Auret van Heerden: Making global labor fair

Auret van Heerden: Adil İşgücünü Küreselleştirme

138,359 views

2010-11-11 ・ TED


New videos

Auret van Heerden: Making global labor fair

Auret van Heerden: Adil İşgücünü Küreselleştirme

138,359 views ・ 2010-11-11

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Gamze Okay Gözden geçirme: Sancak Gülgen
00:15
This cell phone
0
15260
3000
Bu cep telefonu...
00:18
started its trajectory
1
18260
3000
...Doğu Kongo'da ki madenlerin...
00:21
in an artisanal mine
2
21260
2000
...elle çıkartılmasını tetikledi.
00:23
in the Eastern Congo.
3
23260
2000
Bu maden silahlı gangsterler tarafından...
00:25
It's mined by armed gangs
4
25260
2000
...çocuk köleleri kullanılarak çıkartılır.
00:27
using slaves, child slaves,
5
27260
2000
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi...
00:29
what the U.N. Security Council
6
29260
2000
...buna “kan mineralleri” de demektedir.
00:31
calls "blood minerals,"
7
31260
2000
Çin, Shinjin’de ki...
00:33
then traveled into some components
8
33260
2000
...bazı bileşen yerlerine ve
00:35
and ended up in a factory
9
35260
2000
kapatılmış bir fabrikaya gezide bulundum.
00:37
in Shinjin in China.
10
37260
2000
Bu yıl içerisinde fabrikada...
00:39
That factory -- over a dozen people have committed suicide
11
39260
3000
...bir düzineden fazla insan...
00:42
already this year.
12
42260
2000
...çoktan intihar etti.
00:44
One man died after working a 36-hour shift.
13
44260
3000
Adamın biri 36 saat çalıştıktan sonra öldü.
00:48
We all love chocolate.
14
48260
2000
Çikolatayı severiz ve çocuklarımız için satın alırız.
00:50
We buy it for our kids.
15
50260
2000
Gana ve Fildişi Sahilin’den gelen...
00:52
Eighty percent of the cocoa comes from Cote d'Ivoire and Ghana
16
52260
3000
...kakaounun % 80’ni çocuklar tarafından...
00:55
and it's harvested by children.
17
55260
3000
...toplanıyor ve orada ki çocuk köleler...
00:58
Cote d'Ivoire, we have a huge problem of child slaves.
18
58260
2000
...büyük problemimizdir.
01:00
Children have been trafficked from other conflict zones
19
60260
3000
Kahve plantasyonlarında ve diğer...
01:03
to come and work on the coffee plantations.
20
63260
3000
...çatışma bölgelerinde çalışan...
01:06
Heparin -- a blood thinner,
21
66260
2000
...çocuklar tacir edilmiştir.
01:08
a pharmaceutical product --
22
68260
2000
Heparin-kan inceltici ilaç ürünü...
01:10
starts out in artisanal workshops
23
70260
3000
...Çin gibi maden yatakları bulunan...
01:13
like this in China,
24
73260
2000
...yerlerde yola çıkar. Çünkü,
01:15
because the active ingredient
25
75260
2000
aktif madde domuz bağırsaklarından gelir.
01:17
comes from pigs' intestines.
26
77260
3000
Elmas: “Kanlı Elmas”...
01:20
Your diamond -- you've all heard, probably seen the movie "Blood Diamond."
27
80260
3000
...hepimizin duyduğu ve muhtemelen...
01:23
This is a mine in Zimbabwe
28
83260
2000
...izlemiş olduğu bir filmdir.
01:25
right now.
29
85260
2000
Şu anda bunun sahibi Zimbabve devletidir.
01:27
Cotton: Uzbekistan is the second biggest
30
87260
2000
Pamuk: Özbekistan pamuk ihracatında...
01:29
exporter of cotton on Earth.
31
89260
2000
...dünya ikincisidir.
01:31
Every year when it comes to the cotton harvest,
32
91260
3000
Her yıl pamuk toplama zamanı geldiğinde,
01:34
the government shuts down the schools,
33
94260
2000
devlet okulları kapatır...
01:36
puts the kids in buses, buses them to the cotton fields
34
96260
3000
...çocukları otobüslere bindirir ve
01:39
to spend three weeks harvesting the cotton.
35
99260
3000
hasat için üç hafta pamuk tarlalarına...
01:42
It's forced child labor
36
102260
2000
...gönderir ve geleneksel olan bu çalışma...
01:44
on an institutional scale.
37
104260
2000
...ölçüsünde çocuklar zorlanır. Muhtemelen...
01:47
And all of those products probably end their lives
38
107260
3000
...bu ürünlerin tümü atık alanlarından...
01:50
in a dump like this one in Manila.
39
110260
2000
...biri olan Manila’da, hayatları sonlanacaktır.
01:52
These places, these origins,
40
112260
3000
Bu yerlerde, bu kaynakları,
01:55
represent governance gaps.
41
115260
2000
yönetim açıkları temsil eder.
01:57
That's the politest description
42
117260
2000
Bu onlar için yaptığım...
01:59
I have for them.
43
119260
3000
...en kibar yakıştırmadır.
02:02
These are the dark pools
44
122260
2000
Bu karanlık havuzlar küresel tedarik zincirinin...
02:04
where global supply chains begin --
45
124260
3000
...başladığı yerlerdir. Küresel tedarik zinciri...
02:07
the global supply chains,
46
127260
2000
...en beğendiğimiz markalı ürünleri...
02:09
which bring us our favorite brand name products.
47
129260
3000
...ürünleri bizlere getirir.
02:12
Some of these governance gaps
48
132260
3000
Bazı bu yönetim açıklarını...
02:15
are run by rogue states.
49
135260
3000
...haydut devletler işletiliyor.
02:18
Some of them are not states anymore at all.
50
138260
2000
Bazıları başarısız olduğundan...
02:20
They're failed states.
51
140260
2000
...artık devlet bile değillerdir.
02:22
Some of them
52
142260
2000
Sadece bazı ülkeler serbestleştirme...
02:24
are just countries who believe that deregulation or no regulation
53
144260
3000
...veya düzenleme olmaksızın ...
02:27
is the best way to attract investment,
54
147260
3000
...cazip yatırımların ve ticari teşvikin...
02:30
promote trade.
55
150260
2000
...en iyi yol olduğuna inanıyorlar.
02:32
Either way, they present us
56
152260
2000
Her iki şekilde de bize gösterilen...
02:34
with a huge moral and ethical dilemma.
57
154260
3000
...büyük bir ahlaki ve etik ikilemdir.
02:38
I know that none of us want to be accessories
58
158260
2000
Küresel tedarik zincirinde insan haklarının...
02:40
after the fact
59
160260
3000
...kötüye kullanılması gerçeğinden...
02:43
of a human rights abuse
60
163260
2000
...sonra, biliyorum hiç birimiz...
02:45
in a global supply chain.
61
165260
2000
...bunun bir parçası olmak istemiyoruz.
02:47
But right now,
62
167260
2000
Fakat şimdilerde,
02:49
most of the companies involved in these supply chains
63
169260
3000
bu tedarik zincirinde yer alan...
02:52
don't have any way
64
172260
2000
...şirketlerin çoğu her hangi bir şekilde...
02:54
of assuring us
65
174260
2000
...bizleri güvencesi altına almıyor,
02:56
that nobody had to mortgage their future,
66
176260
2000
herkes kendi geleceğini ipotek etmek ve
02:58
nobody had to sacrifice their rights
67
178260
3000
en sevdiği markalı ürünleri...
03:01
to bring us our favorite
68
181260
2000
...getirttirmek için haklarından...
03:03
brand name product.
69
183260
2000
...fedakârlık yapmak zorundaydı.
03:06
Now, I didn't come here to depress you
70
186260
2000
Küresel tedarik zinciri durumu hakkında...
03:08
about the state of the global supply chain.
71
188260
3000
...karamsarlığa düşmeniz için gelmedim.
03:11
We need a reality check.
72
191260
2000
Gerçek bir kontrole ihtiyacımız var.
03:13
We need to recognize just how serious
73
193260
3000
Sahip olduğumuz hakların ciddi derecede...
03:16
a deficit of rights we have.
74
196260
3000
...eksik olduğunun farkına varmalıyız.
03:19
This is an independent republic,
75
199260
2000
Bağımsız bir cumhuriyet,
03:21
probably a failed state.
76
201260
2000
muhtemelen başarısız bir devlettir.
03:23
It's definitely not a democratic state.
77
203260
3000
Kesinlikle demokratik bir devlet değildir.
03:27
And right now,
78
207260
2000
Ve şimdi,
03:29
that independent republic of the supply chain
79
209260
2000
tedarik zincirinin bağımsız cumhuriyeti...
03:31
is not being governed
80
211260
2000
bizi tatmin edecek şekilde...
03:33
in a way that would satisfy us,
81
213260
3000
...yönetilmemekte olan etik tüketim...
03:36
that we can engage in ethical trade or ethical consumption.
82
216260
3000
...ve ticaretiyle uğraşabiliriz.
03:40
Now, that's not a new story.
83
220260
2000
Tabi bu yeni hikâye bir değildir.
03:42
You've seen the documentaries
84
222260
2000
Giysi üreten dünyanın her yerinde...
03:44
of sweatshops making garments
85
224260
2000
...gelişmiş ülkelerde bile çalışanların...
03:46
all over the world, even in developed countries.
86
226260
3000
...emeğinin istismar edildiği atölyelerin...
03:49
You want to see the classic sweatshop,
87
229260
2000
...belgesellerini izledik. Sizde görmek istiyorsanız,
03:51
meet me at Madison Square Garden,
88
231260
2000
Madison Square Garden’da buluşalım.
03:53
I'll take you down the street, and I'll show you a Chinese sweatshop.
89
233260
3000
Sizi sokağın aşağısından alacağım ve Çinlilerinin yerlerini göstereceğim.
03:56
But take the example of heparin.
90
236260
3000
Fakat Heparin örneğini ele alırsak,
03:59
It's a pharmaceutical product.
91
239260
2000
o bir ilaç ürünüdür.
04:01
You expect that the supply chain that gets it to the hospital,
92
241260
3000
Tedarik zincirinde muhtemel beklentiniz,
04:04
probably squeaky clean.
93
244260
3000
hastane için en sağlıklısını temin etmek.
04:08
The problem is that the active ingredient in there --
94
248260
2000
Önceden belirttiğim gibi aktif bileşenin...
04:10
as I mentioned earlier --
95
250260
2000
...domuzlardan gelmesidir.
04:12
comes from pigs.
96
252260
2000
Bu bileşenin Amerikalı baş yöneticisi...
04:14
The main American manufacturer
97
254260
3000
...birkaç yıl önce bileşeni Çin’e...
04:17
of that active ingredient
98
257260
2000
...taşımaya karar verdi.
04:19
decided a few years ago to relocate to China
99
259260
3000
Çünkü Çin,
04:22
because it's the world's biggest supplier of pigs.
100
262260
3000
dünyanın en büyük domuz tedarikçisidr.
04:25
And their factory in China --
101
265260
2000
Oldukça temiz olan Çin’de ki fabrikada...
04:27
which probably is pretty clean --
102
267260
3000
aktarılan bileşen ve katledilen domuzlar,
04:30
is getting all of the ingredients
103
270260
2000
ailelerin yaşadığı kesimhane bahçelerinden...
04:32
from backyard abattoirs,
104
272260
2000
...gelen tüm malzemelerden oluşuyor.
04:34
where families slaughter pigs
105
274260
2000
Birkaç yıl önce,
04:36
and extract the ingredient.
106
276260
3000
Heparin tedarik zincirinde ki,
04:39
So a couple of years ago, we had a scandal
107
279260
2000
kirletici maddelerden dolayı,
04:41
which killed about 80 people around the world,
108
281260
2000
dünya çapında 80 kişiyi öldürdüğümüze...
04:43
because of contaminants
109
283260
2000
...dair bir skandal yaşadık.
04:45
that crept into the heparin supply chain.
110
285260
3000
Daha da kötüsü tedarikçilerin bazıları,
04:48
Worse, some of the suppliers
111
288260
2000
Heparin testlerinde ürünün...
04:50
realized that they could substitute a product
112
290260
4000
taklit edildiğinin farkına vardı.
04:54
which mimicked heparin in tests.
113
294260
3000
Taklit olanının maliyeti dokuz pound olmasına karşın...
04:58
This substitute cost nine dollars a pound,
114
298260
3000
...gerçek Heparin' in bileşen maliyeti...
05:01
whereas real heparin, the real ingredient,
115
301260
3000
...dokuz yüz pound'dır.
05:04
cost 900 dollars a pound.
116
304260
3000
Farkı akıl edememişler.
05:07
A no-brainer.
117
307260
2000
Sorun daha fazla insanı öldürmüş olmasıdır.
05:09
The problem was that it killed more people.
118
309260
3000
Kendinize sormanız gereken soru şu;
05:12
And so you're asking yourself,
119
312260
2000
“ ABD Gıda ve İlaç İdaresi, Çin devlet ajansı...
05:14
"How come the U.S. Food and Drug Administration
120
314260
2000
yemek ve ilaçlar için...
05:16
allowed this to happen?
121
316260
2000
...bunun olmasına nasıl izin verdi?
05:18
How did the Chinese State Agency for Food and Drugs
122
318260
2000
Cevap oldukça basit;
05:20
allow this to happen?"
123
320260
2000
Çinliler ilaç tesislerini...
05:22
And the answer is quite simple:
124
322260
3000
...kimyasal tesisler gibi tanıtıyorlar...
05:25
the Chinese define these facilities
125
325260
2000
...bu yüzden onlara denetim yapılmıyor.
05:27
as chemical facilities, not pharmaceutical facilities,
126
327260
3000
ABD Gıda ve İlaç İdaresinin...
05:30
so they don't audit them.
127
330260
2000
yargılama problemi vardır.
05:32
And the USFDA
128
332260
2000
Bu sınır ötesidir.
05:34
has a jurisdictional problem.
129
334260
2000
Aslında deniz aşırı ülkelerin...
05:36
This is offshore.
130
336260
2000
...iyi bir yılı içerisinde...
05:38
They actually do conduct a few investigations overseas --
131
338260
2000
...yaklaşık bir düzine belki de 20 düzine kadar...
05:40
about a dozen a year -- maybe 20 in a good year.
132
340260
3000
...araştırma yapmaları gerekirken yapmıyorlar.
05:43
There are 500
133
343260
2000
Sadece Çin’de,
05:45
of these facilities
134
345260
2000
bu aktif maddeleri üreten...
05:47
producing active ingredients in China alone.
135
347260
3000
...beş yüz tane tesis vardır.
05:50
In fact, about 80 percent
136
350260
3000
Aslında,
05:53
of the active ingredients in medicines now
137
353260
2000
ilaçlardaki aktif bileşenlerin %80’ni,
05:55
come from offshore,
138
355260
2000
özellikle Çin ve Hindistan gibi...
05:57
particularly China and India,
139
357260
2000
...denizaşırı ülkelerden gelmektedir.
05:59
and we don't have a governance system.
140
359260
3000
Üretimi güvenli yapacak...
06:02
We don't have a regulatory system
141
362260
2000
...düzenleme - yönetim sistemine ve
06:04
able to ensure
142
364260
2000
İnsan Haklarını...
06:06
that that production is safe.
143
366260
2000
...garanti altına alacak...
06:10
We don't have a system to ensure
144
370260
2000
...basit hassasiyete...
06:12
that human rights, basic dignity,
145
372260
2000
...sahip değiliz.
06:14
are ensured.
146
374260
2000
Yaklaşık olarak,
06:17
So at a national level --
147
377260
3000
60 farklı ülkenin ulusal düzeyinde çalıştık ve
06:20
and we work in about 60 different countries --
148
380260
2000
...üretimi düzeltmek için...
06:22
at a national level
149
382260
2000
...devlet gücünde...
06:24
we've got a serious breakdown in the ability of governments
150
384260
2000
...ciddi derecede aksaklıklara...
06:26
to regulate production
151
386260
3000
...sahibiz.
06:29
on their own soil.
152
389260
3000
Gerçek sorun,
06:32
And the real problem with the global supply chain
153
392260
2000
tedarik zincirinin ülkeler üstü olmasıdır.
06:34
is that it's supranational.
154
394260
2000
Daha az güce sahip ve
06:36
So governments who are failing,
155
396260
2000
başarısız olan ülkeler...
06:38
who are dropping the ball
156
398260
2000
...ulusal düzeyde...
06:40
at a national level,
157
400260
2000
...silahlanmada problem yaşarlar.
06:42
have even less ability to get their arms around the problem
158
402260
2000
Başlıklara bakınız.
06:44
at an international level.
159
404260
3000
Geçen yıl uluslararası sorunlar karşısında…
06:47
And you can just look at the headlines.
160
407260
2000
…doğru olanı yapmak için…
06:49
Take Copenhagen last year --
161
409260
3000
...tamamıyla başarısız olan…
06:52
complete failure of governments
162
412260
2000
…Kopenhag ve
06:54
to do the right thing
163
414260
2000
geçen hafta toplanan ve
06:56
in the face of an international challenge.
164
416260
3000
sadece birkaç ay önce verdiği…
06:59
Take the G20 meeting a couple of weeks ago --
165
419260
3000
...sözlerden geri adım atan…
07:02
stepped back from its commitments of just a few months ago.
166
422260
3000
…G20 zirvesini ele alalım.
07:07
You can take any one
167
427260
2000
Bu hafta tartıştığımız...
07:09
of the major global challenges we've discussed this week
168
429260
3000
…küresel ana sorunlardan her hangi birini…
07:12
and ask yourself, where is the leadership from governments
169
432260
3000
…ele alıp kendinize şunu sorabilirsiniz;
07:15
to step up and come up with solutions,
170
435260
3000
uluslararası bu problemleri yanıtları ile...
07:18
responses,
171
438260
2000
hızlandırıp çözüme ulaştıracak yöneticilik nerede?
07:20
to those international problems?
172
440260
3000
Onlar ulusal ve de seçmenleri…
07:23
And the simple answer is they can't. They're national.
173
443260
3000
…yerel olduklarından cevap çok basittir;
07:27
Their voters are local.
174
447260
2000
yapamazlar.
07:29
They have parochial interests.
175
449260
2000
Daha büyük küresel kamu yararı için…
07:31
They can't subordinate those interests
176
451260
2000
…kendi çıkarlarını göz ardı etmezler.
07:33
to the greater global public good.
177
453260
3000
Uluslar arası düzeyde...
07:36
So, if we're going to ensure the delivery
178
456260
2000
…anahtar kamu mallarının…
07:38
of the key public goods
179
458260
2000
…teslimini sağlayabildiğimiz durumlar ve
07:40
at an international level --
180
460260
2000
tedarik zincirinde…
07:42
in this case, in the global supply chain --
181
462260
3000
…çözüme ulaştıracak…
07:45
we have to come up with a different mechanism.
182
465260
3000
…farklı mekanizmalar ve
07:48
We need a different machine.
183
468260
2000
makinelere ihtiyacımız vardır.
07:52
Fortunately, we have some examples.
184
472260
3000
Şanslıyız ki benzer bazı örneklere sahibiz.
07:56
In the 1990s,
185
476260
2000
1990’lı yıllarda,
07:58
there were a whole series of scandals
186
478260
2000
ABD’de üretilen markalar hakkında ki…
08:00
concerning the production of brand name goods in the U.S. --
187
480260
2000
…çocuk işçiler, zor şartlar, ciddi sağlık ve
08:02
child labor, forced labor,
188
482260
2000
güvenlik ihlalleri içeren…
08:04
serious health and safety abuses.
189
484260
3000
…bir dizi skandal vardı ve sonunda başkan Clinton…
08:07
And eventually President Clinton, in 1996,
190
487260
2000
…1996 yılında Sanayi,
08:09
convened a meeting at the White House,
191
489260
3000
İnsan Hakları Sivil Toplum Kuruluşları,
08:12
invited industry, human rights NGOs,
192
492260
3000
Sendikalar ve Çalışma Bakanlığını…
08:15
trade unions, the Department of Labor,
193
495260
2000
…Beyaz Saray’a davet etti.
08:17
got them all in a room
194
497260
2000
Onları bir odaya toplayarak;
08:19
and said, "Look,
195
499260
2000
“Ben küreselleşmenin…
08:21
I don't want globalization to be a race to the bottom.
196
501260
2000
…dibe doğru gitmesinden yana değilim.
08:23
I don't know how to prevent that,
197
503260
2000
Bunu nasıl engelleyeceğimi bilmiyorum ama…
08:25
but I'm at least going to use my good offices
198
505260
2000
…en azından halkımla beraber…
08:27
to get you folks together
199
507260
2000
…bunun üstesinden gelmek için çabalayacağım.” dedi
08:29
to come up with a response."
200
509260
3000
Böylece bu işlerle ilgilenecek özel bir ekip kuruldu ve
08:32
So they formed a White House task force,
201
512260
2000
tedarik zincirinde…
08:34
and they spent about three years arguing
202
514260
3000
…kimin ne kadar sorumluluk aldığı hakkında…
08:37
about who takes how much responsibility
203
517260
3000
…yaklaşık üç senelerini bununla ilgili tartışarak geçirdiler.
08:40
in the global supply chain.
204
520260
3000
Şirketler,
08:43
Companies didn't feel it was their responsibility.
205
523260
3000
onların bu tarz tesisleri,
08:46
They don't own those facilities.
206
526260
2000
çalışanları, yasal sorumlulukları yokmuş gibi...
08:48
They don't employ those workers.
207
528260
2000
...kendilerini sorumlu hissetmediler.
08:50
They're not legally liable.
208
530260
3000
Masadaki diğer herkes şöyle dedi;
08:53
Everybody else at the table
209
533260
2000
” Halk kesmiyor ve
08:55
said, "Folks, that doesn't cut it.
210
535260
2000
koruyucu bakım yükümlülüğüne sahip olduğunuzdan…
08:57
You have a custodial duty, a duty of care,
211
537260
3000
…bu ürünü tüketmek için…
09:00
to make sure that that product
212
540260
2000
…vicdanlarımızda fedakârlık ya da…
09:02
gets from wherever to the store
213
542260
3000
…güvenlik korkusu olmaksızın…
09:05
in a way that allows us to consume it,
214
545260
3000
…tüketim için izin verilen bu ürünlerin…
09:08
without fear of our safety,
215
548260
3000
...hangi depolardan geldiğinden...
09:11
or without having to sacrifice our conscience
216
551260
4000
...emin olmalıyız.”
09:15
to consume that product."
217
555260
2000
Kabul ederlerken,
09:17
So they agreed, "Okay, what we'll do
218
557260
3000
“Ortak standartlar grubu ve davranış kuralları üzerinde…
09:20
is we agree on a common set of standards,
219
560260
2000
…ne yapacağımız hakkında anlaştık.
09:22
code of conduct.
220
562260
2000
Mülkiyetimiz ya da kontrolümüz…
09:24
We'll apply that throughout
221
564260
2000
…ne olursa olsun küresel tedarik zincirimiz boyunca…
09:26
our global supply chain
222
566260
2000
…bunu uygulayacağız ve
09:28
regardless of ownership or control.
223
568260
2000
sözleşmenin bir parçası olarak yer vereceğiz.”
09:30
We'll make it part of the contract."
224
570260
3000
Ve bu dâhiyane bir hareket oldu.
09:33
And that was a stroke of absolute genius,
225
573260
3000
Çünkü kamu mallarının teslimi için...
09:36
because what they did
226
576260
2000
...yaptıkları özel güç,
09:38
was they harnessed the power of the contract,
227
578260
3000
anlaşmanın gücünü zorlaştırdı.
09:41
private power,
228
581260
2000
Bir gerçekle yüzleşirsek,
09:43
to deliver public goods.
229
583260
2000
Hindistan ya da Çin tedarikçiler için…
09:45
And let's face it,
230
585260
2000
…büyük çokuluslu markalardan…
09:47
the contract from a major multinational brand
231
587260
2000
…gelen sözleşmenin yerel iş hukuku,
09:49
to a supplier in India or China
232
589260
3000
yerel çevre düzenlemeleri ve
09:52
has much more persuasive value
233
592260
2000
yerel İnsan Hakları standartlarından…
09:54
than the local labor law,
234
594260
2000
…daha ikna edici bir değer yoktur.
09:56
the local environmental regulations,
235
596260
2000
Bu fabrikalarda muhtemelen…
09:58
the local human rights standards.
236
598260
3000
…hiçbir zaman müfettiş göremeyeceksiniz.
10:01
Those factories will probably never see an inspector.
237
601260
3000
Müfettişler…
10:04
If the inspector did come along,
238
604260
3000
…rüşvet almayı ret edip…
10:07
it would be amazing if they were able
239
607260
2000
…bu fabrikalara gitmiş olsalardı,
10:09
to resist the bribe.
240
609260
3000
bu gerçekten şaşırtıcı olurdu.
10:13
Even if they did their jobs,
241
613260
2000
Onlar işlerini yapmış olsalar bile…
10:15
and they cited those facilities for their violations,
242
615260
3000
…bahsedilen bu fabrikaların ihlalleri için…
10:19
the fine would be derisory.
243
619260
2000
…verilecek ceza zaten gülünç konusu olurdu.
10:21
But you lose that contract
244
621260
2000
Ama büyük bir markanın...
10:23
for a major brand name,
245
623260
2000
...sözleşmesi fes edilirse...
10:25
that's the difference
246
625260
2000
iflas etmek ya da iş dünyasında kalmak...
10:27
between staying in business or going bankrupt.
247
627260
3000
…arasındaki farkta olurdunuz.
10:30
That makes a difference.
248
630260
2000
Farkı yaratır.
10:32
So what we've been able to do
249
632260
2000
Bu yüzden,
10:34
is we've been able to harness
250
634260
2000
küresel tedarik zincirinde…
10:36
the power and the influence
251
636260
2000
…gerçek uluslararası kurum etkisi ve
10:38
of the only truly transnational institution
252
638260
3000
anahtar kamu malların teslimi için…
10:41
in the global supply chain,
253
641260
2000
…sadece doğru olanı yapma ve
10:43
that of the multinational company,
254
643260
3000
ürün için güç kullanımını…
10:46
and get them to do the right thing,
255
646260
2000
…yapmamız mümkün.
10:48
get them to use that power for good,
256
648260
3000
Tabi ki şimdi,
10:51
to deliver the key public goods.
257
651260
3000
çokuluslu şirketler için doğal bir anlam taşımıyor.
10:55
Now of course, this doesn't come naturally
258
655260
2000
Onlar bunu yapmak için değil,
10:57
to multinational companies.
259
657260
2000
para kazanmak için kuruldular.
10:59
They weren't set up to do this. They're set up to make money.
260
659260
3000
Fakat son derece etkili kuruluşlardır.
11:02
But they are extremely efficient organizations.
261
662260
3000
Kaynaklara sahipler ve
11:05
They have resources,
262
665260
2000
biz yükümlülüğü ekleyebilirsek….
11:07
and if we can add the will, the commitment,
263
667260
3000
…ürünü nasıl teslim edeceklerini bilirler.
11:10
they know how to deliver that product.
264
670260
3000
Şimdi, elde etmek kolay değildir.
11:15
Now, getting there is not easy.
265
675260
3000
Daha önce ekrana koyduğum tedarik zincirleri,
11:18
Those supply chains I put up on the screen earlier,
266
678260
3000
şimdi orada değildirler.
11:21
they're not there.
267
681260
2000
İnsanların asıl problemlerle yüzleşebileceği,
11:23
You need a safe space.
268
683260
2000
onlar üzerinde anlaşmaya ve
11:25
You need a place where people can come together,
269
685260
3000
çözümlere ulaşabileceği,
11:28
sit down without fear of judgment,
270
688260
2000
yargılanma korkusu ve
11:30
without recrimination,
271
690260
2000
suçlama olmadan…
11:32
to actually face the problem,
272
692260
2000
…oturabilecekleri güvenli bir yere ihtiyaçları vardır.
11:34
agree on the problem and come up with solutions.
273
694260
3000
Bunları yapabilmemiz için teknik çözümler vardır.
11:37
We can do it. The technical solutions are there.
274
697260
3000
Sorun;
11:40
The problem is the lack of trust, the lack of confidence,
275
700260
3000
çokuluslu şirketler, sivil toplum kurumları,
11:43
the lack of partnership
276
703260
2000
kampanya grupları ve
11:45
between NGOs, campaign groups,
277
705260
2000
Sivil Toplum Kuruluşları arasındaki...
11:47
civil society organizations
278
707260
3000
ortaklık, inanç ve güven eksikliğidir.
11:50
and multinational companies.
279
710260
3000
Bu ikisini, güvenli bir yerde birlikte...
11:53
If we can put those two together in a safe space,
280
713260
3000
...çalışmaları için bir araya getirebilirsek,
11:56
get them to work together,
281
716260
2000
şu anda kamu mallarını teslim edebilir…
11:58
we can deliver public goods right now,
282
718260
3000
…ya da son derece yetersiz olabiliriz.
12:01
or in extremely short supply.
283
721260
3000
Tabi ki bu bir radikal bir önermedir.
12:04
This is a radical proposition,
284
724260
2000
Ayda yaklaşık olarak…
12:06
and it's crazy to think
285
726260
2000
…23 - 25 dolar arası bir maaş için köyünü…
12:08
that if you're a 15-year-old Bangladeshi girl
286
728260
3000
…terk eden 15 yaşında Bangladeş'li bir kız değilseniz,
12:11
leaving your rural village
287
731260
3000
bu size çılgınca gelebilir.
12:14
to go and work in a factory in Dhaka --
288
734260
3000
Bu fabrika,
12:17
22, 23, 24 dollars a month --
289
737260
3000
davranış ve ahlâk sahibi markalaşmış şirketlere…
12:22
your best chance of enjoying rights at work
290
742260
3000
...üretim yapıyorsa, seninde en iyi şansın…
12:25
is if that factory is producing
291
745260
2000
bu ahlâk kurallarını sözleşmene eklemen ve
12:27
for a brand name company
292
747260
2000
bu haklardan yararlanmandır.
12:29
which has got a code of conduct
293
749260
2000
Çokuluslular İnsan Haklarını mı koruyor?
12:31
and made that code of conduct part of the contract.
294
751260
3000
Bu bir çılgınlık.
12:35
It's crazy.
295
755260
2000
Orada bir güvensizlik olduğunu biliyorum.
12:37
Multinationals are protecting human rights.
296
757260
2000
Onlara nasıl güvenebiliriz? diye soracaksınız.
12:39
I know there's going to be disbelief.
297
759260
2000
Güvenmeyeceğiz.
12:41
You'll say, "How can we trust them?"
298
761260
2000
Eski silah kontrolcünün tabiriyle:
12:43
Well, we don't.
299
763260
2000
“ Güven ama denetle. "
12:45
It's the old arms control phrase:
300
765260
2000
Bu yüzden biz denetimiz.
12:47
"Trust, but verify."
301
767260
2000
Bütün fabrika isimlerini ve
12:49
So we audit.
302
769260
2000
onların tedarik zincirlerini alalım.
12:51
We take their supply chain, we take all the factory names,
303
771260
3000
Tesadüfî örnekleme yapalım ve
12:54
we do a random sample,
304
774260
2000
bu fabrikalara haberiz inceleme yapılması için…
12:56
we send inspectors on an unannounced basis
305
776260
3000
…müfettişler yollayalım.
12:59
to inspect those facilities,
306
779260
2000
Ve çıkan bu sonuçları yayınlayalım.
13:01
and then we publish the results.
307
781260
2000
Bunun için eleştiri kesinlikle şeffaf olmalıdır.
13:03
Transparency is absolutely critical to this.
308
783260
3000
Sorumluluğu, kendinizde arayabilirsiniz ama...
13:07
You can call yourself responsible,
309
787260
3000
…denetime açık olmadan…
13:10
but responsibility without accountability
310
790260
3000
…sorumluluk çoğu zaman doğru çalışmıyor.
13:13
often doesn't work.
311
793260
2000
Bizler sadece silahlı çok uluslar değiliz.
13:15
So what we're doing is, we're not only enlisting the multinationals,
312
795260
3000
Bu yüzden bizde ne yapıyoruz;
13:18
we're giving them the tools to deliver this public good --
313
798260
3000
Kamu mallarının teslimi ve
13:21
respect for human rights --
314
801260
2000
insan haklarına saygı için…
13:23
and we're checking.
315
803260
2000
…onlara araçlar veriyoruz ve kontrol ediyoruz.
13:25
You don't need to believe me. You shouldn't believe me.
316
805260
2000
Bana inanmaya ihtiyacınız yok ve inanmamalısınız da.
13:27
Go to the website. Look at the audit results.
317
807260
3000
Ekranda yazılı internet sayfasına gidin ve
13:30
Ask yourself, is this company behaving
318
810260
2000
denetim sonuçlarına bakın.
13:32
in a socially responsible way?
319
812260
3000
Ve kendinize şunu sorun;
13:35
Can I buy that product
320
815260
2000
bu şirketler sosyal sorumluluğa sahip bir şekilde mi davranıyor?
13:37
without compromising my ethics?
321
817260
3000
Kendi kurallarımdan taviz vermeden…
13:40
That's the way the system works.
322
820260
3000
…bu ürünü satın alabilir miyim?
13:45
I hate the idea
323
825260
2000
İşte sistem bu şekilde çalışır.
13:47
that governments are not protecting human rights around the world.
324
827260
3000
Hükümetlerin dünya çapında…
13:50
I hate the idea
325
830260
2000
…İnsan Haklarını korumamaları ve başarısız olmaları…
13:52
that governments have dropped this ball
326
832260
2000
fikirlerinden nefret ediyorum ve
13:54
and I can't get used to the idea
327
834260
3000
her nedense işlerini yapmayanlar ile...
13:57
that somehow we can't get them to do their jobs.
328
837260
3000
…anlaşma fikrine alışamıyorum.
14:00
I've been at this for 30 years,
329
840260
2000
Bunun için 30 yıldır çalışıyorum ki bu sürede…
14:02
and in that time I've seen
330
842260
2000
…düşüşü durdurmak için yetenekli ve
14:04
the ability, the commitment, the will of government
331
844260
3000
bağlı devletler gördüm.
14:07
to do this decline,
332
847260
2000
Fakat şimdi, geçmişe döndürebileceklerini sanmıyorum.
14:09
and I don't see them making a comeback right now.
333
849260
3000
Bu yüzden,
14:12
So we started out thinking
334
852260
2000
bu durumun geçici olduğu düşüncesiyle yola çıktık.
14:14
this was a stopgap measure.
335
854260
2000
Aslına bakarsak,
14:16
We're now thinking that, in fact,
336
856260
3000
şimdi düşündüğümüz şey muhtemelen…
14:19
this is probably the start
337
859260
2000
…uluslar arası sorunları çözümlemede…
14:21
of a new way of regulating and addressing
338
861260
3000
…düzenleyici yeni yolun başlangıcıdır.
14:24
international challenges.
339
864260
2000
Buna ister şebeke idaresi,
14:26
Call it network governance. Call it what you will.
340
866260
3000
isterse yapacaklarınız deyin,
14:29
The private actors,
341
869260
3000
gelecekte özel aktörler, şirketler ve
14:32
companies and NGOs,
342
872260
2000
Sivil Toplum Kuruluşları büyük sorunlarla…
14:34
are going to have to get together
343
874260
2000
…yüzleşmek zorunda kalacak.
14:36
to face the major challenges we are going to face.
344
876260
2000
Domuz gribi, kuş gribi gibi…
14:38
Just look at pandemics --
345
878260
2000
…evrensel salgınlara ve
14:40
swine flu, bird flu, H1N1.
346
880260
3000
birçok ülkenin sağlık sistemine bakarsak,
14:43
Look at the health systems in so many countries.
347
883260
2000
ciddi salgınlara karşı...
14:45
Do they have the resources
348
885260
2000
göğüs gerebilecek kaynaklara sahip midirler?
14:47
to face up to a serious pandemic?
349
887260
3000
Hayır.
14:50
No.
350
890260
2000
Özel sektör, Sivil Toplum Kuruluşları…
14:52
Could the private sector and NGOs
351
892260
3000
…bu sorumluluk için bir araya gelebilirler mi?
14:55
get together and marshal a response?
352
895260
2000
Kesinlikle.
14:57
Absolutely.
353
897260
2000
Eksik olan şey…
14:59
What they lack is that safe space
354
899260
2000
…eylemin taşınması, kabul edilmesi ve
15:01
to come together, agree
355
901260
2000
bir araya getirilmesidir.
15:03
and move to action.
356
903260
2000
Çoğu zaman…
15:05
That's what we're trying to provide.
357
905260
3000
…insanlar için teslim etmenin,
15:09
I know as well
358
909260
2000
sorumluluk sınıflandırmasına göre…
15:11
that this often seems
359
911260
2000
…karşı konulamaz gibi göründüğünü…
15:13
like an overwhelming level of responsibility
360
913260
2000
…bende biliyorum.
15:15
for people to assume.
361
915260
2000
Küresel tedarik zincirim boyunca…
15:17
"You want me to deliver human rights
362
917260
2000
…insan haklarını benden….
15:19
throughout my global supply chain.
363
919260
2000
…teslim etmemi mi istiyorsunuz?
15:21
There are thousands of suppliers in there."
364
921260
3000
Orada binlerce tedarikçiler vardır.
15:24
It seems too daunting, too dangerous,
365
924260
3000
Ve her hangi bir şirketle mücadele etmek…
15:27
for any company to take on.
366
927260
2000
…çok tehlikeli ve zor görünüyor.
15:29
But there are companies.
367
929260
2000
Fakat üyesi olduğumuz oradaki…
15:31
We have 4,000 companies who are members.
368
931260
3000
…4.000 şirketten bazıları çok büyüktür
15:34
Some of them are very, very large companies.
369
934260
2000
Özellikle spor malzemeleri endüstrisi…
15:36
The sporting goods industry, in particular,
370
936260
2000
…bunun için elinden gelenin en iyisini yaptı.
15:38
stepped up to the plate and have done it.
371
938260
3000
Hindistan’da ki…
15:41
The example, the role model, is there.
372
941260
3000
…pamuk tarlalarında kullanılan çocuklar,
15:45
And whenever we discuss
373
945260
2000
tartışacağımız problemlerden birisidir ve
15:47
one of these problems that we have to address --
374
947260
2000
bu yıl 50,000 pamuk tarlasını denetleyeceğiz.
15:49
child labor in cottonseed farms in India --
375
949260
3000
Bu rol modeli örneğine...
15:52
this year we will monitor 50,000 cottonseed farms in India.
376
952260
3000
...karşı konulması güç gibi gözüküyor.
15:56
It seems overwhelming.
377
956260
2000
Bölge dışına çıkmak istiyorsanız…
15:58
The numbers just make you want to zone out.
378
958260
3000
…sadece sayılar yetmez ama...
16:01
But we break it down to some basic realities.
379
961260
3000
...bazı ana gerçeklerle bunu yıkabiliriz.
16:04
And human rights
380
964260
2000
Bunun için insan haklarının düşük ve
16:06
comes down to a very simple proposition:
381
966260
3000
basit bir önergesi vardır:
16:09
can I give this person their dignity back?
382
969260
3000
Saygınlıktan yoksun ve
16:12
Poor people,
383
972260
2000
insani hakları ihlal edilmiş yoksul insanlara…
16:14
people whose human rights have been violated --
384
974260
2000
kaybettikleri saygınlıklarını geri verebilir miyiz?
16:16
the crux of that
385
976260
2000
Bu sadece insanlara kaybettikleri…
16:18
is the loss of dignity,
386
978260
2000
…saygınlığın geri verilmesiyle başlar.
16:20
the lack of dignity.
387
980260
2000
Şimdilerde,
16:22
It starts with just giving people back their dignity.
388
982260
3000
Hindistan’ın Gurgoan dışında ki gösterişli ve
16:25
I was sitting in a slum outside Gurgaon
389
985260
3000
parlak yeni şehirlerinden biri olan Delhi’ye…
16:28
just next to Delhi,
390
988260
2000
…yakın bir gecekonduda oturuyordum ve
16:30
one of the flashiest, brightest new cities
391
990260
3000
çalışma ortamları kötü olan yolun aşağısında ki…
16:33
popping up in India right now,
392
993260
3000
atölyede çalışan işçilere “Markalı ürünleri almak için…
16:36
and I was talking to workers
393
996260
2000
benden ne mesajı iletmemi istersiniz?
16:38
who worked in garment sweatshops down the road,
394
998260
2000
diye sordum ve onlar para yerine,
16:40
and I asked them what message they would like me to take to the brands.
395
1000260
3000
“ İşverenler bizlere daha az insanmışız ya da…
16:44
They didn't say money.
396
1004260
3000
hiç yokmuşuz gibi davranmak yerine…
16:47
They said, "The people who employ us
397
1007260
3000
…lütfen onlardan bize insan gibi davranmalarını isteyin”...
16:50
treat us like we are less than human,
398
1010260
3000
…diyerek cevapladılar.
16:53
like we don't exist.
399
1013260
2000
İnsan haklarını anlamam için…
16:55
Please ask them to treat us like human beings."
400
1015260
3000
…en basit cevap oldu ve
16:59
That's my simple understanding of human rights.
401
1019260
2000
sizlere en basit önerim,
17:01
That's my simple proposition to you,
402
1021260
3000
bu odada ki ya da oranın dışında kalan ve
17:04
my simple plea to every decision-maker
403
1024260
3000
her kararlarını kendileri verenlere beyanım;
17:07
in this room, everybody out there.
404
1027260
2000
böyle kararları birlikte verebiliriz ve
17:09
We can all make a decision
405
1029260
2000
başarısızlığa sahip olan…
17:11
to come together
406
1031260
2000
…devletlerin hatalarını…
17:13
and pick up the balls and run with the balls
407
1033260
3000
…göz önüne alarak onları…
17:16
that governments have dropped.
408
1036260
2000
…kendi yararımıza geliştirmek için…
17:18
If we don't do it,
409
1038260
2000
…bizler karar verebiliriz.
17:20
we're abandoning hope,
410
1040260
2000
Eğer bunu yapmazsak insanlığımızı ve
17:22
we're abandoning our essential humanity,
411
1042260
3000
umutlarımızı terk ederiz.
17:25
and I know that's not a place we want to be,
412
1045260
2000
Ve biliyorum ki hiçbirimiz…
17:27
and we don't have to be there.
413
1047260
2000
…böyle bir yere sahip olmak istemeyiz.
17:29
So I appeal to you.
414
1049260
2000
Bu yüzden,
17:31
Join us, come into that safe space,
415
1051260
2000
bunları gerçekleştirmek için…
17:33
and let's start to make this happen.
416
1053260
2000
…güvenli yerler oluşturmanız ve
17:35
Thank you very much.
417
1055260
2000
bize katılmanız için çağrıda bulunuyorum. Çok teşekkür ederim.
17:37
(Applause)
418
1057260
3000
(Alkış)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7