John Maeda: Designing for simplicity

John Maeda'yla basitlik üzerine

105,956 views ・ 2007-09-20

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Serap Çakıl Gözden geçirme: osman oguz ahsen
00:25
On simplicity. What a great way to start.
0
25000
3000
Basitlik üzerine. Başlamak için harika bir yol.
00:30
First of all, I've been watching this trend
1
30000
2000
Öncelikle, şu trendi takip ediyorum
00:32
where we have these books like such and such "For Dummies."
2
32000
3000
'Aptallar için Şu-ve-Şu' gibi kitapların olduğu trendler.
00:35
Do you know these books, these such and such "For Dummies?"
3
35000
2000
O kitapları biliyor musunuz, şu 'Aptallar için Şu-ve-Şu'nları?
00:37
My daughters pointed out that I'm very similar looking, so this is a bit of a problem.
4
37000
4000
Kızlarım bunlara çok benzediğimi söyledi, yani bu biraz bir sorun gibi.
00:41
(Laughter)
5
41000
3000
(Gülüşmeler)
00:44
But I was looking online at Amazon.com for other books like this.
6
44000
4000
Ama Amazon.com'da bu kitaba benzer diğer kitaplara bakıyordum.
00:48
You know, there's also something called the "Complete Idiot's Guide?"
7
48000
3000
Bilirsiniz, ayrıca "Aptallar İçin Toplu Rehber" adında da bir kitap var.
00:51
There's a sort of business model around being stupid in some sense.
8
51000
3000
Çevremizde bir şekilde aptal olmakla ilgili bir iş modeli eğilimi var.
00:54
We like to have technology make us feel bad, for some strange reason.
9
54000
3000
Teknolojinin bizi kötü hissettirmesini seviyoruz, tuhaf bir nedenden dolayı.
00:57
But I really like that, so I wrote a book called "The Laws of Simplicity."
10
57000
4000
Ama bunu gerçekten seviyoruz, ben de 'Basitliğin Kuralları' isimli bir kitap yazdım.
01:01
I was in Milan last week, for the Italian launch.
11
61000
3000
Geçen hafta Milano'daydım, İtalya'daki lansmanı için.
01:04
It's kind of a book about questions, questions about simplicity.
12
64000
4000
Sorularla ilgili bir tür kitap - basitlikle ilgili sorular.
01:08
Very few answers. I'm also wondering myself, what is simplicity?
13
68000
3000
Çok az cevap içeriyor. Üstelik ben de merak ediyorum, basitlik nedir?
01:11
Is it good? Is it bad? Is complexity better? I'm not sure.
14
71000
4000
İyi mi? Kötü mü? Karmaşıklık daha mı iyi? Emin değilim.
01:15
After I wrote "The Laws of Simplicity,"
15
75000
2000
"Basitliğin Kuralları"nı yazdıktan sonra,
01:17
I was very tired of simplicity, as you can imagine.
16
77000
3000
basitlikten çok yorulmuştum, tahmin edebileceğiniz gibi.
01:20
And so in my life, I've discovered that
17
80000
2000
Ve yaşamımda, her türlü fazla başarılı kişi için
01:22
vacation is the most important skill for any kind of over-achiever.
18
82000
3000
en önemli yeteneğin tatil olduğunu keşfettim.
01:25
Because your companies will always take away your life,
19
85000
3000
Çünkü iş yerleriniz daima hayatınızdan çalacak,
01:28
but they can never take away your vacation -- in theory.
20
88000
3000
ama asla tatilinizi sizden alamazlar - teoride.
01:31
(Laughter)
21
91000
1000
(Gülüşmeler)
01:32
So, I went to the Cape last summer to hide from simplicity,
22
92000
3000
Bunun için geçen yaz basitlikten kaçmak için Cape'e gittim,
01:35
and I went to the Gap, because I only have black pants.
23
95000
2000
ve Gap'e gittim çünkü sadece siyah pantolonum vardı.
01:37
So I went and bought khaki shorts or whatever,
24
97000
2000
Gittim ve kendime haki şort ve benzeri şeyler aldım
01:39
and unfortunately, their branding was all about "Keep It Simple."
25
99000
4000
ama ne yazık ki amblemleri bütünüyle "Basit Ol"mak üzerine idi.
01:43
(Laughter)
26
103000
2000
(Gülüşmeler)
01:45
I opened up a magazine, and Visa's branding was,
27
105000
2000
Bir dergi açtım, Visa'nın amblemi oradaydı,
01:47
"Business Takes Simplicity."
28
107000
2000
"İş Basitlik Gerektirir".
01:49
I develop photographs, and Kodak said, "Keep It Simple."
29
109000
3000
Fotoğrafları yaptırdım ve Kodak " Basit Düşün" diyordu.
01:52
So, I felt kind of weird that simplicity was sort of following me around.
30
112000
3000
Tuhaf bir biçimde basitliğin beni her yerde takip ettiğini hissettim.
01:55
So, I turned on the TV, and I don't watch TV very much,
31
115000
3000
TV'yi açtım, genelde çok fazla TV izlemem,
01:58
but you know this person? This is Paris Hilton, apparently.
32
118000
4000
bu kişiyi biliyorsunuz, bu Paris Hilton, göründüğü gibi.
02:02
And she has this show, "The Simple Life."
33
122000
2000
Ve onun "Basit Yaşam" diye bir programı var.
02:04
So I watched this. It's not very simple, a little bit confusing.
34
124000
3000
Ben de izledim. Çok fazla basit değildi, biraz da kafa karıştırıcıydı.
02:08
(Laughter)
35
128000
2000
(Gülüşmeler)
02:10
So, I looked for a different show to watch.
36
130000
2000
O zaman izlemek için farklı bir şey aradım.
02:12
So, I opened up this TV Guide thing,
37
132000
2000
O zaman bu TV rehberini açtım,
02:14
and on the E! channel, this "Simple Life" show is very popular.
38
134000
3000
ve E! kanalında, şu 'Basit Yaşam' programı çok popülerdi.
02:17
They'll play it over, and over, and over.
39
137000
2000
Onu tekrar tekrar oynatıyorlardı.
02:19
(Laughter)
40
139000
1000
(Gülüşmeler)
02:20
So it was traumatizing, actually.
41
140000
2000
Yani aslına bakarsanız travmatikti.
02:22
So, I wanted to escape again, so I went out to my car.
42
142000
5000
Ben de bu durumdan kurtulmak için arabamla dışarıya çıktım,
02:27
And Cape Cod, there are idyllic roads, and all of us can drive in this room.
43
147000
5000
Cape Cod'da çok kırsal yollar var - odadaki herkes araba kullanabilir.
02:32
And when you drive, these signs are very important.
44
152000
2000
Ve araba kullandığınızda, işaretler çok önemlidir.
02:34
It's a very simple sign, it says, "road" and "road approaching."
45
154000
4000
Çok basit bir işaret, şöyle diyor, "Yol" ve "Yakındaki yol".
02:38
So I'm mostly driving along, okay, and then I saw this sign.
46
158000
4000
Genellikle hızlı kullanırım, tamam mı, ve sonra şu işareti gördüm.
02:42
(Laughter)
47
162000
2000
(Gülüşmeler)
02:44
So, I thought complexity was attacking me suddenly,
48
164000
2000
Ve karmaşıklık birden bire üzerime geliyor sandım,
02:46
so I thought, "Ah, simplicity. Very important."
49
166000
3000
ve "Evet, basitlik! - çok önemli" diye düşündüm.
02:49
But then I thought, "Oh, simplicity. What would that be like on a beach?
50
169000
4000
Sonra "Ah, evet basitlik, peki bir plajda basitlik nasıl olurdu?" diye düşündüm.
02:53
What if the sky was 41 percent gray? Wouldn't that be the perfect sky?"
51
173000
4000
Eğer gökyüzünün % 41'i gri olsaydı-- mükemmel bir gökyüzü olmayacak mıydı?
02:57
I mean that simplicity sky.
52
177000
2000
Bu basit gökyüzünü kastediyorum.
02:59
But in reality, the sky looked like this. It was a beautiful, complex sky.
53
179000
5000
Ama gerçekte gökyüzü böyle görünür; güzel, karmaşık bir gökyüzü.
03:04
You know, with the pinks and blues. We can't help but love complexity.
54
184000
3000
Bilirsiniz, pembeli ve mavili. Karmaşıklığı sevmeden edemeyiz.
03:07
We're human beings: we love complex things.
55
187000
2000
Biz insanız, karmaşık şeyleri seviyoruz.
03:09
We love relationships -- very complex. So we love this kind of stuff.
56
189000
3000
İlişkilerimizi seviyoruz. Çok karmaşığız. Yani bu tarz şeyleri seviyoruz.
03:12
I'm at this place called the Media Lab.
57
192000
2000
Media Lab denilen bu yerdeyim.
03:14
Maybe some of you guys have heard of this place.
58
194000
2000
Belki bazılarınız arkadaşlar, burayı duymuşsunuzdur.
03:16
It's designed by I. M. Pei, one of the premier modernist architects.
59
196000
4000
Önde gelen modernist mimarlardan birisi olan I. M. Pei tarafından tasarlandı.
03:20
Modernism means white box, and it's a perfect white box.
60
200000
4000
Modernizm beyaz kutu demektir ve mükemmel beyaz bir kutu.
03:24
(Laughter)
61
204000
2000
(Gülüşmeler)
03:26
And some of you guys are entrepreneurs, etc., whatever.
62
206000
3000
Ve bazılarınız girişimcisiniz ya da benzeri, neyse.
03:29
Last month, I was at Google, and, boy, that cafeteria, man.
63
209000
5000
Geçen ay Google'daydım ve, vay, o kafeterya, vay.
03:34
You guys have things here in Silicon Valley like stock options.
64
214000
3000
Siz arkadaşlar burada Silikon Vadisi'nde sermaye seçenekleri gibi şeyleriniz var.
03:37
See, in academia, we get titles, lots of titles.
65
217000
3000
Görüyorsunuz ya, akademide, biz sıfat alırız, birçok sıfat.
03:41
Last year at TED, these were all my titles. I had a lot of titles.
66
221000
3000
Geçen yıl TED'de, tüm bunlar benim sıfatımdı. Birçok sıfatım var.
03:44
I have a default title as a father of a bunch of daughters.
67
224000
3000
Bir grup kızların babası olarak varsayılan bir sıfatım var.
03:47
This year at TED, I'm happy to report that I have new titles,
68
227000
3000
Bu yıl TED'de, daha önceki sıfatlarıma ek olarak
03:50
in addition to my previous titles.
69
230000
2000
yeni sıfatlarımın olduğunu söylemekten mutluyum.
03:52
Another "Associate Director of Research."
70
232000
2000
Araştırmanın diğer yöneticilerinden biri.
03:54
And this also happened, so I have five daughters now.
71
234000
4000
Ve bu da oldu, yani şimdi beş kızım var.
03:58
(Laughter)
72
238000
1000
(Gülüşmeler)
03:59
That's my baby Reina. (Applause) Thank you.
73
239000
2000
Bu benim bebeğim Reina. Teşekkürler.
04:01
And so, my life is much more complex because of the baby, actually,
74
241000
3000
Ve yani hayatım çok daha fazla karmaşık bebekten dolayı, aslında,
04:04
but that's okay. We will still stay married, I think.
75
244000
4000
ama sorun değil. Evli kalacağız, sanırım.
04:08
But looking way back, when I was a child --
76
248000
2000
Ama - çocukluğuma baktığımda -
04:10
you see, I grew up in a tofu factory in Seattle.
77
250000
2000
gördüğünüz gibi, Seattle'da bir tofu fabrikasında büyüdüm.
04:12
Many of you may not like tofu because you haven't had good tofu,
78
252000
3000
Birçoğunuz tofuyu sevmiyor olabilirsiniz çünkü iyi tofu yemediniz,
04:15
but tofu's a good food. It's a very simple kind of food.
79
255000
2000
ama tofu iyi bir yemektir. Çok basit bir yemektir.
04:17
It's very hard work to make tofu.
80
257000
3000
Tofu yapmak zor iştir.
04:20
As a child, we used to wake up at 1 a.m. and work till 6 p.m., six days a week.
81
260000
6000
Çocukken gece yarısı birde kalkardım ve sabah altıya kadar çalışırdım, haftada altı gün.
04:26
My father was kind of like Andy Grove, paranoid of the competition.
82
266000
4000
Babam Andy Grove gibi adamdı, rekabetten ödü kopardı.
04:30
So often, seven days a week. Family business equals child labor.
83
270000
5000
Yani sıklıkla, haftanın yedi günü. Aile işi çocuk işçi demektir.
04:35
We were a great model. So, I loved going to school.
84
275000
4000
Harika bir modeldik. Yani okula gitmeyi seviyordum.
04:39
School was great, and maybe going to school
85
279000
2000
Okul harikaydı ve belki okula gitmek bu Media Lab'a
04:41
helped me get to this Media Lab place, I'm not sure.
86
281000
2000
sahip olmama yardım etti, emin değilim.
04:43
(Laughter)
87
283000
2000
(Gülüşmeler)
04:45
Thank you.
88
285000
2000
Teşekkürler.
04:47
But the Media Lab is an interesting place, and it's important to me
89
287000
4000
Ama Media Lab ilginç bir yerdir ve benim için önemli
04:51
because as a student, I was a computer science undergrad,
90
291000
2000
çünkü bir öğrenci olarak, bilgisayar bilimi öğrencisiydim,
04:53
and I discovered design later on in my life.
91
293000
3000
ve tasarımı hayatımın sonraki bir döneminde keşfettim.
04:56
And there was this person, Muriel Cooper.
92
296000
2000
Ve şu kişi vardı, Muriel Cooper.
04:58
Who knows Muriel Cooper? Muriel Cooper?
93
298000
2000
Muriel Cooper'ı kim tanıyor? Muriel Cooper?
05:00
Wasn't she amazing? Muriel Cooper. She was wacky.
94
300000
3000
Harika değil miydi? Muriel Cooper. Kaçıktı.
05:03
And she was a TEDster, exactly, and she showed us,
95
303000
4000
Ve o bir TED'çiydi, tam olarak, ve bize gösterdi -
05:07
she showed the world how to make the computer beautiful again.
96
307000
3000
dünyaya bilgisayarı nasıl yeniden güzel yapılacağını gösterdi.
05:10
And she's very important in my life,
97
310000
2000
Ve benim hayatımda çok önemli bir kişi,
05:12
because she's the one that told me to leave MIT and go to art school.
98
312000
3000
çünkü bana MIT'den ayrılıp sanat okuluna gitmemi söyleyen oydu.
05:15
It was the best advice I ever got. So I went to art school, because of her.
99
315000
4000
Aldığım en iyi tavsiyeydi. Ben de sanat okuluna gittim, onun yüzünden.
05:19
She passed away in 1994,
100
319000
2000
1994 yılında yaşamını yitirdi,
05:21
and I was hired back to MIT to try to fill her shoes, but it's so hard.
101
321000
5000
ve beni onun yerini doldurmak için MIT'ye tekrar aldılar, ama zordu.
05:26
This amazing person, Muriel Cooper.
102
326000
2000
Bu inanılmaz insan, Muriel Cooper.
05:28
When I was in Japan -- I went to an art school in Japan --
103
328000
3000
Japonya'dayken - Japonya'da sanat okuluna gittim -
05:31
I had a nice sort of situation, because somehow I was connected to Paul Rand.
104
331000
5000
Hoş bir durumum vardı, çünkü bir şekilde Paul Rand'a bağlıydım.
05:36
Some of you guys know Paul Rand,
105
336000
2000
Bazılarınız Paul Rand'ı tanırsınız,
05:38
the greatest graphic designer -- I'm sorry -- out there.
106
338000
2000
yaşayan - üzgünüm - en büyük grafik tasarımcı.
05:40
The great graphic designer Paul Rand
107
340000
2000
Büyük grafik tasarımcı Paul Rand:
05:42
designed the IBM logo, the Westinghouse logo.
108
342000
2000
IBM'in logosunu, Westinghouse'un logosunu tasarladı -
05:44
He basically said, "I've designed everything."
109
344000
3000
basitçe 'Her şeyi tasarladım' dedi.
05:47
And also Ikko Tanaka was a very important mentor in my life --
110
347000
4000
Ve Ikko Tanaka da benim için çok önemli bir akıl hocasıdır -
05:51
the Paul Rand of Japan. He designed most of the major icons of Japan,
111
351000
5000
Japonya'nın Paul Rand'ı. Japonya'nın en büyük markalarını, Issey Miyake'nin
05:56
like Issey Miyake's brand and also Muji.
112
356000
3000
markasını, ve Muji'nin markasını da tasarladı.
05:59
When you have mentors -- and yesterday,
113
359000
2000
Akıl hocalarınız olduğunda - ve dün
06:01
Kareem Abdul-Jabbar talked about mentors,
114
361000
2000
Kareem Abdul-Jabbar akıl hocalarından bahsetti,
06:03
these people in your life -- the problem with mentors is that they all die.
115
363000
4000
hayatınızdaki bu insanlar - akıl hocalarıyla ilgili sorun hepsinin ölüyor olması.
06:07
This is a sad thing, but it's actually a happy thing in a way,
116
367000
2000
Bu acı bir şey ama aslında bir yandan da mutlu bir şey,
06:09
because you can remember them in their pure form.
117
369000
3000
çünkü onları en saf halleriyle hatırlayabilirsiniz.
06:12
I think that the mentors that we all meet sort of humanize us.
118
372000
4000
Hepimizin karşılaştığı akıl hocaları bir nevi insanlaştırıyor bizi sanırım.
06:16
When you get older, and you're all freaked out, whatever,
119
376000
2000
Yaşlandığınızda ve korktuğunuzda, neyse,
06:18
the mentors calm us down.
120
378000
2000
akıl hocaları sizi sakinleştirir.
06:20
And I'm grateful for my mentors, and I'm sure all of you are too.
121
380000
4000
Ve akıl hocalarım için minnettarım ve hepinizin de olduğuna eminim.
06:25
Because the human thing is very hard when you're at MIT.
122
385000
2000
Çünkü MIT'de iken insan kısmı çok zordur.
06:27
The T doesn't stand for "human," it stands for "technology."
123
387000
3000
T 'insan' için değil, 'teknoloji' için.
06:30
And because of that, I always wondered about this human thing.
124
390000
3000
Ve bundan dolayı, her zaman şu insan kısmını merak ettim.
06:33
So, I've always been Googling this word, "human,"
125
393000
2000
Yani, her zaman 'insan' kelimesini googlelıyordum,
06:35
to find out how many hits I get.
126
395000
2000
ne kadar sonuç çıkacağını görmek için.
06:37
And in 2001, I had 26 million hits, and for "computer,"
127
397000
4000
Ve 2001'de 26 milyon sonuç çıktı, ve bir bilgisayar için,
06:41
because computers are against humans a bit,
128
401000
2000
çünkü bilgisayarlar biraz insanlara karşıdır,
06:43
I have 42 million hits. Let me do an Al Gore here.
129
403000
3000
42 milyon sonucum oldu. İzin verin bir Al Gore yapayım.
06:46
So, if you sort of compare that, like this,
130
406000
2000
Eğer bunu karşılaştırırsanız, bu şekilde,
06:48
you'll see that computer versus human --
131
408000
3000
bilgisayara karşı insanı göreceksiniz -
06:51
I've been tracking this for the last year --
132
411000
2000
bunu geçtiğimiz yıl izliyordum -
06:53
computer versus human over the last year has changed.
133
413000
3000
bilgisayara karşı insan son bir yılda değişti.
06:56
It used to be kind of two to one. Now, humans are catching up.
134
416000
3000
İkiye bir oluyordu. Şimdi, insanlar yakalıyor.
06:59
Very good, us humans! We're catching up with the computers.
135
419000
3000
Çok iyi, biz insanlar: bilgisayarlara yetişiyoruz.
07:02
In the simplicity realm, it's also interesting.
136
422000
2000
Basitlik dünyasında da, ayrıca ilginç,
07:04
So if you compare complexities to simplicity,
137
424000
4000
yani eğer basitliğin karmaşıklığını karşılaştırsanız,
07:08
it's also catching up in a way, too.
138
428000
2000
aynı zamanda o da yetişiyor denebilir.
07:10
So, somehow humans and simplicity are intertwined, I think.
139
430000
4000
Yani, bir şekilde insanlar ve basitlik birbirini sarıyor, sanırım.
07:16
I have a confession: I'm not a man of simplicity.
140
436000
3000
Bir itirafım var: ben basitlik adamı değilim.
07:19
I spent my entire early career making complex stuff.
141
439000
3000
Tüm kariyerimi karmaşık şeyler yaparak geçirdim.
07:22
Lots of complex stuff.
142
442000
2000
Birçok karmaşık şey.
07:24
I wrote computer programs to make complex graphics like this.
143
444000
4000
Bunun gibi karmaşık grafikler yapacak bilgisayar programları yazdım.
07:28
I had clients in Japan to make really complex stuff like this.
144
448000
3000
Japonya'da bunun gibi gerçekten karmaşık şeyleri yapacak müşterilerim var.
07:31
And I've always felt bad about it, in a sense.
145
451000
3000
Ve bununla ilgili bir anlamda kötü hissettim.
07:34
So, I hid in a time dimension.
146
454000
2000
Ben de bir zaman boyutunda saklandım:
07:36
I built things in a time-graphics dimension.
147
456000
3000
Zaman-grafik boyutunda şeyler kurdum.
07:39
I did this series of calendars for Shiseido.
148
459000
3000
Shiseido için bu dizi takvim yaptım.
07:42
This is a floral theme calendar in 1997,
149
462000
3000
Bu çiçek temalı bir takvim, 1997'de,
07:45
and this is a firework calendar. So, you launch the number into space,
150
465000
5000
ve bu da havai fişek takvimi. Yani sayıyı uzaya yolluyorsunuz,
07:50
because the Japanese believe that when you see fireworks,
151
470000
3000
çünkü Japonlar havai fişek gördüğünüzde bir nedenden dolayı
07:53
you're cooler for some reason.
152
473000
2000
daha havalı göründüğünüzü düşünüyor.
07:55
This is why they have fireworks in the summer.
153
475000
2000
Bu yazın havai fişek kullanmalarının nedeni.
07:57
A very extreme culture.
154
477000
2000
Çok uçta bir kültür.
08:00
Lastly, this is a fall-based calendar,
155
480000
2000
Son olarak, bu sonbahar takvimi,
08:02
because I have so many leaves in my yard.
156
482000
2000
çünkü arka bahçede çok yaprak var.
08:04
So this is the leaves in my yard, essentially.
157
484000
2000
Yani bu yapraklar benim arka bahçemden, aslında.
08:06
And so I made a lot of these types of things.
158
486000
3000
Ve bu tarzda birçok şey yaptım.
08:10
I've been lucky to have been there before people made these kind of things,
159
490000
3000
İnsanlar bu tarz şeyleri yapmadan önce orada olduğumdan dolayı şanslıydım,
08:13
and so I made all this kind of stuff that messes with your eyes.
160
493000
3000
ve yani tüm bu tarz gözlerinizin canına okuyan şey yaptım.
08:16
I feel kind of bad about that.
161
496000
2000
Bunun için kendimi biraz kötü hissediyorum.
08:18
Tomorrow, Paola Antonelli is speaking. I love Paola.
162
498000
3000
Yarın, Paola Antonelli konuşuyor; Paola'yı severim.
08:21
She has this show right now at MoMA,
163
501000
2000
Şu anda MoMA'da bu sergisi var,
08:23
where some of these early works are here on display at MoMA, on the walls.
164
503000
4000
bazı erken işlerin bazılarının sergilendiği, MoMA'da, duvarlarda.
08:27
If you're in New York, please go and see that.
165
507000
2000
Eğer New York'taysanız, lütfen gidip görün.
08:29
But I've had a problem, because I make all this flying stuff
166
509000
4000
Ama benim bir sorunum var çünkü tüm bu uçan şeyleri yaptım
08:33
and people say, "Oh, I know your work.
167
513000
3000
ve insanlar 'Oh, işlerini biliyorum, diyor,
08:36
You're the guy that makes eye candy."
168
516000
2000
sen şekerden gözler yapan şu adamsın'.
08:38
And when you're told this, you feel kind of weird.
169
518000
2000
Ve böyle söylendiğinde, tuhaf hissediyorsunuz.
08:40
"Eye candy" -- sort of pejorative, don't you think?
170
520000
3000
'Gözden şeker' - biraz küçük düşürücü değil mi, ne dersiniz?
08:43
So, I say, "No, I make eye meat," instead.
171
523000
2000
Ben de 'Hayır, gözden et yapıyorum' diyorum.
08:45
(Laughter)
172
525000
1000
(Gülüşmeler)
08:46
And eye meat is something different, something more fibrous,
173
526000
3000
Ve gözden et farklı bir şey, daha lifli bir şey,
08:49
something more powerful, perhaps. But what could that be, eye meat?
174
529000
3000
daha güçlü, belki. Ama ne olabilir bu, gözden et?
08:53
I've been interested in computer programs all my life, actually.
175
533000
4000
Aslına bakarsanız tüm hayatım boyunca bilgisayar programlarıyla ilgilendim.
08:57
Computer programs are essentially trees,
176
537000
2000
Bilgisayar programları temel olarak ağaçlardır,
08:59
and when you make art with a computer program, there's kind of a problem.
177
539000
3000
ve bir bilgisayar programıyla sanat yaptığınızda, bir sorun vardır.
09:02
Whenever you make art with a computer program,
178
542000
2000
Ne zaman bir bilgisayar programıyla sanat yapsanız,
09:04
you're always on the tree, and the paradox is that
179
544000
3000
her zaman ağaç tepesindesinizdir ve paradoks şudur;
09:07
for excellent art, you want to be off the tree.
180
547000
4000
mükemmel sanat için, ağaç tepesinde olmak istemezsiniz.
09:11
So, this is sort of a complication I've found.
181
551000
3000
Yani, bulduğum bir tür komplikasyon bu.
09:14
So, to get off the tree, I began to use my old computers.
182
554000
4000
Yani ağaçtan inmek için, eski bilgisayarlarımı kullanmaya başladım.
09:18
I took these to Tokyo in 2001 to make computer objects.
183
558000
4000
Bunları 2001 yılında bilgisayar objeleri yapmak için Tokyo'ya götürdüm.
09:22
This is a new way to type, on my old, color Classic.
184
562000
4000
Bu yeni bir klavyede yazma şekli, benim eski renkli Classic'imde.
09:26
You can't type very much on this.
185
566000
2000
Bunda pek fazla yazamazsınız.
09:29
I also discovered that an IR mouse responds to CRT emissions
186
569000
4000
Ayrıca kızılötesi ışıkla çalışan farenin CRT emisyonlarına tepki verdiğini
09:33
and starts to move by itself, so this is a self-drawing machine.
187
573000
4000
ve kendi kendine hareket etmeye başladığını fark ettim, yani bu kendi çalışan bir çizim makinesi.
09:39
And also, one year, the G3 Bondi Blue thing --
188
579000
3000
Ve bir yılda ayrıca, G3 bondi mavi şey,
09:42
that caddy would come out, like, dangerous, like, "whack," like that.
189
582000
3000
bu teneke kutusu ortaya çıktı, böyle tehlikeli, böyle 'küt' bir şey.
09:45
But I thought, "This is very interesting. What if I make like a car crash test?"
190
585000
3000
Ama 'Bu çok ilginç. Bir çarpma testi yapsam ne olur?' diye düşündüm.
09:48
So I have a crash test.
191
588000
2000
Bir çarpma testi yaptım.
09:50
(Laughter)
192
590000
1000
(Gülüşmeler)
09:51
And sort of measure the impact. Stuff like this are things I made,
193
591000
2000
Ve bir tür etki ölçümü. Bu tür şeyler bu şeylerin ne olduğunu
09:53
just to sort of understand what these things are.
194
593000
3000
anlamak için yaptığım bir takım şeyler.
09:56
(Laughter)
195
596000
2000
(Gülüşmeler)
09:58
Shortly after this, 9/11 happened, and I was very depressed.
196
598000
3000
Bundan kısa süre sonra, 11 Eylül oldu ve çok depresiftim.
10:01
I was concerned with contemporary art
197
601000
2000
Hep kaba ve bir nevi üzücü şeylerle
10:03
that was all about piss, and sort of really sad things,
198
603000
2000
ilgili olan güncel sanatla ilgili endişelerim vardı,
10:05
and so I wanted to think about something happy.
199
605000
2000
ve ben de mutlu bir şey hakkında düşünmek istedim,
10:07
So I focused on food as my area --
200
607000
2000
ve alanım olarak yemeğe yoğunlaştım -
10:09
these sort of clementine peel things.
201
609000
2000
bu tarz portakal rendeli şeyler.
10:11
In Japan, it's a wonderful thing to remove the clementine peel
202
611000
3000
Japonya'da, clementine portakalını tek parça halinde
10:14
just in one piece. Who's done that before? One-piece clementine?
203
614000
3000
soymak harika bir şeydir. Bunu daha önce kim yaptı? Tek parça clementine?
10:17
Oh, you guys are missing out, if you haven't done it yet.
204
617000
2000
Oh, eğer daha önce yapmadıysanız çok şey kaçırıyorsunuz.
10:19
It was very good, and I discovered I can make sculptures out of this,
205
619000
2000
Çok güzeldi ve sonra aslına bakarsanız bundan farklı şekillerde
10:21
actually, in different forms.
206
621000
2000
heykeller yapabileceğimi keşfettim.
10:23
If you dry them quick, you can make, like, elephants and steers and stuff,
207
623000
3000
Eğer hızlı bir şekilde kurutursanız, fil ve dümen ya da bu tarz şeyler yapabilirsiniz,
10:26
and my wife didn't like these, because they mold, so I had to stop that.
208
626000
3000
ve karım bundan hoşlanmadı çünkü küfleniyorlardı, yamayı bırakmak zorundaydım.
10:29
So, I went back to the computer, and I bought five large fries,
209
629000
4000
Ben de bilgisayara geri döndüm ve beş büyük kızartma aldım,
10:33
and scanned them all. And I was looking for some kind of food theme,
210
633000
5000
ve hepsini taradım. Ve bir tür yemek teması arıyordum
10:38
and I wrote some software to automatically lay out french-fry images.
211
638000
5000
ve patates kızartması görsellerini göstermek için bazı yazılımlar yazdım.
10:43
And as a child, I'd hear that song, you know,
212
643000
2000
Ve çocukken, şu bildiğiniz şarkıyı duyardım,
10:45
"Oh, beautiful, for spacious skies, for amber waves of grain,"
213
645000
4000
'Güzelim, sonsuz gökyüzü, amber rengi başaklar için',
10:49
so I made this amber waves image.
214
649000
2000
ben de bu amber rengi dalgalar görselini yaptım.
10:51
It's sort of a Midwest cornfield out of french fries.
215
651000
3000
Bu nevi patates kızartmasından Orta batı mısır tarlaları.
10:54
And also, as a child, I was the fattest kid in class,
216
654000
4000
Ve yine çocukken, sınıftaki en şişman çocuktum,
10:58
so I used to love Cheetos. Oh, I love Cheetos, yummy.
217
658000
3000
Cheetos severdim. Oh, Cheetosa bayılırım, nefis.
11:01
So, I wanted to play with Cheetos in some way.
218
661000
2000
Ben de bir şekilde Cheetosla oynamak istedim.
11:03
I wasn't sure where to go with this. I invented Cheeto paint.
219
663000
4000
Bununla ne yapacağımdan çok emin değildim. Cheeto resmini icat ettim.
11:07
Cheeto paint is a very simple way to paint with Cheetos.
220
667000
2000
Cheeto resmi, Cheetosla resmettiğiniz kolay bir yol.
11:09
(Laughter)
221
669000
2000
(Gülüşmeler)
11:11
I discovered that Cheetos are good, expressive material.
222
671000
3000
Cheetosun iyi ifade etmeye yarayan bir malzeme olduğunu keşfettim.
11:14
And with these Cheetos, I began to think,
223
674000
2000
Ve bu Cheetoslarla düşünmeye başladım,
11:16
"What can I make with these Cheetos?"
224
676000
2000
'Bu Cheetoslarla ne yapabilirim?'
11:18
And so, I began to crinkle up potato chip flecks, and also pretzels.
225
678000
4000
Ve ben de patates cipsini karıştırmaya başladım ve pretzelleri.
11:23
I was looking for some kind of form,
226
683000
2000
Bir tür form araştırıyordum
11:25
and in the end, I made 100 butter-fries. Do you get it?
227
685000
3000
ve sonunda 100 yağlı-kızartmayı yaptım. Anladınız mı?
11:28
(Laughter)
228
688000
2000
(Gülüşmeler)
11:30
And each butter-fry is composed of different pieces.
229
690000
3000
Ve her bir yağlı-kızartma farklı bir parçadan oluşuyor.
11:33
People ask me how they make the antenna.
230
693000
3000
İnsanlar bana nasıl anten yapacaklarını soruyor.
11:36
Sometimes, they find a hair in the food. That's my hair.
231
696000
2000
Bazen yiyecek içinde saç buluyorlar; bu benim saçım.
11:38
My hair's clean -- it's okay.
232
698000
2000
Saçım temiz; sorun değil.
11:40
I'm a tenured professor, which means, basically, I don't have to work anymore.
233
700000
3000
İmtiyazlı bir hocayım, bu temel olarak şu demek; artık çalışmak zorunda değilim.
11:43
It's a strange business model. I can come into work everyday
234
703000
3000
Tuhaf bir iş modelim. Her gün işe gidebilirim ve beş parça kağıdı
11:46
and staple five pieces of paper and just stare at it with my latte.
235
706000
3000
zımbalayım, sadece kahveme bakabilirim.
11:49
End of story.
236
709000
2000
Bu kadar.
11:51
(Laughter)
237
711000
1000
(Gülüşmeler)
11:52
But I realized that life could be very boring,
238
712000
2000
Ama fark ettim ki hayat çok sıkıcı olabilir,
11:54
so I've been thinking about life, and I notice that my camera --
239
714000
2000
ben de hayat hakkında düşünmeye başladım ve kameramın -
11:56
my digital camera versus my car, a very strange thing.
240
716000
4000
dijital kameram karşısında arabam - çok acayip bir şey.
12:01
The car is so big, the camera is so small,
241
721000
2000
Araba çok büyük, kamera çok küçük,
12:03
yet the manual for the camera is so much bigger than the car manual.
242
723000
4000
ama yine de kameranın kullanım kılavuzu arabanınkinden daha büyük.
12:07
It doesn't make any sense.
243
727000
2000
Çok anlamsız.
12:09
(Laughter)
244
729000
2000
(Gülüşmeler)
12:11
So, I was in the Cape one time, and I typed the word "simplicity,"
245
731000
3000
Bir kez Cape'teydim ve 'basitlik' kelimesini yazdım
12:14
and I discovered, in this weird, M. Night Shyamalan way,
246
734000
3000
ve keşfettim ki, şu tuhaf M. Night Shyamalan tarzında,
12:17
that I discovered [the] letters, M, I, T. You know the word?
247
737000
3000
'M-I-T' kelimelerini keşfettim, kelimeyi biliyor musunuz?
12:20
In the words "simplicity" and "complexity," M, I, T occur in perfect sequence.
248
740000
4000
'Basitlik' ve 'karmaşıklık' kelimelerinde, 'M-I-T' mükemmel bir düzende ortaya çıkıyor.
12:24
It's a bit eerie, isn't it?
249
744000
2000
Biraz acayip, değil mi?
12:26
So, I thought, maybe I'll do this for the next twenty years or something.
250
746000
3000
Ben de belki bunu gelecek yirmi yıl falan yaparım diye düşündüm.
12:29
And I wrote this book, "The Laws of Simplicity."
251
749000
2000
Ve şu kitabı yazdım, 'Basitliğin Kuralları' -
12:31
It's a very short, simple book. There are ten laws and three keys.
252
751000
5000
Çok kısa basit bir kitap. On kural ve üç anahtar var.
12:36
The ten laws and three keys -- I won't go over them because that's why I have a book,
253
756000
3000
On kural ve üç anahtar, üzerlerinden geçmeyeceğim çünkü kitap yazmamın nedeni bu,
12:39
and also that's why it's on the Web for free.
254
759000
2000
ve internette ücretsiz olmasının da nedeni.
12:41
But the laws are kind of like sushi in a way: there are all kinds.
255
761000
4000
Ama kurallar bir nevi suşiye benzer; tüm türde vardır.
12:45
In Japan, they say that sushi is challenging.
256
765000
2000
Japonya’da, suşi zordur derler.
12:47
You know the uni is the most challenging, so number ten is challenging.
257
767000
3000
Biliyorsunuz uni en zoru, yani numara on zor -
12:50
People hate number ten like they hate uni, actually.
258
770000
3000
insanlar uniden nefret ettikleri kadar ondan da nefret ederler.
12:53
The three keys are easy to eat, so this is anago, cooked already, so easy to eat.
259
773000
4000
Üç anahtar, yemesi kolay, işte bu anago, pişmiş, yemesi çok kolay.
12:57
So enjoy your sushi meal later, with the laws of simplicity.
260
777000
5000
Peki suşinizin tadına sonra varın, Basitlik Kuralları'yla.
13:02
Because I want to simplify them for you.
261
782000
2000
Çünkü onları sizin için basitleştirme istiyorum.
13:04
Because that's what this is about. I have to simplify this thing.
262
784000
2000
Çünkü bu aslında bununla ilgili; bunu basitleştirmeliyim.
13:06
So, if I simplify the laws of simplicity,
263
786000
3000
Eğer 'Basitliğin Kuralları'nı basitleştirirsem,
13:09
I have what's called the cookie versus laundry thing.
264
789000
3000
elimde 'kurabiye karşısında çamaşır' denen şey olur.
13:12
Anyone who has kids knows that if you offer a kid
265
792000
2000
Çocuğu olan herkes bilir, eğer çocuğa büyük bir
13:14
a big cookie or a small cookie,
266
794000
2000
kurabiye ya da küçük bir kurabiye verirseniz,
13:16
which cookie are they going to take? The big cookie.
267
796000
3000
hangi kurabiyeyi alacaktır? Büyük kurabiye.
13:19
You can say the small cookie has Godiva chocolate bits in it,
268
799000
3000
Küçük kurabiyenin içinde Godiva çikolata parçaları var diyebilirsiniz,
13:22
but it doesn't work. They want the big cookie.
269
802000
3000
ama işe yaramaz. Büyük kurabiyeyi isterler.
13:25
But if you offer kids two piles of laundry to fold,
270
805000
4000
Ama eğer çocuklara iki çamaşır yığınını katlamayı önerirseniz,
13:29
the small pile or the big pile, which will they choose?
271
809000
3000
küçük yığın ya da büyük yığın, hangisini seçerler?
13:32
Strangely, not the big pile. So, I think it's as simple as this.
272
812000
5000
Tuhaf bir şekilde, büyük olanı değil. Yani, bu kadar basit bence.
13:37
You know, when you want more, it's because you want to enjoy it.
273
817000
3000
Biliyorsunuz, daha fazlasını istediğinizde, ondan keyfi almak istediğiniz içindir;
13:40
When you want less, it's because it's about work.
274
820000
3000
daha az istediğinizde, bunun nedeni işle ilgili olmasındandır.
13:43
And so, to boil it all down, simplicity is about living life
275
823000
4000
Ve, hepsini bir araya getirecek olursak, basitlik daha çok keyifli
13:47
with more enjoyment and less pain.
276
827000
2000
ve daha az acılı bir yaşamla ilgilidir.
13:49
I think this is sort of simple more versus less.
277
829000
2000
Sanırım bu daha çok basitçe 'daha çok karşısında daha az'dır.
13:51
Basically, it always depends.
278
831000
2000
Temel olarak her zaman değişir.
13:55
This book I wrote because I want to figure out life.
279
835000
2000
Bu kitabı yazdım çünkü hayatı anlamak istiyorum.
13:57
I love life. I love being alive. I like to see things.
280
837000
2000
Hayatı seviyorum. Yaşıyor olmayı seviyorum. Şeyleri görmeyi seviyorum.
13:59
And so life is a big question, I think, in simplicity,
281
839000
2000
Ve hayat büyük bir soru, bence, basitlik söz konusuyken,
14:01
because you're trying to simplify your life.
282
841000
3000
çünkü hayatınızı basitleştirmeye çalışıyorsunuz.
14:04
And I just love to see the world. The world is an amazing place.
283
844000
3000
Ve ben sadece dünyayı görmek istiyorum. Dünya inanılmaz bir yer.
14:07
By being at TED, we see so many things at one time.
284
847000
2000
TED'de olarak aynı anda birçok farklı şeyi görüyoruz.
14:10
And I can't help but enjoy looking at everything in the world.
285
850000
4000
Ve ben dünyadaki her şeye bakıp keyif almadan duramıyorum.
14:14
Like everything you see, every time you wake up.
286
854000
2000
Her gördüğünüz gibi, her sabah uyandığınızda,
14:16
It's such a joy to sort of experience everything in the world.
287
856000
4000
dünyadaki her şeyi deneyimlemek ne kadar haz verici.
14:20
From everything from a weird hotel lobby,
288
860000
2000
Tuhaf bir otel lobisinden pencerenizin üzerine
14:22
to Saran wrap placed over your window,
289
862000
3000
konmuş Saran kağıdına kadar her şeyden,
14:25
to this moment where I had my road in front of my house paved dark black,
290
865000
4000
evimin önündeki simsiyah yaptığım şu ana kadar
14:29
and this white moth was sitting there dying in the sun.
291
869000
3000
ve şu beyaz güvenin güneşin altında oturup ölmeyi beklemesine kadar.
14:32
And so, this whole thing has struck me as exciting to be here,
292
872000
4000
Ve böylece, tüm bunlar beni burada olduğum için heyecanlandırıyor,
14:36
because life is finite.
293
876000
2000
çünkü hayat sonsuz.
14:38
This was given to me by the chairman of Shiseido.
294
878000
3000
Bu bana Shiseido'nun genel müdürü tarafından verildi.
14:41
He's an expert in aging. This horizontal axis is how old you are --
295
881000
3000
Yaşlanma konusunda bir uzman. Bu yatay düzlem kaç yaşında olduğunuz -
14:44
twelve years old, twenty-four years old, seventy-four, ninety-six years old --
296
884000
4000
on iki yaşında, yirmi dört, yetmiş dört, doksan altı yaşında -
14:48
and this is some medical data. So, brain strength increases up to 60,
297
888000
6000
ve bu da tıbbi bilgi. Yani beyin gücü 60'a kadar artıyor,
14:54
and then after 60, it sort of goes down. Kind of depressing in a way.
298
894000
4000
ve 60'dan sonra, bir anlamda düşüyor. Biraz moral bozucu.
14:58
Also, if you look at your physical strength.
299
898000
2000
Ayrıca fiziksel gücünüze de bakacak olursanız,
15:00
You know, I have a lot of cocky freshmen at MIT, so I tell them,
300
900000
3000
Biliyorsunuz, MIT'de bir sürü kendini beğenmiş öğrenci var, onlara diyorum,
15:03
"Oh, your bodies are really getting stronger and stronger,
301
903000
3000
'Bedenlerinin gerçekten daha fazla ve fazla güçleniyor,
15:06
but in your late twenties and mid-thirties, cells, they die."
302
906000
3000
ama yirmilerinizin sonunda ve otuzların ortalarında, hücreler, ölür.'
15:09
OK. It gets them to work harder, sometimes.
303
909000
3000
Peki. Bu bazen daha çok çalışmalarına neden olur.
15:12
And if you have your vision, vision is interesting.
304
912000
3000
Ve eğer görebiliyorsanız, görme ilginçtir.
15:15
As you age from infant age, your vision gets better,
305
915000
4000
Bebeklikten itibaren büyürken, görüşünüz iyileşir,
15:19
and maybe in your late teens, early twenties, you're looking for a mate,
306
919000
3000
ve belki gençliğiniz sonuna doğru, yirmili yaşların başında, bir eş ararsınız,
15:22
and your vision goes after that.
307
922000
2000
ve görüşünüz bunu takip eder.
15:24
(Laughter)
308
924000
3000
(Gülüşmeler)
15:28
Your social responsibility is very interesting.
309
928000
2000
Sosyal sorumluğunuz çok ilginçtir.
15:30
So, as you get older, you may, like, have kids, whatever.
310
930000
3000
Yaşlandıkça, çocuğunuz olabilir mesela, her neyse.
15:33
And then the kids graduate, and you have no responsibility any more --
311
933000
4000
Ve sonra çocuklar mezun olur ve artık bir sorumluluğunuz kalmaz -
15:37
that's very good, too.
312
937000
2000
bu da çok iyidir.
15:39
But if any of you people ask,
313
939000
2000
Ama herhangi biriniz soracak olursa
15:41
"What actually goes up? Does anything go up?
314
941000
2000
'Aslında ne artıyor? Hiçbir şey artmıyor mu?
15:43
What's the positive part of this, you know?" I think wisdom always goes up.
315
943000
3000
Bunun olumlu tarafı nedir, biliyor musunuz?' Bence her zaman bilgelik artar.
15:46
I love these eighty-year-old, ninety-year-old guys and women.
316
946000
3000
Şu seksen yaşında, doksan yaşında adamları ve kadınları seviyorum.
15:49
They have so many thoughts, and they have so much wisdom,
317
949000
2000
O kadar çok düşünceleri ve o kadar çok bilgelikleri var ki,
15:51
and I think -- you know, this TED thing, I've come here.
318
951000
2000
ve düşünüyorum da - biliyorsunuz, bu TED olayı, buraya gelmiştim.
15:53
And this is the fourth time, and I come here for this wisdom, I think.
319
953000
4000
Ve bu dördüncü ve buraya bu bilgelik için geliyorum sanırım.
15:57
This whole TED effect, it sort of ups your wisdom, somehow.
320
957000
4000
Tüm bu TED etkisi, bir nevi bilgeliğinizi bir şekilde artırıyor.
16:01
And I'm so glad to be here, and I'm very grateful to be here, Chris.
321
961000
3000
Ve burada olmaktan dolayı çok mutluyum ve çok müteşekkirim, Chris.
16:04
And this is an amazing experience for me as well.
322
964000
2000
Ve bu benim için de inanılmaz bir deneyim.

Original video on YouTube.com
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7