The nit-picking glory of The New Yorker's Comma Queen | Mary Norris

79,498 views ・ 2016-05-10

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Eren Gokce Gözden geçirme: Sancak Gülgen
00:13
I have spent the past 38 years trying to be invisible.
0
13672
5174
Son 38 yılımı görünmez olmaya çalışarak harcadım.
00:19
I'm a copy editor.
1
19830
1429
Ben bir editörüm.
00:21
I work at The New Yorker,
2
21807
1700
The New Yorker'da çalışıyorum
00:23
and copyediting for The New Yorker is like playing shortstop
3
23531
4174
ve The New Yorker'da editörlük yapmak tıpkı beyzbol ana ligindeki
00:27
for a Major League Baseball team:
4
27729
2214
bir takımda kısa topçu olarak oynamaya benziyor:
00:29
every little movement gets picked over by the critics --
5
29967
3413
En küçük hareket bile eleştirmenler tarafından kritik ediliyor --
00:33
God forbid you should commit an error.
6
33404
2602
bir hatadan Tanrı sakınsın.
00:37
Just to clarify: copy editors don't choose what goes into the magazine.
7
37086
3937
Açıklık kazandırmak için, editörler dergiye ne dâhil edileceğini seçmezler.
00:41
We work at the level of the sentence,
8
41530
2378
Cümle seviyesinde çalışıyoruz,
00:43
maybe the paragraph,
9
43932
1688
belki paragraf,
00:45
the words, the punctuation.
10
45644
2078
kelimeler, imla.
00:48
Our business is in the details.
11
48175
2705
İşimiz detaylarla ilgili.
00:50
We put the diaeresis, the double dot, over the "i" in "naïve."
12
50904
5134
"Naïve" (naif)'deki "i" üzerine dieresis(ses değiştirme işareti),
yani iki nokta koyarız.
00:56
We impose house style.
13
56591
1927
Kendi stilimizi dayatırız.
00:58
Every publication has a house style.
14
58542
2686
Her yayınevinin kendi stili vardır.
01:01
The New Yorker's is particularly distinctive.
15
61252
2523
The New Yorker'sa özellikle kendine hastır.
01:04
We sometimes get teased for our style.
16
64503
2780
Bazen stilimizle dalga geçilir.
01:07
Imagine -- we still spell "teen-ager" with a hyphen,
17
67307
4340
Düşünün -- hâlâ "teen-ager" (genç) tire işareti ile yazılır,
01:11
as if that word had just been coined.
18
71671
2276
sanki o kelime yeni icat edilmiş gibi.
01:14
But you see that hyphen in "teen-age"
19
74919
3600
Ama "teen-age"de o çizgiyi,
01:18
and that diaeresis over "coöperate,"
20
78543
2592
"coöperate"de o dieresisi görürsünüz
01:21
and you know you're reading The New Yorker.
21
81159
2002
ve The New Yorker okuduğunuzu bilirsiniz.
01:23
Copyediting at The New Yorker is a mechanical process.
22
83850
3498
The New Yorker'da editörlük mekanik bir süreçtir.
01:27
There is a related role called query proofreading,
23
87372
3199
Bununla ilgili metin düzeltme veya sayfa onaylama
01:30
or page-OK'ing.
24
90595
1856
diye bir rol var.
01:32
Whereas copyediting is mechanical,
25
92959
2770
Editörlük mekanikken,
01:35
query proofreading is interpretive.
26
95753
2475
metin düzeltme yorumsaldır.
01:38
We make suggestions to the author through the editor
27
98696
3372
Editörler yoluyla yazara bir cümlenin vurgusunu düzeltmek,
01:42
to improve the emphasis of a sentence
28
102092
2621
istemeyerek yapılan tekrarlara dikkat çekmek
01:44
or point out unintentional repetitions
29
104737
2634
ve ikna edici alternatifler sağlamak
01:47
and supply compelling alternatives.
30
107395
3996
üzere öneriler sunarız.
01:52
Our purpose is to make the author look good.
31
112502
2978
Amacımız yazarın iyi görünmesini sağlamak.
01:55
Note that we give our proofs not directly to the author,
32
115504
3329
Düzeltmelerimizi doğrudan yazara değil,
01:58
but to the editor.
33
118857
1519
editöre veririz.
02:00
This often creates a good cop/bad cop dynamic
34
120400
4117
Bu genelde iyi polis/kötü polis dinamiğini yaratır
02:04
in which the copy editor -- I'll use that as an umbrella term --
35
124541
3524
ki bu durumda editör -- bunu kapsayıcı bir terim olarak kullanacağım --
02:08
is invariably the bad cop.
36
128089
3007
her zaman kötü polistir.
02:12
If we do our job well, we're invisible,
37
132008
2437
Eğer işimizi iyi yaparsak, görünmeziz,
02:14
but as soon as we make a mistake,
38
134469
2072
ama hata yaptığımız anda,
02:16
we copy editors become glaringly visible.
39
136565
3816
biz editörler tam anlamıyla görünür hâle geliriz.
02:21
Here is the most recent mistake that was laid at my door.
40
141426
3531
İşte kapıma bırakılan en güncel hata.
02:25
[Last Tuesday, Sarah Palin, the pre-Trump embodiment
41
145931
3524
[Geçtiğimiz Salı, Cumhuriyetçi Parti'nin popülist hiç-hiççilik
02:29
of populist no-nothingism in the Republican Party,
42
149479
3146
Trump öncesi simgesi Sarah Palin
02:32
endorsed Trump.]
43
152649
1447
Trump'ı onayladı.]
02:34
"Where were The New Yorker's fabled copy editors?" a reader wrote.
44
154935
4208
Bir okuyucu, "The New Yorker'ın meşhur editörleri neredeydi?" diye yazdı.
02:39
"Didn't the writer mean 'know-nothingism'?"
45
159167
3166
"Yazar hiççilik bilgisi demek istememiş miydi?"
02:42
Ouch.
46
162789
1277
Of.
02:44
There's no excuse for this mistake.
47
164090
2672
Hatanın gerekçesi olamaz.
02:46
But I like it: "no-nothingism."
48
166786
3089
Ama bunu beğendim: "Hiç-hiççilik".
02:49
It might be American vernacular for "nihilism."
49
169899
3958
"Nihilizm"in Amerikancası olabilir.
02:53
(Laughter)
50
173881
3207
(Gülüşmeler)
02:57
Here, another reader quotes a passage from the magazine:
51
177112
3024
Burada da okuyucu derginin bir bölümünden alıntı yapıyor:
03:00
[Ruby was seventy-six, but she retained her authoritative bearing;
52
180160
4037
[Ruby yetmiş altı yaşındaydı, ama otoriter duruşunu koruyordu;
03:04
only her unsteady gait belied her age.]
53
184221
3978
yaşını sadece titrek yürüyüşü gizliyordu.]
03:08
He added:
54
188770
1151
Şöyle eklemiş:
03:09
"Surely, someone at The New Yorker knows the meaning of 'belied,'
55
189945
3083
"Eminim ki The New Yorker'da biri 'belied' (gizliyordu)'in anlamını biliyor
03:13
and that it is the opposite of how it is used in this sentence.
56
193052
3208
ve bu cümlede kullanılma şeklinin tersi.
03:16
Come on! Get it together."
57
196284
1674
Haydi! Bunu halledin!"
03:18
Belie: to give a false impression.
58
198648
3508
Belie: Yanlış bir kanı vermek.
03:22
It should have been "betrayed."
59
202180
2047
"Betrayed" (ele veriyordu) olmalıydı.
03:25
E.B. White once wrote of commas in The New Yorker:
60
205426
2875
E.B. White bir zamanlar The New Yorker'daki
virgüller hakkında şöyle yazmıştı:
03:28
"They fall with the precision of knives outlining a body."
61
208325
4864
"Bir bedenin etrafına saplanan bıçakların hassasiyetinde."
03:33
(Laughter)
62
213213
1702
(Gülüşmeler)
03:34
And it's true -- we get a lot of complaints about commas.
63
214939
2806
Ve bu doğru -- virgüller hakkında bir sürü şikâyet alıyoruz.
03:38
"Are there really two commas in 'Martin Luther King, Jr., Boulevard'?"
64
218124
3996
"Martin Luther King, Jr., Bulvarı'nda gerçekten iki virgül mü var?"
03:42
There may not be on the sign, but yes, that is New Yorker style for "Jr."
65
222746
5081
İşarette olmayabilir, ama evet, New Yorker stilinde "Jr." bu şekilde.
03:48
One wag wrote:
66
228192
1965
Bir şakacı şöyle yazmış:
03:50
["Please, could you expel, or, at least, restrain,
67
230181
3442
["Lütfen, editöryel çalışanlarınız içindeki, virgül-manyağını
03:53
the comma-maniac, on your editorial staff?"]
68
233647
3024
çıkarabilir misiniz veya, en azından, dizginleyebilir misiniz?"]
03:56
(Laughter)
69
236695
1352
(Gülüşmeler)
03:58
Ah, well.
70
238071
1151
Of, peki.
03:59
In this case, those commas are well-placed,
71
239246
2244
Bu durumda, o virgüller iyi yerleştirilmiş,
04:01
except that there should not be one
72
241514
1871
yalnızca "virgül-manyağı" ile "içindeki"
04:03
between "maniac" and "on."
73
243409
2002
arasında virgül olmamalıydı.
04:05
(Laughter)
74
245435
1235
(Gülüşmeler)
04:06
Also, if we must have commas around "at least,"
75
246694
3748
Bir de eğer "en azından"ın yanında virgül olacaksa,
04:10
we might change it up by using dashes around that phrase:
76
250466
4040
o ifadenin yanına tire işaretleri koyarak değiştirebiliriz:
04:14
"... -- or, at least, restrain --"
77
254530
2688
"... -- veya, en azından, dizginleyebilir misiniz--"
04:18
Perfect.
78
258392
1170
Mükemmel.
04:19
(Applause)
79
259586
1578
(Alkış)
04:21
Then there's this:
80
261188
1335
Sonra şu var:
04:22
"Love you, love your magazine,
81
262547
1438
"Sizi seviyorum, derginizi seviyorum,
04:24
but can you please stop writing massive numbers as text?"
82
264009
5197
ama lütfen büyük sayıları metin olarak yazmayı bırakır mısınız?"
04:29
[two and a half million ...]
83
269230
1554
[iki buçuk milyon ...]
04:30
No.
84
270808
1159
Hayır.
04:31
(Laughter)
85
271991
2038
(Gülüşmeler)
04:34
One last cri de coeur from a spelling stickler:
86
274053
3102
Titiz bir imlacıdan son bir itiraz:
04:37
["Those long stringy things are vocal cords, not chords."]
87
277179
5144
["O uzun ip gibi şeyler ses telleri (vocal cords), akortlar (chords) değil."]
04:42
The outraged reader added,
88
282347
2149
Öfkeli okuyucu eklemiş,
04:44
"I'm sure I'm not the first to write
89
284520
1833
"Eminim ki bu korkunç imla hatasına
04:46
regarding this egregious proofreading error,
90
286377
3221
dair yazan ilk kişi değilim,
04:49
but I'm equally sure I won't be the last.
91
289622
2406
ama aynı derecede eminim ki son da olmayacağım.
04:52
Fie!"
92
292052
1220
Yuh!"
04:53
(Laughter)
93
293296
2221
(Gülüşmeler)
04:55
I used to like getting mail.
94
295541
1885
Eskiden posta almayı severdim.
04:59
There is a pact between writers and editors.
95
299222
2596
Yazarlar ve editörler arasında bir anlaşma vardır.
05:01
The editor never sells out the writer,
96
301842
2379
Editör yazarı hiçbir zaman satmaz,
05:04
never goes public about bad jokes that had to be cut
97
304245
3552
çıkarılması gereken kötü şakaları veya fazla uzun hikâyeleri
05:07
or stories that went on too long.
98
307821
2450
toplumla paylaşmaz.
05:10
A great editor saves a writer from her excesses.
99
310295
4858
Çok iyi bir editör yazarı fazlalıklarından kurtarır.
05:15
Copy editors, too, have a code;
100
315558
2028
Kopya editörlerinin de kuralları vardır;
05:17
we don't advertise our oversights.
101
317610
2483
hatalarımızı ilan etmeyiz.
05:20
I feel disloyal divulging them here,
102
320593
2700
Onları burada açıkladığım için sadakatsiz hissediyorum,
05:23
so let's have look at what we do right.
103
323317
3054
o zaman neleri doğru yaptığımıza bir göz atalım.
05:27
Somehow, I've gotten a reputation for sternness.
104
327570
2904
Bir şekilde katılığımla ünlendim.
05:31
But I work with writers who know how to have their way with me.
105
331133
4117
Ama benimle geçinmesini bilen yazarlarla çalışıyorum.
05:35
I've known Ian Frazier, or "Sandy," since the early 80s.
106
335741
4148
Ian Frazier veya "Sandy"yi 80'lerin başlarından beri tanıyorum.
05:39
And he's one of my favorites,
107
339913
1629
Ve kendisi en sevdiklerimden biri,
05:41
even though he sometimes writes a sentence
108
341566
2445
zaman zaman editörün duraksamasına
05:44
that gives a copy editor pause.
109
344035
2096
sebep olan cümleler yazsa da.
05:46
Here is one from a story about Staten Island
110
346846
2534
Sandy Kasırgası'ndan sonra Staten Adası hakkında
05:49
after Hurricane Sandy:
111
349404
1991
bir hikâyesinden:
05:52
[A dock that had been broken in the middle and lost its other half
112
352092
4009
[Ortasından kopmuş bir rıhtım ve diğer yarısı
05:56
sloped down toward the water,
113
356125
2384
suya kayarak kaybolmuş,
05:58
its support pipes and wires leaning forward
114
358533
3680
destekleyici boruları ve kabloları öne doğru çıkmış,
06:02
like when you open a box of linguine and it slides out.]
115
362237
3811
sanki bir paket çubuk makarnayı açmışsınız ve dışarı çıkmış gibi.]
06:06
(Laughter)
116
366072
1254
(Gülüşmeler)
06:07
This would never have got past the grammarian in the days of yore.
117
367350
5130
Bu eski zamanlarda gramerciden kesinlikle geçemezdi.
06:12
But what could I do?
118
372504
1239
Fakat ne yapabilirdim?
06:13
Technically, the "like" should be an "as,"
119
373767
2604
Teknik olarak "sanki" (like), "tıpkı" (as) olmalı,
06:16
but it sounds ridiculous,
120
376395
1444
ama kulağa gülünç geliyor,
06:17
as if the author were about to embark on an extended Homeric simile --
121
377863
3713
sanki yazar Homeras'a özgü büyük bir mecaza girişmek üzere --
06:22
"as when you open a box of linguine."
122
382211
3160
"tıpkı bir paket çubuk makarnayı açmışsınız ve dışarı çıkmış gibi."
06:25
(Laughter)
123
385395
1309
(Gülüşmeler)
06:26
I decided that the hurricane conferred poetic justice on Sandy
124
386728
4776
Kasırgaya Sandy ile şiirsel adalet verildiğine karar vererek
06:31
and let the sentence stand.
125
391528
1651
cümlenin kalmasına izin verdim.
06:33
(Laughter)
126
393203
1087
(Gülüşmeler)
06:34
Generally, if I think something is wrong,
127
394314
2008
Genelde bir şeyin yanlış olduğunu düşünürsem,
06:36
I query it three times.
128
396346
1492
üç kez sorgularım.
06:37
I told Sandy that not long ago in a moment of indiscretion and he said,
129
397862
3855
Sandy'ye bir süre önce bunu bir anlık düşüncesizlikle söyledim ve şöyle dedi,
06:41
"Only three?"
130
401741
1511
"Sadece üç?"
06:43
So, he has learned to hold out.
131
403276
1744
Yani direnmeyi öğrendi.
06:45
Recently, he wrote a story for "Talk of the Town,"
132
405044
2399
Son zamanlarda "Şehrin Konuşması" için bir hikâye yazdı,
06:47
that's the section at the front of the magazine
133
407467
2221
bu bölüm derginin ön tarafında
06:49
with short pieces on subjects ranging from Ricky Jay's exhibit
134
409712
3078
Ricky Jay'in Metropolitan Müzesi'ndeki sergisinden
06:52
at the Metropolitan Museum
135
412814
1545
Fransa'ya artık yemek torbalarının
06:54
to the introduction of doggie bags in France.
136
414383
3171
gelişine kadar farklı konularda kısa parçalar olan yer.
06:57
Sandy's story was about the return to the Bronx
137
417578
2418
Sandy'nin hikâyesi Bronx
Yüksek Mahkeme Yargıcı Sonia Sotomayor'un dönüşüyle ilgiliydi.
07:00
of Supreme Court Justice Sonia Sotomayor.
138
420020
2667
07:02
There were three things in it that I had to challenge.
139
422711
2549
İçinde sorgulamam gereken üç şey vardı.
07:05
First, a grammar query.
140
425284
1564
İlki gramer sorgusu.
07:06
The justice was wearing black and Sandy wrote,
141
426872
2595
Yargıç siyah giyiyordu ve Sandy şöyle yazmıştı,
07:09
[Her face and hands stood out like in an old, mostly dark painting.]
142
429491
5076
[Yüzü ve elleri sanki eski, çoğu siyah bir resimdeki gibi dikkat çekiyordu.]
07:15
Now, unlike with the hurricane,
143
435043
1950
Kasırgada olanın aksine,
07:17
with this "like," the author didn't have the excuse
144
437017
2468
bu "sanki" ile yazarın kasırganın zararını
07:19
of describing hurricane damage.
145
439509
1807
anlatmak gibi bir özrü yoktu.
07:21
"Like" in this sense is a preposition, and a preposition takes an object,
146
441340
4296
Bu bağlamda sanki bir edat ve bir edat bir nesne alır,
07:25
which is a noun.
147
445660
1193
yani bir isim.
07:26
This "like" had to be an "as."
148
446877
2532
Bu "sanki", "tıpkı" olmak zorunda.
07:29
"As in an old, mostly dark painting."
149
449433
3158
"Tıpkı eski, çoğu siyah bir resimdeki gibi."
07:32
Second, a spelling issue.
150
452615
1650
İkincisi, imla hatası.
07:34
The author was quoting someone who was assisting the justice:
151
454289
2995
Yazar yargıca yardımcı olan birinden bahsediyordu:
07:37
["It will be just a minute.
152
457986
1422
["Sadece bir dakika alacak.
07:39
We are getting the justice mic'ed,"]
153
459432
2641
Yargıca mikrofon koyuyoruz (mic'ed)."]
07:43
Mic'ed?
154
463434
1150
Mic'ed?
07:44
The music industry spells it "mic"
155
464982
1997
Müzik endüstrisi "mic" (mikrofon) olarak söyler.
07:47
because that's how it's spelled on the equipment.
156
467003
2358
Çünkü ekipmanda o şekilde yazılır.
07:49
I'd never seen it used as a verb with this spelling,
157
469385
2427
Bu şekilde yazılarak fiil olarak kullanıldığını hiç görmemiştim
07:51
and I was distraught to think that "mic'ed"
158
471836
2530
ve "mic'ed"in benim gözetimimde dergiye gireceği
07:54
would get into the magazine on my watch.
159
474390
2285
düşüncesiyle çılgına dönmüştüm.
07:56
(Laughter)
160
476699
1011
(Gülüşmeler)
07:57
New Yorker style for "microphone" in its abbreviated form is "mike."
161
477734
3919
New Yorker stilinde mikrofonun kısaltılmış hâli "mike".
08:02
Finally, there was a sticky grammar and usage issue
162
482519
2627
Son olarak, vıcık vıcık bir gramer ve kullanım meselesi vardı,
08:05
in which the pronoun has to have the same grammatical number
163
485170
3714
ki zamirin kendisinden önce gelenle aynı gramatik sayıya
08:08
as its antecedent.
164
488908
1451
sahip olması gerekiyordu.
08:11
[everyone in the vicinity held their breath]
165
491292
3595
[yakındaki herkes nefeslerini tuttu]
08:15
"Their" is plural and "everyone," its antecedent, is singular.
166
495491
4195
"-ler" çoğul ve önce gelen "herkes" ise tekil.
08:19
You would never say, "Everyone were there."
167
499710
2938
Hiçbir zaman şöyle demezsiniz. "Herkes oradaydılar."
08:22
Everyone was there. Everyone is here.
168
502672
3841
Herkes oradaydı. Herkes burada.
08:26
But people say things like, "Everyone held their breath" all the time.
169
506537
3614
Ama insanlar, "Herkes nefeslerini tuttu" gibi şeyleri her zaman söyler.
08:30
To give it legitimacy,
170
510175
1219
Bir meşruluk kazandırmak için
08:31
copy editors call it "the singular 'their,'"
171
511418
3423
editörler buna "tekil 'onlar'" derler,
08:34
as if calling it singular makes it no longer plural.
172
514865
3065
sanki tekil demek onları artık çoğul yapmıyormuş gibi.
08:37
(Laughter)
173
517954
1394
(Gülüşmeler)
08:39
It is my job when I see it in print to do my best to eliminate it.
174
519372
5199
Baskıda onları gördüğümde elimine etmek benim işim.
08:45
I couldn't make it, "Everyone held her breath,"
175
525370
2478
Şöyle yapamam, "Herkes kendi (eril) nefesini tuttu"
08:47
or "Everyone held his breath,"
176
527872
1692
veya "Herkes kendi (dişil) nefesini tuttu"
08:49
or "Everyone held his or her breath."
177
529588
2562
veya "Herkes kendi (eril) veya kendi (dişil) nefesini tuttu."
08:52
Whatever I suggested had to blend in.
178
532174
2820
Önerdiğim şeyin oturması lazım.
Yazar şu şekilde
08:55
I asked, through the editor,
179
535018
1356
08:56
if the author would consider changing it
180
536398
2048
değiştirmek ister mi diye editör aracılığıyla sordum,
08:58
to "All in the vicinity held their breath,"
181
538470
2571
"Yakındaki herkesler nefeslerini tuttu,"
09:01
because "all" is plural.
182
541065
1842
çünkü herkesler çoğuldur.
09:02
Nope.
183
542931
1157
Hayır.
09:04
I tried again: "All those present held their breath?"
184
544112
3230
Yeniden denedim: "Orada olan herkesler nefeslerini tuttu?"
09:07
I thought this sounded vaguely judicial.
185
547366
2221
Bunun belli belirsiz tarafsız olduğunu düşündüm.
09:09
But the editor pointed out
186
549611
1247
Ama editör aynı cümlede
09:10
that we could not have "present" and "presence"
187
550882
2405
hem "olan", hem de "bulunan"ın
09:13
in the same sentence.
188
553311
1443
olamayacağını söyledi.
09:15
When the final proof came back,
189
555108
1579
Son düzeltmeler geri geldiğinde,
09:16
the author had accepted "as" for "like,"
190
556711
2576
yazar "sanki" yerine "tıpkı"yı ve "mic'ed" yerine
09:19
and "miked" for "mic'ed."
191
559311
1935
"miked" (mikrofon koymak)'ı kabul etmişti.
09:21
But on "Everyone held their breath," he stood his ground.
192
561270
3474
Ama "Yakındaki herkes nefeslerini tuttu"da ısrar etmişti.
09:25
Two out of three isn't bad.
193
565490
1396
Üçte iki, kötü değil.
09:28
In the same issue,
194
568010
1243
Aynı sayıda
09:29
in that piece on doggie bags in France,
195
569277
2522
Fransa'daki artık yemek torbaları hakkındaki yazıda
09:31
there was the gratuitous use of the f-word by a Frenchman.
196
571823
3738
Fransız bir adam tarafından s-kelimesinin yersiz kullanımı vardı.
09:36
I wonder, when the mail comes in,
197
576260
2604
Posta geldiğinde, hangisinin okuyucuları
09:38
which will have offended the readers more.
198
578888
2858
daha fazla rahatsız ettiğini merak ediyorum.
09:41
(Laughter)
199
581770
1673
(Gülüşmeler)
09:43
Thank you.
200
583467
1151
Teşekkürler.
09:44
(Applause)
201
584642
3352
(Alkış)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7