I grew up in the Westboro Baptist Church. Here's why I left | Megan Phelps-Roper

6,690,758 views ・ 2017-03-06

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Some Anon Gözden geçirme: kevser taslik
00:12
I was a blue-eyed, chubby-cheeked five-year-old
0
12780
2656
Aileme ilk katıldığım protestoda
00:15
when I joined my family on the picket line for the first time.
1
15460
3120
mavi gözlü, tombul yanaklı, beş yaşında bir çocuktum.
00:19
My mom made me leave my dolls in the minivan.
2
19660
2120
Annem bebeklerimi minivanda bıraktırmıştı.
00:22
I'd stand on a street corner in the heavy Kansas humidity,
3
22620
3096
Kansas'ın yoğun neminde,
00:25
surrounded by a few dozen relatives,
4
25740
2616
bir yığın akrabayla çevrelenmiş vaziyette,
00:28
with my tiny fists clutching a sign that I couldn't read yet:
5
28380
3120
küçük yumruklarımla henüz okuyamadığım bir pankartı tutuyordum:
00:32
"Gays are worthy of death."
6
32500
1600
"Eşcinseller ölüme layıktır."
00:34
This was the beginning.
7
34940
1200
Bu başlangıçtı.
00:36
Our protests soon became a daily occurrence
8
36860
2216
Protestolarımız yakında günlük olmaya başladı
00:39
and an international phenomenon,
9
39100
1936
ve uluslarlararası bir fenomene dönüştü
00:41
and as a member of Westboro Baptist Church,
10
41060
2456
ve Westboro Baptist Kilisesi'nin bir üyesi olarak
00:43
I became a fixture on picket lines across the country.
11
43540
3136
ben de ülke çapındaki protestoların bir demirbaşına dönüştüm.
00:46
The end of my antigay picketing career
12
46700
2336
Eşcinsel karşıtı protesto kariyerimin
00:49
and life as I knew it,
13
49060
1416
ve bildiğim hayatımın sonu,
00:50
came 20 years later,
14
50500
1656
20 yıl sonra geldi;
00:52
triggered in part by strangers on Twitter
15
52180
2496
kısmen, bana "öteki"yle karşılaşmanın gücünü
00:54
who showed me the power of engaging the other.
16
54700
2680
gösteren Twitter'daki yabancılarca tetiklenmişti
00:59
In my home,
17
59100
1216
Yaşam, benim evimde,
01:00
life was framed as an epic spiritual battle between good and evil.
18
60340
3120
iyi ve kötü arasında, destansı bir ruhani savaş olarak tanımlanmıştı.
01:04
The good was my church and its members,
19
64020
2576
İyi, benim kilisem ve üyeleriydi
01:06
and the evil was everyone else.
20
66620
1920
ve kötü ise diğer herkesti.
01:09
My church's antics were such
21
69700
1456
Kilisemin tuhaflıkları öyleydi ki
01:11
that we were constantly at odds with the world,
22
71180
2416
dünyayla sürekli çatışma halindeydik
01:13
and that reinforced our otherness on a daily basis.
23
73620
2799
ve bu bizim ötekiliğimizi günbegün güçlendiriyordu.
01:17
"Make a difference between the unclean and the clean,"
24
77460
2616
"Temiz ve kirliyi birbirinden ayırın"
01:20
the verse says,
25
80100
1336
diyordu ayet;
01:21
and so we did.
26
81460
1336
biz de öyle yaptık.
01:22
From baseball games to military funerals,
27
82820
2136
Beyzbol maçlarından askeri cenazelere kadar
01:24
we trekked across the country with neon protest signs in hand
28
84980
3776
ellerimizde fosforlu pankartlarla ülkeyi dolaştık,
01:28
to tell others exactly how "unclean" they were
29
88780
2976
insanlara tam olarak ne kadar kirli olduklarını
01:31
and exactly why they were headed for damnation.
30
91780
2720
ve tam da neden cehenneme doğru gittiklerini söylemek için.
01:35
This was the focus of our whole lives.
31
95260
2360
Tüm hayatımızın odağı buydu.
01:38
This was the only way for me to do good in a world that sits in Satan's lap.
32
98220
4120
Şeytanın kucağında oturan bir dünyada iyilik yapmanın tek yolu benim için buydu.
01:43
And like the rest of my 10 siblings,
33
103180
1976
Ve diğer 10 kardeşim gibi
01:45
I believed what I was taught with all my heart,
34
105180
2456
bana öğretilenlere tüm kalbimle inandım
01:47
and I pursued Westboro's agenda with a special sort of zeal.
35
107660
2840
ve Westboro'nun gündemini özel bir hevesle takip ettim.
01:51
In 2009, that zeal brought me to Twitter.
36
111820
2920
2009'da, bu heves beni Twitter'a getirdi.
01:55
Initially, the people I encountered on the platform
37
115380
2416
Başlangıçta, bu platformda karşılaştığım insanlar
01:57
were just as hostile as I expected.
38
117820
2216
tam da beklediğim gibi düşmanca davranıyordu.
02:00
They were the digital version of the screaming hordes
39
120060
2496
Çocukluğumdan beri protestolarda gördüğüm
02:02
I'd been seeing at protests since I was a kid.
40
122580
2656
bağıran kalabalıkların dijital versiyonuydular.
02:05
But in the midst of that digital brawl,
41
125260
2456
Fakat bu dijital hırgürünün içinde
02:07
a strange pattern developed.
42
127740
2336
tuhaf bir şablon oluşmaya başladı.
02:10
Someone would arrive at my profile with the usual rage and scorn,
43
130100
4656
Biri, her zamanki o öfke ve küçümsemeyle profilime ulaşırdı;
02:14
I would respond with a custom mix of Bible verses, pop culture references
44
134780
4136
ben de İncil ayetleri, pop kültür referansları ve gülen suratlardan oluşan
02:18
and smiley faces.
45
138940
1200
bir karışımla cevap verirdim.
02:21
They would be understandably confused and caught off guard,
46
141299
4137
Anlaşılır biçimde kafaları karışırdı ve hazırlıksız yakalanırlardı
02:25
but then a conversation would ensue.
47
145460
1880
ve peşinden bir sohbet doğardı.
02:27
And it was civil --
48
147940
1256
Ve bu sohbet medeniydi,
02:29
full of genuine curiosity on both sides.
49
149220
2320
iki taraf da samimi bir merakla dolu olurdu.
02:32
How had the other come to such outrageous conclusions about the world?
50
152180
3760
Öteki kişi, dünyayla ilgili nasıl böylesi aşırı sonuçlara varmıştı?
02:36
Sometimes the conversation even bled into real life.
51
156940
2480
Hatta bazen sohbet gerçek hayata kayardı.
02:39
People I'd sparred with on Twitter
52
159980
1656
Twitter'da tartıştığım insanlar
02:41
would come out to the picket line to see me
53
161660
2336
şehirlerinde protestoya geldiysem
02:44
when I protested in their city.
54
164020
1480
beni görmek için gelirlerdi.
02:46
A man named David was one such person.
55
166660
2040
David de onlardan biriydi.
02:49
He ran a blog called "Jewlicious,"
56
169340
2440
"Jewlicious" diye bir blogu vardı.
02:52
and after several months of heated but friendly arguments online,
57
172620
3096
Hararetli fakat arkadaşça tartışmalarla geçen birkaç aydan sonra
02:55
he came out to see me at a picket in New Orleans.
58
175740
2400
New Orleans'taki bir protestoda beni görmeye geldi.
02:58
He brought me a Middle Eastern dessert from Jerusalem, where he lives,
59
178740
3656
Bana yaşadığı Kudüs'ten bir Ortadoğu yemeği getirdi;
03:02
and I brought him kosher chocolate
60
182420
2256
ben de ona koşer çikolata getirdim
03:04
and held a "God hates Jews" sign.
61
184700
2056
ve "Tanrı Yahudilerden nefret ediyor" pankartı tuttum.
03:06
(Laughter)
62
186780
2056
(Gülüşmeler)
03:08
There was no confusion about our positions,
63
188860
2056
Pozisyonlarımıza dair bir kafa karışıklığı yoktu
03:10
but the line between friend and foe was becoming blurred.
64
190940
3160
fakat arkadaş ve hasım arasındaki çizgi muğlaklaşıyordu.
03:14
We'd started to see each other as human beings,
65
194620
2256
Birbirimizi insan olarak görmeye başlamıştık
03:16
and it changed the way we spoke to one another.
66
196900
2200
ve bu birbirimizle nasıl konuştuğumuzu değiştirdi.
03:20
It took time,
67
200100
1216
Zaman aldı fakat
03:21
but eventually these conversations planted seeds of doubt in me.
68
201340
3040
bu konuşmalar sonunda içime şüphe tohumları ekti.
03:24
My friends on Twitter took the time to understand Westboro's doctrines,
69
204900
3656
Twitter arkadaşlarım Westboro'nun öğretilerini anlamak için çaba gösterdiler
03:28
and in doing so,
70
208580
1216
ve bunu yaparak
03:29
they were able to find inconsistencies I'd missed my entire life.
71
209820
3200
benim hayatım boyunca fark edemediğim tutarsızlıkları bulabildiler.
03:33
Why did we advocate the death penalty for gays
72
213940
2896
İsa, "Aranızdan günahsız olan kimse ilk taşı o atsın!" dediği halde
03:36
when Jesus said, "Let he who is without sin cast the first stone?"
73
216860
3560
neden eşcinsellere idamı savunduk?
03:41
How could we claim to love our neighbor
74
221100
2456
Tanrıya komşumuzu yok etmesi için dua ederken
03:43
while at the same time praying for God to destroy them?
75
223580
2600
aynı zamanda onu sevdiğimizi nasıl iddia edecektik?
03:47
The truth is that the care shown to me by these strangers on the internet
76
227700
3816
Gerçek şu ki internetteki bu yabancılar tarafından
03:51
was itself a contradiction.
77
231540
1720
bana gösterilen özenin kendisi bir çelişkiydi;
03:54
It was growing evidence
78
234020
1256
diğer taraftaki insanların
03:55
that people on the other side were not the demons I'd been led to believe.
79
235300
3480
inanmam istenen şeytanlar olmadıklarına dair kanıtları arttırıyordu.
04:00
These realizations were life-altering.
80
240020
2000
Bu farkındalıklar yaşam değiştirici nitelikteydi.
04:03
Once I saw that we were not the ultimate arbiters of divine truth
81
243060
3256
Kutsal gerçekliğin nihai hakemleri değil de
04:06
but flawed human beings,
82
246340
1776
kusurlu insanlar olduğumuzu görünce
04:08
I couldn't pretend otherwise.
83
248140
1560
öyle değilmiş gibi davranamadım.
04:10
I couldn't justify our actions --
84
250260
2456
Eylemlerimizi meşrulaştıramadım;
04:12
especially our cruel practice of protesting funerals
85
252740
2976
özellikle de cenaze törenlerini protesto edip
04:15
and celebrating human tragedy.
86
255740
1680
insan trajedisini kutladığımız zalim pratiğimizi.
04:19
These shifts in my perspective
87
259340
1456
Bakışımdaki bu değişimler,
04:20
contributed to a larger erosion of trust in my church,
88
260820
3096
kiliseme olan güvenimde daha büyük bir erozyona neden oldu
04:23
and eventually it made it impossible for me to stay.
89
263940
2960
ve sonunda benim için orada kalmayı imkansız kıldı.
04:28
In spite of overwhelming grief and terror, I left Westboro in 2012.
90
268500
4279
Ezici bir yas ve aşırı bir korkuya rağmen Westboro'dan 2012'de ayrıldım.
04:34
In those days just after I left,
91
274580
1896
Ayrılmamdan hemen sonraki o günlerde
04:36
the instinct to hide was almost paralyzing.
92
276500
3000
saklanma içgüdüsü neredeyse felç ediciydi.
04:40
I wanted to hide from the judgement of my family,
93
280060
2336
Bir daha benimle asla konuşmayacaklarından emin olduğum,
04:42
who I knew would never speak to me again --
94
282420
2216
düşünceleri ve görüşleri benim için her şey demek olan
04:44
people whose thoughts and opinions had meant everything to me.
95
284660
2920
ailemin yargısından saklanmak istedim.
04:48
And I wanted to hide from the world I'd rejected for so long --
96
288100
3376
Bu kadar uzun zamandır reddettiğim dünyadan saklanmak istedim,
04:51
people who had no reason at all to give me a second chance
97
291500
2736
bir ömür boyu düşmanlıktan sonra bana ikinci bir şans vermek için
04:54
after a lifetime of antagonism.
98
294260
1960
hiçbir nedenleri olmayan insanlardan.
04:57
And yet, unbelievably,
99
297420
1576
Ve gene de, inanılmaz bir şekilde
04:59
they did.
100
299020
1456
o şansı verdiler.
05:00
The world had access to my past because it was all over the internet --
101
300500
3376
Herkes geçmişime ulaşabiliyordu çünkü internette her yerdeydi;
05:03
thousands of tweets and hundreds of interviews,
102
303900
2376
binlerce twit ve yüzlerce röportaj,
05:06
everything from local TV news to "The Howard Stern Show" --
103
306300
3496
yerel TV haberlerinden "Howard Stern Show"a kadar,
05:09
but so many embraced me with open arms anyway.
104
309820
2600
ama çok sayıda insan beni açık kollarla gene de kucakladı.
05:13
I wrote an apology for the harm I'd caused,
105
313620
2096
Neden olduğum zarar için bir özür yazısı yazdım
05:15
but I also knew that an apology could never undo any of it.
106
315740
3440
ama bir özrün bunların hiçbirini asla telafi edemeyeceğini de biliyordum.
05:19
All I could do was try to build a new life
107
319780
2256
Tüm yapabildiğim yeni bir hayat kurmaya çalışmak ve
05:22
and find a way somehow to repair some of the damage.
108
322060
3400
zararı kısmen onarmaya çalışmaktı.
05:26
People had every reason to doubt my sincerity,
109
326380
2376
Samimiyetimden şüphelenmek için insanların her türlü sebebi vardı
05:28
but most of them didn't.
110
328780
1240
fakat çoğu şüphelenmedi.
05:30
And --
111
330700
1200
Ve
05:32
given my history,
112
332500
1216
tarihim hesaba katılırsa
05:33
it was more than I could've hoped for --
113
333740
1936
bu umabileceğimden fazlasıydı;
05:35
forgiveness and the benefit of the doubt.
114
335700
2456
af ve hüsnüzan.
05:38
It still amazes me.
115
338180
1240
Beni hâlâ şaşırtıyor.
05:40
I spent my first year away from home
116
340340
2560
Evden ayrı ilk yılımı
05:44
adrift with my younger sister,
117
344300
1696
benimle birlikte ayrılmayı seçen
05:46
who had chosen to leave with me.
118
346020
1560
küçük kız kardeşimle yönsüz geçirdim.
05:48
We walked into an abyss,
119
348620
1536
Bir boşluğa yürüdük
05:50
but we were shocked to find the light and a way forward
120
350180
3696
ama bunca zamandır hedef aldığımız aynı topluluklarda bir ışık ve
05:53
in the same communities we'd targeted for so long.
121
353900
2600
ilerleyebileceğimiz bir yol bulduğumuza çok şaşırmıştık.
05:57
David,
122
357420
1216
David,
05:58
my "Jewlicious" friend from Twitter,
123
358660
1896
"Jewlicious" blogu olan Twitter arkadaşım
06:00
invited us to spend time among a Jewish community in Los Angeles.
124
360580
3736
bizi Los Angeles'ta bir Yahudi topluluğuna davet etti.
06:04
We slept on couches in the home of a Hasidic rabbi and his wife
125
364340
3216
Hasidik bir haham, eşi ve dört çocuğunun
06:07
and their four kids --
126
367580
1200
evindeki kanepelerde uyuduk.
06:09
the same rabbi that I'd protested three years earlier
127
369420
2816
3 sene önce, üzerinde "Hahamınız bir orospu."
06:12
with a sign that said, "Your rabbi is a whore."
128
372260
2200
yazan bir pankartla protesto ettiğim haham.
06:16
We spent long hours talking about theology and Judaism and life
129
376740
3936
Koşer mutfaklarında bulaşık yıkayıp akşam yemeği için
06:20
while we washed dishes in their kosher kitchen
130
380700
2216
sebze doğrarken teoloji,
Yahudilik ve yaşam üzerine uzun uzun konuştuk.
06:22
and chopped vegetables for dinner.
131
382940
1720
06:25
They treated us like family.
132
385420
1560
Bize ailelerindenmişiz gibi davrandılar.
06:27
They held nothing against us,
133
387460
2096
Hiçbir şeyi aleyhimizde kullanmadılar;
06:29
and again I was astonished.
134
389580
1840
çok şaşırmıştım.
06:32
That period was full of turmoil,
135
392580
1696
O dönem çalkantılarla doluydu
06:34
but one part I've returned to often
136
394300
2296
fakat sık sık geri dönüp düşündüğüm bir nokta,
06:36
is a surprising realization I had during that time --
137
396620
2880
o dönemde kazandığım hayret verici şu kavrayıştı:
06:40
that it was a relief and a privilege to let go of the harsh judgments
138
400340
4256
Gördüğüm neredeyse her insanla ilgili içgüdüsel olarak aklımdan geçen
06:44
that instinctively ran through my mind about nearly every person I saw.
139
404620
3920
sert yargılamaları bırakmak benim için bir rahatlama ve ayrıcalıktı.
06:49
I realized that now I needed to learn.
140
409500
2720
Fark ettim ki şimdi, öğrenmem gerekiyordu.
06:52
I needed to listen.
141
412860
1240
Dinlemem gerekiyordu.
06:55
This has been at the front of my mind lately,
142
415340
2136
Bu son zamanlarda üzerine sık düşündüğüm bir konu
06:57
because I can't help but see in our public discourse
143
417500
2936
çünkü eski kilisemde hüküm süren bu yıkıcı etkilerin çoğunun aynısını
07:00
so many of the same destructive impulses that ruled my former church.
144
420460
4000
toplumsal iletişimimizde istemesem de görüyorum.
07:05
We celebrate tolerance and diversity more than at any other time in memory,
145
425380
3936
Tolerans ve çeşitliliğe hiç bu kadar değer vermemiştik
07:09
and still we grow more and more divided.
146
429340
2240
ama gene de git gide bölünüyoruz.
07:12
We want good things --
147
432260
1896
İyi şeyler istiyoruz,
07:14
justice, equality, freedom, dignity, prosperity --
148
434180
3616
adalet, eşitlik, özgürlük, haysiyet, refah...
07:17
but the path we've chosen
149
437820
1296
fakat seçtiğimiz yol,
07:19
looks so much like the one I walked away from four years ago.
150
439140
3120
benim 4 yıl önce terk ettiğim yola o kadar benziyor ki.
07:23
We've broken the world into us and them,
151
443180
3136
Dünyayı "biz" ve "onlar" diye böldük;
07:26
only emerging from our bunkers long enough
152
446340
2056
sığınaklarımızdan sadece karşı kampa
07:28
to lob rhetorical grenades at the other camp.
153
448420
2240
retorik el bombaları atacağımız kadar çıkıyoruz.
07:31
We write off half the country as out-of-touch liberal elites
154
451660
3696
Ülkenin yarısının üzerini hayattan kopuk liberal elitler ya da
07:35
or racist misogynist bullies.
155
455380
2160
ırkçı, kadın düşmanı caniler diyerek çiziyoruz.
07:38
No nuance, no complexity, no humanity.
156
458020
3400
Nüans yok, karmaşıklık yok, insanlık yok.
07:42
Even when someone does call for empathy and understanding for the other side,
157
462300
3816
Biri, karşı taraf için empati ve anlayış talep ettiğinde bile
07:46
the conversation nearly always devolves
158
466140
1896
konuşma neredeyse daima
07:48
into a debate about who deserves more empathy.
159
468060
2240
kimin daha fazla empati hak ettiğine dair bir tartışmaya dönüyor.
07:51
And just as I learned to do,
160
471540
1496
Ve aynen benim yapmayı öğrendiğim gibi
07:53
we routinely refuse to acknowledge the flaws in our positions
161
473060
3536
kendi pozisyonumuzdaki kusurları ya da
karşı tarafın pozisyonundaki değerleri görmeyi rutin olarak reddediyoruz.
07:56
or the merits in our opponent's.
162
476620
1640
07:59
Compromise is anathema.
163
479020
1800
Uzlaşmak lanetlenmiş.
08:01
We even target people on our own side when they dare to question the party line.
164
481420
4120
Ortak çizgiyi sorguladıklarında kendi tarafımızdakileri bile hedef alıyoruz.
08:06
This path has brought us cruel, sniping, deepening polarization,
165
486620
4496
Bu yol bize zalim, pusucu, derinleşen bir kutuplaşma
08:11
and even outbreaks of violence.
166
491140
1600
ve hatta şiddet feveranları getirdi.
08:13
I remember this path.
167
493380
2056
Ben bu yolu hatırlıyorum.
08:15
It will not take us where we want to go.
168
495460
2160
Bizi gitmek istediğimiz yere götürmeyecek.
08:18
What gives me hope is that we can do something about this.
169
498900
2720
Bana umut veren şeyse bununla ilgili yapabileceğimiz bir şeyler olması.
08:22
The good news is that it's simple,
170
502380
1640
İyi haber, bunun yalın olması
08:24
and the bad news is that it's hard.
171
504660
1760
ve kötü haber ise zor olması.
08:27
We have to talk and listen to people we disagree with.
172
507020
3960
Anlaşmadığımız insanlarla konuşmalı ve onları dinlemeliyiz.
08:31
It's hard because we often can't fathom
173
511860
1896
Zor çünkü çoğu zaman
08:33
how the other side came to their positions.
174
513780
2040
karşı tarafın o pozisyona nasıl geldiğini anlayamıyoruz.
08:36
It's hard because righteous indignation,
175
516620
2576
Zor çünkü haklı kızgınlık duygusu,
08:39
that sense of certainty that ours is the right side,
176
519220
3176
bizimkinin doğru taraf olduğundan emin olmanın o hissi
08:42
is so seductive.
177
522420
1559
o kadar baştan çıkarıcı ki.
08:44
It's hard because it means extending empathy and compassion
178
524739
3337
Zor çünkü empati ve şefkati
bize düşmanlık ve aşağılama gösteren insanlara genişletmemiz anlamına geliyor.
08:48
to people who show us hostility and contempt.
179
528100
2519
08:51
The impulse to respond in kind is so tempting,
180
531420
2959
Aynen karşılık vermek o kadar çekici ki
08:55
but that isn't who we want to be.
181
535180
1936
ama olmak istediğimiz insan bu değil.
08:57
We can resist.
182
537140
1656
Direnebiliriz.
08:58
And I will always be inspired to do so by those people I encountered on Twitter,
183
538820
4456
Bu şekilde davranmak için Twitter'da karşılaştığım, görünürde düşmanım
ama sonra sevgili arkadaşlarım olan bu insanlardan hep esinleneceğim
09:03
apparent enemies who became my beloved friends.
184
543300
3696
09:07
And in the case of one particularly understanding and generous guy,
185
547020
3416
ve özellikle anlayışlı ve gönlü zengin bir kişiden bahsedecek olursam,
09:10
my husband.
186
550460
1200
kocamdan.
09:12
There was nothing special about the way I responded to him.
187
552620
2840
Ona karşılık verme biçimimde bir farklılık yoktu.
09:16
What was special was their approach.
188
556780
2240
Özel olan, onların yaklaşımıydı.
09:19
I thought about it a lot over the past few years
189
559900
2576
Son birkaç yılda bunun üzerine çok düşündüm
09:22
and I found four things they did differently
190
562500
2856
ve farklı yaptıkları,
09:25
that made real conversation possible.
191
565380
2080
gerçek diyaloğu mümkün kılan dört şey buldum.
09:28
These four steps were small but powerful,
192
568820
2336
Bu dört adım küçük fakat güçlüydü
ve bunları bugün zor konuşmalarda kullanmak için
09:31
and I do everything I can to employ them in difficult conversations today.
193
571180
3760
yapabileceğim her şeyi yapıyorum.
09:36
The first is don't assume bad intent.
194
576060
3200
Birincisi, "Kötü niyet olduğunu varsayma!"
09:40
My friends on Twitter realized
195
580060
1456
Twitter'daki arkadaşlarım şunu fark etti ki
09:41
that even when my words were aggressive and offensive,
196
581540
2936
sözcüklerim agresif ve kırıcı da olsa
09:44
I sincerely believed I was doing the right thing.
197
584500
2896
doğru şeyi yaptığıma samimi olarak inanıyordum.
09:47
Assuming ill motives almost instantly cuts us off
198
587420
2976
Kötü niyet olduğunu varsaymak, birinin neden öyle davrandığını ve inandığını
09:50
from truly understanding why someone does and believes as they do.
199
590420
4296
gerçekten anlamaktan bizi neredeyse anında alıkoyuyor.
09:54
We forget that they're a human being
200
594740
1736
Onların, bir ömür dolusu deneyimle akılları biçimlenmiş insan evlatları
09:56
with a lifetime of experience that shaped their mind,
201
596500
2976
olduğunu unutuyoruz
09:59
and we get stuck on that first wave of anger,
202
599500
2696
ve ilk kızgınlık dalgasında takılıp kalıyoruz
10:02
and the conversation has a very hard time ever moving beyond it.
203
602220
3600
ve konuşma bunun ötesine geçmekte çok zorlanıyor
10:06
But when we assume good or neutral intent,
204
606620
2656
ama iyi ya da nötr niyet varsaydığımızda
10:09
we give our minds a much stronger framework for dialogue.
205
609300
3000
aklımıza diyalog için çok daha güçlü bir çerçeve vermiş oluyoruz.
10:13
The second is ask questions.
206
613980
2840
İkincisi, "Sorular sor."
10:17
When we engage people across ideological divides,
207
617580
2576
İdeolojik ayrımların öte tarafındaki kişilerle iletişime girdiğimizde
10:20
asking questions helps us map the disconnect
208
620180
2456
soru sormak, farklılaşan bakış açılarımız arasındaki
10:22
between our differing points of view.
209
622660
1800
kopukluğu belirlememize yardımcı oluyor.
10:25
That's important because we can't present effective arguments
210
625020
2896
Bu önemli çünkü karşı tarafın aslında nereden geldiğini anlamazsak
10:27
if we don't understand where the other side is actually coming from
211
627940
3360
etkili argümanlar sunamayız
10:32
and because it gives them an opportunity to point out flaws in our positions.
212
632140
4120
ve önemli çünkü onlara da
bizim pozisyonumuzdaki sorunlara işaret etme fırsatı veriyor.
10:36
But asking questions serves another purpose;
213
636900
2456
Fakat sorular sormak başka bir amaca hizmet ediyor.
10:39
it signals to someone that they're being heard.
214
639380
2480
Bir kişiye duyulduğu mesajını veriyor.
10:42
When my friends on Twitter stopped accusing
215
642580
2136
Twitter'daki arkadaşlarım suçlamayı bırakıp
10:44
and started asking questions,
216
644740
1776
sorular sormaya başladıklarında
10:46
I almost automatically mirrored them.
217
646540
2240
neredeyse otomatik bir şekilde onların yaptığını yaptım.
10:49
Their questions gave me room to speak,
218
649580
1856
Soruları, konuşmak için bana alan verdi
10:51
but they also gave me permission to ask them questions
219
651460
3376
ama aynı zamanda bana, onlara soru sorma ve
10:54
and to truly hear their responses.
220
654860
2160
cevaplarını samimiyetle dinleme iznini de verdi.
10:57
It fundamentally changed the dynamic of our conversation.
221
657700
2800
Konuşmalarımızın dinamiğini kökünden değiştirdi.
11:02
The third is stay calm.
222
662140
1800
Üçüncüsü, "Sakin kal."
11:04
This takes practice and patience,
223
664820
1816
Bu, uygulama ve sabır gerektiriyor
11:06
but it's powerful.
224
666660
1320
fakat çok etkili.
11:08
At Westboro, I learned not to care how my manner of speaking affected others.
225
668540
4296
Westboro'da konuşma biçimimin başkalarını nasıl etkilediğini takmamayı öğrendim.
11:12
I thought my rightness justified my rudeness --
226
672860
3056
Doğruluğumun, kabalığımı meşrulaştırdığını düşündüm.
11:15
harsh tones, raised voices, insults, interruptions --
227
675940
3736
Sert tonlar, yükselmiş sesler, hakaretler, söz kesmeler...
11:19
but that strategy is ultimately counterproductive.
228
679700
2440
Ama bu strateji nihayetinde amaçlananın tersine hizmet eder.
11:22
Dialing up the volume and the snark is natural in stressful situations,
229
682780
3776
Stresli durumlarda,
sesi ve alaycı, aşağılayıcı sert tonu yükseltmek doğaldır
11:26
but it tends to bring the conversation to an unsatisfactory, explosive end.
230
686580
5000
fakat bu, konuşmayı tatminkâr olmayan, patlayıcı bir sona götürmeye neden oluyor.
11:32
When my husband was still just an anonymous Twitter acquaintance,
231
692420
3256
Kocam, henüz sadece bir Twitter tanıdığıyken
11:35
our discussions frequently became hard and pointed,
232
695700
2856
tartışmalarımız sıklıkla sertleşir ve keskinleşirdi
11:38
but we always refused to escalate.
233
698580
1960
fakat biz daima tırmandırmayı reddederdik;
11:41
Instead, he would change the subject.
234
701180
1936
bunun yerine konuyu değiştirirdik.
11:43
He would tell a joke or recommend a book
235
703140
2216
O bir fıkra anlatırdı ya da bir kitap tavsiye ederdi
11:45
or gently excuse himself from the conversation.
236
705380
3200
ya da tartışmadan ayrılmak için nazikçe izin isterdi.
11:49
We knew the discussion wasn't over,
237
709380
1856
Tartışmanın bitmediğini,
11:51
just paused for a time to bring us back to an even keel.
238
711260
3320
bizi sakinliğe döndürmek için sadece kısa süreliğine durduğunu bilirdik.
11:55
People often lament that digital communication makes us less civil,
239
715420
3176
Dijital iletişim medeniliğimizi azaltıyor diye insanlar sık sık hayıflanıyor
11:58
but this is one advantage that online conversations have over in-person ones.
240
718620
4240
fakat bu, online konuşmaların yüz yüze olanlara kıyasla bir avantajı.
12:03
We have a buffer of time and space
241
723500
2616
Düşüncelerini yıldırıcı bulduğumuz insanlarla
12:06
between us and the people whose ideas we find so frustrating.
242
726140
3320
bizim aramızda zamansal ve mekansal bir tampon var.
12:10
We can use that buffer.
243
730100
2056
Bu tamponu kullanabiliriz.
12:12
Instead of lashing out, we can pause, breathe,
244
732180
3696
Saldırmak yerine ara verebilir, nefes alabilir,
12:15
change the subject or walk away,
245
735900
2176
konuyu değiştirebilir ya da uzaklaşabilir
12:18
and then come back to it when we're ready.
246
738100
2440
ve sonra hazır olduğumuzda geri gelebiliriz.
12:22
And finally ...
247
742020
1200
Ve son olarak...
12:24
make the argument.
248
744580
1200
"Argümanınızı ortaya koyun."
12:27
This might seem obvious,
249
747940
1296
Bu bariz görünebilir
12:29
but one side effect of having strong beliefs
250
749260
2576
ama güçlü inançlara sahip olmanın bir yan etkisi şudur ki
12:31
is that we sometimes assume
251
751860
1616
bazen pozisyonumuzun değerinin bariz ve
12:33
that the value of our position is or should be obvious and self-evident,
252
753500
5096
kendini anlatır nitelikte olduğunu ya da olması gerektiğini varsayarız,
12:38
that we shouldn't have to defend our positions
253
758620
2216
apaçık ki doğru ve iyi oldukları için
12:40
because they're so clearly right and good
254
760860
3096
onları savunmamalıyızdır,
12:43
that if someone doesn't get it, it's their problem --
255
763980
2576
birisi anlamıyorsa bu onun problemidir,
12:46
that it's not my job to educate them.
256
766580
1920
onları eğitmek benim işim değildir.
12:49
But if it were that simple,
257
769380
1336
Ama bu kadar basit olsaydı
12:50
we would all see things the same way.
258
770740
1800
hepimiz her şeyi aynı şekilde görürdük.
12:53
As kind as my friends on Twitter were,
259
773180
2456
Twitter'daki arkadaşlarım ne kadar nazik olsa da
12:55
if they hadn't actually made their arguments,
260
775660
2376
argümanlarını ortaya koymasalardı
12:58
it would've been so much harder for me to see the world in a different way.
261
778060
3560
dünyayı farklı bir şekilde görmek benim için çok daha zor olurdu.
13:02
We are all a product of our upbringing,
262
782780
2416
Hepimiz yetiştirilişimizin bir ürünüyüz
13:05
and our beliefs reflect our experiences.
263
785220
2520
ve inançlarımız tecrübelerimizi yansıtıyor.
13:08
We can't expect others to spontaneously change their own minds.
264
788380
3520
Başkalarından fikirlerini kendiliğinden değiştirmelerini bekleyemeyiz.
13:12
If we want change,
265
792380
1416
Değişim istiyorsak
13:13
we have to make the case for it.
266
793820
1720
gerekçelendirmesini yapmalıyız.
13:16
My friends on Twitter didn't abandon their beliefs or their principles --
267
796980
4056
Twitter'daki arkadaşlarım inançlarından ya da prensiplerinden vazgeçmediler,
13:21
only their scorn.
268
801060
1200
sadece tepeden bakmaktan vazgeçtiler.
13:23
They channeled their infinitely justifiable offense
269
803060
3616
Her şekilde meşrulaştırılabilecek gücenişlerini kanalize ettiler ve
13:26
and came to me with pointed questions tempered with kindness and humor.
270
806700
4120
bana iyilik ve mizahla sertliği alınmış, hedefe yönelik sorularla geldiler.
13:31
They approached me as a human being,
271
811700
2096
Bana bir insan olarak yaklaştılar
13:33
and that was more transformative
272
813820
1576
ve bu, 20 yıl sürmüş şiddetli tepkilerden,
13:35
than two full decades of outrage, disdain and violence.
273
815420
4240
hor görülmeden ve şiddetten daha dönüştürücüydü.
13:40
I know that some might not have the time or the energy or the patience
274
820580
3776
Bazılarının bu yoğunlukta bir iletişim için zamanı
ya da enerjisi ya da sabrı olmayabileceğini biliyorum
13:44
for extensive engagement,
275
824380
1256
13:45
but as difficult as it can be,
276
825660
2056
fakat ne kadar zor olabilse de
13:47
reaching out to someone we disagree with
277
827740
2496
anlaşamadığımız birisine ulaşmak
13:50
is an option that is available to all of us.
278
830260
2280
hepimizin yararlanabileceği bir imkan.
13:53
And I sincerely believe that we can do hard things,
279
833100
3816
Ve samimi olarak inanıyorum ki biz zor şeyleri yapabiliriz,
13:56
not just for them but for us and our future.
280
836940
2640
sadece onlar için değil, kendimiz için ve geleceğimiz için.
14:00
Escalating disgust and intractable conflict
281
840300
2496
Tiksintiyi ve yola gelmez çatışmaları tırmandırmak
14:02
are not what we want for ourselves,
282
842820
2136
kendimiz için istediğimiz bir şey değil,
14:04
or our country
283
844980
1256
ya da ülkemiz için,
14:06
or our next generation.
284
846260
1200
ya da gelecek neslimiz için.
14:09
My mom said something to me a few weeks before I left Westboro,
285
849340
4296
Westboro'dan ayrılışımdan birkaç hafta önce,
annem bana bir şey söyledi; ailemle kalabilmemin bir yolu olmasını
14:13
when I was desperately hoping
286
853660
1416
14:15
there was a way I could stay with my family.
287
855100
2080
çaresizce umut ederken...
14:18
People I have loved with every pulse of my heart
288
858740
2376
okuyamadığı pankartları protestolarda tutan
14:21
since even before I was that chubby-cheeked five-year-old,
289
861140
3336
5 yaşındaki tombul yanaklı kız olmadan önce bile
14:24
standing on a picket line holding a sign I couldn't read.
290
864500
2680
kalbimin her atışıyla sevdiğim insanlarla...
14:27
She said, "You're just a human being,
291
867980
2656
Dedi ki: "Sadece bir insansın,
14:30
my dear, sweet child."
292
870660
1680
benim sevgili, tatlı çocuğum"
14:33
She was asking me to be humble --
293
873580
2256
Benden mütevazi olmamı,
14:35
not to question but to trust God and my elders.
294
875860
3120
Tanrı'yı ve büyüklerimi sorgulamamamı, onlara güvenmemi istiyordu
14:39
But to me, she was missing the bigger picture --
295
879780
3536
ama bana göre daha büyük resmi kaçırıyordu:
14:43
that we're all just human beings.
296
883340
1960
Hepimiz sadece insanız
14:45
That we should be guided by that most basic fact,
297
885940
2936
bu en temel gerçekle yönümüz belirlenmeli
14:48
and approach one another with generosity and compassion.
298
888900
3216
ve birbirimize iyi kalple ve şefkatle yaklaşmalıyız.
14:52
Each one of us contributes to the communities
299
892140
2296
Her birimiz oluşturduğumuz topluluklara
14:54
and the cultures and the societies that we make up.
300
894460
2560
ve kültürlere ve toplumlara katkı yapıyoruz.
14:57
The end of this spiral of rage and blame begins with one person
301
897820
4656
Bu öfke ve suçlama sarmalının sonu, bu yıkıcı ve baştan çıkarıcı itkilere
15:02
who refuses to indulge these destructive, seductive impulses.
302
902500
4760
teslim olmayı reddeden bir kişiyle başlıyor.
15:07
We just have to decide that it's going to start with us.
303
907740
3016
Bizimle başlayacağına karar vermeliyiz sadece.
15:10
Thank you.
304
910780
1216
Teşekkür ederim.
15:12
(Applause)
305
912020
4310
(Alkış)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7