The tale of the boy who tricked the Devil - Iseult Gillespie

Çeviri: Saliha Karatepeli Gözden geçirme: Nihal Aksakal

In the sun-dappled streets of a small town,

Küçük bir kasabanın güneşli sokaklarında,

a proud mother showed off her newborn son.

gururlu bir anne yeni doğmuş oğlu ile hava atıyordu.

Upon noticing his lucky birthmark,

Şanslı doğum lekesini gören kasaba halkı

townsfolk predicted he would marry a princess.

bir prenses ile evleneceğini tahmin ediyordu.

But soon, these rumors reached the ears of the wicked king.

Ancak kısa sürede bu dedikodular kötü krala ulaştı.

Enraged, the king stole the child away, and sent him hurtling down the river.

Öfkelenen kral, çocuğu kaçırıp nehre bıraktı.

But the infant’s luck proved greater than the king’s plan.

Ancak yeni doğanın şansı, kralın planına üstün geldi.

Years later, the king was traveling his realm,

Seneler sonra kral topraklarında dolaşırken,

when he spotted a strapping young man with an uncanny birthmark.

acayip bir doğum lekesi olan dalyan gibi bir genç adam gördü.

After confirming the child’s origins,

Çocuğun soyunu tespit ettikten sonra

the sly king entrusted the boy with a letter for the queen.

sinsi kral, kraliçeye bir mektup götürmesi için genci görevlendirdi.

The youth eagerly set out to deliver the message—

Genç memnuniyetle mesajı iletmek üzere yola koyuldu,

not knowing he was carrying his own death sentence.

kendi ölüm fermanını taşıdığından habersizdi.

That night, roaming bandits stumbled upon his camp.

O gece, gezen haydutlar onun konakladığı yere rastladılar.

Yet when they read the brutal letter, they were filled with pity.

Lakin acımasız mektubu okuyunca onlar bile insafa geldi.

Deciding to make trouble for the king instead, they scribbled a new note.

Genç yerine krala bulaşmaya karar vererek yeni bir not yazdılar.

As soon as the youth arrived at the palace,

Genç saraya varır varmaz

he locked eyes with the princess.

prenses ile göz göze geldi.

The two felt destined for each other.

Birbirlerinin kaderi olduklarını hissettiler.

And when the queen read that the king approved this union,

Bu birlikteliği kralın da onayladığını okuyan kraliçe

she joyfully organized a whirlwind wedding.

neşeyle yıldırım düğünü düzenledi.

When the king returned, he was furious.

Kral geri döndüğünde küplere bindi.

But he couldn’t execute his daughter’s beloved without reason.

Ancak ortada bir sebep olmadan kızının sevdiğini öldüremezdi.

So he devised a diabolical trial.

Bundan dolayı şeytani bir test oluşturdu.

He ordered the youth to travel to Hell itself,

Gençten kendi başına cehenneme gitmesini

and return with three golden hairs freshly plucked from the Devil’s head.

ve Şeytan'ın kafasından yeni koparılmış üç adet altın saç teli getirmesini emretti.

Only upon succeeding could he return to his bride.

Sadece başarılı olması durumunda gelinine dönebilirdi.

The youth searched across the land for the entrance to Hell,

Genç, cehennem girişini bulabilmek için tüm ülkeyi dolaştı,

until he finally reached an eerie village.

sonunda ürkütücü bir kasabaya ulaştı.

Here, he saw some villagers gathered around a well.

Burada bazı köylülerin bir kuyu etrafında toplandığını gördü.

They closed in on the youth, refusing to let him pass

Gence yaklaştılar ve sorularını yanıtlayana kadar

until he answered their question: why was the well dry?

geçmesine izin vermeyeceklerini söylediler: Kuyu neden kuru?

The youth replied, “I will answer when I return.”

Genç "Döndüğümde cevaplayacağım." dedi.

They directed him further into town,

Onu kasabanın içine doğru yönlendirdiler,

where he came across another set of villagers contemplating a gnarled tree.

burada budaklı bir ağacı seyreden köylülerle karşılaştı.

They refused to let him pass until he answered their question:

Sorularını cevaplayana kadar geçmesine izin vermeyeceklerini söylediler:

why was the tree barren?

Ağaç neden çorak?

Again, the youth responded, “I will answer when I return."

Genç yine "Döndüğümde cevaplayacağım." dedi.

These villagers guided him to the dock, where an elderly ferryman awaited.

Köylüler onu yaşlı bir kayıkçının onu beklediği limana yönlendirdiler.

As he paddled through the black water, the ferryman rasped a third question:

Kara sularda kürek çekerken, kayıkçı üçüncü soruyu sordu:

how can I escape my interminable task?

Bitmek bilmeyen görevimden nasıl kaçabilirim?

Once more, the youth promised, “I will answer when I return.”

Genç bir kez daha söz verdi: "Döndüğümde cevaplayacağım."

At last, they reached a hut sinking into the swampy banks of Hell.

Sonunda, cehennemin bataklıklarına batan bir kulübeye ulaştılar.

Reluctantly, the youth knocked on the rotting door.

Genç isteksizce çürümüş kapıyı çaldı.

The devil’s grandmother answered his call.

Şeytanın büyükannesi açtı.

She was known to help some visiting souls, and harm others.

Ziyaretçilere yardım etmesi ve diğerlerine zarar vermesiyle bilinirdi.

The youth had just finished his story when they heard the devil’s footsteps.

Şeytanın ayak seslerini duyduklarında hikayesini yeni bitirmişti.

Without warning, the boy’s world appeared to shrink.

Birdenbire gencin dünyası küçülmeye başladı.

The devil’s grandmother lifted him into the folds of her sleeve,

Şeytanın büyükannesi kıyafetini katlayarak onu koluna sakladı

and welcomed her grandson.

ve torununu karşıladı.

The old woman set to work, lavishing the devil with food and drink.

Yaşlı kadın işe koyuldu, Şeytan'ı yiyecek ve içeceğe boğdu.

When he fell asleep, she deftly plucked three gleaming hairs from his head.

Uykuya daldığında, maharetli bir şekilde kafasında parıldayan üç teli kopardı.

With each plucked hair, the Devil briefly awoke and complained about his dreams,

Her kopan saçında Şeytan kısaca uyanıp yakınlardaki köylüler

ve onların problemleri ile ilgili olan rüyalarından şikayet etti.

full of nearby villagers and their problems.

The next morning, the youth departed—

Ertesi sabah genç yola koyuldu,

armed with three golden hairs, and three pieces of information.

üç altın saç teli ve üç parça bilgisi vardı.

He shared the devil’s first dream with the ferryman.

Şeytanın ilk rüyasını kayıkçı ile paylaştı.

If the boatman could hand his oars to a willing passenger,

Eğer kayıkçı küreklerini istekli bir yolcuya verirse

he would be free from his task.

görevinden kurtlabilirdi.

Back at the village, the youth declared that there was a mouse

Genç köye döndüğünde, ağacın köklerini kemiren bir fare olduğunu

gnawing at the root of the tree, and an enormous toad blocking the well.

ve kuyuyu tıkayan koca bir kurbağa olduğunu açıkladı.

The villagers rewarded him handsomely for his help.

Köylüler, yardımı için onu cömertçe ödüllendirdiler.

Back from his journey, the youth thrust the devil’s hairs at the king—

Yolculuğundan dönen genç, şeytanın saçlarını krala uzattı

but his greedy father-in-law only had eyes for the gold.

ancak aç gözlü kayınbabasının umurunda olan tek şey altındı.

The sly youth told the king that even greater wealth awaited him

Kurnaz genç, çok daha fazlasının

nehrin karşısında onu beklediğini söyledi.

across the river.

Immediately, the king hastened to the riverbank.

Kral hemen nehir kıyısına koşuşturdu.

Eager to claim his riches,

Zenginliğe ulaşmaya can atarak,

he held out his hands impatiently to the grinning ferryman—

sırıtan kayıkçıya sabırsızca ellerini uzattı.

who happily handed over his oars.

Kayıkçı da sevinçle küreklerini uzattı.