How to shift your mindset and choose your future | Tom Rivett-Carnac

137,337 views ・ 2020-05-13

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

00:00
Transcriber: Joseph Geni Reviewer: Camille Martínez
0
0
7000
Çeviri: berat güven Gözden geçirme: Can Boysan
00:13
I never thought that I would be giving my TED Talk somewhere like this.
1
13060
4053
TED Konuşmamı böyle bir yerde yapacağım hiç aklıma gelmezdi.
00:17
But, like half of humanity,
2
17989
1817
Ancak bütün insanlığın yarısı gibi
00:19
I've spent the last four weeks under lockdown
3
19830
2950
geçtiğimiz dört haftayı COVID-19 un yarattığı
00:22
due to the global pandemic created by COVID-19.
4
22804
3590
küresel pandemi nedeniyle evde geçirdim.
00:27
I am extremely fortunate that during this time
5
27113
2609
Bu süre boyunca son derece şanslıyım,
00:29
I've been able to come here to these woods near my home in southern England.
6
29746
4289
Güney İngiltere'de, evimin yakınındaki bu ormana gidebiliyorum.
00:34
These woods have always inspired me,
7
34512
2351
Bu orman bana hep ilham vermiştir
00:36
and as humanity now tries to think about how we can find the inspiration
8
36887
4887
ve insanlık olarak, eyleme geçmezsek yolumuza çıkacak olan
00:41
to retake control of our actions
9
41798
2326
korkunç şeyleri önlemek için,
00:44
so that terrible things don't come down the road
10
44148
2634
eylemlerimizin kontrolünü yeniden ele almak için
00:46
without us taking action to avert them,
11
46806
2634
nereden ilham alacağımızı düşünüp bulmaya çalışırken
00:49
I thought this is a good place for us to talk.
12
49464
2883
burada konuşmamızın iyi olacağını düşündüm.
00:52
And I'd like to begin that story six years ago,
13
52914
3371
Altı yıl önceki bir öyküyle başlamak istiyorum,
00:56
when I had first joined the United Nations.
14
56309
2969
Birleşmiş Milletler'e ilk kez katılmıştım.
00:59
Now, I firmly believe that the UN is of unparalleled importance
15
59987
4294
BM'nin şu anda dünyada uyum ve iş birliğini geliştirmede
01:04
in the world right now
16
64305
1551
benzersiz bir önemi olduğuna
01:05
to promote collaboration and cooperation.
17
65880
2577
gerçekten inanıyorum.
01:09
But what they don't tell you when you join
18
69278
2047
Ama BM'ye katıldığınızda size söylemedikleri şey
01:11
is that this essential work is delivered
19
71349
2524
yapılan temel işin
01:13
mainly in the form of extremely boring meetings --
20
73897
3441
genellikle son derece sıkıcı toplantılar biçiminde olduğudur,
01:17
extremely long, boring meetings.
21
77362
2924
son derece uzun, sıkıcı toplantılar.
01:20
Now, you may feel that you have attended some long, boring meetings in your life,
22
80310
4156
Hayatınızda bazı uzun, sıkıcı toplantılara katıldığınızı düşünebilirsiniz
01:24
and I'm sure you have.
23
84490
1238
ve eminim öyledir.
01:25
But these UN meetings are next-level,
24
85752
2092
Ancak bu BM toplantıları bir üst seviyede
01:27
and everyone who works there approaches them with a level of calm
25
87868
3439
ve orada çalışan herkes olaya normalde sadece Zen üstatlarının
01:31
normally only achieved by Zen masters.
26
91331
2435
başarabileceği seviyede bir sakinlikle yaklaşıyor.
01:34
But myself, I wasn't ready for that.
27
94349
1754
Ama ben buna hazır değildim.
01:36
I joined expecting drama and tension and breakthrough.
28
96127
3709
Dramatik şeyleri, gerginliği ve önemli ilerlemeleri umarak katılmıştım.
01:40
What I wasn't ready for
29
100232
1579
Hazır olmadığım şey ise
01:41
was a process that seemed to move at the speed of a glacier,
30
101835
3547
bir buzul hızıyla ilerliyor gibi görünen süreçti,
01:45
at the speed that a glacier used to move at.
31
105406
2747
harekete geçmesi bir buzulun hızıyla oluyordu.
01:49
Now, in the middle of one of these long meetings,
32
109074
2347
Bu uzun toplantılardan birinin ortasında
01:51
I was handed a note.
33
111445
1358
bana bir not verildi.
01:52
And it was handed to me by my friend and colleague and coauthor,
34
112827
3442
Notu bana veren kişi arkadaşım, meslektaşım ve yazı ortağım
01:56
Christiana Figueres.
35
116293
1550
Christiana Figueres idi.
01:58
Christiana was the Executive Secretary
36
118400
2603
Christiana, BM, İklim Değişikliği Çerçeve Anlaşması yönetici sekreteriydi.
02:01
of the UN Framework Convention on Climate Change,
37
121027
3158
02:04
and as such, had overall responsibility
38
124209
2549
ve bu nedenle BM'nin
02:06
for the UN reaching what would become the Paris Agreement.
39
126782
3618
sonradan Paris Anlaşması olacak noktaya ulaşmasında baş sorumluydu.
02:10
I was running political strategy for her.
40
130424
2520
Onun için politik stratejiler yürütüyordum.
02:13
So when she handed me this note,
41
133714
1544
O notu bana uzattığında,
02:15
I assumed that it would contain detailed political instructions
42
135282
3822
sıkışıp kalmış gibi göründüğümüz bu kâbus gibi bataklıktan
02:19
about how we were going to get out of this nightmare quagmire
43
139128
2881
nasıl çıkacağımıza dair ayrıntılı politik talimatlar
02:22
that we seemed to be trapped in.
44
142033
1743
içerdiğini sanmıştım.
02:23
I took the note and looked at it.
45
143800
1869
Notu alıp baktım.
02:25
It said, "Painful.
46
145693
1841
Şöyle yazıyordu:
02:27
But let's approach with love!"
47
147558
1562
"Acı verici ama sevgiyle yaklaşalım!"
02:29
Now, I love this note for lots of reasons.
48
149511
2529
O notu pek çok nedenle seviyorum.
02:32
I love the way the little tendrils are coming out from the word "painful."
49
152064
3480
"Acı verici" kelimesinden çıkan ince uzantıları seviyorum.
02:35
It was a really good visual depiction of how I felt at that moment.
50
155568
3472
O andaki duygumun gerçekten iyi bir görsel betimlemesiydi.
02:39
But I particularly love it because as I looked at it,
51
159525
2522
Ama onu özellikle sevmemin nedeni,
02:42
I realized that it was a political instruction,
52
162071
3394
nota baktığımda bunun bir politik talimat olduğunu fark etmekti,
02:45
and that if we were going to be successful,
53
165489
2124
yani, eğer başarılı olacaksak
02:47
this was how we were going to do it.
54
167637
1820
bunu nasıl yapacağımızı söylüyordu.
02:50
So let me explain that.
55
170112
1451
Peki, bunu açıklayayım.
02:52
What I'd been feeling in those meetings was actually about control.
56
172714
3946
O toplantılarda hissettiğim şey aslında kontrolle ilgiliydi.
02:57
I had moved my life from Brooklyn in New York to Bonn in Germany
57
177295
4269
New York, Brooklyn'den Almanya'nın Bonn şehrine taşınmıştım
03:01
with the extremely reluctant support of my wife.
58
181588
2919
ve karım bunu hiç gönlü olmadan desteklemişti.
03:04
My children were now in a school where they couldn't speak the language,
59
184531
3403
Çocuklarım gittikleri okuldaki dili bilmiyordu
03:07
and I thought the deal for all this disruption to my world
60
187958
2762
ve aklımdaki, yaşamımdaki bütün bu aksaklıklarla baş etme yöntemi,
03:10
was that I would have some degree of control over what was going to happen.
61
190744
3611
olacak şeyler üzerinde bir derecede kontrole sahip olmaktı.
03:14
I felt for years that the climate crisis is the defining challenge
62
194379
3773
Bizim kuşağın belirleyici zorluğunun yıllardır iklim krizi
olduğunu düşünüyordum
03:18
of our generation,
63
198176
1235
03:19
and here I was, ready to play my part and do something for humanity.
64
199435
4367
ve işte oradaydım, insanlık için üzerime düşeni yapmaya hazırdım.
03:23
But I put my hands on the levers of control that I'd been given
65
203826
2970
Ama bana verilmiş olan kontrol kollarını
03:26
and pulled them,
66
206820
1151
tutup çektiğimde hiçbir şey olmuyordu.
03:27
and nothing happened.
67
207995
1152
03:29
I realized the things I could control were menial day-to-day things.
68
209171
4075
Kontrol edebileceğim şeylerin önemsiz gündelik şeyler olduğunu anladım.
03:33
"Do I ride my bike to work?" and "Where do I have lunch?",
69
213270
2958
"İşe bisikletle mi gitsem? Öğle yemeğini nerede yesem?" gibi.
03:36
whereas the things that were going to determine
70
216252
2258
Halbuki, başarsak da başaramasak da,
03:38
whether we were going to be successful
71
218534
1869
karara bağlayacağımız şeyler şuna benzer konulardı:
03:40
were issues like, "Will Russia wreck the negotiations?"
72
220427
3065
"Rusya müzakereleri bozacak mı?
03:43
"Will China take responsibility for their emissions?"
73
223516
2495
Çin kendi emisyonu konusunda sorumluluk alacak mı?
03:46
"Will the US help poorer countries deal with their burden of climate change?"
74
226035
4539
ABD yoksul ülkelere iklim değişikliğinin getirdiği yükler için yardım edecek mi?"
03:50
The differential felt so huge,
75
230598
1742
Aradaki fark çok büyük geliyordu.
03:52
I could see no way I could bridge the two.
76
232364
2314
Bu ikisini bağdaştırmanın bir yolunu göremiyordum.
03:54
It felt futile.
77
234702
1316
Beyhude bir çabaydı.
03:56
I began to feel that I'd made a mistake.
78
236042
2236
Hata yaptığımı düşünmeye başlamıştım.
03:58
I began to get depressed.
79
238302
1447
Depresyona girmeye başladım.
04:00
But even in that moment,
80
240805
1634
Fakat o anda bile,
04:02
I realized that what I was feeling had a lot of similarities
81
242463
3445
yıllar önce iklim değişikliğini ilk öğrendiğim zamandaki hissettiklerimle
04:05
to what I'd felt when I first found out about the climate crisis years before.
82
245932
4115
o anda hissettiklerim arasında pek çok benzerlik olduğunu fark ettim.
04:10
I'd spent many of my most formative years as a Buddhist monk
83
250481
4388
Gençliğimin, 20'li yaşlarımın çoğunu
bir Budist rahibi olarak geçirmiş
04:14
in my early 20s,
84
254893
1649
04:16
but I left the monastic life, because even then, 20 years ago,
85
256566
3967
ve sonra manastır hayatını bırakmıştım
çünkü o zaman, 20 yıl önce bile,
04:20
I felt that the climate crisis was already a quickly unfolding emergency
86
260557
4955
iklim krizinin çabuk ilerleyen bir acil durum olduğunu hissetmiş
04:25
and I wanted to do my part.
87
265536
1695
ve üzerime düşeni yapmak istemiştim.
04:27
But once I'd left and I rejoined the world,
88
267774
2012
Manastırı bırakıp dünyaya yeniden karışınca
04:29
I looked at what I could control.
89
269810
1729
neyi konrol edebileceğime baktım.
04:31
It was the few tons of my own emissions and that of my immediate family,
90
271563
3992
Bunlar, benim ve mevcut ailemin birkaç tonluk emisyonu,
04:35
which political party I voted for every few years,
91
275579
2726
birkaç yılda bir hangi siyasi partiye oy vereceğim
04:38
whether I went on a march or two.
92
278329
1839
ve bir iki yürüyüşe katılıp katılmayacağımdı.
04:40
And then I looked at the issues that would determine the outcome,
93
280192
3073
Sonra sonucu belirleyecek konulara baktım,
04:43
and they were big geopolitical negotiations,
94
283289
2059
bunlar büyük jeopolitik müzakerelerdi,
04:45
massive infrastructure spending plans,
95
285372
2191
devasa altyapı yatırım planlarıydı,
04:47
what everybody else did.
96
287587
1528
herkesin yaptığı şeylerdi.
04:49
The differential again felt so huge
97
289139
2240
Fark yine o kadar büyüktü ki
04:51
that I couldn't see any way that I could bridge it.
98
291403
2407
bunları bağdaştırmanın bir yolunu göremiyordum.
04:53
I kept trying to take action,
99
293834
1627
Eyleme geçmeye çalıştım
04:55
but it didn't really stick.
100
295485
1573
ama işe yaramadı.
04:57
It felt futile.
101
297082
1317
Boşuna geliyordu.
04:59
Now, we know that this can be a common experience for many people,
102
299206
3454
Biliyoruz ki bu pek çok insanın yaşadığı ortak bir deneyim
05:02
and maybe you have had this experience.
103
302684
2520
ve belki siz de bunu yaşadınız.
05:05
When faced with an enormous challenge
104
305228
2042
Üzerinde etkimiz veya kontrolümüz olmadığını düşündüğümüz
05:07
that we don't feel we have any agency or control over,
105
307294
3286
çok büyük bir zorlukla karşılaştığımızda
05:10
our mind can do a little trick to protect us.
106
310604
2180
aklımız bizi korumak için küçük bir numara yapabilir.
05:12
We don't like to feel like we're out of control
107
312808
2241
Büyük zorlukları kontrol edemediğimizi
05:15
facing big forces,
108
315073
1663
düşünmekten hoşlanmayız
05:16
so our mind will tell us, "Maybe it's not that important.
109
316760
2735
ve bu yüzden zihnimiz bize, "Bu belki de o kadar önemli değil.
05:19
Maybe it's not happening in the way that people say, anyway."
110
319519
2879
Belki de olay insanların gördüğü gibi değil" der.
05:22
Or, it plays down our own role.
111
322422
1948
Veya bizim rolümüzü küçümser.
05:24
"There's nothing that you individually can do, so why try?"
112
324394
2843
"Bireysel olarak yapabileceğim bir şey yok, neden uğraşayım ki?"
05:28
But there's something odd going on here.
113
328539
2727
Ancak burada tuhaf bir şey olmaktadır.
05:32
Is it really true that humans will only take sustained and dedicated action
114
332480
5931
İnsanların sadece üzerinde yüksek bir kontrol gücü olduğunu
05:38
on an issue of paramount importance
115
338435
2989
hissettikleri çok önemli bir sorunda
05:41
when they feel they have a high degree of control?
116
341448
2728
sürekli ve kararlı bir eylem yapması gerçekten doğru mu?
05:45
Look at these pictures.
117
345192
1364
Şu resimlere bakın.
05:47
These people are caregivers and nurses
118
347303
3465
Bu insanlar, koronavirüs COVID-19
05:50
who have been helping humanity face the coronavirus COVID-19
119
350792
4474
son birkaç aydır bir pandemi halinde dünyaya yayılırken
05:55
as it has swept around the world as a pandemic in the last few months.
120
355290
3555
insanlığa yardım eden bakıcılar ve hemşireler.
05:59
Are these people able to prevent the spread of the disease?
121
359650
3920
Bu insanlar hastalığın yayılmasını engelleyebiliyor mu?
06:04
No.
122
364145
1150
Hayır engelleyemiyorlar.
06:05
Are they able to prevent their patients from dying?
123
365833
3565
Hastaların ölmesini engelleyebiliyorlar mu?
06:09
Some, they will have been able to prevent,
124
369944
2722
Bazılarını engelleyebilecekler
06:12
but others, it will have been beyond their control.
125
372690
2864
ama diğerleri onların kontrolü dışında kalacak.
06:16
Does that make their contribution futile and meaningless?
126
376252
3645
Bu onların katkısını boş ve anlamsız mı kılıyor?
06:20
Actually, it's offensive even to suggest that.
127
380556
3324
Aslında bunu ima etmek bile incitici.
06:23
What they are doing is caring for their fellow human beings
128
383904
2803
Yaptıkları şey çok zor durumda olan
06:26
at their moment of greatest vulnerability.
129
386731
2727
diğer insanlara bakmak.
06:29
And that work has huge meaning,
130
389482
2514
Bu emeğin anlamı çok büyük,
06:32
to the point where I only have to show you those pictures
131
392020
2859
bu resmi yalnızca şunun için size göstermek zorundayım:
06:34
for it to become evident
132
394903
1156
Bu insanların sergilediği cesaret ve insanlığın,
06:36
that the courage and humanity those people are demonstrating
133
396083
3647
06:39
makes their work some of the most meaningful things
134
399754
3108
yaptıkları işin bir insan olarak yapılabilecek
06:42
that can be done as human beings,
135
402886
2123
en anlamlı işlerden biri olduğunu
06:45
even though they can't control the outcome.
136
405033
3001
açıkça göstermek için.
06:49
Now, that's interesting,
137
409155
1273
Bu ilginç
06:50
because it shows us that humans are capable
138
410452
2278
çünkü bu bize insanların sonucu değiştiremeseler bile
06:52
of taking dedicated and sustained action,
139
412754
2187
kararlı ve sürekli bir eylem yapmaya
06:54
even when they can't control the outcome.
140
414965
1983
yetkin olduğunu gösteriyor.
06:57
But it leaves us with another challenge.
141
417597
2005
Bu bizi başka bir zorlukla baş başa bırakıyor,
07:00
With the climate crisis,
142
420491
1768
iklim kriziyle.
07:02
the action that we take is separated from the impact of it,
143
422283
4236
Yaptığımız şeyler onun etkisinden ayrı kalıyor,
07:06
whereas what is happening with these images
144
426543
2444
oysa bu resimlerde olan şey,
07:09
is these nurses are being sustained not by the lofty goal of changing the world
145
429011
5317
bu hemşirelerin kararlılığı dünyayı kurtarmak gibi yüce bir amaçtan değil,
07:14
but by the day-to-day satisfaction of caring for another human being
146
434352
4243
hasta düşmüş insanlara yardım etmenin verdiği
rutin bir memnuniyet duygusundan kaynaklanıyor.
07:18
through their moments of weakness.
147
438619
1794
07:20
With the climate crisis, we have this huge separation.
148
440796
2543
İklim krizinde ise büyük bir uzaklık duygumuz var.
07:23
It used to be that we were separated by time.
149
443363
2601
Eskiden krizle aramızda zaman farkı vardı.
07:25
The impacts of the climate crisis were supposed to be way off in the future.
150
445988
3810
İklim krizinin etkilerinin uzak gelecekte olacağı varsayılıyordu.
07:29
But right now, the future has come to meet us.
151
449822
3000
Ama artık, gelecek bizimle tanışmaya geldi.
07:32
Continents are on fire.
152
452846
1508
Kıtalar yanıyor.
07:34
Cities are going underwater.
153
454378
1381
Şehirler suya gömülüyor.
07:35
Countries are going underwater.
154
455783
1478
Ülkeler suya gömülüyor.
07:37
Hundreds of thousands of people are on the move as a result of climate change.
155
457285
4073
İklim değişikliği yüzünden yüz binlerce kişi yollara düştü.
07:41
But even if those impacts are no longer separated from us by time,
156
461382
3408
Fakat bu etkilerle artık aramızda zaman farkı olmasa bile,
07:44
they're still separated from us in a way that makes it difficult to feel
157
464814
3414
aramızda hâlâ bu doğrudan bağlantıyı hissetmemizi engelleyen
07:48
that direct connection.
158
468252
1152
uzaklıklar var.
07:49
They happen somewhere else to somebody else
159
469428
2176
Bunlar başka bir yerdeki başka birinin başına geliyor veya bize oluyor
07:51
or to us in a different way than we're used to experiencing it.
160
471628
3207
ama eskisinden farklı bir biçimde yaşıyoruz.
07:55
So even though that story of the nurse demonstrates something to us
161
475675
3195
Yani bu hemşirelerin öyküsü insan doğası hakkında
07:58
about human nature,
162
478894
1441
bize bir şeyleri ispat etse de,
08:00
we're going to have find a different way
163
480359
2190
iklim krizi ile kararlı bir biçimde mücadele etmede
08:02
of dealing with the climate crisis in a sustained manner.
164
482573
2747
farklı bir yöntem benimseyeceğiz.
08:06
There is a way that we can do this,
165
486309
2589
Bunu yapmamızın bir yolu var,
08:08
a powerful combination of a deep and supporting attitude
166
488922
4048
derin ve destekleyici bir tutum,
08:12
that when combined with consistent action
167
492994
2514
tutarlı ve kalıcı eylemlerle birleştiğinde,
08:15
can enable whole societies to take dedicated action in a sustained way
168
495532
4436
toplumun ortak bir amaca doğru
kalıcı ve kararlı eylemler yapmasını mümkün kılabilir.
08:19
towards a shared goal.
169
499992
1499
08:21
It's been used to great effect throughout history.
170
501515
2932
Bu yöntem tarih boyunca çok etkili biçimde kullanılmıştır.
08:24
So let me give you a historical story to explain it.
171
504471
3138
Açıklamak için tarihi bir olayı anlatayım.
08:28
Right now, I am standing in the woods near my home in southern England.
172
508669
4039
Şu anda bulunduğum yer,
Güney İngiltere'de evimin yakınındaki orman.
08:33
And these particular woods are not far from London.
173
513256
2854
Bu orman Londra'ya uzak değil.
08:36
Eighty years ago, that city was under attack.
174
516134
2720
Seksen yıl önce, 1930'ların sonunda
08:39
In the late 1930s,
175
519470
1803
bu şehir saldırı altındaydı,
08:41
the people of Britain would do anything to avoid facing the reality
176
521297
4115
Britanya halkı, Hitler'in Avrupa'yı fethetmeden asla durmayacağı
08:45
that Hitler would stop at nothing to conquer Europe.
177
525436
2670
gerçeğiyle yüzleşmekten kaçmak için her şeyi yapıyordu.
08:48
Fresh with memories from the First World War,
178
528517
2422
Birinci Dünya Savaşı'nın hatıraları tazeydi,
08:50
they were terrified of Nazi aggression
179
530963
2818
Nazilerin saldırganlığından dehşete kapılmışlardı
08:53
and would do anything to avoid facing that reality.
180
533805
2987
ama gerçekle yüzleşmekten kaçmak için de her şeyi yapıyorlardı.
08:56
In the end, the reality broke through.
181
536816
2489
Ama sonunda gerçek galip geldi.
08:59
Churchill is remembered for many things, and not all of them positive,
182
539706
3892
Churchill pek çok şeyle hatırlanır ve bunların hepsi olumlu değildir
09:03
but what he did in those early days of the war
183
543622
2671
ama savaşın ilk günlerinde yaptığı şeyler.
09:06
was he changed the story the people of Britain told themselves
184
546317
3685
Brtitanya halkının kendine anlattığı öyküyü,
09:10
about what they were doing and what was to come.
185
550026
2904
yaptıkları şeyleri ve olacakları değiştirdi.
09:12
Where previously there had been trepidation and nervousness and fear,
186
552954
3728
Endişe, gerginlik ve korku gitmiş
09:16
there came a calm resolve,
187
556706
2346
yerine sakin bir kararlılık gelmişti,
09:19
an island alone,
188
559076
1550
tek başına bir adaydı,
09:20
a greatest hour,
189
560650
1723
en kritik anlarındaydı,
09:22
a greatest generation,
190
562397
2555
en büyük kuşaktı
09:24
a country that would fight them on the beaches and in the hills
191
564976
2996
ve ülke olarak Nazilerle, sahillerinde, tepelerinde,
09:27
and in the streets,
192
567996
1153
sokaklarında savaşacaktı,
09:29
a country that would never surrender.
193
569173
2429
bu ülke asla teslim olmayacaktı.
09:32
That change from fear and trepidation
194
572127
2906
Bu korkuyu ve endişeyi bırakıp
09:35
to facing the reality, whatever it was and however dark it was,
195
575057
3422
ne kadar karanlık da olsa çıplak gerçekle yüzleşmenin
09:38
had nothing to do with the likelihood of winning the war.
196
578503
3291
savaşı kazanma ihtimali ile hiçbir ilgisi yoktu.
09:41
There was no news from the front that battles were going better
197
581818
2988
Cepheden gelen haberler savaşın iyiye gittiğini söylemiyordu,
09:44
or even at that point that a powerful new ally had joined the fight
198
584830
3180
hatta yeni ve güçlü bir müttefikin savaşa girmesi bile,
09:48
and changed the odds in their favor.
199
588034
1768
kazanmaları ihtimalini artırmamıştı.
09:49
It was simply a choice.
200
589826
1529
Bu sadece bir seçimdi.
09:51
A deep, determined, stubborn form of optimism emerged,
201
591379
3830
Derin, kararlı ve inatçı bir iyimserlik yükseldi,
09:55
not avoiding or denying the darkness that was pressing in
202
595233
3262
bu, yaklaşan karanlıktan kaçış veya onu inkâr etmek değil
09:58
but refusing to be cowed by it.
203
598519
2171
fakat yılgın olmayı reddetmekti.
10:01
That stubborn optimism is powerful.
204
601173
2690
İnatçı iyimserlik güçlüdür.
10:03
It is not dependent on assuming that the outcome is going to be good
205
603887
3336
Sonucun iyi olacağı varsayımına bel bağlamaz
10:07
or having a form of wishful thinking about the future.
206
607247
2745
ya da gelecekle ilgili boş hayallere sevk etmez.
10:10
However, what it does is it animates action
207
610016
3232
Ancak eyleme canlılık verir
10:13
and infuses it with meaning.
208
613272
2026
ve eyleme anlam kazandırır.
10:15
We know that from that time,
209
615322
1749
O zamanlardan şunu biliyoruz,
10:17
despite the risk and despite the challenge,
210
617095
2182
risklerine ve zorluklarına rağmen,
10:19
it was a meaningful time full of purpose,
211
619301
2419
amaca tamamen sadık, anlamlı zamanlardı
10:21
and multiple accounts have confirmed
212
621744
1930
ve çok sayıda kayıt şunu doğruluyor ki
10:23
that actions that ranged from pilots in the Battle of Britain
213
623698
2961
Britanya Savaşı'na katılan pilotların yaptıklarından
10:26
to the simple act of pulling potatoes from the soil
214
626683
2592
topraktan patates hasat etmeye kadar
10:29
became infused with meaning.
215
629299
2054
yapılan her iş anlam kazanmıştı.
10:31
They were animated towards a shared purpose and a shared outcome.
216
631377
3518
Ortak bir amaç ve ortak bir sonuca yönelip canlanmışlardı.
10:35
We have seen that throughout history.
217
635280
2482
Bunu bütün tarih boyunca görürüz.
10:37
This coupling of a deep and determined stubborn optimism with action,
218
637786
4232
Derin, kararlı ve inatçı iyimserliğin eylemle birleşmesi,
10:42
when the optimism leads to a determined action,
219
642042
2477
iyimserliğin kararlı eylemleri getirmesi,
10:44
then they can become self-sustaining:
220
644543
2011
onların ayakta kalmalarını sağladı,
10:46
without the stubborn optimism, the action doesn't sustain itself;
221
646578
3488
inatçı iyimserlik olmadan eylemde süreklilik sağlanamaz;
10:50
without the action, the stubborn optimism is just an attitude.
222
650090
3318
eylemi olmayan inatçı iyimserlikse sadece bir duruştur.
10:53
The two together can transform an entire issue and change the world.
223
653432
4804
Bu ikisi bir araya geldiğinde bütün hikâyeyi ve dünyayı değiştirebilir.
10:58
We saw this at multiple other times.
224
658260
1751
Bunu birçok başka zamanlarda gördük.
11:00
We saw it when Rosa Parks refused to get up from the bus.
225
660035
3072
Rosa Parks otobüsteki yerini vermeyi reddettiğinde gördük.
11:03
We saw it in Gandhi's long salt marches to the beach.
226
663131
2899
Gandhi'nin uzun tuz yürüyüşünü gördük.
11:06
We saw it when the suffragettes said that "Courage calls to courage everywhere."
227
666054
4543
Kadınlara oy hakkı isteyenlerin şu sözünde:
"Cesaret her yerde cesur olmaktır"
11:10
And we saw it when Kennedy said that within 10 years,
228
670621
2884
ve Kennedy, 10 yıl içinde aya insan göndereceğiz
11:13
he would put a man on the moon.
229
673529
1508
dediğinde gördük.
11:15
That electrified a generation and focused them on a shared goal
230
675061
3339
Bu bir kuşağın, nasıl başaracaklarını bilmeseler bile,
11:18
against a dark and frightening adversary,
231
678424
2574
karanlık ve korkutucu bir hasıma karşı
11:21
even though they didn't know how they would achieve it.
232
681022
2604
ortak bir amaca doğru harekete geçmesini sağladı.
11:23
In each of these cases,
233
683650
1727
Bu olayların hepsinde,
11:25
a realistic and gritty but determined, stubborn optimism
234
685401
4361
gerçekçi ve cesur fakat ayrıca kararlı ve inatçı iyimserlik
11:29
was not the result of success.
235
689786
1837
başarının sonucu değil,
11:31
It was the cause of it.
236
691647
1733
başarının nedeniydi.
11:33
That is also how the transformation happened
237
693404
2776
Paris Anlaşması'na giden yolda
11:36
on the road to the Paris Agreement.
238
696204
1950
yaşanan dönüşüm de buydu.
11:38
Those challenging, difficult, pessimistic meetings transformed
239
698178
4900
Bu zorlayıcı, çetin ve kötümser toplantılar dönüşmeye
11:43
as more and more people decided that this was our moment to dig in
240
703102
3883
ve gittikçe daha fazla sayıda insan, bu bizim kararlı olma anımız,
11:47
and determine that we would not drop the ball on our watch,
241
707009
2808
seyirci olup sorumluluktan kaçmayacağız kararı vermeye başladıkça
11:49
and we would deliver the outcome that we knew was possible.
242
709841
2866
sonuca ulaşma ihtimalimizin mümkün olduğunu anladık.
11:52
More and more people transformed themselves to that perspective
243
712731
3094
Gittikçe daha fazla sayıda insan bu bakış açısına döndü
11:55
and began to work,
244
715849
1253
ve çalışmaya başladı
11:57
and in the end, that worked its way up into a wave of momentum
245
717126
3602
ve sonunda bu bir momentum dalgasına ulaşıp
12:00
that crashed over us
246
720752
1603
üzerimize çarpınca
12:02
and delivered many of those challenging issues
247
722379
2214
bu çetin meseleleri daha önce hayal edebileceklerimizden
12:04
with a better outcome than we could possibly have imagined.
248
724617
2763
daha iyi bir sonuca bağladı.
12:07
And even now, years later and with a climate denier in the White House,
249
727404
4229
Yıllar sonra, şimdi bile, Beyaz Saray'da bir iklim inkarcısı olsa bile,
12:11
much that was put in motion in those days is still unfolding,
250
731657
3731
o günlerde başlatılanların çoğu hâlâ ilerlemeye devam ediyor
12:15
and we have everything to play for in the coming months and years
251
735412
3104
ve iklim kriziyle baş etmede önümüzdeki aylar ve yıllarda
12:18
on dealing with the climate crisis.
252
738540
1880
elimizde oynayacak her kozumuz var.
12:21
So right now, we are coming through one of the most challenging periods
253
741135
4675
Şu anda çoğumuzun hayatında gördüğü
12:25
in the lives of most of us.
254
745834
1869
en zorlu dönemden geçiyoruz.
12:27
The global pandemic has been frightening,
255
747727
2662
Kişisel bir trajediye sebep olsa da olmasa da
12:30
whether personal tragedy has been involved or not.
256
750413
3098
küresel pandemi korku salıyor.
12:33
But it has also shaken our belief that we are powerless
257
753916
3708
Fakat aynı zamanda, büyük değişimler karşısında
12:37
in the face of great change.
258
757648
1770
güçsüz olduğumuz inancını da sarsıyor.
12:39
In the space of a few weeks,
259
759949
1913
Birkaç haftalık boşlukta,
12:41
we mobilized to the point where half of humanity took drastic action
260
761886
4727
en savunmasız olanları korumak için
insanlığın yarısını sert önlemler alma noktasına kadar harekete geçirdik.
12:46
to protect the most vulnerable.
261
766637
1698
12:48
If we're capable of that,
262
768797
1785
Eğer bunu yapabiliyorsak
12:50
maybe we have not yet tested the limits of what humanity can do
263
770606
4163
insanoğlunun ortak bir güçlük karşısında yapabileceği şeylerin sınırını
12:54
when it rises to meet a shared challenge.
264
774793
2519
henüz test etmemiş olabiliriz.
12:57
We now need to move beyond this narrative of powerlessness,
265
777738
4331
Bu acizlik, güçsüzlük söylemini geride bırakmamız gerekiyor
13:02
because make no mistake --
266
782093
1767
çünkü şu yanlışa düşmeyelim:
13:03
the climate crisis will be orders of magnitude worse than the pandemic
267
783884
4581
Bize doğru gelmekte olan bu trajediyi engellemek için
13:08
if we do not take the action that we can still take
268
788489
3219
hâlâ yapabileceğimiz şeyleri yapmazsak
13:11
to avert the tragedy that we see coming towards us.
269
791732
3192
iklim krizi mecburiyetlerinin çapı pandemiden daha beter olacak.
13:15
We can no longer afford the luxury of feeling powerless.
270
795472
4002
Güçsüz olduğumuz bahanesine sığınma lüksümüz artık yok.
13:19
The truth is that future generations
271
799910
1741
Bizden sonraki kuşaklar,
13:21
will look back at this precise moment with awe
272
801675
2491
bizim şu anımıza, geleceği iyileştirme ve ziyan etme arasında durduğumuz
13:24
as we stand at the crossroads between a regenerative future
273
804190
3413
bu yol ayrımına,
13:27
and one where we have thrown it all away.
274
807627
2281
korku ve saygıyla bakacaklar.
13:29
And the truth is that a lot is going pretty well for us in this transition.
275
809932
4074
Ve gerçek şu ki, bu geçiş döneminde pek çok şey bizim için epey iyi gidiyor.
13:34
Costs for clean energy are coming down.
276
814030
1880
Temiz enerji maliyetleri düşüyor.
13:35
Cities are transforming. Land is being regenerated.
277
815934
2798
Şehirler dönüşüyor, topraklar canlandırılıyor.
13:38
People are on the streets calling for change
278
818756
2163
Sokaklarda insanlar geçen kuşaktan beri görmediğimiz
13:40
with a verve and tenacity
279
820943
1567
bir şevk ve azimle
13:42
we have not seen for a generation.
280
822534
2473
değişim çağrısı yapıyor.
13:45
Genuine success is possible in this transition,
281
825031
3222
Bu geçiş döneminde, dahiyane başarılar da mümkün,
13:48
and genuine failure is possible, too,
282
828277
2329
dahiyane başarısızlıklar da
13:50
which makes this the most exciting time to be alive.
283
830630
3093
ve bu nedenle, yaşadığımız dönem çok heyecan verici.
13:53
We can take a decision right now that we will approach this challenge
284
833747
3882
Bu soruna, cesur, gerçekçi, kararlı ve inatçı bir iyimserlikle
13:57
with a stubborn form of gritty, realistic and determined optimism
285
837653
4417
yaklaşma kararını şu anda alabilir ve bu pandemiden çıktıktan sonra,
14:02
and do everything within our power to ensure that we shape the path
286
842094
3703
yenilenmiş, canlandırılmış geleceğe doğru gidilecek yolu biçimlendirmede
14:05
as we come out of this pandemic towards a regenerative future.
287
845821
3775
gücümüz dahilindeki her şeyi yapabiliriz.
14:09
We can all decide that we will be hopeful beacons for humanity
288
849620
3856
Önümüzde karanlık günler olsa bile,
hepimiz insanlık için birer işaret ateşi olmaya karar verebiliriz
14:13
even if there are dark days ahead,
289
853500
2273
14:15
and we can decide that we will be responsible,
290
855797
2330
ve gelecek 10 yılda emisyonumuzu
14:18
we will reduce our own emissions by at least 50 percent
291
858151
2694
en az yüzde 50 düşürmekten sorumlu olduğumuza
14:20
in the next 10 years,
292
860869
1446
karar verebiliriz
14:22
and we will take action to engage with governments and corporations
293
862339
4270
ve pandemiden çıktıktan sonra, hükûmetler ve şirketlerden
14:26
to ensure they do what is necessary coming out of the pandemic
294
866633
3189
dünyayı yeniden kurmak için yapılması gereken şeyleri
14:29
to rebuild the world that we want them to.
295
869846
2529
yapmalarını isteyebiliriz.
14:32
Right now, all of these things are possible.
296
872839
2940
Şu anda bunların hepsi mümkün.
14:36
So let's go back to that boring meeting room
297
876572
3770
Christiana'nın bana verdiği nota baktığım
şu sıkıcı toplantı odasına geri dönelim.
14:40
where I'm looking at that note from Christiana.
298
880366
2452
14:43
And looking at it took me back
299
883683
2131
O nota baktığımda,
14:45
to some of the most transformative experiences of my life.
300
885838
3546
yaşamımın en dönüştürücü deneyimlerden birini hatırlamıştım.
14:49
One of the many things I learned as a monk
301
889852
2868
Bir keşiş olarak öğrendiğim pek çok şeyden biri de şudur:
14:52
is that a bright mind and a joyful heart is both the path and the goal in life.
302
892744
6266
Açık bir zihin ve sevinçli bir kalp hayatta hem bir yol hem de amaçtır.
14:59
This stubborn optimism is a form of applied love.
303
899843
4053
Bu inatçı iyimserlik, sevginin hayata geçmiş biçimidir.
15:04
It is both the world we want to create
304
904626
2763
Hem yaratmak istediğimiz dünya,
15:07
and the way in which we can create that world.
305
907413
2188
hem de onu yaratma şeklimizdir.
15:09
And it is a choice for all of us.
306
909625
2408
Bu hepimizin yapması gereken bir seçim.
15:12
Choosing to face this moment with stubborn optimism
307
912478
3084
Bu zamanları inatçı bir iyimserlikle karşılamayı seçmek
15:15
can fill our lives with meaning and purpose,
308
915586
3140
yaşamlarımızı anlam ve amaçla doldurabilir
15:18
and in doing so, we can put a hand on the arc of history
309
918750
3858
ve bunu yaparak elimizi tarihin akışına uzatıp
15:22
and bend it towards the future that we choose.
310
922632
2865
onu bizim seçtiğimiz geleceğe doğru döndürebiliriz.
15:26
Yes, living now feels out of control.
311
926268
3733
Evet, şu anda bunu kontrol edemiyor gibi hissediyoruz.
15:30
It feels frightening and scary and new.
312
930025
3030
Bu ürkütücü, dehşet verici ve yeni geliyor.
15:33
But let's not falter at this most crucial of transitions
313
933682
3677
Fakat şu anda bize doğru ilerleyen
15:37
that is coming at us right now.
314
937383
1827
bu çok hayati dönüşümde bocalamayalım.
15:39
Let's face it with stubborn and determined optimism.
315
939784
3322
Bunu inatçı ve kararlı bir iyimserlikle karşılayalım.
15:43
Yes, seeing the changes in the world right now
316
943541
3087
Evet, şu anda dünyada olan değişimleri izlemek
15:46
can be painful.
317
946652
1353
acı veriyor olabilir.
15:48
But let's approach it with love.
318
948627
1682
Ama buna sevgiyle yaklaşalım.
15:50
Thank you.
319
950796
1204
Teşekkür ederim.
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7