Why isn’t the Netherlands underwater? - Stefan Al

Çeviri: Doğancan Çapık Gözden geçirme: Can Boysan

In January of 1953, a tidal surge shook the North Sea.

1953 yılının Ocak ayında fırtına dalgası Kuzey Denizi'ni salladı.

The titanic waves flooded the Dutch coastline,

Devasa dalgalar Hollanda kıyı şeridini sular altında bırakarak

killing almost 2,000 people.

yaklaşık 2 bin kişinin ölümüne yol açtı.

54 years later, a similar storm threatened the region.

54 yıl sonra benzer bir fırtına bölgeyi tehdit etti.

But this time, the Netherlands were ready.

Fakat bu kez Hollanda hazırdı.

As the water swelled,

Su yükseldikçe

state-of-the-art computer sensors activated emergency protocols.

son teknoloji bilgisayar sensörleri acil durum protokollerini etkinleştirdi.

Over the next 30 minutes,

30 dakika içerisinde,

a pair of 240-meter steel arms swung shut,

bir çift 240 metrelik çelik kol kapandı

protecting the channel ahead.

ve kanalı korudu.

Using 680-tonne ball joints,

680 tonluk bilyalı mafsallar kullanılan bariyer,

the barrier moved in rhythm with the shifting wind and waves.

değişen rüzgar ve dalgalarla ritmik bir şekilde hareket etti.

By morning, the storm had passed with minimal flooding.

Sabah olduğunda fırtına minimum sel ile etkisini yitirmişti.

The first field activation of the Maeslantkering

Maeslantkering'in ilk saha aktivasyonu,

had been a resounding success.

muazzam bir başarıydı.

As one of the planet’s largest mobile structures,

Yeryüzünün en büyük mobil yapılarından biri olan,

this storm surge barrier is a marvel of human engineering.

bu fırtına dalgası bariyeri insan mühendisliğinin bir mucizesidir.

But the Maeslantkering is just one part of a massive,

Fakat Maeslantkering, Delta Works olarak bilinen

interlocking system of water controls known as the Delta Works—

devasa, birbirine kenetlenen su kontrol sisteminin sadece bir parçasıdır -

the most sophisticated flood prevention project in the world.

"dünyadaki en gelişmiş sel önleme projesi".

The Netherlands has a long history with water management.

Hollanda su yönetimi konusunda uzun bir geçmişe sahiptir.

The country lies along the delta of three major European rivers,

Ülke, üç büyük Avrupa nehrinin deltası boyunca uzanmaktadır,

and nearly a quarter of its territory is below sea level.

topraklarının yaklaşık dörtte biri deniz seviyesinin altındadır.

This geography makes the region extremely prone to flooding.

Bu coğrafi yapı, bölgeyi su baskınlarına karşı son derece yatkın kılmaktadır.

So much so, that some of the earliest Dutch governing bodies

Öyle ki, en eski Hollanda yönetim organlarından bazıları,

were informal “water boards” that coordinated flood protection projects.

sel koruma projelerini koordine eden gayri resmi “su idare kurumları” idi.

But after the storms of 1953, the Dutch government took more official measures.

Ancak 1953'teki fırtınalardan sonra, Hükümet daha resmi önlemler aldı.

They established the Delta Commission,

Delta Komisyonu'nu kurdular

and tasked them with protecting the entire southwestern region.

ve bu komisyon tüm güneybatı bölgesini korumakla görevlendirildi.

Focusing on densely populated cities,

Amaçları yoğun nüfuslu şehirlere odaklanmak,

their aim was to reduce the annual odds of flooding below 1 in 10,000—

yıllık sel oranını 10 binde 1'in altına düşürmekti -

about 100 times as safe as the average coastal city.

yani, yaklaşık 100 kat daha güvenli ortalama bir kıyı kenti kadar.

Accomplishing this lofty goal required various infrastructure projects

Bu yüce hedefe ulaşmak için güneybatı kıyılarında

along the southwestern coast.

çeşitli altyapı projeleri gerekiyordu.

The first line of defense was to dam the region’s flood-prone estuaries.

İlk savunma hattı, bölgenin sele yatkın haliçlerinin barajını yapmaktı.

These large inlets fed many of the country’s rivers into the North Sea,

Bu büyük körfezler, ülkenin nehirlerinin çoğunu Kuzey Denizi'ne doğru besledi

and during storms they allowed flood water to surge inland.

ve fırtınalar sırasında sel suyunun iç kısımlarda yükselmesine izin verdiler.

Using a series of dams, the Delta Commission transformed these estuaries

Delta Komisyonu, bir dizi baraj kullanarak bu nehir ağzını

into expansive lakes that serve as nature preserves and community parks.

doğa koruma ve topluluk parkları olarak hizmet veren geniş göllere dönüştürdü.

However, this solution wouldn’t work for the Nieuwe Waterweg.

Ancak bu çözüm Nieuwe Kanalı için işe yaramadı.

As the lifeblood of the local shipping industry,

Yerel denizcilik endüstrisinin can damarı olarak

this passage had to be kept open in safe conditions,

bu geçidin güvenli koşullarda açık tutulması gerekiyordu

and barricaded during storm surges.

ve gelgitler sırasında barikatın olması gerekiyordu.

In 1998, the completed Maeslantkering

1998 yılında tamamlanan Maeslantkering,

provided the flexible protection necessary.

gerekli esnek korumayı sağladı.

Alongside additional barriers, like grassy dikes and concrete seawalls,

Çimenden oluşan setler ve beton deniz duvarları gibi ek engellerin yanı sıra,

these fortifications made up the bulk of the Delta Works project,

bu güçlendirmeler esas olarak okyanus fırtınalarını durdurmaya odaklanan

which was primarily focused on holding back ocean storms.

Delta Works projesinin büyük kısmını oluşturdu.

But in the following decades, the Dutch pursued additional plans

Ancak ilerleyen yıllarda Hollandalılar, Delta Works'ü tamamlamak

to complement the Delta Works and protect against floods further inland.

ve iç kısımlardaki selleri engellemek amacıyla ek planlar yaptı.

Under the "Room for the River" plan,

"Nehir için Alan" planında,

farms and dikes were relocated away from the shore.

çiftlikler ve setler kıyıdan uzağa taşındı.

This left more space for water to collect in low-lying floodplains,

Bu, alçak taşkınlarda suyun toplanması için daha fazla alan bıraktı

creating reservoirs and habitats for local wildlife.

ve yerel vahşi yaşam için su depoları ve doğal alanlar yarattı.

This strategic retreat not only decreased flood risk,

Bu stratejik geri çekilme sadece sel riskini azaltmakla kalmadı, aynı zamanda

but allowed for the redeveloped settlements

yeniden geliştirilmiş yerleşimlerin

daha yoğun ve sürdürülebilir şekilde inşa edilmesine izin verdi.

to be built more densely and sustainably.

Perhaps no city embodies the Netherlands' multi-pronged approach to water management

Belki de hiçbir şehir, ülkenin neredeyse tamamen deniz seviyesinin altında olan

as much as Rotterdam, a thriving city almost entirely below sea level.

su yönetimine yönelik çok yönlü yaklaşımını

Rotterdam şehri gibi somutlaştırmıyor.

When a storm threatens,

Bir fırtına tehdit ettiğinde

densely populated older districts are protected by traditional dikes.

yoğun nüfuslu eski alanlar geleneksel setlerle korunur.

Meanwhile, newer districts have been artificially elevated,

Aynı zamanda, yeni bölgeler yapay olarak yükseltilir

often sporting green roofs that store rainwater.

ve yağmur suyunu depolayan yeşil çatılar filizlenir.

Numerous structures around the city transform into water storage facilities,

Kentin çevresindeki birçok yapı su depolama tesislerine dönüşmektedir,

including parking garages and plazas

bunlara normalde tiyatro ve spor salonu olarak hizmet veren

which normally serve as theaters and sports arenas.

otoparklar ve plazalar da dahildir.

Meanwhile in the harbor, floating pavilions rise with the water level.

Bu sırada limanda su seviyesi ile birlikte yüzen yapılar da yükselir.

These are the first of several planned amphibious structures,

Bunlar, planlanan birkaç amfibi yapıların ilkidir

some of which house water purification systems and solar collectors.

ve bazıları ev su arıtma sistemleri ve güneş kollektörleridir.

These strategies are just some of the technologies and policies

Bu stratejiler, Hollanda'yı su yönetiminin öncüsü haline getiren

that have put the Netherlands at the cutting edge of water management.

teknolojilerden ve politikalardan sadece birkaçıdır.

The country continues to find new ways to make cities more resilient

Ülke, şehirleri doğal afetlere karşı daha dayanıklı hale getirmek için

to natural disasters.

yeni yollar bulmaya devam ediyor.

And as the rising sea levels caused by climate change

İklim değişikliğinin yol açtığı yükselen deniz seviyeleri,

threaten low-lying cities across the world,

dünya genelinde alçakta bulunan şehirleri tehdit ettiğinden,

the Netherlands offers an exceptional example of how to go with the flow.

Hollanda akıntıya nasıl uyum sağlanacağına dair olağanüstü bir örnek sunuyor.