Nancy Frates: Why my family started the ALS Ice Bucket Challenge. The rest is history

Nancy Frates: Ailem neden ALS Buz Kovası Meydan Okumasını başlattı? Gerisi teferruat.

Çeviri: Ahmet Mesut ATEŞ Gözden geçirme: Ramazan Şen

Well, good afternoon.

Herkese tünaydın.

How many of you

Aranızda kaç kişi

took the ALS Ice Bucket Challenge?

ALS buz kovası meydan okumasına katıldı?

(Applause)

(alkış)

Woo hoo!

Well, I have to tell you, from the bottom of our hearts,

Şunu söylemek istiyorum ki, en içtenlikle

thank you so very, very much.

çok ama çok teşekkür ediyoruz.

Do you know to date the ALS Association

ALS Derneğinin bugüne kadar toplam

has raised 125 million dollars?

125 milyon dolar topladığını biliyor musunuz?

Woo hoo! (Applause)

(alkış)

It takes me back to the summer of 2011.

Beni yeniden 2011 yazına götürüyor.

My family, my kids had all grown up.

Ailem, çocuklarımın hepsi büyümüştü.

We were officially empty nesters,

Resmen yavrusuz kalmış kuşlar gibiydik

and we decided, let's go on a family vacation.

ve sonra dedik ki ailecek bir tatile çıkalım.

Jenn, my daughter, and my son-in-law

Kızım Jenn ve damadım

came down from New York.

New York'tan kalkıp geldiler.

My youngest, Andrew,

En küçük oğlum Andrew

he came down from his home in Charlestown

kalkıp Boston'da çalıştığı

where he was working in Boston,

Charlestown'daki evinden geldi

and my son Pete,

ve Boston Koleji'nde

who had played at Boston College, baseball,

ve Avrupa'da profesyonel beysbol

had played baseball professionally in Europe,

oynamış oğlum Pete

and had now come home and was selling group insurance, he also joined us.

şimdi evine dönmüş, grup sigortası satıyordu ve o da bize katıldı.

And one night, I found myself

Bir gece oturmuş

having a beer with Pete,

Pete ile bira içiyordum ve

and Pete was looking at me and he just said,

Pete bana bakıyordu ve birden dedi ki

"You know, Mom, I don't know,

"Biliyor musun anne, grup sigortası,

selling group insurance is just not my passion."

bilemiyorum, bu gerçekten de benim tutkum değil."

He said, "I just don't feel I'm living up to my potential.

"Tam potansiyelimi kullanmadığımı düşünüyorum,

I don't feel this is my mission in life."

Hayatımın amacı bu değil sanki." dedi.

And he said, "You know, oh by the way, Mom,

Ve bana "Bu arada anne

I have to leave early from vacation

tatilden erken ayrılmak zorundayım

because my inter-city league team that I play for made the playoffs,

çünkü şehirler arası liginde oynadığım takım eleme maçlarına kalmış

and I have to get back to Boston because I can't let my team down.

ve tekrar Boston'a gitmem gerek çünkü takımı yüzüstü bırakamam.

I'm just not as passionate about my job

Gel gör ki işim için de

as I am about baseball."

beysboldaki gibi tutkulu değilim." dedi.

So off Pete went, and left the family vacation —

Sonra da Pete gitti, aile tatilini yarıda kesti -

break a mother's heart —

annesinin de kalbini kırdı -

and he went, and we followed four days later

ve o gidince biz de dört gün sonra

to see the next playoff game.

eleme maçını izlemek için peşinden gittik.

We're at the playoff game, Pete's at the plate,

Eleme maçındayız ve Pete kale işaretinde

and a fastball's coming in,

hızlı bir atış geldi

and it hits him on the wrist.

ve bileğine isabet etti.

Oh, Pete.

Ah, Pete.

His wrist went completely limp, like this.

Bileği böylece düştü kaldı.

So for the next six months,

Sonraki altı ay boyunca

Pete went back to his home in Southie,

Pete, Güney Boston'daki evine döndü

kept working that unpassionate job,

o tutkusuz işine devam etti

and was going to doctors

ve sürekli doktorlara gitti

to see what was wrong with this wrist

asla düzelmeyen bileğinde

that never came back.

ne sorun olduğunu öğrenmek için.

Six months later, in March,

Altı ay sonra, Mart ayında,

he called my husband and me, and he said,

kocamı ve beni aradı ve dedi ki

"Oh, Mom and Dad, we have a doctor

"Anne, baba, bileğim için

that found a diagnosis for that wrist.

teşhis koyacak bir doktor bulduk.

Do you want to come with the doctor's appointment with me?"

Doktor muayenesine, bizimle, benimle gelmek ister misiniz?

I said, "Sure, we'll come in."

Ben de "elbette geliriz" dedim.

That morning, Pete, John and I

O sabah Pete, John, ben

all got up, got dressed, got in our cars —

hepimiz kalktık, giyindik arabalarımıza bindik -

three separate cars

üç ayrı arabaya

because we were going to go to work

çünkü doktora gidip

after the doctor's appointment to find out what happened to the wrist.

bileğine ne olduğunu öğrendikten sonra işe gidecektik.

We walked into the neurologist's office, sat down,

Nöroloğun odasına girdik, oturduk

four doctors walk in,

dört doktor içeri girdi

and the head neurologist sits down.

ve baş-nörolog oturdu.

And he says, "Well, Pete, we've been looking at all the tests,

Dedi ki, "Pete, bütün testlerini inceledik

and I have to tell you, it's not a sprained wrist,

ve söylemek zorundayım, bileğin incinmemiş

it's not a broken wrist,

kırılmamış da

it's not nerve damage in the wrist,

bilek sinirlerinde zedelenme de yok

it's not an infection,

enfeksiyon da kapmamış

it's not Lyme disease."

Lyme hastalığı da değil."

And there was this deliberate elimination going up,

Açık bir şekilde tırmanan bir eleme vardı

and I was thinking to myself,

ben de kendi kendime dedim ki

where is he going with this?

bu böyle nereye gidiyor?

Then he put his hands on his knees,

Sonra ellerini dizlerine koydu

he looked right at my 27-year-old kid, and said,

27 yaşındaki çocuğumun gözlerinin içine bakarak

"I don't know how to tell a 27-year-old this:

"Bunu 27 yaşında birine nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum

Pete, you have ALS."

Pete, sen ALS hastasısın" dedi.

ALS?

ALS mi?

I had had a friend whose 80-year-old father had ALS.

80 yaşında babası ALS hastası olan bir arkadaşım vardı.

I looked at my husband, he looked at me,

Kocama baktım, o da bana baktı

and then we looked at the doctor, and we said, "ALS?

ve sonra ikimiz de doktora baktık ve "ALS mi? dedik.

Okay, what treatment? Let's go.

Tamam, hangi tedavi. Hemen başlayalım.

What do we do? Let's go."

Ne yapalım? Hadi!"

And he looked at us, and he said, "Mr. and Mrs. Frates,

Doktor bize baktı ve "Bay ve bayan Frates,

I'm sorry to tell you this,

çok üzgünüm ama

but there's no treatment and there's no cure."

maalesef tedavi yok, çare yok.

We were the worst culprits.

En kötü mahkumlar bizdik.

We didn't even understand

Lou Gehrig'ten sonra

that it had been 75 years since Lou Gehrig

75 yıl geçtiğini ve ALS ile

and nothing had been done in the progress against ALS.

mücadele için hiç bir şey yapılmadığını anlamamıştık dahi.

So we all went home, and Jenn and Dan

Hep beraber eve döndük ve Jenn ve Dan

flew home from Wall Street,

Wall Street'ten uçakla geldiler

Andrew came home from Charlestown,

Andrew Charlestown'dan geldi

and Pete went to B.C. to pick up

ve Pete de o zamanki kız arkadaşı

his then-girlfriend Julie and brought her home,

Julie'yi alıp eve getirmek için Boston Koleji'ne gitti

and six hours later after diagnosis,

ve teşhisten altı saat sonra

we're sitting around having a family dinner,

hep beraber oturmuş ailecek yemek yiyorduk

and we're having small chat.

ve ondan bundan konuşuyorduk.

I don't even remember cooking dinner that night.

O akşam yemek pişirdiğimi dahi hatırlamıyorum.

But then our leader, Pete, set the vision,

Ancak sonunda liderimiz, Pete yapılacakları söyledi

and talked to us just like we were his new team.

ve bizimle sanki yeni takımıymışız gibi konuştu.

He said, "There will be no wallowing, people."

"Mızmızlanma yok millet." dedi.

He goes, "We're not looking back,

Ve devam etti "Geriye bakmıyoruz

we're looking forward.

önümüze bakıyoruz.

What an amazing opportunity we have to change the world.

Dünyayı değiştirmek zorunda olmamız ne kadar güzel bir fırsat.

I'm going to change the face

ALS'nin bu kabul edilemez

of this unacceptable situation of ALS.

durumunu değiştireceğim.

We're going to move the needle,

Kayda değer bir şeyler yapacağız

and I'm going to get it in front of philanthropists like Bill Gates."

ve bunu Bill Gates gibi toplum severlerin önüne koyacağım."

And that was it. We were given our directive.

Ve bitmişti. Emirlerimizi almıştık.

So in the days and months that followed,

Böylece takip eden günlerde ve aylarda,

within a week, we had our brothers and sisters

bir hafta içinde, kardeşlerimiz kız kardeşlerimiz

and our family come to us,

ve ailelerimiz bize gelmişti

that they were already creating Team Frate Train.

çoktan Frate Treni takımını oluşturuyorlardı.

Uncle Dave, he was the webmaster;

Dave amca, internet tasarımcısıydı,

Uncle Artie, he was the accountant;

Artie amca, muhasebeciydi,

Auntie Dana, she was the graphic artist;

Dana teyze, görsel sanatçımızdı,

and my youngest son, Andrew,

ve en küçük oğlum Andrew,

quit his job, left his apartment in Charlestown

işini bıraktı, Charlestown'daki evinden ayrıldı

and says, "I'm going to take care of Pete and be his caregiver."

ve "Ben Pete'e bakacağım ve onun bakıcısı olacağım" dedi.

Then all those people, classmates, teammates,

Ve sonra bütün o insanlar sınıf arkadaşları, takım arkadaşları

coworkers that Pete had inspired

Pete'in hayatı boyunca

throughout his whole life,

teşvik ettiği çalışanları,

the circles of Pete all started intersecting with one another,

Pete'in bütün çevresi birbiriyle birleşmeye başladı

and made Team Frate Train.

ve Frate Treni takımını oluşturdu.

Six months after diagnosis,

Teşhisten altı ay sonra

Pete was given an award at a research summit for advocacy.

Pete bir araştırma zirvesinde aktif destek için ödül aldı.

He got up and gave a very eloquent speech,

Kalkıp çok dokunaklı bir konuşma yaptı

and at the end of the speech, there was a panel,

ve konuşma sonunda bir panel düzenlendi

and on the panel were these pharmaceutical executives

panelde eczacılık temsilcileri

and biochemists and clinicians

ve biyo-kimyagerler ve klinisyenler vardı

and I'm sitting there and I'm listening to them

ve ben orada oturmuş onları dinliyordum

and most of the content went straight over my head.

ve konuşulanların çoğunu aklım almıyordu.

I avoided every science class I ever could.

Bütün fen derslerinden olabildiğince kaçınmıştım.

But I was watching these people, and I was listening to them,

Ama o insanları izliyordum ve dinliyordum,

and they were saying, "I, I do this, I do that,"

onlar da "Ben, böyle yapıyorum, şöyle yapıyorum," diyorlardı

and there was a real unfamiliarity between them.

ve onların arasında gerçek bir yabancılık vardı.

So at the end of their talk, the panel,

Konuşmalarının sonunda, panelde,

they had questions and answers,

soru ve cevaplar kısmı vardı

and boom, my hand went right up,

ve hemen elimi kaldırdım

and I get the microphone,

mikrofonu aldım

and I look at them and I say, "Thank you.

ve onlara bakıp dedim ki "Teşekkürler,

Thank you so much for working in ALS.

ALS için çalıştığınız için çok teşekkürler.

It means so very much to us."

Bizim için bu çok değerli."

I said, "But I do have to tell you

"Ancak şunu söylemeliyim ki

that I'm watching your body language

sizin vücut dilinizi inceliyorum

and I'm listening to what you're saying.

ve dediklerinizi dinliyorum.

It just doesn't seem like there's a whole lot of collaboration going on here.

Ancak ikisi arasında pek bir uyum yokmuş gibi geliyor.

And not only that, where's the flip chart

Ve sadece siz de değil, eylem adımlarını

with the action items and the follow-up and the accountability?

ve takibini gösteren ve sorumlulukları gösteren tahtalar nerede?

What are you going to do after you leave this room?"

Bu odadan ayrıldıktan sonra ne yapacaksınız?" dedim.

And then I turned around

Sonra etrafıma baktım

and there was about 200 pairs of eyes just staring at me.

ve üzerime kilitlemiş 200 kadar göz beni izliyordu.

And it was that point that I realized

Ve tam da o anda anladım ki

that I had talked about the elephant in the room.

dile getirilmeyen bariz gerçeği dile getirmiştim.

Thus my mission had begun.

Böylece görevim başlamıştı.

So over the next couple of years,

Sonrasında gelen bir kaç yıl boyunca,

Pete — we've had our highs and our lows.

Pete ve bizim iyi - kötü anlarımız oldu.

Pete was put on a compassionate use drug.

Pete ilaca erken erişim programına katıldı.

It was hope in a bottle for the whole ALS community.

Bütün ALS toplumu için şişelenmiş umuttu.

It was in a phase III trial.

Denemelerin üçüncü seviyesindeydi.

Then six months later, the data comes back: no efficacy.

Altı ay sonra sonuçlar geldi: etkinliği yoktu.

We were supposed to have therapies overseas,

Denizaşırı ülkelerde tedavi olması gerekiyordu

and the rug was pulled out from under us.

ve birden bütün dünyamız yerinden oynadı.

So for the next two years,

Böylece sonraki iki yıl boyunca

we just watched my son be taken away from me,

oğlumun gün be gün gözümüzün önünde

little by little every day.

eriyip gitmesini izledik.

Two and a half years ago,

İki buçuk yıl önce,

Pete was hitting home runs at baseball fields.

Pete beysbol sahalarında sayı vuruşu yapıyordu.

Today, Pete's completely paralyzed.

Bugün ise Pete tamamen felçli.

He can't hold his head up any longer.

Artık kafasını dik tutamıyor.

He's confined to a motorized wheelchair.

Motorlu bir tekerlekli sandalyeye mahkum.

He can no longer swallow or eat.

Artık yutkunamıyor, yiyemiyor.

He has a feeding tube.

Beslenme tüpü ile besleniyor.

He can't speak.

Konuşamıyor.

He talks with eye gaze technology

Göz takip teknolojisi ve

and a speech generating device,

konuşma aracı ile konuşuyor

and we're watching his lungs,

ve biz akciğerlerine bakıyoruz

because his diaphragm eventually is going to give out

çünkü zamanla diyaframı da tükenecek

and then the decision will be made to put him on a ventilator or not.

ve o zaman yapay solunum cihazına bağlayıp bağlamamak kararı verilecek.

ALS robs the human of all their physical parts, but the brain stays intact.

ALS insanı bütün fiziksel yetisinden mahrum bırakıyor

ama beyin sağlam kalıyor.

So July 4th, 2014,

4 Temmuz 2014'te

75th year of Lou Gehrig's inspirational speech comes,

Lou Gehrig'in ilham verici konuşmasının 75. yılında

and Pete is asked by MLB.com to write an article in the Bleacher Report.

MLB.com Pete'den Bleacher Report'ta bir makale yazmasını istedi.

And it was very significant, because he wrote it using his eye gaze technology.

Ve bu çok önemliydi çünkü makalesini göz takip teknolojisiyle yazdı.

Twenty days later, the ice started to fall.

Yirmi gün sonra buz yağmuru başladı.

On July 27th, Pete's roommate in New York City,

27 Temmuz'da, Pete'in New York City'den oda arkadaşı

wearing a Quinn For The Win shirt,

New York'lu başka bir ALS hastası Pat Quinn'i işaret eden

signifying Pat Quinn, another ALS patient known in New York,

"Desteğim Quinn'le" gömleği

and B.C. shorts

ve Boston Koleji şortuyla

said, "I'm taking the ALS Ice Bucket Challenge,"

"ALS Buz Kovası Meydan Okumasını kabul ediyorum" dedi

picked up the ice, put it over his head.

buzları aldı ve başından aşağı döktü.

"And I'm nominating ..." And he sent it up to Boston.

"Ve aday olarak..." Ve Boston'a gönderdi.

And that was on July 27th.

Bu 27 Temmuz'daydı.

Over the next couple of days, our news feed

Sonraki bir kaç gün içinde haber kaynağımız

was full of family and friends.

aile ve dostlarla dolmuştu.

If you haven't gone back, the nice thing about Facebook

Eğer geçmişe bakmadıysanız, Facebook'taki güzel şey

is that you have the dates, you can go back.

tarihler var, geçmişe bakabilirsiniz.

You've got to see Uncle Artie's human Bloody Mary.

Artie amcanın Kanlı Mary insanını görmelisiniz.

I'm telling you, it's one of the best ones,

Diyorum size, en güzellerinden bir tanesi,

and that was probably in day two.

ve bu herhalde ikinci gündeydi.

By about day four, Uncle Dave, the webmaster,

Dördüncü günde, internet tasarımcımız Dave amca

he isn't on Facebook,

Facebook'ta yoktu

and I get a text from him, and it says, "Nancy,

ve ondan bir mesaj geldi, mesajda "Nancy

what the hell is going on?"

burada neler oluyor?" yazıyordu.

Uncle Dave gets a hit every time Pete's website

Pete'in sayfası her ziyaret edildiğinde Dave amcaya mesaj geliyordu

is gone onto, and his phone was blowing up.

ve telefonu çıldırmış durumdaydı.

So we all sat down and we realized,

Hepimiz oturduk ve fark ettik ki

money is coming in — how amazing.

para geliyordu - ne kadar mükemmel!

So we knew awareness would lead to funding,

Elbette farkındalığın bağış getireceğini biliyorduk

we just didn't know it would only take a couple of days.

sadece bir kaç gün içinde olacağını bilmiyorduk.

So we got together, put our best 501(c)(3)s on Pete's website,

Böylece toplandık ve en iyi 501(c)(3)lerimizi Pete'in sitesine koyduk

and off we went.

ve yola koyulduk.

So week one, Boston media.

İlk hafta, Boston basını.

Week two, national media.

İkinci hafta, ulusal basın.

It was during week two that our neighbor next door

Yan komşumuzun kapıya gelip

opened up our door and threw a pizza

mutfak zeminine pizza atması ve

across the kitchen floor, saying,

"Sizin orada yemeğe ihtiyacınız var sanırım."

"I think you people might need food in there."

demesi ikinci haftaydı.

(Laughter)

(Kahkahalar)

Week three, celebrities — Entertainment Tonight,

Üçüncü hafta, ünlüler — Entertainment Tonight,

Access Hollywood.

Access Hollywood.

Week four, global — BBC, Irish Radio.

Dördüncü hafta, küresel basın — BBC, İrlanda Radyosu.

Did anyone see "Lost In Translation"?

"Bir Konuşabilse" filmini izleyen var mı?

My husband did Japanese television.

Kocam Japon televizyonundaydı.

It was interesting.

İlginçti.

(Laughter)

(Kahkahalar)

And those videos, the popular ones.

Ve o videolar, popüler olanlar.

Paul Bissonnette's glacier video, incredible.

Paul Bissonnette'in buzul videosu, inanılmaz.

How about the redemption nuns of Dublin?

Peki Dublin'in Arınma Rahibeleri?

Who's seen that one?

Kimler izledi onu?

It's absolutely fantastic.

Kesinlikle harika.

J.T., Justin Timberlake.

J.T., Justin Timberlake.

That's when we knew, that was a real A-list celebrity.

İşte o zaman onun A sınıfı bir ünlü olduğunu anladık.

I go back on my texts, and I can see

Şimdi mesajlarıma bakıyorum ve kardeşimin

"JT! JT!" My sister texting me.

"JT!JT!" mesajlarını görüyorum.

Angela Merkel, the chancellor of Germany.

Angela Merkel, Almanya şansölyesi.

Incredible.

İnanılmaz!

And the ALS patients,

Ve ALS hastaları

you know what their favorite ones are, and their families'?

onların ve ailelerinin en sevdikleri hangisi biliyor musunuz?

All of them.

Hepsi!

Because this misunderstood and underfunded "rare" disease,

Çünkü bu yanlış tanınmış ve finanse edilmeyen "nadir" hastalık

they just sat and watched people saying it over and over: "ALS, ALS."

sadece oturup insanların sürekli "ALS, ALS" demesini izlediler.

It was unbelievable.

Akıl almaz bir şeydi.

And those naysayers,

Ve bütün bu karşı çıkanlar

let's just talk a couple of stats, shall we?

sadece biraz istatistiklere bakalım olur mu?

Okay, so the ALS Association,

Tamam, ALS Derneği

they think by year end, it'll be 160 million dollars.

yıl sonunda rakamın 160 milyon doları bulacağını düşünüyor.

ALS TDI in Cambridge,

Cambridge'deki ALS TGM (Tedavi Geliştirme Merkezi)

they raised three million dollars.

üç milyon dolar topladı.

Well, guess what?

Tahmin edin ne oldu?

They had a clinical trial for a drug that they've been developing.

Geliştirdikleri ilaç için klinik bir deneme yaptılar.

It was on a three-year track for funding.

Üç yıldır finansman bekliyordu.

Two months.

İki ay.

It's coming out starting in two months.

İki ay içinde piyasaya çıkıyor.

(Applause)

(Alkış)

And YouTube has reported

Ve YouTube 150den fazla ülkenin

that over 150 countries have posted Ice Bucket Challenges for ALS.

ALS için Buz Kovası Meydan Okuması gönderdiğini söylüyor.

And Facebook, 2.5 million videos,

Ve Facebook tam 2,5 milyon video

and I had the awesome adventure

ve geçen hafta Facebook kampüsünü

visiting the Facebook campus last week,

ziyaret ederken mükemmel bir macera yaşadım

and I said to them, "I know what it was like in my house.

ve onlara "Evimin ne durumda olduğunu biliyorum.

I can't imagine what it was like around here."

Buranın nasıl olduğunu hayal bile edemiyorum." dedim.

All she said was, "Jaw-dropping."

Tek söylediği "Ddudak uçuklatan." oldu.

And my family's favorite video?

Benim ailemin en sevdiği video mu?

Bill Gates.

Bill Gates.

Because the night Pete was diagnosed,

Çünkü teşhis konulduğu gece, Pete

he told us that he was going to get ALS in front of philanthropists like Bill Gates,

ALS'yi Bill Gates gibi toplum severlerin önüne götüreceğini söylemişti

and he did it.

ve bunu başardı.

Goal number one, check.

İlk hedef, ulaşıldı!

Now on to the treatment and cure.

Şimdi tedavi ve çareye.

(Applause)

Alkış)

So okay, after all of this ice,

Pekala, bütün buzdan sonra

we know that it was much more

sadece kafanızdan aşağı

than just pouring buckets of ice water over your head,

buz dökmekten fazlası olduğunu biliyoruz

and I really would like to leave you

ve sizi hatırlatmak istediğim

with a couple of things that I'd like you to remember.

bir kaç şeyle göndermek istiyorum.

The first thing is,

İlk olarak,

every morning when you wake up,

her sabah uyandığınızda

you can choose to live your day in positivity.

gününüzü olumlu yaşamayı seçebilirsiniz.

Would any of you blame me

Her gün fetus pozisyonuna girip

if I just was in the fetal position

başımın üstüne yorganı çeksem

and pulled the covers over my head every day?

aranızdan kimse beni suçlar mı?

No, I don't think anybody would blame me,

Hayır, kimsenin beni suçlayacağını sanmıyorum

but Pete has inspired us to wake up

ama Pete her sabah uyanmaya ve

every morning and be positive and proactive.

olumlu olmaya, önetkin olmaya teşvik etti.

I actually had to ditch support groups

Aslında destek gruplarından ayrılmak zorunda kaldım

because everybody was in there saying that

çünkü oradaki herkes bahçeye

spraying their lawns with chemicals,

kimyasal dökerken

that's why they got ALS,

ALS'ye yakalandıklarını söylüyordu

and I was like, "I don't think so,"

ve ben de "Hiç sanmıyorum." dedim

but I had to get away from the negativity.

ama olumsuzluktan uzaklaşmalıydım.

The second thing I want to leave you with

Size bırakmak istediğim ikinci şey

is the person at the middle of the challenge

bu mücadelenin ortasındaki insanın

has to be willing to have the mental toughness

kendisini ortaya koyacak zihni dirayete sahip olmaya

to put themselves out there.

istekli olmak zorunda olması.

Pete still goes to baseball games

Pete hâlâ beysbol maçlarına gidiyor

and he still sits with his teammates in the dugout,

ve hâlâ yedek kulübesinde arkadaşlarıyla birlikte oturuyor,

and he hangs his gravity feed bag

serumlarını da hala

right on the cages.

kalenin tam üstüne asıyor.

You'll see the kids, they're up there hanging it up.

Çocukların onu asmalarını görüyorsunuz.

"Pete, is that okay?" "Yup."

"Pete, böyle iyi mi?" "Evet."

And then they put it right into his stomach.

Ve sonra da kucağının ortasına koyuyorlar.

Because he wants them to see what the reality of this is,

Çünkü onların bunun gerçekliğini görmesini istiyor ve

and how he's never, ever going to give up.

asla ama asla vazgeçmeyeceğini.

And the third thing I want to leave you with:

Ve size bırakmak istediğim üçüncü şey:

If you ever come across a situation

eğer kabul edilemez olarak

that you see as so unacceptable,

gördüğünüz bir durumla karşılarşanız

I want you to dig down as deep as you can

olabildiğince derine inmenizi ve

and find your best mother bear

en iyi anne güdünüzü bulmanızı

and go after it.

onu takip etmenizi istiyorum.

(Applause)

(Alkış)

Thank you.

Teşekkürler.

(Applause)

(Alkış)

I know that I'm running over,

Süreyi aştığımı biliyorum

but I've got to leave you with this:

ama bunu size vermem gerekiyor:

the gifts that my son has given me.

oğlumun bana verdiği hediyeler.

I have had 29 years

29 yıl boyunca

of having the honor of being the mother

Pete Frates'in annesi

of Pete Frates.

olma gururunu yaşadım.

Pete Frates has been inspiring and leading his whole life.

Pete Frates hayatı boyunca ilham verdi ve liderlik etti.

He's thrown out kindness,

İyilikler yaptı ve

and all that kindness has come back to him.

bütün o iyilikler geri ona döndü.

He walks the face of the Earth right now and knows why he's here.

Dünya üstünde şimdi yaşıyor ve neden burada olduğunu biliyor.

What a gift.

Ne güzel bir hediye.

The second thing that my son has given me

Oğlumun bana verdiği ikinci şey

is he's given me my mission in life.

bana hayatta bir amaç verdi.

Now I know why I'm here.

Neden burada olduğumu artık biliyorum.

I'm going to save my son,

Oğlumu kurtaracağım

and if it doesn't happen in time for him,

ve onun için zamanında başaramazsam

I'm going to work so that no other mother

öylesine sıkı çalışacağım ki bir daha

has to go through what I'm going through.

hiç bir anne yaşadıklarımı çekmeyecek.

And the third thing, and last but not least

Ve son olmasa da bir üçüncü şey de

gift that my son has given me,

oğlumun bana verdiği hediye

as an exclamation point

2014 yılının

to the miraculous month

mucizevi Ağustos ayına

of August 2014:

ünlem işareti:

That girlfriend that he went to get on the night of diagnosis is now his wife,

Teşhis gecesi almaya gittiği o kız arkadaşı artık onun eşi

and Pete and Julie have given me my granddaughter, Lucy Fitzgerald Frates.

ve Pete ve Julie bana torunumu Lucy Fitzgerald Frates'i verdi.

Lucy Fitzgerald Frates came two weeks early

Lucy Fitzgerald Frates

as the exclamation point

31 Ağustos 2014'te ünlem

on August 31st, 2014.

işareti olarak iki hafta erken doğdu .

And so —

Böylece -

(Applause) —

(Alkış)

And so let me leave you with Pete's words of inspiration

Pete'in sınıf arkadaşları çalışanları ve takım arkadaşlarına

that he would use to classmates, coworkers and teammates.

söylediği ilham verici sözlerle sizleri baş başa bırakıyorum:

Be passionate.

Tutkulu olun.

Be genuine.

İçten olun.

Be hardworking.

Çalışkan olun.

And don't forget to be great.

Ve mükemmel olmayı unutmayın.

Thank you. (Applause)

Teşekkürler. (Alkış)