The surprising thing I learned sailing solo around the world | Dame Ellen MacArthur

418,035 views ・ 2015-06-29

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Hüseyin ÖZKAY Gözden geçirme: Ramazan Şen
00:12
When you're a child,
0
12597
1881
Çocukken,
00:14
anything and everything is possible.
1
14478
3599
her şey mümkündür.
Zorluklar, sık sık, biz büyüdükçe ortaya çıkar.
00:18
The challenge, so often, is hanging on to that as we grow up.
2
18147
4039
00:22
And as a four-year-old,
3
22596
1585
Dört yaşındayken,
00:24
I had the opportunity to sail for the first time.
4
24181
2660
ilk kez denize açılma fırsatım oldu.
00:27
I will never forget the excitement as we closed the coast.
5
27671
4207
Kıyıya yaklaştığımızdaki heyecanımı hiç bir zaman unutmayacağım.
00:31
I will never forget
6
31878
1765
İlk kez bota çıktığım
00:33
the feeling of adventure as I climbed on board the boat
7
33643
2995
ve küçük kamaraya bakakaldığım andaki macera hissini
00:36
and stared into her tiny cabin for the first time.
8
36638
3642
hiçbir zaman unutmayacağım.
Fakat en inanılmaz duygu özgürlük duygusuydu,
00:40
But the most amazing feeling was the feeling of freedom,
9
40280
3208
00:43
the feeling that I felt when we hoisted her sails.
10
43488
3738
onun yelkenlerini açtığımızdaki hissettiğim duygu.
00:47
As a four-year-old child,
11
47226
2374
Dört yaşındaki bir çocuk olarak,
bu, hayal edebileceğim en büyük özgürlük hissiydi.
00:49
it was the greatest sense of freedom that I could ever imagine.
12
49600
3849
00:53
I made my mind up there and then that one day, somehow,
13
53449
3343
Orada kararımı verdim ve bir gün, bir şekilde
00:56
I was going to sail around the world.
14
56792
3058
dünyanın etrafını yelkenli ile dolaşacaktım.
01:00
So I did what I could in my life to get closer to that dream.
15
60530
3830
Bu hayale ulaşmak için hayatım boyunca elimden geldiği kadarını yaptım.
01:04
Age 10, it was saving my school dinner money change.
16
64360
3066
10 yaşımda, okul yemeğinden artan paramı biriktiriyordum.
01:07
Every single day for eight years, I had mashed potato and baked beans,
17
67426
3918
8 yıl boyunca her Allah’ın günü patates püresi ve fırında pişmiş
kurufasulye yedim, her biri 4 peniydi ve sos da bedavaydı.
01:11
which cost 4p each, and gravy was free.
18
71344
2653
01:13
Every day I would pile up the change on the top of my money box,
19
73997
3017
Bunlar 1 pound olunca kutuya atacak,
her gün bozuk paraları kumbaramın üzerine dizecektim,
01:17
and when that pile reached a pound, I would drop it in
20
77014
2590
01:19
and cross off one of the 100 squares I'd drawn on a piece of paper.
21
79604
4563
önceden bir kağıdın üstüne çizdiğim 100 kareden birinin üstünü çizecektim.
Sonunda küçük bir bot satın aldım.
01:24
Finally, I bought a tiny dinghy.
22
84167
3251
01:27
I spent hours sitting on it in the garden dreaming of my goal.
23
87418
3963
Hedefimi hayal ederek bahçede onun içinde saatlerce oturdum.
01:31
I read every book I could on sailing,
24
91381
3119
Yelkencilik hakkında bulabildiğim her kitabı okudum
01:34
and then eventually, having been told by my school
25
94500
2995
ve sonunda okulum tarafından bana
veteriner olmak için yeterince zeki olmadığım söylenince
01:37
I wasn't clever enough to be a vet,
26
97495
2276
01:39
left school age 17 to begin my apprenticeship in sailing.
27
99771
4683
17 yaşında, yelkenci çıraklık eğitimi için okulu bıraktım.
01:44
So imagine how it felt just four years later
28
104739
4091
Sadece dört yıl sonra hayalinizi gerçekteştirebileceğini
01:48
to be sitting in a boardroom
29
108830
1676
bildiğiniz birinin yönetim kurulu toplantı odasının önünde
01:50
in front of someone who I knew could make that dream come true.
30
110506
4009
oturmanın nasıl bir his olduğunu bir hayal edin.
01:54
I felt like my life depended on that moment,
31
114895
3108
Hayatımın o ana bağlı olduğunu hisseder gibiydim
ve inanılmaz bir şekilde, o evet dedi.
01:58
and incredibly, he said yes.
32
118003
2641
02:00
And I could barely contain my excitement as I sat in that first design meeting
33
120644
4110
Ve ilk tasarım toplantısında otururken heyecanımı zor bastırabildim,
02:04
designing a boat on which I was going to sail
34
124754
2810
dünyanın etrafında tek başıma, hiç durmadan
02:07
solo nonstop around the world.
35
127564
2879
yelken açabileceğim botun tasarımı.
02:10
From that first meeting to the finish line of the race,
36
130443
2856
İlk toplantıdan yarışın bitiş çizgisine kadar
02:13
it was everything I'd ever imagined.
37
133299
2298
her şey hayal ettiğim gibiydi.
02:15
Just like in my dreams, there were amazing parts and tough parts.
38
135597
3901
Tam da hayal ettiğim gibi, harika ve zor kısımları vardı.
02:19
We missed an iceberg by 20 feet.
39
139498
2160
Neredeyse 6 metre ötedeki buz dağına çarpacaktık.
02:21
Nine times, I climbed to the top of her 90-foot mast.
40
141658
3273
Dokuz defa 27 metrelik direğin en üstüne kadar tırmandım.
02:24
We were blown on our side in the Southern Ocean.
41
144931
2369
Güney Okyanusu'nda rüzgar bizden tarafa doğru esti.
02:27
But the sunsets, the wildlife, and the remoteness
42
147300
2972
Fakat gün batımları, vahşi yaşam ve uzaklık
02:30
were absolutely breathtaking.
43
150272
3325
kesinlikle nefes kesiciydi.
02:33
After three months at sea, age just 24,
44
153857
2647
Denizdeki üç aydan sonra, daha henüz 24 yaşımda
02:36
I finished in second position.
45
156504
2295
yarışı ikinci olarak bitirdim.
02:39
I'd loved it, so much so that within six months
46
159359
3391
Bu o kadar hoşuma gitti ki altı ay içinde
02:42
I decided to go around the world again, but this time not in a race:
47
162750
4576
dünyanın etrafını yalnız başına en hızlı turlayan kişi olmak için tekrar
02:47
to try to be the fastest person ever to sail solo nonstop around the world.
48
167326
4888
dünyanın etrafını turlamaya karar verdim, fakat bu sefer bir yarışta değil.
02:52
Now for this, I needed a different craft:
49
172789
2861
Bunun için daha farklı bir tekneye ihtiyacım vardı:
02:55
bigger, wider, faster, more powerful.
50
175650
3594
Daha büyük, daha geniş, daha hızlı ve daha güçlü.
02:59
Just to give that boat some scale, I could climb inside her mast
51
179244
3715
Bu botun ölçüsünü şöyle tarif edeyim,
yelken direğinin en üstüne kadar tırmanabiliyordum.
03:02
all the way to the top.
52
182959
1904
03:04
Seventy-five foot long, 60 foot wide.
53
184863
3110
Uzunluğu 23 metre, genişliği 19 metre.
03:08
I affectionately called her Moby.
54
188253
2119
Sevgiyle ona Moby ismini verdim.
03:10
She was a multihull.
55
190552
1579
Çok gövdeli bir yelkenliydi.
03:12
When we built her, no one had ever made it solo nonstop
56
192311
3581
Onu yaptığımızda, birçoklarının denemesine rağmen henüz hiç kimse
03:15
around the world in one, though many had tried,
57
195892
2299
tek başına hiç durmadan dünyanın etrafında tur yapmamıştı,
03:18
but whilst we built her, a Frenchman took a boat 25 percent bigger than her
58
198191
4872
Fakat biz onu bitirdiğimizde, bir Fransız benimkinden %25 daha büyük bir botla
bunu sadece başarmakla kalmadı, ayrıca 93 gün olan rekoru da
03:23
and not only did he make it, but he took the record from 93 days
59
203063
3789
03:26
right down to 72.
60
206852
2496
72 güne düşürdü.
03:29
The bar was now much, much higher.
61
209568
2587
Çıta şimdi çok daha fazla yüksekti.
Ve bu botlar yelken açmaya can atıyordu.
03:32
And these boats were exciting to sail.
62
212155
1950
Bu, Fransa sahillerindeki yelken yarışı deneme yelkeniydi.
03:34
This was a training sail off the French coast.
63
214105
3367
03:37
This I know well because I was one of the five crew members on board.
64
217472
3715
Bunu çok iyi biliyorum çünkü güvertedeki beş mürettebattan biri bendim.
03:41
Five seconds is all it took from everything being fine
65
221187
4351
Beş saniye içinde her şey berbat oldu,
03:45
to our world going black as the windows were thrust underwater,
66
225538
3079
pencerelerimiz suya batarken hayatımız karardı
03:48
and that five seconds goes quickly.
67
228617
2159
ve bu beş saniye o kadar çabuk geçiyor ki.
03:50
Just see how far below those guys the sea is.
68
230776
2903
O insanların ne kadar denizin altında olduklarını görmek.
03:53
Imagine that alone in the Southern Ocean
69
233679
4113
Karadan binlerce kilometre uzakta Güney Okyanusu'nda
03:57
plunged into icy water, thousands of miles away from land.
70
237792
4158
buzlu suya doğru battığınızı bir hayal edin.
04:03
It was Christmas Day.
71
243270
2290
Noel günüydü.
Avustralya'nın altında Güney Okyanusu'na doğru ilerliyordum.
04:05
I was forging into the Southern Ocean underneath Australia.
72
245560
3373
04:08
The conditions were horrendous.
73
248933
2617
Şartlar korkunçtu.
04:11
I was approaching a part in the ocean
74
251550
1981
Okyanusun en yakın kasabadan 3200 km
04:13
which was 2,000 miles away from the nearest town.
75
253531
3901
uzakta bulunan bir bölümüne doğru yaklaşıyordum.
04:17
The nearest land was Antarctica, and the nearest people
76
257432
2879
En yakın kara Antarktika’ydı ve bana en yakın insanlar da
04:20
would be those manning the European Space Station above me.
77
260311
2869
muhtemelen üzerimdeki Avrupa Uzay İstasyonunda çalışanlardı.
04:23
(Laughter)
78
263180
1380
(Gülüşmeler)
04:24
You really are in the middle of nowhere.
79
264560
2809
Gerçekten hiçbir yerin tam ortasındasınız.
04:27
If you need help,
80
267369
1811
Eğer yardıma ihtiyacınız olsa
04:29
and you're still alive,
81
269180
1556
ve hâlâ hayattaysanız,
04:30
it takes four days for a ship to get to you
82
270736
2995
bir geminin sizi alması dört günü alıyor
04:33
and then four days for that ship to get you back to port.
83
273731
3414
ve bir de o geminin seni limana geri götürmesi de dört gün.
Hiçbir helikopter sana orada ulaşamaz
04:37
No helicopter can reach you out there,
84
277145
2321
04:39
and no plane can land.
85
279466
1844
ve hiçbir uçak inemez.
04:41
We are forging ahead of a huge storm.
86
281310
3274
Çok büyük bir fırtınaya doğru ilerliyoruz.
04:44
Within it, there was 80 knots of wind,
87
284944
2426
Fırtınanın hızı saatte 148 km/h idi ki
04:47
which was far too much wind for the boat and I to cope with.
88
287370
2926
bununla ne ben ne de teknem başa çıkabilirdi.
04:50
The waves were already 40 to 50 feet high,
89
290296
3041
Dalgaların boyu zaten 12-15 metreyi bulmuştu
04:53
and the spray from the breaking crests
90
293337
2090
ve dalga tepesinden gelen su,
04:55
was blown horizontally like snow in a blizzard.
91
295427
3065
tipideki kar gibi yatay bir şekilde esiyordu.
04:58
If we didn't sail fast enough, we'd be engulfed by that storm,
92
298492
3878
Eğer yeterince hızlı yol almasaydık, fırtınada batardık,
05:02
and either capsized or smashed to pieces.
93
302370
3157
ya alabora olurduk ya da teknemiz parçalara ayrılırdı.
05:05
We were quite literally hanging on for our lives
94
305527
2787
Tabiri caizse hayata pamuk ipiyle bağlıydık
05:08
and doing so on a knife edge.
95
308314
3204
ve bıçağın sırtında devam ediyorduk yola.
05:11
The speed I so desperately needed brought with it danger.
96
311518
3833
Çok ihtiyacım olan hız tehlikeyi de beraberinde getirdi.
05:15
We all know what it's like driving a car 20 miles an hour, 30, 40.
97
315351
4224
Biz arabayla saatte 30, 50, 60 km/h gitmenin nasıl bir şey olduğunu biliyoruz.
05:19
It's not too stressful. We can concentrate.
98
319575
2879
Çok zor değil. Konsantre olabiliriz.
05:22
We can turn on the radio.
99
322454
1788
Radyoyu açabiliriz.
Hızlanın ve bu 80, 95, 110 km/h’i 130, 145, 160 km/h’e çıkarın.
05:24
Take that 50, 60, 70, accelerate through to 80, 90, 100 miles an hour.
100
324242
4458
05:28
Now you have white knuckles and you're gripping the steering wheel.
101
328700
3274
Şimdi biraz gerildiniz, direksiyona sıkıca yapıştınız.
05:31
Now take that car off road at night
102
331974
2563
Şimdi geceleyin bu arabayı araziye çıkarın
05:34
and remove the windscreen wipers, the windscreen,
103
334537
2336
ve ön cam sileceklerini, ön camı çıkarın,
05:36
the headlights and the brakes.
104
336873
1625
farları ve frenleri de.
05:38
That's what it's like in the Southern Ocean.
105
338498
2206
İşte Güney Okyanusu aynen böyle.
05:40
(Laughter) (Applause)
106
340704
3488
(Gülüşmeler) (Alkışlar)
Böyle bir durumda
05:45
You could imagine
107
345172
869
uyumanın yolcu olarak bile ne kadar zor olacağını
05:46
it would be quite difficult to sleep in that situation,
108
346041
2790
05:48
even as a passenger.
109
348831
1680
hayal edebilirsiniz.
05:50
But you're not a passenger.
110
350781
1525
Fakat sen bir yolcu değilsin.
Üzerinde güç bela ayakta durabildiğin botta yalnızsın
05:52
You're alone on a boat you can barely stand up in,
111
352306
2399
05:54
and you have to make every single decision on board.
112
354705
2508
ve güvertedeki her kararı sen vermek zorundasın.
05:57
I was absolutely exhausted, physically and mentally.
113
357213
3274
Fiziksel ve ruhsal olarak tamamen tükenmiştim.
06:00
Eight sail changes in 12 hours.
114
360487
2113
12 saatte sekiz defa yelken değişimi.
06:02
The mainsail weighed three times my body weight,
115
362600
2530
Ana yelken benim ağırlığımdan üç kat fazlaydı
ve her değişimden sonra
06:05
and after each change,
116
365130
1697
06:06
I would collapse on the floor soaked with sweat
117
366827
2297
genzimi yakan Güney Okyanusu’nun dondurucu havası ile
06:09
with this freezing Southern Ocean air burning the back of my throat.
118
369124
4597
kan ter içinde neredeyse yere yığılıyordum.
06:13
But out there, those lowest of the lows
119
373721
2555
Fakat orada, sıklıkla
06:16
are so often contrasted with the highest of the highs.
120
376276
3320
ifrat ve tefrit birbirine karışıyor.
06:19
A few days later, we came out of the back of the low.
121
379596
4063
Birkaç gün sonra en kötü durumu atlatmıştık.
06:23
Against all odds, we'd been able to drive ahead of the record
122
383659
3738
Bütün tuhaflıklara karşın bu kadar depresyonunun içinde
06:27
within that depression.
123
387397
2067
rekoru egale edebilmeyi başardık.
06:29
The sky cleared, the rain stopped,
124
389464
2786
Hava açıldı, yağmur durdu
06:32
and our heartbeat, the monstrous seas around us were transformed
125
392250
4319
ve kalp atışlarımız, etrafımızdaki korkunç denizler
06:36
into the most beautiful moonlit mountains.
126
396569
3599
en güzel mehtaplı dağlara dönüştü.
Açıklaması zor, ama yola çıkınca bambaşka bir moda giriyorsun.
06:40
It's hard to explain, but you enter a different mode when you head out there.
127
400168
4597
06:44
Your boat is your entire world,
128
404765
1985
Teknen senin tüm dünyan
06:46
and what you take with you when you leave is all you have.
129
406750
2845
ve ayrılırken yanına aldığıkların sahip olduğun her şeydir.
06:49
If I said to you all now, "Go off into Vancouver
130
409595
3017
Şimdi hepinize: “Vancouver’a gidin
06:52
and find everything you will need for your survival for the next three months,"
131
412612
3736
ve gelecek üç ayda yaşamınızı sürdürmek için ihtiyacınız olan her şeyi bulun.”
06:56
that's quite a task.
132
416348
1768
desem bu epey bir iş yani.
Bu, yiyecek, yakıt, elbise,
06:58
That's food, fuel, clothes,
133
418116
2438
07:00
even toilet roll and toothpaste.
134
420554
2415
hatta tuvalet kağıdı ve diş macunu demek.
07:02
That's what we do,
135
422969
1463
İşte bizim yaptığımız bu
07:04
and when we leave we manage it
136
424432
1904
ve ayrıldığımızda yakıtın son damlasından
07:06
down to the last drop of diesel and the last packet of food.
137
426336
3664
son paket yiyeceğe kadar her şeyi idare ediyoruz.
Hayatımdaki hiçbir tecrübe bana
07:10
No experience in my life
138
430000
1833
07:11
could have given me a better understanding of the definition of the word "finite."
139
431833
3907
“sonlu” kelimesinin tarifini daha güzel anlatamazdı.
07:15
What we have out there is all we have.
140
435740
2112
Sahip olduğumuz her şey sadece orada olan şeyler.
07:17
There is no more.
141
437852
1719
Dahası yok.
07:19
And never in my life had I ever translated that definition of finite
142
439571
3320
Bitiş çizgisinde rekoru kırmış olarak bottan aşağı inene kadar
07:22
that I'd felt on board to anything outside of sailing
143
442891
3320
güvertede yelkenin dışındaki her şeye karşı hissetmiş olduğum
07:26
until I stepped off the boat at the finish line having broken that record.
144
446211
4598
sonlu olmak kavramını hayatımda hiç tercüme etmemiştim.
07:30
(Applause)
145
450809
3146
(Alkışlar)
07:36
Suddenly I connected the dots.
146
456265
2670
Birden noktaları birleştirdim.
07:38
Our global economy is no different.
147
458935
2229
Küresel ekonomimiz bundan pek de farklı değil.
07:41
It's entirely dependent on finite materials
148
461774
2502
O, insanlık tarihinde yalnızca bir kez sahip olduğumuz
07:44
we only have once in the history of humanity.
149
464276
2588
sonlu olan maddelere tamamen bağımlı durumda.
07:46
And it was a bit like seeing something you weren't expecting under a stone
150
466864
3774
Ve bu biraz bir taşın altında ummadığın bir şeyi görmek
07:50
and having two choices:
151
470638
1509
ve iki seçeneğin olmak gibi bir şey:
07:52
I either put that stone to one side
152
472147
2554
Ya bu taşı bir tarafa koyarım ve onun hakkında
07:54
and learn more about it, or I put that stone back
153
474701
3413
daha fazla şeyler öğrenirim ya da taşı geri koyar hayalimdeki iş olan
07:58
and I carry on with my dream job of sailing around the world.
154
478114
3762
dünyanın etrafında yelkenliyle dolaşmaya devam ederim.
08:02
I chose the first.
155
482526
1602
Ben ilkini seçtim.
Taşı bir tarafıma koydum ve küresel ekonomimizin
08:04
I put it to one side and I began a new journey of learning,
156
484128
3483
08:07
speaking to chief executives, experts, scientists, economists
157
487611
3506
nasıl işlediğini anlamak için yöneticiler, uzmanlar, bilim adamları,
ekonomistlerle konuşarak yeni bir öğrenme macerasına çıktım.
08:11
to try to understand just how our global economy works.
158
491117
3622
08:14
And my curiosity took me to some extraordinary places.
159
494739
3692
Ve merakım beni sıra dışı yerlere götürdü.
08:18
This photo was taken in the burner of a coal-fired power station.
160
498431
3552
Bu fotoğraf bir termik santralin ocağında çekildi.
Kömür, küresel enerji ihtiyacının temeli olması ve fakat aynı zamanda
08:23
I was fascinated by coal, fundamental to our global energy needs,
161
503183
3134
08:26
but also very close to my family.
162
506317
2957
aileme çok yakın olmasıyla beni şaşırttı.
08:29
My great-grandfather was a coal miner,
163
509274
2006
Benim büyük büyükbabam bir kömür madencisiydi
08:31
and he spent 50 years of his life underground.
164
511280
3320
ve yaşamının 50 yılını yer altında geçirdi.
Bu onun bir fotoğrafı ve bu fotoğrafı gördüğünüzde,
08:35
This is a photo of him, and when you see that photo,
165
515520
2795
08:38
you see someone from another era.
166
518315
2165
başka bir çağdan birisini görürsünüz.
08:40
No one wears trousers with a waistband quite that high
167
520800
3018
Bugün bu çağda hiç kimse bu kadar yüksek belli
08:43
in this day and age. (Laughter)
168
523818
2485
bir pantolon giymez. (Gülüşmeler)
08:46
But yet, that's me with my great-grandfather,
169
526303
2670
Buna rağmen, bu ben ve büyük büyük babam.
08:48
and by the way, they are not his real ears. (Laughter)
170
528973
4133
Bu arada onlar gerçek kulakları değil. (Gülüşmeler)
Biz çok yakındık. Dizinde oturup maden hikayelerini dinlediğimi hatırlıyorum.
08:53
We were close. I remember sitting on his knee listening to his mining stories.
171
533106
4458
08:57
He talked of the camaraderie underground,
172
537564
2252
O, yer altındaki arkadaşlıktan
08:59
and the fact that the miners used to save the crusts of their sandwiches
173
539816
3437
ve sandviçlerinin hamurunu bozulmasın diye orada
09:03
to give to the ponies they worked with underground.
174
543253
3088
birlikte çalıştıkları midilli atlarına verdiklerinden bahsederdi.
09:06
It was like it was yesterday.
175
546341
2391
Sanki dün gibi.
09:08
And on my journey of learning,
176
548732
1788
Ve öğrenme maceramda,
09:10
I went to the World Coal Association website,
177
550520
2322
Dünya Kömür Birliği’nin web sitesine girdim
09:12
and there in the middle of the homepage, it said,
178
552842
2322
ve anasayfanın ortasında şöyle diyordu:
”Yaklaşık 118 yıllık kömürümüz kaldı.”
09:15
"We have about 118 years of coal left."
179
555164
3158
09:18
And I thought to myself, well, that's well outside my lifetime,
180
558322
3134
Ve kendi kendime düşündüm, peki, bu benim ömrümden daha fazla
09:21
and a much greater figure than the predictions for oil.
181
561456
2879
ve petrol hakkındaki tahminlerden çok, çok fazla.
09:24
But I did the math, and I realized that my great-grandfather
182
564335
3065
Bir hesap yaptım, büyük büyükbabamın tam olarak
09:27
had been born exactly 118 years before that year,
183
567400
4574
o yıldan 118 yıl önce doğduğunu fark ettim
09:31
and I sat on his knee until I was 11 years old,
184
571974
2763
ve ben onun kucağında 11 yaşına kadar oturmuştum
09:34
and I realized it's nothing
185
574737
1904
ve bunun ne şimdi ne de tarihte
09:36
in time, nor in history.
186
576641
2322
hiçbir şey olmadığını fark ettim.
09:38
And it made me make a decision I never thought I would make:
187
578963
3158
Bu, bana yapacağımı hiç düşünmediğim bir karar aldırdı:
bireysel yelkencilik sporunu arkada bırakmak
09:42
to leave the sport of solo sailing behind me
188
582121
2345
09:44
and focus on the greatest challenge I'd ever come across:
189
584466
3065
ve hayatımda karşılaştığım en büyük zorluğa odaklanmak:
09:47
the future of our global economy.
190
587531
2330
küresel ekonomimizin geleceğine.
09:49
And I quickly realized it wasn't just about energy.
191
589861
2709
Bunun sadece enerjiyle alakalı olmadığı hemen fark ettim.
09:52
It was also materials.
192
592570
2043
Aynı zamanda materyallerle alakalıydı.
09:54
In 2008, I picked up a scientific study
193
594613
2159
2008'de elime değerli madenleri çıkarmak için
09:56
looking at how many years we have
194
596772
2044
kaç yılımız olduğunu anlatan
09:58
of valuable materials to extract from the ground:
195
598816
2716
bir bilimsel çalışma aldım:
10:01
copper, 61; tin, zinc, 40; silver, 29.
196
601532
4389
bakır, 61; kalay, çinko, 40; gümüş, 29.
10:05
These figures couldn't be exact, but we knew those materials were finite.
197
605921
4016
Bu rakamlar tam olmayabilir, fakat biz bunların sonlu olduğunu biliyorduk.
10:09
We only have them once.
198
609937
1737
Biz onlara bir defalık sahibiz.
10:11
And yet, our speed that we've used these materials has increased rapidly,
199
611674
3534
Ve maalesef bu materyalleri kullanma hızımız süratle,
10:15
exponentially.
200
615208
1742
katlanarak arttı.
10:16
With more people in the world with more stuff,
201
616950
2856
Dünyadaki daha fazla insan ve nesneyle gerçekten gördük ki
10:19
we've effectively seen 100 years of price declines
202
619806
2774
bu temel emtialardaki 100 yılın fiyat düşüşü
10:22
in those basic commodities erased in just 10 years.
203
622580
2845
sadece 10 yılda bitti.
10:25
And this affects all of us.
204
625425
1787
Ve bu hepimizi etkiliyor.
10:27
It's brought huge volatility in prices,
205
627212
2020
Bu fiyatları uçurdu,
10:29
so much so that in 2011,
206
629232
2849
öyle ki 2011’de,
ortalama bir Avrupalı araç üreticisi
10:32
your average European car manufacturer
207
632081
2538
10:34
saw a raw material price increase
208
634619
2554
tamamen kontrollerinin dışındaki bir şeyden dolayı
faaliyet kârlarının yarısını silip süpüreren
10:37
of 500 million Euros,
209
637173
2206
10:39
wiping away half their operating profits
210
639379
2322
500 milyon Avroluk
10:41
through something they have absolutely no control over.
211
641701
3559
bir ham madde fiyat artışı gördü.
10:45
And the more I learned, the more I started to change my own life.
212
645260
3130
Daha fazla öğrendikçe hayatımı daha fazla değiştirmeye başladım.
10:48
I started traveling less, doing less, using less.
213
648560
2289
Daha az seyahat etmeye, daha az şey yapmaya ve kullanmaya başladım.
10:50
It felt like actually doing less was what we had to do.
214
650849
3541
Daha az şey yapmayı yapmak zorunda olduğumuz bir şeymiş gibi hissettim.
10:54
But it sat uneasy with me.
215
654390
2350
Fakat bu beni rahatsız etti.
10:56
It didn't feel right.
216
656740
1122
Doğru olmadığı hissi uyardı.
10:57
It felt like we were buying ourselves time.
217
657862
2496
Zamana oynadığımızı hissettim.
11:00
We were eking things out a bit longer.
218
660358
1892
Resmen top çeviriyorduk.
11:02
Even if everybody changed, it wouldn't solve the problem.
219
662250
3227
Herkes değişse bile, bu problemi çözmeyecektir.
11:05
It wouldn't fix the system.
220
665477
2044
Sistemi tamir etmeyecektir.
11:07
It was vital in the transition, but what fascinated me was,
221
667521
3041
Bu, geçiş aşamasında önemliydi, fakat beni asıl meraklandıran şey
11:10
in the transition to what? What could actually work?
222
670562
4389
neye geçildiğiydi. Aslında ne işe yarabilirdi?
11:14
It struck me that the system itself, the framework within which we live,
223
674951
4295
Beni asıl vuran çerçevesi içinde yaşadığımız
11:19
is fundamentally flawed,
224
679246
2299
temeli çatlamış sistemin kendisiydi.
11:21
and I realized ultimately
225
681545
3259
Ve sonunda anladım ki,
11:24
that our operating system, the way our economy functions,
226
684804
3033
işletme sistemimiz, ekonomimizin işleme biçimi,
11:27
the way our economy's been built, is a system in itself.
227
687837
3483
ekonomimizin kuruluş biçimi kendi içinde bir sistemdir.
11:31
At sea, I had to understand complex systems.
228
691320
2902
Denizdeyken karmaşık sistemleri anlamak zorunda kalmıştım.
11:34
I had to take multiple inputs,
229
694222
1878
Birden fazla girdiyi almak,
onları işlemek
11:36
I had to process them,
230
696100
1512
11:37
and I had to understand the system to win.
231
697612
2888
ve kazanmak için sistemi anlamak zorundaydım.
Onu anlamlandırmalıydım.
11:40
I had to make sense of it.
232
700500
1733
11:42
And as I looked at our global economy, I realized it too is that system,
233
702233
4063
Küresel ekonomimize baktığımda fark ettim ki o da bir sistem,
11:46
but it's a system that effectively can't run in the long term.
234
706296
4412
fakat uzun vadede etkili bir şekilde sürdürülebilir olmayan bir sistem.
11:50
And I realized we've been perfecting what's effectively a linear economy
235
710708
3761
Ve fark ettim ki 150 yıldır doğrusal ekonomiyi
11:54
for 150 years,
236
714469
1870
geliştirmeye çalışıyoruz.
11:56
where we take a material out of the ground,
237
716339
2031
Bir materyali yerin altından çıkardığımızda
11:58
we make something out of it, and then ultimately
238
718370
2508
ondan bir şey yapıyoruz ve en sonunda
12:00
that product gets thrown away, and yes, we do recycle some of it,
239
720878
3274
bu ürün atılıyor, evet, bazısını geri dönüştürüyoruz,
başta öyle planlandığı için değil,
12:04
but more an attempt to get out what we can at the end,
240
724152
2995
başka çare olmadığı için.
12:07
not by design.
241
727147
2206
12:09
It's an economy that fundamentally can't run in the long term,
242
729353
3204
Bu öyle bir ekonomi ki aslında uzun vadede sürdürülemez
12:12
and if we know that we have finite materials,
243
732557
3033
ve sonlu materyellerimizin olduğunu da biliyorsak,
12:15
why would we build an economy that would effectively use things up,
244
735590
3329
peki o zaman neden nesneleri tüketen
12:18
that would create waste?
245
738919
1858
ve çöp üreten bir ekonomi kuralım ki?
12:20
Life itself has existed for billions of years
246
740777
2925
Hayat milyarlarca yıl önce oluştu
12:23
and has continually adapted to use materials effectively.
247
743702
3622
ve sürekli materyalleri etkin bir şekilde kullanmaya adapte oldu.
12:27
It's a complex system, but within it, there is no waste.
248
747324
3321
Çok karmaşık bir sistem ama içinde bir tane bile çöp yok.
12:30
Everything is metabolized.
249
750645
2229
Her şey metabolize ediliyor.
12:33
It's not a linear economy at all, but circular.
250
753244
3539
Bu kesinlikle doğrusal bir ekonomi değil, fakat döngüsel.
12:37
And I felt like the child in the garden.
251
757934
2997
Ve ben bahçedeki o çocuk gibi hissettim.
12:40
For the first time on this new journey, I could see exactly where we were headed.
252
760931
4667
Bu yeni maceramda ilk kez, nereye yöneldiğimizi tam olarak görebiliyordum.
12:45
If we could build an economy that would use things rather than use them up,
253
765598
3784
Nesneleri tüketmekten ziyade kullanan bir ekonomi kurabilsek,
12:49
we could build a future that really could work in the long term.
254
769382
3228
gerçekten uzun vadede işleyecek bir gelecek inşa edebiliriz.
12:52
I was excited.
255
772610
1904
Heyecanlanmıştım.
12:54
This was something to work towards.
256
774514
2159
Bu çözüm üretecek bir şeydi.
12:56
We knew exactly where we were headed. We just had to work out how to get there,
257
776673
3777
Nereye doğru gittiğimizi tam olarak biliyorduk. Oraya ulaşmak için
13:00
and it was exactly with this in mind
258
780450
1930
çok çalışmak zorunda kaldık. Bu duygu ve düşüncelerle
13:02
that we created the Ellen MacArthur Foundation in September 2010.
259
782380
3715
2010 yılı Eylül ayında Ellen MacArthur Vakfı'nı kurduk.
13:07
Many schools of thought fed our thinking and pointed to this model:
260
787485
3863
Bir çok düşünce okulu düşüncemizi besledi ve bizi bu modele yönlendirdi:
13:11
industrial symbiosis, performance economy, sharing economy, biomimicry,
261
791348
4620
Sanayisel ortak yaşam, performans ekonomisi, paylaşım ekonomisi, biyomimikri
13:15
and of course, cradle-to-cradle design.
262
795968
2756
ve elbette, “beşikten beşiğe tasarım” anlayışı.
13:18
Materials would be defined as either technical or biological,
263
798894
3685
Materyaller ya teknik ya da biyolojik olarak tarif edilecek.
13:22
waste would be designed out entirely,
264
802579
3021
Çöp tamamen düzenlenecek
13:25
and we would have a system that could function
265
805600
2512
ve biz uzun vadede işleyecek
bir sisteme sahip olacaktık.
13:28
absolutely in the long term.
266
808112
2182
13:30
So what could this economy look like?
267
810294
2067
Peki bu ekonomi neye benzetilebilir?
Belki aydınlatma cihazlarını satın almazdık, fakat elektrik
13:33
Maybe we wouldn't buy light fittings, but we'd pay for the service of light,
268
813151
3938
hizmeti için para öderdik, üreticiler materyalleri tamir eder
13:37
and the manufacturers would recover the materials
269
817089
2443
13:39
and change the light fittings when we had more efficient products.
270
819532
3161
ve daha iyi ürünler olduğunda cihazları değiştirirlerdi.
13:42
What if packaging was so nontoxic it could dissolve in water
271
822693
3297
Ya ambalajlar toksik olmasa ve suda çözülebilse
13:45
and we could ultimately drink it? It would never become waste.
272
825990
3112
ve biz onu içebilsek ve hiç çöp olmasa?
Ya motorlar tekrar üretilebilir olsa
13:49
What if engines were re-manufacturable,
273
829102
2113
13:51
and we could recover the component materials
274
831215
2275
ve biz bileşen malzemeleri tamir edebilsek
13:53
and significantly reduce energy demand.
275
833490
2230
ve enerji talebini önemli bir oranda azaltabilsek?
13:55
What if we could recover components from circuit boards, reutilize them,
276
835720
3440
Ya devre kartlarının bileşen malzemeleri tamir edebilsek,
ikinci bir aşama yoluyla içindeki materyalleri
13:59
and then fundamentally recover the materials within them
277
839160
2663
14:01
through a second stage?
278
841823
1402
tamamıyla tamir edebilsek?
14:03
What if we could collect food waste, human waste?
279
843225
2292
Ya yiyecek ve insan artıklarını toplayabilsek?
14:05
What if we could turn that into fertilizer, heat, energy,
280
845517
3181
Ya onlardan gübre, ısı, enerji,
14:08
ultimately reconnecting nutrients systems
281
848698
2996
nihayetinde besleyici sistemleri tekrar birbirine bağlasak
14:11
and rebuilding natural capital?
282
851694
3111
ve doğal sermayeyi tekrar kursak?
14:14
And cars -- what we want is to move around.
283
854805
2902
Ve arabalar -- istediğimiz şey bir yerlere gitmek.
14:17
We don't need to own the materials within them.
284
857707
2643
İçindeki materyallere sahip olmamız gerekmiyor.
14:20
Could cars become a service
285
860350
1639
Arabalar bir hizmet olabilir
14:21
and provide us with mobility in the future?
286
861989
2554
ve gelecekte bize hareketlilik sağlayabilir mi?
Bunlar kulağa çok hoş geliyor, fakat bunlar sadece fikir değil, artık gerçek
14:25
All of this sounds amazing, but these aren't just ideas, they're real today,
287
865033
4197
14:29
and these lie at the forefront of the circular economy.
288
869230
2720
ve bunlar döngüsel ekonominin başında yer alıyor.
14:31
What lies before us is to expand them and scale them up.
289
871950
4504
Bizim önümüzde olan şey bunları genişletmek ve büyütmek.
14:36
So how would you shift from linear to circular?
290
876454
2975
Peki doğrusaldan döngüsele nasıl geçiş yapardınız?
14:39
Well, the team and I at the foundation thought you might want to work
291
879899
3296
Takımım ve ben vakıfta düşündük ki
siz dünyanın en iyi üniversiteleriyle
14:43
with the top universities in the world,
292
883195
1874
dünyadaki öncü işletmelerle,
dünyada bir çok kişinin katıldığı platformlarla
14:45
with leading businesses within the world,
293
885069
2020
14:47
with the biggest convening platforms in the world,
294
887089
2348
ve hükümetlerle çalışmak istersiniz.
14:49
and with governments.
295
889437
1002
14:50
We thought you might want to work with the best analysts
296
890439
2620
Düşündük ki, en iyi analistlerle çalışıp
onlara şunu sormak istersiniz:
14:53
and ask them the question,
297
893059
1254
"Döngüsel ekonomi büyümeyi kaynak kısıtlılığından ayrıştırabilir mi?
14:54
"Can the circular economy decouple growth from resource constraints?
298
894313
3201
14:57
Is the circular economy able to rebuild natural capital?
299
897514
3622
Döngüsel ekonomi doğal sermayeyi yeniden kurabilir mi?
Döngüsel ekonomi mevcut kimyasal gübre kullanımının yerini alabilir mi?"
15:01
Could the circular economy replace current chemical fertilizer use?"
300
901136
3645
15:04
Yes was the answer to the decoupling,
301
904781
2346
Ayrıştırabilmeye olan cevap evetti,
mevcut kimyasal gübre kullanımının değiştirilmesine de evetti,
15:07
but also yes, we could replace current fertilizer use
302
907127
3018
çarpıcı bir şekilde 2.7 kat fazla.
15:10
by a staggering 2.7 times.
303
910145
3785
15:14
But what inspired me most about the circular economy
304
914690
2560
Fakat bana döngüsel ekonomi hakkında en çok ilham veren şey
15:17
was its ability to inspire young people.
305
917250
2989
gençlere ilham verme yeteneğiydi.
15:20
When young people see the economy through a circular lens,
306
920779
3135
Gençler ekonomiyi dairesel bir lensle görürlerse,
15:23
they see brand new opportunities on exactly the same horizon.
307
923914
4536
tamamen aynı ufukta yepyeni fırsatları görürler.
15:28
They can use their creativity and knowledge
308
928488
2605
Onlar sistemin tümünü yeniden kurmak için
yaratıcılık ve bilgilerini kullanabilirler
15:31
to rebuild the entire system,
309
931093
2387
15:33
and it's there for the taking right now,
310
933480
2113
ve işte orada şu an sizin almanızı bekliyor,
15:35
and the faster we do this, the better.
311
935593
2456
ve bunu ne kadar hızlı yaparsak o kadar iyi.
15:38
So could we achieve this in their lifetimes?
312
938049
3070
Buna ulaşmaya onların ömrü yeter mi?
Bu gerçekten mümkün mü?
15:41
Is it actually possible?
313
941119
2136
Ben inanıyorum ki evet.
15:43
I believe yes.
314
943255
1510
Büyük büyükbabamın hayatına bakarsanız, her şey mümkün.
15:45
When you look at the lifetime of my great-grandfather, anything's possible.
315
945105
3839
15:49
When he was born, there were only 25 cars in the world;
316
949574
3736
O doğduğunda dünyada sadece 25 tane araba vardı;
15:53
they had only just been invented.
317
953310
2430
daha yeni icat edilmişlerdi.
15:55
When he was 14, we flew for the first time in history.
318
955740
3931
O 14 yaşındayken, tarihte ilk kez uçtuk.
15:59
Now there are 100,000 charter flights
319
959671
2489
Şimdiyse her gün 100 bin adet
çarter uçuşu yapılıyor.
16:02
every single day.
320
962160
1946
16:04
When he was 45, we built the first computer.
321
964106
3994
O 45 yaşındayken, ilk bilgisayarı yaptık.
Çokları “Tutmaz bu.” dediler, fakat tuttu,
16:08
Many said it wouldn't catch on, but it did, and just 20 years later
322
968100
3157
sadece 20 yıl sonra onu bir mikroçipe dönüştürdük
16:11
we turned it into a microchip
323
971257
2021
ki bugün bu salonda binlercesi var.
16:13
of which there will be thousands in this room here today.
324
973278
4202
16:17
Ten years before he died, we built the first mobile phone.
325
977480
2879
O ölmeden 10 yıl önce ilk taşınabilir telefonunu yaptık.
16:20
It wasn't that mobile, to be fair,
326
980359
1974
Açıkçası çok da taşınabilir değildi,
16:22
but now it really is,
327
982333
1974
fakat şimdi gerçekten de öyle.
16:24
and as my great-grandfather left this Earth, the Internet arrived.
328
984307
3970
Büyük büyükbabam dünyadan göçtüğünde, internet geldi.
16:28
Now we can do anything,
329
988277
2113
Şimdi her şeyi yapabiliriz,
16:30
but more importantly,
330
990390
1280
fakat daha da önemlisi,
16:31
now we have a plan.
331
991670
2315
şimdi bizim bir planımız var.
16:33
Thank you.
332
993985
2005
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)
16:36
(Applause)
333
996640
8641
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7