The revolutionary power of diverse thought | Elif Shafak

363,092 views ・ 2017-10-27

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: berat güven Gözden geçirme: Figen Ergürbüz
00:12
"Can you taste words?"
0
12853
2260
"Kelimelerin tadını alabiliyor musun?"
00:15
It was a question that caught me by surprise.
1
15800
3056
Soruya hazırlıksız yakalanmıştım.
00:18
This summer, I was giving a talk at a literary festival,
2
18880
3111
Bu yaz konuşmacı olarak bir edebiyat festivalindeydim
00:22
and afterwards, as I was signing books,
3
22015
2676
ve konuşmadan sonra kitap imzalıyordum,
00:24
a teenage girl came with her friend,
4
24715
2679
yanında arkadaşıyla genç bir kız geldi
00:27
and this is what she asked me.
5
27418
2033
ve bana bu soruyu sordu.
00:29
I told her that some people experience an overlap in their senses
6
29475
4817
Kıza bazı insanlarda duyuların birbiri içine geçebildiğini ve böylece
renklerin seslerini duyabildiklerini
00:34
so that they could hear colors
7
34316
1827
00:36
or see sounds,
8
36167
1528
veya sesleri görebildiklerini
00:37
and many writers were fascinated by this subject, myself included.
9
37719
5438
ve bu konunun ben dahil pek çok yazarı büyülediğini anlatmaya başlamıştım ki
00:43
But she cut me off, a bit impatiently, and said, "Yeah, I know all of that.
10
43181
4869
sabırsızlanıp sözümü kesti ve "Evet, biliyorum bunları.
00:48
It's called synesthesia. We learned it at school.
11
48074
2741
Buna sinestezi deniyor, okulda öğrenmiştik.
00:51
But my mom is reading your book,
12
51386
2429
Ama annem sizin kitaplarınızı okur,
00:53
and she says there's lots of food and ingredients
13
53839
3451
kitaplarınızda bol bol yemekler ve yemek malzemeleri oluyormuş,
00:57
and a long dinner scene in it.
14
57314
1884
uzun yemek sahneleri anlatıyormuşsunuz
00:59
She gets hungry at every page.
15
59222
2166
ve bunları okudukça acıkıyor.
01:01
So I was thinking,
16
61412
1546
Yani aklıma şu gelmişti;
01:02
how come you don't get hungry when you write?
17
62982
2232
bunları yazarken siz acıkmıyor musunuz?
01:05
And I thought maybe, maybe you could taste words.
18
65238
3568
Sonra da, belki de siz kelimelerin tadını alabiliyorsunuz diye düşündüm.
01:08
Does it make sense?"
19
68830
1444
Mantıklı mı söylediklerim? " dedi.
01:10
And, actually, it did make sense,
20
70701
2175
Yani, aslında çok mantıklıydı;
01:12
because ever since my childhood,
21
72900
2107
çünkü çocukluğumdan beri
01:15
each letter in the alphabet has a different color,
22
75031
3673
alfabedeki her harfin bana göre farklı bir rengi vardır
01:18
and colors bring me flavors.
23
78728
2529
ve renkler bana tatları çağrıştırır.
01:21
So for instance, the color purple is quite pungent, almost perfumed,
24
81281
5606
Mesela mor renk, epeyce acımsı, neredeyse kokulu bir renktir
01:26
and any words that I associate with purple
25
86911
3817
ve bu nedenle, mor ile ilişkilendirdiğim
01:30
taste the same way,
26
90752
2166
her kelime aynı tadı verir.
01:32
such as "sunset" -- a very spicy word.
27
92942
3821
Örneğin, "gün batımı" bol acılı bir kelimedir.
01:37
But I was worried that if I tell all of this to the teenager,
28
97271
4698
Ancak endişem şuydu ki; kıza bütün bunları anlatmaya kalksam
01:41
it might sound either too abstract
29
101993
2150
ya çok soyut kalacaklardı
01:44
or perhaps too weird,
30
104167
2764
ya da fazlasıyla tuhaf.
01:46
and there wasn't enough time anyhow,
31
106955
1740
Ayrıca bunu yapmaya vakit de yoktu;
01:48
because people were waiting in the queue,
32
108719
2261
insanlar kuyrukta bekliyordu.
01:51
so it suddenly felt like what I was trying to convey
33
111004
4532
Birden, aslında anlatmaya çalıştığım şeyin o ortamda
01:55
was more complicated and detailed
34
115560
3049
anlatılamayacak kadar karmaşık
01:58
than what the circumstances allowed me to say.
35
118633
3901
ve ayrıntılı olduğunu fark ettim
02:03
And I did what I usually do in similar situations:
36
123392
4227
ve böyle durumlarda başıma gelen şey oldu:
02:07
I stammered, I shut down, and I stopped talking.
37
127643
3605
Kekelemeye başladım, kendimi kapattım ve sustum.
02:11
I stopped talking because the truth was complicated,
38
131272
4166
Sustum, çünkü bu karmaşık bir gerçekti
02:15
even though I knew, deep within,
39
135462
2427
ve üstelik bir kişinin karmaşıklıktan korkup
02:17
that one should never, ever remain silent for fear of complexity.
40
137913
5788
sessiz kalmasını asla onaylamayacağımı ta derinden bilirken, ben sessiz kaldım.
02:24
So I want to start my talk today
41
144342
1861
Bu nedenle konuşmama,
02:26
with the answer that I was not able to give on that day.
42
146227
3521
o gün cevaplayamadığım o soruya cevap vererek başlamak istiyorum.
02:29
Yes, I can taste words --
43
149772
2297
Evet, kelimelerin tadını alabiliyorum
02:32
sometimes, that is, not always,
44
152093
2140
-yani bazen, her zaman değil-
02:34
and happy words have a different flavor than sad words.
45
154257
4024
ve mutlu kelimelerin tadı mutsuz olanlardan farklı.
02:38
I like to explore: What does the word "creativity" taste like,
46
158305
4667
Bunları keşfetmek hoşuma gidiyor: "Yaratıcılık" kelimesinin tadı nasıldır
02:42
or "equality,"
47
162996
2014
veya "eşitlik"
02:45
"love," "revolution?"
48
165034
2446
"aşk", "devrim"?
02:47
And what about "motherland?"
49
167504
2134
Peki, ya "ana vatan"?
02:50
These days, it's particularly this last word that troubles me.
50
170178
4244
Özellikle son kelime şu sıralar bana zahmetli geliyor.
02:54
It leaves a sweet taste on my tongue,
51
174446
2569
Dilimde, tarçın, biraz gül suyu
02:57
like cinnamon, a bit of rose water
52
177039
3386
ve sarı elma gibi
tatlı bir çeşni bırakıyor
03:00
and golden apples.
53
180449
1400
03:01
But underneath, there's a sharp tang,
54
181873
3198
ama altında ısırgan ve karahindiba gibi
03:05
like nettles and dandelion.
55
185095
2600
keskin, kekre bir tat saklıyor.
03:07
The taste of my motherland, Turkey,
56
187719
3287
Benim ana vatanım Türkiye'nin tadı
03:11
is a mixture of sweet and bitter.
57
191030
3914
tatlıyla acının bir karışımı.
03:15
And the reason why I'm telling you this
58
195550
1942
Bunu size neden anlatıyorum,
03:17
is because I think there's more and more people
59
197516
2423
çünkü; galiba ana vatanları
03:19
all around the world today
60
199963
1792
hakkında benzer karmaşık duygular
03:21
who have similarly mixed emotions
61
201779
2865
besleyen insanların sayısı
03:24
about the lands they come from.
62
204668
2272
dünyada gün geçtikçe artıyor.
03:26
We love our native countries, yeah?
63
206964
2661
Hepimiz ana vatanını sever değil mi?
03:29
How can we not?
64
209649
1200
Nasıl sevmeyiz ki !
03:30
We feel attached to the people, the culture, the land, the food.
65
210873
4441
Oradaki insanlarla, kültürle, toprakla, yemeklerle güçlü bağlarımız vardır.
03:35
And yet at the same time,
66
215338
1192
Fakat bir yandan da
03:36
we feel increasingly frustrated by its politics and politicians,
67
216554
5682
memleketin politikası ve siyasetçilerine moralimiz öyle bir bozulur ki
03:42
sometimes to the point of despair or hurt or anger.
68
222260
4943
bazen umutsuzluk, kırgınlık hattâ öfkeye bile kapılabiliriz.
03:47
I want to talk about emotions
69
227908
2128
Duygular ve duygusal zekâmızı
03:50
and the need to boost our emotional intelligence.
70
230060
3733
geliştirmemiz gerektiğinden bahsetmek istiyorum.
03:53
I think it's a pity
71
233817
1151
Ana akım siyaset bilimcilerin
03:54
that mainstream political theory pays very little attention to emotions.
72
234992
6003
bu konuya bu kadar az ilgi göstermesi, ne acıklı bir durum.
04:01
Oftentimes, analysts and experts are so busy with data and metrics
73
241019
5594
Analizciler ve uzmanlar verilere ve ölçümlere öyle dalmışlar ki
04:06
that they seem to forget those things in life
74
246637
2937
ölçülmesi ve istatistiksel modellerle kümelendirilmesi belki de
04:09
that are difficult to measure
75
249598
1834
imkânsız olan
04:11
and perhaps impossible to cluster under statistical models.
76
251456
5265
hayattaki diğer şeyleri unutmuş görünüyorlar.
04:16
But I think this is a mistake, for two main reasons.
77
256745
3365
Bence iki büyük nedenden ötürü, bu bir hata.
04:20
Firstly, because we are emotional beings.
78
260134
2842
Birincisi; biz duygusal varlıklarız.
04:23
As human beings, I think we all are like that.
79
263000
3523
Sanıyorum insanoğlu olarak hepimiz öyleyiz.
04:26
But secondly, and this is new,
80
266547
2674
İkinci neden; bu yeni bir şey,
04:29
we have entered a new stage in world history
81
269245
3655
dünya tarihinde yeni bir döneme girdik
04:32
in which collective sentiments guide and misguide politics
82
272924
6019
ve bu yeni dönemde siyasete yön veren şey artık kollektif (toplumsal) duygular,
04:38
more than ever before.
83
278967
2780
bu kadarı hiç görülmemişti.
04:41
And through social media and social networking,
84
281771
3120
Sosyal medya ve sosyal ağlar yoluyla
04:44
these sentiments are further amplified,
85
284915
2886
bu duygular iyice körükleniyor,
04:47
polarized, and they travel around the world quite fast.
86
287825
3726
kutuplaşmalar yaratılıyor ve hızla dünyaya yayılıyor.
04:52
Ours is the age of anxiety, anger,
87
292135
3915
Bizim çağımız kaygı, öfke
04:56
distrust, resentment
88
296074
2514
güvensizlik, gücenmişlik
04:58
and, I think, lots of fear.
89
298612
1624
ve sanırım bolca korku çağı.
05:00
But here's the thing:
90
300932
1295
Ancak şöyle bir durum var:
05:02
even though there's plenty of research about economic factors,
91
302251
4775
Ekonomik faktörler konusunda çok miktarda araştırma olmasına rağmen
05:07
there's relatively few studies about emotional factors.
92
307050
4941
duygusal faktörler konusundaki araştırmaların sayısı oldukça az.
05:12
Why is it that we underestimate feelings and perceptions?
93
312015
5144
Duyguları ve algıları neden küçümsüyoruz?
05:17
I think it's going to be one of our biggest intellectual challenges,
94
317183
3990
Sanırım bu bizim en zor entellektüel sınavlarımızdan biri olacak
05:21
because our political systems are replete with emotions.
95
321197
5300
çünkü politik sistemlerimiz ağzına kadar duyguyla dolu.
05:26
In country after country,
96
326521
1806
Her gün bir başka ülkede
05:28
we have seen illiberal politicians exploiting these emotions.
97
328351
5412
dar kafalı politikacıların bu duyguları sömürmeye başladığını görüyoruz.
05:33
And yet within the academia and among the intelligentsia,
98
333787
3618
Ancak yine de, akademik çevrelerimiz ve aydınlarımız,
05:37
we are yet to take emotions seriously.
99
337429
3566
duyguları ciddiye almaya yanaşmıyor.
05:41
I think we should.
100
341019
1274
Bence ciddiye almalıyız.
05:42
And just like we should focus on economic inequality worldwide,
101
342317
3865
Tıpkı dünyadaki ekonomik eşitsizliğe eğilmemiz gerektiği gibi
05:46
we need to pay more attention to emotional and cognitive gaps worldwide
102
346206
6616
dünyadaki duygusal ve zihinsel (bilişsel) ayrışmalara da dikkat etmeli ve bunu
05:52
and how to bridge these gaps,
103
352846
1810
nasıl gidereceğimizi düşünmeliyiz
05:54
because they do matter.
104
354680
2403
çünkü bunlar gerçekten önemli.
05:57
Years ago, when I was still living in Istanbul,
105
357554
2750
Yıllar önce, hâlâ İstanbul'da yaşarken
06:00
an American scholar working on women writers in the Middle East
106
360328
4036
Orta Doğulu kadın yazarlar üzerine araştırma yapan bir Amerikalı akademisyen
06:04
came to see me.
107
364388
1404
benimle görüşmeye gelmişti.
06:06
And at some point in our exchange, she said,
108
366324
2525
Görüşmenin bir yerinde şöyle bir şey söyledi:
06:08
"I understand why you're a feminist,
109
368873
1956
"Neden bir feminist olduğunuzu anlıyorum
06:10
because, you know, you live in Turkey."
110
370853
2965
yani biliyorsunuz işte; yaşadığınız yer Türkiye"
06:14
And I said to her,
111
374349
1158
Şöyle cevap vermiştim;
06:15
"I don't understand why you're not a feminist,
112
375531
2248
" Ama ben sizin neden bir feminist olmadığınızı
06:17
because, you know, you live in America."
113
377803
2252
anlamıyorum yani biliyorsunuz işte; yaşadığınız yer Amerika"
06:20
(Laughter)
114
380079
2520
(Kahkahalar)
06:22
(Applause)
115
382623
2962
(Alkışlar)
06:25
And she laughed.
116
385609
1866
Sadece güldü ve
espri yaptığımı sandı,
06:28
She took it as a joke,
117
388110
1584
06:29
and the moment passed.
118
389718
1819
üzerinde durmadık..
06:31
(Laughter)
119
391561
1897
(Kahkahalar)
06:33
But the way she had divided the world into two imaginary camps,
120
393482
4910
Ama onun dünyayı kafasında bu şekilde hayali ve birbirine zıt
06:38
into two opposite camps --
121
398416
1943
kamplara bölmesi
06:40
it bothered me and it stayed with me.
122
400383
2640
canımı sıktı ve sıkıntı bir süre geçmedi.
06:43
According to this imaginary map,
123
403047
2496
Bu hayali haritaya göre
06:45
some parts of the world were liquid countries.
124
405567
3522
dünyadaki bazı ülkeler çalkantılı ülkelerdi.
06:49
They were like choppy waters not yet settled.
125
409113
3270
Bunlar henüz durulmamış çalkantılı sular gibiydi.
06:52
Some other parts of the world, namely the West,
126
412407
3311
Dünyanın diğer kısımları ise, yani Batı oluyordu,
06:55
were solid, safe and stable.
127
415742
3305
durulmuş, güvenli ve istikrarlıydı.
06:59
So it was the liquid lands that needed feminism
128
419071
3314
Dolayısıyla feminizme, eylemlere ve insan haklarına ihtiyacı olan da
07:02
and activism and human rights,
129
422409
2397
yine bu çalkantılı ülkelerdi
07:04
and those of us who were unfortunate enough
130
424830
2398
ve tabii, bu ülkelerde doğan
07:07
to come from such places
131
427252
1812
aramızdaki bahtsızlar da
07:09
had to keep struggling for these most essential values.
132
429088
4774
temel haklar ve değerler için mücadeleye devam etmek zorundaydı.
07:13
But there was hope.
133
433886
1187
Ama bir umut da vardı;
07:15
Since history moved forward,
134
435097
1807
Tarih hep ileri doğru gittiğinden
07:16
even the most unsteady lands would someday catch up.
135
436928
4389
en düzeni bozuk ülkeler bile bir gün bu açığı kapatacaktı.
07:21
And meanwhile, the citizens of solid lands
136
441341
2998
Ve bu esnada durulmuş ülke vatandaşları
07:24
could take comfort in the progress of history
137
444363
4172
tarihteki gelişmelerin ve liberal düzenin kazandığı zaferin
07:28
and in the triumph of the liberal order.
138
448559
3250
tadını çıkarıyor olacaklardı.
07:31
They could support the struggles of other people elsewhere,
139
451833
3963
Tabii ki, başka yerlerdeki insanların mücadelelerine destek olabilirlerdi,
07:35
but they themselves did not have to struggle
140
455820
3526
ancak kendileri artık demokrasi mücadelesi
07:39
for the basics of democracy anymore,
141
459370
3328
yapmak zorunda değildiler,
07:42
because they were beyond that stage.
142
462722
2647
o aşamayı çoktan geride bırakmışlardı.
07:46
I think in the year 2016,
143
466524
2445
Galiba 2016 yılında
07:48
this hierarchical geography was shattered to pieces.
144
468993
4318
bu coğrafi hiyerarşi paramparça oldu.
07:54
Our world no longer follows this dualistic pattern
145
474144
4090
Dünyamız artık iki kutuplu bir görüntü vermiyor. Eskiden,
07:58
in the scholar's mind, if it ever did.
146
478258
3109
en azından aydınların kafasında, öyleydi.
08:01
Now we know that history does not necessarily move forward.
147
481876
4359
Şimdi şunu anladık ; tarihin illede ileri doğru gitmesi gerekmiyor.
08:06
Sometimes it draws circles,
148
486259
1923
Bazen daireler çiziyor,
08:08
even slides backwards,
149
488206
1957
bazen geriye bile gidiyor
08:10
and that generations can make the same mistakes
150
490187
2947
ve bazı kuşaklar büyük dedelerinin
08:13
that their great-grandfathers had made.
151
493158
2834
yaptığı hataların aynını yapabiliyor.
08:16
And now we know that there's no such thing
152
496016
2607
Şunu da anladık ki ; öyle
08:18
as solid countries versus liquid countries.
153
498647
3807
durulmuş ülkeler çalkantılı ülkeler ayrımı da yokmuş.
08:22
In fact, we are all living in liquid times,
154
502478
4444
Aslında hepimiz çalkantılı zamanlar yaşıyoruz
08:26
just like the late Zygmunt Bauman told us.
155
506946
3647
tıpkı müteveffa Zygmunt Bauman'ın bize söylediği gibi.
08:30
And Bauman had another definition for our age.
156
510617
3192
Bauman'ın bizim çağımız için başka bir tanımı daha vardı:
08:33
He used to say we are all going to be walking on moving sands.
157
513833
5642
"Hepimiz kendimizi, kayan kumların üzerinde yürürken bulacağız" derdi.
08:40
And if that's the case, I think,
158
520052
2234
Eğer durum buysa, ki sanırım bu,
08:42
it should concern us women more than men,
159
522310
3301
öyleyse biz kadınlar, erkeklerden daha fazla endişeli olmalıyız
08:45
because when societies slide backwards into authoritarianism,
160
525635
4090
çünkü bir ülke ve toplum otoriter bir yönetim biçimine kaydığında
08:49
nationalism or religious fanaticism,
161
529749
2796
ister milliyetçilik, isterse dini fanatizm olsun,
08:52
women have much more to lose.
162
532569
2867
en çok kaybedenler kadınlar olur.
08:55
That is why this needs to be a vital moment,
163
535460
2821
İşte bu nedenle, sadece küresel haklar mücadelesi bakımından
08:58
not only for global activism,
164
538305
2191
değil, bana göre küresel kadın kardeşliği
09:00
but in my opinion, for global sisterhood as well.
165
540520
3859
bakımından da çok önemli bir andayız.
09:04
(Applause)
166
544403
4679
(Alkışlar)
09:12
But I want to make a little confession before I go any further.
167
552555
3348
Sözlerime devam etmeden önce küçük bir itirafta bulunmak istiyorum.
09:15
Until recently, whenever I took part in an international conference or festival,
168
555927
5181
Yakın zamanlara kadar ne zaman uluslararası bir konferans veya
09:21
I would be usually one of the more depressed speakers.
169
561132
4191
festivale katılsam, oradaki en keyifsiz konuşmacılardan biri ben oluyordum.
09:25
(Laughter)
170
565347
1258
(Kahkahalar)
09:26
Having seen how our dreams of democracy and how our dreams of coexistence
171
566629
5824
çünkü Türkiye'deki demokrasi ve birlikte var olma hayallerimizin
09:32
were crushed in Turkey,
172
572477
1963
nasıl ezildiğine şahit oluyordum,
09:34
both gradually but also with a bewildering speed,
173
574464
4229
adım adım ama şaşırtıcı bir hızla eziliyorlardı
09:38
over the years I've felt quite demoralized.
174
578717
2990
ve yıllar geçtikçe moralim daha da bozuluyordu.
09:41
And at these festivals there would be some other gloomy writers,
175
581731
4113
Ve bu festivallerde kederli başka yazarlar da oluyordu
09:45
and they would come from places such as Egypt, Nigeria, Pakistan,
176
585868
4919
ve bu yazarlar Mısır, Nijerya, Pakistan, Bangladeş,
09:50
Bangladesh, Philippines, China, Venezuela, Russia.
177
590811
4466
Filipinler, Çin, Venezuella ve Rusya gibi yerlerden geliyordu.
09:55
And we would smile at each other in sympathy,
178
595856
2353
Birbirimize halden anlayan tebessümler atıyorduk
09:58
this camaraderie of the doomed.
179
598233
2097
kader mahkumu yoldaşlar gibiydik.
10:00
(Laughter)
180
600354
1742
(Kahkahalar)
10:02
And you could call us WADWIC:
181
602985
2204
Bize ULEVKEYAK diyebilirdiniz:
10:05
Worried and Depressed Writers International Club.
182
605213
4118
Uluslararası Endişeli ve Kederli Yazarlar Kulübü
10:09
(Laughter)
183
609355
1722
(Kahkahalar)
10:11
But then things began to change,
184
611101
1771
Ama sonra bir şeyler değişmeye başladı;
10:12
and suddenly our club became more popular,
185
612896
3963
bizim kulüp aniden popüler oldu
10:16
and we started to have new members.
186
616883
2509
ve yeni üyeler kazanmaya başladık
10:19
I remember --
187
619416
1449
Hatırlıyorum da-
10:20
(Laughter)
188
620889
1621
(Kahkahalar)
10:23
I remember Greek writers and poets joined first, came on board.
189
623375
4699
Hatırlıyorum da, ilk gelen yeniler Yunan şair ve yazarlardı
10:28
And then writers from Hungary and Poland,
190
628645
3757
sonra bunları Macarlar ve Polonyalılar (Lehler) takip etti
10:32
and then, interestingly, writers from Austria, the Netherlands, France,
191
632426
5472
ve daha sonra, çok ilginçtir, Avusturyalılar, Hollandalılar
10:37
and then writers from the UK, where I live and where I call my home,
192
637922
4435
ve Fransızlar geldi derken, yaşadığım ve evim dediğim İngiltere'den ve ayrıca
10:42
and then writers from the USA.
193
642381
2935
Amerika'dan yazarlar kulübe katıldı.
10:46
Suddenly, there were more of us
194
646487
2043
Uluslarının kaderinden ve dünyanın
10:48
feeling worried about the fate of our nations
195
648554
2783
geleceğinden endişe duyan
10:51
and the future of the world.
196
651361
2262
bizlerin sayısı birden bire artmıştı.
10:53
And maybe there were more of us now
197
653647
2506
Belki de şu anda, ana vatanında
10:56
feeling like strangers in our own motherlands.
198
656177
3444
kendini yabancı hisseden bizler daha da çoğalmışızdır, kim bilir.
11:00
And then this bizarre thing happened.
199
660444
2177
Sonra acayip bir şey oldu.
11:02
Those of us who used to be very depressed for a long time,
200
662645
3487
Aramızdaki uzun süredir çok kederli olmaya alışık olanlarda
11:06
we started to feel less depressed,
201
666156
2722
keder hafiflemeye başladı,
11:08
whereas the newcomers, they were so not used to feeling this way
202
668902
3702
halbuki acemilerde, yani böyle hissetmeye henüz alışamayanlarda
11:12
that they were now even more depressed.
203
672628
2052
keder ve depresyon iyice dip yapmıştı
11:14
(Laughter)
204
674704
1095
(Kahkahalar)
11:15
So you could see writers from Bangladesh or Turkey or Egypt
205
675823
4838
Yani, Bangladeşli, Türk veya Mısırlı bir yazarın, AB' den çıkmış İngiltereli
11:20
trying to console their colleagues
206
680685
3430
veya Trump (seçim) şoku yaşayan Amerikalı
11:24
from Brexit Britain or from post-election USA.
207
684139
4459
bir meslektaşını teselli etmeye uğraştığını görebilirsiniz.
11:28
(Laughter)
208
688622
1639
(Kahkahalar)
11:31
But joking aside,
209
691050
1247
Şaka bir yana,
11:32
I think our world is full of unprecedented challenges,
210
692321
4397
Sanırım dünyamız emsali görülmemiş zorluklarla karşı karşıya
11:36
and this comes with an emotional backlash,
211
696742
3038
ve bunlar beraberinde duygusal bir geri tepme getiriyor.
11:39
because in the face of high-speed change,
212
699804
2221
Her şeyin hızla değiştiği bu dünyada
11:42
many people wish to slow down,
213
702049
2067
pek çok insan yavaşlamak istiyor.
11:44
and when there's too much unfamiliarity,
214
704140
2568
İnsan, etrafı aşina olmadığı bir sürü şeyle
11:46
people long for the familiar.
215
706732
2437
çevrildiğinde tanıdık bir şeylere hasret duyar
11:49
And when things get too confusing,
216
709193
2246
ve her şey çok karmaşıklaştığında
11:51
many people crave simplicity.
217
711463
3040
çoğu insan sadeliğe hasret duyar.
11:54
This is a very dangerous crossroads,
218
714527
2437
Bu çok tehlikeli bir yol ayrımı,
11:56
because it's exactly where the demagogue enters into the picture.
219
716988
5327
çünkü bir demagog (kışkırtıcı) tam burada devreye girer.
12:03
The demagogue understands how collective sentiments work
220
723267
3867
Demagog denilen adam- evet genelde bir erkektir-
12:07
and how he -- it's usually a he -- can benefit from them.
221
727158
4637
toplumsal duyguları ve bunlardan kendine çıkar sağlamayı iyi bilir.
12:11
He tells us that we all belong in our tribes,
222
731819
3590
Bize, hepimiz aynı kabiledeniz ve hepimiz ve her şey aynı olursa
12:15
and he tells us that we will be safer if we are surrounded by sameness.
223
735433
5109
bu herkesin güvenliği için daha iyi olacaktır gibi şeyler söyler.
12:21
Demagogues come in all sizes and in all shapes.
224
741165
2760
Demagog karşımıza her tür kılıkta çıkabilir.
12:23
This could be the eccentric leader of a marginal political party
225
743949
4311
Bu kişi Avrupa'da bir yerde marjinal bir partinin
12:28
somewhere in Europe,
226
748284
1336
aykırı lideri de olabilir,
12:29
or an Islamist extremist imam preaching dogma and hatred,
227
749644
5722
veya dogma ve nefret nutukları atan bir aşırı dinci de olabilir
12:35
or it could be a white supremacist Nazi-admiring orator somewhere else.
228
755390
5700
ya da başka bir yerdeki Nazi hayranı, aryan (beyaz) ırkçısı hatip de olabilir.
12:41
All these figures, at first glance -- they seem disconnected.
229
761114
4152
Bu tipler ilk bakışta birbirleriyle ilgisiz gibi görünür
12:45
But I think they feed each other,
230
765290
2400
ama aslında bunlar birbirini besler
12:47
and they need each other.
231
767714
2043
ve birbirlerine muhtaçtırlar.
12:50
And all around the world,
232
770507
1216
Bütün dünyada aynıdır,
12:51
when we look at how demagogues talk and how they inspire movements,
233
771747
5765
bu demagogların konuşma tarzına ve insanları nasıl harekete geçirdiklerine
12:57
I think they have one unmistakable quality in common:
234
777536
4330
baktığımızda, bence çok net bir ortak noktaları olduğu görülür:
13:01
they strongly, strongly dislike plurality.
235
781890
4486
Çoğulculuktan sonuna kadar nefret ederler.
13:06
They cannot deal with multiplicity.
236
786400
2742
Çeşitlilikle ne yapacaklarını bilemezler.
13:09
Adorno used to say,
237
789668
1598
Adorno şöyle demişti;
13:11
"Intolerance of ambiguity is the sign of an authoritarian personality."
238
791290
6112
" Muğlaklığa (belirsizliğe) tahammül edememek otoriter kişilik işaretidir ".
13:18
But I ask myself:
239
798529
1338
Ama kendime şunu soruyorum:
13:19
What if that same sign,
240
799891
1963
Ya bu aynı işaret,
13:21
that same intolerance of ambiguity --
241
801878
3153
bu belirsizliğe gösterilen tahammülsüzlük,
13:25
what if it's the mark of our times, of the age we're living in?
242
805055
5372
içinde yaşadığımız bütün bu çağın bir göstergesi, karakteri ise?
13:30
Because wherever I look, I see nuances withering away.
243
810451
3864
Ne yana baksam nüansların (küçük fark) yok olduğunu görüyorum.
13:34
On TV shows, we have one anti-something speaker
244
814339
4034
TV ye bakıyorum; bir tane bir şeye karşı olan konuk
13:38
situated against a pro-something speaker.
245
818397
3220
karşısında o şeyin taraftarı konuk.
13:41
Yeah? It's good ratings.
246
821641
1484
Tabii ya, reytingler güzel.
13:43
It's even better if they shout at each other.
247
823149
2748
Hatta birbirlerine bağırıp çağırınca daha da iyi oluyor.
13:45
Even in academia, where our intellect is supposed to be nourished,
248
825921
4551
Akademisyenler bile, ki onlardan anlayışımızı geliştirmeleri bekleniyor,
13:50
you see one atheist scholar competing with a firmly theist scholar,
249
830496
6275
bakıyorsunuz ateist bir hoca Tanrı'ya inanan (deist) bir hocayla çekişiyor
13:56
but it's not a real intellectual exchange,
250
836795
2964
ama gerçek bir entelektüel fikir alışverişi yok
13:59
because it's a clash between two certainties.
251
839783
3440
çünkü bu iki kesinlik arasındaki bir çarpışma.
14:04
I think binary oppositions are everywhere.
252
844003
4512
Sanırım ikili karşıtlıklar (ya siyah, ya beyaz) her yeri sardı.
14:08
So slowly and systematically,
253
848539
2521
Yavaş ama sistematik bir biçimde
14:11
we are being denied the right to be complex.
254
851084
4562
bileşik (komplike/mürekkep) olma hakkımızı elimizden aldılar.
14:16
Istanbul, Berlin, Nice, Paris, Brussels,
255
856305
3603
İstanbulda, Berlinde, Niste, Brükselde
14:19
Dhaka, Baghdad, Barcelona:
256
859932
2646
Dakkada, Bağdatta, Barselonada
14:22
we have seen one horrible terror attack after another.
257
862602
3879
birbiri ardına korkunç terör saldırıları gördük.
14:26
And when you express your sorrow, and when you react against the cruelty,
258
866505
4392
Üstelik üzüntünüzü ve gaddarlığa olan tepkinizi dile getirdiğinizde de
14:30
you get all kinds of reactions,
259
870921
1842
sosyal medya üzerinden
14:32
messages on social media.
260
872787
2055
her türden pek çok tepki alıyorsunuz.
14:34
But one of them is quite disturbing,
261
874866
1836
Fakat bu tepkilerden biri, özellikle
14:36
only because it's so widespread.
262
876726
2198
rahatsız edici nedeni ise çok yaygın olması
14:38
They say, "Why do you feel sorry for them?
263
878948
3526
Şöyle söylüyorlar: "Onlar için neden üzülüyorsun ki?
14:43
Why do you feel sorry for them?
264
883392
2180
Onlar için neden üzülüyorsun?
14:45
Why don't you feel sorry for civilians in Yemen
265
885596
2942
Neden Yemendeki siviller için üzülmüyorsun
14:48
or civilians in Syria?"
266
888562
2088
veya Suriyedekiler için?"
14:51
And I think the people who write such messages
267
891793
2400
Sanıyorum bu tür mesajları yazan insanlar
14:54
do not understand
268
894217
1456
bizim, Orta Doğu, Avrupa,
14:55
that we can feel sorry for and stand in solidarity with
269
895697
5047
Asya, Amerika, her nerede olursa olsun
15:00
victims of terrorism and violence in the Middle East, in Europe,
270
900768
4621
terörizm kurbanları için eşit derecede ve aynı anda üzüldüğümüzü
15:05
in Asia, in America, wherever, everywhere,
271
905413
2936
ve onlarla dayanışma içinde olduğumuzu
15:08
equally and simultaneously.
272
908373
2151
anlamıyorlar.
15:11
They don't seem to understand that we don't have to pick one pain
273
911004
3734
Bir acıyı veya bir yeri bütün diğerlerine tercih etmediğimizi
15:14
and one place over all others.
274
914762
3653
anlıyor gibi görünmüyorlar.
15:18
But I think this is what tribalism does to us.
275
918860
3583
Sanırım bunu bize yaptıran şey kabilecilik.
15:22
It shrinks our minds, for sure,
276
922467
2309
Kesinlikle anlayışımızı köreltiyor
15:24
but it also shrinks our hearts,
277
924800
2122
ama aynı zamanda kalbimizi de,
15:26
to such an extent that we become numb to the suffering of other people.
278
926946
5802
öyle köreltiyor ki, diğer insanların ıstırabına kayıtsız kalıyoruz.
15:33
And the sad truth is, we weren't always like this.
279
933520
2964
Hüzün veriyor söylemek ama; biz hep böyle değildik.
15:36
I had a children's book out in Turkey,
280
936508
4012
Türkiye'de bir çocuk kitabı çıkarmıştım
15:40
and when the book was published, I did lots of events.
281
940544
2975
ve kitap basıldığında epeyce faaliyet yapmıştım.
15:43
I went to many primary schools,
282
943543
1610
İlk okullara gitmiştim
15:45
which gave me a chance to observe younger kids in Turkey.
283
945177
3892
ve Türkiyedeki küçük çocukları gözlemleme şansı bulmuştum.
15:49
And it was always amazing to see how much empathy, imagination
284
949093
4842
Bu çocukların büyük bir empati yeteneği, hayal gücü ve cüretkârlığa
15:53
and chutzpah they have.
285
953959
1440
sahip olduğunu görmek hayranlık vericiydi.
15:55
These children are much more inclined to become global citizens
286
955423
4027
O yaşlarda bir milliyetçi olmaktan çok, küresel bir
15:59
than nationalists at that age.
287
959474
2506
dünya vatandaşı olmaya eğilimliydiler.
16:02
And it's wonderful to see, when you ask them,
288
962004
2097
Ve ne olmak istediklerini sorduğunuzda, cevapları;
16:04
so many of them want to be poets and writers,
289
964125
3091
genellikle şair ve yazar olmaktı
16:07
and girls are just as confident as boys,
290
967240
3398
ve kızların öz güveni en az erkekler kadar yüksekti,
16:10
if not even more.
291
970662
1386
belki de daha yüksekti.
16:12
But then I would go to high schools,
292
972626
2179
Ama sonra liselere giderdim
16:14
and everything has changed.
293
974829
1815
ve her şey tamamıyla değişmiş olurdu.
16:16
Now nobody wants to be a writer anymore,
294
976668
2166
Artık hiç biri bir yazar olmak istemezdi,
16:18
now nobody wants to be a novelist anymore,
295
978858
2436
artık hiç biri bir romancı olmak istemezdi
16:21
and girls have become timid,
296
981318
2754
ve kızlar artık ürkek,
16:24
they are cautious, guarded,
297
984096
2134
dikkatli ve temkinliydi,
16:26
reluctant to speak up in the public space,
298
986254
3240
düşüncelerini açıkça söylemeye isteksizdi
16:29
because we have taught them --
299
989518
1676
çünkü onlara bunu biz öğretmiştik.
16:31
the family, the school, the society --
300
991218
2449
Aile, okul, toplum,
16:33
we have taught them to erase their individuality.
301
993691
3487
onlara kişiliklerini yok etmeyi öğrettik.
16:37
I think East and West,
302
997866
1321
Doğu ve Batı
16:39
we are losing multiplicity,
303
999211
2556
biz çeşitliliğimizi, farklılıklarımızı kaybediyoruz
16:41
both within our societies and within ourselves.
304
1001791
4537
hem toplumlar olarak hem bireyler olarak.
16:46
And coming from Turkey, I do know that the loss of diversity
305
1006352
4211
Bir Türk olarak farklılıkların kaybedilmesi ne demek iyi bilirim,
16:50
is a major, major loss.
306
1010587
2487
çok çok büyük bir kayıptır.
16:53
Today, my motherland became the world's biggest jailer
307
1013098
3327
Bugün benim ana vatanım gazeteciler için dünyanın
16:56
for journalists,
308
1016449
1340
en büyük hapishanesi,
16:57
surpassing even China's sad record.
309
1017813
3789
Çin'in o kötü rekorunu bile geçti.
17:02
And I also believe that what happened over there in Turkey
310
1022110
5394
Ve orada, Türkiye'de olanlar
17:07
can happen anywhere.
311
1027528
1453
bence her yerde olabilir.
17:09
It can even happen here.
312
1029005
2438
Burada bile olabilir.
17:11
So just like solid countries was an illusion,
313
1031467
4226
Durulmuş ülkeler terimi nasıl bir yanılgı ise
17:15
singular identities is also an illusion,
314
1035717
4311
tekil kişilik de öyle bir yanılgıdır.
17:20
because we all have a multiplicity of voices inside.
315
1040052
5244
Hepimiz içimizde birden çok ses taşırız.
17:25
The Iranian, the Persian poet, Hafiz,
316
1045865
3341
İranlı Fars şair Hafız
17:29
used to say, "You carry in your soul every ingredient necessary
317
1049230
5384
şöyle demişti : " Ruhunda, varoluşunu neşeye çevirmek için gereken
17:34
to turn your existence into joy.
318
1054638
2881
her renk vardır.
17:37
All you have to do is to mix those ingredients."
319
1057543
3255
Tek yapman gereken bu renkleri birbirine karıştırmaktır"
17:41
And I think mix we can.
320
1061309
1977
Sanırım bunu yapabiliriz.
17:43
I am an Istanbulite,
321
1063310
3112
Ben İstanbulluyum
17:46
but I'm also attached to the Balkans,
322
1066446
2163
ama aynı zamanda Balkanlarla
17:48
the Aegean, the Mediterranean,
323
1068633
2400
Egeyle, Akdenizle, Orta Doğuyla
17:51
the Middle East, the Levant.
324
1071057
2300
Levantenlerle de bağım var.
17:53
I am a European by birth, by choice,
325
1073381
2771
Doğuştan Avrupalıyım ve desteklemeyi
17:56
the values that I uphold.
326
1076176
2240
seçtiğim değerler onlar.
17:58
I have become a Londoner over the years.
327
1078440
2573
Zaman içinde bir Londralı oldum.
18:01
I would like to think of myself as a global soul, as a world citizen,
328
1081037
4740
Kendimi küresel bir insan, bir dünya vatandaşı, göçebe ve gezgin bir hikâyeci
18:05
a nomad and an itinerant storyteller.
329
1085801
3995
olarak görmek hoşuma gidiyor.
18:09
I have multiple attachments, just like all of us do.
330
1089820
3757
Bir çok bağım ve ilgim var tıpkı hepimizin olduğu gibi
18:13
And multiple attachments mean multiple stories.
331
1093601
3990
ve bir çok ilgi demek bir çok hikâye demektir.
18:18
As writers, we always chase stories, of course,
332
1098448
4709
Biz yazarlar şüphesiz, hep öykü peşinde koşarız
18:23
but I think we are also interested in silences,
333
1103181
3094
ama galiba suskunluk da ilgimizi çekiyor
18:26
the things we cannot talk about,
334
1106299
2059
yani hakkında konuşmadığımız şeyler;
18:28
political taboos, cultural taboos.
335
1108382
2973
politik tabular ve kültürel tabular.
18:31
We're also interested in our own silences.
336
1111379
3247
Ayrıca kendi suskunluğumuzla da ilgileniriz.
18:35
I have always been very vocal about and written extensively
337
1115380
4091
Azınlık hakları, kadın hakları ve LGTB hareketi konularında
18:39
about minority rights, women's rights,
338
1119495
3045
sesimi hep yükselttim ve
18:42
LGBT rights.
339
1122564
1605
pek çok şey yazdım.
18:44
But as I was thinking about this TED Talk,
340
1124620
3069
Ama bu TED konuşmasını düşünürken
18:47
I realized one thing:
341
1127713
1563
bir şeyi fark ettim:
18:49
I have never had the courage to say in a public space
342
1129300
4910
İnsanların önünde bir biseksüel olduğumu söyleme cesaretini,
18:54
that I was bisexual myself,
343
1134234
3203
hiç gösterememiştim.
18:57
because I so feared the slander
344
1137461
3127
Çamur atılmasından, damgalanmaktan
19:00
and the stigma and the ridicule
345
1140612
2508
alaya alınmaktan ve tabii bunları izleyecek olan
19:03
and the hatred that was sure to follow.
346
1143144
2881
nefretten, çok korkuyordum.
19:06
But of course, one should never, ever, remain silent
347
1146620
4542
Bir insan asla ve asla karmaşıklık korkusuyla
19:11
for fear of complexity.
348
1151186
2266
sessiz kalmamalıdır.
19:14
(Applause)
349
1154482
4963
(Alkışlar)
19:22
And although I am no stranger to anxieties,
350
1162323
3303
Kaygı bana hiç yabancı bir duygu olmasa da
19:25
and although I am talking here about the power of emotions --
351
1165650
3746
ve burada duyguların gücünden bahsediyor olsam da
19:29
I do know the power of emotions --
352
1169420
2052
-duyguların gücünü iyi bilirim-
19:31
I have discovered over time
353
1171496
1927
Zamanla şunu anladım:
19:33
that emotions are not limitless.
354
1173447
2150
duygular sınırsız değil.
19:35
You know? They have a limit.
355
1175621
1754
Yani, onların da bir sınırı var.
19:37
There comes a moment --
356
1177399
1275
An gelir,
19:38
it's like a tipping point or a threshold --
357
1178698
2123
kırılma noktandır, bir eşiğe gelirsin
19:40
when you get tired of feeling afraid,
358
1180845
3123
an gelir, yorulursun korkmaktan,
19:43
when you get tired of feeling anxious.
359
1183992
2672
an gelir, bıkarsın kaygıyla yaşamaktan
19:46
And I think not only individuals,
360
1186688
1895
ve galiba sadece bireylerin değil
19:48
but perhaps nations, too, have their own tipping points.
361
1188607
4551
ama belki uluslarında da bir kırılma noktası vardır.
19:53
So even stronger than my emotions
362
1193685
2728
Duygularımdan daha güçlü olan şey ise;
19:56
is my awareness
363
1196437
1901
benim farkındalığımdır
19:58
that not only gender, not only identity,
364
1198362
3649
çalkantılı olan sadece cinsiyetler sadece kimlikler değildir
20:02
but life itself is fluid.
365
1202035
2841
hayatın kendisi bir çalkantıdır.
20:05
They want to divide us into tribes,
366
1205471
2714
Bizi kabilelere bölmek istiyorlar
20:08
but we are connected across borders.
367
1208209
2978
ama biz sınırların ötesinden bağlıyız.
Kesinliği, ya siyahı ya beyazı övüyorlar
20:11
They preach certainty,
368
1211211
1678
20:12
but we know that life has plenty of magic
369
1212913
3601
ama biz hayatın belirsizlik ve başka
20:16
and plenty of ambiguity.
370
1216538
2046
renklerle dolu olduğunu biliyoruz.
20:18
And they like to incite dualities,
371
1218608
2791
İkiliği kışkırtıp, ikisinden biri ol diyorlar
20:21
but we are far more nuanced than that.
372
1221423
3428
ama bizim farklarımız ikiden çok fazla.
20:25
So what can we do?
373
1225380
1519
Peki, ne yapabiliriz?
20:26
I think we need to go back to the basics,
374
1226923
2318
Sanırım temel şeylere geri dönmeliyiz
20:29
back to the colors of the alphabet.
375
1229265
2748
alfabenin renklerine geri dönmeliyiz.
20:32
The Lebanese poet Khalil Gibran used to say,
376
1232037
3760
Lübnanlı şair Khalil Gibran şöyle demişti:
20:35
"I learned silence from the talkative
377
1235821
2793
" Susmayı, gevezelerden
20:38
and tolerance from the intolerant
378
1238638
2440
tahammülü, tahammülsüzlerden
20:41
and kindness from the unkind."
379
1241102
2846
nezaketi de nobran kişilerden öğrendim."
20:43
I think it's a great motto for our times.
380
1243972
2601
Bence yaşadığımız çağ için şahane bir düstur.
20:47
So from populist demagogues, we will learn
381
1247094
3461
Öyleyse, popülist demagoglardan, demokrasinin
20:50
the indispensability of democracy.
382
1250579
2716
vazgeçilmez olduğunu öğreneceğiz.
20:53
And from isolationists, we will learn the need for global solidarity.
383
1253319
4734
Tecrit yanlılarından, küresel dayanışma ihtiyacını öğreneceğiz.
20:58
And from tribalists, we will learn the beauty of cosmopolitanism
384
1258077
5481
Kabilecilerden, kozmopolit olmanın ve çeşitliliğin
21:03
and the beauty of diversity.
385
1263582
2832
güzelliğini öğreneceğiz.
21:07
As I finish, I want to leave you with one word, or one taste.
386
1267223
5234
Sözlerimi bitirirken size bir kelime, bir tat, bırakmak istiyorum.
21:12
The word "yurt" in Turkish means "motherland."
387
1272481
3685
Türçede "yurt" kelimesi "ana vatan" anlamına gelir,
21:16
It means "homeland."
388
1276190
1671
"memleket" anlamına gelir.
21:17
But interestingly, the word also means
389
1277885
2279
Fakat bu kelime ilginç bir şekilde
21:20
"a tent used by nomadic tribes."
390
1280188
3269
"göçer çadırı" anlamına da gelir.
21:23
And I like that combination, because it makes me think
391
1283966
3058
Bu bileşimi seviyorum çünkü bana, ana vatanların
21:27
homelands do not need to be rooted in one place.
392
1287048
4076
tek bir yere kök salıp, sabit kalmasının gerekmediğini düşündürüyor.
21:31
They can be portable.
393
1291148
1464
Onu taşıyabiliriz,
21:32
We can take them with us everywhere.
394
1292636
2709
onu gittiğimiz her yere yanımızda götürebiliriz.
21:35
And I think for writers, for storytellers,
395
1295369
2923
Ve bence yazarlar için hikâyeciler için
21:38
at the end of the day,
396
1298316
1412
son tahlilde
21:39
there is one main homeland,
397
1299752
2425
tek bir hakiki ana vatan vardır
21:42
and it's called "Storyland."
398
1302201
2322
ve ona "Hikâye Ülkesi" deniyor
21:44
And the taste of that word
399
1304963
2300
ve bu kelimenin tadı
21:47
is the taste of freedom.
400
1307287
2304
özgürlüğün tadıdır.
21:49
Thank you.
401
1309615
1303
Teşekkürler
21:50
(Applause)
402
1310942
6033
(Alkışlar)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7