The Taino myth of the cursed creator - Bill Keegan

Çeviri: Gözde Zülal Solak Gözden geçirme: Can Boysan

Before the world of humans began,

İnsanlar dünyasının başlangıcından önce

there was the world of the gods, made of fields, plains and gardens.

tarlalar, ovalar ve bahçelerden oluşan bir tanrılar dünyası vardı.

Four brothers wandered this celestial realm.

Dört erkek kardeş, bu kutsal diyarda dolaşıyordu.

They had no family other than each other—

Birbirlerinden başka kimseleri yoktu --

they didn’t even know who their parents were.

ailelerinin kim olduğunu bile bilmiyorlardı.

One of the brothers, Deminan, looked different from the others.

Kardeşlerden birisi, Deminan, diğerlerinden farklı görünüyordu.

His skin was covered in painful scabs,

Cildi, acı veren yara kabuklarıyla doluydu

and he wondered why he alone had been marked with this affliction.

ve bu ıstırabın neden yalnızca kendisine verildiğini merak ediyordu.

One day, while the supreme spirit Yaya was out in his gardens,

Bir gün, yüce ruh Yaya, bahçesindeyken

Deminan and his brothers snuck into Yaya’s house.

Deminan ve kardeşleri Yaya'nın evine girdiler.

After feasting and exploring, they spotted a giant gourd hanging in the corner.

Ziyafet çekip, evi keşfettikten sonra, köşede asılı devasa su kabağını gördüler.

But as they tried to look inside the gourd, they dropped it.

Su kabağının içine bakmaya çalışırken, onu düşürdüler.

The gourd broke apart, releasing a deluge that swept the brothers away,

Su kabağı parçalandı, kardeşleri alıp götüren bir sele neden oldu

separating them from the celestial lands forever.

ve onları kutsal diyardan sonsuza dek ayırdı.

The waters from the gourd formed a new world.

Su kabağından gelen su, yeni bir dünya oluşturdu.

This realm was covered in seas, which didn’t exist in the gods’ world.

Bu diyar, tanrılar dünyasında bulunmayan denizlerle kaplıydı.

The waters were full of fish and other creatures,

Denizler, balıklar ve diğer yaratıklarla doluydu,

and dotted with islands and caves.

üzerinde ise adalar ve mağaralar vardı.

This world of seas was also cut off completely from the celestial realm,

Ayrıca, denizler dünyası kutsal diyardan tamamen ayrıydı

and the brothers wandered aimlessly,

ve kardeşler amaçsızca dolaştılar,

even more lost than they had been before.

hatta, hiç bu kadar kaybolmuş hissetmemişlerdi.

One day, three of the brothers stumbled upon a house.

Kardeşlerden üçü, bir gün bir evle karşılaştı.

In the house lived an elder named Bayamanacao, and he invited them in.

Evde Bayamanacao adında bir yaşlı yaşıyordu ve onları içeri davet etti.

When Deminan caught up slightly later, he followed them into the house.

Deminan da kısa süre sonra onlara yetişti ve katıldı.

Bayamanacao told the brothers he was their grandfather

Bayamanacao kendisinin, onların büyük babası olduğunu söyledi

and gave them a gift of special cassava bread.

ve onlara özel bir manyok ekmeği hediye etti.

He revealed their family lineage to them:

Onlara ailelerinin soyunu anlattı:

their mother had been the Earth Mother Goddess Itibi Cahubaba

Toprak Ana Tanrıçası Itibi Cahubaba, anneleriydi

and had died when they were born.

ve onlar doğduğunda ölmüştü.

The brothers were grateful for his hospitality and insight into their past.

Kardeşler misafirperverlikten ve geçmişin iç yüzüne yolculuktan memnunlardı.

But then Bayamanacao turned on Deminan,

Ama sonra, Bayamanacao Deminan'a döndü

blowing tobacco spittle from his nose onto Deminan’s back.

ve Deminan'ın sırtına, burnundaki tütün salyalarını sümkürdü.

The spot where the spittle landed immediately began to swell and sting.

Salyanın yapıştığı yer, birden şişmeye ve batmaya başladı.

Soon Deminan was delirious

Deminan kısa süre sonra çılgına döndü

and his back was so swollen his brothers feared he would die.

ve sırtı öyle çok şişti ki, kardeşleri onun ölmesinden korktu.

Not knowing what else to do, they cut open the welt.

Ne yapacaklarını bilemediklerinden, sırtındaki yarayı keserek açtılar.

A turtle emerged from the wound and swam away,

Yaranın içinden bir kaplumbağa çıktı, yüzüp gitti

alternating easily between sea and land as she went.

giderken de deniz ile kara arasında birbiri ardına rahatça geçişler yaptı.

When Deminan recovered from his delirium,

Deminan'ın hezeyanı geçtiğinde,

he finally understood what the curse of his disease meant:

hastalığının lanetinin ne anlama geldiğini anladı:

he was a caracaracol, able to communicate with the gods.

kendisi tanrılarla iletişim kurabilen bir Caracaracol ailesi üyesiydi.

He was the link between the celestial realm and the earthly realm.

Kutsal diyar ile dünyevi diyar arasındaki bağlantıydı.

Deminan was the first in a long lineage of caracaracols.

Uzun Caracaracol soyunda Deminan bunu yapan ilk kişiydi.

The world of seas he and his brothers had created when they dropped the gourd

Kardeşleriyle birlikte su kabağını düşürünce yarattığı denizler dünyası,

became the world of humans,

insanların dünyası olmuştu

where the caracaracols who followed Deminan maintained the delicate balance

ve Deminan'ı takip eden Caracaracol üyeleri de tanrılar ve insanlar arasındaki

between people and gods.

hassas dengeyi korudular.

But their unique power came at a price:

Fakat eşsiz güçlerinin bir bedeli vardı:

Deminan and all the caracaracols who followed him

Deminan ve onun takipçisi olan Caracaracol üyeleri,

continued to suffer from the illness that had first marked Deminan as special.

Deminan'ı özel kılan o hastalığın verdiği sıkıntıyı çekmeye devam ettiler.

Represented in Taino carvings and figurines

Taino oymaları ve figürlerinde şişmiş bir sırt ve sıska kollarla

with a swollen back and emaciated arms,

temsil edilen Caracaracol,

the caracaracol is both cursed and blessed to be a conduit between worlds.

hem lanetlidir, hem de dünyalar arasında bir kanal olmak üzere kutsanmıştır.