James A. White Sr.: The little problem I had renting a house

James White, Sr: Ev kiralerken yaşadığım küçük problemler

Çeviri: şeref bacak Gözden geçirme: Aysel SÜS

An 18-year-old, African-American male joined the United States Air Force

18 yaşındaki bir Afro-Amerikalı erkek Birleşik Devletler Hava Kuvvetlerine

and was assigned to Mountain Home Air Force Base

katıldı, Mountain Home Hava üssüne tayin edildi ve

and was a part of the air police squadron.

hava polis bölüğünün bir parçası oldu.

Upon first arriving there, the first goal that I had

Oraya vardığımda ilk amacım

bir daire bulmaktı,

was for me to identify an apartment,

so I could bring my wife and my new baby, Melanie,

böylece eşimi ve yeni doğmuş bebeğim, Mealnie'yi, Idaho'ya benimle birlikte

out to join me in Idaho.

olmaları için getirebilecektim.

I immediately went to the personnel office,

Hemen personel dairesine gittim

ve personeldeki çocuklarla konuştum.

and talking with the guys in personnel,

they said, "Hey, no problem finding an apartment in Mountain Home, Idaho.

"Hey, İdaho, Mountain Home'da daire bulmak problem değil.

The people down there love us because they know if they have an airman

Buradaki insanlar bizi seviyor çünkü bir havacı gelip

onların dairelerinden birini kiraladığında her zaman

who is coming in to rent one of their apartments,

they'll always get their money."

paralarını alacaklarını biliyorlar." dediler.

And that was a really important thing.

Bu gerçekten çok önemliydi.

He said, "So here is a list of people that you can call,

"İşte arayabileceğin insanların listesi

and then they will then allow you to select the apartment that you want."

istediğin daireyi seçmene izin verecekler." dedi.

So I got the list; I made the call.

Listeyi aldım ve aradım.

The lady answered on the other end and I told her what I wanted.

Telefonun diğer ucundaki bayan açtı ve ona ne istediğimi söyledim.

She said, "Oh, great you called.

"Oh, aramanız çok iyi oldu.

Şu anda boşta dört dairemiz var.

We have four or five apartments available right now."

Bir yatak odalı mı iki yatak odalı mı istersiniz." dedi.

She said, "Do you want a one-bedroom or two-bedroom?"

Then she said, "Let's not talk about that.

Sonrasında "Bunları şimdi konuşmayalım.

Just come on down, select the apartment that you want.

Sadece gelin ve istediğiniz daireyi seçin.

We'll sign the contract

Bir sözleşme imzalayacağız

and you'll have keys in your hand to get your family out here right away."

ve ailenizi hemen buraya getirmek için anahtarlar elinizde olacak." dedi.

So I was excited.

Çok heyecanlanmıştım.

I jumped in my car. I went downtown and knocked on the door.

Arabama atladım şehir merkezine gittim ve kapıyı çaldım.

When I knocked on the door, the woman came to the door,

Kapıyı çaldığımda kadın kapıya geldi

and she looked at me, and she said, "Can I help you?"

bana baktı be "yardımcı olabilir miyim?" dedi.

I said, "Yes, I'm the person who called about the apartments.

"Evet, daireler için arayan kişiyim,

daireyi seçmek için geldim." dedim.

I was just coming down to make my selection."

She said, "You know what? I'm really sorry,

"Biliyor musun, gerçekten üzgünüm,

but my husband rented those apartments and didn't tell me about them."

eşim bütün daireleri kiraya verdi ve bundan bana bahsetmedi." dedi.

I said, "You mean he rented all five of them in one hour?"

"Beşinin hepsini de bir saat içinde mi kiraya verdi?" diye sordum.

She didn't give me a response, and what she said was this:

Bana cevap vermedi ve şunu söyledi:

She said, "Why don't you leave your number,

"Niçin numaranı bırakmıyorsun,

and if we have some openings, I'll give you a call?"

eğer biri boşalırsa sizi ararım?" dedi.

Needless to say, I did not get a call from her.

Söylemeye gerek yok, ondan bir telefon almadım.

Nor did I get any responses from the other people

Daire bulmak için bana verdikleri listede olan

that they gave me on the list where I could get apartments.

diğer insanlardan da arayan olmadı.

So as a result of that, and feeling rejected,

Bunlardan dolayı reddedilmiş hisettim,

I went back to the base, and I talked to the squadron commander.

üsse geri dönüp bölük komutanı ile konuştum.

His name was McDow, Major McDow.

Adı McDow,'du, Binbaşı McDow.

I said, "Major McDow, I need your help."

"Binbaşı McDow, yardımınıza ihtiyacım var." dedim.

I told him what happened, and here's what he said to me:

Olanları ona anlattım ve işte bana söylediği:

He said, "James, I would love to help you.

"James, sana yardım etmeyi isterim.

But you know the problem:

Fakat problemi biliyorsun:

We can't make people rent to folks that they don't want to rent to.

İnsanları kiraya istemedikleri kişilere kiraya vermeye zorlayamayız.

And besides, we have a great relationship with people in the community

Bunun yanında toplumdaki bu insanlarla çok iyi ilişkilerimiz var ve

and we really don't want to damage that."

bunun zarar görmesini istemeyiz." dedi.

He said, "So maybe this is what you should do.

"Belki de yapman gereken şey şu.

Why don't you let your family stay home,

Neden aileni evde bırakmıyorsun,

because you do know that you get a 30-day leave.

çünkü biliyorsun 30 gün yıllık izinin var.

So once a year,

Böylece yılda bir kez,

you can go home to your family, spend 30 days and then come on back."

eve, ailene gidebilir, bu 30 günü onlarla geçirir ve sonra geri dönersin." dedi.

Needless to say, that didn't resonate for me.

Söylemeye gerek yok, bu bende karşılık bulmadı.

So after leaving him, I went back to personnel,

Ondan ayrıldıktan sonra tekrar personele gittim

and talking to the clerk,

ve memur ile görüştüm.

he said, "Jim, I think I have a solution for you.

"Jim, sanırım senin için bir çözüm buldum.

There's an airman who is leaving and he has a trailer.

Karavanı olan bir havacı ayrılıyor.

If you noticed, in Mountain Home,

Eğer farkettiysen, Mountain Home'da

there are trailer parks and trailers all over the place.

her yerde karavan ve karavan parkı var.

You can buy his trailer, and you'd probably get a really good deal

Bu karavanı alabilirsin ve büyük bir ihtimalle iyi fiyat olur

because he wants to get out of town as soon as possible.

çünkü en kısa sürede şehirden ayrılmak istiyor.

And that would take care of your problem,

Bu senin derdinin çaresi olur

and that would provide the solution for you."

ve sana bir çözüm sağlar." dedi.

So I immediately jumped in my car, went downtown, saw the trailer --

Hemen arabama atladım, şehir merkezine gittim ve karavanı gördüm --

it was a small trailer,

küçük bir karavandı

but under the circumstances,

fakat mevcut şartlar altında

I figured that was the best thing that I could do.

yapabileceğim en iyi şeyin bu olduğunu anladım.

So I bought the trailer.

Böylece karavanı aldım.

And then I asked him, "Can I just leave the trailer here,

Sonra "karavanı burada bırakabilir miyim

and that would take care of all my problems,

bütün problemlerimden kurtulurum

I wouldn't have to find another trailer park?"

yeni bir karavan parkı bulmak zorunda kalmam?" diye sordum.

He said, "Before I say yes to that, I need to check with management."

"Evet demeden önce yönetimden teyit etmem gerekir." dedi.

So I get back to the base,

Üsse geri döndüm,

he called me back and management said,

beni aradı ve yönetimin "hayır,

"No, you can't leave the trailer here

karavanı buraya bırakamazsın

because we had promised that slot to some other people."

çünkü bu yeri bir başka kişiye söz verdik." dediğini söyledi.

And that was strange to me

Bana tuhaf geldi

because there were several other slots that were open,

çünkü boş olan bir çok park alanı vardı

but it just so happened that he had promised that slot to someone else.

fakat olana bakın tam bu yeri bir başkasına söz vermişti.

So, what I did --

Peki, ne yaptım--

and he said, "You shouldn't worry, Jim, because there are a lot of trailer parks."

"Endişelenme Jim çünkü pek çok karavan parkı var. " dedi.

So I put out another exhaustive list of going to trailer parks.

Böylece, karavan parklarına gitmek için bir başka yorucu liste yaptım.

I went to one after another, after another.

Birinden diğerine gittim.

And I got the same kind of rejection there

Oralarda da, daire ararken karşılaştığım

that I received when I was looking for the apartment.

reddedilmenin aynısını yaşadım.

And as a result, the kind of comments that they made to me,

Sonuçta, bana yaptıkları açıklamalara ek olarak

in addition to saying that they didn't have any slots open,

boş yerlerini kalmadığını söylediler,

one person said, "Jim, the reason why we can't rent to you,

bir kişi bana "Jim, karavan parkında zaten siyahi bir aile var

we already have a Negro family in the trailer park."

bu yüzden sana kiraya veremiyoruz.

He said, "And it's not me, because I like you people."

Bu benim kararım değil çünkü insanları seviyorum." dedi.

(Laughs)

(Kahkahalar)

And that's what I did, too. I chuckled, too.

Ben de böyle yaptım, ben de güldüm.

He said, "But here's the problem:

"Problem şu:

If I let you in, the other tenants will move out

Eğer seni buraya alırsam diğer kiracılar ayrılacak

and I can't afford to take that kind of a hit."

ve ben böyle bir darbenin altından kalkamam.

He said, "I just can't rent to you."

Sana kiraya veremem." dedi.

Even though that was discouraging, it didn't stop me.

Cesaret kırıcı olmasına karşılık bu beni durdurmadı.

I kept looking,

Aramaya devam ettim,

and I looked at the far end of the town in Mountain Home,

Mountain Home'un uzak köşelerine baktım

ve orada küçük bir karavan parkı buldum.

and there was a small trailer park.

I mean, a really small trailer park.

Gerçekten çok küçük bir parktı.

It didn't have any paved roads in it,

Yolları asfalt değildi,

it didn't have the concrete slabs,

sağlam levhalar ve

it didn't have fencing

diğer karavanların alanlarıyla

to portion off your trailer slot from other trailer slots.

sizinkini ayıran korkuluklar yoktu.

It didn't have a laundry facility.

Çamaşırhanesi yoktu.

But the conclusion I reached at that moment

O anda vardığım sonuç şuydu,

was that I didn't have a lot of other options.

elimde başka bir seçenek yok.

So I called my wife, and I said, "We're going to make this one work."

Eşimi arayıp "Burayı kiralayacağız." dedim

And we moved into it

ve buraya taşındık,

and we became homeowners in Mountain Home, Idaho.

Mountain Home, Idaho'da bir ev sahibi olduk.

And of course, eventually things settled down.

Kuşkusuz sonunda her şey rayına oturdu.

Four years after that, I received papers to move from Mountain Home, Idaho

Dört yıl sonra Mountain Home, Idaho'dan Goose Bay, Labrador'a

to a place called Goose Bay, Labrador.

tayin edildiğime dair bir yazı aldım.

We won't even talk about that. It was another great location. (Laughter)

Bunun hakkında konuşmayacağız. Bir başka harika yer. (Kahkaha)

So my challenge then was to get my family from Mountain Home, Idaho

O zamanki zorlu işim ailemi Mountain Home, Idaho'dan

to Sharon, Pennsylvania.

Sharon, Pennsylvania'ya götürmekti.

That wasn't a problem because we had just purchased a brand-new automobile.

Bu sorun değildi çünkü henüz yepyeni bir otomobil almıştık.

My mother called and said she'll fly out.

Annem arayıp hemen fırlayacağını söyledi.

She'll be with us as we drive, she'll help us manage the children.

Yolda bizimle birlikte olacak ve çocukların bakımına yardım edecekti.

So she came out, her and Alice put a lot of food together for the trip.

Çıktı geldi, Alice ile birlikte yolculuk için çokça yiyecek hazırladılar.

That morning, we left at about 5 a.m.

O sabah saat 5'te yola çıktık.

Great trip, having a great time, good conversation.

Güzel bir yolculuk, harika zaman geçiriyoruz ve güzel sohbet ediyoruz.

Somewhere around 6:30, 7 o'clock, we got a little bit tired,

6:30, 7 gibi biraz yorgun hissettik

and we said, "Why don't we get a motel so that we can rest

ve "Neden bir motele gidip biraz dinlenip

and then have an early start in the morning?"

sabah erkenden yola çıkmıyoruz?" dedik.

So we were looking at a number of the motels as we drove down the road,

Motel numaralarına bakarak ilerlemeye devam ettik

and we saw one, it was a great big, bright flashing light that said,

ve oldukça büyük, yanıp sönen parlak ışıklarıyla

"Vacancies, Vacancies, Vacanies."

"Boş yer, boş yer, boş yer" yazan bir tane gördük.

So we stopped in.

Motele uğradık.

They were in the parking lot, I went inside.

Ailem park alanındaydı, ben içeri girdim.

When I walked inside,

İçeri yürüdüğüm esnada

the lady was just finishing up one contract with some folks,

görevli bayan bazı kişilerle sözleşme yapıyordu

some other people were coming in behind me.

ve bazı insanlar arkamdan geliyordu.

And so I walked to the counter,

Bankoya yürüdüm ve bayan görevli

and she said, "How can I help you?"

"size nasıl yardımcı olabilirim?" diye sordu.

I said, "I would like to get a motel for the evening for my family."

"Ailem için bir akşamlığına oda istiyorum." dedim

She said, "You know, I'm really sorry, I just rented the last one.

"Gerçekten üzgünüm, sonuncusunu az önce kiraladım.

We will not have any more until the morning."

Sabaha kadar boş odamız yok.

She said, "But if you go down the road about an hour, 45 minutes,

Fakat bir saat, 45 dakika daha devam ederseniz

there's another trailer park down there."

orada bir başka karavan parkı göreceksiniz." dedi.

I said, "Yeah, but you still have the 'Vacancies' light on, and it's flashing."

"Evet ama boş yer ışığı hala açık ve yanıp sönüyor." dedim.

She said, "Oh, I forgot."

"Oh, unutmuşum" dedi

And she reached over and turned the light off.

ve uzanıp ışığı kapattı.

She looked at me and I looked at her.

Ona bana ben de ona baktım.

There were other people in the room.

Orada başka kişiler de vardı.

She kind of looked at them. No one said anything.

Onlara bir tür bakış attı. Hiç kimse bir şey söylemedi.

So I just got the hint and I left, and went outside to the parking lot.

İşareti aldım ve ayrıldım, dışarıya park alanına gittim.

And I told my mother and I told my wife and also Melanie, and I said,

Anneme, eşime ve Melani'ye

"It looks like we're going to have to drive a little bit further down the road

"Bu gece uyuyabilmek için yol boyunca biraz daha

to be able to sleep tonight."

devam etmemiz gerekiyor." dedim.

And we did drive down the road,

Devam ettik, yol boyunca sürdük

but just before we took off and pulled out of the parking lot,

ancak park alanından daha çıkmadan

guess what happened?

tahmin edin ne oldu?

The light came back on.

Işık tekrar açıldı

And it said, "Vacancies, Vacancies, Vacancies."

ve "Boş yer, boş yer, boş yer." diye yazmaya başladı.

We were able to find a nice place.

Güzel bir yer bulabildik.

It wasn't our preference, but it was secure and it was clean.

Bizim tercihimiz değildi fakat güvenli ve temiz bir yerdi.

And so we had a great sleep that night.

O gece iyi bir uyku uyuduk.

The piece that's important about that

Bununla ilgili önemli bir nokta

is that we had similar kinds of experiences

Idohao'dan Pensssylvania'ya kadar

from Idaho all the way through to Pennsylvania,

tüm yol boyunca otel, motel ve restoranlarca kabul edilmeme

where we were rejected from hotels, motels and restaurants.

gibi benzer olaylarla karşılaşmamızdır.

But we made it to Pennsylvania.

Ancak Pennslyvania'ya varmayı başardık.

We got the family settled. Everyone was glad to see the kids.

Aileyi yerleştirdik. Çocukları görmekten herkes mutluydu.

I jumped on a plane and shot off to Goose Bay, Labrador,

Bir uçağa bindim ve Goose Bay, Labrodar'a gittim,

which is another story, right?

bu başka bir hikaye, değil mi?

(Laughter)

(Kahkahalar)

Here it is, 53 years later,

İşte burada, 53 yıl sonra,

I now have nine grandchildren, two great-grandchildren.

şimdi dokuz torunum ve iki torun çocuğum var.

Five of the grandchildren are boys.

Torunlarımdan beşi erkek.

I have master's, Ph.D., undergrad, one in medical school.

Bazısı yüksek lisans, doktora ve lisans öğrencisi ve biri de tıp öğrencisi.

I have a couple that are trending.

Modaya uyan bir çift var.

They're almost there but not quite. (Laughter)

Yakınlar ama çok değil. (Kahkahalar)

I have one who has been in college now for eight years.

Sekiz yıldır üniversitede okuyan bir tane var.

(Laughter)

(Kahkahalar)

He doesn't have a degree yet, but he wants to be a comedian.

Henüz mezun olmadı fakat bir komedyen olmak istiyor.

So we're just trying to get him to stay in school.

Onu okula devam ettirmek için uğraşıyoruz.

Because you never know,

Çünkü, siz asla bilemezsiniz,

just because you're funny at home, does not make you a comedian, right?

evde komik olmanız sizi komedyen yapmaz değil mi?

(Laughter)

(Kahkahalar)

But the thing about it, they're all good kids --

Fakat hepsi iyi çocuk--

no drugs, no babies in high school, no crime.

uyuşturucu, lisede çocuk sahibi olmak, suç gibi şeyler yok.

So with that being the backdrop,

Tüm bunlar varken

I was sitting in my TV room watching TV,

odamda oturup TV seyrederken

and they were talking about Ferguson and all the hullabaloo that was going on.

Ferguson ve olup bitenler hakkında yaygara yapılıyordu.

And all of a sudden, one of the news commentators got on the air and she said,

Binden bire bir haber yorumcusu yayına katılıp

"In the last three months,

"Son üç ay içinde

eight unarmed African-American males

sekiz silahsız Afro-Amerikalı erkek

have been killed by police, white homeowners, or white citizens."

polis, beyaz ev sahibi ya da beyaz kişilerce öldürüldü." dedi.

For some reason, at that moment it just all hit me.

O anda bazı şeylerden dolayı vurulmuşa döndüm.

I said, "What is it? It is so insane.

"Bu nedir? Delilik bu.

What is the hatred that's causing people to do these kinds of things?"

İnsanlara bu tür şeyleri yaptıran nefret nedir?" dedim.

Just then, one of my grandsons called.

O anda torunlarımdan biri aradı.

He said, "Granddad, did you hear what they said on TV?"

"Büyükbaba TV'larda ne söylediklerini duydun mu?" diye sordu.

I said, "Yes, I did."

"Evet." dedim.

He said, "I'm just so confused.

"Kafam çok karıştı.

We do everything we do, but it seems that driving while black,

Yapılacak her şeyi yaptık fakat siyahların araba kullanması,

walking while black, talking while black, it's just dangerous.

yürümesi, konuşması çok tehlikeli.

What can we do? We do everything that you told us to do.

Ne yapabiliriz? Bize söylediğin her şeyi yaptık.

When stopped by the police,

Polis tarafından durdurulduğumuzda

we place both hands on the steering wheel at the 12 o'clock position.

ellerimizi direksiyonun üzerine saat 12 pozisyonunda tuttuk.

If asked to get identification,

Kimlik sorduklarında

we tell them, 'I am slowly reaching over into the glove compartment to get my I.D.'

onlara "Yavaşça torpido gözünden kimlik kartımı alacağımı söyledim.

When pulled out of the car to be searched,

'Üzerimizin aranması için arabadan çıkarılıp

when laid on the ground to be searched,

yere yatırıldığımda

when our trunks are opened to be searched,

aranmak için şortlarımız çıkarıldığında

we don't push back, we don't challenge because we know, you've told us,

geri itmedik, karşı koymadık çünkü biliyorduk',

'Don't you challenge the police.

Polise karşı gelmeyin.

After it's over, call us and we'll be the ones to challenge."

Bittikten sonra bizi arayın, karşı gelecek olan biziz". diye bize söylemiştin.

He said, "And this is the piece that really bugs me:

Şöyle dedi, "Asıl canımı sıkan kısmı şu:

Our white friends, our buddies, we kind of hang together.

Birlikte takıldığımız beyaz arkadaşlarımız, dostlarımız

When they hear about these kinds of things happening to us, they say,

bize bu tür şeyler yapıldığını duyduklarında

'Why do you take it?

'Neden buna tahammül ediyorsunuz?

You need to push back. You need to challenge.

Geri itmeniz, karşı koymanız,

You need to ask them for their identification.'"

polislere kimliklerini sormanız gerek.' diyorlar."

And here's what the boys have been taught to tell them:

İşte çocuklara söylemeleri öğretilenler:

"We know that you can do that, but please do not do that

"Bunları yapabileceğinizi biliyoruz fakat araçtayken

while we're in the car

lütfen yapmayın

because the consequences for you are significantly different

çünkü size doğuracağı sonuçlar bize doğuracağı sonuçlardan

than the consequences for us."

önemli derecede farklıdır.

And so as a grandparent, what do I tell my grandsons?

Bir büyükbaba olarak torunlarıma ne söylemeliyim?

How do I keep them safe? How do I keep them alive?

Onları nasıl güvende tutarım? Onları nasıl hayatta tutarım?

As a result of this, people have come to me and said,

Bunun sonucu olarak insanlar bana geldi ve sordu,

"Jim, are you angry?"

"Jim kızgın mısın?"

And my response to that is this:

Buna cevabım şöyle oldu:

"I don't have the luxury of being angry,

"Kızgın olma lüksüne sahip değilim

ve öfkelenmenin sonuçlarını da biliyorum."

and I also know the consequences of being enraged."

Bundan dolayı, yapabileceğim tek şey

So therefore, the only thing that I can do

is take my collective intellect and my energy and my ideas and my experiences

tüm anlayışım, enerjim, düşüncelerim ve deneyimlerimle birlikte

and dedicate myself to challenge, at any point in time,

ırkçı gözüken her şeye

her zaman karşı durmaya adamaktır.

anything that looks like it might be racist.

So the first thing I have to do is to educate,

Yapmam gereken ilk şey eğitim,

the second thing I have to do is to unveil racism,

ikincisi, ırkçılığı ortaya dökmek

and the last thing I need to do is do everything within my power

ve sonuncusu, gücümün yettiği her şeyi yaparak

to eradicate racism in my lifetime by any means necessary.

gerekli tüm araçlarla ırkçılığın kökünü kazımak.

The second thing I do is this:

Yapacağım ikinci şey şu:

I want to appeal to Americans.

Amerikalılara başvuracağım.

I want to appeal to their humanity, to their dignity,

Onların insanlığına, onurlarına,

to their civic pride and ownership

vatandaşlık grurlarına ve aidiyetlerine

to be able to not react to these heinous crimes in an adverse manner.

bu çirkin suçlara karşı olumsuz tutumla tepki göstermemeleri için başvuracağım.

But instead, to elevate your level of societal knowledge,

Fakat bunun yerine, toplumsal bilgimizi,

toplumsal farkındalığımızı ve toplumsal bilincimizi yükselterek

your level of societal awareness and societal consciousness

to then collectively come together, all of us come together,

hepimizin bir araya gelmesi, hepimizin birlik olması ve

to make sure that we speak out against and we challenge any kind of insanity,

her türlü çılgınlığa karşı, etnik kökenine,

ırkına, yaradılış özelliklerine bakmadan

any kind of insanity that makes it okay to kill unarmed people,

regardless of their ethnicity,

silahsız insanları öldüren

regardless of their race,

çılgınlığa karşı

regardless of their diversity makeup.

sesimizi hep birlikte yükseltmemiz gerek.

We have to challenge that. It doesn't make any sense.

Buna meydan okumak zorundayız. Bir anlamı olmaz.

The only way I think we can do that is through a collective.

Bunu ancak birliktelik halinde yapabileceğimizi düşünüyorum.

"Bu tür davranışları artık kabul etmeyeceğiz" demelerine ihtiyacımız var.

We need to have black and white and Asian and Hispanic

Sihay, beyaz, Asyalı ve Hispaniklerin

just to step forward and say,

bir adım atıp

"We are not going to accept that kind of behavior anymore."