Rives: A mockingbird remix of TED2006

Rives TED2006'yı karıştırıyor

Çeviri: Sancak Gülgen Gözden geçirme: Aylin Femener

Mockingbirds are badass.

Alaycı kuşları çok sinirdir.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

They are.

Öylelerdir.

Mockingbirds -- that's Mimus polyglottos --

Alaycı kuşlar - şu Mimus polyglottus'tur --

are the emcees of the animal kingdom.

hayvan krallığın en yetkilisidir.

They listen and mimic and remix what they like.

Dinlerler ve taklit ederler ve istedikleri gibi karıştırılar.

They rock the mic outside my window every morning.

Dışarıya her sabah penceremden mikrofonu dayarlar

I can hear them sing the sounds of the car alarms

Onların araba alarm seslerini sanki

like they were songs of spring.

baharın şarkısı gibi dinleyebilirim.

I mean, if you can talk it, a mockingbird can squawk it.

Demek istediğim, eğer konuşabilirseniz onu, bir alaycıkuş onu ciyaklayabilir.

So check it, I'm gonna to catch mockingbirds.

Bir bakın, alaycı kuşları yakalayacağım.

I'm going to trap mockingbirds all across the nation

ülke geneline alaycıkuş kapanı kuracağım

and put them gently into mason jars like mockingbird Molotov cocktails.

ve onları nazikçe alaycı Molotov kokteyli gibi ağzı geniş bir kavanozun içine koyacağım.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

Yeah. And as I drive through a neighborhood,

Evet. Mahallenin içine girdikçe,

say, where people got-a-lotta, I'll take a mockingbird I caught

deyin ki, insanların çok ileri gittiğiyi yerde, insanların çok dır dır etmediği

in a neighborhood where folks ain't got nada and just let it go, you know.

bir mahallede yakaladığım alaycı kuşu alıp onu serbest bırakacağım, bilirsiniz.

Up goes the bird, out come the words, "Juanito, Juanito,

Konu kuşa gelince, ağzınızdan kelimeler çıkıveriyor. "Juanito, Juanito,

vente a comer mi hijo!"

viente a comer mi hijo!"

Oh, I'm going to be the Johnny Appleseed of sound.

Ah, Sesin Johnny Appleseed'ı olacağım.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

Cruising random city streets, rocking a drop-top Cadillac

rastgele şehirdeki sokaklarda gezinmek, büyük bir arka koltuğu olan üstü açılan Cadillac ile sallamak,

with a big backseat, packing like 13 brown paper Walmart bags

ağzına kadar alaycı kuşlarla dolu 13 Walmart kağıt poşedi paketlemiş gibi

full of loaded mockingbirds, and I'll get everybody.

herkesi toplayacağım.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

I'll get the nitwit on the network news saying,

Haberlerdeki ahmağın şöyle dediğini duyacağım,

"We'll be back in a moment with more on the crisis."

"Pekala, kriz hakkında daha fazlası için tekrar devam edeceğiz."

I'll get some asshole at a watering hole asking what brand the ice is.

Barın bir tanesinde oturmuş buzun markasının ne olduğunu soran aşağılık herifler bulacağım.

I'll get that lady at the laundromat who always seems to know what being nice is.

hoş olmanın ne olduğunu bilir gibi görünen çamaşırhanede duran bir kadın bulacağım.

I'll get your postman making dinner plans.

Akşam yemeği planınızı yapan postacınızı bulacağım.

I'll get the last time you lied.

En son yalan söylediğiniz zamanı bulacağım.

I'll get, "Baby, just give me the frickin' TV guide."

"Hayatım, bana şu lanet TV rehberini ver" dediğinizi duyacağım.

I'll get a lonely, little sentence with real error in it,

Yalnız kalacağım, içinde gerçek bir hatanın olduğu ufak bir cümle,

"Yeah, I guess I could come inside, but only for a minute."

"Evet, sanırım içeri gelebilirim, fakat yalnızca bir dakikalığına."

(Laughter)

(Gülüşmeler)

I'll get an ESL class in Chinatown learning "It's Raining, It's Pouring."

Çin mahallesinde bir ingilizce derse gireceğim, "Yağmur Yağıyor, Bardaktan boşalırcasına."

I'll put a mockingbird on a late-night train just to get an old man snoring.

Yaşlı bir adamın horladığını görmek için gece treninin içine bir alaycıkuş koyacağım.

I'll get your ex-lover telling someone else, "Good morning."

Eski kız arkadaşınızın bir başkasını "Günaydın." dediğini duyacağım.

I'll get everyone's good mornings.

Herkesin sabahını elde edeceğim.

I don't care how you make 'em.

Nasıl yaptığınız umrumda değil.

Aloha. Konichiwa. Shalom. Ah-Salam Alaikum.

Aloha. Konichiwa. Shalom. Ah-Salam Alaikum.

Everybody means everybody, means everybody here.

Herkes demek herkes demek, burada.

And so maybe I'll build a gilded cage.

Ve bu yüzden altın bir kafes yapacağım.

I'll line the bottom with old notebook pages.

Altı eski defter sayfaları ile dolduracağım.

Inside it, I will place a mockingbird for --

İçinede, kısa bir açıklama için, hippie ebeveynleri için --

short explanation, hippie parents.

bir alaycı kuş koyacağım.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

What does a violin have to do with technology?

Keman teknoloji ile ne yapmak zorundadır?

Where in the world is this world heading?

Dünyanın neresinde bu dünya ilerliyor?

On one end, gold bars --

sonun birinde, külçe altınlar --

on the other, an entire planet.

diğer tarafta, tüm gezegen.

We are 12 billion light years from the edge.

Biz sınırdan12 milyar ışık yılındayız.

That's a guess.

Bu sadece tahmin

Space is length and breadth continued indefinitely,

Uzay uzunluk ve derinlikte sonsuzlukla ilerliyor,

but you cannot buy a ticket to travel commercially to space in America

fakat Amerika'da bir bilet alıp uzayda geziye çıkamazsınız

because countries are beginning to eat like us, live like us and die like us.

çünkü ülkeler bizim gibi yemeğe başlıyor, bizim gibi yaşıyor, ve bizim gibi ölüyor.

You might wanna avert your gaze, because that

Gözünüzü kaçırabilirsiniz, çünkü

is a newt about to regenerate its limb,

bu uzvunu yeniden üretmek üzere olan bir kertenkele,

and shaking hands spreads more germs than kissing.

ve ellerini sallayıp öpüşmekten daha fazla mikrop yayıyor.

There's about 10 million phage per job.

Her iş başına 10 milyon kadar bakteri var.

It's a very strange world inside a nanotube.

Mikroskobik tüpün içinde çok garip bir dünya.

Women can talk; black men ski; white men build strong buildings;

Kadınlar konuşabilir, siyahlar kayak yapabilir, beyazlar güçlü binalar yapabilir,

we build strong suns.

güçlü güneşler oluşturabiliriz.

The surface of the Earth is absolutely riddled with holes,

Yeryüzünün yüzeyin kesinlikle delik deşik edilmiş,

and here we are, right in the middle.

ve buradayız, tam ortada.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

It is the voice of life that calls us to come and learn.

Bize gelmemiz ve öğrenmemizi söyleyen yaşamın sesi o.

When all the little mockingbirds fly away,

Bütün alaycı kuşlar uçup gittiğinde,

they're going to sound like the last four days.

son dört gün gibi ses çıkaracaklar.

I will get uptown gurus, downtown teachers,

Şehir dışı gurularını bulacağım, şehir merkezi hocalarını,

broke-ass artists and dealers, and Filipino preachers, leaf blowers,

kıçı kırık artistleri, satıcıları, Filipinli rahipleri, içicileri,

bartenders, boob-job doctors, hooligans, garbage men,

barmenleri, silikoncu doktorları, holiganları, çöp adamlarını,

your local Congressmen in the spotlight, guys in the overhead helicopters.

ilçenizde kamuoyunun odağı olan kongre üyesini, yukarıda helikopterlerde geçen adamları bulacağım.

Everybody gets heard.

Herkes duyacak.

Everybody gets this one, honest mockingbird as a witness.

Herkes bundan bulacak, tanık olarak en dürüst alaycı kuşu.

And I'm on this.

Üstündeyim.

I'm on this 'til the whole thing spreads,

konuşma odaları ve taklitçiler ile ve yatağa çocuklarını götürüp

with chat rooms and copycats and moms maybe tucking kids into bed

"Hişt, küçük bebek, bir şey söyleme, alaycı kuşu olan adamı bekle"

singing, "Hush, little baby, don't say a word.

diye şarkı söyleyen annelere kadar

Wait for the man with the mockingbird."

yayılana kadar bu işin peşinde olacağım.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

Yeah. And then come the news crews, and

Evet, sonra gelelim haber ekiplerine, ve

the man-in-the-street interviews, and the letters to the editor.

sokağın ortasındaki muhabirler, editörlere olan mektuplar.

Everybody asking, just who is responsible for this citywide,

Herkes bu şehirden, ülke genelinde ses çıkaran alaycı kuşlardan,

nationwide mockingbird cacophony, and somebody finally is going to tip

kimin sorumlu olduğunu soruyor ve biri sonunda bölgedeki şehir merkezine

the City Council of Monterey, California off to me,

dokunup, "California benden çıktı" diyecek, ve bana şehrin anahtarını

and they'll offer me a key to the city.

sunacaklar.

A gold-plated, oversized key to the city

Altın kaplanmış, büyütülmüş şehrin anahtarı

and that is all I need, 'cause if I get that, I can unlock the air.

ve bütün ihtiyacım olan bu, çünkü eğer elde edebilirsem, havayı serbest bırakabilirim.

I'll listen for what's missing, and I'll put it there.

Ne kaçırdığımı dinleyeceğim, ve onu oraya koyacağım.

Thank you, TED.

Teşekkür ederim, TED.

(Applause)

(Alkış)

Chris Anderson: Wow.

Chris Anderson: Vay be.

(Applause)

(Alkış)

Wow.

Vay be.

(Applause)

(Alkış)