Why great architecture should tell a story | Ole Scheeren

861,630 views ・ 2016-02-05

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Eren Gokce Gözden geçirme: Ramazan Şen
00:13
For much of the past century,
0
13166
1692
Geçen yüzyılın büyük bölümünde,
00:14
architecture was under the spell of a famous doctrine.
1
14882
2808
mimari ünlü bir öğretinin büyüsü altındaydı.
00:18
"Form follows function" had become modernity's ambitious manifesto
2
18396
3595
"Biçim işlevi takip eder", mimariyi süslemeden kurtarırken,
00:22
and detrimental straitjacket,
3
22015
2253
modernitenin hırslı manifestosu
00:24
as it liberated architecture from the decorative,
4
24292
2969
ve zarar verici sınırlayıcısı hâline geldi,
00:27
but condemned it to utilitarian rigor and restrained purpose.
5
27285
3901
ancak onu faydacı katılığa ve sınırlayıcı amaçlara mahkûm etti.
00:32
Of course, architecture is about function,
6
32418
2706
Elbette mimari işlevle ilgilidir,
00:35
but I want to remember a rewriting of this phrase by Bernard Tschumi,
7
35148
3667
ama Bernard Tschumi'nin bu ifadesinin yeniden yazılışını hatırlamak
00:38
and I want to propose a completely different quality.
8
38839
2713
ve tamamen farklı bir nitelik önermek istiyorum.
00:43
If form follows fiction,
9
43140
1973
Eğer biçim kurguyu takip ederse,
00:45
we could think of architecture and buildings as a space of stories --
10
45556
4183
mimariyi ve binaları hikâyeler için bir alan olarak düşünebiliriz --
00:49
stories of the people that live there,
11
49763
2480
orada yaşayan insanların,
00:52
of the people that work in these buildings.
12
52267
2355
bu binalarda çalışan insanların hikâyeleri.
00:55
And we could start to imagine the experiences our buildings create.
13
55088
4015
Binalarımızın yaratttığı deneyimleri hayal etmeye başlayabiliriz.
00:59
In this sense, I'm interested in fiction
14
59965
2603
Bu bağlamda, kurguyla
01:02
not as the implausible but as the real,
15
62592
3578
mantık dışı olarak değil, gerçek anlamda ilgiliyim,
01:06
as the reality of what architecture means
16
66194
1998
çünkü mimarinin gerçekliği,
01:08
for the people that live in it and with it.
17
68216
2348
orada ve onunla yaşayan insanlar için olmasıdır.
01:11
Our buildings are prototypes, ideas for how the space of living
18
71666
3599
Binalarımız, yaşama alanı veya çalışma alanının nasıl farklı olabileceği ile
01:15
or how the space of working could be different,
19
75289
2328
ve bugün kültür ortamının veya iletişim ortamının
01:18
and what a space of culture or a space of media could look like today.
20
78728
3501
neye benzeyebileceği ile ilgili prototiplerdir, fikirlerdir.
01:23
Our buildings are real; they're being built.
21
83246
2080
Binalarımız gerçektir, inşa edilmektedir.
01:25
They're an explicit engagement in physical reality
22
85350
2859
Fiziki gerçeklik ve kavramsal ihtimaller üzerine
01:28
and conceptual possibility.
23
88233
2128
belirgin bir bağlantıdır.
01:32
I think of our architecture as organizational structures.
24
92013
3754
Mimariyi örgütsel yapılar olarak düşünürüm.
01:36
At their core is indeed structural thinking, like a system:
25
96276
3628
Merkezinde aslında yapısal düşünce vardır, bir sistem gibi:
01:39
How can we arrange things in both a functional
26
99928
3151
Varlıkları hem işlevsel, hem de deneysel olarak
01:43
and experiential way?
27
103103
1765
nasıl düzenleyebiliriz?
01:46
How can we create structures that generate a series
28
106188
2668
Bir dizi ilişki ve anlatı meydana getiren
01:48
of relationships and narratives?
29
108880
2419
yapıları nasıl yaratabiliriz?
01:51
And how can fictive stories
30
111672
1591
Mimari bir yandan
01:53
of the inhabitants and users of our buildings
31
113287
2814
o hikâyeleri yazarken,
01:56
script the architecture,
32
116125
1952
binalarımızın sakinlerinin
01:58
while the architecture scripts those stories at the same time?
33
118101
3367
ve kullanıcılarının kurgusal hikâyeleri mimariyi nasıl yazabilir?
02:02
And here comes the second term into play,
34
122428
1985
İşte "öyküsel hibritler" adını verdiğim
02:04
what I call "narrative hybrids" --
35
124437
2238
ikinci bölüm ortaya çıkıyor --
02:06
structures of multiple simultaneous stories
36
126699
2745
yarattığımız binalarda göz önüne serilen
02:09
that unfold throughout the buildings we create.
37
129468
2730
birçok eşzamanlı hikâyenin yapısı.
02:12
So we could think of architecture as complex systems of relationships,
38
132706
4860
Yani mimariyi hem programatik ve işlevsel olarak,
02:17
both in a programmatic and functional way
39
137590
2816
hem de deneysel, duygusal veya sosyal olarak
02:20
and in an experiential and emotive or social way.
40
140898
4503
karmaşık ilişkiler sistemi olarak düşünebiliriz.
02:27
This is the headquarters for China's national broadcaster,
41
147187
2747
Bu, OMA'dan Rem Koolhaas ile birlikte tasarladığımız
02:29
which I designed together with Rem Koolhaas at OMA.
42
149958
3141
Çin'in ulusal yayıncısının merkezi.
02:33
When I first arrived in Beijing in 2002, the city planners showed us this image:
43
153882
4139
2002'de Pekin'e ilk gittiğimde, şehir plancıları bize şu resmi gösterdiler:
02:38
a forest of several hundred skyscrapers
44
158045
2167
Merkezdeki iş bölgesinde yapılacak olan
02:40
to emerge in the central business district,
45
160236
2071
yüzlerce gökdelenden oluşan bir orman,
02:42
except at that time, only a handful of them existed.
46
162331
2621
ancak o zamanlar henüz bir avuç dolusu mevcuttu.
02:45
So we had to design in a context that we knew almost nothing about,
47
165389
3263
Yani tasarımı bir şey haricinde hiçbir şey bilmediğimiz bir bağlamda
02:48
except one thing: it would all be about verticality.
48
168676
3095
yapmak zorundaydık: Bütünüyle dikeylikle ilgili olacaktı.
02:52
Of course, the skyscraper is vertical -- it's a profoundly hierarchical structure,
49
172366
4779
Elbette, gökdelen dikeydir -- tamamen hiyerarşik bir yapıdır,
02:57
the top always the best, the bottom the worst,
50
177169
2416
en tepesi her zaman en iyi, en altı en kötü
02:59
and the taller you are, the better, so it seems.
51
179609
3163
ve daha yüksekse daha iyi görünür.
03:03
And we wanted to ask ourselves,
52
183661
1509
Ve kendimize şunu sormak istedik,
03:05
could a building be about a completely different quality?
53
185194
2793
bir bina tamamen farklı bir nitelikle ilgili olabilir mi?
03:08
Could it undo this hierarchy, and could it be about a system
54
188011
3953
Bu hiyerarşiyi bozabilir mi ve izolasyon yerine
03:11
that is more about collaboration, rather than isolation?
55
191988
3224
daha çok iş birliği ile ilgili bir sistem olabilir mi?
03:15
So we took this needle and bent it back into itself,
56
195236
3054
Yani bu iğneyi alıp kendine doğru,
03:18
into a loop of interconnected activities.
57
198314
2853
birbirine bağlı aktivitelerden oluşan bir döngü şeklinde eğiyoruz.
03:21
Our idea was to bring all aspects of television-making
58
201866
3279
Fikrimiz televizyon yapımcılığı ile ilgili tüm bakış açılarını alıp
03:25
into one single structure: news, program production, broadcasting,
59
205169
3987
bir tek yapıya dönüştürmekti: Program yapımı, yayıncılık,
03:29
research and training, administration --
60
209180
2222
araştırma ve eğitim, idare --
03:31
all into a circuit of interconnected activities
61
211426
3668
bunların hepsi insanların değişim ve iş birliği süreci içinde karşılaşacakları
03:35
where people would meet in a process of exchange and collaboration.
62
215118
3913
birbirine bağlı aktivitelerden oluşan bir çevrim içine gider.
03:39
I still very much like this image.
63
219959
1818
Bu resmi hâlâ çok seviyorum.
03:41
It reminds one of biology classes, if you remember the human body
64
221801
3123
Bana okuldaki biyoloji dersini hatırlatıyor, tüm organları ve
03:44
with all its organs and circulatory systems, like at school.
65
224948
2904
dolaşım sistemiyle insan vücudunu hatırlarsanız.
03:47
And suddenly you think of architecture no longer as built substance,
66
227876
3997
Ve birden mimariyi artık inşa edilmiş içerik olarak değil,
03:51
but as an organism, as a life form.
67
231897
2102
bir organizma, bir yaşam biçimi olarak düşünürsünüz.
03:54
And as you start to dissect this organism,
68
234436
2347
Bu organizmayı parçalarına ayırmaya başlarsanız,
03:56
you can identify a series of primary technical clusters --
69
236807
4729
bir dizi temel teknik küme belirlersiniz --
04:01
program production, broadcasting center and news.
70
241560
2694
program yapımı, yayıncılık merkezi ve haberler.
04:04
Those are tightly intertwined with social clusters:
71
244857
3480
Bunlar sosyal kümelerle sıkı sıkıya bağlı:
04:08
meeting rooms, canteens, chat areas --
72
248361
3064
Toplantı odaları, kantinler, sohbet alanları --
04:11
informal spaces for people to meet and exchange.
73
251449
3084
insanların buluşup paylaşımda bulunduğu resmi olmayan alanlar.
04:15
So the organizational structure of this building was a hybrid
74
255260
4238
Yani bu binanın örgütsel yapısı,
teknik ve sosyal, beşerî ve edimsel
04:19
between the technical and the social,
75
259522
2446
04:21
the human and the performative.
76
261992
1834
arasında bir hibritti.
04:24
And of course, we used the loop of the building as a circulatory system,
77
264333
3640
Elbette binanın döngüsünü dolaşım sistemi olarak kullandık,
04:27
to thread everything together and to allow both visitors and staff
78
267997
3909
her şeyi birbirine bağlamak ve hem ziyaretçilerin, hem de çalışanların bütün
04:31
to experience all these different functions in a great unity.
79
271930
3585
bu farklı işlevleri tam bir bütünlük içinde deneyimlemesini sağlamak için.
04:37
With 473,000 square meters,
80
277118
3060
473.000 metrekare ile,
04:40
it is one of the largest buildings ever built in the world.
81
280202
3011
dünyada inşa edilen en büyük binalardan biri.
04:43
It has a population of over 10,000 people,
82
283237
2668
10.000 kişilik sakini var
04:45
and of course, this is a scale that exceeds the comprehension
83
285929
3586
ve elbette bu ölçek, birçok şeyin kavranışını
04:49
of many things and the scale of typical architecture.
84
289539
2760
ve tipik mimarinin ölçeğini aşıyor.
04:52
So we stopped work for a while
85
292323
1628
Bir süre çalışmayı bıraktık,
04:53
and sat down and cut 10,000 little sticks and glued them onto a model,
86
293975
4305
oturup 10.000 tane küçük çubuk kestik ve onları bir modele yapıştırdık,
04:58
just simply to confront ourselves with what that quantity actually meant.
87
298304
4023
bunu yalnızca miktarın gerçekten ne anlama geldiğiyle yüzleşmek için yaptık.
05:03
But of course, it's not a number,
88
303261
1610
Ama tabii ki bu bir rakam,
05:04
it is the people, it is a community that inhabits the building,
89
304895
4609
insanlar, topluluklar binalarda otururlar,
05:09
and in order to both comprehend this, but also script this architecture,
90
309528
4453
bunu anlamak ve aynı zamanda mimariyi betimlemek için
05:14
we identified five characters, hypothetical characters,
91
314005
3246
beş karakter, kurgusal karakter belirledik
05:17
and we followed them throughout their day in a life in this building,
92
317275
4569
ve bu binada yaşadıkları bir günü izledik,
05:21
thought of where they would meet, what they would experience.
93
321868
2883
nerede buluşacakları, ne deneyimleyecekleri düşünceleriyle.
05:24
So it was a way to script and design the building, but of course,
94
324775
3139
Yani bu, binayı betimlemek ve tasarımlamak için bir yoldu,
05:27
also to communicate its experiences.
95
327938
2037
ama tabii ki deneyimleri paylaşmak için de.
05:29
This was part of an exhibition with the Museum of Modern Art
96
329999
3288
Bu, New York ve Pekin'deki Museum of Modern Art (Modern Sanat Müzesi)'daki
05:33
in both New York and Beijing.
97
333311
2308
serginin bir parçasıydı.
05:36
This is the main broadcast control room,
98
336865
2199
Bu ana yayın kontrol odası,
05:39
a technical installation so large,
99
339088
1818
teknik donanımı o kadar büyük ki
05:40
it can broadcast over 200 channels simultaneously.
100
340930
3332
aynı anda 200 kanalda yayın yapabilir.
05:45
And this is how the building stands in Beijing today.
101
345643
3420
Bina bugün Pekin'de bu şekilde görünüyor.
05:49
Its first broadcast live was the London Olympics 2012,
102
349801
3294
İlk canlı yayın, dışı Pekin Olimpiyatları için tamamlandıktan sonra,
05:53
after it had been completed from the outside for the Beijing Olympics.
103
353119
4055
2012 Londra Olimpiyatları'ndaydı.
05:57
And you can see at the very tip of this 75-meter cantilever,
104
357998
4063
75 metrelik bu çıkıntının en ucundaki
06:02
those three little circles.
105
362085
1554
üç küçük halkayı görebilirsiniz.
06:03
And they're indeed part of a public loop that goes through the building.
106
363663
3501
Doğrusu bunlar binaya giden kamusal döngünün bir parçası.
06:07
They're a piece of glass that you can stand on
107
367188
2552
Üzerinde durabileceğiniz ve altınızda şehrin
06:09
and watch the city pass by below you in slow motion.
108
369764
4103
yavaş çekimde akışını seyredebileceğiniz bir cam parçası.
06:15
The building has become part of everyday life in Beijing.
109
375524
3250
Bina, Pekin'deki günlük yaşamın bir parçası oldu.
06:18
It is there.
110
378798
1491
Orada.
06:20
It has also become a very popular backdrop
111
380313
3088
Aynı zamanda düğün fotoğrafları için
06:23
for wedding photography.
112
383425
1485
popüler bir fon da oldu.
06:24
(Laughter)
113
384934
2862
(Gülüşmeler)
06:30
But its most important moment is maybe sill this one.
114
390621
2974
Ama en önemli anı belki de hâlâ bu.
06:33
"That's Beijing" is similar to "Time Out,"
115
393619
2054
"That's Beijing" (Bu Pekin), "Time Out" (Mola)'a benzer,
06:35
a magazine that broadcasts what is happening in town during the week,
116
395697
4850
hafta boyunca şehirde neler olup bittiğini yayınlayan bir magazindir
06:40
and suddenly you see the building portrayed no longer as physical matter,
117
400571
4963
ve birdenbire binanın artık fiziksel bir madde olarak değil,
06:45
but actually as an urban actor,
118
405558
1515
aslında kentsel bir oyuncu,
06:47
as part of a series of personas that define the life of the city.
119
407097
4689
şehirdeki hayatı tanımlayan bir dizi karakterin
bir parçası olarak betimlendiğini görüyorsunuz.
06:52
So architecture suddenly assumes the quality of a player,
120
412987
4910
Yani mimari aniden hikâyeler yazıp, hikâyeler oynayan
06:57
of something that writes stories and performs stories.
121
417921
3923
bir oyuncunun niteliğini alıyor.
07:02
And I think that could be one of its primary meanings
122
422619
4312
Bence bu inandığımız temel manalarından
07:06
that we believe in.
123
426955
1247
biri olabilir.
07:08
But of course, there's another story to this building.
124
428226
2611
Ama tabii ki bu binanın başka bir hikâyesi var.
07:10
It is the story of the people that made it --
125
430861
2929
Onu ortaya çıkaran insanların hikâyesi --
07:13
400 engineers and architects that I was guiding
126
433814
2818
bu binayı betimlemek, gerçekliğini hayal etmek
07:16
over almost a decade of collaborative work
127
436656
2591
ve sonunda Çin'e inşa etmek için
07:19
that we spent together in scripting this building,
128
439271
2967
400 mühendis ve mimara yol gösterdiğim
07:22
in imagining its reality
129
442262
1906
neredeyse on yıldan fazla
07:24
and ultimately getting it built in China.
130
444192
3291
iş birliği içinde bir çalışma.
07:29
This is a residential development in Singapore, large scale.
131
449737
4356
Bu, Singapur'da büyük ölçekli bir konut inşaatı.
07:34
If we look at Singapore like most of Asia and more and more of the world,
132
454541
4230
Asya'nın çoğu yeri ve giderek dünyadaki diğer yerler gibi, Singapur'a bakınca,
07:38
of course, it is dominated by the tower,
133
458795
3547
elbette kuleler hâkim,
07:42
a typology that indeed creates more isolation than connectedness,
134
462366
4521
ki bu gerçekten de bağlantıdan çok izolasyon yaratan bir tipoloji
07:46
and I wanted to ask, how could we think about living,
135
466911
3211
ve şunu sormak istedim, yaşamayı sadece mahremiyetle birlikte,
07:50
not only in terms of the privacy and individuality of ourselves
136
470146
3825
kendisinin ve evinin ferdiyeti olarak değil,
07:53
and our apartment,
137
473995
1436
bir müştereklik fikri olarak
07:55
but in an idea of a collective?
138
475455
2636
nasıl düşünebiliriz?
07:58
How could we think about creating a communal environment
139
478115
3399
Nasıl bir şeyleri paylaşmanın, onlara sahip olmak kadar
08:01
in which sharing things was as great as having your own?
140
481538
3888
harika olduğu müşterek bir ortam yaratmayı düşünebiliriz?
08:06
The typical answer to the question -- we had to design 1,040 apartments --
141
486664
4696
Bu soruya tipik cevap -- 1.040 tane daire tasarlamamız gerekiyordu --
08:11
would have looked like this:
142
491384
1357
şöyle görünmeliydi:
08:12
24-story height limit given by the planning authorities,
143
492765
2746
Planlama yetkilileri tarafından 24 kat yükseklik sınırı verilmiş,
08:15
12 towers with nothing but residual in between --
144
495535
3974
aralarında kalan boşluklar dışında bir şey olmayan 12 kule var --
08:19
a very tight system that, although the tower isolates you,
145
499533
2913
çok sıkışık bir sistem, öyle ki kule sizi izole etse de,
08:22
it doesn't even give you privacy, because you're so close to the next one,
146
502470
3507
size mahremiyet vermiyor, çünkü diğerine çok yakınsınız,
08:26
that it is very questionable what the qualities of this would be.
147
506001
3290
bunun mahiyeti düşünülünce oldukça tartışmalı.
08:30
So I proposed to topple the towers, throw the vertical into the horizontal
148
510488
4294
Bu yüzden kuleleri yıkmayı, dikeyi yataya çevirmeyi
08:34
and stack them up,
149
514806
1790
ve onları üst üste yığmayı önerdim,
08:36
and what looks a bit random from the side,
150
516620
2547
eğer helikopterin bakış açısından bakarsanız,
08:39
if you look from the viewpoint of the helicopter,
151
519191
2794
yandan görünüşü biraz rastlantısal,
08:42
you can see its organizational structure is actually a hexagonal grid,
152
522009
4729
organizasyonel yapısının aslında altıgen bir örgü olduğunu görebilirsiniz,
08:46
in which these horizontal building blocks are stacked up
153
526762
3737
ki burada bu yatay bina blokları geniş açık avlular oluşturmak üzere
08:50
to create huge outdoor courtyards -- central spaces for the community,
154
530523
5069
üst üste yığılmışlar -- topluluk için farklı tesisler ve işlevler
08:55
programmed with a variety of amenities and functions.
155
535616
3356
amacıyla planlanmış merkezî alanlar.
08:59
And you see that these courtyards are not hermetically sealed spaces.
156
539800
3287
Bu avluların hava almayacak şekilde kapalı yerler olmadığını görüyorsunuz.
09:03
They're open, permeable; they're interconnected.
157
543111
2492
Açıklar, geçirgenler; birbirleriyle bağlantılılar.
09:05
We called the project "The Interlace,"
158
545627
2224
Projeye insanları ve alanları
09:07
thinking that we interlace and interconnect
159
547875
2974
birbirine geçirip birbiriyle bağladığımızı düşünerek
09:10
the human beings and the spaces alike.
160
550873
2915
"The Interlace" (Birbirine Geçen) adı verildi.
09:14
And the detailed quality of everything we designed
161
554502
2891
Tasarladığımız her şeyin detaylı özellikleri
09:17
was about animating the space and giving the space to the inhabitants.
162
557417
3832
alana hayat vermek ve alanı sakinlerine sunmakla ilgiliydi.
09:21
And, in fact, it was a system
163
561273
1397
Aslında kişisel ve özel alanlara
09:22
where we would layer primarily communal spaces,
164
562694
3468
giderek daha fazla yığılı olan başlıca müşterek alanları
09:26
stacked to more and more individual and private spaces.
165
566186
3960
kat kat oluşturacağımız bir sistemdi.
09:30
So we would open up a spectrum
166
570662
1843
Müşterek ve bireysel arasında
09:32
between the collective and the individual.
167
572529
3190
bir spektrum açacaktık.
09:36
A little piece of math:
168
576203
1151
Biraz da matematik:
09:37
if we count all the green that we left on the ground,
169
577378
2551
Yerde bıraktığımız bütün yeşil alandan
09:39
minus the footprint of the buildings,
170
579953
2085
binaların kapladığı alanı çıkarıp,
09:42
and we would add back the green of all the terraces,
171
582062
3427
bütün teraslardaki yeşilliği geri eklersek,
09:45
we have 112 percent green space,
172
585513
2054
yüzde 112 yeşil alanımız oluyor,
09:47
so more nature than not having built a building.
173
587591
2483
yani binayı inşa edince daha fazla doğa oluyor.
09:50
And of course this little piece of math shows you that we are multiplying
174
590463
4002
Elbette bu küçük matematik hesabı bize orada yaşayanlar için
09:54
the space available to those who live there.
175
594489
2857
müsait olan alanı çoğalttığımızı gösteriyor.
09:57
This is, in fact, the 13th floor of one of these terraces.
176
597830
3184
Aslında bu, teraslardan birinin 13. katı.
10:01
So you see new datum planes, new grounds planes for social activity.
177
601038
4619
Sosyal faaliyetler için yeni referans düzlemleri,
yeni yer düzlemleri görüyorsunuz.
10:06
We paid a lot of attention to sustainability.
178
606792
2938
Sürdürülebilirliğe çok dikkat ettik.
10:10
In the tropics, the sun is the most important thing to pay attention to,
179
610212
3579
Tropikal bölgelerde güneş dikkat edilmesi gerekli en önemli şey
10:13
and, in fact, it is seeking protection from the sun.
180
613815
3062
ve aslında güneşten korunulmak isteniyor.
10:16
We first proved that all apartments would have sufficient daylight
181
616901
3137
Önce bütün dairelerin yıl boyunca yeterli gün ışığına
10:20
through the year.
182
620062
1173
sahip olacağını gösterdik.
10:21
We then went on to optimize the glazing of the facades
183
621648
2661
Sonra binanın enerji tüketimini en aza indirmek için
10:24
to minimize the energy consumption of the building.
184
624333
2569
ön cephenin camlarını optimize ettik.
10:27
But most importantly, we could prove that through the geometry
185
627981
3415
Ama en önemlisi, binanın tasarım geometrisiyle
10:31
of the building design,
186
631420
1576
binanın kendisinin avlulara
10:33
the building itself would provide sufficient shading to the courtyards
187
633020
3362
yeterli gölge sağlayabileceğini gösterdik,
10:36
so that those would be usable throughout the entire year.
188
636406
3002
böylece buralar tüm yıl boyunca kullanılabilir olacaktı.
10:39
We further placed water bodies along the prevailing wind corridors,
189
639432
3478
Buna ek olarak, yaygın rüzgâr koridorları boyunca su kaynakları yerleştirdik,
10:42
so that evaporative cooling would create microclimates
190
642934
3720
ki buharlaşarak soğutma, sakinlerin kullandığı
10:46
that, again, would enhance the quality of those spaces
191
646678
3485
bu alanların kalitesini artıran
10:50
available for the inhabitants.
192
650187
2411
mikro iklimler yaratsın.
10:53
And it was the idea of creating this variety of choices,
193
653773
3746
Bu fikir, yaşadığınız kompleksin içindeki kendi karmaşıklığında
10:57
of freedom to think where you would want to be,
194
657543
4073
farklı seçimler yaratma,
11:01
where you would want to escape, maybe,
195
661640
1904
olmak istediğiniz yerde olma,
11:03
within the own complexity of the complex in which you live.
196
663568
3818
belki de kaçmak istediğiniz yeri düşünme özgürlüğüydü.
11:09
But coming from Asia to Europe:
197
669036
2040
Ama Asya'dan Avrupa'ya gelince:
11:11
a building for a German media company based in Berlin,
198
671100
3856
Berlin'de bulunan, geleneksel yazılı basından dijital medyaya geçen
11:14
transitioning from the traditional print media to the digital media.
199
674980
4420
bir Alman medya şirketinin binası.
11:19
And its CEO asked a few very pertinent questions:
200
679830
2864
Genel müdürü, birkaç yerinde soru yöneltti:
11:23
Why would anyone today still want to go to the office,
201
683146
2605
Bugün artık herhangi bir yerden çalışabiliyorsan,
11:25
because you can actually work anywhere?
202
685775
2189
neden hâlâ ofise gitmek isteyesin?
11:27
And how could a digital identity of a company be embodied
203
687988
3873
Bir şirketin dijital kimliği bir binaya
11:31
in a building?
204
691885
1151
nasıl dâhil edilebilir?
11:34
We created not only an object, but at the center of this object
205
694147
3823
Sadece bir obje yaratmakla kalmadık, bu objenin merkezinde
11:37
we created a giant space,
206
697994
1595
büyük bir alan da yarattık
11:39
and this space was about the experience of a collective,
207
699613
3674
ve bu alan bir kolektiflik deneyimi,
11:43
the experience of collaboration and of togetherness.
208
703311
2867
iş birliği ve birliktelik deneyimiydi.
11:47
Communication, interaction as the center of a space
209
707011
3615
İş birliği bulutu adını verdiğimiz şeyle,
11:50
that in itself would float,
210
710650
2539
iletişim, etkileşim alanın merkezi olarak
11:53
like what we call the collaborative cloud,
211
713213
2112
binanın ortasında
11:55
in the middle of the building,
212
715349
1508
kendi başına süzülüyor,
11:56
surrounded by an envelope of standard modular offices.
213
716881
3388
standart modüler ofislerden oluşan bir kabukla sarmalanıyor.
12:00
So with only a few steps from your quiet work desk,
214
720944
3150
Yani sessiz çalışma masanızdan sadece birkaç adım atarak,
12:04
you could participate in the giant collective experience
215
724118
3727
merkezi alanın devasa kolektif deneyiminde
12:07
of the central space.
216
727869
1629
yer alabilirsiniz.
12:12
Finally, we come to London, a project commissioned
217
732159
3579
Son olarak, Londra'ya, Londra Belediye Başkanlığı
12:15
by the London Legacy Development Corporation
218
735762
2578
Londra Miras Geliştirme Kurumu tarafından ısmarlanan
12:18
of the Mayor of London.
219
738364
1429
bir projeye geliyoruz.
12:20
We were asked to undertake a study
220
740309
2188
Bir çalışma yürüterek,
12:22
and investigate the potential of a site
221
742521
2792
Olimpiyat Parkı'ndaki Stratford'da
12:25
out in Stratford in the Olympic Park.
222
745337
2471
bir alanın potansiyelini araştırmamız istendi.
12:28
In the 19th century, Prince Albert had created Albertopolis.
223
748229
3584
19. yüzyılda Prens Albert Albertopolis'i yaratmıştı.
12:32
And Boris Johnson thought of creating Olympicopolis.
224
752513
3738
Boris Johnson da Olympicopolis'i yaratmayı düşünmüştü.
12:37
The idea was to bring together some of Britain's greatest institutions,
225
757211
4272
Fikir, İngiltere'nin en büyük kuruluşlarından bazılarıyla,
12:41
some international ones, and to create a new system of synergies.
226
761507
3860
bazı uluslararası kuruluşları bir araya getirerek
yeni bir sinerji sistemi yaratmak üzerineydi.
12:45
Prince Albert, as yet, created Albertopolis in the 19th century,
227
765803
4524
Prens Albert, sanat ve bilimi yakınlaştırarak
12:50
thought of showcasing all achievements of mankind,
228
770351
2463
insanoğlunun tüm başarılarını göstermek düşüncesiyle
12:52
bringing arts and science closer together.
229
772838
2800
19. yüzyılda Albertopolis'i yarattı.
12:56
And he built Exhibition Road, a linear sequence of those institutions.
230
776082
4674
Bu kuruluşların bir istikamette sıralandığı
Exhibition Caddesi'ni inşa etti.
13:01
But of course, today's society has moved on from there.
231
781836
3691
Ama elbette bugünün toplumu bunu aştı.
13:05
We no longer live in a world
232
785551
1956
Artık her şeyin açıkça betimlendiği
13:07
in which everything is as clearly delineated
233
787531
2680
veya birbirinden ayrıldığı
13:10
or separated from each other.
234
790235
1502
bir dünyada yaşamıyoruz.
13:11
We live in a world in which boundaries start to blur
235
791761
3389
Farklı alanlar arasındaki sınırların giderek bulanıklaştığı,
13:15
between the different domains,
236
795174
1468
iş birliği ve etkileşimin
13:16
and in which collaboration and interaction becomes far more important
237
796666
3990
ayrılıkları korumaktan çok daha önemli olduğu
13:20
than keeping separations.
238
800680
1784
bir dünyada yaşıyoruz.
13:23
So we wanted to think of a giant culture machine,
239
803408
3019
Bu yüzden devasa bir kültür makinesi düşünmek arzusundaydık,
13:26
a building that would orchestrate and animate the various domains,
240
806451
4777
farklı alanları düzenleyip hayata geçirecek,
13:31
but allow them to interact and collaborate.
241
811252
3054
ama etkileşmelerini ve iş birliği yapmalarını sağlayacak bir bina.
13:35
At the base of it is a very simple module,
242
815211
2105
Temelinde çok basit bir modül var,
13:37
a ring module.
243
817340
1151
bir halka modülü.
13:38
It can function as a double-loaded corridor, has daylight, has ventilation.
244
818515
3643
Çift taraflı bir koridor olarak işleyebilir,
gün ışığı var, havalandırma var.
13:42
It can be glazed over
245
822182
1151
Camla kaplanıp
13:43
and turned into a giant exhibitional performance space.
246
823357
2873
büyük bir gösteri amaçlı performans alanına dönüştürülebilir.
13:46
These modules were stacked together
247
826254
2125
Bu modüller, neredeyse her işlevin
13:48
with the idea that almost any function could, over time,
248
828403
3762
zamanla bu modüllerden birini alabileceği fikriyle
13:52
occupy any of these modules.
249
832189
1737
üst üste yığıldı.
13:53
So institutions could shrink or contract,
250
833950
3116
Yani kuruluşlar küçülebiliyor veya daralabiliyor,
13:57
as, of course, the future of culture is, in a way, the most uncertain of all.
251
837090
4721
ki elbette kültürün geleceği bir anlamda hepsinden daha belirsiz.
14:02
This is how the building sits, adjacent to the Aquatics Centre,
252
842733
2955
İşte binaların Su Oyunları Merkezi'ne bitişik,
14:05
opposite the Olympic Stadium.
253
845712
1951
Olimpiyat Stadyumu'nun karşısında duruşu bu şekilde.
14:08
And you can see how its cantilevering volumes
254
848608
2333
Çıkıntı olan kısmın nasıl kamu alanına
14:10
project out and engage the public space
255
850965
2790
yansıyıp bağlantı kurduğunu
14:13
and how its courtyards animate the public inside.
256
853779
3701
ve avluların içerideki halka nasıl hayat verdiğini görebilirsiniz.
14:19
The idea was to create a complex system
257
859313
3228
Fikir, kurumsal varlıkların kendi kimliklerini
14:22
in which institutional entities could maintain their own identity,
258
862565
4888
sürdürebilecekleri, tek bir yapıya dâhil edilmeyecekleri
14:27
in which they would not be subsumed in a singular volume.
259
867477
2933
karmaşık bir sistem kurmaktı.
14:30
Here's a scale comparison to the Centre Pompidou in Paris.
260
870434
3166
İşte Paris'teki Pompidou Merkezi ile ölçek karşılaştırması.
14:33
It both shows the enormous scale and potential of the project,
261
873624
3365
İkisi de projenin muazzam ölçeğini ve potansiyelini gösteriyor,
14:37
but also the difference:
262
877013
1287
ama farklılığını da:
14:38
here, it is a multiplicity of a heterogeneous structure,
263
878324
4175
Buradaki çok katlı heterojen yapıda,
14:42
in which different entities can interact
264
882523
2511
farklı varlıklar kendi kimliklerini
14:45
without losing their own identity.
265
885058
2459
kaybetmeden etkileşebiliyorlar.
14:48
And it was this thought: to create an organizational structure
266
888395
3950
Fikir şuydu: Birden çok anlatıyı tasvir etmeyi sağlayacak
14:52
that would allow for multiple narratives to be scripted --
267
892369
2833
örgütsel bir yapı yaratmak --
14:55
for those in the educational parts that create and think culture;
268
895226
5454
kültürü yaratan ve düşünen eğitim bölümündekiler için;
15:00
for those that present the visual arts, the dance;
269
900704
3506
görsel sanatları, dansı sunanlar için;
15:04
and for the public to be admitted into all of this
270
904234
2809
bu anlatıların ve kendi yaşantılarının
15:07
with a series of possible trajectories,
271
907067
2646
yorumlarını kendilerinin betimlemesini sağlayan
15:09
to script their own reading of these narratives
272
909737
2732
bir dizi muhtemel yol ile
15:12
and their own experience.
273
912493
1633
tüm bunlara dâhil edilecek halk için.
15:16
And I want to end on a project that is very small,
274
916475
3406
Çok küçük, bir anlamda da çok farklı bir projeyle
15:19
in a way, very different:
275
919905
1253
bitirmek istiyorum:
15:21
a floating cinema in the ocean of Thailand.
276
921896
2048
Tayland'da okyanusta yüzen bir sinema.
15:23
Friends of mine had founded a film festival,
277
923968
3536
Arkadaşlarım bir film festivali düzenlediler
15:27
and I thought,
278
927528
1190
ve şöyle düşündüm,
15:29
if we think of the stories and narratives of movies,
279
929226
3279
eğer filmlerin hikâyelerini ve anlatılarını düşünüyorsak,
15:32
we should also think of the narratives of the people that watch them.
280
932529
3543
onları seyreden insanların anlatılarını da düşünmeliyiz.
15:36
So I designed a small modular floating platform,
281
936096
3285
Bundan dolayı, yerel balıkçıların ıstakoz ve balık çiftliklerini
15:39
based on the techniques of local fishermen,
282
939405
2274
kurdukları tekniğe dayanarak
15:41
how they built their lobster and fish farms.
283
941703
2087
küçük bir modüler yüzen platform tasarladım.
15:43
We collaborated with the local community
284
943814
2379
Yerel toplulukla iş birliği yaptık
15:46
and built, out of recycled materials of their own,
285
946217
3732
ve kendi geri dönüştürülmüş materyalleriyle
15:49
this fantastical floating platform
286
949973
2122
bu harika yüzen platformu inşa ettik.
15:52
that gently moved in the ocean
287
952119
1921
Platform, 1904 "Alis Harikalar Diyarında" gibi
15:54
as we watched films from the British film archive,
288
954064
2884
İngiliz film arşivinden filmleri seyrederken
15:56
[1903] "Alice in Wonderland," for example.
289
956972
2666
okyanusta nazikçe yüzdü.
15:59
The most primordial experiences of the audience
290
959987
3057
Seyircinin en içten deneyimleri
16:03
merged with the stories of the movies.
291
963068
3065
filmlerdeki hikâyelerle birleşti.
16:07
So I believe that architecture exceeds the domain of physical matter,
292
967840
4810
Bundan dolayı inanıyorum ki mimari fiziksel varlığın,
16:12
of the built environment,
293
972674
1460
inşa edilmiş çevrenin alanını aşar,
16:14
but is really about how we want to live our lives,
294
974158
3189
daha çok gerçekte hayatımızı nasıl yaşamak istediğimizle,
16:17
how we script our own stories and those of others.
295
977371
3062
kendimizin ve diğerlerinin hikâyelerini nasıl yazdığımızla ilgilidir.
16:20
Thank you.
296
980885
1151
Teşekkürler.
16:22
(Applause)
297
982060
3413
(Alkış)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7