Jason Clay: How big brands can help save biodiversity

Jason Clay: Büyük markalar biyolojik çeşitliliği korumada nasıl yardımcı olabilirler

66,557 views

2010-08-16 ・ TED


New videos

Jason Clay: How big brands can help save biodiversity

Jason Clay: Büyük markalar biyolojik çeşitliliği korumada nasıl yardımcı olabilirler

66,557 views ・ 2010-08-16

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Ahmet Yükseltürk Gözden geçirme: Sancak Gülgen
00:16
I grew up on a small farm in Missouri.
0
16260
3000
Missouri'deki küçük bir çiftlikte büyüdüm.
00:19
We lived on less than a dollar a day
1
19260
2000
15 yıl boyunca
00:21
for about 15 years.
2
21260
2000
günde bir doların altında yaşadık.
00:23
I got a scholarship, went to university,
3
23260
3000
Burs kazandım, üniversiteye gittim,
00:26
studied international agriculture, studied anthropology,
4
26260
3000
uluslararası tarım, antropoloji okudum
00:29
and decided I was going to give back.
5
29260
2000
ve öğrendiklerimi geri vermeye karar verdim.
00:31
I was going to work with small farmers.
6
31260
2000
Küçük çiftçilerle çalışacaktım.
00:33
I was going to help alleviate poverty.
7
33260
2000
Fakirliği hafifletecektim.
00:35
I was going to work on international development,
8
35260
3000
Uluslararası gelişim üzerinde çalışacaktım.
00:38
and then I took a turn
9
38260
3000
Sonra biraz gezindim
00:41
and ended up here.
10
41260
3000
ve buraya geldim.
00:44
Now, if you get a Ph.D., and you decide not to teach,
11
44260
2000
Şimdi, eğer doktoranızı alıp, ders vermemeye karar verirsiniz,
00:46
you don't always end up in a place like this.
12
46260
2000
her zaman böyle bir yere gelmezsiniz.
00:48
It's a choice. You might end up driving a taxicab.
13
48260
3000
Bu bir tercih. Taksi şoförü olabilirsiniz.
00:51
You could be in New York.
14
51260
3000
New York'ta olabilirsiniz.
00:55
What I found was,
15
55260
2000
Gördüğüm şey şu idi,
00:57
I started working with refugees and famine victims --
16
57260
3000
mültecilerle ve açlık mağdurları ile çalıştım --
01:00
small farmers, all, or nearly all --
17
60260
3000
küçük çiftçiler, tamamı ya da tamamına yakını --
01:03
who had been dispossessed and displaced.
18
63260
3000
mahrum bırakılmışlardı ve yerleri değiştirilmişti.
01:07
Now, what I'd been trained to do
19
67260
3000
Bana öğretilen şey
01:10
was methodological research on such people.
20
70260
3000
bu tip insanlar üzerinde metodolojik araştırmalar yapmaktı.
01:13
So I did it: I found out how many women
21
73260
3000
Ben de yaptım: bu kamplarda
01:16
had been raped en route to these camps.
22
76260
3000
kaç kadına tecavüz edildiğini buldum.
01:19
I found out how many people had been put in jail,
23
79260
3000
kaç tane kişinin hapse girdiğini,
01:22
how many family members had been killed.
24
82260
3000
kaç tane aile üyesinin öldürüldüğünü buldum.
01:25
I assessed how long they were going to stay
25
85260
2000
Ne kadar duracaklarını ve
01:27
and how much it would take to feed them.
26
87260
2000
onları beslemenin maliyetini belirledim.
01:29
And I got really good at predicting
27
89260
2000
Ve bu kamplarda ölen insanları
01:31
how many body bags you would need
28
91260
2000
taşımak için kaç tane ceset torbası gerektiğini
01:33
for the people who were going to die in these camps.
29
93260
3000
tahmin etmede usta hale geldim.
01:36
Now this is God's work, but it's not my work.
30
96260
3000
Şimdi, bu Allah'ın işi, fakat benim işim değil.
01:39
It's not the work I set out to do.
31
99260
3000
Bu benim yapmak istediğim bir iş değil.
01:45
So I was at a Grateful Dead benefit concert on the rainforests
32
105260
3000
Grateful Dead'in 1988'de yağmur ormanlarındaki
01:48
in 1988.
33
108260
3000
yardım konserinde idim.
01:51
I met a guy -- the guy on the left.
34
111260
3000
Bir çocukla tanıştım -- soldaki.
01:54
His name was Ben.
35
114260
2000
İsmi Ben idi.
01:56
He said, "What can I do to save the rainforests?"
36
116260
2000
Sordu, "Yağmur ormanlarını kurtarmak için ne yapabilirim?"
01:58
I said, "Well, Ben, what do you do?"
37
118260
2000
Ben de dedim ki, "Pekala, ne yapıyorsun?"
02:00
"I make ice cream."
38
120260
2000
"Dondurma yapıyorum."
02:02
So I said, "Well, you've got to make
39
122260
2000
Ben de "Tamam, yağmur ormanı
02:04
a rainforest ice cream.
40
124260
2000
dondurması yapmalısın.
02:06
And you've got to use nuts from the rainforests
41
126260
2000
Ve yağmur ormanlarından ceviz kullanmalısın,
02:08
to show that forests are worth more as forests
42
128260
2000
ormanların otlak olarak kullanılmadığı zaman
02:10
than they are as pasture."
43
130260
3000
ormandan daha fazla değeri olduğunu göstermek için."
02:13
He said, "Okay."
44
133260
2000
"Tamam." dedi.
02:15
Within a year,
45
135260
2000
Bir yıl içinde,
02:17
Rainforest Crunch was on the shelves.
46
137260
2000
Rainforest Crunch raflardaydı.
02:19
It was a great success.
47
139260
2000
Büyük bir başarı idi.
02:21
We did our first million-dollars-worth of trade
48
141260
3000
İlk milyon dolarlık ticaretimizi
02:24
by buying on 30 days and selling on 21.
49
144260
3000
30 günde satın alıp, 21 günde satarak yaptık.
02:27
That gets your adrenaline going.
50
147260
3000
Bu adrenalinizi artırır.
02:30
Then we had a four and a half million-dollar line of credit
51
150260
2000
Daha sonra 4.5 milyon dolarlık kredimiz vardı,
02:32
because we were credit-worthy at that point.
52
152260
3000
o zamanlar
02:35
We had 15 to 20, maybe 22 percent
53
155260
2000
Brezilya ceviz piyasasının
02:37
of the global Brazil-nut market.
54
157260
2000
yüzde 15-20'sine, belki yüzde 22'sine, hakimdik.
02:39
We paid two to three times more than anybody else.
55
159260
3000
Herkesten iki ya da üç kat daha fazla ödüyorduk.
02:42
Everybody else raised their prices to the gatherers of Brazil nuts
56
162260
3000
Herkes Brezilya ceviz fiyatlarını artırmıştı,
02:45
because we would buy it otherwise.
57
165260
3000
çünkü öbür türlü biz satın alırdık.
02:49
A great success.
58
169260
2000
Büyük bir başarı.
02:51
50 companies signed up, 200 products came out,
59
171260
3000
50 şirketle anlaştık, 200 ürün çıktı,
02:54
generated 100 million in sales.
60
174260
3000
100 milyon tane satıldı.
02:59
It failed.
61
179260
2000
Başarısız oldu.
03:01
Why did it fail?
62
181260
2000
Neden?
03:03
Because the people who were gathering Brazil nuts
63
183260
2000
Çünkü Brezilya cevizlerini toplayanlar,
03:05
weren't the same people who were cutting the forests.
64
185260
3000
ormanları kesenler değildi.
03:08
And the people who made money from Brazil nuts
65
188260
3000
Ve Brezilya cevizlerinden para kazananlar,
03:11
were not the people who made money from cutting the forests.
66
191260
3000
ormanların kesiminden para kazanan insanlar değildi.
03:14
We were attacking the wrong driver.
67
194260
2000
Yanlış sürücüye saldırıyorduk.
03:16
We needed to be working on beef.
68
196260
2000
Sığır eti üzerinde çalışmalıydık.
03:18
We needed to be working on lumber.
69
198260
2000
Kereste üzerinde çalışmalıydık.
03:20
We needed to be working on soy --
70
200260
2000
Soya üzerinde çalış --
03:22
things that we were not focused on.
71
202260
3000
üzerinde çalışmadığımız şeyler üzerinde yani.
03:25
So let's go back to Sudan.
72
205260
2000
Şimdi Sudan'a geri dönelim.
03:27
I often talk to refugees:
73
207260
2000
Mültecilerle sık sık konuşurum:
03:29
"Why was it that the West didn't realize
74
209260
3000
"Batı neden kıtlığa havanın değil,
03:32
that famines are caused by policies and politics,
75
212260
2000
plan ve politikaların sebebiyet verdiğini
03:34
not by weather?"
76
214260
2000
anlamayamadı?"
03:36
And this farmer said to me, one day,
77
216260
3000
Ve bu çiftçi bana bir gün
03:39
something that was very profound.
78
219260
2000
çok derin anlamlı bir şey söyledi.
03:41
He said, "You can't wake a person who's pretending to sleep."
79
221260
3000
Dedi ki, "Uyuma taklidi yapan birini uyandıramazsın."
03:44
(Laughter)
80
224260
2000
(Gülüşmeler)
03:46
Okay. Fast forward.
81
226260
3000
Pekala. İleri saralım.
03:49
We live on a planet.
82
229260
3000
Bir gezegende yaşıyoruz.
03:52
There's just one of them.
83
232260
2000
Bir tane var.
03:54
We've got to wake up to the fact
84
234260
2000
Daha fazla gezegene sahip olmadığımıza
03:56
that we don't have any more
85
236260
2000
ve bunun sınırlı bir gezegen olduğunu
03:58
and that this is a finite planet.
86
238260
2000
artık fark etmemiz gerekiyor.
04:00
We know the limits of the resources we have.
87
240260
3000
Ellerimizdeki kaynakların sınırlarını biliyoruz.
04:03
We may be able to use them differently.
88
243260
2000
Onları farklı şekilde kullanabiliriz.
04:05
We may have some innovative, new ideas.
89
245260
2000
Yeni, yenilikçi fikirler bulabiliriz.
04:07
But in general, this is what we've got.
90
247260
2000
Fakat genelde elde ettiğimiz bu.
04:09
There's no more of it.
91
249260
3000
Daha fazla değil.
04:12
There's a basic equation that we can't get away from.
92
252260
3000
Kurtulamadığımız bir denklem var.
04:15
Population times consumption
93
255260
2000
Nüfus çarpı tüketimin
04:17
has got to have some kind of relationship to the planet,
94
257260
3000
gezegenle bir ilişkisi olması lazım,
04:20
and right now, it's a simple "not equal."
95
260260
3000
ve şu an basit şekilde "eşit değil."
04:24
Our work shows that we're living
96
264260
2000
Çalışmalarımız 1.3 gezegende
04:26
at about 1.3 planets.
97
266260
2000
yaşadığımızı gösteriyor.
04:28
Since 1990,
98
268260
2000
1990'dan beri
04:30
we crossed the line
99
270260
2000
gezegenle sürdürülebilir
04:32
of being in a sustainable relationship to the planet.
100
272260
3000
bir ilişkimiz yok.
04:35
Now we're at 1.3.
101
275260
2000
Şu an 1.3'teyiz.
04:37
If we were farmers, we'd be eating our seed.
102
277260
3000
Çiftçi için, bu tohumlarını yemek demek.
04:40
For bankers, we'd be living off the principal, not the interest.
103
280260
3000
Bankacılar için, faizden değil ana paradan yemek demek.
04:43
This is where we stand today.
104
283260
3000
Bugünkü durum böyle.
04:46
A lot of people like to point
105
286260
3000
Birçok insan problemin sebebi olarak
04:49
to some place else as the cause of the problem.
106
289260
3000
başka yerleri göstermeyi seviyorlar.
04:52
It's always population growth.
107
292260
2000
Sebep her zaman nüfus artışı.
04:54
Population growth's important,
108
294260
2000
Nüfus artışı önemli fakat,
04:56
but it's also about how much each person consumes.
109
296260
3000
her insanın tüketim miktarı da önemli.
05:00
So when the average American
110
300260
2000
Ortalama bir Amerikalı
05:02
consumes 43 times as much
111
302260
3000
ortalama bir Afrikalıdan
05:05
as the average African,
112
305260
3000
43 kat daha fazla tüketiyorsa,
05:08
we've got to think that consumption is an issue.
113
308260
2000
tüketimi de bir mesele olarak görmemiz lazım.
05:10
It's not just about population,
114
310260
2000
Mesela sadece nüfus değil.
05:12
and it's not just about them; it's about us.
115
312260
3000
Sadece onlarla da ilgili değil, bizle ilgili.
05:16
But it's not just about people;
116
316260
2000
Fakat sadece insanlarla da ilgili değil;
05:18
it's about lifestyles.
117
318260
2000
hayat şekli ile de ilgili.
05:20
There's very good evidence --
118
320260
2000
Çok güzel bir kanıt var --
05:22
again, we don't necessarily have
119
322260
2000
henüz tam güvenilir
05:24
a peer-reviewed methodology
120
324260
2000
bir hakem metodolojimiz
05:26
that's bulletproof yet --
121
326260
2000
yok --
05:28
but there's very good evidence
122
328260
2000
fakat çok güzel kanıtlar var,
05:30
that the average cat in Europe
123
330260
2000
Avrupa'daki ortalama bir kedi
05:32
has a larger environmental footprint in its lifetime
124
332260
3000
ortalama bir Afrika kedisinden
05:35
than the average African.
125
335260
3000
daha fazla çevresel ayakizine sahip.
05:38
You think that's not an issue going forward?
126
338260
3000
Bunın büyüyecek bir mesele olmadığını mı düşünüyorsunuz?
05:41
You think that's not a question
127
341260
2000
Dünya'nın kaynaklarını kullanmakla
05:43
as to how we should be using the Earth's resources?
128
343260
3000
ilgili olan bir soru olmadığını düşünüyorsunuz?
05:46
Let's go back and visit our equation.
129
346260
2000
Şimdi geriye dönelim ve denklemimize bakalım.
05:48
In 2000, we had six billion people on the planet.
130
348260
3000
2000'de, dünyada altı milyar insan vardı.
05:51
They were consuming what they were consuming --
131
351260
2000
Tükettiklerini tüketiyorlardı --
05:53
let's say one unit of consumption each.
132
353260
2000
diyelim ki her biri bir birim.
05:55
We have six billion units of consumption.
133
355260
3000
Altı milyar tüketim birimimiz vardı.
05:58
By 2050,
134
358260
2000
2050'de,
06:00
we're going to have nine billion people -- all the scientists agree.
135
360260
3000
dokuz milyar insan olacak -- tüm bilim adamları hemfikir.
06:03
They're all going to consume twice as much as they currently do --
136
363260
3000
Hepsi şu an tükettiklerinin iki katını tüketecek --
06:06
scientists, again, agree --
137
366260
2000
yine tüm bilim adamları hemfikir --
06:08
because income is going to grow in developing countries
138
368260
3000
çünkü gelişmekte olan ülkelerdeki gelir
06:11
five times what it is today --
139
371260
2000
bugünkünün beş katı olacak --
06:13
on global average, about [2.9].
140
373260
2000
dünya ortalaması 2.9 civarı.
06:15
So we're going to have 18 billion units of consumption.
141
375260
3000
Yani 18 milyar tüketim birimimiz olacak.
06:19
Who have you heard talking lately
142
379260
3000
Son zamanlarda kimin
06:22
that's said we have to triple production
143
382260
2000
ürün ve hizmetleri üç katına çıkarmamız gerektiği
06:24
of goods and services?
144
384260
2000
hakkında konuştuğunu duydunuz?
06:26
But that's what the math says.
145
386260
2000
Fakat matematiğin söylediği bu.
06:28
We're not going to be able to do that.
146
388260
2000
Bunu yapamayacağız.
06:30
We can get productivity up.
147
390260
2000
Üretkenliği artırabiliriz.
06:32
We can get efficiency up.
148
392260
2000
Verimliliği artırabiliriz.
06:34
But we've also got to get consumption down.
149
394260
3000
Fakat tüketimi de azaltmalıyız.
06:38
We need to use less
150
398260
2000
Daha az şeyi
06:40
to make more.
151
400260
2000
daha fazlasını yapmak için kullanmalıyız.
06:42
And then we need to use less again.
152
402260
2000
Ondan sonra yine daha az kullanmalıyız.
06:44
And then we need to consume less.
153
404260
2000
Daha sonra daha az tüketmeliyiz.
06:46
All of those things are part of that equation.
154
406260
3000
Bütün bunların hepsi denklemin bir parçası.
06:49
But it basically raises a fundamental question:
155
409260
3000
Fakat şöyle temel bir soru var:
06:52
should consumers have a choice
156
412260
2000
tüketicilerin sürdürülebilirlikle,
06:54
about sustainability, about sustainable products?
157
414260
3000
sürdürülebilir ürünlerle ilgili bir seçimi olmalı mı?
06:57
Should you be able to buy a product that's sustainable
158
417260
2000
Yan tarafında sürdürülebilir olmayan bir ürün varken,
06:59
sitting next to one that isn't,
159
419260
2000
sürdürülebilir olanı alabilmelmeli misiniz,
07:01
or should all the products on the shelf be sustainable?
160
421260
3000
yoksa her ürün sürdürülebilir mi olmalı?
07:06
If they should all be sustainable on a finite planet,
161
426260
3000
Sınırlı bir gezegende hepsi sürdürülebilir olmalı ise,
07:09
how do you make that happen?
162
429260
3000
bunu nasıl başarırsınız?
07:12
The average consumer takes 1.8 seconds in the U.S.
163
432260
2000
ABD'de ortalama bir tüketici 1.8 saniye harcıyor.
07:14
Okay, so let's be generous.
164
434260
2000
Tamam, biraz cömert olalım.
07:16
Let's say it's 3.5 seconds in Europe.
165
436260
3000
Diyelim ki Avrupa'da 3.5 saniye.
07:19
How do you evaluate all the scientific data
166
439260
3000
Bir ürünle ilgili tüm
07:22
around a product,
167
442260
2000
bilimsel veriyi nasıl değerlendireceksiniz?
07:24
the data that's changing on a weekly, if not a daily, basis?
168
444260
3000
Bu veri günlük olmasa da haftada bir değişiyor.
07:27
How do you get informed?
169
447260
2000
Nasıl bilgilenebilirsiniz?
07:29
You don't.
170
449260
2000
Bilgilenemezsiniz.
07:33
Here's a little question.
171
453260
2000
Küçük bir soru.
07:35
From a greenhouse gas perspective,
172
455260
2000
Sera gazı açısından,
07:37
is lamb produced in the U.K.
173
457260
3000
İngiltere'de üretilen kuzu eti,
07:40
better than lamb produced in New Zealand,
174
460260
2000
Yeni Zelanda'da üretilip,
07:42
frozen and shipped to the U.K.?
175
462260
3000
dondurularak İngiltere'ye getirilen kuzu etinden iyi mi?
07:45
Is a bad feeder lot operation for beef
176
465260
3000
Sığırlara kötü yem verme
07:48
better or worse than
177
468260
3000
onları kötü otlatmadan daha mı iyi,
07:51
a bad grazing operation for beef?
178
471260
2000
yoksa kötü mü?
07:53
Do organic potatoes
179
473260
2000
Organik patateslerde
07:55
actually have fewer toxic chemicals
180
475260
2000
geleneksel patateslere göre
07:57
used to produce them
181
477260
2000
daha mı az
07:59
than conventional potatoes?
182
479260
2000
toksik kimyasal var?
08:01
In every single case,
183
481260
2000
Her durumda
08:03
the answer is "it depends."
184
483260
2000
cevap "değişir."
08:05
It depends on who produced it and how,
185
485260
3000
Her durumda cevap ürünü
08:08
in every single instance.
186
488260
2000
kimin ürettiğine ve nasıl ürettiğine bağlı.
08:10
And there are many others.
187
490260
2000
Ve daha birçok şey.
08:12
How is a consumer going to walk through this minefield?
188
492260
2000
Bir tüketici bu mayın tarlasını nasıl geçecek?
08:14
They're not.
189
494260
2000
Geçemeyecekler.
08:16
They may have a lot of opinions about it,
190
496260
2000
Bunun hakkında çok fazla düşünceleri olabilir,
08:18
but they're not going to be terribly informed.
191
498260
3000
ama çok fazla bilgili olmayacaklar.
08:21
Sustainability has got to be a pre-competitive issue.
192
501260
3000
Sürdürülebilirlik bir rekabet meselesi olmalı.
08:24
It's got to be something we all care about.
193
504260
3000
Hepimizin önemsediği bir şey olmalı.
08:29
And we need collusion.
194
509260
2000
Danışık olmalıyız.
08:31
We need groups to work together that never have.
195
511260
3000
Daha önce beraber çalışmamış ama şimdi çalışacak olan gruplara ihtiyacımız var.
08:34
We need Cargill to work with Bunge.
196
514260
3000
Cargill, Burge ile çalışmalı.
08:37
We need Coke to work with Pepsi.
197
517260
3000
Coca Cola, Pepsi ile çalışmalı.
08:40
We need Oxford to work with Cambridge.
198
520260
2000
Oxford, Cambridge ile çalışmalı.
08:42
We need Greenpeace to work with WWF.
199
522260
2000
Greenpeace, WWF ile çalışmalı.
08:44
Everybody's got to work together --
200
524260
2000
Herkes beraber çalışmalı --
08:46
China and the U.S.
201
526260
2000
Çin ve ABD.
08:48
We need to begin to manage this planet
202
528260
2000
Bu gezegeni sanki hayatımız
08:50
as if our life depended on it,
203
530260
2000
ona bağlıymış gibi yönetmeliyiz,
08:52
because it does,
204
532260
2000
çünkü zaten bağlı,
08:54
it fundamentally does.
205
534260
2000
temelde bu böyle.
08:56
But we can't do everything.
206
536260
2000
Ama her şeyi yapamayız.
08:58
Even if we get everybody working on it,
207
538260
2000
Eğer herkes bu konuda çalışacaksa,
09:00
we've got to be strategic.
208
540260
2000
stratejik olmalıyız.
09:02
We need to focus on the where,
209
542260
2000
Nerede, ne ve kime
09:04
the what and the who.
210
544260
2000
odaklanmalıyız.
09:06
So, the where:
211
546260
2000
Nerede:
09:08
We've identified 35 places globally that we need to work.
212
548260
2000
Dünya çapında çalışmamız gereken 35 yer belirledik.
09:10
These are the places that are the richest in biodiversity
213
550260
3000
Bu bölgeler biyolojik çeşitlilik açısından en zengin
09:13
and the most important from an ecosystem function point-of-view.
214
553260
3000
ve ekosistem fonksiyonu açısından en önemli yerler.
09:16
We have to work in these places.
215
556260
2000
Bu yerlerde çalışmalıyız.
09:18
We have to save these places if we want a chance in hell
216
558260
3000
Eğer biyolojik çeşitliliği kurtarma şansımızın olmasını istiyorsak,
09:21
of preserving biodiversity as we know it.
217
561260
3000
bu bölgeleri kurtarmalıyız.
09:26
We looked at the threats to these places.
218
566260
2000
Bu bölgelerdeki tehlikelere baktık.
09:28
These are the 15 commodities
219
568260
2000
15 tane emtia.
09:30
that fundamentally pose the biggest threats
220
570260
2000
Bu emtialar
09:32
to these places
221
572260
2000
bu bölgelere
09:34
because of deforestation,
222
574260
2000
ormansızlaşma,
09:36
soil loss, water use, pesticide use,
223
576260
3000
toprak kaybı, su kullanımı, gübre kullanımı
09:39
over-fishing, etc.
224
579260
3000
aşırı balık avlanması vs. gibi olaylar yüzünden en büyük zarara neden oluyorlar.
09:44
So we've got 35 places,
225
584260
3000
35 bölgemiz,
09:47
we've got 15 priority commodities,
226
587260
2000
15 tane emtiamız var,
09:49
who do we work with
227
589260
2000
bu emtiaların üretilme yöntemlerinin değişmesi için
09:51
to change the way those commodities are produced?
228
591260
3000
kimlerle çalışmalıyız?
09:54
Are we going to work with 6.9 billion consumers?
229
594260
3000
6.9 milyar tüketici ile mi?
09:58
Let's see, that's about 7,000 languages,
230
598260
3000
Bakalım, 7000 dil,
10:01
350 major languages --
231
601260
2000
350 büyük dil --
10:03
a lot of work there.
232
603260
2000
çok fazla iş var.
10:05
I don't see anybody actually being able
233
605260
2000
Bunu verimli bir şekilde yapabilecek
10:07
to do that very effectively.
234
607260
2000
biri olduğunu düşünmüyorum.
10:09
Are we going to work with 1.5 billion producers?
235
609260
3000
1.5 milyar üretici ile mi çalışacağız?
10:13
Again, a daunting task.
236
613260
3000
Yine, göz korkutucu bir görev.
10:16
There must be a better way.
237
616260
3000
Daha iyi bir yol olmalı.
10:19
300 to 500 companies
238
619260
2000
En önemli olarak belirlediğimiz
10:21
control 70 percent or more
239
621260
2000
bu 15 emtianın ticaretinin
10:23
of the trade of each of the 15 commodities
240
623260
3000
yüzde yetmişini ya da daha fazlasını
10:26
that we've identified as the most significant.
241
626260
3000
300 ila 500 arasında şirket kontrol ediyor.
10:29
If we work with those, if we change those companies
242
629260
3000
Bunlarla çalışırsak, o şirketleri değiştirirsek,
10:32
and the way they do business,
243
632260
2000
onların iş yapma biçimini değişitirirsek,
10:34
then the rest will happen automatically.
244
634260
3000
gerisi otomatik olarak hallolacak.
10:38
So, we went through our 15 commodities.
245
638260
2000
15 tane emtiayı gözden geçirdik.
10:40
This is nine of them.
246
640260
2000
Bu onlardan dokuzu.
10:42
We lined them up side-by-side,
247
642260
2000
Yanyana dizdik,
10:44
and we put the names of the companies that work
248
644260
2000
ve her bir ürün için çalışmamız gereken
10:46
on each of those.
249
646260
3000
şirketleri listeledik.
10:49
And if you go through the first 25 or 30 names
250
649260
2000
Eğer her birindeki
10:51
of each of the commodities,
251
651260
2000
ilk 25, 30 şirkete bakarsanız,
10:53
what you begin to see is,
252
653260
2000
şunu görüyorsunuz.
10:55
gosh, there's Cargill here, there's Cargill there,
253
655260
3000
Aman Allah'ım! Cargill burada, Cargill orada,
10:58
there's Cargill everywhere.
254
658260
2000
Cargill her yerde.
11:00
In fact, these names start coming up over and over again.
255
660260
3000
Gerçekten de bu isimler tekrar tekrar ortaya çıkıyor.
11:03
So we did the analysis again a slightly different way.
256
663260
3000
Analizimizi biraz daha farklı yaptık.
11:07
We said: if we take the top hundred companies,
257
667260
3000
Dedik ki, en büyük yüz şirkete bakarsak
11:10
what percentage
258
670260
2000
bu 15 emtianın
11:12
of all 15 commodities
259
672260
3000
yüzde kaçını bu şirketler
11:15
do they touch, buy or sell?
260
675260
3000
satın alıyor ya da satıyor?
11:18
And what we found is it's 25 percent.
261
678260
3000
Bulduğumuz cevap yüzde 25.
11:22
So 100 companies
262
682260
2000
Yani yüz şirket
11:24
control 25 percent of the trade
263
684260
3000
gezegendeki en önemli
11:27
of all 15 of the most significant
264
687260
2000
15 emtianın
11:29
commodities on the planet.
265
689260
3000
ticaretinin yüzde 25'ni kontrol ediyor.
11:32
We can get our arms around a hundred companies.
266
692260
3000
Yüz şirketin üstünde gelebiliriz.
11:35
A hundred companies, we can work with.
267
695260
3000
Yüz şirketle çalışabiliriz.
11:38
Why is 25 percent important?
268
698260
3000
Yüzde 25 neden önemli?
11:41
Because if these companies demand sustainable products,
269
701260
3000
Çünkü bu şirketler sürdürülebilir ürünler talep ederse,
11:44
they'll pull 40 to 50 percent of production.
270
704260
3000
üretimin yüzde 40 ila 50'sini değişecek.
11:48
Companies can push producers
271
708260
3000
Şirketler üreticileri
11:51
faster than consumers can.
272
711260
3000
tüketicilerden daha hızlı değiştirebilir.
11:54
By companies asking for this,
273
714260
2000
Tüketicileri beklemek yerine
11:56
we can leverage production so much faster
274
716260
3000
şirketlerden bunu isteyerek,
11:59
than by waiting for consumers to do it.
275
719260
2000
üretimi daha hızlı dönüştürebiliriz.
12:01
After 40 years, the global organic movement
276
721260
3000
40 yıl sonra, küresel organik hareketi
12:04
has achieved 0.7 of one percent
277
724260
2000
toplam gıdanın
12:06
of global food.
278
726260
2000
%0.7'sine ulaştı.
12:08
We can't wait that long.
279
728260
2000
Bu kadar uzun süre bekleyemeyiz.
12:10
We don't have that kind of time.
280
730260
2000
Öyle bir vaktimiz yok.
12:12
We need change
281
732260
2000
Hızlanan bir değişime
12:14
that's going to accelerate.
282
734260
3000
ihtiyacımız var.
12:17
Even working with individual companies
283
737260
2000
Hatta tek tek şirketle çalışmak da
12:19
is not probably going to get us there.
284
739260
2000
büyük ihtimalle işimize yaramayacak.
12:21
We need to begin to work with industries.
285
741260
3000
Endüstrilerle çalışmaya başlamalıyız.
12:24
So we've started roundtables
286
744260
2000
Yuvarlak masa toplantıları başlattık.
12:26
where we bring together the entire value chain,
287
746260
2000
Burada tüm değer zincirini biraraya getiriyoruz,
12:28
from producers
288
748260
2000
üreticilerden,
12:30
all the way to the retailers and brands.
289
750260
2000
perakendecilere ve markalara kadar.
12:32
We bring in civil society, we bring in NGOs,
290
752260
2000
Sivil toplumu,
12:34
we bring in researchers and scientists
291
754260
2000
araştırmacıları ve bilim adamlarını getiriyoruz.
12:36
to have an informed discussion --
292
756260
2000
Bilgilendirici -- bazen hararetli --
12:38
sometimes a battle royale --
293
758260
2000
tartışmalar yapıyoruz.
12:40
to figure out what are the key impacts
294
760260
3000
Bu ürünlerin ana etkilerini,
12:43
of these products,
295
763260
2000
küresel karşılaştırma noktasını,
12:45
what is a global benchmark,
296
765260
1000
kabul edilebilir etkileri,
12:46
what's an acceptable impact,
297
766260
2000
tasarım standartlarını
12:48
and design standards around that.
298
768260
3000
ortaya çıkarmak istiyoruz.
12:52
It's not all fun and games.
299
772260
3000
Her zaman eğlenceli değil.
12:56
In salmon aquaculture,
300
776260
2000
Somon çiftlikleri ile ilgili
12:58
we kicked off a roundtable
301
778260
2000
bir yuvarlak masayı
13:00
almost six years ago.
302
780260
2000
neredeyse altı yıl önce başlattık.
13:02
Eight entities came to the table.
303
782260
3000
Sekiz oluşum masaya geldi.
13:05
We eventually got, I think, 60 percent
304
785260
2000
Sonunda sanırım küresel üretimin
13:07
of global production at the table
305
787260
2000
yüzde 60'ı ve küresel talebin yüzde 25'i
13:09
and 25 percent of demand at the table.
306
789260
3000
masada idi.
13:12
Three of the original eight entities were suing each other.
307
792260
3000
İlk baştaki sekiz oluşumun üçü birbirini suçluyordu.
13:15
And yet, next week, we launch
308
795260
3000
Ve bir sonraki hafta
13:18
globally verified, vetted and certified
309
798260
3000
küresel olarak doğrulanmış, incelenmiş ve belgelenmiş
13:21
standards for salmon aquaculture.
310
801260
3000
somon çiftliği standartlarını açıkladık.
13:24
It can happen.
311
804260
2000
Oldu mu oluyor.
13:26
(Applause)
312
806260
7000
(Alkışlar)
13:33
So what brings
313
813260
3000
Değişik oluşumları
13:36
the different entities to the table?
314
816260
3000
masaya getiren şey ne?
13:40
It's risk and demand.
315
820260
2000
Risk ve talep.
13:42
For the big companies, it's reputational risk,
316
822260
2000
Büyük şirketler için, itibar riski,
13:44
but more importantly,
317
824260
2000
daha da önemlisi,
13:46
they don't care what the price of commodities is.
318
826260
2000
onlar emtianın fiyatını umursamıyorlar.
13:48
If they don't have commodities, they don't have a business.
319
828260
3000
Çünkü emtia olmazsa, işleri de olmuyor.
13:51
They care about availability,
320
831260
2000
Onlar erişebilmeyi önemsiyorlar,
13:53
so the big risk for them is not having product at all.
321
833260
3000
çünkü hiç ürün olmaması çok büyük bir risk.
13:56
For the producers,
322
836260
2000
Üreticileri masaya getiren,
13:58
if a buyer wants to buy something produced a certain way,
323
838260
3000
alıcının bir şeyi
14:01
that's what brings them to the table.
324
841260
2000
belli bir şekilde üretilmesini istemesi.
14:03
So it's the demand that brings them to the table.
325
843260
3000
Yani onları masaya getiren talep.
14:06
The good news is
326
846260
2000
Güzel haber şu,
14:08
we identified a hundred companies two years ago.
327
848260
2000
iki yıl önce yüz şirket belirledik.
14:10
In the last 18 months, we've signed agreements
328
850260
2000
Son 18 ayda, bu şirketlerden
14:12
with 40 of those hundred companies
329
852260
2000
40 tanesi ile onların tedarik zincirinde
14:14
to begin to work with them on their supply chain.
330
854260
2000
beraber çalışma yapma anlaşmaları imzaladık.
14:16
And in the next 18 months,
331
856260
3000
Sonraki 18 ayda,
14:19
we will have signed up to work with another 40,
332
859260
3000
diğer kırkı ile de çalışmaya başlayacağız,
14:22
and we think we'll get those signed as well.
333
862260
2000
sanırım onlarla da anlaşma imzalayacağız.
14:24
Now what we're doing is bringing the CEOs
334
864260
2000
Şimdi ise
14:26
of these 80 companies together
335
866260
2000
o 80 şirketin CEO'larını biraraya getirip,
14:28
to help twist the arms of the final 20,
336
868260
3000
kalan 20 şirketi de
14:31
to bring them to the table,
337
871260
2000
masaya getirmekte yardım etmelerini istiyoruz.
14:33
because they don't like NGOs, they've never worked with NGOs,
338
873260
3000
Çünkü onlar sivil toplum örgütlerini sevmiyorlar, hiç beraber çalışmamışlar,
14:36
they're concerned about this, they're concerned about that,
339
876260
2000
bundan endişe duyuyorlar, ondan endişe duyuyorlar,
14:38
but we all need to be in this together.
340
878260
2000
fakat biz beraber olmalıyız.
14:40
So we're pulling out all the stops.
341
880260
2000
Tüm engelleri kaldırıyoruz.
14:42
We're using whatever leverage we have to bring them to the table.
342
882260
3000
Masaya getirmek için elimizdeki her imkanı kullanıyoruz.
14:46
One company we're working with that's begun --
343
886260
2000
Çalışmalara başlayan şirketlerden biri de --
14:48
in baby steps, perhaps --
344
888260
2000
daha ilk adımlar belki --
14:50
but has begun this journey on sustainability is Cargill.
345
890260
3000
sürdürülebilirlik macerasına yeni başlayan bir şirket de, Cargill.
14:53
They've funded research that shows
346
893260
3000
Küresel palmiye yağı üretimini
14:56
that we can double global palm oil production
347
896260
2000
önümüzdeki 20 yılda bir tane ağaç kesmeden
14:58
without cutting a single tree in the next 20 years,
348
898260
3000
sadece Borneo'da zaten bozulmuş olan toprağa
15:01
and do it all in Borneo alone
349
901260
2000
ağaç dikerek iki katına çıkarabileceğimizi
15:03
by planting on land that's already degraded.
350
903260
2000
gösteren bir araştırmayı desteklediler.
15:05
The study shows that the highest net present value
351
905260
3000
Bu çalışma günümüzde
15:08
for palm oil
352
908260
2000
palmiye yağı için en yüksek değerin
15:10
is on land that's been degraded.
353
910260
3000
bozulmuş topraklarda olduğunu gösteriyor.
15:13
They're also undertaking a study to look at
354
913260
2000
Şu anda palmiye yağı tedarikçilerine
15:15
all of their supplies of palm oil
355
915260
3000
ruhsat verip veremeyeceklerini
15:18
to see if they could be certified
356
918260
2000
araştıran bir çalışma yapıyorlar.
15:20
and what they would need to change in order to become third-party certified
357
920260
3000
Ayrıca üçüncü şahıslar tarafından belgelenen güvenilir bir
15:23
under a credible certification program.
358
923260
3000
ruhsatlama programı yapmak için ne yapmaları gerektiğini araştırıyorlar.
15:27
Why is Cargill important?
359
927260
2000
Cargill neden önemli?
15:29
Because Cargill has 20 to 25 percent
360
929260
2000
Çünkü Cargill küresel palmiye yağının
15:31
of global palm oil.
361
931260
2000
yüzde 20-25'ini kontrol ediyor.
15:33
If Cargill makes a decision,
362
933260
2000
Cargill bir karar alırsa,
15:35
the entire palm oil industry moves,
363
935260
3000
tüm palmiye endüstrisi
15:38
or at least 40 or 50 percent of it.
364
938260
2000
ya da en azından yüzde 40-50'si değişir.
15:40
That's not insignificant.
365
940260
2000
Bu az değil.
15:42
More importantly, Cargill and one other company
366
942260
2000
Daha da önemlisi, Cargill ve bir şirket daha
15:44
ship 50 percent of the palm oil
367
944260
3000
Çin'e giden palmiye yağının
15:47
that goes to China.
368
947260
2000
yarısını kontrol ediyor.
15:49
We don't have to change the way
369
949260
2000
Eğer Cargill
15:51
a single Chinese company works
370
951260
2000
Çin'e sadece sürdürülebilir palmiye yağı gönderirse,
15:53
if we get Cargill to only send
371
953260
2000
Çin'deki bir tane bile şirketin
15:55
sustainable palm oil to China.
372
955260
3000
çalışma şeklini değiştirmemize gerek kalmayacak.
15:58
It's a pre-competitive issue.
373
958260
2000
Bu rekabet meselesi.
16:00
All the palm oil going there is good.
374
960260
2000
Oraya giden her palmiye yağı iyi.
16:02
Buy it.
375
962260
2000
Onu satın alın.
16:04
Mars is also on a similar journey.
376
964260
3000
Mars da benzer bir seyahatte.
16:07
Now most people understand that Mars is a chocolate company,
377
967260
3000
Şimdi birçok kişi Mars'ın bir çikolata şirketi olduğunu düşünüyor,
16:10
but Mars has made sustainability pledges
378
970260
2000
fakat Mars deniz ürünleri için
16:12
to buy only certified product for all of its seafood.
379
972260
3000
sadece ruhsatlı ürünler alacağına dair söz verdi.
16:15
It turns out Mars buys more seafood than Walmart
380
975260
2000
Gerçek şu ki Mars hayvan yiyeceklerinden dolayı
16:17
because of pet food.
381
977260
2000
Walmart'tan daha fazla deniz ürünü satın alıyor.
16:19
But they're doing some really interesting things around chocolate,
382
979260
3000
Fakat onlar çikolata ile ilgili çok ilginç şeyler yapıyorlar,
16:22
and it all comes from the fact
383
982260
2000
bunun sebebi de
16:24
that Mars wants to be in business in the future.
384
984260
3000
Mars gelecekte ayakta olmak istiyor.
16:27
And what they see is that they need to
385
987260
2000
Gördükleri şey ise
16:29
improve chocolate production.
386
989260
3000
çikolata üretimini iyileştirmeleri gerektiği.
16:32
On any given plantation,
387
992260
2000
Herhangi bir fidanlıkta,
16:34
20 percent of the trees produce 80 percent of the crop,
388
994260
3000
ağaçların yüde 20'si ürünlerin yüzde 80'nini üretiyor,
16:37
so Mars is looking at the genome,
389
997260
2000
Mars ise gen dizilimine bakıyor,
16:39
they're sequencing the genome of the cocoa plant.
390
999260
2000
kakaonun gen dizilimini ortaya çıkarıyorlar.
16:41
They're doing it with IBM and the USDA,
391
1001260
2000
Bunu IBM ve USDA ile birlikte yapıyorlar,
16:43
and they're putting it in the public domain
392
1003260
2000
veriyi halka açık bir yere koyuyorlar,
16:45
because they want everybody to have access to this data,
393
1005260
3000
çünkü herkesin bu veriye ulaşmasını istiyorlar,
16:48
because they want everybody to help them
394
1008260
2000
çünkü herkesin onlara kakaoyu daha verimli
16:50
make cocoa more productive and more sustainable.
395
1010260
3000
ve daha sürdürülebilir yapmak için yardımcı olmasını istiyorlar.
16:53
What they've realized
396
1013260
2000
Şunu fark etmişler,
16:55
is that if they can identify the traits
397
1015260
2000
eğer üretkenlik ve kuruluğun
16:57
on productivity and drought tolerance,
398
1017260
3000
sebeplerini bulurlarsa,
17:00
they can produce 320 percent as much cocoa
399
1020260
3000
şu anki toprak alanların yüzde 40'ında
17:03
on 40 percent of the land.
400
1023260
3000
şimdiki kakao üretiminin yüzde 320'ni üretebilecekler.
17:06
The rest of the land can be used for something else.
401
1026260
3000
Geri kalan alanlar başka şeyler için kullanılabilir.
17:09
It's more with less and less again.
402
1029260
3000
Yine daha az ile daha fazla meselesi.
17:12
That's what the future has got to be,
403
1032260
2000
Geleceğin şöyle olması lazım,
17:14
and putting it in the public domain is smart.
404
1034260
3000
veriyi halka açmaları da çok zekice.
17:17
They don't want to be an I.P. company; they want to be a chocolate company,
405
1037260
3000
Onlar fikri mülkiyet şirketi olmak istemiyorlar, onlar bir çikolata şirketi olmak istiyorlar
17:20
but they want to be a chocolate company forever.
406
1040260
3000
ve sonsuza kadar çikolata şirketi olmak istiyorlar.
17:23
Now, the price of food, many people complain about,
407
1043260
3000
Şimdi birçok insan gıda fiyatlarının artmasından şikayetçi,
17:26
but in fact, the price of food is going down,
408
1046260
3000
ama aslında gıda fiyatları düşüyor,
17:29
and that's odd because in fact,
409
1049260
2000
bu garip çünkü
17:31
consumers are not paying for the true cost of food.
410
1051260
3000
aslında tüketiciler gıdanın gerçek fiyatını ödemiyorlar.
17:34
If you take a look just at water,
411
1054260
2000
Sadece suya bakalım,
17:36
what we see is that,
412
1056260
2000
gördüğümüz şu,
17:38
with four very common products,
413
1058260
3000
dört tane yaygın üründen
17:41
you look at how much a farmer produced to make those products,
414
1061260
3000
çiftçinin ne kadar ürettiğine
17:44
and then you look at how much water input was put into them,
415
1064260
3000
ve ne kadar su kullandığına bakıyorsunuz
17:47
and then you look at what the farmer was paid.
416
1067260
3000
ve ondan sonra da çitfçinin aldığı paraya bakıyorsunuz.
17:50
If you divide the amount of water
417
1070260
2000
Eğer su miktarını
17:52
into what the farmer was paid,
418
1072260
2000
çiftçinin eline geçen paraya bölerseniz,
17:54
the farmer didn't receive enough money
419
1074260
2000
çitfçinin o ürünlerde kullandığı suyun
17:56
to pay a decent price for water in any of those commodities.
420
1076260
3000
parasını ödeyemediği ortaya çıkıyor.
17:59
That is an externality by definition.
421
1079260
2000
Bu tanım gereği dışsallık.
18:01
This is the subsidy from nature.
422
1081260
2000
Bu doğadan yardım.
18:03
Coca-Cola, they've worked a lot on water,
423
1083260
3000
Coca-Cola su üzerinde çok çalıştı,
18:06
but right now, they're entering into 17-year contracts
424
1086260
3000
fakat şu an
18:09
with growers in Turkey
425
1089260
2000
Türkiye'deki yetiştiricilerle
18:11
to sell juice into Europe,
426
1091260
2000
Avrupa'ya meyve suyu satmak için 17 yıllık kontratlar imzalıyorlar.
18:13
and they're doing that because they want to have a product
427
1093260
3000
Bunu da Avrupa pazarına yakın bir ürüne
18:16
that's closer to the European market.
428
1096260
2000
sahip olmak için yapıyorlar.
18:18
But they're not just buying the juice;
429
1098260
2000
Fakat sadece meyve suyunu satın almıyorlar;
18:20
they're also buying the carbon in the trees
430
1100260
3000
ağaçlardaki karbonu da satın alıyorlar,
18:23
to offset the shipment costs associated with carbon
431
1103260
2000
ürünü Avrupa'ya taşırken ortaya çıkan
18:25
to get the product into Europe.
432
1105260
3000
karbonu karşılamak için.
18:28
There's carbon that's being bought with sugar,
433
1108260
3000
Şeker, kahve, sığır etinde satın alınan
18:31
with coffee, with beef.
434
1111260
2000
karbon var.
18:33
This is called bundling. It's bringing those externalities
435
1113260
2000
Buna bundling deniyor. Dışsallıkları,
18:35
back into the price of the commodity.
436
1115260
3000
ürünün fiyatına ekliyorsunuz.
18:39
We need to take what we've learned in private, voluntary standards
437
1119260
3000
Dünya'daki en iyi üreticilerin
18:42
of what the best producers in the world are doing
438
1122260
3000
kendilerinin gönüllü çalışmalarında öğrendiklerini,
18:45
and use that to inform government regulation,
439
1125260
3000
devlet denetimini bilgilendirmek için kullanmalıyız ki
18:48
so we can shift the entire performance curve.
440
1128260
3000
tüm performans eğrisini kaydıralım.
18:51
We can't just focus on identifying the best;
441
1131260
2000
Sadece en iyiyi belirlemeye odaklanamayız;
18:53
we've got to move the rest.
442
1133260
3000
geri kalanları da hareket ettirmeliyiz.
18:56
The issue isn't what to think, it's how to think.
443
1136260
3000
Mesele ne düşüneceğimiz değil, nasıl düşüneceğimiz.
18:59
These companies have begun to think differently.
444
1139260
2000
Bu şirketler farklı düşünmeye başladı.
19:01
They're on a journey; there's no turning back.
445
1141260
3000
Onlar bir seyahatte, geri dönüş yok.
19:04
We're all on that same journey with them.
446
1144260
3000
Biz de onlarla aynı seyahatteyiz.
19:07
We have to really begin to change
447
1147260
3000
Her şey hakkında düşüncelerimizi
19:10
the way we think about everything.
448
1150260
2000
değiştirmeliyiz.
19:12
Whatever was sustainable on a planet of six billion
449
1152260
3000
Altı milyarlık bir gezegende sürdürülebilir olan şeyler
19:15
is not going to be sustainable on a planet with nine.
450
1155260
3000
dokuz milyarlık gezegende böyle olmayacaklar.
19:18
Thank you.
451
1158260
2000
Teşekkür ederim.
19:20
(Applause)
452
1160260
3000
(Alkışlar)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7