Abha Dawesar: Life in the "digital now"

Abha Dawesar: "Dijital şimdi"de yaşam

158,276 views ・ 2013-10-30

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Serden Ferhatoğlu Gözden geçirme: Gizem Dumlu
00:12
I was in New York during Hurricane Sandy,
0
12546
2247
Sandy kasırgası sırasında New York'daydım
00:14
and this little white dog called Maui
1
14793
2240
ve Maui adındaki bu küçük beyaz köpek,
00:17
was staying with me.
2
17033
1885
benimle kalıyordu.
00:18
Half the city was dark because of a power cut,
3
18918
2472
Elektrik kesintisi nedeniyle şehrin yarısı karanlıkta kalmıştı,
00:21
and I was living on the dark side.
4
21390
2224
ve ben de karanlıkta kalan tarafta yaşıyordum.
00:23
Now, Maui was terrified of the dark,
5
23614
2109
Maui karanlıktan ötürü çok korkmuştu;
00:25
so I had to carry him up the stairs,
6
25723
2104
dolayısı ile onu üst kata çıkarmak durumunda kaldım;
00:27
actually down the stairs first, for his walk,
7
27827
3088
daha doğrusu, önce yürüyüş için merdivenlerden aşağı indirdim,
00:30
and then bring him back up.
8
30915
1888
ve sonra da tekrar yukarı çıkardım.
00:32
I was also hauling gallons of bottles of water
9
32803
2981
Ayrıca her gün, galonlarca şişe suyu
00:35
up to the seventh floor every day.
10
35784
2099
yedinci kata çıkarıyordum.
00:37
And through all of this,
11
37883
1573
Ve tüm bunları yaparken, bir yandan da
00:39
I had to hold a torch between my teeth.
12
39456
2304
dişlerimin arasında bir el feneri taşımam gerekiyordu.
00:41
The stores nearby were out of flashlights
13
41760
2644
Yakınlardaki dükkanlarda el feneri,
00:44
and batteries and bread.
14
44404
2937
pil ve ekmek tükenmişti.
00:47
For a shower, I walked 40 blocks
15
47341
2663
Duş almak için, üyesi olduğum spor salonunun bir şubesine kadar
00:50
to a branch of my gym.
16
50004
1974
40 blok boyunca yürüdüm.
00:51
But these were not the major preoccupations of my day.
17
51978
3079
Ama günümün ana meşgaleleri, bunlar değildi.
00:55
It was just as critical for me to be the first person in
18
55057
3301
Çok sayıdaki elektronik aygıtımı şarj edebilmem için
00:58
at a cafe nearby with extension cords and chargers
19
58358
3292
uzatma kabloları ve şarj cihazları bulunan, civardaki bir kafeye varan ilk kişi olmak da
01:01
to juice my multiple devices.
20
61650
1849
benim için aynı ölçüde önemliydi.
01:03
I started to prospect under the benches of bakeries
21
63499
2725
Fırın tezgahlarının altlarında ve
01:06
and the entrances of pastry shops for plug points.
22
66224
3625
pastane dükkanlarının girişlerinde prizler aramaya başladım.
01:09
I wasn't the only one.
23
69849
1569
Bunu yapan tek kişi değildim.
01:11
Even in the rain, people stood between Madison and 5th Avenue
24
71418
3764
İnsanlar yağmur yağarken bile, şemsiyelerinin altında durup
01:15
under their umbrellas charging their cell phones
25
75182
2464
Madison ve 5. Cadde'deki prizlerde
01:17
from outlets on the street.
26
77646
2037
cep telefonlarını şarj ediyorlardı.
01:19
Nature had just reminded us
27
79683
2257
Doğa, teknolojimizden daha güçlü olduğunu
01:21
that it was stronger than all our technology,
28
81940
2316
bize hatırlatmıştı
01:24
and yet here we were, obsessed about being wired.
29
84256
3269
ve biz buna rağmen, bağlantıda kalmak/online olmak konusunda saplantılıydık.
01:27
I think there's nothing like a crisis
30
87525
1876
Bence neyin önemli neyin önemsiz olduğunu,
01:29
to tell you what's really important and what's not,
31
89401
3189
bir krizden daha iyi gösterecek hiçbir şey yoktur
01:32
and Sandy made me realize that our devices
32
92590
3562
ve Sandy Kasırgası da elektronik aletlerimizin ve onların bağlantılarının
01:36
and their connectivity matter to us
33
96152
2266
bizim için yemek ve barınak kadar
01:38
right up there with food and shelter.
34
98418
4518
önemli olduğunu fark etmemi sağladı.
01:42
The self as we once knew it no longer exists,
35
102936
3317
Bir zamanlar bildiğimiz şekliyle özbenlik, artık yok
01:46
and I think that an abstract, digital universe
36
106253
2492
ve bence soyut, dijital bir evren
01:48
has become a part of our identity,
37
108745
2525
kimliğimizin bir parçası olmuş
01:51
and I want to talk to you about what I think that means.
38
111270
4252
ve size, bunun bana göre ne anlama geldiğini aktarmak istiyorum.
01:55
I'm a novelist, and I'm interested in the self
39
115522
2843
Ben bir roman yazarıyım ve özbenlik ile ilgileniyorum
01:58
because the self and fiction have a lot in common.
40
118365
2469
çünkü kurgu ve özbenliğin bir çok ortak özelliği var.
02:00
They're both stories, interpretations.
41
120834
3317
Her ikisi de birer hikaye ve yorumlama.
02:04
You and I can experience things without a story.
42
124151
2453
Siz ve ben, hikaye olmadan da bir şeyler tecrübe edebiliriz.
02:06
We might run up the stairs too quickly
43
126604
2082
Basamakları fazlasıyla hızlı çıkabilir
02:08
and we might get breathless.
44
128686
1687
ve nefes nefese kalabiliriz.
02:10
But the larger sense that we have of our lives,
45
130373
2530
Ama hayatımız hakkındaki, daha geniş
02:12
the slightly more abstract one, is indirect.
46
132903
3360
-ve daha muğlak olan- algımız, dolaylıdır.
02:16
Our story of our life is based on direct experience,
47
136263
3120
Hayatımızın öyküsü, kişisel deneyimleme üzerine kuruludur
02:19
but it's embellished.
48
139383
1894
ama sanatsal öğeler de içerir.
02:21
A novel needs scene after scene to build,
49
141277
2848
Bir romanın inşaası için mizansen üzerine mizansen gerekir
02:24
and the story of our life needs an arc as well.
50
144125
3148
ve bizim hayatımızın öyküsünün de adım adım ilerleyen bir kurguya ihtiyacı vardır.
02:27
It needs months and years.
51
147273
2691
Bunun için aylar, hatta yıllar gerekir.
02:29
Discrete moments from our lives are its chapters.
52
149964
3018
Hayatımızdaki benzersiz anlar, öykümüzün farklı bölümleridir.
02:32
But the story is not about these chapters.
53
152982
2590
Ama hikaye bu bölümler hakkında değildir.
02:35
It's the whole book.
54
155572
1945
Aslolan kitabın tamamıdır.
02:37
It's not only about the heartbreak and the happiness,
55
157517
3343
Sadece kalp kırıklıkları, mutluluk,
02:40
the victories and the disappointments,
56
160860
2179
zaferler ya da üzüntüler hakkında değil,
02:43
but it's because how because of these,
57
163039
2205
nasıl olup da bunlar sayesinde
02:45
and sometimes, more importantly, in spite of these,
58
165244
3153
ve bazen, daha da önemli olarak, bunlara rağmen,
02:48
we find our place in the world
59
168397
2095
dünyadaki yerimizi bulduğumuz hakkındadır.
02:50
and we change it and we change ourselves.
60
170492
3080
ve bunu değiştirdiğimizde, kendimizi de değiştiririz.
02:53
Our story, therefore, needs two dimensions of time:
61
173572
3393
Hikayemiz, bu nedenle, iki farklı zamansal boyuta ihtiyaç duyar:
02:56
a long arc of time that is our lifespan,
62
176965
3015
Tüm hayatımıza karşılık gelen zaman, yani "ömür"
02:59
and the timeframe of direct experience
63
179980
2503
ve doğrudan tecrübelerimizin karşılığı olan zaman
03:02
that is the moment.
64
182483
1453
-yani içinde bulunduğumuz "an"
03:03
Now the self that experiences directly
65
183936
2130
(Hayatı, şeyleri) Doğrudan deneyimleyen özbenlik,
03:06
can only exist in the moment,
66
186066
1901
sadece an'da mevcuttur,
03:07
but the one that narrates needs several moments,
67
187967
2762
Ancak anlatıcı, birden fazla an'a ihtiyaç duyar,
03:10
a whole sequence of them,
68
190729
2114
yani onların (an'ların) tüm dizilimine
03:12
and that's why our full sense of self
69
192843
2245
ve bu da bütüncül özbenlik algımızın
03:15
needs both immersive experience
70
195088
2932
hem derinlemesine bir deneyimlemeye
03:18
and the flow of time.
71
198020
2445
hem de zamanın akışına ihtiyaç duyma sebebidir.
03:20
Now, the flow of time is embedded in everything,
72
200465
3149
Zamanın akışı, her şeyin içinde yerleşiktir,
03:23
in the erosion of a grain of sand,
73
203614
2568
Bir kum taneciğinin erezyonunda,
03:26
in the budding of a little bud into a rose.
74
206182
3792
Bir tomurcuğun güle dönüşmesinde.
03:29
Without it, we would have no music.
75
209974
2535
Onsuz, müziğimiz olmazdı.
03:32
Our own emotions and state of mind
76
212509
2038
Duygularımız ve ruh halimiz
03:34
often encode time,
77
214547
2113
zamanı, çoğunlukla, yeniden kodlar:
03:36
regret or nostalgia about the past,
78
216660
2558
geçmişi, nostalji ya da pişmanlık olarak,
03:39
hope or dread about the future.
79
219218
3500
geleceği de umut ya da dehşet olarak...
03:42
I think that technology has altered that flow of time.
80
222718
3945
Bence teknoloji, bu zaman akışını değiştirdi.
03:46
The overall time that we have for our narrative,
81
226663
2523
Hikayemiz, yani ömrümüz için sahip olduğumuz toplam zaman
03:49
our lifespan, has been increasing,
82
229186
2174
artış gösteriyor
03:51
but the smallest measure, the moment, has shrunk.
83
231360
3117
ama en küçük ölçü, yani AN, ufaldı.
03:54
It has shrunk because our instruments enable us
84
234477
2336
Ufaldı çünkü ölçümleme aletlerimiz,
03:56
in part to measure smaller and smaller units of time,
85
236813
3260
gitgide daha küçük zaman birimlerini ölçmemizi mümkün kıldı
04:00
and this in turn has given us a more granular understanding
86
240073
3270
ve bu da, karşılık olarak, maddi dünyaya dair
04:03
of the material world,
87
243343
1873
daha parçalı bir kavrayış geliştirmemize yol açtı.
04:05
and this granular understanding
88
245216
1436
Bu parçalı anlayış
04:06
has generated reams of data
89
246652
2303
beynimizin artık kavrayamayacağı
04:08
that our brains can no longer comprehend
90
248955
2361
bilgi tomarları oluşturdu
04:11
and for which we need more and more complicated computers.
91
251316
3435
ve anlamak için giderek daha da karmaşık yapılı bilgisayarlara ihtiyaç duyuyoruz.
04:14
All of this to say that the gap
92
254751
2274
Sözün kısası,
04:17
between what we can perceive and what we can measure
93
257025
2581
algılayabildiğimiz ve ölçümleyebildiğimiz şeylerin arasındaki mesafe
04:19
is only going to widen.
94
259606
1922
giderek genişleyecek.
04:21
Science can do things with and in a picosecond,
95
261528
3036
Bilim bir pikosaniye içinde pek çok şey yapabilir
04:24
but you and I are never going to have the inner experience
96
264564
2703
ama siz ve ben, saniyenin milyonda birinin milyonda birinin
04:27
of a millionth of a millionth of a second.
97
267267
3186
içsel deneyimini yaşayamayız.
04:30
You and I answer only to nature's rhythm and flow,
98
270453
4042
Biz yalnızca doğanın ritm ve akışına, güneşe, aya
04:34
to the sun, the moon and the seasons,
99
274495
2939
ve mevsimlere ayak uydurabiliriz.
04:37
and this is why we need that long arc of time
100
277434
2740
İşte bu yüzden de uzun bir zaman dilimine ihtiyacımız var:
04:40
with the past, the present and the future
101
280174
2229
Geçmişi, bugünü ve geleceği kapsayan,
04:42
to see things for what they are,
102
282403
1764
nesneleri (şeyleri) oldukları gibi görmemizi;
04:44
to separate signal from noise
103
284167
1843
İşaretleri, gürültülerden
04:46
and the self from sensations.
104
286010
2556
ve özbenliğimizi, hislerden ayrıştırmamızı sağlayacak...
04:48
We need time's arrow to understand cause and effect,
105
288566
3609
Sebep ve sonucu anlamak için zaman doğrusuna ihtiyaç duyarız.
04:52
not just in the material world,
106
292175
1755
Sadece nesneler dünyasında değil,
04:53
but in our own intentions and our motivations.
107
293930
3290
kişisel amaç ve motivasyonlarımızda da...
04:57
What happens when that arrow goes awry?
108
297220
3990
Bu doğru, bükülürse ne olur?
05:01
What happens when time warps?
109
301210
3484
Zaman katlanırsa ne olur?
05:04
So many of us today have the sensation
110
304694
1949
Bugün birçoğumuz şu algıya sahip;
05:06
that time's arrow is pointing everywhere
111
306643
2244
zamanın yayı aynı zamanda hem her yeri
05:08
and nowhere at once.
112
308887
2265
hem de hiçbir yeri işaret ediyor.
05:11
This is because time doesn't flow in the digital world
113
311152
2687
Bu algının nedeni, dijital dünyadaki zaman akışının
05:13
in the same way that it does in the natural one.
114
313839
3989
doğal zaman akışıyla aynı olmayışı.
05:17
We all know that the Internet has shrunk space
115
317828
2700
Hepimiz, internetin, zaman kadar mekân algısını da
05:20
as well as time.
116
320528
1230
daralttığının farkındayız.
05:21
Far away over there is now here.
117
321758
2313
Bir zamanlar "çok uzak" dediğimiz, bugün yanıbaşımızda.
05:24
News from India is a stream on my smartphone app
118
324071
2729
İster Yeni Delhi'de, ister New York'da olayım...
05:26
whether I'm in New York or New Delhi.
119
326800
2879
Hindistan'daki haberler, akıllı telefonumdaki uygulamanın içinde yer alan yayınlardan biri.
05:29
And that's not all.
120
329679
1435
Ve sadece bu kadar değil.
05:31
Your last job, your dinner reservations from last year,
121
331114
2469
Son işiniz, geçen seneki yemek rezervasyonunuz
05:33
your former friends, lie on a flat plain with today's friends,
122
333583
3276
eski arkadaşlarınız, bugünkülerin yanında uzanıyor.
05:36
because the Internet also archives,
123
336859
2135
Çünkü internet aynı zamanda arşivliyor
05:38
and it warps the past.
124
338994
1794
ve geçmişi de kapsıyor.
05:40
With no distinction left between the past,
125
340788
2150
Geçmişle şimdi ve gelecek arasında,
05:42
the present and the future, and the here or there,
126
342938
3272
ve orası ile burası arasında hiçbir ayrım kalmaması sonucu,
05:46
we are left with this moment everywhere,
127
346210
3816
her yerde, AN la başbaşayız,
05:50
this moment that I'll call the digital now.
128
350026
2424
bu AN a artık "Dijital Şimdi" diyeceğim.
05:52
Just how can we prioritize
129
352450
2168
Peki, Dijital Şimdi'nin alanında nasıl
05:54
in the landscape of the digital now?
130
354618
2359
önceliklendirme yapabiliriz?
05:56
This digital now is not the present,
131
356977
1905
Bu, Dijital Şimdi, şimdiki zaman değil
05:58
because it's always a few seconds ahead,
132
358882
2053
çünkü halihazırda öne çıkmış olan Twitter gönderilerinde
06:00
with Twitter streams that are already trending
133
360935
1833
ve diğer zaman dilimlerinden gelen haberlerde
06:02
and news from other time zones.
134
362768
1977
daima birkaç saniye ileride.
06:04
This isn't the now of a shooting pain in your foot
135
364745
2710
Bu, ayağının ağrıdığı zamanın
06:07
or the second that you bite into a pastry
136
367455
2488
veya bir pastayı ısırdığın anın
06:09
or the three hours that you lose yourself in a great book.
137
369943
3337
ya da etkileyici bir kitapta kendini kaybettiğin 3 saatin "şimdi"si değil.
06:13
This now bears very little physical
138
373280
1852
Bu "Şimdi", mevcut durumumuza çok az fiziksel
06:15
or psychological reference to our own state.
139
375132
2941
ve psikolojik referans teşkil edebilir.
06:18
Its focus, instead, is to distract us
140
378073
2260
Bilakis onun odağı, yoldaki her dönüşte
06:20
at every turn on the road.
141
380333
1950
bizim dikkatimizi dağıtmaktır.
06:22
Every digital landmark is an invitation
142
382283
2171
Her dijital dönüm noktası,
06:24
to leave what you are doing now to go somewhere else
143
384454
2415
şu an her ne yapıyorsanız bırakıp başka bir yere gitmeniz
06:26
and do something else.
144
386869
1619
veya başka bir şey yapmanız için bir davettir.
06:28
Are you reading an interview by an author?
145
388488
1993
Bir yazarın röportajını mı okuyorsunuz?
06:30
Why not buy his book? Tweet it. Share it.
146
390481
2640
Neden kitabını almayasınız? Hakkında tweet atın. Paylaşın.
06:33
Like it. Find other books exactly like his.
147
393121
2729
Beğenin. Tam O'nun kitaplarına benzeyen kitapları bulun.
06:35
Find other people reading those books.
148
395850
2868
Bu kitapları okuyan diğer insanları bulun.
06:38
Travel can be liberating,
149
398718
2044
Seyahat özgürleştirici olabilir,
06:40
but when it is incessant, we become
150
400762
1761
ama sürekli olduğunda,
06:42
permanent exiles without repose.
151
402523
2227
huzur yoksunu, ebedi sürgünler haline geliriz.
06:44
Choice is freedom, but not when it's constantly
152
404750
2744
Seçim, özgürlüktür ama bu, kendi iyiliği için,
06:47
for its own sake.
153
407494
2047
sürekli olmadığı durumda geçerlidir.
06:49
Not just is the digital now far from the present,
154
409541
2588
Dijital Şimdi bugünden sadece uzak değildir,
06:52
but it's in direct competition with it,
155
412129
2662
bugünle direkt bir rekabet içindedir.
06:54
and this is because not just am I absent from it,
156
414791
2382
ve sadece ben onun içinde olmadığım için değil
06:57
but so are you.
157
417173
1093
siz de içinde olmadığınız için...
06:58
Not just are we absent from it, but so is everyone else.
158
418266
2791
Biz içinde olmadığımız için değil, hiçkimse içinde olmadığı için.
07:01
And therein lies its greatest convenience and horror.
159
421057
3690
Ve orada O'nun en büyük konfor ve dehşeti durur.
07:04
I can order foreign language books in the middle of the night,
160
424747
2828
Geceyarısında, yabancı dilde kitaplar sipariş edebilirim;
07:07
shop for Parisian macarons,
161
427575
1799
Paris işi makaron satın alabilirim
07:09
and leave video messages that get picked up later.
162
429374
2457
ve daha sonra bakılmak üzere video mesajı bırakabilirim.
07:11
At all times, I can operate
163
431831
1975
Tüm bu zamanlarda,
07:13
at a different rhythm and pace from you,
164
433806
2236
sizden farklı bir hızda ve ritmde çalışabilirim
07:16
while I sustain the illusion
165
436042
1917
ve bunu gerçek zamanda sizinle olma İllüzyonunu
07:17
that I'm tapped into you in real time.
166
437959
3528
sürdürürken yapabilirim.
07:21
Sandy was a reminder
167
441487
1609
Sandy, bu illüzyonun
07:23
of how such an illusion can shatter.
168
443096
2105
bozulabileceğine dair bir hatırlatma idi.
07:25
There were those with power and water,
169
445201
1864
Enerji ve suya sahip olanlar
07:27
and those without.
170
447065
1496
ve olmayanlar vardı.
07:28
There are those who went back to their lives,
171
448561
2333
Bunca aydan sonra,
07:30
and those who are still displaced
172
450894
2037
hayatlarına geri dönenler
07:32
after so many months.
173
452931
2355
ve halen yersiz yurtsuz olanlar var.
07:35
For some reason, technology seems to perpetuate
174
455286
2702
Nedense teknoloji, bunlara sahip olanların içinde bulunduğu;
07:37
the illusion for those who have it that everyone does,
175
457988
3446
herkesin onlarla aynı imkânlara sahip olduğuna dair sanrıyı devam ettiriyor gibi gözüküyor
07:41
and then, like an ironic slap in the face,
176
461434
2628
ve sonra bu, yüze inen ironik bir tokat gibi,
07:44
it makes it true.
177
464062
2118
gerçek oluyor.
07:46
For example, it's said that there are more people
178
466180
1677
Örneğin, Hindistan'da cep telefonuna erişimi olanların sayısının,
07:47
in India with access to cell phones than toilets.
179
467857
3134
tuvalete erişimi olanların sayısından fazla olduğu söylenir.
07:50
Now if this rift, which is already so great
180
470991
2422
Dünyanın birçok yerinde
07:53
in many parts of the world,
181
473413
1462
altyapı eksikliği ile teknolojinin yayılması arasındaki
07:54
between the lack of infrastructure and the spread of technology,
182
474875
3355
halihazırda yeterince büyük olan yarık
07:58
isn't somehow bridged,
183
478230
1582
bir şekilde kapatılmazsa
07:59
there will be ruptures between the digital
184
479812
2051
dijital ve gerçek olan arasında
08:01
and the real.
185
481863
2175
kopukluk olacaktır.
08:04
For us as individuals who live in the digital now
186
484038
3638
Dijital Şimdi'de yaşayan ve
08:07
and spend most of our waking moments in it,
187
487676
2479
ve uyanık olduğumuz zamanların çoğunu orada harcayan
08:10
the challenge is to live in two streams of time
188
490155
2177
bireyler olarak bizim için zorluk; paralel
08:12
that are parallel and almost simultaneous.
189
492332
2944
ve neredeyse eş zamanlı iki farklı zaman akışında yaşamak.
08:15
How does one live inside distraction?
190
495276
4100
İnsan sürekli bir dikkat dağılması içinde nasıl yaşayabilir?
08:19
We might think that those younger than us,
191
499376
1950
Bizden daha genç ve bunun içine doğmuş olanların
08:21
those who are born into this, will adapt more naturally.
192
501326
3614
buna daha doğal şekilde adapte olacağını düşünebiliriz.
08:24
Possibly, but I remember my childhood.
193
504940
3138
Büyük ihtimalle böyle olacak ancak çocukluğumda
08:28
I remember my grandfather revising
194
508078
1704
büyükbabamın bana dünyadaki başkentleri
08:29
the capitals of the world with me.
195
509782
2262
saydırdığını hatırlıyorum.
08:32
Buda and Pest were separated by the Danube,
196
512044
2750
Buda ve Peşte Tuna nehri ile ayrılırdı
08:34
and Vienna had a Spanish riding school.
197
514794
2775
Viyana'da İspanyol binicilik okulu vardı.
08:37
If I were a child today, I could easily learn this information
198
517569
2899
Bugün çocuk olsam, bu bilgileri
08:40
with apps and hyperlinks,
199
520468
2165
aplikasyonlar ve internetteki bağlantılarla kolayca öğrenebilirdim
08:42
but it really wouldn't be the same,
200
522633
1911
ancak aslına bakarsak, aynı şey olmazdı
08:44
because much later, I went to Vienna,
201
524544
2280
çünkü seneler sonra Viyana'ya gittim
08:46
and I went to the Spanish riding school,
202
526824
1968
ve İspanyol binicilik okulunu ziyaret ettim
08:48
and I could feel my grandfather right beside me.
203
528792
3365
ve büyükbabamı yanımda hissettim.
08:52
Night after night, he took me up on the terrace,
204
532157
2570
Her gece beni omuzlarında terasa çıkarır
08:54
on his shoulders, and pointed out Jupiter
205
534727
2778
Jupiter'i gösterirdi
08:57
and Saturn and the Great Bear to me.
206
537505
3228
ve Satürn ile Büyük Ayı'yı.
09:00
And even here, when I look at the Great Bear,
207
540733
2695
ve bugün bile ne zaman Büyük Ayı'ya baksam
09:03
I get back that feeling of being a child,
208
543428
2756
çocuk olma duygusunu tekrar yaşarım;
09:06
hanging onto his head and trying to balance myself
209
546184
2378
büyükbabamın omzunda, başını tutarak
09:08
on his shoulder,
210
548562
2220
dengede kalmaya çalıştığım zamanı...
09:10
and I can get back that feeling of being a child again.
211
550782
3200
ve çocuk olma duygusunu tekrar yaşayabilirim.
09:13
What I had with my grandfather was wrapped
212
553982
2467
Büyükbabamla olan anılarım,
09:16
so often in information and knowledge and fact,
213
556449
3242
yoğun olarak bilgide, tecrübede
09:19
but it was about so much more
214
559691
2024
ve gerçeklerde saklanmış durumda
09:21
than information or knowledge or fact.
215
561715
3790
ancak bundan çok daha fazlasıydı.
09:25
Time-warping technology challenges
216
565505
2124
Zamanı büken teknoloji
09:27
our deepest core,
217
567629
1952
en derindeki özümüze meydan okuyor
09:29
because we are able to archive the past
218
569581
3767
çünkü geçmişi arşivleyebiliyoruz
09:33
and some of it becomes hard to forget,
219
573348
3241
ve bir bölümünü unutmak zor hale geliyor.
09:36
even as the current moment
220
576589
2604
içinde bulunduğumuz an bile
09:39
is increasingly unmemorable.
221
579193
2619
giderek hatırlanamaz hale gelmiş olsa da durum bu.
09:41
We want to clutch, and we are left instead
222
581812
2740
Yakalamak istiyoruz ve yakalamak yerine
09:44
clutching at a series of static moments.
223
584552
2463
statik anlar dizisinde bırakıldık.
09:47
They're like soap bubbles that disappear when we touch them.
224
587015
2706
Tıpkı dokunduğumuz zaman yok olan sabun köpükleri gibiler.
09:49
By archiving everything, we think that we can store it,
225
589721
2793
Her şeyi arşivleyerek, depolayabileceğimizi düşünüyoruz
09:52
but time is not data.
226
592514
1965
ancak zaman bir veri değildir.
09:54
It cannot be stored.
227
594479
2133
Depolanamaz.
09:56
You and I know exactly what it means like
228
596612
2016
Siz ve ben AN da gerçekten var olmanın
09:58
to be truly present in a moment.
229
598628
1904
ne anlama geldiğini çok iyi biliyoruz.
10:00
It might have happened while we were
230
600532
1217
Bir enstruman çalarken
10:01
playing an instrument,
231
601749
1759
veya
10:03
or looking into the eyes of someone we've known
232
603508
1848
tanıdığımız birinin gözlerine uzun uzun bakarken
10:05
for a very long time.
233
605356
2184
gerçeklemiş olabilir.
10:07
At such moments, our selves are complete.
234
607540
3031
Öyle AN larda kendimizi bütünleşmiş hissederiz.
10:10
The self that lives in the long narrative arc
235
610571
2068
Uzun bir anlatıda yaşayan özbenlik
10:12
and the self that experiences the moment
236
612639
2083
ve AN ı deneyimleyen özbenlik
10:14
become one.
237
614722
1392
bir bütün haline gelir.
10:16
The present encapsulates the past
238
616114
1942
Bugün, geçmiş zamanı
10:18
and a promise for the future.
239
618056
2431
ve bir gelecek vaadini kapsar.
10:20
The present joins a flow of time
240
620487
1968
Bugün, evvelden ezele
10:22
from before and after.
241
622455
2243
zamanın akışına katılır.
10:24
I first experienced these feelings with my grandmother.
242
624698
3557
Bu duyguyu ilk defa büyükannem ile deneyimledim.
10:28
I wanted to learn to skip, and she found an old rope
243
628255
2339
İp atlamayı öğrenmek istiyordum.
10:30
and she tucked up her sari
244
630594
1352
O eski bir ip buldu ve Sari'sini sıkıştırıp
10:31
and she jumped over it.
245
631946
1728
ipin üzerinden atladı.
10:33
I wanted to learn to cook, and she kept me in the kitchen,
246
633674
2654
Yemek pişirmeyi öğrenmek istiyordum ve O, bütün bir ay boyunca
10:36
cutting, cubing and chopping for a whole month.
247
636328
4108
kesme, küp küp doğrama ve parçalama işlerini yapmam için beni mutfakta tuttu.
10:40
My grandmother taught me that things happen
248
640436
2407
Büyükannem bana her şeyin, olması gerektiği zamanda olduğunu;
10:42
in the time they take, that time can't be fought,
249
642843
3721
zamanla savaşılamayacağını;
10:46
and because it will pass and it will move,
250
646564
1833
(zaman) geçeceğinden ve ilerleyeceğinden ötürü
10:48
we owe the present moment our full attention.
251
648397
3114
şu AN'a tüm dikkatimizi vermekle yükümlü olduğumuzu öğretti.
10:51
Attention is time.
252
651511
2644
Dikkat, Zamandır.
10:54
One of my yoga instructors once said
253
654155
2183
Yoga öğretmenlerimden birinin, bir zamanlar söylediği gibi
10:56
that love is attention,
254
656338
2243
Sevgi Dikkattir,
10:58
and definitely from my grandmother,
255
658581
1834
ve elbette, büyükannemden öğrendiğim gibi
11:00
love and attention were one and the same thing.
256
660415
4326
Sevgi ile Dikkat birdir ve aynı şeydir.
11:04
The digital world cannibalizes time,
257
664741
2583
Dijital Dünya Zamanı öğütür
11:07
and in doing so, I want to suggest
258
667324
3380
ve kanımca, böyle yaparak,
11:10
that what it threatens
259
670704
1674
tehdit ettiği şey
11:12
is the completeness of ourselves.
260
672378
2430
özbenliğimizin bütünlüğüdür.
11:14
It threatens the flow of love.
261
674808
2358
Sevginin Akışını tehdit eder.
11:17
But we don't need to let it.
262
677166
2021
Ancak buna izin vermek zorunda değiliz.
11:19
We can choose otherwise.
263
679187
1468
Başka bir yol seçebiliriz.
11:20
We've seen again and again
264
680655
2077
Yaratıcı teknolojinin nasıl olabileceğini;
11:22
just how creative technology can be,
265
682732
2230
hayatımızda ve davranışlarımızda
11:24
and in our lives and in our actions,
266
684962
2240
bu çözümleri ve yaratıcılıkları seçebileceğimizi;
11:27
we can choose those solutions and those innovations
267
687202
3989
zamanın akışını sekteye uğratmak yerine
11:31
and those moments that restore the flow of time
268
691191
3108
onaran, yeniden yapılandıran o anları
11:34
instead of fragmenting it.
269
694299
3621
tekrar tekrar gördük.
11:37
We can slow down and we can tune in
270
697920
2580
Yavaşlayabiliriz ve kendimizi,
11:40
to the ebb and flow of time.
271
700500
2672
zamanın akışına göre ayarlayabiliriz.
11:43
We can choose to take time back.
272
703172
3948
Zamanı geri almayı seçebiliriz.
11:47
Thank you.
273
707120
2200
Teşekkürler.
11:49
(Applause)
274
709320
4000
(Alkışlar)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7