Jacqueline Novogratz: Tackling poverty with "patient capita

Jacqueline Novogratz sabırlı kapitalizm üzerine konuşuyor

27,072 views

2007-08-14 ・ TED


New videos

Jacqueline Novogratz: Tackling poverty with "patient capita

Jacqueline Novogratz sabırlı kapitalizm üzerine konuşuyor

27,072 views ・ 2007-08-14

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Burak Karakuş Gözden geçirme: Sancak Gülgen
00:26
I really am honored to be here, and as Chris said,
0
26000
2000
Burada olmaktan dolayı çok mutluyum, ve Chris'in de dediği gibi
00:28
it's been over 20 years since I started working in Africa.
1
28000
3000
ben Afrika'da çalışmaya başlayalı 20 seneyi aşkın bir süre oldu.
00:31
My first introduction was at the Abidjan airport on a sweaty, Ivory Coast morning.
2
31000
6000
Başlangıcımı Abidjan Havalimanı'nda, ağır bir Fildişi Sahili sabahıyla yaptım.
00:37
I had just left Wall Street, cut my hair to look like Margaret Mead,
3
37000
4000
Wall Street'i henüz terketmiştim, saçımı Margaret Mead'e benzemek için kestirmiştim
00:41
given away most everything that I owned,
4
41000
2000
sahip olduğum birçok şeyi bırakarak
00:43
and arrived with all the essentials --
5
43000
2000
ve olmazsa olmazlarımla ulaşmıştım
00:45
some poetry, a few clothes, and, of course, a guitar --
6
45000
2000
birkaç şiir, birkaç kıyafet ve tabii ki, bir gitarla
00:47
because I was going to save the world,
7
47000
2000
çünkü dünyayı kurtaracaktım
00:49
and I thought I would just start with the African continent.
8
49000
6000
ve buna Afrika kıtasından başlamak üzereydim
00:55
But literally within days of arriving I was told, in no uncertain terms,
9
55000
4000
Ancak tam olarak vardığım günlerde, birkaç Batı Afrikalı kadından
00:59
by a number of West African women, that Africans didn't want saving,
10
59000
5000
Afrikalıların birikim yapmak istemediklerini öğrendim.
01:04
thank you very much, least of all not by me.
11
64000
2000
Teşekkür ederim, en azından benim yüzümden değil
01:06
I was too young, unmarried, I had no children,
12
66000
3000
Çok gençtim, evli değildim, çocuğum yoktu
01:09
didn't really know Africa, and besides, my French was pitiful.
13
69000
4000
Afrikayı pek bilmiyordum, ve Fransızcam acınacak haldeydi
01:13
And so, it was an incredibly painful time in my life,
14
73000
3000
Ve bu yüzden, hayatımın en zahmetli zamanlarından biriydi
01:16
and yet it really started to give me the humility to start listening.
15
76000
5000
ve yine de, o dönem bana dinlemeye başlamak için gerekli olan tevazuyu vermeye başladı.
01:21
I think that failure can be an incredibly motivating force as well,
16
81000
4000
Bence başarısızlık da büyük ölçüde itici bir güç
01:25
so I moved to Kenya and worked in Uganda,
17
85000
3000
Kenya'ya geçtim ve Uganda'da çalıştım
01:28
and I met a group of Rwandan women, who asked me, in 1986,
18
88000
3000
ve 1986'da , benden oradaki ilk küçük çaplı işletmeyi kurmaya yardımcı olmam için
01:31
to move to Kigali to help them start the first microfinance institution there.
19
91000
4000
Kigali'ye taşınmamı isteyen bir grup Ruanda'lı kadınla çalıştım
01:35
And I did, and we ended up naming it Duterimbere,
20
95000
4000
Ve yardım ettim, adını "şevkle ilerleme" anlamına gelen
01:39
meaning "to go forward with enthusiasm." And while we were doing it,
21
99000
3000
Duterimbere koyarak bitirdik. Ve bunu yaparken
01:42
I realized that there weren't a lot of businesses that were viable
22
102000
3000
Kadınlar tarafından kurulan ve varlığını sürdüren pek fazla işletme
01:45
and started by women, and so maybe I should try to run a business, too.
23
105000
4000
olmadığını farkettim, ve belki ben de bir iş kurmayı denemeliydim.
01:49
And so I started looking around, and I heard about a bakery
24
109000
2000
Ve soruşturmaya başladım, ardından 20 seks işçisi
01:51
that was run by 20 prostitutes.
25
111000
2000
tarafından işletilen bir fırın olduğunu duydum.
01:53
And, being a little intrigued, I went to go meet this group,
26
113000
4000
Ve meraklı bir şekilde bu grupla buluşmaya gittim
01:57
and what I found was 20 unwed mothers who were trying to survive.
27
117000
5000
bulduğum şey, yaşamını idame ettirmeye çalışan 20 evlenmemiş anneydi.
02:02
And it was really the beginning of my understanding the power of language,
28
122000
5000
Ve bu dilin gücünü ve insanları nasıl bizden uzaklaştırdığını,
02:07
and how what we call people so often distances us from them,
29
127000
3000
küçülttüğünü anlamamın
02:10
and makes them little.
30
130000
2000
henüz başlangıcıydı,
02:12
I also found out that the bakery was nothing like a business,
31
132000
4000
Karşılaştığım bir diğer şey de bakkalın bir işletme gibi olmamasıydı,
02:16
that, in fact, it was a classic charity run by a well-intentioned person,
32
136000
4000
aslında, orası, aylık 600 dolar harcayarak 20 kadını, onlara küçük el işleri ve pişmiş mallar vererek,
02:20
who essentially spent 600 dollars a month
33
140000
4000
günlük 50 sente fakirlik içinde orada tutan
02:24
to keep these 20 women busy making little crafts and baked goods,
34
144000
5000
iyi niyetli insanlar tarafından işletilen
02:29
and living on 50 cents a day, still in poverty.
35
149000
3000
klasik bir yardım kuruluşu gibiydi.
02:32
So, I made a deal with the women. I said, "Look, we get rid of the charity side,
36
152000
3000
Bu yüzden, kadınlarla bir anlaşma yaptım. "Bakın, yardım tarafını boş verin,
02:35
and we run this as a business and I'll help you."
37
155000
3000
... ve burayı bir işletme gibi işletelim, ben de size yardım ederim." dedim.
02:38
They nervously agreed. I nervously started, and, of course,
38
158000
4000
Endişeli bir şekilde kabul ettiler, aynı hislerle ben de işe koyuldum, ve tabii ki
02:42
things are always harder than you think they're going to be.
39
162000
2000
olaylar her zaman planladığınızdan daha zor gelişir.
02:44
First of all, I thought, well, we need a sales team,
40
164000
2000
Öncelikle "Bir satış grubuna ihtiyacımız var
02:46
and we clearly aren't the A-Team here,
41
166000
2000
ve belli ki A-Takımı değiliz." diye düşündüm.
02:48
so let's -- I did all this training.
42
168000
3000
ve, tüm bu beyin jimnastiklerini ben yaptım.
02:51
And the epitome was when I literally marched into the streets
43
171000
4000
Ve sokaklara tam anlamıyla adım attığım ilk yer olan
02:55
of Nyamirambo, which is the popular quarter of Kigali, with a bucket,
44
175000
3000
Kigali'nin en büyük mahallesi Nyamirambo'da elimdeki kovayla
02:58
and I sold all these little doughnuts to people,
45
178000
3000
tüm küçük donutları sattıktan sonra
03:01
and I came back, and I was like, "You see?"
46
181000
2000
döndüm ve "Gördünüz mü?" der gibiydim.
03:03
And the women said, "You know, Jacqueline, who in Nyamirambo is not going to buy
47
183000
4000
Ve kadınlar "Jacqueline, Nyamirambo'da kimlerin uzun bir Amerikan kadının
03:07
doughnuts out of an orange bucket from a tall American woman?" And like --
48
187000
4000
pembe kovasında sattığı donutları almayacağını biliyor musun?" diye sordular. Ve ben,
03:11
(Laughter) -- it's a good point.
49
191000
2000
(Gülüşmeler) -- "haklısınız aslında." der gibiydim.
03:13
So then I went the whole American way,
50
193000
2000
Sonra tüm rekabetleriyle, takım ve bireysel çalışmalarıyla
03:15
with competitions, team and individual. Completely failed,
51
195000
3000
tam bir Amerikan yolu izledim. Tamamen başarısız oldum,
03:18
but over time, the women learnt to sell on their own way.
52
198000
4000
ama zamanla, kadınlar mallarını kendi yollarıyla satmayı öğrendiler.
03:22
And they started listening to the marketplace,
53
202000
2000
Ve pazar araştırması yapmaya başladılar
03:24
and they came back with ideas for cassava chips, and banana chips,
54
204000
3000
ve manyok, muz cipsleri, sorgum ekmekleri gibi
03:27
and sorghum bread, and before you knew it,
55
207000
2000
fikirlerle çıkageldiler, ve siz bilmiyorken,
03:29
we had cornered the Kigali market,
56
209000
2000
Kigali piyasasını köşeye sıkıştırmıştık,
03:31
and the women were earning three to four times the national average.
57
211000
3000
ve kadınlar ülke ortalamasının ¾'ü kadarını kazanıyorlardı.
03:34
And with that confidence surge, I thought, "Well, it's time to create a real bakery,
58
214000
4000
Ve bu güven artışıyla, "Gerçek bir fırın kurmanın zamanı geldi, öyleyse hadi boyayalım şunu."
03:38
so let's paint it." And the women said, "That's a really great idea."
59
218000
4000
diye düşündüm. Kadınlar "Bu gerçekten çok iyi bir fikir." dediler.
03:42
And I said, "Well, what color do you want to paint it?" And they said,
60
222000
2000
Ve ben "Hangi renge boyamak isterseniz?" dedim, ardından onlar
03:44
"Well, you choose." And I said, "No, no, I'm learning to listen.
61
224000
3000
"Sen seç." dediler. Ben de "Hayır hayır, ben dinlemeyi öğreniyorum.
03:47
You choose. It's your bakery, your street, your country -- not mine."
62
227000
3000
Siz seçin. Burası sizin fırınınız, sizin sokağınız, sizin ülkeniz -- benim değil."
03:50
But they wouldn't give me an answer.
63
230000
2000
Ama bana bir cevap vermediler.
03:52
So, one week, two weeks, three weeks went by,
64
232000
2000
Böylece haftalar birbirini kovaladı
03:54
and finally I said, "Well, how about blue?"
65
234000
3000
ve sonunda ben "Ee, maviye ne dersiniz?" dedim.
03:57
And they said, "Blue, blue, we love blue. Let's do it blue."
66
237000
2000
Onlar da "Mavi, mavi, maviyi severiz. Hadi maviye boyayalım!" dediler.
03:59
So, I went to the store, I brought Gaudence, the recalcitrant one of all,
67
239000
4000
Böylece aralarındaki inatçılardan biri olan Gaudence'ı da yanıma alarak boya almaya gittim
04:03
and we brought all this paint and fabric to make curtains,
68
243000
4000
ve tüm boyaları, perde yapmak için gereken kumaşları fırına getirdik,
04:07
and on painting day, we all gathered in Nyamirambo,
69
247000
3000
ve boya gününde, hepimiz Nyamirambo'da toplandık,
04:10
and the idea was we would paint it white with blue as trim,
70
250000
3000
ve temizlik açısından fırını küçük bir Fransız fırını gibi
04:13
like a little French bakery. But that was clearly not as satisfying
71
253000
3000
maviyle beraber beyaza boyarız diye düşünmüştük. Ama açıkçası
04:16
as painting a wall of blue like a morning sky.
72
256000
3000
bir duvarı sabahki gökyüzü gibi maviye boyama fikri pek de hoş değildi.
04:19
So, blue, blue, everything became blue.
73
259000
3000
Böylece, mavi, mavi, her şey mavi oldu.
04:22
The walls were blue, the windows were blue,
74
262000
1000
Duvarlar maviydi, pencereler maviydi,
04:23
the sidewalk out front was painted blue.
75
263000
3000
ön taraftaki kaldırım maviydi.
04:26
And Aretha Franklin was shouting "R-E-S-P-E-C-T,"
76
266000
4000
Ve Aretha Franklin "S-A-Y-G-I" diye bağırıyordu,
04:30
the women's hips were swaying
77
270000
2000
kadınlar göbek atıyorlardı
04:32
and little kids were trying to grab the paintbrushes, but it was their day.
78
272000
3000
ve küçük çocuklar boya fırçalarını almaya çalışıyorlardı, bu onların günüydü.
04:35
And at the end of it, we stood across the street
79
275000
3000
Ve sonunda, sokağın karşısına geçtik
04:38
and we looked at what we had done, and I said, "It is so beautiful."
80
278000
3000
ve yaptığımız şeye baktık, ardından, "Bu çok güzel." dedik.
04:41
And the women said, "It really is."
81
281000
2000
Kadınlar da "Cidden öyle." dediler.
04:43
And I said, "And I think the color is perfect,"
82
283000
3000
Ve ben "Bence renk de çok güzel." dedim,
04:46
and they all nodded their head, except for Gaudence,
83
286000
2000
ve Gaudence hariç hepsi onaylar bir şekilde kafa salladı,
04:48
and I said, "What?"
84
288000
2000
Ben "Ne oldu?" dedim.
04:50
And she said, "Nothing." And I said, "What?"
85
290000
2000
"Bir şey yok." dedi, ve ben tekrar ne olduğunu sordum.
04:52
And she said, "Well, it is pretty, but, you know, our color, really, it is green." And --
86
292000
6000
Ve "Ee, güzel aslında, ama bilirsin, bizim rengimiz, esasında, yeşildir." dedi.
04:58
(Laughter)
87
298000
3000
(Gülüşmeler)
05:01
-- I learned then that listening isn't just about patience,
88
301000
5000
Ve ben dinlemenin sadece sabırla ilişkili bir şey olmadığını öğrendim,
05:06
but that when you've lived on charity and dependent your whole life long,
89
306000
5000
yaşamınıza hayır işleri yaparak devam ettiğiniz ve ömrünüzü buna bağladığınız zaman
05:11
it's really hard to say what you mean.
90
311000
2000
neyin kastedildiğini anlamanın oldukça zor olduğunu görüyorsunuz.
05:13
And, mostly because people never really ask you,
91
313000
4000
Ve bu çoğu zaman, insanlar gerçekten sormadığı için oluyor,
05:17
and when they do, you don't really think they want to know the truth.
92
317000
3000
ve gerçekten sorduklarında, gerçeği öğrenmek istediklerini düşünmüyorsunuz.
05:20
And so then I learned that listening is not only about waiting,
93
320000
3000
Ve böylece dinlemenin yalnızca beklemeyle ilgili olmadığını,
05:23
but it's also learning how better to ask questions.
94
323000
4000
daha çok daha iyi soru sormayı öğrenmekle ilgili olduğunu öğrendim.
05:27
And so, I lived in Kigali for about two and a half years, doing these two things,
95
327000
4000
Ve Kigali'de, bu iki şey yaparak iki buçuk yıl kadar yaşadım,
05:31
and it was an extraordinary time in my life.
96
331000
2000
ve bu hayatımdaki sıradışı bir dönemdi.
05:33
And it taught me three lessons
97
333000
2000
Ve bana, bugün bizim için ve çalıştığım
05:35
that I think are so important for us today,
98
335000
3000
iş için çok önemli olduğunu
05:38
and certainly in the work that I do.
99
338000
2000
düşündüğüm üç ders verdi.
05:40
The first is that dignity is more important to the human spirit than wealth.
100
340000
4000
İlki, saygınlığın insan ruhu için zenginlikten daha önemli olduğuydu.
05:44
As Eleni has said, when people gain income, they gain choice,
101
344000
4000
Eleni'nin dediği gibi, insanlar gelir elde ettikçe, saygınlığın,
05:48
and that is fundamental to dignity.
102
348000
2000
şerefin temel taşı olan seçenekler de geliyor,
05:50
But as human beings, we also want to see each other,
103
350000
3000
Ama biz birer insan olarak, birbirimizi görmek de istiyoruz,
05:53
and we want to be heard by each other, and we should never forget that.
104
353000
4000
dinlenilmek istiyoruz, ve bunu asla unutmamalıyız.
05:57
The second is that traditional charity and aid
105
357000
3000
İkincisi, geleneksel hayırseverlik ve yardımın
06:00
are never going to solve the problems of poverty.
106
360000
2000
yoksulluğun sorunlarını çözemeyeceği gerçeği.
06:02
I think Andrew pretty well covered that, so I will move to the third point,
107
362000
3000
Bence Andrew bu kısmı iyi anlattı, bu yüzden yalnızca
06:05
which is that markets alone also
108
365000
2000
pazarların yoksulluğun sorunlarını çözmeyeceğini düşündüğüm
06:07
are not going to solve the problems of poverty.
109
367000
3000
üçüncü noktaya geçeceğim.
06:10
Yes, we ran this as a business,
110
370000
2000
Evet, bunu bir iş olarak sürdürdük,
06:12
but someone needed to pay the philanthropic support
111
372000
5000
ama birileri, çalışma, destek yönetimi ve stratejik
06:17
that came into the training, and the management support, the strategic advice
112
377000
3000
tavsiyelerin de dahil olduğu yardımsever desteğini de karşılamalıydı
06:20
and, maybe most important of all,
113
380000
3000
ve, belki de en önemlisi,
06:23
the access to new contacts, networks and new markets.
114
383000
4000
yeni bağlantılara ulaşım, ağlar ve yeni pazarlar.
06:27
And so, on a micro level, there's a real role for this combination
115
387000
4000
Alt seviyede yatırımın ve yardımseverliğin birleşimininin
06:31
of investment and philanthropy.
116
391000
3000
büyük bir rolü var.
06:34
And on a macro level -- some of the speakers have inferred that
117
394000
4000
Ve büyük ölçekte, -- konuşmacıların bir kısmı sağlığın bile
06:38
even health should be privatized.
118
398000
2000
özelleştirilmesi gerektiği çıkarımına vardı.
06:40
But, having had a father with heart disease,
119
400000
2000
Ancak, kalp rahatsızlığına yakalanmış bir babanın
06:42
and realizing that what our family could afford
120
402000
4000
ve ailesinin karşılayabileceği miktarı farketmesi,
06:46
was not what he should have gotten,
121
406000
3000
ve yardıma koşacak iyi bir arkadaşa sahip olması
06:49
and having a good friend step in to help,
122
409000
3000
hakettiği şey değil.
06:52
I really believe that all people deserve access to health
123
412000
3000
Ben tüm insanların karşılayabilecekleri ücretlerle
06:55
at prices they can afford.
124
415000
2000
sağlık hizmetine ulaşabilmeyi hakettiklerini düşünüyorum.
06:57
I think the market can help us figure that out,
125
417000
2000
Piyasanın bunu çözmemizde bize yardımcı olacağını düşünüyorum,
06:59
but there's got to be a charitable component,
126
419000
2000
fakat ortada bir yardımsever bileşenin olması lazım,
07:01
or I don't think we're going to create the kind of societies we want to live in.
127
421000
4000
yoksa ben, yaşamak istediğimiz türden toplumlar yaratabileceğimizi düşünmüyorum.
07:05
And so, it was really those lessons that made me decide to
128
425000
3000
Ve bana altı sene önce Acumen Fonu'nu
07:08
build Acumen Fund about six years ago.
129
428000
3000
kurduran da bu düşüncelerdi.
07:11
It's a nonprofit, venture capital fund for the poor,
130
431000
3000
Bu, kar amacı gütmeyen, yoksullar için kurulmuş bir sermaye fonu girişimi.
07:14
a few oxymorons in one sentence.
131
434000
2000
Aynı cümlede birkaç tezat kullandığımın farkındayım.
07:16
It essentially raises charitable funds from individuals, foundations and corporations,
132
436000
5000
Esasen bireylerden, kurumlardan ve derneklerden vakıf fonu topluyor,
07:21
and then we turn around and we invest equity and loans
133
441000
2000
ve sonra biz dönüp dolaşıp hem kar amacı gütmeyen hem de kar amacı taşıyan;
07:23
in both for-profit and nonprofit entities
134
443000
2000
Güney Asya ve Afrika'da yaşayan az gelirli insanlara,
07:25
that deliver affordable health, housing, energy, clean water
135
445000
4000
kendi seçimlerini yapabilmeleri için; karşılanabilir sağlık, mesken,
07:29
to low income people in South Asia and Africa,
136
449000
3000
enerji ve temiz su hizmetleri götüren kurumlara
07:32
so that they can make their own choices.
137
452000
2000
sermaye ve avans veriyoruz.
07:34
We've invested about 20 million dollars in 20 different enterprises,
138
454000
4000
20 farklı girişime 20 milyon dolar civarında bir yatırım yaptık,
07:38
and have, in so doing, created nearly 20,000 jobs,
139
458000
5000
yaklaşık 20,000 kişilik istihdam sağladık.
07:43
and delivered tens of millions of services to people
140
463000
2000
ve yardımımız olmadan karşılayamayacak insanlara
07:45
who otherwise would not be able to afford them.
141
465000
4000
onlarca milyon dolarlık servis sağladık.
07:49
I want to tell you two stories. Both of them are in Africa.
142
469000
3000
Size iki hikaye anlatmak istiyorum. İkisi de Afrika'dan.
07:52
Both of them are about investing in entrepreneurs
143
472000
2000
İkisi de kendini hizmet sektörüne adamış ve piyasayı bilen
07:54
who are committed to service, and who really know the markets.
144
474000
4000
girişimcilere yaptığımız yatırımlar hakkında.
07:58
Both of them live at the confluence of public health and enterprise,
145
478000
4000
İkisi de toplum sağlığının ve girişiminde yaşıyor,
08:02
and both of them, because they're manufacturers,
146
482000
2000
ikisi de, üretici oldukları için,
08:04
create jobs directly, and create incomes indirectly,
147
484000
3000
doğrudan işler üretiyor, dolaylı yoldan gelir üretiyor,
08:07
because they're in the malaria sector,
148
487000
2000
çünkü onlar sıtma sektöründeler,
08:09
and Africa loses about 13 billion dollars a year because of malaria.
149
489000
5000
ve Afrika sıtma yüzünden yılda yaklaşık 13 milyar dolar kaybediyor.
08:14
And so as people get healthier, they also get wealthier.
150
494000
4000
Ve insanlar sağlıklarına kavuştukça, onlar da zenginleşiyor.
08:18
The first one is called Advanced Bio-Extracts Limited.
151
498000
3000
İlkinin adı Gelişmiş Biyo-Atık Limited Şirketi
08:21
It's a company built in Kenya about seven years ago
152
501000
2000
Bu, 7 yıl önce olağanüstü girişimci Patrick Henfrey ve
08:23
by an incredible entrepreneur named Patrick Henfrey and his three colleagues.
153
503000
4000
onun üç iş arkadaşı tarafından Kenya'da kurulan bir şirket.
08:27
These are old-hand farmers
154
507000
2000
Bu girişimciler, Kenya'da son 30 yılda
08:29
who've gone through all the agricultural ups and downs
155
509000
2000
gelişen tarım sektöründeki iniş-çıkışları
08:31
in Kenya over the last 30 years.
156
511000
2000
yaşamış tecrübeli çiftçiler.
08:33
Now, this plant is an Artemisia plant;
157
513000
3000
Şimdi, bu bitki bir Artemizya bitkisi,
08:36
it's the basic component for artemisinin,
158
516000
2000
sıtmaya karşı en iyi tedavi sağlayan
08:38
which is the best-known treatment for malaria.
159
518000
2000
artemisinin ana bileşeni.
08:40
It's indigenous to China and the Far East,
160
520000
4000
Uzak Doğu'ya ve Çin'e özgü bir bitki,
08:44
but given that the prevalence of malaria is here in Africa,
161
524000
2000
fakat sıtmanın Afrika'daki yaygınlığını göz önünde bulundurarak
08:46
Patrick and his colleagues said, "Let's bring it here,
162
526000
4000
Patrick ve ortakları "Hadi onu buraya getirelim,"
08:50
because it's a high value-add product."
163
530000
2000
çünkü yüksek katma değerli bir ürün bu." dedi.
08:52
The farmers get three to four times the yields that they would with maize.
164
532000
6000
Çiftçiler darıdan aldıkları verimin 3-4 katını alıyorlar.
08:58
And so, using patient capital -- money that they could raise early on,
165
538000
4000
Ve böylece, sabırlı sermayeyi kullanarak -- önceden piyasa gelirlerinin
09:02
that actually got below market returns
166
542000
2000
altında kalan ve uzun vadeli elde tutulabilecek
09:04
and was willing to go the long haul and be combined
167
544000
4000
ve yönetimsel, stratejik yardımlara karışarak
09:08
with management assistance, strategic assistance --
168
548000
3000
gidebilecek para--
09:11
they've now created a company where they purchase from 7,500 farmers.
169
551000
4000
7,500 çiftçiden alım yapabilecek bir şirket kurdular.
09:15
So that's about 50,000 people affected.
170
555000
2000
Bu şirket 50,000'e yakın insanı etkiledi.
09:17
And I think some of you may have visited --
171
557000
2000
Ve bence birkaçınız ziyaret etmiş olabilir --
09:19
these farmers are helped by KickStart and TechnoServe,
172
559000
3000
bu çiftçiler onlara kendilerine yeterliliklerini arttırmakta yardım eden
09:22
who help them become more self-sufficient.
173
562000
2000
KickStart ve TechnoServe adlı iki şirket tarafından destekleniyorlar.
09:24
They buy it, they dry it and they bring it to this factory,
174
564000
3000
Satın alıyorlar, kurutuyorlar ve Coartem üretmek
09:27
which was purchased in part by, again, patient capital from Novartis,
175
567000
4000
için gerçek ilgiye sahip Novartis'in sabırlı sermayesi
09:31
who has a real interest in getting the powder
176
571000
3000
tarafından bir parçası satın alınmış
09:34
so that they can make Coartem.
177
574000
3000
bu fabrikaya getiriyorlar.
09:37
Acumen's been working with ABE for the past year, year and a half,
178
577000
5000
Acumen ABE ile geçtiğimiz bir buçuk yıldır çalışıyor,
09:42
both on looking at a new business plan,
179
582000
2000
ikisi de yeni bir iş planı arayışında,
09:44
and what does expansion look like, helping with management support
180
584000
3000
ve genişleme göründüğü kadarıyla, yönetim desteği
09:47
and helping to do term sheets and raise capital.
181
587000
4000
ve ön protokol yapma yardımları ile sermaye arttırımı hakkında.
09:51
And I really understood what patient capital meant emotionally
182
591000
3000
Ve ben sabırlı sermayenin ne anlama geldiğini duygusal olarak
09:54
in the last month or so. Because the company was literally
183
594000
4000
geçen ay anladım. Çünkü şirket tam da tarihinin
09:58
10 days away from proving that the product they produced
184
598000
4000
en büyük nakit krizinin içerisindeyken, şirketin ürettiği
10:02
was at the world-quality level needed to make Coartem,
185
602000
4000
ürünün Coartem üretmek için dünya standartlarında
10:06
when they were in the biggest cash crisis of their history.
186
606000
3000
olduğunu kanıtlamasına 10 gün kalmıştı.
10:09
And we called all of the social investors we know.
187
609000
3000
Tanıdığımız tüm sosyal yatırımcıları çağırmıştık.
10:12
Now, some of these same social investors are really interested in Africa
188
612000
4000
Şu an, bu sosyal yatırımcılardan birkaçı Afrika'ya karşı gerçekten ilgililer,
10:16
and understand the importance of agriculture,
189
616000
2000
ve tarımın önemini anlıyorlar,
10:18
and they even helped the farmers.
190
618000
3000
ve hatta çiftçilere yardım da ettiler.
10:21
And even when we explained that if ABE goes away,
191
621000
3000
Ve ABE'nin gitmesi durumunda, tüm bu 7,500 işin de
10:24
all those 7,500 jobs go away too,
192
624000
4000
yok olacağını anlattığımızda bile,
10:28
we sometimes have this bifurcation between business and the social.
193
628000
5000
bazen ticari-sosyal arasındaki bu zıtlaşmayla karşı karşıya kalıyoruz.
10:33
And it's really time we start thinking more creatively about how they can be fused.
194
633000
4000
Ve şu an tam da bu ikisinin nasıl kaynaştırılabileceği hakkında daha yaratıcı bir şekilde düşünmemizin zamanı
10:37
So Acumen made not one, but two bridge loans,
195
637000
3000
Acumen bir değil iki köprü anlaşması yaptı,
10:40
and the good news is they did indeed meet world-quality classification and are now
196
640000
6000
ve iyi haber: dünya standartlarının gerekliliklerine gerçekten uydu, ve şu an
10:46
in the final stages of closing a 20-million-dollar round, to move it to the next level,
197
646000
4000
bir sonraki kademeye geçmek için 20 milyon dolarlık bir bölümü kapatmaya çok yakınlar,
10:50
and I think that this will be one of the more important companies in East Africa.
198
650000
6000
ve bence bu Doğu Afrika'nın en önemli şirketlerinden biri olacak.
10:56
This is Samuel. He's a farmer.
199
656000
2000
Bu Samuel. Bir çiftçi.
10:58
He was actually living in the Kibera slums
200
658000
2000
Babası onu çağırdığında ve Artemisia'dan, onun kar marjının yüksekliğinden bahsettiğinde,
11:00
when his father called him and told him about Artemisia and the value-add potential.
201
660000
5000
aslında Kibera varoşlarında yaşıyormuş.
11:05
So he moved back to the farm, and, long story short,
202
665000
3000
Ve böylece çiftliğe dönmüş, ve, uzun lafın kısası,
11:08
they now have seven acres under cultivation.
203
668000
3000
şu an ekilmiş 7 arazileri var.
11:11
Samuel's kids are in private school,
204
671000
2000
Samuel'in çocukları özel okulda,
11:13
and he's starting to help other farmers in the area also go into Artemisia production --
205
673000
6000
ve o, bölgedeki Artemisia üretimine giren diğer çiftçilere yardım etmeye başladı --
11:19
dignity being more important than wealth.
206
679000
3000
saygınlık zenginlikten çok daha önemli.
11:22
The next one, many of you know.
207
682000
3000
Bir sonrakini çoğunuz biliyor.
11:25
I talked about it a little at Oxford two years ago,
208
685000
3000
Onun hakkında 2 sene önce Oxford'da konuşmuştum,
11:28
and some of you visited A to Z manufacturing,
209
688000
2000
ve birkaçınız, Doğu Afrika'daki en büyük, esaslı şirketlerden biri olan
11:30
which is one of the great, real companies in East Africa.
210
690000
4000
A'dan Z'ye imalatı ziyaret etti.
11:34
It's another one that lives at the confluence of health and enterprise.
211
694000
5000
Bu da, girişimle esenliğin buluşmasında yaşayanlardan biri.
11:39
And this is really a story about a public-private solution
212
699000
4000
Ve bu gerçekten işe yaramış bir özel-genel çözümün
11:43
that has really worked.
213
703000
2000
gerçek hikayesi.
11:45
It started in Japan. Sumitomo had developed a technology
214
705000
4000
Japonya'da başlamış. Sumitomo esasen polietilen-temelli lifi
11:49
essentially to impregnate a polyethylene-based fiber with organic insecticide,
215
709000
4000
organik böcek zehiriyle doyurmaya dayalı bir teknoloji geliştirmiş,
11:53
so you could create a bed net,
216
713000
2000
ve böylece sıtmaya karşı, beş yıl dayanacak ve tekrar döşenmesine
11:55
a malaria bed net, that would last five years and not need to be re-dipped.
217
715000
3000
gerek kalmayacak bir böcek-savar yatak ağı üretilmiş.
11:58
It could alter the vector, but like Artemisia,
218
718000
3000
Hastalık taşıyıcılarını öldürebilirmiş, ama Artemisia gibi,
12:01
it had been produced only in East Asia. And as part of its social responsibility,
219
721000
4000
sadece Doğu Asya'da üretiliyormuş. Ve bir sosyal sorumluluk olarak,
12:05
Sumitomo said, "Why don't we experiment
220
725000
2000
Sumitomo "Neden bunu Afrika'da, Afrikalılar için
12:07
with whether we can produce it in Africa, for Africans?"
221
727000
3000
üretebilip üretemeyeceğimizi denemeyelim?" demiş.
12:10
UNICEF came forward and said, "We'll buy most of the nets,
222
730000
3000
UNICEF öne çıkmış ve "Çarşafların büyük bir kısmını biz alırız,
12:13
and then we'll give them away, as part of the global fund's
223
733000
3000
ve küresel fonun bir parçası olması ve BM'nin hamile kadınlara
12:16
and the U.N.'s commitment to pregnant women and children, for free."
224
736000
6000
ve çocuklara karşı sorumluluğu adına geri veririz." demiş.
12:22
Acumen came in with the patient capital,
225
742000
3000
Acumen sabırlı sermayeyle buraya geldi,
12:25
and we also helped to identify the entrepreneur
226
745000
2000
ve biz de Afrika'da ortaklık kurabileceğimiz
12:27
that we would all partner with here in Africa,
227
747000
3000
girişimcileri tanımasında yardımcı olduk,
12:30
and Exxon provided the initial resin.
228
750000
3000
ve Exxon başlangıç için gereken reçineyi sağladı.
12:33
Well, in looking around for entrepreneurs,
229
753000
2000
Girişimci aradığımız sırada,
12:35
there was none better that we could find on earth than Anuj Shah,
230
755000
3000
A'dan Z'ye üretim yapan şirketler arasında
12:38
in A to Z manufacturing company.
231
758000
2000
Anuj Shah'dan daha iyisini bulamazdık.
12:40
It's a 40-year-old company, it understands manufacturing.
232
760000
3000
40 yıllık bir şirket, üretimden anlıyorlar.
12:43
It's gone from socialist Tanzania into capitalist Tanzania,
233
763000
3000
Sosyalist Tanzanya'dan kapitalist Tanzanya'ya geçişi yaşamış,
12:46
and continued to flourish. It had about 1,000 employees when we first found it.
234
766000
5000
ve gelişmeye devam etmiş. İlk karşılaşmamızda 1,000 civarında işçisi vardı.
12:51
And so, Anuj took the entrepreneurial risk here in Africa
235
771000
3000
Ve böylece, Anuj, yardım kuruluşuyla edinilen
12:54
to produce a public good that was purchased by the aid establishment
236
774000
5000
kamu yararı adına sıtmayla savaşmak için gereken.
12:59
to work with malaria.
237
779000
3000
girişimcilik riskini almış oldu.
13:02
And, long story short, again, they've been so successful.
238
782000
3000
Ve uzun lafın kısası, şu ana kadar iyi iş çıkardılar.
13:05
In our first year, the first net went off the line in October of 2003.
239
785000
5000
İlk yılımız olan 2003'te ilk ağımızı piyasaya sürdük.
13:10
We thought the hitting-it-out-of-the-box number was 150,000 nets a year.
240
790000
5000
İşimizi görecek miktarın yılda 150,000 ağ olduğunu düşünüyorduk.
13:15
This year, they are now producing eight million nets a year,
241
795000
3000
Bu yıl, şu an yılda 8 milyon ağ üretiyorlar,
13:18
and they employ 5,000 people, 90 percent of whom are women, mostly unskilled.
242
798000
5000
ve %90'ı vasıfsız kadın işçi olan 5,000 kişi istihdam ediyorlar.
13:23
They're in a joint venture with Sumitomo.
243
803000
3000
Sumitomo'yla beraber riskli bir girişim içerisindeler.
13:26
And so, from an enterprise perspective for Africa,
244
806000
3000
Ve bu yüzden, hem Afrika için bir girişim olması açısından,
13:29
and from a public health perspective, these are real successes.
245
809000
3000
hem de toplumsal yarar olması açısından, bunlar gerçek başarılar.
13:32
But it's only half the story if we're really looking at solving problems of poverty,
246
812000
4000
Ama eğer gerçekten fakirliğin sorunlarını çözmeye çalışıyorsak, bu hikayenin sadece yarısı,
13:36
because it's not long-term sustainable.
247
816000
2000
çünkü uzun süreli sürdürülebilir değil.
13:38
It's a company with one big customer.
248
818000
2000
Tek ve büyük bir müşterisi olan bir şirket bu.
13:40
And if avian flu hits, or for any other reason
249
820000
4000
Ve kuş gribi kapıyı çalarsa ya da benzer bir sebep olursa,
13:44
the world decides that malaria is no longer as much of a priority, everybody loses.
250
824000
5000
dünya sıtmanın artık öncelik olmaması gerektiğine karar verir, herkes kaybeder.
13:49
And so, Anuj and Acumen
251
829000
3000
Ve böylece, Anuj ve Acumen
13:52
have been talking about testing the private sector,
252
832000
3000
özel sektörü denemeyi düşünmeye başladı,
13:55
because the assumption that the aid establishment has made is that,
253
835000
5000
çünkü yardım kuruluşunun yaptığı varsayıma göre,
14:00
look, in a country like Tanzania,
254
840000
2000
Tanzanya gibi bir ülkede,
14:02
80 percent of the population makes less than two dollars a day.
255
842000
2000
nüfusun %80'i günde 2 dolardan fazla kazanıyor.
14:04
It costs, at manufacturing point, six dollars to produce these,
256
844000
4000
Bu maddelerin üretim süreci 6 dolar tutuyor,
14:08
and it costs the establishment another six dollars to distribute it,
257
848000
5000
ve dağıtım için ayrıca 6 dolar daha gerekiyor,
14:13
so the market price in a free market would be about 12 dollars per net.
258
853000
4000
yani serbest piyasada satılan bir ağın piyasa fiyatı 12 dolar civarında oluyor.
14:17
Most people can't afford that, so let's give it away free.
259
857000
2000
Birçok insan bu ücreti ödeyemiyor, öyleyse hadi şunu bedava verelim?
14:19
And we said, "Well, there's another option.
260
859000
3000
"Galiba bir seçenek daha var..."
14:22
Let's use the market as the best listening device we have, and
261
862000
3000
"...Hadi piyasayı elimizdeki en iyi geribesleme aracı olarak kullanalım ve..."
14:25
understand at what price people would pay for this, so they get the dignity of choice.
262
865000
5000
"...insanların ne kadara bunları alabileceğini bu şekilde anlayarak, onlara seçim saygınlığı verelim..."
14:30
We can start building local distribution,
263
870000
2000
"...Yerel dağıtım ağı oluşturmaya geçebiliriz..."
14:32
and actually, it can cost the public sector much less."
264
872000
4000
"...ve aslında, bu kamuya daha aza mal olabilir." dedik.
14:36
And so we came in with a second round of patient capital to A to Z,
265
876000
4000
Ve böylece A'dan Z'ye sabırlı sermayenin ikinci adımına geçiş yapmış olduk,
14:40
a loan as well as a grant, so that A to Z could play with pricing
266
880000
4000
bağış olduğu kadar da borç, A'dan Z'yenin fiyatlandırmayla oynayabilmesi
14:44
and listen to the marketplace, and found a number of things.
267
884000
3000
ve pazarı dinleyebilmek, bir sürü şey bulabilmek için.
14:47
One, that people will pay different prices,
268
887000
2000
İlk, insanların farklı ücretler ödeyeceği,
14:49
but the overwhelming number of people will come forth at one dollar per net
269
889000
4000
ama çok sayıda insan ağ başına bir dolar verecek,
14:53
and make a decision to buy it.
270
893000
2000
ve onu almak için bir karara varacak.
14:55
And when you listen to them, they'll also have a lot to say
271
895000
3000
Ve onları dinlediğinizde, sevdikleri ve sevmedikleri şeyler hakkında da
14:58
about what they like and what they don't like.
272
898000
2000
söyleyecek bir sürü sözleri var.
15:00
And that some of the channels we thought would work didn't work.
273
900000
4000
İşe yarayacağını düşündüğümüz kanallar işe yaramadı.
15:04
But because of this experimentation and iteration that was allowed
274
904000
3000
Ama izin verilen bu yineleme ve deney sayesinde,
15:07
because of the patient capital,
275
907000
2000
sabırlı sermaye sayesinde,
15:09
we've now found that it costs about a dollar in the private sector
276
909000
3000
ağ başına bir doların dağıtım için, bir doların da satın almak için
15:12
to distribute, and a dollar to buy the net.
277
912000
2000
özel sektörde yeterli olabileceğini keşfettik.
15:14
So then, from a policy perspective, when you start with the market,
278
914000
4000
Yani sonra, prensip açısından, pazarla başladığınızda,
15:18
we have a choice.
279
918000
1000
bir seçeneğimiz var.
15:19
We can continue going along at 12 dollars a net, and the customer pays zero,
280
919000
6000
Ağ başına 12 dolar vermeyi seçebilir ve müşteriye hiç para ödetmeyebiliriz,
15:25
or we could at least experiment with some of it, to charge one dollar a net,
281
925000
6000
ya da o paranın en azından bir kısmını, bir ağa karşı bir dolar biçerek deneye harcayabilir
15:31
costing the public sector another six dollars a net,
282
931000
3000
ücretlendirerek ve bir ağa karşı bir dolar değer biçerek, deneye harcayabilir,
15:34
give the people the dignity of choice, and have a distribution system
283
934000
4000
insanlara seçim saygınlığı verebilir, ve zamanla kendi kendine yetebilecek
15:38
that might, over time, start sustaining itself.
284
938000
3000
hale gelecek bir dağıtım sistemi oluşturabiliriz.
15:41
We've got to start having conversations like this,
285
941000
2000
Böyle konuşmalar yapmaya başlamamız lazım,
15:43
and I don't think there's any better way to start than using the market,
286
943000
4000
ve bunu yapabilmek için piyasayı kullanmaktan daha iyi bir yol olduğunu sanmıyorum,
15:47
but also to bring other people to the table around it.
287
947000
4000
ancak diğer insanları konuya ilgili kılmak da gerekli.
15:51
Whenever I go to visit A to Z, I think of my grandmother, Stella.
288
951000
7000
A'dan Z'ye yi her ziyarete gidişimde, ninem Stella aklıma gelir.
15:58
She was very much like those women sitting behind the sewing machines.
289
958000
5000
Dikiş makinelerinin başında oturan kadınlara çok benzerdi.
16:03
She grew up on a farm in Austria, very poor,
290
963000
2000
Avusturya'da bir çiftlikte, sefalet içerisinde
16:05
didn't have very much education.
291
965000
2000
ve iyi bir eğitim alamayarak büyüdü.
16:07
She moved to the United States, where she met my grandfather,
292
967000
2000
Çimento nakliyeciliği yapan dedemle
16:09
who was a cement hauler,
293
969000
2000
tanıştığı ABD'ye taşındı,
16:11
and they had nine children. Three of them died as babies.
294
971000
6000
ve 9 çocukları oldu. Üçünü henüz bebekken kaybettiler.
16:17
My grandmother had tuberculosis, and she worked in a sewing machine shop,
295
977000
3000
Ninem verem olmuştu, ve saati 10 sente gömlek
16:20
making shirts for about 10 cents an hour.
296
980000
3000
diktiği dikiş dükkanında çalıştı.
16:23
She, like so many of the women I see at A to Z,
297
983000
4000
O, A'dan Z'ye'de gördüğüm birçok kadın gibi,
16:27
worked hard every day, understood what suffering was,
298
987000
3000
çok çalışmış, acı çekmenin ne olduğunu anlamış,
16:30
had a deep faith in God, loved her children
299
990000
3000
Allah'a derin bir inanç beslemiş, çocuklarını sevmiş
16:33
and would never have accepted a handout.
300
993000
3000
ve hiçbir sadakayı kabul etmemişti.
16:36
But because she had the opportunity of the marketplace,
301
996000
4000
Ama pazaryeri gibi bir imkanı olmuştu,
16:40
and she lived in a society that provided the safety
302
1000000
3000
ve edinilebilir sağlık ve eğitime ulaşabilme güvencesinin
16:43
of having access to affordable health and education,
303
1003000
4000
sağlanabildiği bir toplulukta yaşamıştı,
16:47
her children and their children were able to live
304
1007000
4000
çocukları ve torunları, gerçek amaçları ve gerçek
16:51
lives of real purpose and follow real dreams.
305
1011000
3000
hayalleri takip ederek yaşayabiliyorlardı.
16:54
I look around at my siblings and my cousins -- and as I said,
306
1014000
4000
Kardeşlerime ve kuzenlerime bakıyorum, -- dediğim gibi,
16:58
there are a lot of us --
307
1018000
2000
bizden çok var --
17:00
and I see teachers and musicians, hedge fund managers, designers.
308
1020000
6000
ve öğretmenler, müzisyenler, yatırım fonu yöneticileri, tasarımcılar görüyorum.
17:06
One sister who makes other people's wishes come true.
309
1026000
3000
İnsanların arzularını gerçeğe dönüştüren bir kız kardeş.
17:09
And my wish, when I see those women, I meet those farmers,
310
1029000
5000
Ve benim arzum, bu kadınları gördüğümde, bu çiftçilerle tanıştığımda,
17:14
and I think about all the people across this continent
311
1034000
3000
ve bu kıtanın tümünde her gün
17:17
who are working hard every day,
312
1037000
2000
çok çalışan insanları düşündüğümde,
17:19
is that they have that sense of opportunity and possibility,
313
1039000
4000
onların bu fırsat duygusuna ve imkana sahip olmaları,
17:23
and that they also can believe and get access to services,
314
1043000
5000
ve onların çocuklarının da o büyük amaçları yaşayabilmeleri için,
17:28
so that their children, too, can live those lives of great purpose.
315
1048000
4000
hizmetlere ulaşım imkanları olması ve buna inanabilmeleri.
17:32
It shouldn't be that difficult.
316
1052000
2000
Bu o kadar zor olmamalı.
17:34
But what it takes is a commitment from all of us
317
1054000
4000
Ama bize düşen bir sorumluluk şu ki,
17:38
to essentially refuse trite assumptions,
318
1058000
4000
basmakalıp varsayımları gerçekten reddetmek,
17:42
get out of our ideological boxes.
319
1062000
3000
ve ideolojik sınırlarımızdan kurtulmak.
17:45
It takes investing in those entrepreneurs that are committed
320
1065000
3000
Bunun yolu başarı için kurulduğu kadar hizmet için de kurulan
17:48
to service as well as to success.
321
1068000
4000
girişim örneklerine yatırım yapmaktan geçiyor.
17:52
It takes opening your arms, both, wide,
322
1072000
3000
Kollarınızı iki taraftan da genişçe açmanızdan,
17:55
and expecting very little love in return,
323
1075000
3000
ve karşılık olarak, hesap sormanın ve hesap vermeye
17:58
but demanding accountability,
324
1078000
2000
hazır olmanın yanında bir miktar
18:00
and bringing the accountability to the table as well.
325
1080000
3000
sevgi beklemenizden de geçiyor.
18:03
And most of all, most of all,
326
1083000
3000
Ve en ama en önemlisi,
18:06
it requires that all of us have the courage and the patience,
327
1086000
4000
zengin de olsak fakir de olsak, Afrikalı da olsak başka bir yerden de olsak,
18:10
whether we are rich or poor, African or non-African,
328
1090000
3000
bölgesel de olsak dağınık da olsak, sağcı da olsak solcu da olsak,
18:13
local or diaspora, left or right,
329
1093000
3000
bu iş birbirimizi gerçekten
18:16
to really start listening to each other.
330
1096000
2000
dinlemeye başlamak için cesaret ve sabır gerektiriyor.
18:18
Thank you.
331
1098000
2000
Teşekkür ederim.
18:20
(Applause)
332
1100000
10000
(Alkış)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7