Dan Barber: A surprising parable of foie gras

Dan Barber'in sürpriz foie gras hikayesi

184,000 views ・ 2008-11-26

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Bulut Aslan Gözden geçirme: Sancak Gülgen
00:16
I went to Spain a few months ago
0
16160
4000
Bir kaç ay evvel İspanya'daydım.
00:20
and I had the best foie gras of my life.
1
20160
6000
ve şimdiye kadarki en iyi foie gras'yı orada tattım.
00:26
The best culinary experience of my life.
2
26160
3000
Gıda üzerine yaşadığım en iyi tecrübeydi.
00:30
Because what I saw, I'm convinced, is the future of cooking.
3
30160
7000
Çünkü orada gördüğüm ve ikna olduğum şey, aşçılığın geleceğiydi.
00:37
Ridiculous, right?
4
37160
1000
Saçma, değil mi?
00:38
Foie gras and the future of cooking.
5
38160
2000
Foie gras ve aşçılığın geleceği.
00:40
There's not a food today that's more maligned than foie gras, right?
6
40160
3000
Günümüzde foie gras'dan daha günahkar bir yemek daha yok, değil mi?
00:43
I mean, it's crucified.
7
43160
2000
Çarmıha gerilmeyi kastediyorum.
00:45
It was outlawed in Chicago for a while.
8
45160
2000
Bir dönem Chicago'da yasaklanmıştı.
00:47
It's pending here in California, and just recently in New York.
9
47160
5000
California'da halen beklemede, ve çok yakın zamanda New York'ta da öyle oldu.
00:52
It's like if you're a chef and you put it on your menu,
10
52160
3000
Şöyle ki eğer bir şef olarak bunu menünüze koyarsanız,
00:55
you risk being attacked.
11
55160
2000
saldırılmayı göze alıyorsunuz demektir.
00:57
Really, it happened here in San Francisco to a famous chef.
12
57160
4000
Gerçekten, San Francisco'daki ünlü bir şefin başına geldi.
01:01
I'm not saying that there's not a rationale
13
61160
6000
Demeye çalıştığım şey, foie gras'ya
01:07
for being opposed to foie gras.
14
67160
2000
karşı çıkmak mantıksız, değil.
01:09
The reasons usually just boil down to the gavage, which is the force feeding.
15
69160
4000
Genelde karşı bu nedenler, "gavaj" denilen hayvanların zor kullanarak fazla besinle beslenmesine indirgeniyor.
01:13
Basically you take a goose or a duck
16
73160
2000
Yani basitçe, bir ördek veya kazı alıyorsunuz
01:15
and you force feed a ton of grain down its throat.
17
75160
5000
ve onun boğazından aşağı bir ton tahılı zorla geçiriyorsunuz.
01:20
More grain in a couple of weeks than it would ever get in a lifetime.
18
80160
4000
Sadece bir kaç hafta içinde bütün hayatı boyunca yiyeceğinden çok daha fazla tahıl demek oluyor.
01:24
Its liver expands by eight times.
19
84160
3000
Çiğeri sekiz kat büyüyor.
01:27
Suffice to say it's like -- it's not the prettiest picture of sustainable farming.
20
87160
5000
Şunu söylemek yeterli -- sürdürülebilir çiftçilik için güzel bir tablo canlandırmıyor.
01:32
The problem for us chefs is that it's so freakin' delicious.
21
92160
6000
Biz şefler için sorun şu ki bu inanılmaz bir lezzet.
01:38
(Laughter)
22
98160
3000
(Gülüşmeler)
01:41
I mean, I love the stuff.
23
101160
3000
Yani, bu şeye bayılıyorum.
01:44
It is fatty, it's sweet, it's silky, it's unctuous.
24
104160
5000
hem dolgun, hem tatlı, hem yumuşak, hem de yağlı
01:49
It makes everything else you put it with taste incredible.
25
109160
5000
Beraber sunduğunuz her şeyin tadını inanılmaz yapıyor.
01:54
Can we produce a menu that's delicious without foie gras?
26
114160
6000
Foie gras'sız bir menüyü lezzetli kılabilir miyiz?
02:00
Yes, sure.
27
120160
2000
Evet, elbette.
02:02
You can also bike the Tour de France without steroids, right?
28
122160
3000
Tour de France'da steriotsiz bisiklet sürebilirsiniz, değil mi?
02:05
(Laughter)
29
125160
3000
(Gülüşmeler)
02:08
Not a lot of people are doing it.
30
128160
2000
Çok fazla bisikletçi bunu başaramıyor.
02:10
And for good reason.
31
130160
2000
Ve bunun iyi bir sebebi var.
02:12
(Laughter)
32
132160
1000
(Gülüşmeler)
02:13
So several months ago, a friend of mine sent me this link to this guy,
33
133160
5000
Derken aylar önce, bir arkadaşım benim bu adama ulaşmamı sağladı.
02:18
Eduardo Sousa.
34
138160
3000
Eduardo Sousa.
02:21
Eduardo is doing what he calls natural foie gras.
35
141160
4000
Eduardo, kendi tabiriyle, doğal foie gras yapıyor.
02:25
Natural foie gras.
36
145160
2000
Doğal foie gras.
02:27
What's natural about foie gras?
37
147160
3000
Foie gras'da doğal olan nedir?
02:30
To take advantage of when the temperature drops in the fall,
38
150160
4000
Hava sıcaklığının sonbaharda düşmesiyle beraber,
02:34
geese and ducks gorge on food
39
154160
5000
kazlar ve ördekler kışın sertliğine hazırlıklı olmak için
02:39
to prepare for the harsh realities of winter.
40
159160
5000
tıka basa yerler.
02:44
And the rest of the year they're free to roam around Eduardo's land
41
164160
5000
ve yılın geri kalan zamanında Eduardo'nun arazisinde gezinirler
02:49
and eat what they want.
42
169160
2000
diledikleri kadar yerler.
02:51
So no gavage, no force feeding,
43
171160
1000
Onun için burada gavaj, yani zorla yedirme yok.
02:52
no factory-like conditions, no cruelty.
44
172160
4000
Fabrikalardaki gibi gaddar koşullar yok.
02:56
And it's shockingly not a new idea.
45
176160
2000
ve bu şaşırtıcı şekilde yeni bir fikir de değil.
02:58
His great-granddad started -- Patería de Sousa -- in 1812.
46
178160
6000
Eduardo'nun büyük büyükbabası -- Patería de Sousa -- bu işe 1812'de başlamış.
03:04
And they've been doing it quietly ever since.
47
184160
6000
ve o zamandan beri buna devam ediyorlar.
03:10
That is until last year,
48
190160
3000
Aslında, geçen seneye kadar,
03:13
when Eduardo won the Coup de Coeur,
49
193160
5000
Eduardo Coup de Coeu denen
03:18
the coveted French gastronomic prize.
50
198160
4000
çok prestijli Fransız gastronomi ödülünü alana kadar.
03:22
It's like the Olympics of food products.
51
202160
3000
Buna yiyecek olimpiyatları da diyebiliriz.
03:25
He placed first for his foie gras.
52
205160
4000
Foie gras'sı birincilik ödülü aldı.
03:29
Big, big problem.
53
209160
2000
Büyük, büyük bir sorun.
03:31
As he said to me, that really pissed the French off.
54
211160
3000
Bana dediğine göre, bu Fransızları gerçekten kızdırmış.
03:34
(Laughter)
55
214160
4000
(Gülüşmeler)
03:38
He said it sort of gleefully.
56
218160
2000
Bunu çok heyecanlı bir şekilde söylemişti.
03:40
It was all over the papers.
57
220160
2000
Bir çok gazetede yayınlandı.
03:42
I read about it. It was in Le Monde.
58
222160
2000
Le Monde'da şöyle diyordu:
03:44
"Spanish chef accused ... " -- and the French accused him.
59
224160
4000
"İspanyol şef ... suçlandı." -- yani Fransızlar onu suçladı.
03:48
"Spanish chef accused of cheating."
60
228160
2000
"İspanyol şef sahtekarlıkla suçlandı."
03:50
They accused him of paying off the judges.
61
230160
2000
Jüriye para yedirmekle suçladılar.
03:52
They implicated actually, the Spanish government, amazingly.
62
232160
3000
Bunu inanılmaz bir şekilde İspanyol hükümeti ile ilişkilendirdiler.
03:56
Huh, amazing.
63
236160
2000
İnanılmaz.
03:58
A huge scandal for a few weeks.
64
238160
1000
Bir kaç hafta süren bir skandaldı.
03:59
Couldn't find a shred of evidence.
65
239160
3000
Ufacık bir kanıt bile bulamadılar.
04:02
Now, look at the guy.
66
242160
1000
Şimdi bu adama bakın.
04:03
He doesn't look like a guy who's paying off French judges
67
243160
2000
Fransız jürisine foie gras'sı için rüşvet veren birine
04:05
for his foie gras.
68
245160
2000
pek benzemiyor.
04:07
So that died down, and very soon afterward,
69
247160
3000
Bu yüzden iddialar söndü gitti, ve hemen sonrasında
04:10
new controversy.
70
250160
2000
başka bir tarışma başladı.
04:12
He shouldn't win because it's not foie gras.
71
252160
5000
O ödülü almamalıydı çünkü bu bir foie gras değildi.
04:17
It's not foie gras because it's not gavage.
72
257160
2000
Foie gras sayılmaz çünkü gavaj yapılmamıştı.
04:19
There's no force feeding.
73
259160
2000
Zorla yedirme yoktu.
04:21
So by definition, he's lying and should be disqualified.
74
261160
5000
Dolayısıyla, tanım gereği yalan söylüyordu ve diskalifiye olmalıydı.
04:26
As funny as it sounds, articulating it now and reading about it --
75
266160
3000
Komik olduğu kadar, şimdi bunu dillendirdiğimize göre
04:29
actually, if we had talked about it before this controversy,
76
269160
3000
bu tartışmayı daha önce konuşmuş olsaydık,
04:32
I would have said, "That's kind of true."
77
272160
2000
"bu doğru sayılır" derdim.
04:34
You know, foie gras by definition, force feeding, it's gavage,
78
274160
2000
Malum, foie gras tanımı gereği gavaj, zorla yedirmenin ürünüdür
04:36
and that's what you get when you want foie gras.
79
276160
6000
ve foie gras yapmak istersen bu gereklidir.
04:42
That is, until I went to Eduardo's farm in Extremadura,
80
282160
5000
Ta ki Eduardo'nun Extremadura'daki
04:47
50 miles north of Seville, right on the Portugal border.
81
287160
4000
Portekiz sınırına yakın, Seville'nın 50 mil kuzeyine çiftliğine gidene kadar.
04:51
I saw first-hand a system that is incredibly complex
82
291160
4000
Burada, öncelikle çok karmaşık bir sistem gördüm
04:55
and then at the same time, like everything beautiful in nature,
83
295160
5000
ve aynı zamanda doğadaki güzel her şey gibi,
05:00
is utterly simple.
84
300160
3000
çok da basit bir sistemdi.
05:04
And he said to me, really from the first moment,
85
304160
2000
Ve bana geldi, ilk andan beri dedi ki
05:06
my life's work is to give the geese what they want.
86
306160
5000
benim amacım bu kazlara sadece istediklerini vermektir.
05:11
He repeated that about 50 times in the two days I was with him.
87
311160
3000
Bunu onunla iki gün boyunca beraberken elli kadar kere falan tekrarladı.
05:14
I'm just here to give the geese what they want.
88
314160
4000
Sadece, bu kazlara istediklerini vermek için buradayım.
05:18
Actually, when I showed up he was lying down with the geese with his cell phone
89
318160
3000
Aslında, ilk gittiğimde gördüm ki uzanmış
05:21
taking pictures of them
90
321160
1000
telefonuyla kazların fotoğraflarını çekiyordu.
05:22
like his children in the grass.
91
322160
2000
çimlerdeki çocukları gibi.
05:24
Amazing.
92
324160
2000
İnanılmaz.
05:26
He's really just in love with -- he's at one with --
93
326160
2000
Gerçekten onlara aşık -- onlardan biri --
05:28
he's the goose whisperer.
94
328160
2000
O bir kaz terbiyecisi.
05:30
(Laughter)
95
330160
2000
(Gülüşmeler)
05:36
And when I was speaking to him, you know, I thought,
96
336160
5000
Ve onunla konuşurken, yani,
05:41
like I'm speaking to you now, right,
97
341160
2000
şimdi sizinle konuştuğum gibi,
05:43
but sort of in the middle of my questions, my excited questions,
98
343160
5000
sorularımla, yani bu heyecan verici soruları sordukça,
05:48
because the more I got to know him and his system,
99
348160
1000
onu ve onun sistemi hakkında daha çok şey öğrendikçe
05:49
the more exciting this whole idea became.
100
349160
4000
bu durum bana daha da heyecan vermeye başladı.
05:53
He kept going like this to me.
101
353160
1000
Bana böyle yapıp durdu.
05:57
And I thought, OK, excited Jew from New York, right?
102
357160
4000
Ve dedim ki, heyecan dolu bir New Yorklu Yahudi oldum, değil mi?
06:01
I'm talking a little too aggressively, whatever,
103
361160
4000
Biraz agresif falan gibi de konuşuyordum,
06:05
so you know, I slowed down.
104
365160
2000
o yüzden kendimi biraz frenledim.
06:07
And finally, by the end of the day I was like,
105
367160
1000
Ve son olarak, işin sonunda dedim ki
06:08
Ed-uar-do, you know like this?
106
368160
3000
E-du-ar-do, aynen böyle yaptım.
06:11
But he was still going like this.
107
371160
3000
Bana hala böyle yapmaya devam ediyordu.
06:14
I figured it out.
108
374160
2000
Sonunda anladım.
06:16
I was speaking too loudly.
109
376160
2000
Çok yüksek sesle konuşuyordum.
06:19
So I hushed my voice.
110
379160
2000
Bu yüzden, sesimi iyice kıstım.
06:21
I kind of like asked these questions and chatted with him through a translator
111
381160
4000
Bir çevirmen aracılığıyla sorularımı sorarken ve sohbet ederken
06:25
in kind of a half whisper.
112
385160
2000
fısıldar gibi konuşuyordum.
06:27
And he stopped doing this.
113
387160
2000
ve böyle yapmayı bıraktı.
06:29
And amazingly, the geese who were on the other side of the paddock when I was around --
114
389160
5000
ve inanılmaz bir şekide, ben buradayken meranın diğer tarafındaki kazlar
06:34
"Get the hell away from this kid!" --
115
394160
2000
"Bu çocuktan uzak durun!"
06:36
when I lowered my voice, they all came right up to us.
116
396160
3000
Sesimi kıstığımda, hepsi yanımıza geldi
06:39
Right up to us, like right up to here.
117
399160
1000
Tam yanımıza, dibimize
06:40
Right along the fence line.
118
400160
1000
Çit boyunca ilerleyerek.
06:41
And fence line was amazing in itself.
119
401160
3000
Ve çit de kendi başına inanılmazdı.
06:44
The fence -- like this conception of fence that we have
120
404160
3000
Çit -- düşündüğümüz anlamda çit
06:47
it's totally backward with him.
121
407160
2000
onun açısından tam ters işliyoz.
06:49
The electricity on this fiberglass fence
122
409160
2000
Fiberglas çit üzerindeki elektrik akımı
06:51
is only on the outside.
123
411160
3000
sadece dış kısımda var.
06:54
He rewired it. He invented it.
124
414160
3000
Yeniden döşenmiş. O icat etmiş.
06:57
I've never seen it. Have you?
125
417160
3000
Böyle bir şey hiç görmemiştim. Siz gördünüz mü?
07:00
You fence in animals. You electrify the inside.
126
420160
3000
Hayvanları çitle çevirirseniz içerisini elektrikle döşersiniz.
07:03
He doesn't.
127
423160
1000
O öyle yapmıyor.
07:04
He electrifies only the outside.
128
424160
3000
Dışarısını elektrikle döşüyor.
07:07
Why?
129
427160
1000
Neden?
07:08
Because he said to me that he felt like the geese --
130
428160
2000
Çünkü diyor ki, bir kaz gibi düşünüyor ---
07:10
and he proved this actually, not just a conceit, he proved this --
131
430160
5000
ve aslında bunu kanıtladı, kendini beğenmişlik değil, kanıtladı bunu --
07:15
the geese felt manipulated when they were imprisoned in their little paddocks.
132
435160
6000
kazlar, küçük meralara hapsolduklarında yönetildiklerini düşünüyorlar.
07:21
Even though they were imprisoned in this Garden of Eden
133
441160
2000
Cennet bahçesinde bulunsalar ve her şeye
07:23
with figs and everything else.
134
443160
1000
sahip olsalar bile.
07:24
He felt like they felt manipulated.
135
444160
2000
Yönetilmiş hissediyorlar.
07:26
So he got rid of the electricity,
136
446160
2000
Bu yüzden, Eduardo elektriği kaldırmış,
07:28
he got rid of current on the inside
137
448160
3000
onu hattın iç tarafından almış
07:31
and kept it on the outside,
138
451160
1000
ve dış tarafına döşemiş,
07:32
so it would protect them against coyotes and other predators.
139
452160
3000
böylece onları kurtlara ve diğer yırtıcılara karşı koruyor.
07:35
Now, what happened?
140
455160
2000
Şimdi, böylece ne oldu?
07:37
They ate, and he showed me on a chart,
141
457160
2000
Kazlar yemlerini yedi ve Eduardo bana grafik üstünde gösterdiler ki
07:39
how they ate about 20 percent more feed to feed their livers.
142
459160
5000
karaciğerlerini yüzde 20 büyütecek kadar daha fazla yemek yemeye başlamışlar.
07:44
The landscape is incredible.
143
464160
2000
Arazi müthişti.
07:46
I mean, his farm is incredible.
144
466160
2000
Yani, çifliği müthişti.
07:48
It really is the Garden of Eden.
145
468160
2000
Gerçekten bir cennet bahçesi gibiydi.
07:50
There's figs and everything else there for the taking.
146
470160
2000
Orada her şey istedikleri gibiydi.
07:52
And the irony of ironies is because Extremadura, the area --
147
472160
2000
ve ironilerin ironisi olacak bir şekilde Extremadura öyle bir arazi ki --
07:54
what does Extremadura mean?
148
474160
1000
Extremadura ne demek?
07:55
Extra hard land, right?
149
475160
3000
Extremadura ekstra sert arazi demek, değil mi?
07:58
Extra difficult. Extra hard.
150
478160
2000
Ekstra zor, ekstra sert.
08:00
But over four generations, he and his family
151
480160
2000
Fakat dört jenerasyondan beri, o ve ailesi
08:02
have literally transformed this extra hard land into a tasting menu.
152
482160
5000
bu sert araziyi kelimenin tam anlamıyla bir tadımlık menüye çevirmişler.
08:07
Upgrades the life for these geese.
153
487160
6000
Bu kazların hayatı kalitesini yükseltmişler.
08:13
And they are allowed to take whatever they want.
154
493160
2000
Ve ne isterlerse yapabilir durumdalar.
08:15
Another irony, the double irony
155
495160
1000
Başka bir ironi, çifte ironi
08:16
is that on the figs and the olives,
156
496160
1000
şu ki oradaki incir ve zeytin ağaçlarından,
08:17
Eduardo can make more money selling those
157
497160
3000
Eduardo foie gras'dan
08:20
than he can on the foie gras.
158
500160
2000
daha fazla para kazanabilir.
08:22
He doesn't care.
159
502160
1000
Umursamıyor.
08:23
He lets them take what they want and he says,
160
503160
2000
Kazlara ne isterlerse yapmalarına izin veriyor ve diyor ki
08:25
"Usually, it's about 50 percent. They're very fair."
161
505160
3000
"Genelde yüzde 50'dir. Çok adilâne."
08:28
The other 50 percent, he takes and he sells and he makes money on them.
162
508160
3000
Kalan yüzde 50 ile alıyor, satıyor ve para kazanıyor.
08:31
Part of the income for his farm.
163
511160
2000
Çiftliğinin bir kısım geliri bu.
08:33
A big part of his income for his farm.
164
513160
2000
Çiftliğinin bir büyük bir kısmının geliri.
08:35
But he never controls it.
165
515160
2000
Fakat asla kontrol altında tutmuyor.
08:37
They get what they want,
166
517160
1000
İstediğini alıyorlar,
08:38
they leave the rest for me and I sell it.
167
518160
3000
geri kalanını bana bırakıyorlar ve ben de satıyorum.
08:41
His biggest obstacle, really, was the marketplace,
168
521160
4000
Eduardo'nun önündeki en büyük engel pazar
08:45
which demands these days bright yellow foie gras.
169
525160
5000
ki bu günlerde parlak, sarı foie gras talep ediliyor.
08:50
That's how I've been trained.
170
530160
1000
Bana da böyle öğrettiler.
08:51
You want to look and see what good foie gras is,
171
531160
2000
Foie gras'nın nasıl bir şey olduğuna bakmak ve onu görmek istiyorsun,
08:53
it's got to be bright yellow.
172
533160
2000
parlak sarı olmak zorunda.
08:55
It's the indication that it's the best foie gras.
173
535160
4000
Bu en iyi kalite foie gras olduğuna işarettir.
08:59
Well, because he doesn't force feed,
174
539160
2000
Fakat zorla yedirme yoluna gitmediği için,
09:01
because he doesn't gavage tons of corn,
175
541160
4000
çünkü tonlarca mısırı gavaj etmediği için,
09:05
his livers were pretty grey.
176
545160
2000
ciğerleri oldukça gri oluyor.
09:07
Or they were.
177
547160
2000
Veya eskiden öyleydi diyelim.
09:09
But he found this wild plant called the Lupin bush.
178
549160
6000
Fakat o acıbakla (lupin) adınd yabani bir çalı buldu.
09:15
The Lupin bush, it's all around Extremadura.
179
555160
2000
Acıbakla, Extremadura'nın her tarafında mevcut.
09:17
He let it go to seed, he took the seeds,
180
557160
2000
Bunların tohumları toplamış,
09:19
he planted it on his 30 acres, all around.
181
559160
3000
Arazisinin 120 dönümlük kısmına ekmiş.
09:22
And the geese love the Lupin bush.
182
562160
2000
ve kazlar acıbaklaya bayılmış.
09:24
Not for the bush, but for the seeds.
183
564160
2000
Çalının kendisine değil, çekirdeklerine.
09:26
And when they eat the seeds, their foie gras turns yellow.
184
566160
4000
Ve çekirdekleri yedikleri zaman foei gras sarıya dönmüş.
09:30
Radioactive yellow.
185
570160
2000
Radyoaktif bir sarı.
09:32
Bright yellow.
186
572160
2000
Parlak bir sarı.
09:35
Of the highest quality foie gras yellow I've ever seen.
187
575160
3000
Görebileceğiniz en iyi kalitede foie gras'ya.
09:38
(Laughter)
188
578160
3000
(Gülüşmeler)
09:41
So I'm listening to all this, you know, and I'm like,
189
581160
3000
Bunları dinledikçe kendi kendime düşünüyordum
09:44
is this guy for real? Is he making some of this up?
190
584160
3000
Bu adam gerçek mi? Söylediklerini uyduruyor mu?
09:47
Is he like, you know -- because he seemed to have an answer for everything,
191
587160
3000
Malum, her şeye bir cevabı olan bir adam gibi
09:50
and it was always nature.
192
590160
2000
ve ama bunu yapan zaten hep doğanın kendisiydi.
09:52
It was never him.
193
592160
2000
Hiç bir zaman o değildi, falan...
09:54
And I was like, you know, I always get a little, like,
194
594160
4000
Ve hep şunu düşünoyordum, yani,
09:58
weirded out by people who deflect everything away from themselves.
195
598160
3000
her şeyi saptıran insanları garipserim.
10:01
Because, really, they want you to look at themselves, right?
196
601160
2000
Çünkü, gerçekten, onlar sizin onlara bakmanızı isterler, değil mi?
10:03
But he deflected everything away from his ingenuity
197
603160
2000
Ama o, bunları kendi ustalığından
10:05
into working with his landscape.
198
605160
3000
arazisine yansıtıyordu.
10:08
So it's like, here I am, I'm on the fence about this guy,
199
608160
3000
Böylece, bu adamla birlikteydim
10:11
but increasingly, eating up his every word.
200
611160
3000
ve söylediği her şeye inanıyordum.
10:14
And we're sitting there, and I hear [clapping] from a distance, so I look over.
201
614160
6000
Ve orada oturuyorken, uzaktan alkış sesi duydum ve oraya doğru bakıyordum.
10:20
And he grabs my arm and the translator's,
202
620160
3000
Derken benim ve çevirmenimin kolunu yakalıdı,
10:23
and ducks us under a bush and says, "Watch this."
203
623160
2000
ördekler çalının altındayken "Seyret." dedi
10:25
"Shush," he says again for the 500th time to me.
204
625160
2000
"Şşş" dedi yine bana 500. kez.
10:27
"Shush, watch this."
205
627160
3000
"Şşş, seyret."
10:30
And this squadron of geese come over.
206
630160
2000
Ve uçan kaz sürüsü üzerimize doğru geldi.
10:32
[Clapping]
207
632160
1000
[El çırpma sesi]
10:33
And they're getting louder, louder, louder, like really loud, right over us.
208
633160
5000
Ve sesleri yükseldi, yükseldi, yükseldi, çok şiddetli bir şekilde tam üzerimize doğru.
10:38
And like airport traffic control, as they start to go past us
209
638160
6000
Ve bir havaalanı trafik kontrol birimi gibi, bizim üzerimizden geçtikleri sırada
10:44
they're called back -- and they're called back and back and back.
210
644160
4000
geri çağırıldılar --- geri, geri, geri,
10:48
And then they circle around.
211
648160
1000
Derken bir daire oldular.
10:49
And his geese are calling up now to the wild geese.
212
649160
3000
Ve Eduardo'nun kazları yabani kazları çağırmaya başladı.
10:52
[Clapping]
213
652160
1000
[El çırpma sesi]
10:53
And the wild geese are calling down.
214
653160
1000
Ve yabani kazlar aşağı gelmeye başladı.
10:54
[Clapping]
215
654160
1000
[El çırpma sesi]
10:55
And it's getting louder and louder and they circle and circle
216
655160
2000
Ve sesleri yükseldi ve yükseldi, çember oldular
10:57
and they land.
217
657160
1000
ve yere kondular.
10:58
And I'm just saying, "No way."
218
658160
2000
Ve orada "Yok artık." dedim.
11:00
(Laughter)
219
660160
3000
(Gülüşmeler)
11:03
No way.
220
663160
2000
Yok artık
11:05
And I look at Eduardo, who's near tears looking at this,
221
665160
5000
Eduardo'ya baktım, neredeyse ağlamak üzereydi,
11:10
and I say, "You're telling me that your geese are calling to the wild geese
222
670160
4000
ve dedim ki, "yabani kazlar, senin kazları
11:14
to say come for a visit?"
223
674160
2000
ziyarete mi geldi şimdi?"
11:16
And he says, "No, no, no.
224
676160
2000
Dedi ki "Hayır, hayır, hayır.
11:18
They've come to stay."
225
678160
3000
Burada kalmaya geldiler."
11:21
They've come to stay?
226
681160
2000
Kalmaya mı geldiler?
11:23
(Laughter)
227
683160
2000
(Gülüşmeler)
11:25
It's like the DNA of a goose is to fly south in the winter, right?
228
685160
6000
Bir kazın DNA'sı onun güneye göç etmesini sağlar, değil mi?
11:31
I said that. I said "Isn't that what they're put on this Earth for?
229
691160
3000
Bunu söyledim. Dedim ki, "Dünyaya bu yüzden gelmediler mi?
11:34
To fly south in the winter and north when it gets warm?"
230
694160
2000
Kışın güneye için ve havalar ısındığında kuzeye uçmak için?"
11:36
He said, "No, no, no.
231
696160
2000
Dedi ki, "Hayır, hayır, hayır.
11:38
Their DNA is to find the conditions that are conducive to life.
232
698160
4000
Onların DNA'ları yaşanacak koşulları bulmasını sağlar.
11:42
To happiness.
233
702160
3000
Mutlu olmak için.
11:45
They find it here.
234
705160
2000
Burayı buldular.
11:47
They don't need anything more."
235
707160
2000
Ötesine ihtiyaçları yok."
11:49
They stop. They mate with his domesticated geese,
236
709160
4000
Durdular. Evcil kazlarla çiftleştiler,
11:53
and his flock continues.
237
713160
3000
ve onun sürüsü devam etti.
11:56
Think about that for a minute.
238
716160
2000
Bunu bir dakikalığına düşünün.
11:58
It's brilliant, right?
239
718160
1000
Harika, değil mi?
11:59
Imagine -- I don't know, imagine a hog farm
240
719160
4000
Düşünün -- bilmiyorum, bir domuz çiftliği düşünün
12:03
in, like, North Carolina,
241
723160
1000
Kuzey California'da olsun,
12:04
and a wild pig comes upon a factory farm
242
724160
5000
ve bir yabani domuz gelip bu fabrika çiftlikte
12:09
and decides to stay.
243
729160
2000
kalmaya karar versin.
12:11
(Laughter)
244
731160
1000
(Gülüşmeler)
12:12
So how did it taste?
245
732160
2000
Nasıl bir tadı olur?
12:14
I finally got to taste it before I left.
246
734160
2000
Oradan ayrılmadan, tatma şansını buldum.
12:16
He took me to his neighborhood restaurant
247
736160
3000
Beni mahallesindeki bir restorana götürdü
12:19
and he served me some of his foie gras, confit de foie gras.
248
739160
4000
ve kendi yağından yapılmış foie gras'sından ikram etti.
12:23
It was incredible.
249
743160
2000
İnanılmazdı.
12:25
And the problem with saying that, of course, is that
250
745160
3000
Ve buradaki sorun, elbette ki, şu
12:28
you know, at this point it risks hyperbole really easily.
251
748160
5000
malum, bu noktada tüm hikayeyi abarttığı kolayca ortaya çıkabilirdi.
12:33
And I'd like to make a metaphor, but I don't have one really.
252
753160
4000
Ve burada bir metafor yapmak isterdim, ama gerçekten yok.
12:37
I was drinking this guy's Kool-Aid so much,
253
757160
3000
Bu adamın Kool-Aid'inden (bir meşrubat) fazla içmiştim,
12:40
he could have served me goose feathers and I would have been like,
254
760160
4000
bana kaz tüyü de ikram edebilirdi, ve ben de
12:44
this guy's a genius, you know?
255
764160
2000
bu adam bir dahi, diyebilirdim.
12:46
I'm really in love with him at this point.
256
766160
2000
Bu açıdan ona bayılıyorum.
12:48
But it truly was the best foie gras of my life.
257
768160
3000
Fakat, kesinlikle hayatımda yediğim en iyi foie gras'ydı.
12:51
So much so that I don't think I had ever really had foie gras until that moment.
258
771160
4000
O kadar iyiydi ki, o ana kadar gerçek bir foie gras yemedeğimi düşünüyorum.
12:55
I'd had something that was called foie gras.
259
775160
3000
Foie gras adında bir şey yiyormuşum.
12:58
But this was transformative. Really transformative.
260
778160
2000
Fakat gerçekten dönüştürücü bir tecrübeydi.
13:00
And I say to you, I might not stick to this,
261
780160
4000
Ve diyorum ki, bununla kalmamalıydım,
13:04
but I don't think I'll ever serve foie gras on my menu again
262
784160
5000
ama Eduardo ile yaşadığım bu tecrübeden sonra
13:09
because of that taste experience with Eduardo.
263
789160
6000
menümde tekrar foie gras sunacağımı sanmıyorum.
13:15
It was sweet, it was unctuous.
264
795160
1000
Tatlıydı ve yağlıydı.
13:16
It had all the qualities of foie gras,
265
796160
3000
Foie gras'nın tüm özelliklerine sahipti,
13:19
but its fat had a lot of integrity and a lot of honesty.
266
799160
5000
ama ondaki yağ bütün güvenirliğe ve dürüstlüğe sahipti.
13:24
And you could taste herbs, you could taste spices.
267
804160
3000
Ve içindeki otları alabiliyordunuz, baharatları da alabiliyordunuz.
13:27
And I kept -- I said, you know, I swear to God I tasted star anise.
268
807160
6000
Ve yeme devam ettikçe, yemin ederim yıldız anasonun tadını bile alabiliyordum.
13:33
I was sure of it.
269
813160
1000
Emindim.
13:34
And I'm not like some super taster, you know?
270
814160
2000
Ve ben süper tat alan birisi değilim.
13:36
But I can taste things.
271
816160
2000
Ama tat alabiliyorum tabi ki.
13:38
There's 100 percent star anise in there.
272
818160
2000
Orada yüzde yüz yıldız anason vardı.
13:40
And he says, "No."
273
820160
2000
Ve Eduardo dedi ki, "Hayır."
13:42
And I ended up like going down the spices,
274
822160
1000
Ve tüm baharatları saymayı bitirdim,
13:43
and finally, it was like, OK, salt and pepper,
275
823160
3000
ve sonunda, en azından tuzlayıp, kara biber koyduğunu düşünerek
13:46
thinking he's salted and peppered his liver.
276
826160
2000
tuz ve biberi de saydım.
13:48
But no.
277
828160
1000
Ama hayır.
13:49
He takes the liver when he harvests the foie gras,
278
829160
3000
Foie gras için karaciğeri çıkardığında,
13:52
he sticks them in this jar
279
832160
2000
bunu bir kavanoza koyuyor
13:54
and he confits it.
280
834160
2000
ve kendi yağında bekletiyor.
13:56
No salt, no pepper, no oil, no spices.
281
836160
3000
Tuz yok, karabiber yok, yağ yok, baharat yok.
13:59
What?
282
839160
2000
Ne var?
14:01
We went back out for the final tour of the farm,
283
841160
3000
Çiftlikte son bir tur atmak için geri döndüğümüzde,
14:04
and he showed me the wild pepper plants
284
844160
2000
bana yabani biber bitkilerini gösterdi
14:06
and the plants that he made sure existed on his farm for salinity.
285
846160
5000
ve bu bitkiler onun orada tuz için tuttuğu bitkilermiş.
14:11
He doesn't need salt and pepper.
286
851160
1000
Tuza ve bibere bile ihtiyacı yok.
14:12
And he doesn't need spices, because he's got this potpourri of herbs and flavors
287
852160
6000
Ve baharata da, çünkü kazlarının yemeye bayıldığı
14:18
that his geese love to gorge on.
288
858160
4000
otlardan ve çeşitli bitkilerden bir karışımı zaten var.
14:22
I turned to him at the end of the meal,
289
862160
1000
Yemeğin sonunda ona döndüm,
14:23
and it's a question I asked several times,
290
863160
2000
ve defalarca sorduğum ve bir şekilde
14:25
and he hadn't, kind of, answered me directly,
291
865160
2000
doğrudan cevaplamadığı o soruyu tekrar sormak için
14:27
but I said, "Now look, you're in Spain,
292
867160
3000
dedim ki, "Şimdi bak, sen İspanya'dasın,
14:30
some of the greatest chefs in the world are --
293
870160
2000
dünyanın en iyi şeflerinden bazıları --
14:32
Ferran Adria, the preeminent chef of the world today, not that far from you.
294
872160
8000
Ferran Adria, bugün dünyanın en büyük şefi, senden çok uzakta değil.
14:40
How come you don't give him this?
295
880160
2000
Nasıl oluyor da, bundan ona da vermiyorsun?
14:42
How come no one's really heard of you?"
296
882160
3000
Nasıl oluyor da, kimse senin kim olduğunu bilmiyor?
14:45
And it may be because of the wine,
297
885160
1000
Ve sanırım biraz da şaraptan,
14:46
or it may be because of my excitement,
298
886160
1000
veya benim heyecanımdan da olabilir,
14:47
he answered me directly and he said, "Because chefs don't deserve my foie gras."
299
887160
5000
bana doğrudan dedi ki, "Çünkü şefler benim foie gras'mı haketmiyor."
14:52
(Laughter)
300
892160
3000
(Gülüşmeler)
14:55
And he was right.
301
895160
1000
Ve haklıydı da.
14:56
He was right.
302
896160
1000
Haklıydı.
14:57
Chefs take foie gras and they make it their own.
303
897160
4000
Şefler foie gras'yı satın alır ve kendilerinin yaparlar.
15:01
They create a dish
304
901160
2000
Bir yemek ortaya çıkarttığında
15:03
where all the vectors point at us.
305
903160
4000
bütün yönleriyle bize aittir.
15:07
With Eduardo it's about the expression of nature.
306
907160
5000
Eduardo için ise bu doğanın bir kendini ifade edişidir.
15:12
And as he said, I think fittingly,
307
912160
4000
Ve dediği gibi, bence çok uyuyor,
15:16
it's a gift from God, with God saying, you've done good work.
308
916160
6000
Tanrı'nın bir hediyesidir, ve onun iyi bir iş çıkarttığını sana göstermesidir.
15:22
Simple.
309
922160
1000
Basit.
15:24
I flew home, I'm on the flight with my little black book
310
924160
2000
Evime geri döndüm ve uçakta küçük kara kitabıma
15:26
and I took, you know, pages and pages of notes about it.
311
926160
3000
bununla ilgili sayfalarca yazdım ve yazdım.
15:29
I really was moved.
312
929160
2000
Çok duygulanmıştım.
15:31
And in the corner of one of these -- one of my notes,
313
931160
5000
Ve yazdıklarımdan birinin köşesine,
15:36
is this note that says, when asked,
314
936160
4000
bu not, şu soruya bir cevap aslında,
15:40
what do you think of conventional foie gras?
315
940160
1000
geleneksel foie gras hakkında ne düşünüyorsun?
15:41
What do you think of foie gras that
316
941160
1000
Dünyanın yüzde 99.99999'unun yediği
15:42
99.99999 percent of the world eats?
317
942160
5000
foie gras hakkında ne düşünüyorsun?
15:47
He said, "I think it's an insult to history."
318
947160
3000
Demişti ki, "Bence bu tarihe bir hakarettir."
15:50
And I wrote, insult to history.
319
950160
3000
Ve ben de öyle yazmışım.
15:53
I'm on the plane and I'm just tearing my hair out.
320
953160
2000
Uçaktaydım, ve saçlarımı yolmak üzereydim.
15:55
It's like, why didn't I follow up on that?
321
955160
1000
Neden devamını da yazmadım?
15:56
What the hell does that mean?
322
956160
1000
Bu ne demek oluyor olabilir şimdi?
15:57
Insult to history.
323
957160
3000
Tarihe hakaret.
16:00
So I did some research when I got back,
324
960160
2000
O yüzden, geri dönünce biraz araştırma yaptım,
16:02
and here's what I found.
325
962160
2000
ve işte bunu buldum.
16:04
The history of foie gras.
326
964160
1000
Foie gras'nın tarihi.
16:05
Jews invented foie gras.
327
965160
4000
Yahudiler foie gras'yı icat etmiş.
16:09
True story.
328
969160
1000
Gerçek bir hikaye.
16:10
True story.
329
970160
1000
Gerçek bir hikaye.
16:11
By accident.
330
971160
2000
Kazara.
16:13
They were looking for an alternative to schmaltz.
331
973160
4000
Alternatif bir schmaltz (tavuk yağı veya lard) peşindelermiş.
16:17
Gotten sick of the chicken fat.
332
977160
1000
Tavuk yağından hastalanmalar başlayınca
16:18
They were looking for an alternative.
333
978160
1000
bir alternatif arıyorlarmış.
16:19
And they saw in the fall that there was this natural,
334
979160
2000
Sonbaharda görmüşler ki, bu doğal
16:21
beautiful, sweet, delicious fat from geese.
335
981160
4000
güzel, tatlı, lezzetli kaz yağı olabilir.
16:25
And they slaughtered them, used the fat throughout the winter for cooking.
336
985160
4000
Kazları kesmişler, yağını kış boyunca yemeklerde kullamak için ayırmışlar.
16:29
The Pharaoh got wind of this --
337
989160
2000
Firavun bunun haberini almış --
16:31
This is true, right off the Internet.
338
991160
2000
Gerçek bu, internetten baktım.
16:33
The Pharaoh got -- (Laughter)
339
993160
3000
Firavun -- (Gülüşmeler)
16:36
I swear to God.
340
996160
2000
Yemin ediyorum.
16:38
(Laughter)
341
998160
1000
(Gülüşmeler)
16:39
The Pharaoh got wind of this and wanted to taste it.
342
999160
4000
Firavun bunu duymuş ve tadına bakmak istemiş.
16:43
He tasted it and fell in love with it.
343
1003160
2000
Denemiş ve bayılmış.
16:45
He started demanding it.
344
1005160
1000
Bunu talep etmeye başlamış.
16:46
And he didn't want it just in the fall, he wanted it all year round.
345
1006160
3000
Sadece sonbaharda değil, tüm yıl boyunca olmasını istemiş.
16:49
And he demanded that the Jews supply enough for everyone.
346
1009160
4000
Ve Yahudilerin bunu herkese tedarik etmesini emretmiş.
16:53
And the Jews, fearing for their life,
347
1013160
2000
Ve hayatlarından endişe eden Yahudiler,
16:55
had to come up with an ingenious idea,
348
1015160
2000
dahice bir fikir bulmuşlar,
16:57
or at least try and satisfy the Pharaoh's wishes, of course.
349
1017160
4000
veya en azından, Firavun'un isteklerini yerine getirmek için, elbette ki.
17:01
And they invented, what? Gavage.
350
1021160
2000
Ve neyi icat etmişler? Gavaj.
17:03
They invented gavage in a great moment of fear for their lives,
351
1023160
8000
Gavaj tekniğini hayatlarından endişe ettikleri bir dönemde icat etmişler,
17:11
and they provided the Pharaoh with gavage liver,
352
1031160
3000
ve Firavun'a bunu gavaj çiğeriyle sunmuşlar,
17:14
and the good stuff they kept for themselves.
353
1034160
2000
ve güzel olan kısmını kendilerine ayırmışlar.
17:16
Supposedly, anyway. I believe that one.
354
1036160
3000
Söylendiğine göre yani, neyse. Ben inandım buna.
17:19
That's the history of foie gras.
355
1039160
3000
İşte foie gras'nın hikayesi bu.
17:22
And if you think about it,
356
1042160
1000
Ve düşünürseniz,
17:23
it's the history of industrial agriculture.
357
1043160
5000
endüstriyel tarımın da hikayesi bu.
17:28
It's the history of what we eat today.
358
1048160
3000
Bugün yediklerimizin tarihi.
17:31
Most of what we eat today.
359
1051160
2000
Bu yediğimiz çoğu şeyin yani.
17:33
Mega-farms, feed lots, chemical amendments,
360
1053160
4000
Dev çiftlikler, ağıllar, kimyasal müdahaleler,
17:37
long-distance travel, food processing.
361
1057160
3000
uzun tedarik yolculukları, işlenmiş gıdalar.
17:40
All of it, our food system.
362
1060160
2000
Hepsi, bizim gıda sistemimiz.
17:42
That's also an insult to history.
363
1062160
4000
Bu da bir tarihe hakarettir.
17:46
It's an insult to the basic laws of nature
364
1066160
4000
Doğanın temel kanunlarına hakarettir
17:50
and of biology.
365
1070160
4000
ve biyolojinin.
17:54
Whether we're talking about beef cattle
366
1074160
3000
İster sığırlar hakkında konuşuyor olalım
17:57
or we're talking about chickens,
367
1077160
3000
veya tavuklar,
18:00
or we're talking about broccoli or Brussels sprouts,
368
1080160
4000
veya brokoli, veya brüksel lahanası,
18:04
or in the case of this morning's New York Times, catfish --
369
1084160
4000
veya bu sabahki New York Times'ta bahsedilen yayınbalığı hakkında --
18:09
which wholesale are going out of business.
370
1089160
4000
ki toptan satışı piyasadan kalkıyormuş.
18:13
Whatever it is, it's a mindset that is reminiscent of General Motors.
371
1093160
5000
Ne olursa olsun, bu General Motors'u hatırlatan bir şey.
18:18
It's rooted in extraction.
372
1098160
3000
Özünü bir şey zorla çekip çıkarmaktan alan bir şey.
18:21
Take more, sell more, waste more.
373
1101160
3000
Daha fazla al, daha fazla sat, daha fazla israf et.
18:24
And for the future it won't serve us.
374
1104160
4000
Ve gelecekte, bu artık bize hizmet edemeyecek.
18:28
Jonas Salk has a great quote.
375
1108160
2000
Jonas Salk'in harika bir sözü var.
18:30
He said, "If all the insects disappeared,
376
1110160
2000
Diyor ki, "Bütün böcekler yok olursa,
18:32
life on Earth as we know it would disappear within 50 years.
377
1112160
7000
dünyamızdaki yaşam, bildiğimiz gibi, elli yıl içinde biter.
18:39
If human beings disappeared, life on Earth as we know it would flourish."
378
1119160
7000
İnsanoğlu yok olursa, bildiğimiz gibi, yaşam gelişir."
18:46
And he's right.
379
1126160
2000
Haklı.
18:50
We need now to adopt a new conception of agriculture.
380
1130160
6000
Yeni bir dünşünsel altyapıyla tarım yapmalıyız.
18:56
Really new.
381
1136160
1000
Gerçkten yeni ama.
18:57
One in which we stop treating the planet
382
1137160
3000
Öyle ki, gezegenimize
19:00
as if it were some kind of business in liquidation.
383
1140160
4000
akıp duran bir iş kolu gibi bakmadığımız şekilde.
19:04
And stop degrading resources under the guise of
384
1144160
4000
Ve kaynaklarımızı ucuz gıda aldatmacasıyla
19:08
cheap food.
385
1148160
2000
bozmamalıyız.
19:10
We can start by looking to farmers like Eduardo.
386
1150160
4000
Eduardo gibi çiftçileri bularak bu işe başlayabiliriz.
19:14
Farmers that rely on nature
387
1154160
1000
Çözümler ve cevaplar için
19:15
for solutions, for answers,
388
1155160
4000
doğaya bir şeyler dayatmak yerine
19:19
rather than imposing solutions on nature.
389
1159160
3000
doğaya sırtını vermiş çiftçilerle bu işi yapmalıyız.
19:22
Listening as Janine Benyus,
390
1162160
2000
Janine Benyus diyor ki,
19:24
one of my favorite writers and thinkers about this topic says,
391
1164160
3000
benim bu konu hakkında söz söyleyen favori yazar ve düşünürlerimdendir,
19:27
"Listening to nature's operating instructions."
392
1167160
3000
"Doğanın çalışma prensiplerini anlamaya çalışmak"
19:30
That's what Eduardo does, and does so brilliantly.
393
1170160
3000
Bu Eduardo'nun yaptığı bir şey, ve bu konuda çok başarılı.
19:33
And what he showed me and what he can show all of us, I think,
394
1173160
2000
Ve bana gösterdiği ve hepimize gösterebileceği, bence,
19:35
is that the great thing for chefs, the great blessing for chefs,
395
1175160
7000
şu ki şefler için büyük bir lütuftur,
19:42
and for people that care about food and cooking,
396
1182160
7000
ve yemeye ve pişirmeye önem veren insanlar için de öyle,
19:49
is that the most ecological choice for food
397
1189160
3000
gıda için en ekolojik seçim
19:52
is also the most ethical choice for food.
398
1192160
3000
aynı zamanda en ahlaklı seçimdir.
19:55
Whether we're talking about Brussels sprouts or foie gras.
399
1195160
3000
İster brüksel lahanası için olsun isterse de foie gras için.
19:58
And it's also almost always, and I haven't found an example otherwise,
400
1198160
4000
Ve neredeyse tamamen, ve başka bir örneğini bulamadığım,
20:02
but almost always, the most delicious choice.
401
1202160
5000
ama neredeyse tamamen, en lezzetli seçimdir.
20:07
That's serendipitous.
402
1207160
1000
Bu beklenmedik güzellikte şeyler ortaya çıkaracak bir şey.
20:08
Thank you.
403
1208160
1000
Teşekkür ederim
20:09
(Applause)
404
1209160
6000
(Alkışlar)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7