Paul Collier: 4 ways to improve the lives of the "bottom bil

Paul Collier, Dipteki Milyar

Çeviri: Sarper Silaoglu Gözden geçirme: Sancak Gülgen

So, can we dare to be optimistic?

Pekala, iyimser olmaya cesaretimiz var mı?

Well, the thesis of "The Bottom Billion"

Dipteki Milyar tezi,

is that a billion people have been stuck living

40 yıldır ekonomisi durgun ülkelerde sıkışıp kalmış olan

in economies that have been stagnant for 40 years,

bir milyar insanın, dünyadaki diğer insanlardan

and hence diverging from the rest of mankind.

ayrılmakta olduğunu söyler.

And so, the real question to pose is not, "Can we be optimistic?"

"İyimser olabilir miyiz?" sorusu bu durumda sorulacak doğru soru değil.

It's, "How can we give credible hope to that billion people?"

Doğrusu, "Bu insanlara nasıl ciddi bir vaadde bulunuruz?" olmalıdır.

That, to my mind, is the fundamental challenge now of development.

Bu sorun, benim fikrimce, gelişmenin önündeki temel engel.

What I'm going to offer you is a recipe,

Şimdi size sunacağım şey bir reçete,

a combination of the two forces that changed the world for good,

dünyayı iyi bir yer yapan iki kuvvetin karması:

which is the alliance of compassion and enlightened self-interest.

Toplu merhamet duygusu ve Kişisel çıkarın toplumsallaşması.

Compassion, because a billion people are living in societies

Merhamet etmeliyiz; çünkü unutulmuş topraklarda yaşayan bir milyar insana

that have not offered credible hope.

güvenilir, muteber bir ümit vaad edilmeli.

That is a human tragedy.

Bu bir insanlık faciası.

Enlightened self-interest, because if that economic divergence

Kişisel çıkarların toplumsallaşması; çünkü

continues for another 40 years,

gelir farkı 40 yıl daha açılmaya devam ederse,

combined with social integration globally,

sosyal bütünleşmenin küreselleşmesiyle,

it will build a nightmare for our children.

çocuklarımıza kabus günler bırakacağız.

We need compassion to get ourselves started,

Merhamete duygusuna ihtiyacımız var ki, bizi harekete geçirsin.

and enlightened self-interest to get ourselves serious.

Kişisel çıkarlarımızı, toplumsal boyutta düşünelim ki işin ciddiyetini anlayalım.

That's the alliance that changes the world.

Bu ikili ittifak dünyayı değiştirebilecek kuvvetteler.

So, what does it mean to get serious about providing hope for the bottom billion?

Peki, dipteki milyara ciddi bir ümit vaad etmek, ne demek?

What can we actually do?

Tam olarak ne yapabiliriz?

Well, a good guide is to think,

Peki ala, size düşünmek için bir rehber.

"What did we do last time the rich world got serious

Bildiğimiz, zengin dünyanın, zamanın gelişen dünya için

about developing another region of the world?"

yaptığı en son şey neydi?

That gives us, it turns out, quite a good clue,

Bu konu bize bir ip ucu verecektir.

except you have to go back quite a long time.

Cevap için, uzun zaman önceye gitmemiz gerekiyor.

The last time the rich world got serious

Zengin dünyanın, gelişen dünya için kayda değer şeyler yaptığı

about developing another region was in the late 1940s.

son tarihi 1940'ların sonrarıydı.

The rich world was you, America,

Zengin dünya sizlerdiniz, Amerika,

and the region that needed to be developed was my world, Europe.

gelişmekte olan, gelişmeye ihtiyacı olan dünya ise bizim düynamızdı, Avrupa.

That was post-War Europe.

Avrupa savaştan yeni çıkmıştı.

Why did America get serious?

Amerika bu konuyu ciddiye aldı? Neden?

It wasn't just compassion for Europe, though there was that.

Nedeni sadece Avrupa'ya duyduğu merhamet değildi,

It was that you knew you had to,

bunu yapmaya mecburdu.

because, in the late 1940s, country after country in Central Europe

Çünkü 1940'ların sonlarına doğru, Orta Avrupa,

was falling into the Soviet bloc, and so you knew you'd no choice.

Sovyet bloğunun içine düşüyordu, başka çaresi yoktu.

Europe had to be dragged into economic development.

Avrupa'nın ekonomik kalkınma programının içine çekilmesi gerekliydi.

So, what did you do, last time you got serious?

Peki bu çok ciddi konuda ne yaptınız?

Well, yes, you had a big aid program. Thank you very much.

Büyük bir yardım programı kurdunuz. Teşekkürler.

That was Marshall aid: we need to do it again. Aid is part of the solution.

Marshall Yardımları çözümün bir parçasıydı. Bunu yeniden yapabiliriz.

But what else did you do?

Peki başka ne yaptınız?

Well, you tore up your trade policy, and totally reversed it.

Ticaret politikanızı ters yüz ettiniz, yani baştan sonra tersine çevirdiniz.

Before the war, America had been highly protectionist.

Savaştan önce, Amerika içine kapalı bir ülkeydi.

After the war, you opened your markets to Europe,

Savaştan sonra pazarınızı Avrupa'ya açtınız.

you dragged Europe into the then-global economy, which was your economy,

Avrupa'yı, global ekonominin içine çektiniz. sizin olan ekonominin.

and you institutionalized that trade liberalization

Ticaret ve Ücretler Genel Anlaşmasını (GATT Anlaşması) kurarak,

through founding the General Agreement on Tariffs and Trade.

ticaretin özgürleşmesini sağladınız.

So, total reversal of trade policy.

Ticaret politikası tamamen tersine döndü.

Did you do anything else?

Başka ne yaptınız?

Yes, you totally reversed your security policy.

Güvenlik politikanızı da ters yüz ettiniz.

Before the war, your security policy had been isolationist.

Savaştan önce, güvenlik politikanız izole olmak üzerineydi.

After the war, you tear that up, you put 100,000 troops in Europe

Savaştan sonra, Avrupa'nın çeşitli yerlerine 100.000 bölük yerleştirdiniz.

for over 40 years.

Ve bu 40 yıldır devam ediyor.

So, total reversal of security policy. Anything else?

Güvenlik politikası da ters yüz edildi. Başka?

Yes, you tear up the "Eleventh Commandment" --

Evet, Onbirinci Emri kaldırdınız;

national sovereignty.

Ulusal egemenlik.

Before the war, you treated national sovereignty as so sacrosanct

Savaştan önce, ulusal egemenlik sizin için çok kutsaldı.

that you weren't even willing to join the League of Nations.

Bu yüzden, Milletler Cemiyetine girmek istemiyordunuz.

After the war, you found the United Nations,

Savaştan sonra, Birleşmiş Milletleri kurdunuz.

you found the Organization for Economic Cooperation and Development,

OECD'yi kurdunuz. (Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Örgütü)

you found the IMF, you encouraged Europe to create the European Community --

IMF'yi kurdunuz. Avrupa'nın Ortak Pazarı kurmasını teşvik ettiniz.

all systems for mutual government support.

Karşılıklı yönetim desteği ile ilgili her türlü düzeni getirdiniz.

That is still the waterfront of effective policies:

Yardım, ticaret, güvenlik ve hükümetler;

aid, trade, security, governments.

etkin politikanın dörtlü faktörü.

Of course, the details of policy are going to be different,

Tabi, aynı politikaları yeniden uygulamak olmaz.

because the challenge is different.

çünkü bu sefer mücadele farklı.

It's not rebuilding Europe, it's reversing the divergence

Konumuz Avrupa'yı kurmak değil, dünyanın bölünmesini durdurmak.

for the bottom billion, so that they actually catch up.

Bunu dipteki milyar için yapmak, bu sayede onlar da bizi yakalasınlar.

Is that easier or harder?

Daha mı kolay ya da zor?

We need to be at least as serious as we were then.

En azından, bu konuyu o zamanlar olduğu gibi ciddiye almalıyız.

Now, today I'm going to take just one of those four.

Bugün, bu dört faktörden sadece birini ele alacağım.

I'm going to take the one that sounds the weakest,

İçlerinden, en zayıf olanı,

the one that's just motherhood and apple pie --

içinde anaçlık olanı irdelemek istiyorum.

governments, mutual systems of support for governments --

Hükümetler ve destekleşmek için kurulan karşılıklı sistemler.

and I'm going to show you one idea

Size bu konuda bir ip ucu vereceğim.

in how we could do something to strengthen governance,

Yönetimi kuvvetlendirmeyi sağlayacak ne yapabiliriz?

and I'm going to show you that that is enormously important now.

Bunun müthiş önemli bir konu olduğunu birazdan göstereceğim.

The opportunity we're going to look to

Dipteki milyar konusunda iyimserlik de sağlayacak

is a genuine basis for optimism about the bottom billion,

çok temel bir konu:

and that is the commodity booms.

Emtiya ihtiyacının artması.

The commodity booms are pumping unprecedented amounts of money

Emtiya ihtiyacı, dipteki milyarın olduğu ülkelere, hepsine olmasa da çoğuna

into many, though not all, of the countries of the bottom billion.

emsalsiz para girişi sağlıyor.

Partly, they're pumping money in because commodity prices are high,

Emtia fiyatları yüksel oldukları için, kısmen para pompalanıyor.

but it's not just that. There's also a range of new discoveries.

bunun dışında yeni ham madde keşifleri de yapılıyor.

Uganda has just discovered oil, in about the most disastrous location on Earth;

Uganda yakın zamanda petrol buldu; dünyanın en feci bölgesinde petrol.

Ghana has discovered oil;

Gana da petrol buldu.

Guinea has got a huge new exploitation of iron ore coming out of the ground.

Gine, yüzeye yakın yerde büyük demir madenleri keşfetti.

So, a mass of new discoveries.

Yığınla yeni keşifler...

Between them, these new revenue flows dwarf aid.

Yapılan yardımlar, buralardan sağlanan paraların yanında devede kulak kalıyor.

Just to give you one example:

Bir örnekle ifade etmek gerekirse:

Angola alone is getting 50 billion dollars a year in oil revenue.

Tek başına Angola'nın petrol gelirleri yılda 50 milyar doları buluyorken,

The entire aid flows to the 60 countries of the bottom billion last year were 34 billion.

dipteki milyarın olduğu 60 ülkeye yapılan toplam yardım, geçen yıl 34 milyar dolardı.

So, the flow of resources from the commodity booms

Dipteki milyara, emtiyaların satışından akan kaynaklar

to the bottom billion are without precedent.

emsalsizdirler.

So there's the optimism.

İşte iyimserlik burada.

The question is, how is it going to help their development?

Sorunumuz, bu kaynağın onların gelişimine nasıl katkı sağlayacağı?

It's a huge opportunity for transformational development.

Bu aslında 'dönüşümcü gelişme' için büyük bir fırsat.

Will it be taken?

Tutar mı?

So, here comes a bit of science, and this is a bit of science I've done

Biraz bilimsel konuşalım. Dipteki milyar yeni birşey olduğu için

since "The Bottom Billion," so it's new.

size minik bir araştırma ileteyim.

I've looked to see what is the relationship between

Yüksek emtia fiyatları ile ihracat yapan ülkeler ile

higher commodity prices of exports,

emtia ihracatı yapan ülkelerin büyüme oranları

and the growth of commodity-exporting countries.

arasındaki ilişkiyi inceledim.

And I've looked globally, I've taken all the countries in the world

Global ölçekte baktım ve dünyadaki bütün ülkeleri kattım.

for the last 40 years,

Son 40 yılda,

and looked to see what the relationship is.

ikisi arasındaki ilişkiyi rakamlara döktüm.

And the short run -- say, the first five to seven years -- is just great.

Kısa vadede, diyelimki 5-7 yılda, rakamlar harikaydı.

In fact, it's hunky dory: everything goes up.

Aslıda ilk 5-7 yıl, al gülüm - ver gülüm. Rakamlar yükseliyor.

You get more money because your terms of trade have improved,

Daha çok para alıyorsun, çünkü kendi ticaretin de gelişiyor.

but also that drives up output across the board.

Ama bu aynı zamanda dünyadaki her ülkenin çıktılarını da tırmandırıyor.

So GDP goes up a lot -- fantastic! That's the short run.

GSMH yukarı çıkıyor, harika! Ama kısa vadede böyle.

And how about the long run?

Peki uzun vadede?

Come back 15 years later.

15 sene sonrasına bakalım.

Well, the short run, it's hunky dory,

Evet, kısa vadede al gülüm - ver gülüm,

but the long run, it's humpty dumpty.

uzun vadede, bugün git - yarın gel.

You go up in the short run, but then most societies

Kısa vadede yukarı çıkıyorsun, ama diğer bir çok ülke,

historically have ended up worse than if they'd had no booms at all.

ellerinde emtia bulunmayanlar, başlangıç seviyesinin de altına düşüyor.

That is not a forecast about how commodity prices go;

Bu emtia fiyatlarının nasıl değişeceğine dair öngörü değil;

it's a forecast of the consequences, the long-term consequences,

Fiyatlardaki yükselişinin doğurduğu sonuçların sonucu,

for growth of an increase in prices.

uzun vadeli sonuçların...

So, what goes wrong? Why is there this "resource curse," as it's called?

Peki ters giden ne? Neden "kaynak laneti" var? (kaynak paradoksu)

And again, I've looked at that, and it turns out

Yeniden baktım, şu çıktı ki,

that the critical issue is the level of governance,

sorunun asıl kritik yönü yönetim.

the initial level of economic governance,

Ekonomik yönetimin başlangıç safhası;

when the resource booms accrue.

kaynak patlamasının kime kazandıracağı.

In fact, if you've got good enough governance,

Aslında, eğer düzeyli bir yönetime sahipseniz,

there is no resource boom.

kaynak patlaması diye bir şey yaşamıyorsunuz.

You go up in the short term, and then you go up even more in the long term.

Kısa vadede büyüyorsun, sonra uzun vadede bekli daha çok büyüyorsun.

That's Norway, the richest country in Europe. It's Australia. It's Canada.

Avrupa'nın en zengin ülkesi Norveç, Avustralya, Kanada bu şekilde.

The resource curse is entirely confined to countries

"Kaynak laneti" bu ülkelerde yok gibi,

below a threshold of governance.

yönetimin belirlediği eşiğin altında tutuluyor.

They still go up in the short run.

Hala kısa vadedeki büyümelerini sürdürüyorlar.

That's what we're seeing across the bottom billion at the moment.

Dipteki milyarda gördüğümüz şey ise

The best growth rates they've had -- ever.

Bugüne kadar sahip oldukları en iyi büyüme oranlarındalar.

And the question is whether the short run will persist.

Sorun kısa vade yaşananların ne kadar süreceğinde.

And with bad governance historically, over the last 40 years, it hasn't.

40 yıllık tarihe bakacak olursak, yönetim kötü ise, uzun sürmemiş.

It's countries like Nigeria, which are worse off than if they'd never had oil.

Nijerya gibi ülkeler, ellerinde petrol olunca daha kötü yönetiliyorlar.

So, there's a threshold level above which you go up in the long term,

Uzun vadeli yükselişin bir üst eşiği var,

and below which you go down.

kısa vadeli yükselişin de alt eşiği var.

Just to benchmark that threshold,

Sadece bu eşikleri kıyaslamak adına,

it's about the governance level of Portugal in the mid 1980s.

1980'larin ortalarındaki Portekiz'in yönetim seviyesine bakın.

So, the question is, are the bottom billion above or below that threshold?

Peki, dipteki milyar, bu eşiğin altında mı, üstünde mi?

Now, there's one big change since the commodity booms of the 1970s,

Şu anda, 1970'lerdeki emtia fiyatlarının patlamasından sonra yeni bir şansımız var,

and that is the spread of democracy.

o da demoktasının yaygınlaşması.

So I thought, well, maybe that is the thing

Düşünüyorum da, belki, bu dipteki milyarın olduğu

which has transformed governance in the bottom billion.

ülkelerde yönetimi dönüştürmek için bir şans olabilir.

Maybe we can be more optimistic because of the spread of democracy.

Belki sadece demokrasinin yayılıyor olması konusunda iyimser olabiliriz.

So, I looked. Democracy does have significant effects --

Demokrasinin ciddi bir pozitif etkisi varken,

and unfortunately, they're adverse.

maalesef dipteki milyar için tam tersi oluyor.

Democracies make even more of a mess of these resource booms than autocracies.

Otokrasiye nazaran, demokrasi, emtia patlamasını daha da karmaşık hale getiriyor.

At that stage I just wanted to abandon the research, but --

Tam bu noktada, araştırmayı bırakmak isterim, ama

(Laughter)

(gülüşmeler)

-- it turns out that democracy is a little bit more complicated than that.

gördüm ki, demokrasi göründüğünden daha karmaşık bir konu.

Because there are two distinct aspects of democracy:

Çünkü demokrasinin birbirine zıt iki yönü var.

there's electoral competition, which determines how you acquire power,

Birisi gücün kimin ele geçireceğine karar veren seçim yarışları;

and there are checks and balances, which determine how you use power.

Diğeri parayı ve gücü kimin nasıl kullanacağına kadar veren mali yönetim.

It turns out that electoral competition is the thing

Demokrasiye zarar veren şeyin,

that's doing the damage with democracy,

seçim yarışları ve oy kapmak olduğu ortaya çıktı.

whereas strong checks and balances make resource booms good.

Diğer tarafta, mali yönetim, kaynak patlamaları için iyi bir şey.

And so, what the countries of the bottom billion need

İşte, dipteki milyarın olduğu ülkelerin ihtiyacı olan da bu,

is very strong checks and balances.

çok güçlü mali yönetim, disiplin, hesap, kitap, para, kredi.

They haven't got them.

Ellerinde bu yok.

They got instant democracy in the 1990s:

1990'larda hazır demokrasi ellerine verildi.

elections without checks and balances.

mali yönetim yapılmadan seçimlere gidildi.

How can we help improve governance and introduce checks and balances?

Yönetimlerini iyileştirme ve mali yönetim konularında nasıl yardımcı olabiliriz?

In all the societies of the bottom billion,

Dipteki milyarda yaşayan herkes

there are intense struggles to do just that.

bu konuda yoğun çaba sarf ediyor.

The simple proposal is that we should have some international standards,

Temel öneri, bu alanda bazı uluslararası standartlar belirlememiz.

which will be voluntary, but which would spell out the key decision points

Tamamen gönüllü olacak ama bazı anahtar karar noktalarını belirleyecek.

that need to be taken in order

Kaynak gelirlerinin kullanımı

to harness these resource revenues.

ve dağıtımı konusunda bir düzen belirleyecek.

We know these international standards work

Bizler uluslararası standartların çalıştığını

because we've already got one.

iyi biliyoruz, lakin biz onlara tabiyiz.

It's called the Extractive Industries Transparency Initiative.

Adı da Doğal Maddeleri İşleme Endüstrisi Şeffaflık İnisiyatifi.

That is the very simple idea that governments should report

Hükümetlerin, doğal kaynaklardan elde ettikleri gelirleri

to their citizens what revenues they have.

vatandaşa rapor ettikleri basit bir girişim.

No sooner was it proposed

Teklif edildikten hemen sonra

than reformers in Nigeria adopted it, pushed it and published the revenues in the paper.

Nijerya'daki reformcular, düzenlemeyi yaptı, uyum sağladı ve gelir raporlarını yayınlıyorlar.

Nigerian newspapers circulations spiked.

Nijerya gazetelerinin tirajları da fırladı.

People wanted to know what their government was getting

İnsanlar, yöneticilerin, mali kararlarını.

in terms of revenue.

bilmek istiyorlar.

So, we know it works. What would the content be of these international standards?

Yani bunun işlediğini biliyoruz. Peki bu uluslararası standartların içeriği ne olmalı?

I can't go through all of them, but I'll give you an example.

Hepsini burada sayamam ama bir tane örnek vereceğim.

The first is how to take the resources out of the ground --

Birincisi, kaynakların nasıl çıkartılacağı ile ilgili.

the economic processes, taking the resources out of the ground

Kaynakların topraktan çıkartılması ve varlıkların toprak üzerine konmasıyla ilgili,

and putting assets on top of the ground.

mali işlemlerle ilgili.

And the first step in that is selling the rights to resource extraction.

Birinci adım, madenleri işletme hakkının satılması.

You know how rights to resource extraction are being sold at the moment,

Şu anda ve son 40 yıldır yapıldığı gibi

how they've been sold over the last 40 years?

işletme haklarının nasıl satıldığını biliyor musunuz?

A company flies in, does a deal with a minister.

Bir şirket gelir, başbakanla anlaşma yapar,

And that's great for the company,

şirket için harika bir şeydir

and it's quite often great for the minister --

başbakan için çok daha harikadır.

(Laughter)

(gülüşler)

-- and it's not great for their country.

ancak ülke için harika değildir.

There's a very simple institutional technology

Bunu dönüştürecek, basit, uygulanabilir

which can transform that,

bir ihale sistemi var,

and it's called verified auctions.

adı tasdikli açık arttırma.

The public agency with the greatest expertise on Earth

Dünyadaki en deneyimli kamu kurumu

is of course the treasury -- that is, the British Treasury.

hazinedir, tabi ki İngiliz Hazinesi.

And the British Treasury decided that it would sell the rights

İngiliz Hazinesi, 3. Nesil cep telefonları işletme hakkını

to third-generation mobile phones

satmaya karar verdi.

by working out what those rights were worth.

Bu hakkın ne kadar olacağına dair çalışmalar yaptı.

They worked out they were worth two billion pounds.

Çalışmaların sonucunda, lisans hakları 2 milyar Pound olarak belirlendi.

Just in time, a set of economists got there and said,

Tam o sırada, bir dizi ekonomist dedi ki:

"Why not try an auction? It'll reveal the value."

"Neden açık arttırma yapmıyorsunuz? Gerçek değerini öyle bulur."

It went for 20 billion pounds through auction.

Lisanslar açık arttırmayla 20 milyar Pound 'a verildi!

If the British Treasury can be out by a factor of 10,

İngiltere Hazinesi, 10 kat zarar edecekti,

think what the ministry of finance in Sierra Leone is going to be like.

Sierra Leone'nin ekonomi bakanı nasıl olurdu bir düşünün.

(Laughter)

(gülüşler)

When I put that to the President of Sierra Leone,

Sierra Leone Başkanına gittim ve bunu anlattım.

the next day he asked the World Bank to send him a team

Ertesi gün, Dünya Bankasını aradı ve bir takım istedi,

to give expertise on how to conduct auctions.

ülkesinde açık arttırma yapılması için çalışma takımı...

There are five such decision points;

Burada sadece 5 tane karar noktası var:

each one needs an international standard.

Her bir şeyin uluslararası standardı olmalı.

If we could do it, we would change the world.

Bunu yapabilirsek, dünyayı değiştirebiliriz.

We would be helping the reformers in these societies,

Bu dünyadaki reformculara yardımcı olmuş oluruz.

who are struggling for change.

değişim için can atan reformculara.

That's our modest role. We cannot change these societies,

Mütevazi bir görev. Bizler bu dünyayı değiştiremeyeceğiz

but we can help the people in these societies

ama çırpınan ve başaramayan bu insanlara

who are struggling and usually failing,

yardımcı olabiliriz.

because the odds are so stacked against them.

Aksilikler peşlerini bırakmıyor.

And yet, we've not got these rules.

Elimizde bu kurallar henüz yok.

If you think about it, the cost of promulgating international rules

Ama düşünecek olursanız, uluslararası standartlar belirlemenin maliyeti

is zilch -- nothing.

mafiş, hiç birşey!

Why on Earth are they not there?

Peki neden bunlar hiç yapılmadı?

I realized that the reason they're not there

Neden yapılmadığını fark ettim

is that until we have a critical mass of informed citizens in our own societies,

toplumlarda, bilgilendirilmiş, bilinçli insan sayısı kritik eşiği geçmeden

politicians will get away with gestures.

politikacılar bu konuları geçiştiriyor.

That unless we have an informed society,

Toplum bu konularda bilgilendirilmedikçe,

what politicians do, especially in relation to Africa, is gestures:

politikacılar, özellikle Afrika'ya yönelik konularda, içi boş niyet sergilerler:

things that look good, but don't work.

görünüşte iyi ama içi boş şeyler...

And so I realized we had to go through the business

Bir de fark ettim ki, bilgilendirilmiş toplum kurmak için

of building an informed citizenry.

bizim de iş hayatının üzerinden geçmemiz gerekiyor.

That's why I broke all the professional rules of conduct for an economist,

Bu yüzden, bir ekonomistin bütün profesyonel kurallarını yıktım ve

and I wrote an economics book that you could read on a beach.

kumsalda serile serpe uzanıp okunabilecek bir ekonomi kitabı yazdım.

(Laughter).

(gülüşler)

However, I have to say, the process of communication

Amma ve lakin, söylemek isterim ki, iletişimin süreçleri

does not come naturally to me.

bana doğal gelmiyor.

This is why I'm on this stage, but it's alarming.

Zaten bu yüzden sahneye çıkıyorum. Ama bu konu alarm veriyor.

I grew up in a culture of self-effacement.

Ağır başlılığın yoğun olduğu bir kültürde büyüdüm.

My wife showed me a blog comment on one of my last talks,

Karım bana konuşmalarımdan birinin üzerine yapılmış blog yorumunu gösterdi.

and the blog comment said, "Collier is not charismatic --

Diyordu ki, "Collier karizmatik biri değil,"

(Laughter)

(gülüşler)

-- but his arguments are compelling."

ama savunduğu konular saygı uyandırıyor."

(Laughter)

(gülüşler)

(Applause)

(alkışlar)

If you agree with that sentiment,

Bu yorumu siz de onaylıyorsanız,

and if you agree that we need a critical mass of informed citizenry,

ve siz de, kritik kitleye erişene kadar, toplumun bilgilendirilmesine katılıyorsanız,

you will realize that I need you.

size ihtiyacım olduğunu fark etmişsinizdir.

Please, become ambassadors.

Lütfen sefirim olunuz.

Thank you.

Teşekkür ederim.

(Applause)

(alkışlar)