierra Leone

Sierra Leone Fransız elçisinin --

(alkış)

but was killed during the civil war.

ama sivil savaşta öldürüldü.

(Laughter)

(gülüşmeler)

Knowing your country to be economical conducive for investment,

Ülkenizin yatırımlar için ekonomik yardımda bulunduğunu biliyorum,

and your people as transparent and trustworthy to engage in business,

ve insanlarınızın iş birliği yapmak için güvenilir ve açık görüşlü olduğunu,

on which premise I write you.

size yazmamın öncelikli sebebi de bu.

(Laughter)

(gülüşmeler)

Before my father death,

Babam ölmeden önce, savaş süresince

he had the sum of 23 million United States dollars,

isyancı liderlerden uzakta

which he kept away from the rebel leaders during the course of the war.

tuttuğu toplam 23 milyon

Amerikan dolarına sahipti.

(gülüşmeler)

(Laughter)

This fund was supposed to be used

Savaş başlamadan önce bu fonun

for the rehabilitation of water reserves all over the country,

bütün ülkedeki su rezervlerinin

before the outbreak of war.

ıslahı için kullanılması düşünülüyordu. Savaş başladığında ise

When the war broke out,

asi lider fonun kendine verilmesini talep etti,

the rebel leader demanded the fund be given to him,

babam da tasarrufunun bu olmadığında ısrar etti

my father insisted it was not in his possession,

and he was killed because of his refusal to release the fund.

ve parayı vermeyi reddettiği için öldürüldü.

Meanwhile, my mother and I

Bu esnada fonu bilen sadece ben ve annem vardı

is the only person who knows about it because my father always confide in me.

çünkü babam her zaman bana güvenirdi.

(Sighs)

I made an arrangement with a Red Cross relief worker,

Çabucak parayı kendi resmi aracıyla Freetown, Lungi hava alanına

who used his official van to transport the money to Lungi Airport, Freetown,

taşıyacak bir Kızıl Haç çalışanıyla anlaşma yaptım

gerçi kutunun içinde gerçekten ne olduğunu bilmiyordu.

although he did not know the real contents of the box.

(Laughter)

(gülüşmeler)

Fon aile güvencesi olarak

The fund was deposited as a family reasure,

in a safe, reliable security company in Dakar, Senegal,

sadece geçici sığınma hakkına sahip olduğum Senegal Dakar'da

where I was only given temporary asylum.

sağlam ve güvenilir bir ipotek firmasına yatırıldı.

I do not wish to invest the money in Senegal

Olumsuz ekonomik ortamdan ve ülkeme çok yakın olduğu için

due to unfavorable economic climate, and so close to my country.

parayı Senegal'da değerlendirmek istemiyorum.

The only assistance I need from you, which I know you would do for me,

Sizden istediğim tek yardım ki benim için yapacağınızdan eminim,

are the following: one, be a silent partner

şunlar: birincisi - sessiz bir ortak olmanız

and receive the funds in your account in trust;

ve fonu hesabınıza güvenli bir şekilde aktarmanız,

two, provide a bank account under your control

ikincisi - paranın aktarılacağı ve sizin

to which the funds will be remitted;

kontrolünüzde olan bir banka hesabı sağlamanız,

three, receive the funds into your account in trust;

üçüncüsü - fonu hesabınıza güvenli bir şekilde almanız,

take out your commission; and leave the rest of the money

transfer tamamlandıktan sonra kendi payınızı alıp

until I arrive, after the transfer is complete.

geriye kalan parayı ben ulaşana kadar saklamanız.

Sincerely, Mr Micheal Bangura."

İçtenlikle, Mister Michael Bangoora."

(Laughter)

(gülüşmeler)

(Applause)

(alkış)

This is really embarrassing.

Bu gerçekten utanç verici.

I was told backstage that I have 18 minutes.

Kuliste 18 dakikam olduğu söylendi.

I only prepared 15.

Ben sadece 15 dakika hazırladım.

(Laughter)

(gülüşmeler)

So if it's cool, I'd like to just wait for three.

Yani sizin için de uygunsa 3 dakika beklemek istiyorum.

(Laughter)

(gülüşmeler)

(Laughter ends)

I'm really sorry.

Gerçekten üzgünüm.

(Laughter)

(gülüşmeler)

(Applause)

(alkış)

What's your name?

Sizin adınız ne?

(Laughter)

(gülüşmeler)

Mark Surfas.

Mark Serfaas. Baya şekil ha? Mutluluk arayışı.

It's pretty cool, huh? Pursuing happiness.

(Laughter)

(gülüşmeler)

Are you a virgin? Virgin?

Bakir misin? Bakir?

(gülüşmeler)

I mean -- no, I mean like in the TED sense?

Demek istediğim, hayır yani TED mantığında?

(Laughter)

(gülüşmeler)

Are you? Oh, yeah?

Öyle misin? Ah, evet. Yani sen de

So what are you, like, a thousand, two thousand, somewhere in there?

buralardaki 1000 - 2000 kişi gibi? Ha?

Huh? Oh?

You don't know what I'm talking about?

Ne hakkında konuştuğumu bilmiyor musun?

(Laughter)

(gülüşmeler)

Ah, Mark --

Ah, Mark --

(Laughter)

(gülüşmeler)

Surfas.

Serfaas.

(Laughter)

(gülüşmeler)

1,860 -- am I good?

1,860 -- iyi miyim?

(gülüşmeler)

And that's nothing to be ashamed of.

Ve bunda utanılacak bir şey yok.

That's nothing to be ashamed of.

Utanılacak bir şey yok.

(Applause)

(alkış)

Yeah, I was hanging out with some Google guys last night.

Evet, geçen gece birkaç Google elemanıyla takılıyordum.

Really cool, we were getting wasted.

Gerçekten iyiydi, iyice kafayı buluyorduk.

(Laughter)

(gülüşmeler)

And they were telling me that Google software has gotten so advanced

Bana Google yazılımının ne kadar gelişmiş olduğundan bahsediyorlardı

that, based on your interaction with Google over your lifetime,

hayatınız boyunca Google ile olan etkileşiminiz üzerinden

they can actually predict what you are going to say --

sizin bir sonraki söyleyeceğinizi tahmin edebileceğinden.

(Laughter)

(gülüşmeler)

next.

And I was like, "Get the fuck out of here. That's crazy."

Ve ben "Çek git başımdan, bu çılgınca" gibi oldum.

(Laughter)

(gülüşmeler)

But they said, "No, but don't show anyone."

Ama onlar "Hayır, ama kimseye göstermiyorlar" dediler ama biraz çıtlattılar.

But they slipped up.

And they said that I could just type in "What was I going to say next?"

Ve bana "ne söyleyeceğim" yazmamı söylediler

and my name, and it would tell me.

ve adımı, ve bana söyleyecekti. Söylemem gerekir ki, şimdi

And I have to tell you, this is an unadulterated piece of software,

bu hilesiz bir program parçası,

bu gerçek bir internet tarayıcı ve aslında bir Google sitesi

this is a real Internet browser and this is the actual Google site,

and we're going to test it out live today.

ve bugün canlı olarak test edeceğiz.

What was I going to say next?

"What was I going to say next?" ve Ze Frank -- bu benim.

And "Ze Frank" -- that's me.

Am I feeling lucky?

Şanslı hissediyor muyum?

(Laughter)

(gülüşmeler)

(Shouting) Am I feeling lucky?

Şanslı hissediyor muyum?

Audience: Yes! Yeah!

Dinleyiciler: Evet.

(Sighs)

(Laughter)

(gülüşmeler)

Ze Frank: Oh! Amazing.

Ze Frank: Aaa şaşırtıcı.

(gülüşmeler)

(Laughter)

In March of 2001 --

2001 Mart ayında --

(Laughter)

(gülüşmeler)

I filmed myself dancing to Madonna's "Justify My Love."

Kendimi Madonna'nın "Justify My Love" şarkısıyla dans ederken çektim.

On a Thursday, I sent out a link to a website that featured those clips

Bir perşembe günü, bir web sitesine link gönderdim

bu klipleri 17 yakın arkadaşıma gösteren bir site,

to 17 of my closest friends,

as part of an invitation to my -- an invitation to my th --

benim davetiyemin bir parçası olarak, davetiyemin

th -- 26th birthday party.

benim 26. yaş günü partime olan.

(Laughter)

(gülüşmeler)

(Clears throat)

By Monday, over a million people were coming to this site a day.

Pazar günü, günde bir milyonun üzerinde

insan bu siteyi ziyaret ediyordu.

(Sighs)

(Laughter)

(gülüşmeler)

Within a week, I received a call from Earthlink that said,

Bir hafta içinde, Earthlink'den bir telefon aldım,

due to a 10 cents per megabyte overage charge,

fazla kullanılan megabyte başına 10 cent'ten

I owed them 30,000 dollars.

30,000 dolar borcum olduğunu söylediler.

(Laughter)

(gülüşmeler)

Needless to say, I was able to leave my job.

Söylemeye gerek yok, işimden ayrılabilirdim.

[WAS LAID OFF]

(gülüşmeler)

(Laughter)

And, finally, you know, become freelance.

Ve sonunda, biliyorsunuz serbest çalışan oldum.

(Laughter)

(gülüşmeler)

[UNEMPLOYED]

But some people refer to me more as, like, an Internet guru or --

Ama bazı insanlar bana daha çok internet gurusuymuşum gibi başvurdular ya da

[JACKASS]

(gülüşmeler)

swami.

ustaları olarak.

(Laughter)

(gülüşmeler)

I knew I had something.

Ben -- Bir şeye sahip olduğumu biliyordum.

I'd basically distilled a very difficult-to-explain

Temelde açıklaması çok zor ve

and complex philosophy, which I won't get into here,

çok karışık bir felsefe ki bu konuya girmeyeceğim,

because it's a little too deep for all of you, but --

çünkü hepiniz için biraz fazla derin ama --

(Laughter)

(gülüşmeler)

It's about what makes websites popular, and, you know, it's --

internet sitelerini popüler yapmakla ilgili ve bilirsiniz --

[DANCE LIKE AN IDIOT AND DON'T SELL ANYTHING]

(gülüşmeler)

It's unfortunate that I don't have more time.

maalesef fazla zamanım yok.

Belki seneye geri gelebilirim ya da bunun gibi bir şey.

Maybe I can come back next year, or something like that.

(Laughter)

(gülüşmeler)

I'm obsessed with email. I get a lot of it.

Epostalara takıntılıyım. Bir çok vardı

Four years later, I still get probably two or three hundred emails a day

dört yıl önce, muhtemelen hala günde 200-300 eposta alıyorum

from people I don't know,

tanımadığım insanlardan, ve bu farklı kültürleri tanımak

and it's been an amazing opportunity

to kind of get to know different cultures, you know?

için muhteşem bir fırsat değil mi?

It's like a microscope to the rest of the world.

Dünyanın geri kalanı için bir mikroskop gibi.

You can kind of peer into other people's lives.

Diğer insanların hayatlarının bir parçası olabilirsin

ve ayrıca ortalama kullanıcılardan

And I also feel like I get a lot of inspiration from the average user.

çok ilham aldığımı hissediyorum.

For example, somebody wrote, "Hey Ze, if you ever come to Boulder,

Örneğin, birisi bana yazmıştı.

"Hey Ze, eğer tekrar Boulder'a gelirsen,

you should rock out with us," and I said, "Why wait?"

bizimle takılmalısın." ve ben de "Neden olmasın?" dedim.

[rocking out]

(Video) (Music)

And they said, "Hey Ze, thanks for rocking out,

Ve onlarda "Hey Ze, bizimle takıldığın için teşekkürler,

but I meant the kind of rocking out where we'd be naked."

ama ben çıplak olacağımız şekilde takılmayı kastetmiştim." dediler.

(Laughter)

(gülüşmeler)

And that was embarrassing.

Utanç vericiydi.

But you know, it's kind of a collaboration between me and the fans,

Ama bilirsiniz bu hayranlarımla benim

iş birliğimizdi bir şekilde ben de "tabii ki" dedim.

so I said, "Sure."

[rocking out naked]

(gülüşmeler)

(Video) (Music)

(Laughter)

I hear a lot of you whispering.

Çoğunuzun fısıldaştığını duyuyorum.

(Laughter)

(gülüşmeler)

And I know what you're saying,

Ve ne söylediğinizi de biliyorum. "Vay anasını,

"Holy crap!

How is his presentation so smooth?"

sunumu nasıl bu kadar akıcı olabiliyor?"

(Laughter)

(gülüşmeler)

And I have to say that it's not all me this year.

Ama söylemeliyim ki bu seneki olay sadece ben değilim.

I guess Chris has to take some credit here, because in years past,

Sanırım burada Chris'in de biraz kredi toplaması lazım çünkü geçen sene herhalde

I guess there's been some sort of subpar speakers at TED.

bazı TED konuşmacıları bekleneni verememişler. Ben bilmiyorum.

I don't know.

(gülüşmeler)

And so, this year, Chris sent us a TED conference simulator.

Bunun için, bu sene Chris bize bir TED Konferans simülatörü gönderdi.

(Laughter)

(gülüşmeler)

Which really allowed us as speakers to get there, in the trenches,

Bu da biz konuşmacılara evdeyken buraya geçme ve

and practice at home so that we would be ready for this experience.

pratik yapma imkanı verdi ki böylece bu deneyim için hazır olabildik.

And I've got to say that, you know, it's really, really great to be here.

Ve şunu söylemeliyim ki, bilirsiniz, burada bulunmak gerçekten çok ama çok mükemmel bir şey.

(Pre-recorded applause)

(alkış)

I'd like to tell all of you a little joke.

Hepinize küçük bir fıkra anlatmak istiyorum. Çok iyi bir tane değil gerçi.

(Pre-recorded applause and cheering)

Not just the good stuff, though.

You can do heckler mode.

İsterseniz beni kovabilirsiniz.

Voice: Hey, moron, get off the stage!

Ses: Gerzek herif, in şu sahneden.

ZF: You get off the stage.

ZF: Asıl sen in sahneden.

(Laughter)

(gülüşmeler)

Voice: We want Malcolm Gladwell.

Ses: Malcolm Gladwell'i istiyoruz.

(Laughter)

(gülüşmeler)

(Baby cooing)

(Huge crowd applauding)

(alkış)

In case you run over time.

Zamanınız kalmazsa diye bir şey,

(Heroic music)

Just one last thing I'd like to say, I'd, really --

son bir şey söylemek istiyorum, gerçekten burada olduğunuz

(Laughter)

(gülüşmeler)

I'd like to thank all of you for being here.

için hepinize teşekkür etmek istiyorum.

(Loud music)

(Laughter)

(gülüşmeler)

And frog mode.

Kurbağa modu.

(Singing)

(Sings) "Ah, the first time that I made love to a rock shrimp --"

Aa, ilk defa bir kaya karidesine kur yaptığımda --

(Laughter)

(gülüşmeler)

(gülüşmeler)

[Spam jokes are the new airplane jokes]

(alkış)

(Sighs)

It's true.

Bu gerçek. Bazı insanlar bana dedi ki,

Some people say to me,

dediler ki: Ze, bütün bu olayları yapıyorsun, bu internet olaylarını

"Ze, you're doing all this stuff, this Internet stuff,

and you're not making any money."

ve hiç para kazanmıyorsun.

(Laughter)

(gülüşmeler)

"Why?" And I say, "Mom, Dad --

Neden? Ben de dedim ki : "Anne, baba --

(Laughter)

(gülüşmeler)

I'm trying."

deniyorum". Bilmiyorum farkına vardınız mı hiç ama

I don't know if you're all aware of this,

but the video game market,

video -- video oyun marketini,

kids are playing these video games,

çocuklar bu oyunları oynuyor oluşunu

but, supposedly, there's tons of money.

ama tonlarca para dönüyor yanılmıyorsam.

I mean, like, I think, 100,000 dollars or so a year

Demek istediğim, şöyle bir şey düşünün, bu şeyler için

is being spent on these things.

100,000'lerce dolar veya bütün bir yıl harcanıyor.

So I decided to try my hand.

Bir kaç tane oyun geliştirdim.

I came up with a few games.

(Laughter)

(gülüşmeler)

This is called "Atheist."

Bunun adı "Ateist"

I figured it would be popular with the young kids.

küçük çocukların çok seveceğini düşündüm

OK.

Bakın, etrafta dolanıp bir şeyler söylüyorum.

Look, I'll move around and say some things.

(Sighs)

[Game over. There is no replay.]

(gülüşmeler)

(Laughter)

(alkış)

So that didn't go over so well.

Yani bu pekiyi gitmedi.

(Laughter)

(gülüşmeler)

I don't really understand why you're laughing.

Neden güldüğünüzü gerçekten anlamıyorum.

(Laughter)

(gülüşmeler)

Should have done this before I tried to pitch it.

Ben oyunu satmaya çalışmadan önce yapmalıydınız bunu.

"Buddhist," of course, looks very, very similar to "Atheist."

"Budist", "Ateist"e çok benziyor tabii ki.

(Laughter)

(gülüşmeler)

But you come back as a duck.

Ama bir ördek olarak dönüyorsunuz.

(Laughter)

(gülüşmeler)

And this is great because, you know, for a quarter,

Ve bu mükemmel çünkü bir çeyrekliğe

you can play this for a long time.

bunu uzunca bir süre oynayabilirsiniz.

(Laughter)

(gülüşmeler)

And Chris had said in an email

Chris bir epostasında dedi ki, biliyor musun

that we should really bring something new to TED,

TED'e gerçekten yeni bir şeyler getirmeliyiz

something that we haven't shown anyone.

hiç kimseye göstermediğimiz bir şey.

Ben de bunu TED için yaptım. Bu "Hristiyan".

So, I made this for TED. It's "Christian."

It's the third in the series.

Serinin üçüncü oyunu.

I'm hoping it's going to do well this year.

Bunun bu sene iş yapmasını umuyorum.

(Sighs)

(Laughter)

(gülüşmeler)

Do you have a preference?

Tercih ettiğiniz var mı? İyi seçim.

(Laughter)

Good choice.

(Laughter)

(gülüşmeler)

So you can wait for the Second Coming,

Öyleyse ikincisinin gelişini bekleyebilirsiniz (gülüşmeler)

which is a random number between one and 500 million.

ki bu da --

(gülüşmeler)

1 ile 500 milyon arasında rastgele bir sayı.

(Laughter)

(gülüşmeler)

So really, what are we talking about here?

Yani gerçekten, burada ne hakkında konuşuyoruz? Aa, teknolojik keyif.

Oh, tech joy.

(Laughter)

(gülüşmeler)

Tech joy, to me, means something, because I get a lot of joy out of tech.

Teknolojik keyif bana bir şeyler ifade ediyor

çünkü teknolojiden çok keyif alıyorum.

And in fact, making things using technology --

Hakikaten, teknolojiyi kullanarak bir şeyler yapmak --

and I'm being serious here,

ve her ne kadar alaycı sesimi kullansam da bunda ciddiyim

even though I'm using my sarcastic voice -- I won't -- hold on.

yapmaya -- durun biraz. Bir şeyler yapmak, bilirsiniz --

Making things, you know --

making things actually does give me a lot of joy.

bir şeyler yapmak aslında bana çok keyif veriyor.

It's the process of creation that keeps me

Beni bir balonda gibi havada tutan ve hayatımdaki sürekli kaygıların

sort of a bubble and a half above perpetual anxiety in my life,

biraz üzerinde tutan, bir şeyler yaratma sürecidir.

and it's that feeling of being about 80 percent complete on a project --

ve bir projeyi tamamlamanın % 80 'i bu duygudur

where you know you still have something to do,

hala yapılacak şeyler olduğunu bilirsiniz,

but it's not finished, and you're not starting something --

ama daha bitmedi, gerçekten hayatımı

that really fills my entire life.

tamamen kaplayan bir şeyi başlatmıyorsunuz.

And so, what I've done is,

Yani, yaptığım şey, kendilerini sanatçı olarak görmeyen

I started getting interested in creating online social spaces

insanlarla bu duyguyu paylaşmak için çevrimiçi

to share that feeling

with people who don't consider themselves artists.

sosyal mekanlar oluşturmakla ilgilenmeye başladım.

We're in a culture of guru-ship.

Guruluk kültürünü yaşıyoruz. Bazı programları kullanmak çok zor

It's so hard to use some software because, you know, it's unapproachable,

çünkü bazıları anlaşılamaz

people feel like they have to read the manual.

insanlar kılavuzu okumaları gerektiklerini hisseder.

Bu yüzden ben de --

So I try to create these very minimal activities

(gülüşmeler)

insanların kendilerini ifade etmesine imkan vermek için

that allow people to express themselves, and, hopefully --

bu küçük aktiviteleri oluşturmaya çalıştım ve inşallah --

("The End" by The Doors)

Whoa! I'm like -- on the page, but it doesn't exist.

dur, şey gibi -- sayfada ama bulunmuyor.

(Laughter)

(gülüşmeler)

It's, like -- seriously, though --

Şey gibi -- cidden, yine de --

(Laughter)

(gülüşmeler)

I try to create meaningful environments for people to express themselves.

insanların kendilerini ifade etmesi için

anlamlı ortamlar oluşturmaya çalışıyorum.

(Laughter)

(gülüşmeler)

Here I created a contest called, "When Office Supplies Attack,"

Burada "Ofis Malzemeleri Saldırırsa" adlı bir yarışma oluşturdum

which, I think, really resonated with the working population.

ki bence çalışan nüfusta

(gülüşmeler)

büyük yankı oluşturdu.

(Laughter)

(gülüşmeler)

Over 500 entries in three weeks.

Üç hafta içinde 500'den fazla katılım. Tuvalet kağıdı modası.

Toilet paper fashion.

(Laughter)

(gülüşmeler)

Again, people from all over the country.

Ayrıca, bütün ülkeden insanların

The watch is particularly incredible.

katılımını izlemek olağanüstü, bilhassa.

(Laughter)

(gülüşmeler)

Online drawing tools -- you've probably seen a lot of them.

Çevrimiçi çizim araçları -- muhtemelen birçoğunu görmüşsünüzdür.

I think they're wonderful.

Harika olduklarını düşünüyorum.

It's a chance for people to get to play with crayons

Bunun insanları mum boya ve böyle şeylerle oynaması için

and all that kind of stuff.

bir şans olduğunu düşünüyorum. Ama ben süreçle ilgileniyorum

But I'm interested in the process of creating,

bunları oluşturma süreci, benim asıl ilgilendiğim olay.

as the real event that I'm interested in.

And the problem is that a lot of people suck at drawing,

Ve sorun şu ki çoğu insan çizim işinde berbattır

and they get bummed out at this, sort of, you know, stick figure,

ve hayal kırıklığı yaşatırlar bir şekilde yani yapabildikleri

awful little thing that they created.

küçük iğrenç çöp adamdan öte değildir.

And eventually, it just makes them stop playing with it,

Ve neticede bundan dolayı çizmeyi, denemeyi

or they draw penises and things like that.

bırakıyorlar, bilirsiniz çizdikleri penis gibi şeyleri.

(Laughter)

(gülüşmeler)

So, the Scribbler is an attempt to create a generative tool.

Scribbler üretken bir araç oluşturma denemesi.

In other words, it's a helping tool.

Başka bir deyişle yardımcı bir araç.

You can draw your simple stick figure,

Basit çubuk adam figürünü çiziyorsunuz, ve program bunu savaş sonrası

and it collaborates with you to create sort of a post-war German etching.

bir Alman gravürüne çevirmeniz için yardım ediyor.

(Laughter)

(gülüşmeler)

In fact, it's tuned to be better at drawing things that look worse.

Yani şunu yapabilirsiniz -- aslında çizim işlerinde daha iyi sonuç vermesi için ayarlanmış

bu daha kötü görünüyor. Yani devam ediyoruz, karalamaya başlıyoruz ve

So, we go ahead, and we start scribbling.

So the idea is that you can really,

yani buradaki fikir gerçekten çizebileceğiniz,

you know, partake in this process,

bilirsiniz sürece dahil olup

but watch something really crappy look beautiful.

gerçekten rezil bir şeyin güzelleşmesini izlemek.

And here are some of my favorites.

Favorilerimden bir kaçı bunlar. Bu küçük kuklacık

This is the little trap marionette that was submitted to me.

bana gönderilmişti. İşte burada, çok güzel.

Very cool.

(Laughter)

(gülüşmeler)

Darling.

Sevgili. Güzel çalışma.

Beautiful stuff.

I mean this is incredible.

Demek istediğim bu inanılmaz. Bunu 11 yaşında bir kız çizdi

An 11-year-old girl drew this and submitted it.

ve gönderdi. Muhteşem.

It's just gorgeous.

(Laughter)

(gülüşmeler)

I'm dead serious here.

Burada gerçekten ciddiyim. Aslında ben-- hayır, şaka değil bu.

This is not a joke.

(Laughter)

(gülüşmeler)

But, I think it's a really fun and wonderful thing.

Ama bence bu -- gerçekten eğlendirici ve harika bir şey.

So this is called the "Fiction Project."

Bunun adı da Kurgu Projesi,

This is an online space,

which is basically a refurbished message board

ki basitçe yazı tahtasını kurgu çizimleri

that encourages collaborative fiction writing.

için yenileyen çevrimiçi bir ortam.

These are haikus.

Bunlar japon heceli şiirler.

None of the haikus were written by the same person.

Şiirlerin hiç biri aynı kişi tarafından yazılmadı,

In fact, each line is contributed by a different person

aslında hiç bir satırı;

her bir satır farklı bir kişi tarafından

at a different time.

farklı bir zamanda eklendi.

I think that the "now tied up, tied down,

Şöyle düşünüyorum: "şimdi bağlandı, çözüldü,

mistress cruel approaches me, now tied down, it's up."

kadın acımasızca bana ulaştı, şimdi çözüldü, bağlandı."

It's an amazing way, and I'll tell you,

Şaşırtıcı bir şekilde, ve size anlatıyım

if you come home, and your spouse, or whoever it is,

eve geldiğinizde eşiniz veya evdeki her kimse

says, "Let's talk" --

"Konuşalım" dediğinde -- bu sizin içinizi soğutuyor.

That, like, chills you to the very core.

(Laughter)

But it's peripheral activities like these

Ama insanları bir araya getiren, eğlendiren

that allow people to get together, doing fun things.

şeyler bunun gibi çevresel aktiviteler.

They actually get to know each other,

Doğrusu birbirlerine alışmaya başlarlar,

and it's sort of like low-threshold peripheral activities

ve eksikliğini hissettiğimiz sosyal merkezimizi oluşturmak

that I think are the key to bringing up

için gereken anahtar kelime bunlar gibi basit

some of our bonding social capital that we're lacking.

çevresel aktiviteler. Ve çok çabucak --

And very, very quickly -- I love puppets.

kuklaları severim. İşte bir kukla.

Here's a puppet.

It dances to music.

Müzikte dans ediyor; Lotte Reiniger,

Lotte Reiniger, an amazing shadow puppeteer in the 20s,

1920'lerdeki şahane bir gölge kuklacısı,

that started doing more elaborate things.

daha ayrıntılı gösteriler yapmayı başlattı.

I became interested in puppets,

Kuklalarla ilgilenmeye başladım

and I just want to show one last thing to you.

ve size son bir şey göstermek istiyorum.

Oh, this is how you make puppets.

Aa, kuklalar bu şekilde yapılıyor.

(Applause)

(alkış)

Chris Anderson: Ladies and gentlemen, Mr. Ze Frank.

Chris Anderson: bayanlar ve baylar, karşınızda Ze Frank.

(Applause)

(alkış)