The myth of King Midas and his golden touch - Iseult Gillespie

Çeviri: Gözde Zülal Solak Gözden geçirme: Figen Ergürbüz

With his harebrained schemes and asinine dealings with the gods,

Kral Midas, akılsız entrikaları ve tanrılara ahmakça davranışlarıyla

King Midas ruled the ancient kingdom of Phrygia with an uneven hand.

Frigya antik krallığını düzensizce yönetti.

He was known in Greek mythology as a rogue ruler

Yunan mitolojisinde, tuhaf davranışlarıyla insanları şaşırtan

whose antics bemused his people and distracted the gods.

ve tanrıları kızdıran hilekâr bir yöneticiydi.

Midas spent his days in a stupor of splendor,

Midas, günlerini görkemli bir sarhoşluk içerisinde, kendisi ve

spoiling himself and his beloved daughter and gorging himself on feasts and wine.

sevgili kızıyla, ziyafetler ve şaraplar içerisinde geçiriyordu.

Unsurprisingly, he felt an affinity with Dionysus,

Beklendiği üzere şarap, karnaval ve performans tanrısı olan

god of wine, carnival, and performance.

Dionysus'a karşı bir yakınlık hissediyordu.

One day, Midas discovered a satyr

Midas bir gün gül bahçesinde uyuyan ve çiçek kokularından

dozing in his rose garden and drunk on more than the scent of flowers.

mest olmuş bir satir keşfetti.

Midas recognized the satyr as one of Dionysus’s followers

Midas, satirin Dionysus'un takipçilerinden birisi olduğunu fark etti

and let him nurse his hangover at the palace.

ve gecesini sarayda geçirmesine izin verdi.

Pleased with the king’s hospitality, Dionysus offered to grant him one wish.

Kralın misafirperverliğinden hoşnut olan Dionysus, ona bir dilek hakkı sundu.

Midas cast a greedy eye over his surroundings.

Midas açgözlü bir şekilde etrafına bakındı.

Despite the luxury in which he lived,

Sahip olduğu lükse rağmen,

no amount of precious jewels, finest silk or splendid decor felt like enough.

değerli mücevherler, en iyi ipekler veya olağanüstü süsler yeterli gelmiyordu.

His life, he thought, was lacking luster; what he needed was more gold.

Ona göre hayatında parıltı eksikti; ihtiyacı olan şey daha fazla altındı.

The god sent the power to turn anything the king touched to gold

Tanrı, dokunduğu herhangi bir şeyi, altına dönüştürme gücünü

surging through Midas.

Midas'a verdi.

Ecstatic, he turned to his possessions.

Sevinçle dolan Midas, mülklerine döndü.

At his lightest touch, the palace walls transformed,

Hafif bir dokunuşuyla sarayın duvarları dönüştü,

stone statues shone,

taş heykeller parladı

and goblets glittered.

ve kadehler parıldadı.

He galloped through his home in a frenzy,

Evinde coşkunlukla dörtnala koştu,

handling each item until it took on a lustrous sheen.

bir parıltıya dönüşene dek, her şeye dokundu.

Soon the palace heaved with gold,

Sonunda saray altınla dolup taştı

and Midas’s delirious laughter echoed off the walls.

ve Midas'ın heyecanlı kahkahaları duvarlarda yankılandı.

Exhausted and hungry from his rampage,

Yorgunluk ve açlıktan öfkelenen Midas,

Midas picked up a bunch of grapes from his newly gilded fruit bowl.

yeni parıltılı meyve tabağından bir salkım üzüm aldı.

But he nearly shattered his teeth,

Fakat dişlerini neredeyse kırıyordu

for the fruit had turned to metal in his mouth.

çünkü meyve ağzında metale dönüşmüştü.

When he picked up a loaf of bread, the crumbs hardened in his hand.

Ekmek somunu aldığında, ekmek kırıntıları elinde katılaştı.

Flinging himself onto his bed in frustration,

Bir hüsranla kendisini yatağına atan Midas,

Midas discovered his plush pillows had morphed into solid gold.

pelüş yastıklarının katı altına dönüştüğünü fark etti.

Hearing his cries of frustration, his daughter entered the room.

Öfke haykırışlarını duyan kızı odaya girdi.

But when Midas reached out to her,

Fakat Midas ona uzandığında,

he saw with horror that he had frozen her into a golden statue.

onu da bir altın heykele dönüştürdüğünü görerek irkildi.

Horrified at what he had done,

Yaptığından korkan Midas,

Midas begged the gods to rid him of his power.

tanrılara gücü almaları için yalvardı.

Taking pity on the foolish king,

Dionysus merhamet ederek

Dionysus told Midas to wash his hands in the River Pactolus.

Midas'a ellerini Pactolus nehrinde yıkamasını söyledi.

When Midas reached into the river, the gold drained from his fingertips.

Midas nehre ulaştığında, parmak uçlarından altın aktı.

Midas returned home to find his daughter alive

Midas eve döndü; kızı canlıydı ve sarayı normale dönüşmüştü,

and his palace back to normal, and he rejoiced.

dünyalar onun olmuştu.

You’d think he would’ve learned his lesson,

Dersini aldığını düşünebilirsiniz, fakat

but just a few weeks later, Midas blundered again,

birkaç hafta sonra tekrar hata yaptı, Pan'ın daha iyi bir müzisyen olduğunu

insulting the music and sun god Apollo when he declared Pan a greater musician.

iddia ederek müzik ve güneş tanrısı Apollon'u kızdırdı.

Apollo scornfully declared that the king must have the ears of an ass

Apollon, kralın böyle yanlış bir karar alması için ancak eşek kulağına sahip

to make such a misjudgment, and transformed Midas accordingly.

olması gerektiğini ilan edip, Midas'ı gereğince değiştirdi.

Once again regretting his behavior,

Davranışından bir kez daha pişman olan

Midas kept his hairy ears hidden in public.

Midas, kıllı kulaklarını gizleyerek dolaşıyordu.

They were seen only by his barber,

Kulaklarını yalnızca berberi görmüştü,

who was sworn to secrecy during a very awkward grooming session.

o da çok ilginç bir hazırlık seansında gizlilik yemini etmişti.

The barber stifled his laughter and fought the desire to tell someone,

Berber kahkahasını bastırdı ve birilerine söyleme arzusuyla savaştı,

yet the secret consumed him.

fakat sır onu tüketmişti.

One day, he walked outside the city and dug a hole in the ground.

Bir gün şehre gitti ve yere bir çukur kazdı.

Plunging his head into the earth,

Kafasını yeryüzüne daldıran

the desperate barber whispered, “Midas has ass’s ears.”

çaresiz berber fısıldadı, "Midas'ın eşek kulakları var."

Soon after, a clump of reeds sprang up

Bir zaman sonra, berberin kelimelerini gömdüğü

in the spot where the barber had buried his words.

yerde bir sazlık yığını ortaya çıktı.

When the wind blew, they carried the echoes of his whisper through the breeze:

Rüzgâr estiğinde, onun fısıltısının yankılarını esintiyle taşıdılar:

"Midas has ass’s ears."

"Midas'ın eşek kulakları var."

At the sound, donkeys in the fields raised their heads in recognition

O sesle tarladaki eşekler başlarını kaldırdı ve insanlar da

and people chuckled to themselves at the follies of their king.

krallarının ahmaklığına kıkır kıkır güldüler.

With his golden touch and ass’s ears, Midas was not the most respected ruler.

Midas, altın dokunuşu ve eşek kulaklarıyla çok da saygı duyulan bir yönetici değildi.

And where other leaders were honored through statues and temples,

Diğer liderler heykel ve tapınaklarla onurlandırılırken

his people remembered him a little differently:

Midas biraz daha farklı anılmaktaydı:

in the depths of the glittering river and the rustle of the Phrygian wind.

parıldayan nehrin derinlikleriyle ve Frigya rüzgarının hışırtısıyla.