Daniel Libeskind's 17 words of architectural inspiration

Daniel Libeskind'den mimari ilham üzerine 17 kelime

121,752 views

2009-07-01 ・ TED


New videos

Daniel Libeskind's 17 words of architectural inspiration

Daniel Libeskind'den mimari ilham üzerine 17 kelime

121,752 views ・ 2009-07-01

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Zeynep Duygu Tamer Gözden geçirme: Sancak Gülgen
00:12
I'll start with my favorite muse, Emily Dickinson,
0
12160
3000
En sevdiğim ilham kaynağım Emily Dickinson'ın bir sözü ile başlayacağım.
00:15
who said that wonder is not knowledge, neither is it ignorance.
1
15160
4000
"Merak ne bilgidir ne de cehalet.
00:19
It's something which is suspended
2
19160
2000
Olabileceğimize inandıklarımız
00:21
between what we believe we can be,
3
21160
2000
ve unutmuş olabileceğimiz bir gelenek
00:23
and a tradition we may have forgotten.
4
23160
2000
arasında sıkışmış bir şeydir o."
00:25
And I think, when I listen to these incredible people here,
5
25160
3000
Ve ben burada bulunan inanılmaz insanları dinlerken,
00:28
I've been so inspired -- so many incredible ideas, so many visions.
6
28160
4000
çok ilham alıyorum, o kadar çok inanılmaz fikir ve vizyon var ki...
00:32
And yet, when I look at the environment outside,
7
32160
4000
Fakat dışarıdaki çevreye baktığımda,
00:36
you see how resistant architecture is to change.
8
36160
2000
mimarinin değişime nasıl direnç gosterdiğini görüyorsunuz.
00:38
You see how resistant it is to those very ideas.
9
38160
3000
Bahsedilen bu fikirlere karşı ne kadar dirençli olduğunu görüyorsunuz.
00:41
We can think them out. We can create incredible things.
10
41160
3000
Bunları düşünebiliriz. İnanılmaz şeyler yaratabiliriz.
00:44
And yet, at the end,
11
44160
2000
Buna rağmen, sonunda,
00:46
it's so hard to change a wall.
12
46160
2000
bir duvarı değiştirmek gerçekten çok zordur.
00:48
We applaud the well-mannered box.
13
48160
3000
Düzgün, itaatkar yapıyı alkışlarız.
00:51
But to create a space that never existed is what interests me;
14
51160
3000
Ancak beni ilgilendiren şey, hiç var olmamış bir alanı yaratmaktır.
00:54
to create something that has never been,
15
54160
3000
Asla görülmemiş bir şey yaratmak...
00:57
a space that we have never entered except in our minds and our spirits.
16
57160
3000
Zihnimiz ve ruhumuz dışında daha önce hiç bulunmadığımız bir alan...
01:00
And I think that's really what architecture is based on.
17
60160
3000
Bana kalırsa mimarinin dayandığı temel nokta budur.
01:03
Architecture is not based on concrete
18
63160
2000
Mimari; beton, çelik
01:05
and steel and the elements of the soil.
19
65160
2000
ve toprak malzemelere dayanmaz.
01:07
It's based on wonder.
20
67160
2000
Meraka dayanır.
01:09
And that wonder is really what has created the greatest cities,
21
69160
3000
Ve bu merak aslında sahip olduğumuz en muhteşem şehirleri,
01:12
the greatest spaces that we have had.
22
72160
2000
en muhteşem alanları yaratan temel unsurdur.
01:14
And I think that is indeed what architecture is. It is a story.
23
74160
4000
Ve bence mimari gerçekten budur. Bir hikâyedir.
01:18
By the way, it is a story that is told through
24
78160
3000
Bu arada, sert materyaller aracılığıyla
01:21
its hard materials.
25
81160
2000
anlatılan bir hikâyedir.
01:23
But it is a story of effort and struggle
26
83160
2000
Ama, olasılıksızlıklara karşı verilen
01:25
against improbabilities.
27
85160
2000
çabanın ve mücadelenin bir hikâyesidir
01:27
If you think of the great buildings, of the cathedrals, of the temples,
28
87160
2000
Eğer muhteşem yapıları, katedralleri, tapınakları,
01:29
of the pyramids, of pagodas,
29
89160
2000
piramitleri, pagodaları,
01:31
of cities in India and beyond,
30
91160
3000
Hindistan ve ötesindeki şehirleri düşünürseniz;
01:34
you think of how incredible this is that that was realized
31
94160
3000
onların soyut bir fikir sonucu değil, ama insanlar tarafından
01:37
not by some abstract idea, but by people.
32
97160
3000
gerçekleştirildiğinin ne kadar inanılmaz olduğunu düşünürsünüz.
01:40
So, anything that has been made can be unmade.
33
100160
2000
Yani, yapılmış olan herşey yokedilebilir.
01:42
Anything that has been made can be made better.
34
102160
3000
Yapılmış olan her şey daha iyi yapılabilir.
01:45
There it is: the things that I really believe
35
105160
2000
İşte burada: benim mimari hakkında
01:47
are of important architecture.
36
107160
2000
gerçekten önemli olduğunu düşündüklerim.
01:49
These are the dimensions that I like to work with.
37
109160
2000
Bunlar benim çalışmak istediğim boyutlar.
01:51
It's something very personal.
38
111160
2000
Bu aslında çok kişisel bir şey.
01:53
It's not, perhaps, the dimensions appreciated by art critics
39
113160
2000
Belki sanat eleştirmenleri, mimari eleştirmenleri ya da şehir planlamacılar tarafından
01:55
or architecture critics or city planners.
40
115160
2000
takdir edilen boyutlar değil.
01:57
But I think these are the necessary oxygen
41
117160
3000
Ama bence bunlar binalar ve şehirler içinde yaşamak;
02:00
for us to live in buildings, to live in cities,
42
120160
2000
sosyal çevreyle bağlantı kurmak için
02:02
to connect ourselves in a social space.
43
122160
3000
ihtiyaç duyduğumuz oksijen niteliğinde.
02:05
And I therefore believe that optimism is what drives architecture forward.
44
125160
3000
Ve işte bu nedenle bence iyimserlik mimariyi ileri taşıyan değerlerden biri.
02:08
It's the only profession where you have to believe in the future.
45
128160
4000
Geleceğin kendisine inanmak zorunda olduğunuz tek meslek.
02:12
You can be a general, a politician, an economist who is depressed,
46
132160
4000
Depresyona girmiş bir general, politikacı, ekonomist;
02:16
a musician in a minor key, a painter in dark colors.
47
136160
3000
minör tonlarda bir müzisyen, karanlık renklerde bir ressam olabilirsiniz.
02:19
But architecture is that complete ecstasy that the future can be better.
48
139160
5000
Ancak mimari geleceğin daha iyi olabileceğine dair tam bir coşku niteliğinde.
02:24
And it is that belief that I think drives society.
49
144160
3000
Ve bence toplumu ilerleten şey bu inançtır.
02:27
And today we have a kind of evangelical pessimism all around us.
50
147160
3000
Ve bugün etrafımız bir tür ateşli kötümserlik tarafından çevrilmiş durumda.
02:30
And yet it is in times like this
51
150160
2000
Oysa bence asıl böyle zamanlarda
02:32
that I think architecture can thrive with big ideas,
52
152160
3000
mimari büyük işler başarabilir.
02:35
ideas that are not small. Think of the great cities.
53
155160
3000
Küçük olmayan fikirler. Muhteşem şehirleri düşünün.
02:38
Think of the Empire State Building, the Rockefeller Center.
54
158160
2000
Empire State Binası'nı, Rockefeller Merkezi'ni düşünün.
02:40
They were built in times that were
55
160160
2000
Bunlar aslında belli bir biçimde
02:42
not really the best of times in a certain way.
56
162160
2000
en rahat, en iyi zamanlarda inşa edilmedi.
02:44
And yet that energy and power of architecture
57
164160
4000
Ve bu mimariden doğan bu enerji ve güç
02:48
has driven an entire social and political space that these buildings occupy.
58
168160
5000
bu yapıların doldurduğu koca bir sosyal ve politik alan yarattı.
02:53
So again, I am a believer in the expressive.
59
173160
2000
Yani, yeniden, ben bir şeyler ifade edene inanlardanım.
02:55
I have never been a fan of the neutral.
60
175160
3000
Asla nötr olanın tarafını tutmadım.
02:58
I don't like neutrality in life, in anything.
61
178160
2000
Hayatta, hatta hiçbir şeyde tarafsızlığı sevmem.
03:00
I think expression.
62
180160
2000
Ben ifadeye inanırım.
03:02
And it's like espresso coffee, you know, you take the essence of the coffee.
63
182160
2000
Bu, espresso kahve gididir. Hani kahvenin özünü alırsınız ya.
03:04
That's what expression is.
64
184160
2000
İşte ifade budur.
03:06
It's been missing in much of the architecture,
65
186160
2000
Bu unsur mimaride bir süredir kayıp,
03:08
because we think architecture is the realm of the neutered,
66
188160
4000
çünkü mimarinin tarafsızlaştırılmış olanın diyarı olduğunu düşünüyoruz.
03:12
the realm of the kind of a state that has no opinion,
67
192160
4000
Hiç bir fikri olmayan,
03:16
that has no value.
68
196160
2000
değersiz bir eyalet gibi bir diyar.
03:18
And yet, I believe it is the expression --
69
198160
2000
Ve bence ifade;
03:20
expression of the city, expression of our own space --
70
200160
3000
şehrin ifadesi, kendi alanımızın ifadesi
03:23
that gives meaning to architecture.
71
203160
2000
mimariye anlam yükleyen unsurdur.
03:25
And, of course, expressive spaces are not mute.
72
205160
3000
Ve tabi ki ifade yüklü alanlar sessiz değildir.
03:28
Expressive spaces are not spaces
73
208160
2000
İfade yüklü alanlar, sadece,
03:30
that simply confirm what we already know.
74
210160
2000
bildiklerimizi onaylayan alanlar değildir.
03:32
Expressive spaces may disturb us.
75
212160
2000
İfade yüklü alanlar bizi rahatsız edebilir.
03:34
And I think that's also part of life.
76
214160
2000
Ve bence bu da hayatın bir parçası.
03:36
Life is not just an anesthetic to make us smile,
77
216160
3000
Hayat sadece bizi gülümsetmeyi amaçlayan bir uyuşturucu değildir.
03:39
but to reach out across the abyss of history,
78
219160
3000
Fakat bizi tarihin kuyusuna,
03:42
to places we have never been,
79
222160
2000
daha önce hiç gitmediğimiz
03:44
and would have perhaps been, had we not been so lucky.
80
224160
3000
ve bu kadar şanslı olmasak gidebileceğimiz yerlere ulaştırır.
03:47
So again, radical versus conservative.
81
227160
3000
Yani yeniden, radikal muhafazakâr'a karşı
03:50
Radical, what does it mean? It's something which is rooted,
82
230160
3000
Radikal ne demek? Köklü bir şey demek.
03:53
and something which is rooted deep in a tradition.
83
233160
2000
Köklerini bir geleneğin derinliklerine salmış bir şey demek.
03:55
And I think that is what architecture is, it's radical.
84
235160
3000
Ve bence mimarinin barındırdığı unsurlardan biri bu, mimari radikal.
03:58
It's not just a conservation in formaldehyde
85
238160
2000
Sadece formaldehid ya da ölü formlarda
04:00
of dead forms.
86
240160
2000
muhafaza değil.
04:02
It is actually a living connection
87
242160
2000
Bir parçası olduğumuz kozmik olayla
04:04
to the cosmic event that we are part of,
88
244160
3000
ve devam eden bir hikâyeyle
04:07
and a story that is certainly ongoing.
89
247160
2000
olan canlı bir bağlantı aslında.
04:09
It's not something that has a good ending or a bad ending.
90
249160
3000
İyi ya da kötü sonu olan bir şey değil.
04:12
It's actually a story in which our acts themselves
91
252160
3000
Aslında belli bir şekilde davranışlarımızın
04:15
are pushing the story in a particular way.
92
255160
2000
ileri götürdüğü bir hikâye.
04:17
So again I am a believer in the radical architecture.
93
257160
3000
Yani, tekrar, ben radikal mimariye inanyorum.
04:20
You know the Soviet architecture of that building
94
260160
2000
Şu Sovyet mimarisinden çıkan binayı bilirsiniz.
04:22
is the conservation.
95
262160
2000
Bu muhafazadır.
04:24
It's like the old Las Vegas used to be.
96
264160
2000
Las Vegas'ın eskiden olduğu gibi.
04:26
It's about conserving emotions, conserving the traditions
97
266160
3000
Bu; duyguları, zihni ileriye gitmekten alıkoyan gelenekleri,
04:29
that have obstructed the mind in moving forward
98
269160
2000
muhafaza etmekle ilgilidir;
04:31
and of course what is radical is to confront them.
99
271160
3000
ve tabi ki bunun tam karşısında radikal olan vardır.
04:34
And I think our architecture is a confrontation
100
274160
2000
Ve bence mimari, duyularımızla,
04:36
with our own senses.
101
276160
2000
bir karşılama, bir meydan okumadır.
04:38
Therefore I believe it should not be cool.
102
278160
2000
Bundan dolayı ben mimarinin sakin olmaması gerektiğine inanırım.
04:40
There is a lot of appreciation for the kind of cool architecture.
103
280160
4000
Sakin mimariye sayısız övgü yağdırılmıştır.
04:44
I've always been an opponent of it. I think emotion is needed.
104
284160
3000
Ben her zaman buna karşı oldum. Bence biraz da duygu gerekli.
04:47
Life without emotion would really not be life.
105
287160
3000
Duyguların olmadığı bir hayat, hayat olmazdı.
04:50
Even the mind is emotional.
106
290160
2000
Akıl bile duygusaldır.
04:52
There is no reason which does not take a position
107
292160
2000
Etik çerçevede, ne olduğumuz hakkındaki felsefi gizemde
04:54
in the ethical sphere, in the philosophical mystery of what we are.
108
294160
4000
yer almayan bir kavrayış yoktur.
04:58
So I think emotion is a dimension
109
298160
3000
Yani bana göre duygu,
05:01
that is important to introduce into city space, into city life.
110
301160
4000
şehir alanına, şehir hayatına aktarılması gereken bir boyuttur.
05:05
And of course, we are all about the struggle of emotions.
111
305160
3000
Ve tabi ki hepimiz duyguların mücadelesiyle iç içeyiz.
05:08
And I think that is what makes the world a wondrous place.
112
308160
3000
Ve bence dünyayı harika bir yer yapan unsur da bu.
05:11
And of course, the confrontation of the cool, the unemotional with emotion,
113
311160
4000
Ve tabi ki sakine olan meydan okuyuş, duygusal ile duygusal olmayanın çarpışması,
05:15
is a conversation that I think
114
315160
2000
şehirlerin kendiliğinden körüklediği
05:17
cities themselves have fostered.
115
317160
2000
bir konuşma, bir diyalog, bir etkileşimdir.
05:19
I think that is the progress of cities.
116
319160
2000
Bence şehirlerin ilerlemesi budur.
05:21
It's not only the forms of cities,
117
321160
2000
Bu sadece şehirlerin formuyla ilgili değil,
05:23
but the fact that they incarnate emotions,
118
323160
2000
aynı zamanda sadece onları inşa edenin değil de
05:25
not just of those who build them,
119
325160
2000
orada yaşayanların da duygularına
05:27
but of those who live there as well.
120
327160
2000
vücut kazandırmasıyla ilgilidir.
05:29
Inexplicable versus understood. You know, too often we want to understand everything.
121
329160
3000
Anlatılamayana karşı anlaşılan. Siz de farkındasınızdır ki çoğu zaman her şeyi anlamak isteriz.
05:32
But architecture is not the language of words.
122
332160
3000
Ancak mimari kelimelerden oluşan bir dil değildir.
05:35
It's a language. But it is not a language that can be reduced
123
335160
4000
Bir dildir. Ama sözlü olarak yazabileceğimiz programatik
05:39
to a series of programmatic notes that we can verbally write.
124
339160
3000
bir notalar serisine indirgenebilecek bir dil değildir.
05:42
Too many buildings that you see outside that are so banal
125
342160
2000
Dışarıda gördüğünüz sıradan binaların pek çoğu
05:44
tell you a story, but the story is very short,
126
344160
3000
size bir hikaye anlatır, ama çok kısadır.
05:47
which says, "We have no story to tell you."
127
347160
2000
"Anlatacak bir hikayemiz yok" derler.
05:49
(Laughter)
128
349160
1000
(Kahkahalar)
05:50
So the important thing actually,
129
350160
2000
Yani aslında önemli olan
05:52
is to introduce the actual architectural dimensions,
130
352160
3000
bütünüyle kelimelerle anlatılamaz olabilecek,
05:55
which might be totally inexplicable in words,
131
355160
3000
gerçek mimari boyutları göstermektir.
05:58
because they operate in proportions,
132
358160
3000
Çünkü simetri, materyal, ışık kullanarak
06:01
in materials, in light.
133
361160
2000
çalışırlar.
06:03
They connect themselves into various sources,
134
363160
3000
Kendilerini çeşitli kaynaklara,
06:06
into a kind of complex vector matrix
135
366160
2000
gerçekten önde olmayan,
06:08
that isn't really frontal
136
368160
3000
fakat yaşama ve bir şehrin
06:11
but is really embedded in the lives,
137
371160
2000
ya da insanın geçmişine yerleşmiş
06:13
and in the history of a city, and of a people.
138
373160
3000
bir tür kamaşık vektör matrise bağlarlar.
06:16
So again, the notion that a building should just be explicit
139
376160
3000
Ve yeniden, bana kalırsa bir binanın aşikar olması gerektiği
06:19
I think is a false notion,
140
379160
2000
mimariyi banalliğe indirgeyen
06:21
which has reduced architecture into banality.
141
381160
2000
yanlış bir düşünce.
06:23
Hand versus the computer.
142
383160
2000
Ele karşı bilgisayar.
06:25
Of course, what would we be without computers?
143
385160
2000
Tabi ki, bilgisayarlar olmadan nasıl olurduk?
06:27
Our whole practice depends on computing.
144
387160
2000
Tüm pratiğimiz bilgisayara dayanıyor.
06:29
But the computer should not just be the glove of the hand;
145
389160
4000
Ancak bilgisayar sadece bir eldiven olmamalı,
06:33
the hand should really be the driver of the computing power.
146
393160
4000
el sahiden de bilgisayarın gücünü yöneten unsur olmalı.
06:37
Because I believe that the hand
147
397160
2000
Çünkü bence tüm ilkelliğiyle,
06:39
in all its primitive, in all its physiological obscurity,
148
399160
5000
tüm fizyolojik bulanıklığıyla el
06:44
has a source, though the source is unknown,
149
404160
3000
bir yerden geliyor, ve her ne kadar bu kaynak bilinemiyor da olsa
06:47
though we don't have to be mystical about it.
150
407160
2000
ve yine de hakkında mistik davranmamız gerekmiyor da olsa,
06:49
We realize that the hand has been given us
151
409160
3000
elin bize kendi anatomimizin
06:52
by forces that are beyond our own autonomy.
152
412160
3000
ötesindeki güçler tarafından verildiğini fark ediyoruz.
06:55
And I think when I draw drawings
153
415160
3000
Ve bence ben bilgisayarı taklit eden
06:58
which may imitate the computer, but are not computer drawings --
154
418160
3000
fakat kaynağı bilgisayar olmayan çizimler
07:01
drawings that can come from sources
155
421160
2000
tam olarak bilinmeyen, normal olmayan,
07:03
that are completely not known, not normal, not seen,
156
423160
4000
görülmemiş kaynaklardan gelebilir.
07:07
yet the hand -- and that's what I really, to all of you who are working --
157
427160
4000
Ancak el -- ve çalışan hepinizin gerçekten anlamasını istediğim şey bu --
07:11
how can we make the computer respond to our hand
158
431160
4000
acaba nasıl elin bilgisayara tepki vermesi yerine,
07:15
rather than the hand responding to the computer.
159
435160
3000
bilgisayarın ele tepki vermesini sağlayabiliriz?
07:18
I think that's part of what the complexity of architecture is.
160
438160
4000
Bence bu mimarinin karmaşıklığının bir parçası.
07:22
Because certainly we have gotten used to the propaganda
161
442160
4000
Çünkü basit olanın iyi olduğu propagandasına
07:26
that the simple is the good. But I don't believe it.
162
446160
2000
kesinlikle alıştık. Ama ben buna inanmıyorum.
07:28
Listening to all of you, the complexity of thought,
163
448160
3000
Hepinizi dinlerken, düşüncenin karmaşıklığı,
07:31
the complexity of layers of meaning is overwhelming.
164
451160
3000
anlam katmanlarının karmaşıklığı çok kuvvetli olduğu bariz.
07:34
And I think we shouldn't shy away in architecture,
165
454160
3000
Ve bence mimaride ilerlemekten kaçınmamalıyız.
07:37
You know, brain surgery, atomic theory,
166
457160
3000
Biliyorsunuz ki, beyin cerrahisi, atom teorisi,
07:40
genetics, economics
167
460160
3000
genetik, ekonomi
07:43
are complex complex fields.
168
463160
2000
çok karmaşık alanlar.
07:45
There is no reason that architecture should shy away
169
465160
2000
Mimarinin geride kalıp, basitin aldatıcı dünyasını
07:47
and present this illusory world of the simple.
170
467160
3000
göstermesini gerektiren hiçbir neden yok.
07:50
It is complex. Space is complex.
171
470160
2000
Mimari karmaşık bir konu. Alan karmaşık.
07:52
Space is something that folds out of itself into completely new worlds.
172
472160
4000
Alan kendi doğasından çıkıp, tamamen yeni dünyalar oluşturan birşey.
07:56
And as wondrous as it is,
173
476160
2000
Ve ne kadar fevkalade olursa olsun,
07:58
it cannot be reduced to a kind of simplification
174
478160
3000
çoğu zaman hayran kaldığımız
08:01
that we have often come to be admired.
175
481160
2000
bir tür basitleştirmeye indirgenemez.
08:03
And yet, our lives are complex.
176
483160
2000
Oysa, hayatlarımız karmaşıktır.
08:05
Our emotions are complex.
177
485160
2000
Duygularımız karmaşıktır.
08:07
Our intellectual desires are complex.
178
487160
2000
Zihinsel arzularımız karmaşıktır.
08:09
So I do believe that architecture as I see it
179
489160
3000
Bu nedenle, benim görüşüme göre mimari
08:12
needs to mirror that complexity in every single space that we have,
180
492160
4000
sahip olduğumuz her yerde, her mahremiyette bu karmaşıklığı
08:16
in every intimacy that we possess.
181
496160
2000
yansıtması gerektiğine inanıyorum.
08:18
Of course that means that architecture is political.
182
498160
3000
Elbette bu demek ki mimari politiktir.
08:21
The political is not an enemy of architecture.
183
501160
2000
Politik mimarinin düşmanı değildir.
08:23
The politeama is the city. It's all of us together.
184
503160
3000
Eski Yunancada "Politeia" şehir demek. Hepimizin beraber olduğu yer.
08:26
And I've always believed that the act of architecture,
185
506160
2000
Ve her zaman şuna inandım ki, mimari eylemi,
08:28
even a private house, when somebody else will see it, is a political act,
186
508160
4000
şahsi bir alan bile, bir başkası gördüğünde, bir politik eylemdir.
08:32
because it will be visible to others.
187
512160
2000
Çünkü başkaları tarafından gözle görülecektir.
08:34
And we live in a world which is connecting us more and more.
188
514160
2000
Bizi gittikçe birbirimize bağlayan bir dünyada yaşıyoruz.
08:36
So again, the evasion of that sphere,
189
516160
4000
Ve yine, sadece soyut bir nesne olan
08:40
which has been so endemic to that sort of pure architecture,
190
520160
3000
katıksız mimari, özerk mimaride çok sık görülmüş
08:43
the autonomous architecture that is just an abstract object
191
523160
2000
alanı tartışmaktan kaçınmak düşüncesi benim
08:45
has never appealed to me.
192
525160
2000
hiçbir zaman ilgimi çekmedi.
08:47
And I do believe that this interaction
193
527160
3000
Ve ben çoğu zaman başarılması zor olan
08:50
with the history, with history that is often very difficult,
194
530160
4000
tarih ile olan bu etkileşimin normal beklentilerimiz
08:54
to grapple with it, to create
195
534160
2000
ötesinde bir pozisyon yaratmak
08:56
a position that is beyond our normal expectations and to create a critique.
196
536160
6000
ve bir eleştiri ortaya çıkarmak için çok önemli olduğuna inanıyorum.
09:02
Because architecture is also the asking of questions.
197
542160
2000
Çünkü mimari ayrıca soru sormaktır.
09:04
It's not only the giving of answers.
198
544160
2000
Sadece cevap vermek değil.
09:06
It's also, just like life, the asking of questions.
199
546160
3000
Aynı hayat gibi, soru sormaktır.
09:09
Therefore it is important that it be real.
200
549160
2000
Bu yüzden gerçek olması önemli.
09:11
You know we can simulate almost anything.
201
551160
2000
Biliyorsunuz, hemen hemen herşeyi harekete geçirebiliriz.
09:13
But the one thing that can be ever simulated
202
553160
2000
Çünkü taklit edilemeyen tek şey var ki...
09:15
is the human heart, the human soul.
203
555160
3000
o da insan kalbi, insan ruhudur.
09:18
And architecture is so closely intertwined with it
204
558160
2000
Ve mimari onunla çok yakından bağlıdır,
09:20
because we are born somewhere and we die somewhere.
205
560160
3000
çünkü bir yerde doğar ve bir yerde ölürüz.
09:23
So the reality of architecture is visceral. It's not intellectual.
206
563160
4000
Yani mimarinin gerçekliği içgüdüseldir. Zihinsel değildir.
09:27
It's not something that comes to us from books and theories.
207
567160
3000
Bize kitaplardan ve teorilerden gelen birşey değildir.
09:30
It's the real that we touch -- the door, the window,
208
570160
4000
Gerçek olandır, dokunduğumuz kapı, pencere,
09:34
the threshold, the bed --
209
574160
2000
eşik, yataktır.
09:36
such prosaic objects. And yet,
210
576160
2000
Böylesine sıradan nesneler. Ve yine de,
09:38
I try, in every building, to take that virtual world,
211
578160
2000
Her yapıda, çok gizemli ve zengin olan
09:40
which is so enigmatic and so rich,
212
580160
3000
o sanal dünyayı alıp, gerçek dünyada
09:43
and create something in the real world.
213
583160
2000
birşey yaratmaya çalışıyorum.
09:45
Create a space for an office,
214
585160
2000
Bir ofis için bir alan yaratmak,
09:47
a space of sustainability
215
587160
2000
gerçekten o sanallık arasında çalışan
09:49
that really works between that virtuality
216
589160
3000
ve hala gerçek birşey olarak tanımlanabilen
09:52
and yet can be realized as something real.
217
592160
2000
sürdürülebilir bir alan yaratmak.
09:54
Unexpected versus habitual.
218
594160
2000
Beklenmediğe karşı alışılmış.
09:56
What is a habit? It's just a shackle for ourselves.
219
596160
3000
Alışkanlık nedir? Sadece kendimiz için bir zincir.
09:59
It's a self-induced poison.
220
599160
2000
Kendiliğinden tetiklenen bir zehir.
10:01
So the unexpected is always unexpected.
221
601160
2000
Yani beklenmedik her daim beklenmediktir.
10:03
You know, it's true, the cathedrals, as unexpected,
222
603160
3000
Yani, doğru, katedraller, beklenmedik bir şekilde,
10:06
will always be unexpected.
223
606160
2000
her zaman beklenmedik olacaklar.
10:08
You know Frank Gehry's buildings, they will continue to be unexpected in the future.
224
608160
3000
Frank Gehry'nin yapıları, gelecekte onlar da beklenmedik olmaya devam edecekler.
10:11
So not the habitual architecture that instills in us
225
611160
3000
Yani bize yanlış tür denge aşılayan
10:14
the false sort of stability,
226
614160
2000
alışılmış mimari değil,
10:16
but an architecture that is full of tension,
227
616160
3000
ama heyecan dolu bir mimari,
10:19
an architecture that goes beyond itself
228
619160
3000
insan ruhuna ve insan kalbine ulaşmak için
10:22
to reach a human soul and a human heart,
229
622160
2000
kendine aşan,
10:24
and that breaks out of the shackles of habits.
230
624160
3000
ve alışkanlıkların zincirlerinden kurtulan bir mimari.
10:27
And of course habits are enforced by architecture.
231
627160
3000
Ve elbette alışkanlıklar mimari tarafından zorla kabul ettiriliyor.
10:30
When we see the same kind of architecture
232
630160
2000
Aynı tür mimari gördüğümüzde,
10:32
we become immured in that world of those angles,
233
632160
3000
bu açıların, bu ışıkların, bu malzemelerin
10:35
of those lights, of those materials.
234
635160
2000
dünyasını kanıksıyoruz.
10:37
We think the world really looks like our buildings.
235
637160
3000
Dünyanın gerçekten yapılarımız gibi göründüğünü düşünüyoruz.
10:40
And yet our buildings are pretty much limited by the techniques and wonders
236
640160
4000
Oysa yapılarımız büyük ölçüde parçası oldukları
10:44
that have been part of them.
237
644160
2000
teknikler ve meraklar ile kısıtlanmış.
10:46
So again, the unexpected which is also the raw.
238
646160
3000
Yani yine, aynı zamanda ham olan beklenmedik.
10:49
And I often think of the raw and the refined.
239
649160
2000
Ben sık sık ham ve işlenmiş hakkında düşünürüm.
10:51
What is raw? The raw, I would say
240
651160
2000
Ham ne demek? Ham, benim tanımımla
10:53
is the naked experience, untouched by luxury,
241
653160
3000
lüksten etkilenmemiş,
10:56
untouched by expensive materials,
242
656160
2000
pahalı malzelemeler ile bozulmamış,
10:58
untouched by the kind of refinement
243
658160
2000
yüksek kültür ile bağdaştırdığımız
11:00
that we associate with high culture.
244
660160
3000
tür incelikten etkilenmemiş çıplak deneyimdir.
11:03
So the rawness, I think, in space,
245
663160
3000
Yani alanda hamlık, bence,
11:06
the fact that sustainability can actually, in the future
246
666160
3000
sürdürebilirliğin gelecekte gerçekten
11:09
translate into a raw space,
247
669160
2000
ham bir alana,
11:11
a space that isn't decorated,
248
671160
2000
dekore edilmemiş bir alana,
11:13
a space that is not mannered in any source,
249
673160
3000
herhangi bir şekilde ehlileştirilmemiş bir alana,
11:16
but a space that might be cool in terms of its temperature,
250
676160
4000
fakat sıcaklık açısından serin bir alana dönüştürebileceği gerçeği
11:20
might be refractive to our desires.
251
680160
3000
arzularımızı yansıtabilir.
11:23
A space that doesn't always follow us
252
683160
3000
Bizi, takip etmesi öğretilen bir köpek gibi,
11:26
like a dog that has been trained to follow us,
253
686160
3000
her zaman takip etmeyen,
11:29
but moves ahead into directions of demonstrating
254
689160
3000
fakat daha önce mimarinin kelime haznesinin parçası olmamış,
11:32
other possibilities, other experiences,
255
692160
2000
başka olasılıklar, başka deneyimler gösteren
11:34
that have never been part of the vocabulary of architecture.
256
694160
5000
yönlere doğru hareket eden bir alan.
11:39
And of course that juxtaposition is of great interest to me
257
699160
3000
Ve elbette bu dizme benim büyük ilgi duyduğum birşey
11:42
because it creates a kind of a spark of new energy.
258
702160
4000
çünkü yeni bir enerji kıvılcımı yaratıyor.
11:46
And so I do like something which is pointed, not blunt,
259
706160
3000
Yani ben kör olmayan, keskin birşeyi seviyorum,
11:49
something which is focused on reality,
260
709160
3000
gerçekliğe odaklanmış birşey,
11:52
something that has the power, through its leverage,
261
712160
3000
baskısı ile, küçük bir alanı bile değiştirebilecek
11:55
to transform even a very small space.
262
715160
2000
gücü olan birşey.
11:57
So architecture maybe is not so big, like science,
263
717160
3000
Belki mimari, bilim gibi o kadar büyük değil,
12:00
but through its focal point
264
720160
3000
fakat odak noktasından
12:03
it can leverage in an Archimedian way
265
723160
2000
dünyanın gerçekten ne olduğu düşüncemizi
12:05
what we think the world is really about.
266
725160
2000
bir Arşimet tarzında geliştirebilir.
12:07
And often it takes just a building
267
727160
2000
Ve çoğu kez sadece bir yapı
12:09
to change our experience of what could be done, what has been done,
268
729160
4000
neler yapılabileceği, nelerin yapıldığı,
12:13
how the world has remained both in between stability and instability.
269
733160
5000
dünyanın nasıl durağanlık ve değişkenlik arasında kaldığına dair düşüncemizi değiştirmeye yeter.
12:18
And of course buildings have their shapes.
270
738160
3000
Ve elbette yapıların şekilleri var.
12:21
Those shapes are difficult to change.
271
741160
2000
Bu şekilleri değiştirmek zor.
12:23
And yet, I do believe that in every social space,
272
743160
2000
Ama yine de, ben her sosyal alanda,
12:25
in every public space,
273
745160
2000
her umumi alanda,
12:27
there is a desire to communicate more
274
747160
2000
yalnız bu kör düşünce, bu kör teknikten daha fazlasını
12:29
than just that blunt thought, that blunt technique,
275
749160
4000
aktarma arzunun olduğuna inanıyorum.
12:33
but something that pinpoints, and can point in various directions
276
753160
4000
Ama yer belirleyen, çeşitli yönleri, arkayı, önü, yanları
12:37
forward, backward, sideways and around.
277
757160
3000
ve etrafı gösterebilen birşey.
12:40
So that is indeed what is memory.
278
760160
3000
Bu aslında hafızanın gerçekleştirdiği şey.
12:43
So I believe that my main interest is to memory.
279
763160
4000
Yani asıl ilgimin hafıza olduğuna inanıyorum.
12:47
Without memory we would be amnesiacs.
280
767160
2000
Hafıza olmasaydı, hepimiz unutkan olurduk.
12:49
We would not know which way we were going,
281
769160
2000
Ne yöne gittiğimizi ve nereye
12:51
and why we are going where we're going.
282
771160
2000
neden gittiğimizi bilemezdik.
12:53
So I've been never interested in the forgettable reuse,
283
773160
5000
Ben hiçbir zaman unutulabilir şeylerle,
12:58
rehashing of the same things over and over again,
284
778160
3000
aynı şeyleri tekrar tekrar yapmak ile ilgilenmedim.
13:01
which, of course, get accolades of critics.
285
781160
2000
Eleştirmenlerden övgüler yağar bu tekrarlar.
13:03
Critics like the performance to be repeated again and again the same way.
286
783160
4000
Eleştirmenler performansın aynı şekilde tekrarlanmasını isterler.
13:07
But I rather play something
287
787160
2000
Ama ben kesinlikle duyulmamış,
13:09
completely unheard of,
288
789160
2000
ve kusurları bile olan
13:11
and even with flaws,
289
791160
2000
birşey çalmak isterim,
13:13
than repeat the same thing over and over which has been hollowed
290
793160
2000
anlamsızlığı tarafından çökmüş aynı şeyi tekrar
13:15
by its meaninglessness.
291
795160
2000
etmektense.
13:17
So again, memory is the city, memory is the world.
292
797160
3000
Yani yine, hafıza şehirdir, hafıza dünyadır.
13:20
Without the memory there would be no story to tell.
293
800160
2000
Hafıza olmadan, anlatacak bir hikaye olmazdı.
13:22
There would be nowhere to turn.
294
802160
2000
Dönecek bir yer olmazdı.
13:24
The memorable, I think, is really our world, what we think the world is.
295
804160
4000
Hatırlanabilir, bence, gerçekten bizim dünyamız, dünyanın ne olduğunu düşündüğümüz şey.
13:28
And it's not only our memory,
296
808160
2000
Ve sadece bizim hafızamız değil,
13:30
but those who remember us,
297
810160
3000
ama bizim hatırlayanların hafızası da.
13:33
which means that architecture is not mute.
298
813160
2000
Bu demektir ki mimari dilsiz değildir.
13:35
It's an art of communication.
299
815160
2000
Bir iletişim sanatıdır.
13:37
It tells a story. The story can reach into obscure desires.
300
817160
4000
Bir hikaye anlatır. Hikaye anlaşılmaz arzulara ulaşabilir.
13:41
It can reach into sources that are not explicitly available.
301
821160
3000
Açık bir şekilde mevcut olmayan kaynaklara ulaşabilir..
13:44
It can reach into millennia
302
824160
3000
Toprağın derinliklerinde gömülü
13:47
that have been buried,
303
827160
2000
sonsuz mutluluğa ulaşabilir,
13:49
and return them in a just and unexpected equity.
304
829160
4000
ve adil ve beklenmeyen bir kaynağa dönüştürebilir.
13:53
So again, I think the notion that
305
833160
2000
Yani en iyi mimarinin
13:55
the best architecture is silent has never appealed to me.
306
835160
4000
sessiz olduğu fikri benim hiçbir zaman ilgimi çekmedi.
13:59
Silence maybe is good for a cemetery but not for a city.
307
839160
3000
Sessizlik belki bir mezarlık için iyi olabilir ama bir şehir için değil.
14:02
Cities should be full of vibrations, full of sound, full of music.
308
842160
3000
Şehirler heyecanla dolu, sesle dolu, müzikle dolu olmalı.
14:05
And that indeed is the architectural mission
309
845160
2000
Ve benim gerçekten önemli olduğuna inandığım
14:07
that I believe is important,
310
847160
2000
mimari görev bu,
14:09
is to create spaces that are vibrant,
311
849160
2000
en sıradan eylemleri bile dönüştürebilen
14:11
that are pluralistic,
312
851160
2000
ve tamamen
14:13
that can transform the most prosaic activities,
313
853160
3000
farklı bir beklentiye yükselten
14:16
and raise them to a completely different expectation.
314
856160
2000
canlı ve çoğulcu alanlar yaratmak.
14:18
Create a shopping center, a swimming place
315
858160
2000
Gösteriden çok, bir müzeyi andıran
14:20
that is more like a museum than like entertainment.
316
860160
3000
bir alışveriş merkezi ya da bir yüzme havuzu yaratmak.
14:23
And these are our dreams.
317
863160
2000
Bunlar bizim hayallerimiz.
14:25
And of course risk. I think architecture should be risky.
318
865160
4000
Ve tabi risk. Bence mimari riskli olmalı.
14:29
You know it costs a lot of money and so on, but yes,
319
869160
2000
Biliyorum çok para ve daha fazlasına mal oluyor, ama evet,
14:31
it should not play it safe.
320
871160
2000
risk almaktan kaçınmamalı.
14:33
It should not play it safe, because if it plays it safe
321
873160
3000
Risk almalı, çünkü eğer risk almazsa
14:36
it's not moving us in a direction that we want to be.
322
876160
4000
bizi istediğimiz bir yönde ilerletmiyor demektir.
14:40
And I think, of course,
323
880160
2000
Ve bence, elbette,
14:42
risk is what underlies the world.
324
882160
2000
risk dünyanın temelini oluşturan şey.
14:44
World without risk would not be worth living.
325
884160
3000
Risksiz bir dünya yaşamaya değer bir yer olmazdı.
14:47
So yes, I do believe that the risk we take in every building.
326
887160
4000
Yani evet, her yapıda aldığımız riske inanıyorum.
14:51
Risks to create spaces that have never been cantilevered to that extent.
327
891160
4000
Daha önce bu boyutta hiç inşa edilmemiş alanlar yaratmak için alınan riskler.
14:55
Risks of spaces that have never been
328
895160
2000
Öncülük eden bir şehir için olması gerektiği gibi
14:57
so dizzying,
329
897160
3000
baş döndürücü
15:00
as they should be, for a pioneering city.
330
900160
3000
hiç olmamış alanların riskleri.
15:03
Risks that really move architecture
331
903160
3000
Mimariyi gerçekten, tüm kusurlarıyla bile,
15:06
even with all its flaws, into a space which is much better
332
906160
3000
hazır yapılmış birşeyin sürekli tekrarlanan boşluğundan
15:09
that the ever again repeated
333
909160
2000
çok daha iyi bir alana
15:11
hollowness of a ready-made thing.
334
911160
3000
dönüştüren riskler.
15:14
And of course that is finally what I believe architecture to be.
335
914160
3000
Ve elbette nihayetinde mimarinin olduğuna inandığım şey bu.
15:17
It's about space. It's not about fashion.
336
917160
2000
Mimari alan ile ilgili. Moda ile değil.
15:19
It's not about decoration.
337
919160
2000
Dekorasyon ile ilgili değil.
15:21
It's about creating with minimal means
338
921160
2000
Bir daha tekrarlanamaz,
15:23
something which can not be repeated,
339
923160
3000
başka bir çevrede oluşturulamaz birşeyi
15:26
cannot be simulated in any other sphere.
340
926160
2000
en az araçla yaratabilmek ile ilgili.
15:28
And there of course is the space that we need to breathe,
341
928160
4000
Ve elbette bu bizim nefes almamız gereken,
15:32
is the space we need to dream.
342
932160
2000
hayalini kurmamız gereken alan.
15:34
These are the spaces that are
343
934160
2000
Bu alanlar sadece bazılarımız için
15:36
not just luxurious spaces for some of us,
344
936160
3000
lüks alanlar değil, fakat dünyadaki
15:39
but are important for everybody in this world.
345
939160
2000
herkes için önemli alanlardır.
15:41
So again, it's not about the changing fashions, changing theories.
346
941160
4000
Ve yine, modayı değiştirmek, teorileri değiştirmek ile ilgili değildir.
15:45
It's about carving out a space for trees.
347
945160
3000
Ağaçlar için bir alan oluşturmak ile ilgilidir.
15:48
It's carving out a space where nature can enter
348
948160
2000
Doğanın bir şehrin evcil dünyasına
15:50
the domestic world of a city.
349
950160
2000
girebileceği bir alan yapmaktır.
15:52
A space where something which has never seen a light of day
350
952160
4000
Daha önce hiç gün yüzü görmemiş birşeyin
15:56
can enter into the inner workings of a density.
351
956160
4000
yoğunluğun iç mekanizmalarına girebildiği bir alan.
16:00
And I think that is really the nature of architecture.
352
960160
4000
Ve bence mimarının doğası gerçekten bundan ibarettir.
16:04
Now I am a believer in democracy.
353
964160
2000
Ben demokrasiye inanıyorum.
16:06
I don't like beautiful buildings
354
966160
2000
Totaliter rejimler için inşa edilmiş
16:08
built for totalitarian regimes.
355
968160
2000
güzel yapıları sevmiyorum.
16:10
Where people cannot speak, cannot vote, cannot do anything.
356
970160
2000
İnsanların konuşamadığı, oy veremediği, hiçbir şey yapamadıkları yapılar.
16:12
We too often admire those buildings. We think they are beautiful.
357
972160
3000
Çoğu zaman bu yapılara hayran kalırız. Güzel olduklarını düşünürüz.
16:15
And yet when I think of the poverty of society
358
975160
2000
Oysa ben insanlarına özgürlük vermeyen
16:17
which doesn't give freedom to its people,
359
977160
2000
toplumun fakirliğini düşündüğümde,
16:19
I don't admire those buildings.
360
979160
2000
bu binalara hayranlıkla bakmıyorum.
16:21
So democracy, as difficult as it is, I believe in it.
361
981160
2000
Yani demokrasiye inanıyorum, ne kadar zor olursa olsun.
16:23
And of course, at Ground Zero what else?
362
983160
3000
Ve elbette, Ground Zero'da ne oluyor?
16:26
It's such a complex project.
363
986160
2000
Çok karmaşık bir proje.
16:28
It's emotional. There is so many interests.
364
988160
2000
Duygusal. İşin içinde pek çok çıkar var.
16:30
It's political. There is so many parties to this project.
365
990160
4000
Politik. Bu projede yer alan birçok taraf var.
16:34
There is so many interests. There's money. There's political power.
366
994160
2000
Pek çok çıkar var. Para. Politik güç.
16:36
There are emotions of the victims.
367
996160
2000
Kurbanların duyguları.
16:38
And yet, in all its messiness, in all its difficulties,
368
998160
4000
Ancak, tüm karmaşıklığı, tüm sorunlarına rağmen,
16:42
I would not have liked somebody to say,
369
1002160
2000
Birisinin "Burası boş bir sayfa, mimar bey.
16:44
"This is the tabula rasa, mister architect -- do whatever you want."
370
1004160
3000
Ne istiyorsanız yapın." demesini istemezdim.
16:47
I think nothing good will come out of that.
371
1007160
2000
Bence bundan hiçbir iyilik çıkmaz.
16:49
I think architecture is about consensus.
372
1009160
2000
Bence mimari fikir birliği ile alakalı.
16:51
And it is about the dirty word "compromise." Compromise is not bad.
373
1011160
4000
Ve kimsenin sevmediği kelime "uzlaşma" ile alakalı. Uzlaşmak kötü değildir.
16:55
Compromise, if it's artistic,
374
1015160
2000
Uzlaşmak, eğer artistikse,
16:57
if it is able to cope with its strategies --
375
1017160
3000
eğer stratejilerle başa çıkabiliyorsa --
17:00
and there is my first sketch and the last rendering --
376
1020160
2000
ve bu benim ilk taslağım ve soldaki yorumum --
17:02
it's not that far away.
377
1022160
2000
o kadar da uzakta değil.
17:04
And yet, compromise, consensus,
378
1024160
2000
Ve hala, uzlaşma, işbirliği,
17:06
that is what I believe in.
379
1026160
2000
ben bunlara inanıyorum.
17:08
And Ground Zero, despite all its difficulties, it's moving forward.
380
1028160
3000
Ve Ground Zero, tüm zorluklarına rağmen, ilerliyor.
17:11
It's difficult. 2011, 2013. Freedom Tower, the memorial.
381
1031160
5000
Zor bir iş. 2011, 2013. Özgürlük Kulesi, anıt.
17:16
And that is where I end.
382
1036160
2000
Ve ben burada konuşmama son veriyorum.
17:18
I was inspired when I came here as an immigrant
383
1038160
2000
Diğer milyonlarca kişi gibi, bir göçmen olarak
17:20
on a ship like millions of others,
384
1040160
2000
bir gemiyle buraya geldiğimde,
17:22
looking at America from that point of view.
385
1042160
3000
ve bu bakış açısından Amerika'ya baktığımda çok esinlendim.
17:25
This is America. This is liberty.
386
1045160
2000
Burası Amerika. Burası hürriyet demek.
17:27
This is what we dream about. Its individuality,
387
1047160
2000
Bu bizim hayalini kurduğumuz şey. Gökyüzünde
17:29
demonstrated in the skyline. It's resilience.
388
1049160
3000
gösterilmiş bireyselliği. Dirençliliği.
17:32
And finally, it's the freedom that America represents,
389
1052160
2000
Ve son olarak, bu Amerika'nın temsil ettiği özgürlük,
17:34
not just to me, as an immigrant, but to everyone in the world. Thank you.
390
1054160
4000
bir göçmen olarak sadece bana değil, fakat dünyadaki herkese. Teşekkür ederim.
17:38
(Applause)
391
1058160
5000
(Alkışlar)
17:43
Chris Anderson: I've got a question.
392
1063160
2000
Chris Anderson: Bir soru sormak istiyorum.
17:45
So have you come to peace
393
1065160
2000
Acaba Ground Zero'da yaşanan süreç ve
17:47
with the process that happened at Ground Zero
394
1067160
3000
sizin yarattığınız o ilk inanılmaz tasarımın yitirilmesi
17:50
and the loss of the original, incredible design that you came up with?
395
1070160
3000
olayını geride bırakabildiniz mi?
17:53
Daniel Libeskind: Look. We have to cure ourselves
396
1073160
4000
Daniel Libeskind: Bakın. Otoriter olduğumuz,
17:57
of the notion that we are authoritarian,
397
1077160
2000
gerçekleşen herşeyi belirleyebileceğimiz düşüncesinden
17:59
that we can determine everything that happens.
398
1079160
2000
kendimizi kurtarmalıyız.
18:01
We have to rely on others, and shape the process in the best way possible.
399
1081160
4000
Başkalarına güvenmemiz ve süreci en iyi şekilde şekillendirmemiz gerek.
18:05
I came from the Bronx. I was taught not to be a loser,
400
1085160
3000
Ben Bronx'tan geldim. Bana kaybeden bir kimse,
18:08
not to be somebody who just gives up in a fight.
401
1088160
2000
kavgada hemen pes eden birisi olmamamı ögrettiler.
18:10
You have to fight for what you believe. You don't always win
402
1090160
2000
İnandığınız şey için savaşmalısınız. Her zaman istediğiniz şeyi
18:12
everything you want to win. But you can steer the process.
403
1092160
3000
kazanamazsınız. Fakat süreci yönlendirebilirsiniz.
18:15
And I believe that what will be built at Ground Zero
404
1095160
3000
Ve ben Ground Zero'da inşa edilecek şeyin
18:18
will be meaningful, will be inspiring,
405
1098160
3000
anlamlı olacağına, ilham verici olacağına,
18:21
will tell other generations of the sacrifices,
406
1101160
2000
bu olayın anlamını, yapılan fedakarlıkları diğer nesillere
18:23
of the meaning of this event.
407
1103160
2000
anlatacağına inanıyorum.
18:25
Not just for New York, but for the world.
408
1105160
2000
Sadece New York için değil, fakat bütün dünya için.
18:27
Chris Anderson: Thank you so much, Daniel Libeskind.
409
1107160
2000
Chris Anderson: Çok teşekkürler.
18:29
(Applause)
410
1109160
2000
(Alkışlar)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7