Dan Pacholke: How prisons can help inmates live meaningful lives

74,703 views ・ 2014-08-13

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Elif Şahin Gözden geçirme: Merve Kılıç
00:12
We're seen as the organization that is the bucket for failed social policy.
0
12792
3693
Kurumumuz başarısız sosyal politika kovası olarak görülüyor.
00:16
I can't define who comes to us or how long they stay.
1
16485
3282
Bize kimlerin geleceğini ya da ne kadar süre kalacağını belirleyemem.
00:19
We get the people for whom nothing else has worked,
2
19767
2136
Başka hiçbir şeyin işe yaramadığı,
00:21
people who have fallen through all
3
21903
1438
diğer sosyal güvenlik ağlarında
00:23
of the other social safety nets.
4
23341
1913
başarısız olmuş kişiler bize gelir.
00:25
They can't contain them, so we must.
5
25254
2333
Onlar zapt edemedikleri için biz yapmalıyız.
00:27
That's our job:
6
27587
1443
Bizim işimiz:
00:29
contain them, control them.
7
29030
3107
zapt etmek ve kontrol altında tutmak.
Yıllar içerisinde hapishane sistemi,
00:32
Over the years, as a prison system,
8
32137
2457
00:34
as a nation, and as a society,
9
34594
1821
ülke ve toplum olarak
00:36
we've become very good at that,
10
36415
1475
bu konuda çok başarılı olduk,
00:37
but that shouldn't make you happy.
11
37890
2120
ama bu bizi mutlu etmemeli.
Günümüzde hapsettiğimiz insan sayısı
00:40
Today we incarcerate more people per capita
12
40010
1700
00:41
than any other country in the world.
13
41710
2137
diğer bütün ülkelerden daha fazla.
00:43
We have more black men in prison today
14
43847
1913
1850'deki kölelik dönemine oranla
00:45
than were under slavery in 1850.
15
45760
2561
günümüzde daha fazla siyahi insan hapishanede.
00:48
We house the parents of almost three million
16
48321
1760
Üç milyona yakın çocuk vatandaşımızın
00:50
of our community's children,
17
50081
1724
ebeveynlerini barındırıyoruz,
00:51
and we've become the new asylum,
18
51805
2020
bu ülkedeki en büyük akıl sağlığı hizmeti veren
00:53
the largest mental health provider in this nation.
19
53825
3037
yeni bir akıl hastanesi haline geldik.
00:56
When we lock someone up,
20
56862
1471
Bir insanı kilit altına almak
00:58
that is no small thing.
21
58333
1631
küçük bir olay değil.
00:59
And yet, we are called the Department of Corrections.
22
59964
3158
Yine de Ceza İnfaz Kurumu olarak isimlendiriliyoruz.
Bugün, cezalandırma konusunda
01:03
Today I want to talk about
23
63122
1388
01:04
changing the way we think about corrections.
24
64510
2095
düşünce tarzımızı değiştirmek üzerine konuşmak istiyorum.
01:06
I believe, and my experience tells me,
25
66605
2059
Tecrübelerime dayanarak inanıyorum ki;
01:08
that when we change the way we think,
26
68664
1709
düşünce tarzımızı değiştirdiğimizde
01:10
we create new possibilities, or futures,
27
70373
2834
yeni olasılıklar ve gelecekler yaratırız
01:13
and prisons need a different future.
28
73207
2626
ve hapishanelerin farklı bir geleceğe ihtiyacı var.
01:15
I've spent my entire career in corrections, over 30 years.
29
75833
3472
30 yılı aşkın süre, tüm kariyerimi cezalandırma üzerinde geçirdim.
01:19
I followed my dad into this field.
30
79305
1480
Bu alanda babamı takip ettim.
01:20
He was a Vietnam veteran. Corrections suited him.
31
80785
3145
Eski Vietnam askerlerindendi. Cezalandırma ona uygundu.
01:23
He was strong, steady, disciplined.
32
83930
3010
Güçlü, istikrarlı ve disiplinliydi.
01:26
I was not so much any of those things,
33
86940
1440
Ben bunlardan hiçbiri değildim
01:28
and I'm sure that worried him about me.
34
88380
2399
ve eminim bu durum onu endişelendiriyordu.
01:30
Eventually I decided, if I was going to end up in prison,
35
90779
2843
Nihayetinde, eğer sonum hapishane ise en azından
parmaklıkların doğru tarafında olsun kararı aldım.
01:33
I'd better end up on the right side of the bars,
36
93622
1321
01:34
so I thought I'd check it out,
37
94943
1707
Böylece, buna bir göz atmaya
01:36
take a tour of the place my dad worked,
38
96650
2270
ve babamın çalıştığı yerde biraz gezinmeye karar verdim.
01:38
the McNeil Island Penitentiary.
39
98920
2181
McNeil Adası Cezaevi.
01:41
Now this was the early '80s,
40
101101
1710
Fakat, bu 80'lerin başındaydı
01:42
and prisons weren't quite what you see
41
102811
1527
ve hapishaneler film ve dizilerde
01:44
on TV or in the movies.
42
104338
1982
gördüklerinizden biraz farklıydı.
01:46
In many ways, it was worse.
43
106320
2520
Birçok açıdan çok daha kötüydü.
01:48
I walked into a cell house that was five tiers high.
44
108840
2614
Beş katlı bir hücre tipi cezaevine girdim.
01:51
There were eight men to a cell.
45
111454
1625
Bir hücrede sekiz kişi ve
01:53
there were 550 men in that living unit.
46
113079
2348
bu yaşam alanında 550 kişi vardı
01:55
And just in case you wondered,
47
115427
1883
ve eğer merak ediyorsanız,
01:57
they shared one toilet in those small confines.
48
117310
3066
bu küçük bölgede tek bir tuvaleti paylaşıyorlardı.
02:00
An officer put a key in a lockbox,
49
120376
1503
Bir görevli kasaya anahtarı koyuyordu
02:01
and hundreds of men streamed out of their cells.
50
121879
2542
ve yüzlerce insan hücrelerinden akıp gidiyordu.
02:04
Hundreds of men streamed out of their cells.
51
124421
1979
Yüzlerce insan hücrelerinden akıp gidiyordu.
02:06
I walked away as fast as I could.
52
126400
2363
Oradan elimden gelen en hızlı şekilde uzaklaştım.
02:08
Eventually I went back and I started as an officer there.
53
128763
2598
Nihayetinde geri döndüm ve görevli olarak çalışmaya başladım.
02:11
My job was to run one of those cell blocks
54
131361
1797
İşim hücre bloklarından birini
02:13
and to control those hundreds of men.
55
133158
3161
idare etmek ve yüzlerce insanı kontrol etmekti.
02:16
When I went to work at our receptions center,
56
136319
1845
Kabul merkezinde çalışmaya başladığımda
02:18
I could actually hear the inmates roiling from the parking lot,
57
138164
2726
mahkûmların otoparktan içeri girişlerini,
02:20
shaking cell doors, yelling,
58
140890
2494
hücre kapılarını sarsmalarını, bağırmalarını,
02:23
tearing up their cells.
59
143384
1674
hücrelerini yıkmalarını duyabiliyordum.
02:25
Take hundreds of volatile people and lock them up,
60
145058
2364
Yüzlerce dengesiz insanı alır ve kilit altında tutarsan,
02:27
and what you get is chaos.
61
147422
1764
kaos elde edersin.
02:29
Contain and control — that was our job.
62
149186
2773
Zapt etmek ve kontrol altında tutmak, işimiz buydu.
02:31
One way we learned to do this more effectively
63
151959
2321
Bunu daha verimli yapmayı öğrenmemizin bir yolu,
02:34
was a new type of housing unit
64
154280
1210
yeni türde bir yaşam alanı olan
02:35
called the Intensive Management Unit, IMU,
65
155490
2703
Yoğun Yönetim Birimi (IMU) idi,
02:38
a modern version of a "hole."
66
158193
1823
Hücrenin modern versiyonu.
02:40
We put inmates in cells behind solid steel doors
67
160016
2522
Mahkûmları, kelepçe delikleri olan çelik kapıların
02:42
with cuff ports so we could restrain them
68
162538
2281
ardına koyduk ki dizginleyebilelim
02:44
and feed them.
69
164819
1341
ve yemek verebilelim.
02:46
Guess what?
70
166160
2337
Tahmin edin ne oldu?
02:48
It got quieter.
71
168497
1494
Daha sessiz oldu.
02:49
Disturbances died down in the general population.
72
169991
2497
Genel nüfusta kargaşalar azaldı.
02:52
Places became safer
73
172488
1351
Ortalık daha güvenli hale geldi,
02:53
because those inmates who were most violent or disruptive
74
173839
2600
çünkü en saldırgan ve rahatsız edici mahkûmlar
02:56
could now be isolated.
75
176439
1425
izole edilebilliyordu.
02:57
But isolation isn't good.
76
177864
1731
Fakat izolasyon iyi bir şey değil.
02:59
Deprive people of social contact and they deteriorate.
77
179595
2829
İnsanları sosyal iletişimden mahrum ederseniz, kötüye giderler.
03:02
It was hard getting them out of IMU,
78
182424
1935
Hem onlar hem de bizim için
03:04
for them and for us.
79
184359
2553
onları IMU'dan çıkartmak zorlaşıyordu.
03:06
Even in prison, it's no small thing
80
186912
2469
Hapishanede bile, birini kilit altında tutmak
03:09
to lock someone up.
81
189381
1986
küçük bir olay değil.
03:11
My next assignment was to one of the state's deep-end prisons
82
191367
2554
Bir sonraki görevim en saldırgan ve rahatsız edici mahkûmların bulunduğu,
03:13
where some of our more violent or disruptive inmates are housed.
83
193921
2935
eyaletin en ücra yerindeki hapishanedeydi.
03:16
By then, the industry had advanced a lot,
84
196856
1844
O zamana dek bu endüstri oldukça gelişmişti,
03:18
and we had different tools and techniques
85
198700
2058
yıkıcı davranışları idare etmek için
03:20
to manage disruptive behavior.
86
200758
2037
farklı araçlarımız ve tekniklerimiz vardı.
03:22
We had beanbag guns and pepper spray
87
202795
2225
Plastik mermili silahlarımız ve biber gazımız,
03:25
and plexiglass shields,
88
205020
1890
plastik cam kalkanlarımız,
03:26
flash bangs, emergency response teams.
89
206910
2435
flaş bombalarımız ve acil durum müdahale ekibimiz vardı.
03:29
We met violence with force
90
209345
1864
Şiddete kuvvet kullanarak
03:31
and chaos with chaos.
91
211209
1461
kaosa kaosla karşılık verdik.
03:32
We were pretty good at putting out fires.
92
212670
2527
Alevleri söndürmekte oldukça iyiydik.
03:35
While I was there, I met two experienced correctional workers
93
215197
3301
Oradayken aynı zamanda araştırmacı olan iki tecrübeli
03:38
who were also researchers,
94
218498
1536
hapishane memuru ile tanıştım,
03:40
an anthropologist and a sociologist.
95
220034
3191
biri antropolog diğeri sosyologdu.
03:43
One day, one of them commented to me and said,
96
223225
1550
Bir gün, biri şöyle dedi:
03:44
"You know, you're pretty good at putting out fires.
97
224775
2038
"Biliyor musun, alevleri söndürmekte oldukça iyisin.
03:46
Have you ever thought about how to prevent them?"
98
226813
3834
Hiç nasıl önleyebileceğini düşündün mü?"
03:50
I was patient with them,
99
230647
1977
Hapishaneleri güvenli hale getirmek için
03:52
explaining our brute force approach
100
232624
1309
kullandığımız kaba kuvveti
03:53
to making prisons safer.
101
233933
1857
açıklarken onlara karşı sabırlıydım.
03:55
They were patient with me.
102
235790
1534
Onlar da bana karşı sabırlıydı.
03:57
Out of those conversations grew some new ideas
103
237324
2177
Bu konuşmalardan yeni fikirler ortaya çıktı
03:59
and we started some small experiments.
104
239501
1896
ve küçük deneyler yapmaya başladık.
04:01
First, we started training our officers in teams
105
241397
2401
İlk, eğitim programına birer ya da ikişer kişi göndermek yerine,
04:03
rather than sending them one or two at a time to the state training academy.
106
243798
3242
görevlilerimizi takımlar halinde eğitmeye başladık.
04:07
Instead of four weeks of training, we gave them 10.
107
247040
2310
4 hafta yerine 10 haftalık eğitim verdik.
04:09
Then we experimented with an apprenticeship model
108
249350
2277
Sonra tecrübeli elemanlar ile yeni başlayanları
04:11
where we paired new staff with veteran staff.
109
251627
3573
eşleştirdiğimiz stajyerlik modeli üzerine deney yaptık.
04:15
They both got better at the work.
110
255200
2513
İki taraf da işinde daha başarılı oldu.
04:17
Second, we added verbal de-escalation skills
111
257713
2610
İkinci olarak, eğitim sürecine
hafifletilmiş konuşma becerilerini ekledik
04:20
into the training continuum
112
260323
1890
04:22
and made it part of the use of force continuum.
113
262213
2737
ve kaba kuvvet sürecinin bir parçası haline getirdik.
04:24
It was the non-force use of force.
114
264950
2484
Saldırgan olmayan bir kaba kuvvet kullanımıydı.
04:27
And then we did something even more radical.
115
267434
1602
Sonra daha radikal bir şey yaptık.
04:29
We trained the inmates on those same skills.
116
269036
2310
Mahkûmları da aynı beceriler üzerine eğittik.
04:31
We changed the skill set,
117
271346
2296
Beceri gruplarını, şiddete sadece
04:33
reducing violence, not just responding to it.
118
273642
3171
tepki verilmesi için değil, onun azaltılması için değiştirdik.
04:36
Third, when we expanded our facility, we tried a new type of design.
119
276813
3234
Üçüncü olarak, tesisimizi genişlettik, yeni bir dizayn denedik.
04:40
Now the biggest and most controversial component
120
280047
2705
bu dizaynın en büyük ve en tartışmalı unsuru
04:42
of this design, of course, was the toilet.
121
282752
3677
tabii ki de tuvaletlerdi.
04:46
There were no toilets.
122
286429
1689
Tuvaletler artık yoktu.
04:48
Now that might not sound significant to you here today,
123
288118
2631
Şuan bu size çok önemli gelmiyor olabilir
04:50
but at the time, it was huge.
124
290749
1385
ama o zaman olağanüstüydü.
04:52
No one had ever heard of a cell without a toilet.
125
292134
2113
Daha önce kimse tuvaletsiz hücre duymamıştı.
04:54
We all thought it was dangerous and crazy.
126
294247
2248
Hepimiz çok tehlikeli ve çılgınca olduğunu düşündük,
04:56
Even eight men to a cell had a toilet.
127
296495
3107
sekiz kişilik hücrelerin bile tuvaleti vardı.
04:59
That small detail changed the way we worked.
128
299602
2857
Bu küçük detay çalışma şeklimizi değiştirdi.
05:02
Inmates and staff started interacting
129
302459
1730
Mahkûmlar ve çalışanlar
05:04
more often and openly and developing a rapport.
130
304189
3274
daha serbest etkileşime giriyor ve yakınlaşıyorlardı.
05:07
It was easier to detect conflict and intervene
131
307463
1833
Çatışmayı öngörmek ve kızışmadan
05:09
before it escalated.
132
309296
1314
müdahale etmek daha kolaydı.
05:10
The unit was cleaner, quieter, safer and more humane.
133
310610
3636
Yaşam alanı daha temiz, sessiz, güvenli ve daha insancıldı.
05:14
This was more effective at keeping the peace
134
314246
2205
Bu, huzuru sağlamakta daha önce gördüğüm
05:16
than any intimidation technique I'd seen to that point.
135
316451
3509
tüm korkutma tekniklerinden çok daha etkiliydi.
05:19
Interacting changes the way you behave,
136
319960
1428
Etkileşim davranış şeklinizi değiştirir,
05:21
both for the officer and the inmate.
137
321388
2106
hem görevli hem de mahkûm için geçerli.
05:23
We changed the environment and we changed the behavior.
138
323494
3150
Ortamı ve davranışı değiştirdik.
05:26
Now, just in case I hadn't learned this lesson,
139
326644
1893
Daha sonra, dersimi almamışımdır belki diye
05:28
they assigned me to headquarters next,
140
328537
2410
beni genel merkezde görevlendirdiler
05:30
and that's where I ran straight up against system change.
141
330947
2526
ve orada sistem değişikliğine karşı olanlara göğüs gerdim.
05:33
Now, many things work against system change:
142
333473
2569
Sistem değişikliğine karşı olan birçok faktör var:
siyaset ve siyasetçiler, kanunlar ve yasalar
05:36
politics and politicians, bills and laws,
143
336042
2109
05:38
courts and lawsuits, internal politics.
144
338151
2768
mahkemeler ve davalar, iç politika.
05:40
System change is difficult and slow,
145
340919
2070
Sistem değişikliği yavaş ve zor bir süreç
05:42
and oftentimes it doesn't take you
146
342989
1542
ve bazen sizi gitmek istediğiniz yere
05:44
where you want to go.
147
344531
1683
götürmez.
05:46
It's no small thing to change a prison system.
148
346214
4022
Hapishane sistemini değiştirmek basit bir şey değil.
05:50
So what I did do is I reflected on my earlier experiences
149
350236
2674
Böylece, önceki deneyimlerimi düşündüm
05:52
and I remembered that when we interacted with offenders, the heat went down.
150
352910
3254
ve suçlularla iletişim kurduğumuzda kızgınlığın azaldığını hatırladım.
05:56
When we changed the environment, the behavior changed.
151
356164
1991
Ortamı değiştirdiğimizde davranış da değişti.
05:58
And these were not huge system changes.
152
358155
1789
Ve bunlar büyük sistem değişiklikleri değildi.
05:59
These were small changes, and these changes
153
359944
1755
Bunlar küçük değişikliklerdi
06:01
created new possibilities.
154
361699
2211
ve yeni olasılıklar yarattı.
06:03
So next, I got reassigned as superintendent of a small prison.
155
363910
2707
Sonra küçük bir hapishanenin amiri olarak görevlendirildim.
06:06
And at the same time, I was working on my degree
156
366617
2259
Aynı zamanda Evergreen State College'da
06:08
at the Evergreen State College.
157
368876
2081
diplomam üzerine çalışıyordum.
06:10
I interacted with a lot of people who were not like me,
158
370957
1993
Benim gibi düşünmeyen, başka fikirleri olan
06:12
people who had different ideas
159
372950
1370
ve farklı geçmişlerden gelen
06:14
and came from different backgrounds.
160
374320
1706
kişilerle iletişim kurdum.
06:16
One of them was a rainforest ecologist.
161
376026
2596
Bunlardan biri yağmur ormanları çevrebilimcisi idi.
06:18
She looked at my small prison and what she saw
162
378622
1750
Benim küçük hapishaneme baktığında
06:20
was a laboratory.
163
380372
1786
gördüğü şey bir laboratuvardı.
06:22
We talked and discovered how prisons and inmates
164
382158
2925
Konuşmalarımız sırasında, hapishanelerin ve mahkûmların
kendi başlarına tamamlayamayacakları
06:25
could actually help advance science
165
385083
2032
projelere yardım ederek bilimin gelişmesine
06:27
by helping them complete projects
166
387115
1629
06:28
they couldn't complete on their own,
167
388744
1811
katkı sağlayabileceklerini keşfettik.
06:30
like repopulating endangered species:
168
390555
2318
Kurbağalar, kelebekler ve kır bitkileri gibi
06:32
frogs, butterflies, endangered prairie plants.
169
392873
3147
nesli tükenmekte olan türleri yeniden yetiştirmek gibi.
Aynı zamanda güneş enerjisi,
06:36
At the same time, we found ways to make
170
396020
1327
06:37
our operation more efficient
171
397347
1583
yağmur suyu havzaları,
06:38
through the addition of solar power,
172
398930
2223
organik bahçecilik ve geri dönüşümün katkısıyla
06:41
rainwater catchment, organic gardening, recycling.
173
401153
3530
operasyonumuzu daha etkili hale getirmenin yollarını bulduk.
06:44
This initiative has led to many projects
174
404683
2499
Bu girişim, sistem çapında büyük etkileri olan
birçok projenin oluşmasına yol açtı;
06:47
that have had huge system-wide impact,
175
407182
1702
06:48
not just in our system, but in other state systems as well,
176
408884
3343
sadece bizim değil, diğer birçok devletin sisteminde de etkili oldu.
06:52
small experiments making a big difference
177
412227
2196
Küçük deneyler hem bilimde hem de toplumda
06:54
to science, to the community.
178
414423
3052
büyük değişimler yaratıyor.
06:57
The way we think about our work changes our work.
179
417475
3167
İşimizle ilgili düşünce şeklimiz, işimizi değiştiriyor.
07:00
The project just made my job more interesting and exciting.
180
420642
3181
Bu proje benim işimi daha ilgi çekici ve heyecanlı hâle getirdi.
07:03
I was excited. Staff were excited.
181
423823
1957
Heyecanlıydım. Personeller heyecanlıydı.
07:05
Officers were excited. Inmates were excited.
182
425780
2010
Görevliler ve mahkûmlar da heyecanlıydı.
07:07
They were inspired.
183
427790
1753
Bundan ilham almışlardı.
07:09
Everybody wanted to be part of this.
184
429543
1556
Herkes bunun parçası olmak istiyordu.
07:11
They were making a contribution, a difference,
185
431099
2319
Anlamlı ve önemli olduğunu düşündükleri şeye
07:13
one they thought was meaningful and important.
186
433418
2239
katkı sağlıyorlardı ve bir fark yaratıyorlardı.
07:15
Let me be clear on what's going on here, though.
187
435657
1856
Burada ne olduğu hakkında açık olayım.
07:17
Inmates are highly adaptive.
188
437513
1743
Mahkûmlar oldukça uyarlanabilirler.
07:19
They have to be.
189
439256
1672
Böyle olmak zorundalar.
07:20
Oftentimes, they know more about our own systems
190
440928
2761
Bazen sistemimizi, onu yöneten kişilerden
07:23
than the people who run them.
191
443689
1981
daha iyi bilirler.
07:25
And they're here for a reason.
192
445670
1651
Ve burada olmalarının bir sebebi var.
07:27
I don't see my job as to punish them or forgive them,
193
447321
3286
Ben işimi onları cezalandırmak ya da affetmek olarak görmüyorum
07:30
but I do think they can have
194
450607
1263
fakat hapishanede dahi
07:31
decent and meaningful lives even in prison.
195
451870
2753
anlamlı ve düzgün bir hayata sahip olabileceklerini düşünüyorum.
07:34
So that was the question:
196
454623
1577
Bu yüzden, soru şuydu:
07:36
Could inmates live decent and meaningful lives,
197
456200
3180
Mahkûmlar anlamlı ve düzgün bir hayat yaşayabilirler mi?
07:39
and if so, what difference would that make?
198
459380
3270
Yaşayabilirlerse, bu ne gibi bir fark yaratır?
07:42
So I took that question back to the deep end,
199
462650
2897
Bu soruyu en saldırgan suçlularımızın olduğu
07:45
where some of our most violent offenders are housed.
200
465547
2665
o ücra hapishaneye geri götürdüm.
07:48
Remember, IMUs are for punishment.
201
468212
1631
Hatırlayın, IMU'lar cezalandırma için,
07:49
You don't get perks there, like programming.
202
469843
2064
Orada program gibi ayrıcalıklar yok.
07:51
That was how we thought.
203
471907
1930
Tıpkı böyle düşünüyorduk.
07:53
But then we started to realize that if any inmates
204
473837
2113
Sonra, programa ihtiyaç duyacakların
07:55
needed programming, it was these particular inmates.
205
475950
2287
bu belirli mahkûmlar olduğunu anladık.
07:58
In fact, they needed intensive programming.
206
478237
2186
Hatta yoğun programa ihtiyaçları vardı.
08:00
So we changed our thinking 180 degrees,
207
480423
2338
Böylece düşüncelerimizi 180 derece değiştirdik
08:02
and we started looking for new possibilities.
208
482761
2363
ve yeni olasılıklar bakmaya başladık.
08:05
What we found was a new kind of chair.
209
485124
2538
Bulduğumuz şey, yeni tip bir sandalyeydi.
08:07
Instead of using the chair for punishment,
210
487662
1946
Bu sandalyeyi cezalandırma için
08:09
we put it in classrooms.
211
489608
1670
kullanmak yerine sınıflara koyduk.
08:11
Okay, we didn't forget our responsibility to control,
212
491278
3052
Tabii ki kontrol altında tutma sorumluluğumuzu unutmadık
08:14
but now inmates could interact safely, face-to-face
213
494330
2229
ama şimdi mahkûmlar diğer mahkûmlarla güvenli
08:16
with other inmates and staff,
214
496559
1646
ve yüz yüze etkileşime girebiliyordu
08:18
and because control was no longer an issue,
215
498205
1635
ve kontrol artık bir sorun olmadığı için
08:19
everybody could focus on other things,
216
499840
2290
öğrenim gibi başka şeylere odaklanabiliyorduk.
08:22
like learning. Behavior changed.
217
502130
2631
Davranış değişti.
08:24
We changed our thinking, and we changed what was possible, and this gives me hope.
218
504772
4835
Düşünce tarzımızı, olasılıkları değiştirdik ve bu bana umut veriyor.
08:29
Now, I can't tell you that any of this stuff will work.
219
509607
2536
Fakat bunların işe yarayıp yaramayacağını söyleyemem.
08:32
What I can tell you, though, it is working.
220
512143
2592
Söyleyebileceğim şey, şu an işe yarıyor.
08:34
Our prisons are getting safer for both staff and inmates,
221
514735
3429
Hapishanelerimiz, mahkûmlar ve personeller için
daha güvenli hale geliyor ve hapishaneler güvenliyken
08:38
and when our prisons are safe,
222
518164
1394
08:39
we can put our energies into a lot more than just controlling.
223
519558
3455
enerjimizi, kontrol etmek dışındaki şeylere de harcayabiliriz.
08:43
Reducing recidivism may be our ultimate goal,
224
523013
2282
Suçta tekerrürü azaltmak nihai hedefimiz
08:45
but it's not our only goal.
225
525295
1675
ama tek hedefimiz değil.
08:46
To be honest with you, preventing crime
226
526970
1756
Dürüst olmak gerekirse, suçu önlemek
08:48
takes so much more from so many more people
227
528726
1969
daha fazla insan ve kurum
08:50
and institutions.
228
530695
1513
gerektiriyor.
08:52
If we rely on just prisons to reduce crime,
229
532208
3268
Eğer suçu azaltmada sadece hapishanelere bel bağlarsak,
08:55
I'm afraid we'll never get there.
230
535476
1958
korkarım bunu asla başaramayız.
08:57
But prisons can do some things
231
537434
1855
Ama hapishaneler, yapabileceklerini
08:59
we never thought they could do.
232
539289
1676
hiç düşünmediğimiz şeyleri yapabilir.
09:00
Prisons can be the source of innovation
233
540965
2035
Hapishaneler yeniliğin, sürdürülebilirliğin
09:03
and sustainability,
234
543000
1381
çevresel restorasyon ve
09:04
repopulating endangered species and environmental restoration.
235
544381
3359
tehlikedeki türlerin yeniden yetiştirilmesinin kaynağı olabilir.
09:07
Inmates can be scientists and beekeepers,
236
547740
2645
Mahkûmlar bilim insanı, arı yetiştiricisi ya da
09:10
dog rescuers.
237
550385
1760
köpek kurtarma görevlisi olabilirler.
09:12
Prisons can be the source of meaningful work
238
552145
2533
Hapishaneler,
görevliler ve orada yaşayan mahkûmlar için
09:14
and opportunity for staff
239
554678
1957
09:16
and the inmates who live there.
240
556635
2341
anlamlı işlerin ve fırsatın kaynağı olabilir.
09:18
We can contain and control
241
558976
2174
Zapt edip kontrol altında tutabilir
09:21
and provide humane environments.
242
561150
2123
ve insancıl bir ortam sağlayabiliriz.
09:23
These are not opposing qualities.
243
563273
2591
Bu ikisi zıt özellikler değil.
09:25
We can't wait 10 to 20 years to find out
244
565864
2301
Yapmaya değer olup olmadığını
öğrenmek için 10-20 yıl bekleyemeyiz.
09:28
if this is worth doing.
245
568165
1587
09:29
Our strategy is not massive system change.
246
569752
2694
Stratejimiz çok büyük bir sistem değişikliği değil.
09:32
Our strategy is hundreds of small changes
247
572446
1804
Stratejimiz günler ya da aylar içinde
09:34
that take place in days or months, not years.
248
574250
3685
yer alan küçük değişiklikler.
09:37
We need more small pilots where we learn as we go,
249
577935
3397
İlerledikçe olasılık kapsamını değiştirecek
daha çok küçük kılavuzlara ihtiyacımız var.
09:41
pilots that change the range of possibility.
250
581332
3001
09:44
We need new and better ways to measure impacts
251
584333
2089
Görev, etkileşim ve güvenli ortamın
09:46
on engagement, on interaction,
252
586422
1741
etkilerini ölçmemizi sağlayacak
09:48
on safe environments.
253
588163
2016
yeni ve daha iyi yollara ihtiyacımız var.
09:50
We need more opportunities to participate in
254
590179
2320
Toplumumuza ve toplumunuza
09:52
and contribute to our communities,
255
592499
2172
fayda sağlayacak, katkıda bulunabileceğimiz
09:54
your communities.
256
594671
2449
daha fazla fırsata ihtiyacımız var.
09:57
Prisons need to be secure, yes, safe, yes.
257
597120
3044
Hapishaneler güvenli olmalı, evet, tehlikesiz olmalı, evet.
10:00
We can do that.
258
600164
983
Biz bunu yapabiliriz.
10:01
Prisons need to provide humane environments
259
601147
2021
Hapishaneler insanların anlamlı yaşamı öğrenebileceği,
10:03
where people can participate, contribute,
260
603168
2067
katılım ve katkı sağlayabileceği
10:05
and learn meaningful lives.
261
605235
1686
insancıl ortamlar olmalı.
10:06
We're learning how to do that.
262
606921
1849
Bunu nasıl yapacağımızı öğreniyoruz.
10:08
That's why I'm hopeful.
263
608770
1450
Bu yüzden umudum var.
Hapishanelerle ilgili eski fikirlere bağlı kalmamıza gerek yok.
10:10
We don't have to stay stuck in old ideas about prison.
264
610220
2291
10:12
We can define that. We can create that.
265
612511
2464
Bunu tanımlayabiliriz, meydana getirebiliriz.
10:14
And when we do that thoughtfully and with humanity,
266
614975
2450
Bunu, insancıl ve dikkatli bir şekilde yaptığımızda
10:17
prisons can be more than the bucket
267
617425
1937
hapishaneler başarısız sosyal politika
10:19
for failed social policy.
268
619362
1589
kovasından fazlası olabilir.
10:20
Maybe finally, we will earn our title:
269
620951
3350
Belki en sonunda,
Ceza İnfaz Kurumumuz isminin hakkını verebilir.
10:24
a department of corrections.
270
624301
1995
Teşekkürler.
10:26
Thank you.
271
626296
2100
(Alkış)
10:28
(Applause)
272
628396
2531
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7