The human skills we need in an unpredictable world | Margaret Heffernan

200,489 views ・ 2019-09-10

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Aysu Toprak Gözden geçirme: Cihan Ekmekçi
00:12
Recently, the leadership team of an American supermarket chain
0
12731
3606
Son zamanlarda, Amerikalı bir süper market zincirinin lider kadrosu
00:16
decided that their business needed to get a lot more efficient.
1
16361
3456
işlerinin daha çok verim almaya ihtiyacı olduğuna karar verdi.
00:19
So they embraced their digital transformation with zeal.
2
19841
3855
Bu yüzden dijital dönüşümlerini heyecanla karşıladılar.
00:24
Out went the teams supervising meat, veg, bakery,
3
24174
3948
Denetleyici takımımız işe koyuldu
00:28
and in came an algorithmic task allocator.
4
28146
4156
ve algoritmik bir görev paylaştırıcı ile geri döndü.
00:32
Now, instead of people working together,
5
32914
2103
Beraber çalışmak yerine,
00:35
each employee went, clocked in, got assigned a task, did it,
6
35041
4241
her işçi gitti, giriş yaptı, işini aldı, yaptı,
00:39
came back for more.
7
39306
1578
daha fazlası için geri geldi.
00:41
This was scientific management on steroids,
8
41429
3727
Bu streoidler üzerine standartlaştıran
00:45
standardizing and allocating work.
9
45180
2082
ve iş paylaştıran bilimsel yönetimdi.
00:47
It was super efficient.
10
47580
2090
Süper verimliydi.
00:50
Well, not quite,
11
50750
1366
Ama tam anlamıyla değil
00:53
because the task allocator didn't know
12
53351
2326
çünkü görev paylaştırıcı, bir müşterinin
00:55
when a customer was going to drop a box of eggs,
13
55701
2922
ne zaman bir kutu yumurtayı düşüreceğini bilmiyordu,
00:58
couldn't predict when some crazy kid was going to knock over a display,
14
58647
3849
haşarı birkaç çocuğun monitörü devireceğini
01:02
or when the local high school decided
15
62520
1916
ya da yerel lisenin bir karar verdiğini
01:04
that everybody needed to bring in coconuts the next day.
16
64460
2635
ve yarın okula Hindistan cevizi getirileceğini tahmin edemiyordu.
01:07
(Laughter)
17
67119
1000
(Kahkaha)
01:08
Efficiency works really well
18
68143
2137
Tam olarak neye ihtiyacın olduğunu
01:10
when you can predict exactly what you're going to need.
19
70304
3039
tahmin edebildiğinde verimlilik gerçekten iyi çalışır.
01:13
But when the anomalous or unexpected comes along --
20
73815
3276
Ama anormal veya beklenmedik bir şeyler ortaya çıktığında
01:17
kids, customers, coconuts --
21
77115
2332
çocuklar, müşteriler, hindistan cevizleri gibi
01:19
well, then efficiency is no longer your friend.
22
79471
2873
işte o zaman verimlilik bir işe yaramaz.
01:24
This has become a really crucial issue,
23
84074
2117
Bu önemli bir mesele haline geldi,
01:26
this ability to deal with the unexpected,
24
86215
2618
beklenmedikle başa çıkma kabiliyeti,
01:29
because the unexpected is becoming the norm.
25
89771
3457
çünkü beklenmedik norm haline geliyor.
01:33
It's why experts and forecasters are reluctant to predict anything
26
93660
4077
Bu yüzden, uzmanlar ve tahminciler 400 gün sonrası
01:37
more than 400 days out.
27
97761
2572
ve daha fazlası için tahminde bulunmaya istekli değiller.
01:41
Why?
28
101054
1446
Neden mi?
01:42
Because over the last 20 or 30 years,
29
102524
1924
Çünkü son 20 veya 30 yıl boyunca,
01:44
much of the world has gone from being complicated
30
104472
3810
dünyanın çoğu komplike olmaktan
01:48
to being complex --
31
108306
1296
kompleks olmaya evrildi,
01:50
which means that yes, there are patterns,
32
110431
2283
bu da şu anlama geliyor, evet örüntüler var
01:52
but they don't repeat themselves regularly.
33
112738
2296
ama kendilerini sürekli tekrar etmiyorlar.
01:55
It means that very small changes can make a disproportionate impact.
34
115440
4288
Bu çok küçük değişimlerin orantısız bir etki yapabileceği anlamına geliyor.
02:00
And it means that expertise won't always suffice,
35
120244
2666
Ve bu uzman olmanın hep yeterli olmadığı anlamına gelir
02:02
because the system just keeps changing too fast.
36
122934
3634
çünkü sistem çok hızlı değişmeye devam ediyor.
02:08
So what that means
37
128192
2632
Bu da demek oluyor ki
02:10
is that there's a huge amount in the world
38
130848
2887
dünyada bu tür tahminlere uymayan
02:13
that kind of defies forecasting now.
39
133759
2990
çok büyük bir miktar var.
02:16
It's why the Bank of England will say yes, there will be another crash,
40
136773
3830
Bu yüzden İngiltere Bankası, bir iflas olacak
02:20
but we don't know why or when.
41
140627
2430
ama neden ve ne zaman olacağını bilmiyoruz diyecek.
02:23
We know that climate change is real,
42
143807
2616
İklim değişikliğinin gerçekten olduğunu biliyoruz
02:26
but we can't predict where forest fires will break out,
43
146447
3076
ama orman yangınlarının nerede patlak vereceğini tahmin edemiyoruz
02:29
and we don't know which factories are going to flood.
44
149547
3250
ve hangi fabrikaların sele kapılacağını bilmiyoruz.
02:33
It's why companies are blindsided
45
153313
2691
Bu yüzden şirketler,
02:36
when plastic straws and bags and bottled water
46
156028
4869
bir gecede pipetler, poşetler ve plastik şişedeki sular
02:40
go from staples to rejects overnight,
47
160921
3305
temel ihtiyaçtan reddedilmeye yönelince gafil avlanırlar
02:45
and baffled when a change in social mores
48
165488
3572
ve toplumdaki bir değişiklik
02:49
turns stars into pariahs and colleagues into outcasts:
49
169084
4540
ünlüleri ve iş sahiplerini toplumdan dışlayınca şaşırırlar:
02:55
ineradicable uncertainty.
50
175155
3054
aşırı belirsizlik.
02:59
In an environment that defies so much forecasting,
51
179319
4336
Çok fazla tahminle çelişen bir ortamda
03:03
efficiency won't just not help us,
52
183679
3204
verimlilik bize yardımcı olmaz,
03:06
it specifically undermines and erodes our capacity to adapt and respond.
53
186907
6954
aksine adapte olma ve karşılık verme kabiliyetimizi baltalar ve sarsar.
03:16
So if efficiency is no longer our guiding principle,
54
196055
3141
Eğer verimlilik artık temel ilkemiz değilse
03:19
how should we address the future?
55
199220
1748
geleceği nasıl ele almalıyız?
03:20
What kind of thinking is really going to help us?
56
200992
2452
Ne tür bir düşünce gerçekten bize yardım edecek?
03:23
What sort of talents must we be sure to defend?
57
203468
5147
Ne tür yetenekleri savunmak için emin olmalıyız?
03:29
I think that, where in the past we used to think a lot about just in time management,
58
209601
4885
Bence, eskiden zaman yönetimi hakkında çok düşünürdük,
03:34
now we have to start thinking about just in case,
59
214510
3884
şimdi ihtimalleri düşünmeye başlamalıyız,
03:38
preparing for events that are generally certain
60
218418
3397
genelde kesin olan
03:41
but specifically remain ambiguous.
61
221839
2543
ama özellikle belirsiz kalan olaylara hazırlanmalıyız.
03:45
One example of this is the Coalition for Epidemic Preparedness, CEPI.
62
225110
5198
Bunun bir örneği Salgın için Hazırlıklı Olma Koalisyonu, CEPI.
03:50
We know there will be more epidemics in future,
63
230332
4096
Biliyoruz ki gelecekte daha fazla salgın olacak
03:54
but we don't know where or when or what.
64
234452
3886
ama nerede, ne zaman veya ne olacağını bilmiyoruz.
03:58
So we can't plan.
65
238362
1941
Bu yüzden plan yapamıyoruz.
04:00
But we can prepare.
66
240942
1651
Ama hazırlık yapabiliriz.
04:03
So CEPI's developing multiple vaccines for multiple diseases,
67
243257
5768
Bu yüzden CEPI, hangi aşıların işe yaracağını
04:09
knowing that they can't predict which vaccines are going to work
68
249866
3547
veya hangi hastalıkların çıkacağını tahmin edemeyeceklerini bilerek
04:13
or which diseases will break out.
69
253437
2020
çoklu hastalıklar için çoklu aşılar geliştiriyor.
04:15
So some of those vaccines will never be used.
70
255481
2973
Bu aşılardan bazıları hiç kullanılmayacak.
04:18
That's inefficient.
71
258478
1472
Bu verimsiz.
04:20
But it's robust,
72
260794
1911
Ama bu güçlü
04:22
because it provides more options,
73
262729
1935
çünkü çok fazla seçenek sağlıyor
04:24
and it means that we don't depend on a single technological solution.
74
264688
5010
ve bu da tek bir teknolojik çözüme bağımlı olmadığımız anlamına geliyor.
04:30
Epidemic responsiveness also depends hugely
75
270566
3368
Salgına duyarlılık aynı zamanda büyük oranda
04:33
on people who know and trust each other.
76
273958
2917
birbirini tanıyan ve birbirine güvenen insanlara bağlı.
04:36
But those relationships take time to develop,
77
276899
2787
Ama bu ilişkileri geliştirmek zaman alır
04:39
time that is always in short supply when an epidemic breaks out.
78
279710
4225
ve bir salgın yayıldığında çok az zaman olur.
04:43
So CEPI is developing relationships, friendships, alliances now
79
283959
5088
Bu yüzden CEPI, bazılarının asla kullanılmayacağını bilerek
04:50
knowing that some of those may never be used.
80
290197
3196
ilişkiler, arkadaşlıklar, ittifaklar geliştiriyor.
04:53
That's inefficient, a waste of time, perhaps,
81
293949
3153
Bu belki yetersiz, zaman kaybı
04:57
but it's robust.
82
297126
1294
ama güçlü.
04:59
You can see robust thinking in financial services, too.
83
299161
3805
Güçlü düşünmeyi, finansal hizmetlerde de görebilirsiniz.
05:02
In the past, banks used to hold much less capital
84
302990
3754
Geçmişte bankalar bugün gerekenden
05:06
than they're required to today,
85
306768
2223
çok daha az sermayeye sahipti
05:09
because holding so little capital, being too efficient with it,
86
309015
3741
çünkü çok fazla sermaye tutmak, onunla aşırı verimli olmak,
05:12
is what made the banks so fragile in the first place.
87
312780
3150
bankaları çok hassas yapan şeyin ta kendisiydi.
05:16
Now, holding more capital looks and is inefficient.
88
316581
5489
Daha fazla sermaye elde tutmak göründüğü üzere verimsiz.
05:22
But it's robust, because it protects the financial system against surprises.
89
322094
6053
Ama güçlü, çünkü finansal sistemi sürprizlere karşı koruyor.
05:29
Countries that are really serious about climate change
90
329078
2994
İklim değişikliği konuşunda gerçekten ciddi olan ülkeler,
05:32
know that they have to adopt multiple solutions,
91
332096
3554
çoklu çözümler benimsemeleri gerektiğini biliyorlar,
05:35
multiple forms of renewable energy,
92
335674
3028
çoklu yenilenebilir eneji türleri,
05:38
not just one.
93
338726
1329
sadece biri değil.
05:40
The countries that are most advanced have been working for years now,
94
340079
4860
En gelişmiş ülkeler yıllardır çalışıyorlar,
05:44
changing their water and food supply and healthcare systems,
95
344963
3666
su, yemek ve sağlık sistemlerini değiştiriyorlar
05:48
because they recognize that by the time they have certain prediction,
96
348653
4612
çünkü biliyorlar ki düzgün tahminlere ulaşana kadar,
05:53
that information may very well come too late.
97
353289
3311
bu bilgi çok geç gelebilir.
05:57
You can take the same approach to trade wars, and many countries do.
98
357458
4456
Ticaret savaşları için de aynı yaklaşımı yapabilirsiniz, ve çoğu ülke öyle yapıyor.
06:01
Instead of depending on a single huge trading partner,
99
361938
3823
Bir büyük ticaret ortağı benimsemek yerine,
06:05
they try to be everybody's friends,
100
365785
2104
herkesin arkadaşı olmaya çalışıyorlar
06:07
because they know they can't predict
101
367913
2338
çünkü hangi piyasaların birden
06:10
which markets might suddenly become unstable.
102
370275
3754
istikrarsız olabileceğini tahmin edemeyeceklerini biliyorlar.
06:14
It's time-consuming and expensive, negotiating all these deals,
103
374053
4237
Bu anlaşmaları yapmak zaman alıcı ve pahalı
06:18
but it's robust
104
378314
1158
ama güçlü
06:19
because it makes their whole economy better defended against shocks.
105
379496
5411
çünkü bütün ekonomilerini şoklara karşı dayanıklı hale getiriyor.
06:24
It's particularly a strategy adopted by small countries
106
384931
3679
Bu özellikle küçük ülkeler tarafından benimsenen bir strateji,
06:28
that know they'll never have the market muscle to call the shots,
107
388634
4086
kontrolde olacak kadar güçlü olamayacaklarını biliyorlar
06:32
so it's just better to have too many friends.
108
392744
3154
o yüzden çok fazla arkadaş yapmak daha iyi bir seçenek.
06:37
But if you're stuck in one of these organizations
109
397922
2407
Ama eğer hala verimlilik gizemine bağlanmış
06:40
that's still kind of captured by the efficiency myth,
110
400353
4895
bir organizasyonda sıkışıp kaldıysanız
06:45
how do you start to change it?
111
405272
1762
bunu nasıl değiştirebilirsiniz?
06:48
Try some experiments.
112
408011
1556
Deneylere bakalım.
06:50
In the Netherlands,
113
410421
1366
Hollanda'da
06:51
home care nursing used to be run pretty much like the supermarket:
114
411811
4714
evde bakım hemşiresi aynı süpermarket gibi yönetiliyordu:
06:56
standardized and prescribed work
115
416549
2778
standart ve önceden yazılmış iş
06:59
to the minute:
116
419351
1768
dakika dakikasına
07:01
nine minutes on Monday, seven minutes on Wednesday,
117
421143
3656
Pazartesi dokuz dakika, Çarşamba yedi dakika,
07:04
eight minutes on Friday.
118
424823
1714
Cuma sekiz dakika.
07:06
The nurses hated it.
119
426561
2382
Hemşireler bundan nefret ediyordu.
07:08
So one of them, Jos de Blok,
120
428967
2372
Onlardan biri, Jos de Blok,
07:11
proposed an experiment.
121
431363
1581
bir deneme önerdi.
07:13
Since every patient is different,
122
433564
1632
Bütün hastalar farklı olduğundan
07:15
and we don't quite know exactly what they'll need,
123
435220
2414
ve tam olarak neye ihtiyaçları olduğunu bilmediğimizden,
07:17
why don't we just leave it to the nurses to decide?
124
437658
2687
neden karar verme işini hemşirelere bırakmıyoruz?
07:21
Sound reckless?
125
441267
1370
Kulağa pervasız geliyor.
07:22
(Laughter)
126
442661
1395
(Kahkaha)
07:24
(Applause)
127
444080
2120
(Alkış)
07:26
In his experiment, Jos found the patients got better
128
446224
4134
Deneyinde Jos, hastaların iyileşme süresinin
07:30
in half the time,
129
450382
2529
yarı yarıya azaldığını
07:32
and costs fell by 30 percent.
130
452935
3679
ve maliyetlerin yüzde 30 düştüğünü buldu.
07:37
When I asked Jos what had surprised him about his experiment,
131
457920
4212
Jos'a onu deneyiyle ilgili şaşırtanın ne olduğunu sorduğumda
07:42
he just kind of laughed and he said,
132
462156
1793
güldü ve dedi ki
07:43
"Well, I had no idea it could be so easy
133
463973
3192
"Bu kadar büyük gelişme kaydetmenin
07:47
to find such a huge improvement,
134
467189
2590
bu kadar kolay olabileceği hakkında hiçbir fikrim yoktu
07:49
because this isn't the kind of thing you can know or predict
135
469803
3623
çünkü bu masa başında oturarak ya da bilgisayar ekranına bakarak
07:53
sitting at a desk or staring at a computer screen."
136
473450
2830
bilebileceğiniz veya tahmin edebileceğiniz bir şey değil."
07:56
So now this form of nursing has proliferated across the Netherlands
137
476734
3774
Bu hemşirelik şekli Hollanda'ya
08:00
and around the world.
138
480532
1734
ve dünyaya yayıldı.
08:02
But in every new country it still starts with experiments,
139
482290
3220
Ama her yeni ülkede bu öncelikle deneyler ile başlıyor
08:05
because each place is slightly and unpredictably different.
140
485534
4858
çünkü her yer biraz ve tahmin edilemeyecek derecede farklı.
08:11
Of course, not all experiments work.
141
491246
3950
Tabii ki her deney işe yaramıyor.
08:15
Jos tried a similar approach to the fire service
142
495220
3056
Jos itfaiye için benzer bir yaklaşım denedi
08:18
and found it didn't work because the service is just too centralized.
143
498300
3537
ve işe yaramadığını keşfetti çünkü hizmet çok merkezi.
08:21
Failed experiments look inefficient,
144
501861
2563
Başarısız olan deneyler verimsiz görünüyor
08:24
but they're often the only way you can figure out
145
504448
3183
ama onlar çoğu kez gerçek dünyanın
08:27
how the real world works.
146
507655
2274
nasıl işlediğini anlamanın tek yolu.
08:30
So now he's trying teachers.
147
510280
3033
O da artık öğretmenleri deniyor.
08:34
Experiments like that require creativity
148
514746
3747
Bunun gibi deneyler yaratıcılık
08:38
and not a little bravery.
149
518517
2307
ve belli ölçüde cesaret gerektirir.
08:41
In England --
150
521613
1563
İngiltere'de --
08:43
I was about to say in the UK, but in England --
151
523978
2905
Birleşik Krallık'ta demek üzereydim, ama İngiltere'de --
08:46
(Laughter)
152
526907
1742
(Kahkaha)
08:48
(Applause)
153
528673
4314
(Alkış)
08:53
In England, the leading rugby team, or one of the leading rugby teams,
154
533363
4086
İngiltere'de, önde gelen ragbi takımı ya da önde gelenlerden biri,
08:57
is Saracens.
155
537473
1360
Saracens.
08:59
The manager and the coach there realized that all the physical training they do
156
539299
5065
Takımın antrenörü ve başkanı, yaptıkları tüm fiziksel antrenmanların
09:04
and the data-driven conditioning that they do
157
544388
2714
ve veri tabanlı koşullandırmanın
jenerik haline geldiğini fark etti;
09:07
has become generic;
158
547126
1154
09:08
really, all the teams do exactly the same thing.
159
548304
2790
gerçekten, tüm takımlar tam olarak aynı şeyi yapıyor.
09:11
So they risked an experiment.
160
551683
2332
Riskli bir deney yaptılar.
09:14
They took the whole team away, even in match season,
161
554039
4245
Tüm takımı maç sezonu boyunca bile
09:18
on ski trips
162
558308
1415
kayak tatillerine
09:19
and to look at social projects in Chicago.
163
559747
3294
ve Chicago'daki sosyal projelere bakmaya götürdüler.
09:23
This was expensive,
164
563065
1526
Bütün ragbi oyuncularını kayak pistine koymak,
09:24
it was time-consuming,
165
564615
1952
pahalı,
09:26
and it could be a little risky
166
566591
1681
zaman alıcı
09:28
putting a whole bunch of rugby players on a ski slope, right?
167
568296
3774
ve biraz riskli olabilirdi, değil mi?
09:32
(Laughter)
168
572094
1047
(Kahkaha)
09:33
But what they found was that the players came back
169
573165
3344
Ama oyuncuların yenilenmiş sadakat
09:36
with renewed bonds of loyalty and solidarity.
170
576533
5266
ve dayanışma tahvilleriyle geri döndüklerini gördüler.
09:41
And now when they're on the pitch under incredible pressure,
171
581823
3409
Artık sahada inanılmaz baskı altında olduklarında
09:45
they manifest what the manager calls "poise" --
172
585256
4426
direktörün "dik durmak " diye adlandırdığı şeyi gösteriyorlar --
09:50
an unflinching, unwavering dedication
173
590515
4159
birbirlerine korkusuz ve değişmeyen özverileri.
09:54
to each other.
174
594698
1475
09:56
Their opponents are in awe of this,
175
596824
3753
Rakipleri bunun şaşkınlığı içindeler
10:00
but still too in thrall to efficiency to try it.
176
600601
4152
ama bunu denemek için verimliliğe fazla bağlılar.
10:05
At a London tech company, Verve,
177
605783
2032
Londra teknoloji şirketi Verve'de
10:07
the CEO measures just about everything that moves,
178
607839
3343
CEO hareket eden her şeyi ölçtü
10:11
but she couldn't find anything that made any difference
179
611206
3024
ama şirketin verimliliğinde
10:14
to the company's productivity.
180
614254
2127
değişiklik yapacak bir şey bulamadı.
10:16
So she devised an experiment that she calls "Love Week":
181
616405
3755
Bu yüzden, "Aşk Haftası" diye adlandırdığı bir deney tasarladı:
10:20
a whole week where each employee has to look for really clever,
182
620184
4537
Her çalışanın tüm hafta boyunca
10:24
helpful, imaginative things
183
624745
2279
bir meslektaşının yaptığı gerçekten faydalı
10:27
that a counterpart does,
184
627048
1800
ve yaratıcı şeyleri söylemesi
10:28
call it out and celebrate it.
185
628872
2464
ve onu tebrik etmesi gerektiği bir deney.
10:31
It takes a huge amount of time and effort;
186
631360
2117
Bu çok fazla zaman ve emek harcıyor;
10:33
lots of people would call it distracting.
187
633501
3037
bir sürü insan ona dikkat dağıtıcı diyebilir.
10:36
But it really energizes the business
188
636562
2232
Ama bu gerçekten işe enerji veriyor
10:38
and makes the whole company more productive.
189
638818
3638
ve tüm şirketi daha verimli yapıyor.
10:44
Preparedness, coalition-building,
190
644048
3306
Hazırlıklı olmak, koalisyon kurmak,
10:47
imagination, experiments,
191
647378
3582
hayal gücü, deneyler,
10:50
bravery --
192
650984
1167
cesaret --
10:53
in an unpredictable age,
193
653028
1597
öngörülemeyen bir çağda,
10:54
these are tremendous sources of resilience and strength.
194
654649
5668
bunlar esnekliğin ve gücün muazzam kaynakları.
11:00
They aren't efficient,
195
660673
2568
Yeterli değiller
11:04
but they give us limitless capacity
196
664278
2669
ama bize adaptasyon, çeşitlilik ve buluş için
11:06
for adaptation, variation and invention.
197
666971
4495
sınırsız kapasite sağlıyorlar.
11:12
And the less we know about the future,
198
672284
2422
Gelecek hakkında daha az bilgiye sahip oldukça
11:14
the more we're going to need these tremendous sources
199
674730
5402
insanlığın, dağınıklığın ve öngörülemeyen becerilerin
11:20
of human, messy, unpredictable skills.
200
680156
5621
bu muazzam kaynaklarına daha çok ihtiyacımız olacak.
11:27
But in our growing dependence on technology,
201
687336
4060
Ama bizim büyüyen teknoloji bağımlılığımızda,
11:32
we're asset-stripping those skills.
202
692318
3350
bu becerileri köreltiyoruz.
11:36
Every time we use technology
203
696642
3565
Teknolojiyi, bizi bir karara ya da bir tercihe dürtmek için,
11:40
to nudge us through a decision or a choice
204
700231
4192
birinin nasıl hissettiğini yorumlamak için
11:44
or to interpret how somebody's feeling
205
704447
2314
veya konuşmamızda bize rehberlik etmesi için kullandıkça
11:46
or to guide us through a conversation,
206
706785
2177
11:48
we outsource to a machine what we could, can do ourselves,
207
708986
5114
kendi yapabileceğimiz bir şeyi bir makineye yaptırıyoruz
11:54
and it's an expensive trade-off.
208
714124
2524
ve bu da pahalı bir pazarlık.
11:57
The more we let machines think for us,
209
717847
2902
Makinelerin bizim için düşünmesine daha fazla izin verdikçe,
12:01
the less we can think for ourselves.
210
721780
2869
kendimiz için daha az düşünebiliriz.
12:05
The more --
211
725661
1153
Fazlası --
12:06
(Applause)
212
726838
4570
(Alkış)
12:11
The more time doctors spend staring at digital medical records,
213
731432
4721
Doktorlar dijital tıbbi kayıtlara bakmakla daha fazla zaman harcadıkça
12:16
the less time they spend looking at their patients.
214
736177
3386
hastalarına bakmakla daha az zaman harcıyorlar.
12:20
The more we use parenting apps,
215
740325
2788
Ebeveynlik uygulamalarını daha fazla kullandıkça
12:23
the less we know our kids.
216
743137
2157
çocuklarımızı daha az tanıyoruz.
12:26
The more time we spend with people that we're predicted and programmed to like,
217
746310
5086
Sevmeyi öngördüğümüz ve planladığımız insanlarla zaman harcadıkça
12:31
the less we can connect with people who are different from ourselves.
218
751420
3710
bizden farklı olanlarla daha az bağlantı kurabiliriz.
12:35
And the less compassion we need, the less compassion we have.
219
755154
5027
Şefkate olan ihtiyacımız azaldıkça daha az şefkat görürüz.
12:41
What all of these technologies attempt to do
220
761825
3534
Bütün bu teknolojilerin yapmaya çalıştığı
12:45
is to force-fit a standardized model of a predictable reality
221
765383
6797
öngörülebilir gerçekliğin standartlaştırılmış modelini
12:52
onto a world that is infinitely surprising.
222
772204
3368
son derece şaşırtıcı dünyaya zorla sokmak.
12:56
What gets left out?
223
776926
1352
Geriye ne kalıyor?
12:58
Anything that can't be measured --
224
778965
2603
Ölçülemeyen herhangi bir şey --
13:02
which is just about everything that counts.
225
782451
2359
yani kısacası her şey.
13:05
(Applause)
226
785810
6965
(Alkış)
13:14
Our growing dependence on technology
227
794854
4087
Teknolojiye olan ve gittikçe artan bağımlılığımız,
13:18
risks us becoming less skilled,
228
798965
3773
bizi daha az yetenekli,
13:22
more vulnerable
229
802762
1595
gerçek dünyanın
13:24
to the deep and growing complexity
230
804381
2951
derin ve artan karmaşıklığına karşı
13:27
of the real world.
231
807356
1373
daha zayıf olmaya itiyor.
13:29
Now, as I was thinking about the extremes of stress and turbulence
232
809951
5384
Karşılaşacağımızı bildiğimiz
stres ve kargaşanın uç noktaları hakkında düşünüyordum,
13:35
that we know we will have to confront,
233
815359
2656
13:39
I went and I talked to a number of chief executives
234
819412
2952
gidip iş yerleri varoluşsal krize girmiş,
13:42
whose own businesses had gone through existential crises,
235
822388
4168
yok olmanın eşiğine gelmiş
13:46
when they teetered on the brink of collapse.
236
826580
2888
baş yöneticiler ile konuştum.
13:50
These were frank, gut-wrenching conversations.
237
830594
4808
Bunlar dürüst, kaldırması zor sohbetlerdi.
13:56
Many men wept just remembering.
238
836302
3277
Bir çoğunun hatırlayınca gözleri yaşardı.
14:00
So I asked them:
239
840214
1514
Ben de onlara şunu sordum:
14:02
"What kept you going through this?"
240
842603
2065
"Bunların üstesinden gelmenizi ne sağladı?"
14:05
And they all had exactly the same answer.
241
845328
2654
Hepsi tam olarak aynı cevabı verdi.
14:08
"It wasn't data or technology," they said.
242
848006
3110
"Benim devam etmemi sağlayan
14:11
"It was my friends and my colleagues
243
851926
3385
veri veya teknoloji değil,
14:15
who kept me going."
244
855335
1336
arkadaşlarım ve meslektaşlarım."
14:17
One added, "It was pretty much the opposite of the gig economy."
245
857173
5315
Birisi ekledi, "İş ekonomisinin tam tersiydi."
14:24
But then I went and I talked to a group of young, rising executives,
246
864056
3734
Sonra gittim ve bir grup genç
ve yükselen yöneticiyle konuştum
14:27
and I asked them,
247
867814
1807
ve onlara işte arkadaşlarının kim olduğunu sordum.
14:29
"Who are your friends at work?"
248
869645
1542
14:31
And they just looked blank.
249
871211
1778
Sadece boş boş baktılar.
14:33
"There's no time."
250
873765
1850
"Vakit yok."
14:35
"They're too busy."
251
875639
1809
"Çok meşguller"
14:37
"It's not efficient."
252
877472
1438
"Yeterli değil."
14:39
Who, I wondered, is going to give them
253
879906
3572
Merak ettim, fırtına gelip çattığında
14:43
imagination and stamina and bravery
254
883502
4539
onlara hayal gücünü, cesareti
14:48
when the storms come?
255
888065
1516
ve dayanma gücünü kim verecek?
14:51
Anyone who tries to tell you that they know the future
256
891694
3643
Size geleceği bildiğini söylemeye çalışan biri
14:55
is just trying to own it,
257
895361
2198
sadece ona sahip olmaya çalışıyordur,
14:57
a spurious kind of manifest destiny.
258
897583
3308
belirgin kaderin sahtesi.
15:01
The harder, deeper truth is
259
901794
2321
Daha zor ve derin gerçek şudur ki
15:05
that the future is uncharted,
260
905126
2409
gelecek henüz keşfedilmemiştir
15:07
that we can't map it till we get there.
261
907559
2244
ve oraya ulaşana kadar da haritasını çıkaramayız.
15:10
But that's OK,
262
910734
2063
Ama sorun değil,
15:12
because we have so much imagination --
263
912821
3017
çünkü eğer kullanabilirsek
15:15
if we use it.
264
915862
1447
hayal gücümüz çok geniş.
15:17
We have deep talents of inventiveness and exploration --
265
917333
5477
Eğer uygularsak çok derin yaratıcılık
15:22
if we apply them.
266
922834
1777
ve keşfetme yeteneklerimiz var.
15:24
We are brave enough to invent things we've never seen before.
267
924635
5517
Daha önce hiç görmediğimiz bir şeyleri icat edecek kadar cesuruz.
15:31
Lose those skills,
268
931175
1615
Bu yetenekleri kaybediyoruz
15:33
and we are adrift.
269
933810
1722
ve akıntıya kapılmış gidiyoruz.
15:36
But hone and develop them,
270
936384
2725
Ama yeteneklerinizi güçlendirin ve geliştirin,
15:40
we can make any future we choose.
271
940498
2458
istediğimiz geleceği inşa edebiliriz.
15:44
Thank you.
272
944382
1174
Teşekkür ederim.
15:45
(Applause)
273
945580
6086
(Alkış)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7