Silent E, Silent K, Silent P Rules | Learn English Silent Letters in Words | 3 Lessons

Hey, this is Bill.

Hey, bu Bill.

And I've got a nice basic English video for you here today.

Ve bugün burada sizin için güzel bir temel İngilizce videom var.

Now, I'm going to talk to you about silent ‘e’.

Şimdi size sessiz 'e'den bahsedeceğim.

Now, a silent letter is a letter  in a word that we don't say.

Şimdi, sessiz bir harf, söylemediğimiz bir kelimedeki bir harftir.

It's just there. We write the word. 

Sadece orada. Sözü yazıyoruz.

We write the letter. But when we read the word,  

Mektubu yazıyoruz. Ama kelimeyi okuduğumuz zaman

we don't say that letter. Now silent ‘e’, kind of a tricky one here. 

o harfi söylemeyiz. Şimdi sessiz 'e', ​​burada biraz aldatıcı.

And I've got some examples to help you. Now, if you can remember your vowels:  

Ve size yardımcı olacak bazı örneklerim var. Şimdi, sesli harflerinizi hatırlayabilirseniz:

a, e, I, o , u

a, e, I, o , u

Now each vowel has two different sounds.

Şimdi her sesli harfin iki farklı sesi var.

The short sound and the long sound. Well, silent ‘e’ is the letter ‘e’  

Kısa ses ve uzun ses. Eh, sessiz 'e', ​​bir kelimenin sonunda gelen

that comes at the end of a word. But we don't say the ‘e’. 

'e' harfidir . Ama biz 'e' demiyoruz.

The ‘e’ is just there to change the vowel sound. 

'E' sadece sesli harfleri değiştirmek için oradadır.

Let's take a look here and I'll show you. All right, now, I have this first word here. 

Buraya bir göz atalım ve size göstereceğim. Pekala, şimdi, buradaki ilk kelime benim.

plan Okay, that's like ‘I have a plan for tomorrow’. 

plan Tamam, bu 'Yarın için bir planım var' gibi bir şey.

Okay, so we know that a plan you make a plan, then if I do this, 

Tamam, bir plan yaptığınızı biliyoruz, o zaman bunu yaparsam,

now it's not ‘planee’, no. Now it becomes, before it was short ‘a’, plan,  

artık 'uçak' değil, hayır. Şimdi, önceden kısa 'a' plan,

now, long ‘a’, ‘plane’. Okay like an airplane, all right. 

şimdi ise uzun 'a', 'uçak' oluyor. Tamam, bir uçak gibi, tamam.

Look at the plane in the sky. Not plane. 

Gökyüzündeki uçağa bakın. Uçak değil.

Now, it's long ‘a’, ‘plane’. Okay. 

Şimdi, uzun 'a', 'uçak'. Peki.

Next thing going down here. We know this this is a man's name, ‘Tim’. 

Bir sonraki şey burada olacak. Bunun bir erkek adı olduğunu biliyoruz, 'Tim'.

Maybe you have a friend named Tim. Okay, but, and again, that is sound,  

Belki Tim adında bir arkadaşın vardır. Tamam, ama yine, bu ses,

that's short ‘i’. But if we go ahead,  

bu kısa 'i'. Ama devam edersek

and if we put silent ‘e’ there, that means now ‘time’. 

ve oraya sessiz 'e' koyarsak, bu şimdi 'zaman' demektir.

Okay. What time is it? 

Peki. Saat kaç?

Alright. Not ‘Timee’. 

Tamam. 'Zaman' değil.

Again, silent ‘e’. Don't say it. 

Yine sessiz 'e'. söyleme

But now you have the long ‘i' sound, ‘time’. Alright. 

Ama artık uzun "i" sesiniz var, "zaman". Tamam.

If you remember, ‘plan’  had the ‘a’ with short ‘a'. 

Hatırlarsanız, 'plan'da 'a' ve kısa 'a' vardı.

So does ‘cap’ with the /æ/ sound. Alright. 

/æ/ sesiyle 'kapak' da öyle. Tamam.

So if we have ‘cap’ right now, let's go ahead and make ‘cape’. 

Yani şu anda 'şapka'mız varsa, devam edelim ve 'pelerin' yapalım.

Alright. Now, we go to long ‘a’ with the ‘cape’ sound. 

Tamam. Şimdi 'pelerin' sesiyle uzun 'a'ya geçiyoruz.

Alright. Keep it going here. 

Tamam. Burada devam et.

‘hop’ That's short vowel ‘o’. 

'hop' Bu kısa ünlü 'o'.

The /ɒ/ sound. Alright. 

/ɒ/ sesi. Tamam.

So we have ‘hop’. I just did one. 

Yani 'hop' var. Sadece bir tane yaptım.

Alright. Now after ‘hop’, we put short ‘e’. 

Tamam. Şimdi 'hop'tan sonra 'e'yi kısaltıyoruz.

Don't say ‘hoppee’. We say ‘hope’. 

Hoppe deme. 'Umut' diyoruz.

It's like ‘I hope it does not rain tomorrow  because I'm going to the baseball game.’ 

'Umarım yarın yağmur yağmaz çünkü beyzbol maçına gidiyorum' gibi.

Things like that. Alright. 

Bunun gibi şeyler. Tamam.

Before it was ‘hop’ now ‘hope’  with the long vowel ‘o’ sound. 

Önceleri 'hop' idi, şimdi uzun ünlü 'o' sesiyle 'hope'.

All right. Coming up here,  

Tamam. Buraya gelirken,

we haven't done one with ‘u’ yet. Now long ‘u’, it's a little strange. 

henüz 'u' ile bir tane yapmadık. Şimdi uzun 'u', biraz garip.

It's /u/ okay. But more on that. 

/u/ tamam. Ama bunun hakkında daha fazlası.

so here's short ‘u’, ‘tub’. The short vowel ‘u’. 

işte kısa 'u', 'küvet'. Kısa ünlü 'u'.

Alright. From ‘tub’, we put silent ‘e’. 

Tamam. 'Küvet'ten sessiz 'e' koyduk.

Again, not ‘tubee’, we say ‘tube’. Alright. 

Yine 'tüp' değil, 'tüp' diyoruz. Tamam.

‘A tube of toothpaste.’ Okay. 

'Bir tüp diş macunu.' Peki.

Goes from ‘tub’ to ‘tube’. But still I'm not saying silent ‘e’. 

'Küvet'ten 'tüp'e gider. Ama yine de sessiz 'e' demiyorum.

Alright. After that we come down to ‘bit’. 

Tamam. Ondan sonra 'bit'e geliyoruz.

‘bit’ means a small piece. You know, ‘Can I have a bit of your bread?’ 

'bit' küçük bir parça anlamına gelir. Bilirsin, 'ekmeğinden biraz alabilir miyim?'

Well that's ‘bit’. Again, same as Tim. 

Peki bu 'biraz'. Yine Tim ile aynı.

We have the /ɪ/, short vowel ‘I’. So again, silent ‘e’ comes in. 

/ɪ/, kısa ünlü 'I' harfine sahibiz. Yani yine sessiz 'e' devreye giriyor.

‘bite’ not ‘bitee’. ‘bite’ 

'ısırık' değil 'ısırık'. 'ısırmak'

Going on there. 

orada oluyor.

Now, you're probably getting a good idea  of it, so I just got two more for you. 

Şimdi, muhtemelen bunun hakkında iyi bir fikir ediniyorsun, bu yüzden senin için iki tane daha aldım.

Again, here. You know, remember, /ʌ/. The short vowel ‘u’. 

Yine burada. Biliyorsun, hatırla, /ʌ/. Kısa ünlü 'u'.

/ʌ/ /ʌ/ 

/ʌ/ /ʌ/

/ʌ/ Well, here is ‘cut’. 

/ʌ/ İşte 'kes'.

Well, we go ‘cut’ - now ‘cute’. Okay, we have ‘cute’. 

Pekala, 'kes'e gidiyoruz - şimdi 'sevimli'. Tamam, elimizde 'sevimli' var.

“Ah, look at the cute puppy.” Alright. 

"Ah, sevimli köpeğe bak." Tamam.

And now, last one here. I've got ‘rip’. 

Ve şimdi, sonuncusu burada. Bende 'rip' var.

When you don't have scissors. All right. 

Makasın olmadığında. Tamam.

Well there's ‘rip’ and then there's ‘ripe’. Long vowel /eɪ/ with the silent ‘e’. 

Pekala, 'yırtık' var ve sonra 'olgun' var. Sessiz 'e' ile uzun ünlü /eɪ/.

So listen to me as I say these. We've got plane, time,  

O yüzden bunları söylerken beni dinle. Uçağımız, zamanımız,

cape, hope, tube, bite, cute, and ripe. Never did I say the ‘e’ because it's silent. 

pelerimiz, umudumuz, tüpümüz, lokmamız, sevimlimiz ve olgunumuz var. Sessiz olduğu için asla 'e' demedim.

It's just there to make a long vowel. Okay. I hope that was helpful. 

Sadece uzun bir sesli harf yapmak için orada. Peki. Umarım faydalı olmuştur.

And I hope I see you again soon. Thank you very much.

Ve umarım yakında tekrar görüşürüz. Çok teşekkürler.

Hi, this is Bill. And right now I have a very  

Merhaba, bu Bill. Ve şu anda sizinle birlikte inceleyebileceğim

simple pronunciation video to go through with you. Now, sometimes in English, we have silent letters. 

çok basit bir telaffuz videom var . Şimdi, bazen İngilizce'de sessiz mektuplarımız var.

Now, these are letters that appear in a word  but we don't say them when we read that word. 

Bunlar bir kelimede geçen ama o kelimeyi okuduğumuz zaman söylemediğimiz harflerdir.

so it can be a little difficult when  you're trying to listen or read. 

bu yüzden dinlemeye veya okumaya çalışırken biraz zor olabilir.

And I'm just going to  explain this one idea to you. 

Ve size bu tek fikri açıklayacağım.

And that is ‘k’ before ‘n’  at the beginning of a word. 

Ve bu, bir kelimenin başındaki 'n'den önce gelen 'k'dir.

Now, you can see all the examples behind me. 

Şimdi arkamdaki tüm örnekleri görebilirsiniz.

But of course, in this case, if you  see KN at the beginning of a word, 

Ama tabi bu durumda KN'yi bir kelimenin başında görürseniz

you do not say the ‘K’ sound. Okay. 

'K' sesini söylemezsiniz. Peki.

Just forget the K's there. Well don't forget ,but ignore it. 

Sadece oradaki K'leri unut. Tamam, unutma ama görmezden gel.

Okay. Don't make that sound. 

Peki. O sesi çıkarma.

So our first one here. This word is not ‘K-now’. 

Yani buradaki ilkimiz. Bu kelime 'K-şimdi' değil.

Alright. That's horrible right there. 

Tamam. Orası korkunç.

What you want to do is, you  just want to think ‘no’. 

Yapmak istediğin şey, sadece "hayır" diye düşünmek istiyorsun.

And you should know this is like,  “I know how to speak English.” 

Ve bunun "İngilizce konuşmayı biliyorum" gibi olduğunu bilmelisiniz.

Alright. These are the things you ‘know’ how to d. 

Tamam. Bunlar nasıl yapılacağını "bildiğiniz" şeylerdir.

It's not ‘k-now’. We just know. 

Bu 'k-şimdi' değil. Sadece biliyoruz.

I know how to do things. Alright. 

İşlerin nasıl yapıldığını biliyorum. Tamam.

And then down to ‘knowledge’. Alright. 

Ve sonra 'bilgi'ye inin. Tamam.

Again, no ‘K’ sound. We have ‘knowledge’. 

Yine 'K' sesi yok. Bizde "bilgi" var.

Now, ‘knowledge’ is all the things you know. If you have a lot of knowledge, you're a very  

Şimdi, 'bilgi' bildiğiniz her şeydir. Çok fazla bilginiz varsa, çok

smart person. Alright. 

akıllı bir insansınız. Tamam.

Stupid people, they have no knowledge. Okay. 

Aptal insanlar, hiçbir bilgileri yok. Peki.

Or maybe you just don't  know about a certain topic. 

Veya belki de belirli bir konu hakkında bilginiz yok.

It's like I have no knowledge  about the Chinese language. 

Çin dili hakkında hiçbir bilgim yok gibi.

That's a true thing. I don't know anything. 

Bu doğru bir şey. hiçbir şey bilmiyorum.

All right. Next, we have ‘knight’. 

Tamam. Sırada 'şövalye' var.

Now, this is not ‘night time’, like  “Oh day is finished. It's night time.” 

Şimdi, bu 'gece vakti' değil, “Ah gün bitti. gece vakti.”

Now, if there's a ‘K’ here, this  is like the old style in England. 

Şimdi, eğer burada bir 'K' varsa, bu İngiltere'deki eski tarz gibi.

Like King Arthur and his knights. And they wear the armor and fight with swords.  

Kral Arthur ve şövalyeleri gibi. Ve zırh giyerler ve kılıçlarla savaşırlar.

That sort of thing. That's what that night means. 

Bu tür bir şey. O gecenin anlamı bu.

We also have this one here. ‘knew’ 

Bu bizde de var. 'biliyordu'

Okay Now, ‘knew’ is just the past tense of ‘know’. 

Tamam Şimdi, 'biliyordu' sadece 'bilmek'in geçmiş zamanıdır.

It's okay, like “Many years  ago, I knew someone named Paul.” 

Sorun değil, "Yıllar önce Paul adında birini tanıyordum."

Alright. That was in the past. 

Tamam. Bu geçmişte kaldı.

I don't know him anymore but  I knew him many years ago. 

Onu artık tanımıyorum ama yıllar önce tanıyordum.

All right. We also have ‘knee’. 

Tamam. Bizim de 'dizimiz' var.

That's a, that one right there. Okay. 

Bu bir, şuradaki. Peki.

It's like that middle part of  your leg, where your leg bends. 

Bacağınızın büküldüğü, bacağınızın orta kısmı gibi.

That's the ‘knee’. Again, not ‘k-nee'. 

Bu 'diz'. Yine, 'k-nee' değil.

Remember that. Now, ‘kneel’. 

Bunu hatırla. Şimdi diz çök.

Very similar to ‘knee’. Just plus an ‘L’. 

'Dize' çok benzer. Sadece artı bir 'L'.

Now ‘kneel’. It's now sometimes people sit down on a chair, 

Şimdi 'diz çök'. Artık bazen insanlar bir sandalyeye oturuyor,

but then kneel just means  to go down on your knees. 

ama sonra diz çökmek sadece dizlerinin üzerine çökmek anlamına geliyor.

Okay. Probably because you don't have a chair. 

Peki. Muhtemelen sandalyen olmadığı için.

So you have to kneel on the floor. Down on your knees. 

Bu yüzden yerde diz çökmeniz gerekiyor. Dizlerinin üzerine çök.

Okay. Another one, ‘knife’. 

Peki. Bir diğeri, 'bıçak'.

Very simple. You have to cut something. 

Çok basit. Bir şeyleri kesmen gerekiyor.

‘knife’ Okay. 

'bıçak' Tamam.

If you ever cook food or prepare food you  might need a knife to cut your vegetables. 

Yemek pişirir veya yemek hazırlarsanız, sebzelerinizi kesmek için bir bıçağa ihtiyacınız olabilir.

So remember, not ‘K-nife’, just ‘knife’. After that, another example is ‘knit’. 

Bu yüzden unutmayın, 'K-nife' değil, sadece 'bıçak'. Bundan sonra bir diğer örnek ise 'örme'.

Okay. You know if you have a  

Peki. Hani el yapımı bir eşarbınız varsa

handmade scarf or maybe a handmade  sweater that means you knit the scarf. 

ya da el yapımı bir süveteriniz varsa, bu eşarbı ördüğünüz anlamına gelir.

Okay. It's the old style - making a scarf. 

Peki. Bu eski tarz - bir eşarp yapmak.

You knit the scarf - handmade style. Alright. 

Eşarbı örüyorsun - el yapımı tarzı. Tamam.

Then there's ‘knob’. All right. 

Sonra 'topuz' var. Tamam.

Now ‘knob’ is on some doors. Some doors have a handle,  

Artık bazı kapılarda 'topuz' var. Bazı kapıların kolu vardır,

but some doors have a knob. And this is you grab it and just turn it. 

ancak bazı kapıların kulbu vardır. Ve bu, onu yakala ve çevir.

It's almost like a ball shape. Grab the knob. Turn the knob. 

Neredeyse bir top şekline benziyor. Düğmeyi tut. Düğmeyi çevirin.

It's good thing. All right. 

Bu iyi bir şey. Tamam.

Also for a door, you have ‘knock’. This is ‘knock knock’. 

Ayrıca bir kapı için 'çal' var. Bu 'tak tak'.

Anybody home? Alright. 

Evde kimse var mı? Tamam.

You're going to visit your friend. Don't just open the door. 

Arkadaşını ziyaret edeceksin. Sadece kapıyı açmayın.

Well maybe but it's polite - knock knock. Then someone will come and open the door for you. 

Belki ama kibarca - tak tak. Sonra birisi gelip sizin için kapıyı açacak.

Okay. Then, we also have ‘knot’. 

Peki. O zaman bir de 'düğüm'ümüz var.

Okay. Now, this isn't like, “I am NOT going home.” 

Peki. Şimdi, bu "Eve GİTMİYORUM" gibi değil. Hayır. 'k' ile 'düğüm',

No. with a ‘k', ‘knot’ is kind of like  

ayakkabılarınız gibi bir şeyi bağlamanıza

when you tie something like your shoes. Okay. 

benzer . Peki.

You take your shoe strings and you tie them into  a knot so that they don't fall down, fall apart. 

Ayakkabı bağlarınızı alıp yere düşmesinler, dağılmasınlar diye düğüm atıyorsunuz.

Okay. Tie your shoes in a knot. 

Peki. Ayakkabılarını bir düğümle bağla.

All right. And then down here we have ‘knuckle’. 

Tamam. Ve sonra burada 'mafsal' var.

All right. ‘knuckle’ 

Tamam. 'Boğum'

Kind of like how ‘knee’ is on your  leg, a ‘knuckle’ is on your finger. 

Bacağınızdaki 'diz' gibi, parmağınızdaki 'boğum' gibi.

All right. Right there where your fingers bend. 

Tamam. Parmaklarınızın büküldüğü yerde.

Those are my knuckles. All right. 

Bunlar benim parmak boğumlarım. Tamam.

So as you can see here, there's many words. There's more than these, but these are just  

Burada görebileceğiniz gibi, birçok kelime var. Bunlardan daha çok var ama bunlar

12 of these words, where it starts with  

'K' ile başlayan kelimelerden sadece 12 tanesi

‘K’ but we can't say the ‘K’. Well can't? We just don't say the  

ama 'K' diyemeyiz. Peki olamaz mı? Sadece 'K' demiyoruz

‘K’ or… it's you're going to look silly. I hope that helps you and I hope you can  

ya da… aptal görüneceksiniz. Umarım bu size yardımcı olur ve umarım

remember it. Thank you.

bunu hatırlayabilirsiniz. Teşekkürler.

Hi. This is Bill. And I'm here to help you with some pronunciation. 

Merhaba. Bu Bill. Ve biraz telaffuz konusunda sana yardım etmek için buradayım.

Okay. Sometimes in English, we have  

Peki. Bazen İngilizce'de

words that have letters we don't pronounce. We call them silent letters. 

telaffuz etmediğimiz harfleri olan kelimeler vardır. Biz onlara sessiz mektuplar diyoruz.

And, well, right here, I'm going to tell you  about how the letter P can sometimes be silent. 

Ve, tam burada, size P harfinin bazen nasıl sessiz kalabildiğini anlatacağım.

Now, this happens when the word begins with  the letter P but then it is followed by another  

Şimdi, bu, kelime P harfiyle başlayıp ardından başka bir

consonant. Now, this is when we ignore the letter  P and we do not actually pronounce that letter. 

ünsüz tarafından takip edildiğinde olur. Şimdi, bu, P harfini görmezden geldiğimiz ve aslında o harfi telaffuz etmediğimiz zamandır.

It is only silent. So let's look right here. 

Sadece sessizdir. Öyleyse hemen buraya bakalım.

What I have in this word ,PN begins the  word, but I'm not going to say ‘pu-neumonia’. 

Bu kelimede sahip olduğum şey, PN kelimesiyle başlıyor, ama 'pu-nömoni' demeyeceğim.

Okay. The P is silent. 

Peki. P sessiz.

So all I'm going to say is ‘pneumonia’. Okay. 

Yani tüm söyleyeceğim 'pnömoni'. Peki.

And ‘pneumonia’ is a sickness  that you get in your lungs. 

Ve 'pnömoni' ciğerlerinize bulaşan bir hastalıktır.

That you know … when you're  breathing, you can get sick. 

Biliyorsunuz… nefes alırken hastalanabilirsiniz.

It's more common in the wintertime. And it's kind of serious. 

Kış aylarında daha sık görülür. Ve bu biraz ciddi.

So if you do have pneumonia, I hope you're  seeing a doctor, getting help for that. 

Yani zatürreniz varsa, umarım bir doktora görünüp bunun için yardım alıyorsunuzdur.

But please, the help I can give  you is don't say, “pu-neumonia.” 

Ama lütfen, sana verebileceğim yardım "pnömoni" deme.

Just say, “pneumonia” And remember it's a lung sickness. 

Sadece "pnömoni" deyin ve bunun bir akciğer hastalığı olduğunu unutmayın.

When you're breathing, it's  kind of like all right here. 

Nefes aldığında, her şey burada gibi.

Okay. Now, the next one here. 

Peki. Şimdi, bir sonraki burada.

It's not ‘P-salm’. All right. 

Bu 'P-salm' değil. Tamam.

Now, this, we just say ‘psalm’. Now, ‘psalm’ is, it's a part of the Bible. 

Şimdi bu, sadece 'mezmur' diyoruz. Şimdi, 'mezmur' İncil'in bir parçasıdır.

If you read the Bible, if you go to church, 

İncil'i okursanız, kiliseye giderseniz,

there's a part of the Bible  that's known as the Psalms. 

İncil'in Mezmurlar olarak bilinen bir bölümü vardır.

Like Psalm 1 Psalm 2 and it's just  you know information from the Bible  

Mezmur 1 Mezmur 2 gibi ve sadece İncil'den bilgi ve bunun gibi şeyleri

and things like that. If you go to church,  

biliyorsunuz . Kiliseye gidersen,

you probably talk about that sort of thing. But what we'll talk about right now is that  

muhtemelen bu tür şeyler hakkında konuşursun. Ama şimdi konuşacağımız şey,

you should pronounce it ‘psalm’. Remember, we have a silent ‘p’,  

onu 'mezmur' olarak telaffuz etmeniz gerektiğidir. Unutma, bizde sessiz bir 'p' var,

so just pronounce the ‘s’. Now, actually for the rest of these,  

bu yüzden sadece 's'yi telaffuz et. Şimdi, aslında bunların geri kalanı için,

you notice PS is getting very common. Because as you look at the next one here,  

PS'nin çok yaygınlaştığını fark ediyorsunuz. Çünkü bir sonrakine baktığınızda,

‘psychology’. Okay. 

'psikoloji'. Peki.

Now, ‘psychology’ is a subject that maybe  you or someone you know studies in school. 

Şimdi, 'psikoloji' belki sizin veya bir tanıdığınız kişinin okulda okuduğu bir konudur.

‘psychology’ is all about how people think. It's like the way the mind works. 

'psikoloji' tamamen insanların nasıl düşündüğü ile ilgilidir. Zihnin çalışma şekli gibi.

Like why we think the way we do. That's the study of psychology. 

Neden böyle düşündüğümüz gibi. Psikolojinin incelenmesi budur.

Again, not ‘p-sychology’, just ‘psychology’. So then, down here on the next one, 

Yine, 'psikoloji' değil, sadece 'psikoloji'. Öyleyse, bir sonrakinde,

similar to ‘psychology’, we have ‘psychiatrist’. Now, ‘psychiatrist’ is a doctor who is an expert  

'psikoloji'ye benzer şekilde, 'psikiyatrist' var. Şimdi, 'psikiyatrist', 'psikoloji' uzmanı olan bir doktordur

of ‘psychology’. Okay. 

. Peki.

They've studied psychology all through university. They know psychology. 

Üniversite boyunca psikoloji okudular. Psikolojiyi bilirler.

They help people who want to talk to  someone about how they're thinking. 

Nasıl düşündükleri hakkında biriyle konuşmak isteyen insanlara yardımcı olurlar.

You know, they want to see  a doctor about their mind, 

Biliyorsun, akılları için bir doktora görünmek istiyorlar,

they see the psychiatrist. And he helps them with  

psikiyatriste gidiyorlar. Ve

emotional problems or things like that. But, yes, so a psychiatrist studied psychology. 

duygusal problemlerinde ya da bunun gibi şeylerde onlara yardım ediyor . Ama evet, yani bir psikiyatrist psikoloji okudu.

Now, also similar, we have the ‘psychic’. Now, ‘psychic’ doesn't study psychology. 

Şimdi de benzer bir şekilde 'psişik' var. Şimdi, 'psişik' psikoloji okumuyor.

The psychic is more of a fortune-teller. If you're curious, or you want to get an idea  

Medyum daha çok bir falcıdır. Merak ediyorsan ya da

about the future, you might visit a psychic. 

gelecek hakkında bir fikir edinmek istiyorsan bir medyuma gidebilirsin.

And maybe they check your  hand or they look at cards, 

Ve belki elinizi kontrol ederler veya kartlara bakarlar

but a psychic tries to tell you about your future, and that's what they do. 

ama bir medyum size geleceğiniz hakkında bilgi vermeye çalışır ve yaptıkları da budur.

So, yeah, ‘psychic’ is more of  what we say a ‘fortune-teller’. 

Yani, evet, 'psişik' daha çok 'falcı' dediğimiz şeydir.

That's a similar term right there. And then down here at the bottom, 

Orada da benzer bir terim var. Ve burada aşağıda,

you've probably heard this before is ‘psycho’. Alright this is someone whose mind is a little  

muhtemelen daha önce bunun 'psikopat' olduğunu duymuşsunuzdur. Tamam, bu aklı biraz

broken. Okay. 

bozuk biri. Peki.

Maybe they do bad things because of it. Many many scary movies have a psycho character  

Belki de bu yüzden kötü şeyler yapıyorlar. Pek çok korku filmi,

in them who's causing problems for other people. So, yeah, we have that the psycho person. 

diğer insanlar için sorunlara neden olan psikopat bir karaktere sahiptir. Yani, evet, bizde o psikopat kişi var.

It's kind of, maybe even a  little crazy here, but okay. 

Burası biraz, hatta belki biraz çılgınca ama tamam.

So as you notice, PS very  common, but don't say the P. 

Fark ettiğiniz gibi, PS çok yaygın ama P demeyin

Alright. So just one more time,  

. O yüzden bir kez daha,

I'm going to pronounce these for you. So listen up. 

bunları sizin için telaffuz edeceğim. Öyleyse dinle.

We start with pneumonia, psalm, psychology,  psychiatrist, psychic, and psycho. 

Pnömoni, mezmur, psikoloji, psikiyatrist, psişik ve psikopat ile başlıyoruz.

So alright. If you ever see these words,  

Pekala. Okuduğunuz bir şeyde

in something you're reading, just remember, there's a silent P, when the word begins with P,  

bu kelimeleri görürseniz , şunu hatırlayın, kelime P ile başladığında ve ardından bir ünsüz geldiğinde

and is followed by a consonant. I hope that helps. 

sessiz bir P vardır . Umarım bu yardımcı olur.

And I hope you remember it. Have a good day.

Ve umarım bunu hatırlarsın. İyi günler.