Shekhar Kapur: We are the stories we tell ourselves

Shekhar Kapur: Biz kendimize anlattığımız hikayeleriz

150,419 views

2010-04-01 ・ TED


New videos

Shekhar Kapur: We are the stories we tell ourselves

Shekhar Kapur: Biz kendimize anlattığımız hikayeleriz

150,419 views ・ 2010-04-01

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Meric Aydonat Gözden geçirme: Ümitcan Altuğ
00:15
So, I was just asked to go and shoot this film called "Elizabeth."
0
15260
3000
"Elizabeth" isminde bir filmi gidip çekmem daha yeni istenmişti.
00:18
And we're all talking about this great English icon and saying,
1
18260
3000
Bu büyük İngiliz ikonu hakkında konuşuyorduk:
00:21
"She's a fantastic woman, she does everything.
2
21260
2000
"Harika bir kadın. Her şeyi yapıyor.
00:23
How are we going to introduce her?"
3
23260
2000
Onu nasıl göstereceğiz?"
00:25
So we went around the table with the studio and the producers and the writer,
4
25260
2000
Stüdyo ile masaya oturduk, yapımcılar, senarist,
00:27
and they came to me and said, "Shekhar, what do you think?"
5
27260
2000
bana geldiler ve "Shekhar ne düşünüyorsun?" dediler.
00:29
And I said, "I think she's dancing."
6
29260
3000
Ve ben "Bence dans ediyor." dedim.
00:32
And I could see everybody looked at me,
7
32260
3000
Herkes bana baktı
00:35
somebody said, "Bollywood."
8
35260
2000
ve birisi "Bollywood" dedi.
00:37
The other said, "How much did we hire him for?"
9
37260
2000
Diğeri, "Ona ne kadar para verdik?" dedi.
00:39
And the third said, "Let's find another director."
10
39260
3000
Ve üçüncüsü "Başka bir yönetmen bulalım." dedi.
00:42
I thought I had better change.
11
42260
2000
Değişirsem daha iyi olacağını düşündüm.
00:44
So we had a lot of discussion on how to introduce Elizabeth,
12
44260
2000
Elizabeth'i nasıl aktaracağımız hakkında çok tartıştık
00:46
and I said, "OK, maybe I am too Bollywood.
13
46260
3000
ve ben, tamam, belki çok Bollywood'um dedim.
00:49
Maybe Elizabeth, this great icon, dancing?
14
49260
2000
Belki de Elizabeth, bu büyük ikon, dans ediyor?
00:51
What are you talking about?"
15
51260
2000
Neden bahsediyorsun?
00:53
So I rethought the whole thing,
16
53260
2000
Bütün her şeyi baştan düşündüm
00:55
and then we all came to a consensus.
17
55260
2000
ve sonunda hepimiz anlaştık.
00:57
And here was the introduction of this
18
57260
2000
Ve karşınızda "Elizabeth" adındaki
00:59
great British icon called "Elizabeth."
19
59260
2000
bu büyük İngiliz ikonu.
01:06
Leicester: May I join you, my lady?
20
66260
3000
Leicester: Size katılabilir miyim, leydim?
01:18
Elizabeth: If it please you, sir.
21
78260
3000
Elizabeth: Eğer isterseniz, beyfendi.
01:21
(Music)
22
81260
3000
(Müzik)
02:05
Shekhar Kapur: So she was dancing.
23
125260
2000
Shekhar Kapur: Ve dans ediyordu.
02:07
So how many people who saw the film did not get
24
127260
3000
Filmi gören kaç kişi orada
02:10
that here was a woman in love,
25
130260
2000
aşık bir kadın olduğunu,
02:12
that she was completely innocent
26
132260
2000
tamamen masum olduğunu,
02:14
and saw great joy in her life, and she was youthful?
27
134260
3000
hayattan zevk aldığını ve gençlik dolu olduğunu anlamadı?
02:17
And how many of you did not get that?
28
137260
3000
Kaçınız bunu anlamadı?
02:21
That's the power of visual storytelling,
29
141260
2000
İşte bu görsel hikaye anlatımının gücüdür.
02:23
that's the power of dance, that's the power of music:
30
143260
3000
Bu dansın gücüdür. Bu müziğin gücüdür.
02:26
the power of not knowing.
31
146260
3000
Bilmemenin gücüdür.
02:29
When I go out to direct a film,
32
149260
2000
Bir filmi yönetmeye gittiğimde,
02:31
every day we prepare too much, we think too much.
33
151260
2000
her gün fazla hazırlanıyoruz, fazla düşünüyoruz.
02:33
Knowledge becomes a weight upon wisdom.
34
153260
3000
Bildiklerimiz, aklımız üzerinde bir yük oluyor.
02:36
You know, simple words lost
35
156260
2000
Bilirsiniz, deneyimin bataklığında
02:38
in the quicksand of experience.
36
158260
4000
basit sözcükler kayboluyor.
02:42
So I come up, and I say,
37
162260
2000
Ben de geliyorum ve diyorum ki,
02:44
"What am I going to do today?" I'm not going to do what I planned to do,
38
164260
3000
"Bugün ne yapacağım?". Planladığım şeyleri yapmayacağım
02:47
and I put myself into absolute panic.
39
167260
3000
ve kendimi tam bir paniğe sokuyorum.
02:50
It's my one way of getting rid of my mind,
40
170260
3000
Benim zihimden kurtulmamın,
02:53
getting rid of this mind that says,
41
173260
2000
bana "Hey, ne yaptığını biliyorsun.
02:55
"Hey, you know what you're doing. You know exactly what you're doing.
42
175260
2000
Ne yaptığını tamamen biliyorsun. Sen bir yönetmensin,
02:57
You're a director, you've done it for years."
43
177260
2000
bunu yıllardır yapıyorsun." diyen zihnimden kurtulmamın bir yolu bu.
02:59
So I've got to get there
44
179260
2000
Oraya gitmeliyim
03:01
and be in complete panic.
45
181260
2000
ve tamamen panik yapmalıyım.
03:03
It's a symbolic gesture. I tear up the script,
46
183260
2000
Sembolik bir hareketle, senaryoyu yırtarım.
03:05
I go and I panic myself, I get scared.
47
185260
3000
Panik yaparım. Korkarım.
03:08
I'm doing it right now; you can watch me. I'm getting nervous,
48
188260
3000
Şimdi de yapıyorum. Bunu görebilirsiniz. Tedirgin oluyorum..
03:11
I don't know what to say, I don't know what I'm doing, I don't want to go there.
49
191260
3000
Ne diyeceğimi bilmiyorum. Ne yaptığımı bilmiyorum. Oraya gitmek istemiyorum.
03:14
And as I go there, of course, my A.D. says,
50
194260
2000
Oraya gidince, tabii ki, yardımcı yönetmenim
03:16
"You know what you're going to do, sir." I say, "Of course I do."
51
196260
3000
"Ne yapacağınızı biliyorsunuz efendim." der. Ben de "Elbette biliyorum." derim.
03:20
And the studio executives, they would say,
52
200260
2000
Ve stüdyo yöneticileri
03:22
"Hey, look at Shekhar. He's so prepared."
53
202260
2000
"Shekhar'a bak. Tamamen hazırlanmış." derler.
03:24
And inside I've just been listening to Nusrat Fateh Ali Khan
54
204260
2000
Bense az önce içeride, kaotik olduğu için Nusret Fatih Ali Han'ın
03:26
because he's chaotic.
55
206260
2000
müziğini dinliyordum.
03:28
I'm allowing myself to go into chaos
56
208260
3000
Kendimi kaosa bırakıyorum,
03:31
because out of chaos, I'm hoping some moments of truth will come.
57
211260
3000
çünkü kaostan, doğruluk çıkacağını umuyorum.
03:35
All preparation is preparation.
58
215260
2000
Tüm hazırlanma, hazırlanmadır.
03:37
I don't even know if it's honest.
59
217260
2000
Dürüst olup olmadığını bile bilmiyorum.
03:39
I don't even know if it's truthful.
60
219260
2000
Doğru olup olmadığını.
03:41
The truth of it all comes on the moment, organically,
61
221260
3000
Gerçeklik bir anlık ve organik olarak geliyor,
03:44
and if you get five great moments
62
224260
2000
ve eğer hikayenizde ya da filminizde
03:46
of great, organic stuff
63
226260
2000
bu organik, harika şeyden
03:48
in your storytelling, in your film,
64
228260
2000
beş anınız olursa
03:50
your film, audiences will get it.
65
230260
2000
seyirciniz bunu anlayacaktır.
03:52
So I'm looking for those moments, and I'm standing there
66
232260
2000
Ben o anları arıyorum ve orada durup
03:54
and saying, "I don't know what to say."
67
234260
2000
"Ne yapacağımı bilmiyorum." deyince
03:56
So, ultimately, everybody's looking at you,
68
236260
2000
Sonunda sabahn yedisinde herkes size bakıyor,
03:58
200 people at seven in the morning
69
238260
2000
yediye çeyrek kala kalkıp oraya gelen 200 kişi,
04:00
who got there at quarter to seven, and you arrived at seven,
70
240260
2000
siz yedide oraya varınca
04:02
and everybody's saying,
71
242260
2000
herkes
04:04
"Hey. What's the first thing? What's going to happen?"
72
244260
2000
"İlk ne yapacak? Ne olacak?" diyor.
04:06
And you put yourself into a state of panic
73
246260
2000
Ve siz kendinizi bir paniğe sokuyorsunuz,
04:08
where you don't know, and so you don't know.
74
248260
3000
neredesiniz bilmiyorsunuz ve bu yüzden bilmiyorsunuz.
04:11
And so, because you don't know,
75
251260
2000
Bilmediğiniz için de evrene
04:13
you're praying to the universe because you're praying to the universe
76
253260
3000
dua etmeye başlıyorsunuz. Evrene dua ettiğiniz için
04:16
that something -- I'm going to try and access the universe
77
256260
3000
-- Evrene Einstein'ın yaptığı gibi ulaşmayı
04:19
the way Einstein -- say a prayer --
78
259260
2000
deneyeceğim -- dua
04:21
accessed his equations,
79
261260
2000
ederek -- onun denklemleri
04:23
the same source. I'm looking for the same source
80
263260
3000
aynı kaynaktan -- aynı kaynağı arıyorum
04:26
because creativity comes from absolutely the same source
81
266260
2000
çünkü yaratıcılık kesinlikle aynı kaynaktan gelir:
04:28
that you meditate somewhere outside yourself,
82
268260
2000
kendi dışınızda, evrenin dışında birşeye
04:30
outside the universe.
83
270260
2000
meditasyon yaparak.
04:32
You're looking for something that comes and hits you.
84
272260
2000
Birşeyin gelip kafanıza dank etmesini beklersiniz.
04:34
Until that hits you, you're not going to do the first shot.
85
274260
2000
O şey gelene kadar, ilk çekimi yapmayacaksınız.
04:36
So what do you do?
86
276260
2000
Ne yaparsınız?
04:38
So Cate says, "Shekhar, what do you want me to do?"
87
278260
2000
Kate, "Shekhar ne yapmamı istiyorsun?" der.
04:40
And I say, "Cate, what do you want to do?" (Laughter)
88
280260
3000
Ben, "Kate, sen ne yapmak istiyorsun?" derim. (Gülüşmeler)
04:43
"You're a great actor, and I like to give to my actors --
89
283260
3000
"Sen harika bir oyuncusun, oyuncularıma haklarını teslim ederim.
04:46
why don't you show me what you want to do?"
90
286260
2000
Neden sen bana ne yapmak istediğini göstermiyorsun?"
04:48
(Laughter)
91
288260
2000
(Gülüşmeler)
04:50
What am I doing? I'm trying to buy time.
92
290260
2000
Ne yapıyorum? Zaman kazanmaya çalışıyorum.
04:52
I'm trying to buy time.
93
292260
2000
Zaman kazanmaya çalışıyorum.
04:54
So the first thing about storytelling that I learned,
94
294260
2000
Hikaye anlatmak hakkında ilk öğrendiğim
04:56
and I follow all the time is: Panic.
95
296260
2000
ve hep uyguladığım şey, paniktir.
04:58
Panic is the great access of creativity
96
298260
3000
Panik yaratıcılığa ulaşmanın harika bir yoludur,
05:01
because that's the only way to get rid of your mind.
97
301260
2000
çünkü sadece o zaman zihninizden kurtuluyorsunuz.
05:03
Get rid of your mind.
98
303260
2000
Zihninizden kurtulun.
05:05
Get out of it, get it out.
99
305260
2000
Ondan çıkın. Onu çıkarın.
05:07
And let's go to the universe because
100
307260
2000
Ve evrene gidelim, çünkü
05:09
there's something out there that is more
101
309260
2000
orada zihninizden daha gerçek olan
05:11
truthful than your mind,
102
311260
2000
bir şey var,
05:13
that is more truthful than your universe.
103
313260
2000
kendi evreninizden daha gerçek olan bir şey.
05:15
[unclear], you said that yesterday. I'm just repeating it
104
315260
2000
Bunu dün söyledin. Ben sadece tekrar ediyorum
05:17
because that's what I follow constantly
105
317260
2000
çünkü bunu shunyata'yı, boşluğu bulmak için
05:19
to find the shunyata somewhere, the emptiness.
106
319260
3000
sürekli uyguluyorum.
05:22
Out of the emptiness comes a moment of creativity.
107
322260
3000
Boşluktan bir yaratıcılık anı çıkar.
05:25
So that's what I do.
108
325260
2000
Benim yaptığım bu.
05:27
When I was a kid -- I was about eight years old.
109
327260
2000
Ben çocukken -- sekiz yaşlarındaydm.
05:29
You remember how India was. There was no pollution.
110
329260
3000
Hindistan'ın nasıl olduğunu hatırlarsınız. Kirllilik yoktu.
05:32
In Delhi, we used to live -- we used to call it a chhat or the khota.
111
332260
4000
Delhi'de yaşıyorduk -- oraya "umumhane" derdik
05:36
Khota's now become a bad word. It means their terrace --
112
336260
3000
şimdi kötü bir sözcük oldu. Aslında teras anlamına geliyor --
05:39
and we used to sleep out at night.
113
339260
2000
ve geceleri orada dışarıda uyurduk.
05:41
At school I was being just taught about physics,
114
341260
2000
Okulda fizik dersinde bize
05:43
and I was told that
115
343260
3000
varolan herşeyin
05:46
if there is something that exists,
116
346260
2000
ölçülebilir olduğu
05:48
then it is measurable.
117
348260
3000
öğretilmişti.
05:51
If it is not measurable,
118
351260
2000
Ölçülemiyorsa,
05:53
it does not exist.
119
353260
2000
öyle bir şey yoktur.
05:55
And at night I would lie out, looking at the unpolluted sky,
120
355260
3000
Geceleri Delhi'de ben çocukken olduğu gibi kirlenmemiş
05:58
as Delhi used to be at that time when I was a kid,
121
358260
3000
gökyüzünün altında yatıp,
06:01
and I used to stare at the universe and say,
122
361260
3000
gökyüzüne bakarak, kendi kendime
06:04
"How far does this universe go?"
123
364260
2000
"Evren ne kadar büyük?" diye sorardım.
06:06
My father was a doctor.
124
366260
2000
Babam doktordu.
06:08
And I would think, "Daddy, how far does the universe go?"
125
368260
3000
Ona, "Baba, evren ne kadar büyük?" diye sorardım.
06:11
And he said, "Son, it goes on forever."
126
371260
3000
O da, "Oğlum, sonsuz büyüklükte." derdi.
06:14
So I said, "Please measure forever
127
374260
3000
Ben de, "Lütfen sonsuzun ölçüsünü ver,
06:17
because in school they're teaching me
128
377260
2000
çünkü okulda eğer birşey ölçülemiyorsa
06:19
that if I cannot measure it, it does not exist.
129
379260
3000
onun olmadığını öğretiyorlar.
06:22
It doesn't come into my frame of reference."
130
382260
3000
Bunu anlayamıyorum." dedim.
06:25
So, how far does eternity go?
131
385260
2000
Sonsuz nereye kadar gidiyor?
06:27
What does forever mean?
132
387260
2000
Sonsuz ne anlama geliyor?
06:29
And I would lie there crying at night
133
389260
3000
Geceleri orada yatar, ağlardım,
06:32
because my imagination could not touch creativity.
134
392260
3000
çünkü hayalgücüm yaratıcılığa ulaşamıyordu.
06:35
So what did I do?
135
395260
2000
Bunun üzerine ne yaptım?
06:37
At that time, at the tender age of seven,
136
397260
2000
O zaman, yedi yaşının hassaslığıyla
06:39
I created a story.
137
399260
2000
bir hikaye yarattım.
06:41
What was my story?
138
401260
2000
Hikayem neydi?
06:43
And I don't know why, but I remember the story.
139
403260
3000
Neden bilmiyorum ama hikayeyi hatırlıyorum.
06:46
There was a woodcutter
140
406260
2000
Bir oduncu vardı.
06:48
who's about to take his ax and chop a piece of wood,
141
408260
3000
Baltasını alıp odun kesmeye gidecekti.
06:51
and the whole galaxy is one atom of that ax.
142
411260
4000
Tüm galaksi, baltasındaki bir atomdu.
06:56
And when that ax hits that piece of wood,
143
416260
3000
Baltası oduna deyince
06:59
that's when everything will destroy
144
419260
2000
her şey yok olacaktı,
07:01
and the Big Bang will happen again.
145
421260
2000
büyük patlama yeniden olacaktı.
07:03
But all before that there was a woodcutter.
146
423260
2000
Ama her şeyden önce bir oduncu vardı.
07:05
And then when I would run out of that story,
147
425260
2000
Anlatacak hikayem kalmadıkça,
07:07
I would imagine that woodcutter's universe
148
427260
3000
oduncunun evreninin başka bir oduncunun
07:10
is one atom in the ax of another woodcutter.
149
430260
3000
baltasındaki bir atom olduğunu hayal ederdim.
07:13
So every time, I could tell my story again and again
150
433260
3000
Her seferinde, hikayemi baştan anlatıp
07:16
and get over this problem,
151
436260
2000
bu sorunu aşabilirdim
07:18
and so I got over the problem.
152
438260
3000
ve sonunda aştım.
07:21
How did I do it? Tell a story.
153
441260
3000
Bunu nasıl başardım? Hikaye anlatın.
07:24
So what is a story?
154
444260
2000
Hikaye nedir?
07:26
A story is our -- all of us --
155
446260
3000
Hikaye biziz, hepimiziz.
07:29
we are the stories we tell ourselves.
156
449260
3000
Bizler, kendimize anlattığımız hikayeleriz.
07:32
In this universe, and this existence,
157
452260
4000
Varolup olmadığımız ve
07:36
where we live with this duality
158
456260
2000
kim olduğumuz
07:38
of whether we exist or not
159
458260
2000
ikilemiyle yaşadığımız
07:40
and who are we,
160
460260
2000
bu evrende ve varoluşta
07:42
the stories we tell ourselves are the stories
161
462260
3000
kendimize anlattığımız hikayeler
07:45
that define the potentialities
162
465260
2000
varolma olasılığımızı
07:47
of our existence.
163
467260
2000
tanımlayan hikayeleriz.
07:49
We are the stories we tell ourselves.
164
469260
3000
Bizler, kendimize anlattığımız hikayeleriz.
07:54
So that's as wide as we look at stories.
165
474260
2000
Yani hikayelere baktığımız kadar genişiz.
07:56
A story is the relationship
166
476260
2000
Bir hikaye kim olduğunuz veya
07:58
that you develop between who you are,
167
478260
4000
kim olabileceğinizle
08:02
or who you potentially are,
168
482260
2000
sınırsız evrenle geliştirdiğiniz
08:04
and the infinite world, and that's our mythology.
169
484260
3000
ilişkidir, ve bu bizim mitolojimizdir.
08:07
We tell our stories,
170
487260
3000
Hikayelerimizi anlatırız
08:10
and a person without a story does not exist.
171
490260
3000
ve hikayesi olmayan bir insan yoktur.
08:13
So Einstein told a story
172
493260
3000
Einstein bir hikaye anlattı
08:16
and followed his stories and came up with theories
173
496260
3000
ve hikayelerini takip etti ve teorilerini buldu
08:19
and came up with theories and then came up with his equations.
174
499260
3000
ve teorilerini buldu ve denklemlerini yazdı.
08:22
Alexander had a story that his mother used to tell him,
175
502260
3000
Büyük İskender'e annesinin anlattığı bir hikaye vardı
08:25
and he went out to conquer the world.
176
505260
2000
ve dünyayı ele geçirmeye koyuldu.
08:27
We all, everybody, has a story that they follow.
177
507260
3000
Bizim, hepimizin takip edeceğimiz bir hikayemiz var.
08:30
We tell ourselves stories.
178
510260
2000
Kendimize hikayeler anlatırız.
08:32
So, I will go further, and I say,
179
512260
3000
Daha ileri gidip şunu söyleyeceğim,
08:35
"I tell a story, and therefore I exist."
180
515260
2000
hikaye anlatıyorum öyleyse varım.
08:37
I exist because there are stories,
181
517260
2000
Ben varım çünkü hikayeler var
08:39
and if there are no stories, we don't exist.
182
519260
2000
ve eğer hikayeler olmazsa biz de yokuz.
08:41
We create stories to define our existence.
183
521260
3000
Varlığımızı tanımlamak için hikayeler yaratırız.
08:44
If we do not create the stories,
184
524260
2000
Hikayeleri yaratmazsak
08:46
we probably go mad.
185
526260
3000
büyük olasılıkla çıldırırız.
08:49
I don't know; I'm not sure, but that's what I've done all the time.
186
529260
3000
Bilmiyorum. Emin değilim, ama bunca zamandır yaptığım bu.
08:52
Now, a film.
187
532260
4000
Şimdi bir film.
08:56
A film tells a story.
188
536260
2000
Bir film bir hikaye anlatır.
08:58
I often wonder when I make a film -- I'm thinking of making a film of the Buddha --
189
538260
3000
Bir filmi yaparken düşünürüm -- Buda'nın filmini yapmayı düşünüyorum --
09:01
and I often wonder: If Buddha had all the elements
190
541260
4000
genellikle düşünürüm: Buda'ya bir yönetmene verilen bütün
09:05
that are given to a director --
191
545260
2000
imkanlar verilseydi,
09:07
if he had music, if he had visuals, if he had a video camera --
192
547260
3000
müziği olsaydı, görselleri olsaydı, kamerası olsaydı,
09:10
would we get Buddhism better?
193
550260
2000
Budizm'i daha iyi anlar mıydık?
09:12
But that puts some kind of burden on me.
194
552260
2000
Ama bu benim üzerimde bir baskı oluşturuyor.
09:14
I have to tell a story
195
554260
2000
Bir hikaye daha ayrıntılı
09:16
in a much more elaborate way,
196
556260
2000
bir biçimde anlatmalıyım
09:18
but I have the potential.
197
558260
2000
ama bu potansiyele sahibim.
09:20
It's called subtext.
198
560260
2000
Buna altmetin deniliyor.
09:22
When I first went to Hollywood, they said --
199
562260
2000
Hollywood'a ilk gittiğimde, bana --
09:24
I used to talk about subtext, and my agent came to me,
200
564260
2000
Altmetinden bahsederdim ve menajerim bana gelip
09:26
"Would you kindly not talk about subtext?"
201
566260
3000
"Altmetinden bahsetmemeni rica edebilir miyim?" dedi.
09:29
And I said, "Why?" He said, "Because nobody is going to give you a film
202
569260
2000
Ben "Neden?" diye sorunca "Çünkü altmetinden bahsedersen
09:31
if you talk about subtext.
203
571260
2000
kimse sana film vermez.
09:34
Just talk about plot
204
574260
2000
Sadece olay örgüsünden bahset
09:36
and say how wonderful you'll shoot the film,
205
576260
2000
ve filmi ne kadar harika çekeceğini,
09:38
what the visuals will be."
206
578260
2000
görsellerin ne olacağını anlat." dedi.
09:40
So when I look at a film,
207
580260
2000
Ben bir filme baktığımda,
09:42
here's what we look for:
208
582260
2000
aradığım(ız) şeyler şunlardır,
09:44
We look for a story on the plot level,
209
584260
3000
senaryo katmanında bir hikaye ararız,
09:47
then we look for a story
210
587260
2000
sonrasında psikolojik katmanda
09:49
on the psychological level,
211
589260
2000
bir hikaye ararız,
09:51
then we look for a story on the political level,
212
591260
3000
sonra politik katmanda bir hikaye ararız,
09:54
then we look at a story
213
594260
2000
sonra da mitolojik katmanda
09:56
on a mythological level.
214
596260
2000
bir hikayeye bakarız.
09:58
And I look for stories on each level.
215
598260
2000
Ben de her katmanda bir hikaye ararım.
10:00
Now, it is not necessary
216
600260
2000
Bu hikayelerin birbirleriyle
10:02
that these stories agree with each other.
217
602260
3000
uyum içinde olmasına gerek yok.
10:05
What is wonderful is,
218
605260
2000
Harika olan ise, çoğunlukla,
10:07
at many times, the stories will contradict with each other.
219
607260
4000
bu hikayelerin birbirleriyle çelişmesidir.
10:11
So when I work with Rahman who's a great musician,
220
611260
2000
Harika bir müzisyen olan Rahman'la çalıştığımda,
10:13
I often tell him, "Don't follow what the script already says.
221
613260
4000
ona çoğunlukla "Senaryonun zaten söylediklerini takip etme.
10:17
Find that which is not.
222
617260
2000
Orada olmayanı bul.
10:19
Find the truth for yourself,
223
619260
2000
Kendin için gerçekliği bul
10:21
and when you find the truth for yourself,
224
621260
2000
ve kendin için gerçekliği bulduğunda,
10:23
there will be a truth in it, but it may contradict the plot,
225
623260
2000
onun içinde bir gerçeklik olacak, ama olay örgüsüyle çelişkili olabilir,
10:25
but don't worry about it."
226
625260
2000
fakat dert etme."
10:29
So, the sequel to "Elizabeth," "Golden Age."
227
629260
3000
"Elizabeth"in devam filmi, "Golden Age-Altın Çağ".
10:32
When I made the sequel to "Elizabeth," here was a story that
228
632260
2000
"Elizabeth"in devam filmini çektiğimde, senaristin
10:34
the writer was telling:
229
634260
2000
anlattığı bir hikaye vardı.
10:36
A woman who was threatened
230
636260
3000
II. Philip tarafından
10:39
by Philip II
231
639260
2000
tehdit edilen bir kadın vardı
10:41
and was going to war,
232
641260
2000
ve savaşa gidiyordu,
10:43
and was going to war, fell in love with Walter Raleigh.
233
643260
2000
savaşa gidiyordu ve Walter Raleigh'e aşık oldu.
10:45
Because she fell in love with Walter Raleigh,
234
645260
3000
Walter Raleigh'e aşık olduğu için,
10:48
she was giving up the reasons she was a queen,
235
648260
2000
onu kraliçe yapan sebeplerden vazgeçiyordu.
10:50
and then Walter Raleigh
236
650260
2000
Sonra Walter Raleigh
10:52
fell in love with her lady in waiting,
237
652260
2000
onun nedimesine aşık oldu
10:54
and she had to decide whether she was a queen going to war
238
654260
2000
ve karar vermesi gerekiyordu: savaşa giden bir kraliçe miydi
10:56
or she wanted...
239
656260
3000
yoksa olmak istediği mi...
11:00
Here's the story I was telling:
240
660260
3000
Anlattığım hikaye şuydu.
11:03
The gods up there,
241
663260
2000
Yukarıdaki tanrılar.
11:05
there were two people.
242
665260
2000
İki insan vardı.
11:07
There was Philip II, who was divine
243
667260
3000
Sürekli dua ettiği için ilahi olan
11:10
because he was always praying,
244
670260
3000
II. Philip vardı
11:13
and there was Elizabeth, who was divine,
245
673260
2000
ve Elizabeth vardı, o da ilahiydi
11:15
but not quite divine because she thought she was divine,
246
675260
2000
ama tam olarak değildi çünkü o ilahi olduğunu düşünüyordu
11:17
but the blood of being mortal flowed in her.
247
677260
3000
ama ölümlü olmanın verdiği kan damarlarında dolaşıyordu.
11:20
But the divine one was unjust,
248
680260
3000
Ama ilahi olan adil değidi,
11:23
so the gods said,
249
683260
2000
bu yüzden tanrılar,
11:25
"OK, what we need to do is
250
685260
2000
"Yapmamız gereken adil olana
11:27
help the just one."
251
687260
3000
yardım etmek." dediler
11:30
And so they helped the just one.
252
690260
2000
Ve adil olana yardım ettiler.
11:32
And what they did was, they sent Walter Raleigh down
253
692260
3000
Yaptıkları, Walter Raleigh'i aşağıya
11:35
to physically separate her mortal self
254
695260
3000
kraliçenin ölümlü benliği ve ruhani benliğini fiziksel olarak
11:38
from her spirit self.
255
698260
2000
birbirinden ayırması için göndermek oldu.
11:40
And the mortal self was the girl
256
700260
2000
Ölümlü tarafı için gönderilen
11:42
that Walter Raleigh was sent,
257
702260
2000
Walter Raleigh
11:44
and gradually he separated her
258
704260
3000
kraliçeyi o benliğinden ayırdı ve
11:47
so she was free to be divine.
259
707260
2000
artık kraliçe de ilahi olabilirdi.
11:49
And the two divine people fought,
260
709260
2000
İki kutsal kişi savaştılar
11:51
and the gods were on the side of divinity.
261
711260
2000
ve tanrılar kutsallığın yanındaydılar.
11:53
Of course, all the British press got really upset.
262
713260
3000
Tabii ki İngilizler bu işten memnun kalmadılar
11:57
They said, "We won the Armada."
263
717260
3000
ve "Armada'yı biz kazandık" dediler.
12:00
But I said, "But the storm won the Armada.
264
720260
2000
Ama ben dedim ki, "Armada'yı fırtına kazandı
12:02
The gods sent the storm."
265
722260
2000
ve fırtınayı tanrılar gönderdiler".
12:04
So what was I doing?
266
724260
2000
Ben ne yapıyordum?
12:06
I was trying to find a mythic reason
267
726260
2000
Filmi yapabilmek için
12:08
to make the film.
268
728260
2000
mitolojik bir temel bulmaya çalışıyordum.
12:10
Of course, when I asked Cate Blanchett, I said, "What's the film about?"
269
730260
3000
Tabii ki Kate Blanchett'e "Film ne hakkında" diye sorduğumda
12:13
She said, "The film's about a woman
270
733260
2000
"Film yaşlanmaya alışmaya çalışan
12:15
coming to terms with growing older."
271
735260
3000
bir kadın hakkında" dedi.
12:18
Psychological.
272
738260
2000
Psikolojik.
12:20
The writer said "It's about history, plot."
273
740260
3000
Senarist, olay örgüsünün tarih hakkında olduğunu söyledi.
12:23
I said "It's about mythology,
274
743260
2000
Ben de mitolojiyle, tanrılarla
12:25
the gods."
275
745260
2000
ilgili olduğunu söyledim.
12:27
So let me show you a film --
276
747260
2000
Size bir film göstermeme izin verin --
12:29
a piece from that film --
277
749260
2000
bu filmden bir parça --
12:31
and how a camera also --
278
751260
2000
ve bir kameranın da nasıl --
12:33
so this is a scene, where in my mind,
279
753260
2000
bu bence onun ölümlülüğünün dibinde
12:35
she was at the depths of mortality.
280
755260
3000
olduğu bir sahne
12:38
She was discovering what mortality actually means,
281
758260
3000
O ölümlülüğün ne anlama geldiğini anlıyor
12:41
and if she is at the depths of mortality,
282
761260
3000
ve ölümlülüğün dibindeyse
12:44
what really happens.
283
764260
2000
gerçekte ne olduğunu anlıyor.
12:46
And she's recognizing the dangers of mortality
284
766260
2000
Ölümlülüğün tehlikelerini anlıyor
12:48
and why she should break away from mortality.
285
768260
3000
ve neden bundan kurtulması gerektiğini.
12:51
Remember, in the film, to me,
286
771260
2000
Hatırlayın, filmde bana göre
12:53
both her and her lady in waiting
287
773260
2000
o ve nedimesi
12:55
were parts of the same body,
288
775260
2000
aynı bedenin parçaları,
12:57
one the mortal self
289
777260
2000
biri ölümlü yanı
12:59
and one the spirit self.
290
779260
3000
ve diğeri ruhani yanı.
13:02
So can we have that second?
291
782260
2000
İkincisini görebilir miyiz?
13:04
(Music)
292
784260
2000
(Müzik)
13:06
Elizabeth: Bess?
293
786260
2000
Elizabeth: Bess?
13:10
Bess?
294
790260
2000
Bess?
13:13
Bess Throckmorton?
295
793260
2000
Bess Throckmorton?
13:20
Bess: Here, my lady.
296
800260
2000
Bess: Burdayım majesteleri.
13:22
Elizabeth: Tell me, is it true?
297
802260
2000
Elizabeth: Söyle bana, doğru mu?
13:24
Are you with child?
298
804260
3000
Hamile misin?
13:28
Are you with child?
299
808260
2000
Hamile misin?
13:30
Bess: Yes, my lady.
300
810260
2000
Bess: Evet, majesteleri.
13:32
Elizabeth: Traitorous.
301
812260
3000
Elizabeth: Seni hain.
13:35
You dare to keep secrets from me?
302
815260
2000
Benden nasıl sır saklarsın?
13:37
You ask my permission before you rut,
303
817260
3000
Nefes almak için bile benden
13:40
before you breed.
304
820260
2000
izin isteyeceksin.
13:42
My bitches wear my collars.
305
822260
2000
Benim kancıklarım tasmamı takarlar.
13:44
Do you hear me? Do you hear me?
306
824260
2000
Beni duyuyor musun? Beni duyuyor musun?
13:46
Walsingham: Majesty. Please, dignity. Mercy.
307
826260
3000
Walsingham; Majesteleri. Lütfen, acıyın.
13:49
Elizabeth: This is no time for mercy, Walsingham.
308
829260
3000
Elizabeth: Acımanın zamanı degil, Walsingham.
13:52
You go to your traitor brother and leave me to my business.
309
832260
3000
Hain kardeşine git ve beni rahat bırak.
13:55
Is it his?
310
835260
2000
Ondan mı?
13:57
Tell me. Say it. Is the child his? Is it his?
311
837260
3000
Söyle bana. Çocuk ondan mı? Ondan mı?
14:00
Bess: Yes.
312
840260
2000
Bess: Evet.
14:02
My lady,
313
842260
2000
Majesteleri,
14:04
it is my husband's child.
314
844260
3000
benim kocamın çocuğu.
14:09
Elizabeth: Bitch! (Cries)
315
849260
3000
(Ağlıyor)
14:12
Raleigh: Majesty.
316
852260
2000
Raleigh: Majesteleri.
14:14
This is not the queen I love and serve.
317
854260
3000
Benim sevdiğim ve hizmet ettiğim kraliçe bu değil.
14:22
Elizabeth: This man has seduced a ward of the queen,
318
862260
3000
Elizabeth: Bu adam benim vesayetim altındaki bir kadını bastan çıkardı
14:25
and she has married without royal consent.
319
865260
3000
ve kraliyet izni olmadan onunla evlendi.
14:29
These offenses are punishable by law. Arrest him.
320
869260
3000
Bu hareketler kanun tarafından cezalandırılır. Tutuklayın.
14:33
Go.
321
873260
2000
Git.
14:39
You no longer have the queen's protection.
322
879260
3000
Bundan böyle kraliçenin koruması altında değilsin.
14:43
Bess: As you wish, Majesty.
323
883260
3000
Bess: Nasıl isterseniz majesteleri.
14:46
Elizabeth: Get out! Get out! Get out!
324
886260
3000
Elizabeth: Dışarı çık. Dışarı çık.
14:53
Get out.
325
893260
2000
Dışarı çık.
14:55
(Music)
326
895260
3000
(Müzik)
15:16
Shekhar Kapur: So, what am I trying to do here?
327
916260
3000
Shekhar Kapur: Burada ne yapmaya çalışıyorum?
15:20
Elizabeth has realized,
328
920260
2000
Elizabeth fark etti
15:22
and she's coming face-to-face
329
922260
2000
ve kendi kıskançlığıyla,
15:24
with her own sense of jealousy,
330
924260
2000
kendi ölümlülüğüyle
15:26
her own sense of mortality.
331
926260
2000
yüzyüze geldi.
15:28
What am I doing with the architecture?
332
928260
3000
Mimariyle ne yapıyorum?
15:31
The architecture is telling a story.
333
931260
2000
Mimari bir hikaye anlatıyor.
15:33
The architecture is telling a story
334
933260
2000
Mimari, o zamanında dünyadaki en güçlü kadın
15:35
about how, even though she's the most powerful woman
335
935260
2000
da olsa, başka birşeyin,
15:37
in the world at that time,
336
937260
2000
mimarinin daha büyük
15:39
there is the other, the architecture's bigger.
337
939260
3000
olduğunu anlatıyor.
15:43
The stone is bigger than her because stone is an organic.
338
943260
2000
Taş ondan daha büyük, çünkü organik değil.
15:45
It'll survive her.
339
945260
2000
Ondan daha uzun yaşayacak.
15:47
So it's telling you, to me, stone is part of her destiny.
340
947260
3000
Taşın, onun kaderinin bir parçası olduğunu anlatıyor.
15:51
Not only that, why is the camera looking down?
341
951260
3000
Sadece o değil, kamera neden aşağıya bakıyor?
15:54
The camera's looking down at her because she's in the well.
342
954260
3000
Kamera ona doğru aşağıya bakıyor, çünkü o bir kuyuda.
15:57
She's in the absolute well
343
957260
2000
Kendi ölümlüğünün
15:59
of her own sense of being mortal.
344
959260
3000
kuyusunda.
16:02
That's where she has to pull herself out
345
962260
3000
Kendisini buradan kurtarması gerekiyor,
16:05
from the depths of mortality,
346
965260
2000
ölümlülüğünün derinliklerinden
16:07
come in, release her spirit.
347
967260
2000
gelip ruhunu serbest bırakması.
16:09
And that's the moment where, in my mind,
348
969260
2000
Burası bence Elizabeth ve Bess'in aynı
16:11
both Elizabeth and Bess are the same person.
349
971260
3000
insan oldukları an.
16:14
But that's the moment
350
974260
2000
Bu an aynı zamanda
16:16
she's surgically removing herself from that.
351
976260
3000
kendini bundan resmen ayırdığı an.
16:19
So the film is operating on
352
979260
2000
Yani film bu sahnede
16:21
many many levels in that scene.
353
981260
2000
pek çok katmanda iş görüyor.
16:23
And how we tell stories
354
983260
2000
Ve hikayeleri anlatışımız da öyle
16:25
visually, with music, with actors,
355
985260
3000
görsel olarak, müzikle, oyuncularla
16:28
and at each level it's a different sense
356
988260
2000
ve her katmanda farklı bir hisle,
16:30
and sometimes contradictory to each other.
357
990260
3000
bu hisler bazen birbirleriyle çelişse de.
16:34
So how do I start all this?
358
994260
5000
Sonuç olarak buna nasıl başlarım?
16:39
What's the process of telling a story?
359
999260
3000
Nasıl hikaye anlatılıyor?
16:42
About ten years ago,
360
1002260
2000
On yıl kadar önce,
16:44
I heard this little thing from a politician,
361
1004260
3000
Hindistan'da pek de sevilmeyen
16:47
not a politician that was very well respected in India.
362
1007260
3000
bir politikacıdan şunu duydum.
16:50
And he said that these people in the cities,
363
1010260
3000
Şehirlerdeki insanlar
16:53
in one flush, expend as much water
364
1013260
4000
sifonu bir çekişlerinde kırsal kesimlerde
16:57
as you people in the rural areas
365
1017260
2000
yaşayan insanların iki günde alamadığı
16:59
don't get for your family for two days.
366
1019260
3000
suyu harcıyorlar.
17:02
That struck a chord, and I said, "That's true."
367
1022260
3000
Bu ilgimi çekti ve "Bu gerçek" dedim.
17:05
I went to see a friend of mine,
368
1025260
2000
Bir arkadaşımı görmeye gittim,
17:07
and he made me wait
369
1027260
2000
beni Bombay'ın pek pahalı bölgelerinden
17:09
in his apartment in Malabar Hill
370
1029260
2000
Malabar Hill'de 20. kattaki
17:11
on the twentieth floor,
371
1031260
2000
dairesinde
17:13
which is a really, really upmarket area in Mumbai.
372
1033260
2000
bekletti.
17:15
And he was having a shower for 20 minutes.
373
1035260
2000
20 dakikadır duş alıyordu.
17:17
I got bored and left, and as I drove out,
374
1037260
2000
Sıkıldım ve oradan ayrıldım,
17:19
I drove past the slums of Bombay,
375
1039260
2000
her zamanki gibi
17:21
as you always do,
376
1041260
2000
Bombay'ın gecekondu mahallelerinden geçerken
17:23
and I saw lines and lines in the hot midday sun
377
1043260
2000
Sıcak öğle güneşinde
17:25
of women and children with buckets
378
1045260
3000
ellerinde kovalarla
17:28
waiting for a tanker
379
1048260
2000
tankerin gelip onlara su vermesini bekleyen kadın ve çocukların
17:30
to come and give them water.
380
1050260
2000
oluşturduğu sıraları gördüm.
17:32
And an idea started to develop.
381
1052260
2000
Aklımda bir fikir oluşmaya başladı.
17:34
So how does that become a story?
382
1054260
2000
Bu nasıl bir hikayeye dönüşür?
17:36
I suddenly realized that we are heading towards disaster.
383
1056260
3000
Bir anda bir felakete yaklaştığımızı fark ettim.
17:39
So my next film is called "Paani"
384
1059260
2000
Bundan sonraki filmim "Paani"
17:41
which means water.
385
1061260
2000
su anlamına geliyor.
17:43
And now, out of the mythology of that,
386
1063260
2000
Bunun mitolojisinden
17:45
I'm starting to create a world.
387
1065260
2000
bir dünya yaratmaya başlıyorum.
17:47
What kind of world do I create,
388
1067260
2000
Nasıl bir dünya yaratıyorum
17:49
and where does the idea, the design of that come?
389
1069260
3000
ve bunun fikri, tasarımı nereden geliyor?
17:52
So, in my mind, in the future,
390
1072260
2000
Benim zihnimde, gelecekte
17:54
they started to build flyovers.
391
1074260
3000
uçan araç yapmaya başladılar.
17:57
You understand flyovers? Yeah?
392
1077260
2000
uçan araçların ne anlama geldiğini anlıyorsunuz değil mi?
17:59
They started to build flyovers
393
1079260
2000
A'dan B'ye daha hızlı ulaşmak için
18:01
to get from A to B faster,
394
1081260
2000
uçan araçlar yapmaya başladılar
18:03
but they effectively went from one area of relative wealth
395
1083260
3000
ama bu araçlar uygulamada birbirine yakın
18:06
to another area of relative wealth.
396
1086260
2000
zenginlikteki mahalleler arasında gidip geliyordu.
18:08
And then what they did was
397
1088260
2000
Daha sonra ise
18:10
they created a city above the flyovers.
398
1090260
2000
uçan araçların üstünde bir şehir yarattılar.
18:12
And the rich people moved to the upper city
399
1092260
3000
Zenginler yukarıdaki şehre taşındılar
18:15
and left the poorer people in the lower cities,
400
1095260
3000
ve daha fakir insanları aşağıdaki şehirlerde bıraktılar.
18:18
about 10 to 12 percent of the people
401
1098260
3000
İnsanların yaklaşık yüzde 10-12'si
18:21
have moved to the upper city.
402
1101260
2000
yukarıdaki şehre taşındı.
18:23
Now, where does this upper city and lower city come?
403
1103260
2000
Bu yukarıdaki ve aşağıdaki şehir nereden geliyor?
18:25
There's a mythology in India about --
404
1105260
2000
Hindistan'da şöyle bir mitoloji var --
18:27
where they say, and I'll say it in Hindi,
405
1107260
3000
derler ki, bunu Hintçe söyleyeceğim,
18:30
[Hindi]
406
1110260
4000
[Hintçe]
18:34
Right. What does that mean?
407
1114260
2000
Ne anlama geliyor?
18:36
It says that the rich are always sitting on the shoulders
408
1116260
3000
Zenginler her zaman fakirlerin
18:39
and survive on the shoulders of the poor.
409
1119260
2000
omuzlarında oturur ve yaşarlar.
18:41
So, from that mythology, the upper city and lower city come.
410
1121260
2000
Yukarıdaki ve aşağıdaki şehirler bu mitolojiden geliyor.
18:43
So the design has a story.
411
1123260
3000
Yani tasarımın bir hikayesi var.
18:46
And now, what happens is that the people of the upper city,
412
1126260
3000
Sonra olan, yukarıdaki insanlar aşağıdaki insanların
18:49
they suck up all the water.
413
1129260
2000
tüm suyunu emiyorlar.
18:51
Remember the word I said, suck up.
414
1131260
2000
Söylediğim sözcüğü hatırlayın, emmek.
18:53
They suck up all the water, keep to themselves,
415
1133260
2000
Tüm suyu kendilerine saklamak için emiyorlar
18:55
and they drip feed the lower city.
416
1135260
2000
ve aşağıdaki şehri damlalarla veriyorlar.
18:57
And if there's any revolution, they cut off the water.
417
1137260
2000
Ayaklanma çıkarsa da sularını kesiyorlar.
18:59
And, because democracy still exists,
418
1139260
3000
Demokrasi hala olduğu için
19:02
there's a democratic way in which you say
419
1142260
3000
bize itaat ederseniz size su veririz demenin
19:05
"Well, if you give us what [we want], we'll give you water."
420
1145260
3000
demokratik bir yolu var.
19:08
So, okay my time is up.
421
1148260
2000
Zamanım doldu.
19:10
But I can go on about telling you
422
1150260
2000
Ama size hikayeleri nasıl geliştirdiğimizi,
19:12
how we evolve stories,
423
1152260
2000
hikayelerin aslında bizim kim olduğumuzu söylediğini
19:14
and how stories effectively are who we are
424
1154260
3000
ve belirli disiplinlere çevrildiğini
19:17
and how these get translated into the particular discipline
425
1157260
2000
--benim durumumda filmlere--
19:19
that I am in, which is film.
426
1159260
2000
anlatmaya devam edebilirim.
19:21
But ultimately, what is a story? It's a contradiction.
427
1161260
3000
Ama sonuç olarak bir hikaye nedir? Bir çelişkidir.
19:24
Everything's a contradiction.
428
1164260
2000
Her şey bir çelişkidir.
19:26
The universe is a contradiction.
429
1166260
2000
Evren bir çelişkidir.
19:28
And all of us are constantly looking for harmony.
430
1168260
2000
Ve hepimiz sürekli olarak bir uyum arıyoruz.
19:30
When you get up, the night and day is a contradiction.
431
1170260
2000
Uyanmamız, gece ve gündüz bir çelişkidir.
19:32
But you get up at 4 a.m.
432
1172260
2000
Ama sabah 4'te kalkın.
19:34
That first blush of blue is where the night and day
433
1174260
2000
O ilk mavilik, gece ve gündüzün birbirleriyle
19:36
are trying to find harmony with each other.
434
1176260
3000
uyum sağlama çabasıdır.
19:39
Harmony is the notes that Mozart didn't give you,
435
1179260
3000
Uyum Mozart'ın size vermediği notalardır,
19:42
but somehow the contradiction of his notes suggest that.
436
1182260
2000
ama bunu notalarının çelişkisi bir şekilde öne sürüyor.
19:44
All contradictions of his notes suggest the harmony.
437
1184260
4000
Notalarındaki tüm çelişkiler uyumu öne sürüyor.
19:48
It's the effect of looking for harmony
438
1188260
2000
Bir şairin zihnindeki çelişkinin, bir hikaye anlatıcısının
19:50
in the contradiction that exists in a poet's mind,
439
1190260
3000
zihnindeki çelişkinin uyumunu
19:53
a contradiction that exists in a storyteller's mind.
440
1193260
3000
aramanın sonucu.
19:56
In a storyteller's mind, it's a contradiction of moralities.
441
1196260
3000
Bir hikaye anlatıcısının zihninde ahlâk çelişkileri var.
19:59
In a poet's mind, it's a conflict of words,
442
1199260
2000
Bir şairin zihninde sözcüklerin çelişkisi var.
20:01
in the universe's mind, between day and night.
443
1201260
3000
Evrenin zihninde, geceyle gündüz arasında.
20:04
In the mind of a man and a woman,
444
1204260
2000
Bir kadın ve erkeğin zihinlerinde,
20:06
we're looking constantly at
445
1206260
2000
sürekli kadınla erkeğin
20:08
the contradiction between male and female,
446
1208260
2000
çelişkisine tanıklık ediyoruz.
20:10
we're looking for harmony within each other.
447
1210260
2000
Birbirleriyle uyumunu arıyoruz.
20:12
The whole idea of contradiction,
448
1212260
3000
Tüm bu çelişki kavramı,
20:15
but the acceptance of contradiction
449
1215260
3000
ama çelişkiyi kabullenme
20:18
is the telling of a story, not the resolution.
450
1218260
2000
hikaye anlatmaktır, çözümü değildir.
20:20
The problem with a lot of the storytelling in Hollywood
451
1220260
2000
Hollywood'daki hikaye anlatımlarının sorunu
20:22
and many films, and as [unclear] was saying in his,
452
1222260
3000
birçok filmde, birisinin dediği gibi,
20:25
that we try to resolve the contradiction.
453
1225260
3000
çelişkiyi çözümlemeye çalışıyoruz.
20:28
Harmony is not resolution.
454
1228260
2000
Uyum çözüm değil.
20:30
Harmony is the suggestion of a thing
455
1230260
2000
Uyum çözümden çok daha önemli bir şeyin
20:32
that is much larger than resolution.
456
1232260
2000
öne sürülmesi.
20:34
Harmony is the suggestion of something
457
1234260
2000
Uyum evrensel ve kucaklayan
20:36
that is embracing and universal
458
1236260
3000
ve sonsuzlukla ve anla
20:39
and of eternity and of the moment.
459
1239260
2000
ilgili bir şeyin öne sürülmesi.
20:41
Resolution is something that is far more limited.
460
1241260
4000
Çözüm çok daha sınırlayıcı birşey.
20:45
It is finite; harmony is infinite.
461
1245260
3000
Sonlu. Uyum ise sonsuz.
20:48
So that storytelling, like all other contradictions in the universe,
462
1248260
3000
Böylece hikaye anlatımı, evrendeki diğer bütün çelişkiler gibi
20:51
is looking for harmony and infinity
463
1251260
3000
ahlâki çözümlerdeki uyumu arıyor,
20:54
in moral resolutions, resolving one, but letting another go,
464
1254260
3000
birini çözerken diğerini serbest bırakıyor,
20:57
letting another go and creating a question that is really important.
465
1257260
4000
diğerini serbest bırakıp gerçekten çok önemli bir soru yaratıyor.
21:01
Thank you very much.
466
1261260
2000
Çok teşekkür ederim.
21:03
(Applause)
467
1263260
3000
(Alkış)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7