What it's like to be a woman in Hollywood | Naomi McDougall Jones

Reviewer: Camille Martínez

Çeviri: berat güven Gözden geçirme: Figen Ergürbüz

I'm going to begin today with a story

Güne bir öyküyle başlayacak

and end with a revolution.

ve bir devrimle bitireceğim.

(Laughter)

(Kahkahalar)

Are you ready?

Hazır mısınız?

Audience: Yes!

Seyirci: Hazırız!

Naomi McDougall-Jones: Here's the story.

Naomi McDougall-Jones : Öykümüz şöyle:

All my life I wanted to be an actress.

Hayatım boyunca bir oyuncu olmayı istedim.

From the time I was very small, I could feel the magic of storytelling

Çok küçük yaşlardan beri, öykü anlatmanın büyüsünü hissediyor

and I wanted to be a part of it.

ve bunun bir parçası olmak istiyordum.

So, at the ripe age of 21,

Böylece olgun bir yaşta, 21' imde

I graduated from the American Academy of Dramatic Arts

Ney York'taki, Amerikan Drama Sanatları Akademisinden

in New York City,

mezun oldum.

bright-eyed and bushy-tailed, and ready to take my rightful place

İçim içime sığmıyordu ve hak ettiğim yeri alıp

as the next Meryl Streep.

yeni Meryl Streep olmaya hazırdım.

That's my grandmother, not Meryl Streep.

Bu anneannem, Meryl Streep değil.

(Laughter)

(Kahkahalar)

Now, it's important for this story that you understand

Öykünün iyi anlaşılması için şunu belirtmeliyim ki,

that I was raised by a raging feminist.

azılı bir feminist olarak yetiştirilmiştim.

I mean, just to give you some idea:

Yani size bir fikir versin:

when I was five or six years old and obsessed with "The Sound of Music,"

Beş, altı yaşlarında "The Sound of Music" saplantımdı

and running around, singing, "I am 16 going on 17,"

ve etrafta akşama kadar "I am 16 going on 17" şarkısını

all day every day,

söyleyerek koşturuyordum.

my mother sat me down for a very serious conversation

Bir gün annem beni oturttu, ciddi ciddi konuşmak istedi

and she said, "OK, look.

ve şöyle söyledi;

I'm not going to say that you can't sing that song,

" Bak, sana bu şarkıyı söyleme demiyorum

but if you are going to sing that song, I do need you to understand

ama illaki söylemek istiyorsan bu şarkının da güçlendirdiği

the extremely problematic gender construct that it reinforces."

şu aşırı problemli cinsiyet konusunu bilmen gerekiyor.

(Laughter)

(Kahkahalar)

So that's where I come from.

Yani böyle bir ortamda büyüdüm.

So it just honestly never even occurred to me

Dürüst bir itirafta bulunayım; kadın olduğum için

that I would be prevented from doing anything in my life

herhangi bir şeyi yapmama engel olunacağı

because I'm a woman.

hiç aklıma gelmemişti.

OK. So I graduate.

Tamam, mezun oldum

And I start auditioning and I get work, slowly.

ve seçmelere katılıp işler almaya başladım, yavaş yavaş.

But I just start noticing that the parts available for women

Fakat bir şeyi fark etmeye başladım; kadın rolleri

are terrible.

berbattı.

But, remember -- I came here

Ama hatırlayalım, bütün bunları

to play smart, willful, complicated, interesting

zeki, inatçı, derinlikli, ilginç,

complex, confident female characters, right?

karmaşık, kendinden emin, kadın karakterler oynamak için yapmıştım.

Like Meryl.

Meryl gibi yani.

And all of the sudden,

Ama birden bire

I am wrestling with 300 other gorgeous, talented women

kendimi 300 muhteşem ve yetenekli kadınla yarışırken buldum

to play ...

şeyi oynamak için...

"[Female] No dialogue.

"[Kadın] Diyaloğu yok.

The character only needs to stand on a balcony,

Karakter mahzun, mahzun bir balkonda gezinir,

look forlorn, and walk back inside the house.

sonra içeri girer.

Only partial nudity."

Kısmen çıplak olacaktır."

(Laughter)

(Kahkahalar)

"[Sarah] Brian's love interest.

"[Sarah] Brian'ın aşkı, ilgilendiği kız.

Attractive, cute, and flirty, she is the ideal girl and Brian's prize

Çekici, tatlı, işveli. İdeal kız ve bütün film boyunca işlevi

throughout the entire film."

Brian'ın ödülü olmak."

"[Mom] A proper Southern belle who is making peace with the fact

[Anne] Tipik güneyli dilber ve hayattaki tek amacının

that her only purpose in life is to tend to her husband."

kocasıyla ilgilenmek olduğunu kabullenmiş bir kadın.

"[Abby] Must be OK with a tastefully shot gang rape,

[Abby] Özenle çekilecek toplu tecavüz sahnesini kabul etmeli

along with performing 19th-century dance."

ve 19. yüzyıl dansları yapabilmeli.

(Laughter)

(Kahkahalar)

Those are actual casting notices.

Bunlar gerçek rol tanımlamaları.

And so I just mentioned this to my agent one day,

Bir gün, benim menajere bundan bahsettim.

I say, "I feel like I'm not really going in for parts

" Sanki gerçekten oynamak istediğim

that I'm actually excited about playing.

rolleri alamayacağım gibi bir his var." dedim.

And he said, "Yeah. I don't really know what to do with you.

Cevabı şöyleydi ; " Ya, seni ne yapacağız bilmiyorum.

You're too smart for the parts

20' li yaş kız rolleri

that are being written for women in their 20s,

oynamak için fazla zekisin

ama, pek seksi kız oynayacak kadar güzel de değilsin,

and you're not quite pretty enough to be the hot one,

so I think you'll work when you're 35."

yani, sanırım 35' inde iş alırsın"

(Laughter)

(Kahkahalar)

And I said, "Oh. That's funny.

Ben de; " Öyle mi, bu komik işte!

I always thought that when you were 35, you were kind of, like,

Yani 35' ine geldiğinde, hani ne bileyim, bir aktristin

over the hill as an actress,

inişe geçtiğini sanırdım

that you were relegated to playing 20-year-olds' mothers."

yani 20' liklerin annesi rolüne falan indiğini düşünürdüm."

And he said, "Yeah --

Cevap şuydu; " Aynen --

(Laughter)

(Kahkahalar)

It's just the way it is."

bu işler böyle."

So, maybe a year or so after this,

Bundan bir iki yıl sonraydı

I'm having lunch with an actress friend of mine,

oyuncu olan bir arkadaşımla yemek yiyorduk

and we're talking about how insane this is.

ve bunun ne kadar absürd olduğunu konuşuyorduk.

And we decide, you know what? No problem.

Ne karar verdik biliyor musunuz? Bu hiç sorun değildi,

We'll just make our own movie.

kendi filmimizi biz yapacaktık.

And I'll write and then I'll write it about two complex female characters.

İki derinlikli kadın karakter yazacaktım ve yazdım.

So we do.

Böyle yaptık.

We set out to make this movie,

Bu filmi yapmaya giriştik ve

and sort of accidentally, we end up hiring an all-female production team:

biraz da tesadüf, bir baktık; bütün prodüksüyon ekibi kadın,

the writer, directors, producers,

senarist, yönetmenler, yapımcılar, herkes

and it's a film about two women.

ve film iki kadını anlatıyordu.

And so pretty soon, we're sitting in the office

Aradan çok geçmedi, başarılı bir erkek yapımcının

of a successful male producer,

bürosunda oturuyoruz,

and he goes, "OK, girls.

adam lafa girdi;

"Tamam kızlar, bir noktada ekibe erkek bir yapımcı almanız

So, you do understand that at some point you are going to have to hire

a male producer onboard, right?

gerekecek, biliyorsunuz değil mi?

Just so that people will trust you with their money."

Yani sonuçta, insanlar size paralarını emanet edecek."

Over and over again, people tell us,

Bize sürekli şu söylendi;

"Yeah, but people don't really want to see films about women,

" Tamam ama seyirci kadınları anlatan bir filmi izlemez,

so maybe you should think about making something else.

yani başka bir şey yapmayı düşünseniz iyi olur gibi,

It's just the way it is."

bu işler böyle."

So we make the movie, anyway.

Ama biz, filmi yine de yaptık.

We scrape together 80,000 dollars,

80.000 dolar toparladık,

and we make it, and it does so well.

yaptık ve film çok başarılı oldu.

It gets into tons of festivals and we win a lot of awards

Film tonlarca festivale katıldı ve bir çok ödül kazandı

and it's big and exciting.

önemli ve heyecan verici bir filmdi

ama bir yandan da, bütün o yaşadıklarım canımı sıkmaya devam ediyordu,

But these experiences I've had just keep rubbing at me.

And so, I just start talking about them,

ben de bunları anlatmaya başladım.

first, at Q and A's after screenings of the film,

Film gösterime girdikten sonra, önce "Q and A" da konuştum.

and then I get invited to be on panels and talk at conferences.

Sonra, panel ve konferanslardan konuşma davetleri aldım.

And the really amazing thing is that, to begin with,

Gerçekten şaşırtıcı olansa, yani başlangıç olarak,

when I'm just talking to audiences

izleyiciler ve diğer kişilerle,

and other people, you know, coming up in the film industry,

yani film endüstrisinden, kişilerle konuşurken

the universal reaction is,

hepsinin ortak tepkisi;

"Oh my god! This is terrible. What do we do about this?"

"Aman tanrım! Bu korkunç bir durum, bu konuda ne yapabiliriz" idi.

But the bigger panels I get on,

Ama daha büyük panellerde konuşunca

suddenly an Oscar nominee tells me,

Oscar adaylarından biri bana pat diye şunu dedi;

"Look, I totally agree with everything you're saying.

" Bak, söylediğin her şeye sonuna kadar katılıyorum

You just need to be really careful about where you say it."

ama nerede söylediğine dikkat etmen gerek."

An Oscar-winning producer tells me

Oscar kazanmış bir yapımcı ise

that she doesn't think it's a good idea to play the woman card.

kadın kartını ileri sürmenin iyi fikir olmadığını düşünüyordu.

It's just the way it is.

Bu işler böyleymiş.

And I think this is how sexism continues on in 2016, right?

2016 yılında cinsiyet ayrımcılığı nasıl devam ediyor görüyor musunuz?

For the most part, it happens casually --

Çoğu kez olağan bir biçimde yapılıyor --

unconsciously, even.

hatta farkında olmadan.

It happens because people are just trying to get along

Böyle oluyor, çünkü insanlar mevcut cinsiyetçi sistemle

within an existing system.

ters düşmek istemiyor.

It happens, maybe, out of a genuine desire

Belki de tamamen bilinçli yapılıyordur

to teach a young woman the way that the world "just is."

genç bir kadına dünyanın "öyle" olduğunu öğretmek için.

The problem is that unless we do something about it,

Sorun şu ki, bu konuda bir şeyler yapılmazsa

that is the way the world will always be.

dünya da hep "öyle" kalmaya devam edecek.

So why should you care about this?

İyi de, bunu neden umursayasın ki?

Right?

Öyle ya?

I mean, we're facing some rather significant problems in the world

Yani dünyada başka büyük sorunlar yaşanırken,

just at present,

yani şu anda,

what does it really matter if I can't get a job,

ben bir iş bulamasam ne olur

or you're stuck watching "Transformer 17," right?

veya sen "Transformers 17" yi izleyip dur, ne olur ki?

(Laughter)

(Kahkahalar)

Well, let me put it to you this way:

Şey, istersen söyle ifade edeyim:

the year "Jaws" came out,

"Jaws" çıktığı sene,

Americans suddenly started listing "sharks" among their top 10 major fears.

Amerikalıların en büyük 10 korkusundan biri "köpek balığı" oluverdi.

In 1995, BMW paid the James Bond franchise three million dollars

BMW 1995 yılında James Bond'u çekenlere 3 milyon dolar verdi

to have James Bond switch from driving an Aston Martin

ve James Bond, Aston Matin' den inip

to a BMW Z3.

BMW Z3 sürmeye başladı.

That one move caused so many people to go out and buy that car,

Bu tek hamle, birçok kişinin gidip o arabayı almasını sağladı

that BMW made 240 million dollars in pre-sales alone.

ve BMW, sadece satış öncesinden, 240 miyon dolar kazandı.

The year that "Brave" and "Hunger Games" came out,

"Cesur" ve "Açlık Oyunları" filmlerinin çıktığı yıl,

female participation in archery went up 105 percent.

okçuluk sporuna kadın katılımı %105 arttı.

(Laughter)

(Kahkahalar)

In fact, studies show

Aslında araştırmalar

that the movies you watch don't just affect your hobbies,

seyrettiğin filmlerin sadece alışkanlıklarını değil, kariyer seçimini,

they affect your career choices, your emotions, your sense of identity,

duygularını, kimlik algını, ilişkilerini ruh sağlığını --

your relationships, your mental health -- even your marital status.

hatta medeni durumunu bile etkilediğini söylüyor.

So now, consider this:

Şunu bir düşün:

if you have watched mostly American movies in your lifetime,

Eğer yaşamında çoğunlukla Amerikan filmleri izliyorsan,

95 percent of all the films you have ever seen

izlediğin bu filmlerin %95'inin

were directed by men.

yönetmeni erkek.

Somewhere between 80 and 90 percent of all of the leading characters

%80 ile 90 arası baş rol oyuncular,

that you have ever seen

gördüğün bütün o baş roller,

were men.

erkek.

And even if we just talk about the last five years,

Son beş yıldan söz etsek bile;

55 percent of the time that you have seen a woman in a movie,

filmlerde gördüğün kadınların % 55' i

she was naked or scantily clad.

ya çıplaktı, ya çok az giyinik.

That affects you.

Bu seni etkiliyor.

That affects all of us.

Bu hepimizi etkiliyor.

We actually can't even imagine how much it affects us,

Aslında bunun bizi ne kadar etkilediğini hiç bilemiyoruz

because this is all we've ever had.

çünkü elimizdekinin hepsi bu.

Stories -- and movies are just modern stories --

Öyküler, filmler sonuçta modern öykülerdir,

are not frivolous.

önemsiz, ıvır zıvır değildir.

They're actually the mechanism through which we process

Bunlar aslında, yaşamdaki deneyimlerimizi çözümlemekte

our experience of being alive.

kullandığımız mekanizmalardır.

They're the way that we understand the world

Öyküler, dünyayı anlama ve kendi yerimizi bulmanın

and our place in it.

bir yoludur.

They're the way we develop empathy

Onlar, yaşadıkları bizden farklı insanlarla

for people who have experiences different than our own.

empati geliştirmemizin bir yoludur.

And right now, all of that is being funneled at us

Ama şu anda bütün öyküler bir huniden geçirilip,

through the prism of this one perspective.

tek bir bakış açısından bize sunuluyor.

It's not that it's a bad perspective,

Sorun bakış açısının kötü olup olmaması değil

but don't we deserve to hear them all?

ama bütün öyküleri hak etmiyor muyuz?

How would the world be different if all of the stories were told?

Eğer bütün öyküler anlatılsa dünya ne kadar farklı olurdu?

So what do we do about this?

Peki, ne yapabiliriz?

This may be the first time a lot of you are hearing about this,

Çoğunuz bunu ilk kez duyuyor olabilir

but a lot of us within the film industry have spent years --

ancak film endüstrisinde olan birçoğumuz buna yıllarını verdi,

a lot of people, a lot longer than I have --

pek çok insan, benden çok daha uzun süre harcadı,

giving speeches and doing panels and writing articles

konuşmalar yapıyor, paneller düzenliyor, yazılar yazıyor,

and doing studies,

araştırmalar yapıyorlar

and really just yelling at Hollywood to do a better job about this.

ve Hollywood'a bundan daha iyi bir iş çıkarmasını için bağırıyorlar.

I mean, we have really yelled at them.

Yani gerçekten bağırıp çağırıyoruz.

And yet, Paramount and Fox recently released their slates,

Oysa yine de, Paramount ve Fox geçenlerde bir liste yayınladı

and of the 47 films that they will release between now and 2018,

ve bugünle 2017 arasında gösterime sokacağı 47 filmin bir tekinin bile

not a single one will be directed by a woman.

yönetmeni kadın değil.

So it is beginning to occur to me

Artık şöyle düşünmeye başlıyorum:

that waiting for Hollywood to grow a conscience

Hollywood'un vicdana gelmesini beklemek

may not actually be a winning strategy.

bu oyundaki doğru strateji olmayabilir.

In fact, it seems to me

Aslında, bana şöyle geliyor:

that whenever there is a small, ruling class of people

Eğer bir yerde bütün paraya ve güce ve kaynaklara sahip,

who have all of the money and power and resources,

egemen küçük bir sınıf köşeleri tutmuşsa,

they're not actually that excited about giving it up.

bırakma konusunda istekli olmaları da kolay olmuyor.

And so you don't get change by asking them

Yani onlara rica etmekle, hatta bağırıp çağırmakla

or even yelling at them.

bir şansın olmuyor.

You have to make that change happen

Bu değişimi ancak bir devrimle

through a revolution.

yapmak zorundasın.

Now, please don't worry -- I promise you, here, now, today,

Lütfen endişelenmeyin, söz veriyorum; bugün burada

our body count will be very low.

vücutlarımız fazla rol oynamayacak.

(Laughter)

(Kahkahalar)

So, now before I get to my four-point plan for the revolution --

Şimdi dört noktalı devrim planıma başlamadan önce --

yes, I have a four-point plan --

evet dört noktalı bir planım var--

I have two pieces of very good and important news for you.

size iki çok önemli ve iyi haberim var.

Good news number one:

Birinci iyi haber:

there are female filmmakers.

[Kadın film yapımcıları var.]

(Cheers and applause)

(Tezahürat ve alkışlar)

Yes! I know!

Evet biliyorum!

(Applause)

(Alkışlar)

We exist!

Biz varız!

We actually graduate from film schools

Biz bu film okullarından, erkeklerle

at the same rate that men do -- 50 percent.

aynı oranda mezun oluyoruz: %50

So here we have our 50 women.

yani, %50 kadın bizde.

The problem is that as soon as you get to the micro-budget film,

Sorun şu ki, çok düşük bütçeli filmlerle başlandığında,

so even the very smallest films,

en küçük filmlerle bile,

we're already only directing 18 percent.

sadece %18 ini biz yönetiyoruz.

Then you get to slightly bigger films,

Sonra hafiften daha büyük filmlere geçildiğinde,

indies in the $1-5 million budget range,

bağımsız filmlere, 1-5 milyon dolar bütçeli,

and we go down to 12 percent.

yüzde 12' ye düşüyoruz.

So by the time you get to the studio system,

Stüdyo sistemine ulaşana kadar

we're only directing five percent of movies.

filmlerin sadece yüzde 5'ini yönetiyoruz.

Now, I know some of you out there will look at this

Yani biliyorum, bazılarınız buna bakıp

içinden şöyle düşünüyor;

and secretly think to yourselves,

"Well, maybe women just aren't as good at directing movies."

"Belki kadınlar yönetmenlikte erkekler kadar iyi değildir."

ve soru çok mantıksız değil.

And that's not a totally insane question.

Film endüstrisinin bir meritokrasi(liyakat sistemi) olduğunu düşünürüz, öyle mi?

I mean, we like to believe the film industry is a meritocracy, right?

(Laughs)

Ha-ha!

(Laughter)

(Kahkahalar)

But look at this trajectory.

Ama şu gidiş eğrisine bakın.

Either you have to accept

Ya, kadınların erkeklerin %5 i oranında

that women are actually five percent as talented as men,

yetenekli olduğunu kabul etmeniz gerekecek,

which I don't,

ki ben etmem,

or you have to accept that there are serious systemic issues

ya da, bizim buradan buraya ulaşmamızı engelleyen

preventing us from getting from here to there.

ciddi sistematik sorunların varlığını kabul etmeniz.

But the good news is, we exist,

Ama iyi haber; biz varız

and there is a vast amount of untapped potential over here.

ve yararlanılmayan çok büyük bir kaynak orada duruyor.

Good news number two, and this is really good news:

İkinci iyi haber; bu gerçekten iyi bir haber:

films by and about women make more money.

[Kadınları anlatan veya kadınların yaptığı filmler daha çok para kazanıyor.]

Yes! Yes! It's true!

Ev-vet, bu doğru!

(Cheers and applause)

(Tezahürat ve alkışlar)

It's true.

Bu doğru.

The Washington Post recently released a study

Washington Post bir araştırma yayınladı;

showing that films that feature women make 23 cents more on every dollar

baş rolü (öznesi) kadın olan filmler diğer filmlere göre, dolar başına

than films that don't.

23 sent fazla kazandırıyor.

Furthermore, my colleagues and I commissioned a study

Ayrıca ben ve meslektaşlarım bir araştırma görevi verdik

comparing 1,700 films made over the last five years

son beş yılda çekilen 1.700 filme bakılacak

and, looking at the average returns on investment --

ve yatırımların ortalama geriş dönüş oranı araştırılacaktı --

so, how much money does that movie make --

yani o film ne kadar para kazanmış --

comparing if a man or a woman filled each of the following roles:

ve karşılaştırma için şu kişiler erkek mi, kadın mı ona bakılacaktı:

director, producer, screenwriter and lead actor.

yönetmen, yapımcı, senarist ve baş rol.

And in every single category,

Bütün kategorilerde,

the return on investment is higher if it's a woman.

kadınlarda yatırımın geri dönüş oranı daha yüksek çıktı.

Fact: women buy 51 percent of all movie tickets.

Gerçek: Sinema biletlerinin %51 ini kadınlar satın alır,

kadınları anlatan ve kadınların yaptığı filmler daha fazla kazanır.

Films by and about women make more money.

And of course, at least some portion of the male population

Ve tabii ki, erkek nüfusun en azından bir kısmı da

does also like women --

kadınlardan hoşlanır --

(Laughter)

(Kahkahalar)

so "women films" are not just for women.

yani "kadın filmleri" sadece kadınlara yönelik değildir.

And yet, Hollywood only targets 18 percent of all of their films

Ama yine de, Holywood filmlerin sadece %18'inin

as "women films."

"kadın filmi" olmasını hedefliyor.

So what you're left with is a giant underserved audience

Yani istediği filmi (hizmeti) göremeyen dev bir seyirci grubu dışarıda kalıyor

and untapped profit potential.

yani yararlanılmayan büyük bir kâr potansiyeli.

So we exist, and we have stories to tell.

Biz varız ve anlatacak öykülerimiz de var.

We have so many stories to tell.

Anlatacak pek çok öykümüz var.

And despite everything we've heard: you want to see them.

Bize söylenen bütün o şeylere inat, siz onları izlemek istiyorsunuz.

The problem is, we've got this thing -- let's call it "Hollywood" --

Sorunumuz ise şu, şu şey, hani "Hollywood" dedikleri.

(Laughter)

(Kahkahalar)

no, no, I'm just kidding;

Yo, yo, şaka yapıyorum;

I've met some very nice people in Hollywood --

Holywood'da bazı çok iyi kişilerle de tanıştım.

Hollywood, preventing us from getting to you.

Holywood bizim size ulaşmamızı engelliyor.

So here is my four-point plan for the revolution,

Benim dört noktalı devrim planım şu

and everybody -- man or woman, in this room or anywhere in the world --

ve herkes, bu odadaki kadın veya erkek veya dünyada herhangi bir yerde,

is going to get to help.

yardım edecek.

And this revolution is not just for women.

Bu devrim sadece kadınların yararına değil,

Anyone who has been disenfranchised,

temsil edilmeyen herkesin yararına,

anyone whose story has not been told,

öyküsü anlatılmayan herkesin yararına.

the same principles apply,

Aynı prensipler geçerli

and I really hope we can do the revolution together.

ve umut ediyorum bu devrimi hep birlikte başaracağız.

My four-point plan.

Benim dört noktalı planım.

Number one: watch movies.

Bir: Film izle.

Isn't this a good revolution?

İyi bir devrim, değil mi?

(Laughter)

(Kahkahalar)

OK, first I want to talk to anyone who watches movies.

Tamam, sözüm film izleyen herkese.

Who watches movies in here?

Burada kimler film izliyor?

Great!

Süper!

Will you pledge to watch one film by a female filmmaker per month?

Peki, ayda bir kez bir kadın yapımcının filmini izlemeye söz veriyor musun?

That's it, just start there. Great!

Hepsi bu, böyle başlıyoruz. Çok iyi!

If you need help finding them,

Eğer bu filmleri bulmakta zorlanırsan,

you can go to the website, moviesbyher.com

moviesbyher.com sitesine bak;

It's an easily searchable database of films by women.

orada kadınların yaptığı filmleri kolayca araştıracağın veritabanı var.

And as you start watching all movies,

Ayrıca, senden film izlerken,

I just want you to pay attention to the female characters.

kadın oyunculara dikkat etmeni istiyorum.

How many of them are there?

Kaç kadın oyuncu var?

What are they wearing?

Nasıl giyinmişler?

Or not?

ya da, giyinikler mi?

Do they get to do cool things,

Filmde önemli bir iş yapıyorlar mı,

or are they just there to emotionally support the men?

yoksa tek yaptıkları, erkeklere duygusal destek vermek mi?

I'm telling you, once you see this, you're not going to be able to unsee it.

Bak, bunları idrak ettiğin zaman görmemezlikten gelemeyeceksin

And as you start noticing this, it's going to shift your viewing habits.

ve bunları fark etmeye başladıkça film izleme alışkanlığın değişecek.

And this already sizable market is going to continue to grow.

Bu şimdiden belirli büyüklükte bir pazar ve büyümeye devam edecek.

Step two: make movies.

İkici adım: Film yapın.

So now I'm talking to all the female filmmakers out there:

Bütün kadın film yapımcılarına sesleniyorum;

we need you to be very brave.

çok cesur olmamız gerekiyor.

It will be harder for you to make movies.

Film yapmanız daha da zorlaşacak.

In fact, there will be an entire industry constantly telling you

Aslında bütün endüstri size sürekli şunu tekrarlayacak;

that your stories don't matter.

öyküleriniz önemsiz.

And we need you to make them, anyway.

Ama o öyküleri yine de çekmelisiniz.

That 18 percent in the micro-budget range -- that is on us to fix.

Küçük bütçelilerdeki %18' lik payı düzeltmek bize düşüyor.

Don't wait for permission.

Kimseden izin bekleme.

Don't wait for somebody to pick you,

Birilerinin seni seçmesini bekleme

because 95 percent says they are not going to.

çünkü %95 sana bu izni vermeyecek, seni seçmeyecek.

Crowd fund.

Kitlesel fonlar (ortaklaşa fon).

Write letters to eccentric relatives.

Eksantrik akrabalarına mektup yaz.

I know how hard it is,

Biliyorum çok zor

but you have to make your movies -- now, today, features, not shorts.

ama kendi filmini yapmalısın, şimdi, bugün. Başrol, şortlu kız değil.

There is an audience for them, and they want and need to see them.

Bu filmlerin seyircisi var ve bu filmleri izlemek istiyorlar.

Three: invest in each other.

Üç: Birbirinize yatırım yapın.

Fellow female filmmakers, I feel like we need to stop wasting so much energy

Film yapımcısı kadın meslekdaşım; seni istemeyen bir sistemde kalarak

on a system that does not want us.

enerjini tüketmekten vazgeçmelisin.

We need to find our audience and invest in cultivating them.

Kendi izleyicimizle buluşmalı ve onları bilinçlendirmeliyiz.

If we can figure out how to make our movies

Kendi filmlerimizi yapmanın bir yolunu bulabilir

and deliver them to the audiences that want them,

ve bu filmleri onları isteyen seyirciye ulaştırabilirsek,

that's it.

olay çözülür,

That's the whole game.

Bütün oyun bu.

And whatever they're doing in the middle

Ve onlar araya girip ne yaparsa

is going to cease to be quite so important.

yapsınlar onları durdurmalıyız.

Audiences, invest in us.

Seyirci, bize yatırım yap.

Help us make the movies that you want to see.

İzlemek istediğin filmleri yapmamıza yardım et.

If you can give a female filmmaker 25 dollars in a crowdfunding campaign,

Bir kadın yapımcının ortak fon oluşturma kampanyasına 25 dolar verebilirsen

great, do that.

çok iyi, yap bunu.

If you can invest more seriously

Daha ciddi bir yatırım yaparsan

and help us over that critical million-dollar hurdle,

ve kritik bir milyon dolar bariyerini aşmamıza yardım

do that.

edebilirsen, yap.

But invest in seeing the other half of the story.

Yatırımını, öykünün diğer yarısını da görerek yap.

Four: disrupt through business.

Dört: Sorunu iş yaparak çözmek.

So now I'm talking to all of the businesspeople

Bu sözüm bütün iş dünyası

and entrepreneurs.

ve girişimcilere.

This does not happen very often in the world,

Dünyada bu pek sık yaşanmaz

but right here we have a golden situation

ama şu anda önümüzde altın bir fırsat var.

in which you can enact significant social change

Önemli bir sosyal değişime ön ayak olabilir ve

while also making money.

aynı zamanda para kazanabilirsin.

Hollywood is a system ripe for disruption.

Hollywood darmadağın olmaya hazır.

The old models of financing and distribution are crumbling --

Eski tarz finansman ve dağıtım yöntemleri çöküyor --

please come in and disrupt it.

lütfen gelin ve onu alaşağı edelim.

I'll give you an example.

Size bir örnek vereyim:

Right now, with some incredible women,

Şu anda bazı olağanüstü kadınlarla

I am launching the "The 51 Fund."

birlikte "The 51 Fund" u kuruyoruz.

It's a venture capital fund

Bu bir risk sermayesi fonu

that will finance films written, directed and produced by women

ve 1-5 milyon bütçeli, kadınlar tarafından senaryosu yazılan, yapılan

in that critical $1-5 million range.

ve yönetilen filmlere finans sağlayacak.

We will give a significant number of female filmmakers

Ciddi sayıda kadın yapımcıya

the chance to make their movies

kendi filmlerini çekme şansı vereceğiz

and we will deliver them to the audiences who want them.

ve filmleri onları izlemek isteyen seyirciye ulaştıracağız.

Good for equality, good for business.

Hem eşitlik, hem iş için iyi olacak.

But that's only one example, we need more.

Ama bu tek bir örnek, fazlasına ihtiyacımız var

There is room for so many more.

Çok daha fazlası için olanak var.

So I say to you:

Yani size şunu söylüyorum;

Hollywood is leaving money on the table.

Holywood bu işi beceremiyor,

gelin ve bu parayı siz kazanın.

Come pick it up.

(Applause)

(Alkışlar)

Now, all of this may seem like a lot, but it is actually so doable.

Bu söylediklerim aşırı gibi gelebilir ama gerçekten yapılabilir.

Entrenched systems don't change because you ask the people in charge,

Yerleşik sistemler, işin başındakilere değişim rica etmekle değişmez,

they change because all of the people who don't have what they want

bu sistemler, istedikleri olmayan bütün insanlar ayağa kalkıp,

rise up and make that change happen.

o değişimi bizzat yaparsa değişir.

And don't you want to?

Bunu istemez misin?

I want to see what the other 51 percent of the population has to say.

Nüfusun diğer %51'i ne söylüyor duymak istiyorum.

I want to watch movies that teach me about people

Bana insanı anlatan filmler izlemek istiyorum,

who are different than I am.

bana diğer insanları öğreten.

I want to see women's bodies on film that aren't perfect.

Filmlerde vücudu "mükemmel" olmayan kadınlar görmek istiyorum.

I want to give our little boys the chance

Oğullarımıza, kadın karakterle empati kurma,

to empathize with female characters

böylece daha sağlam erkekler olma

so that they can become more whole men.

fırsatı vermek istiyorum.

And I definitely want to give a little girl

Ve mutlaka şu küçük kıza, hayatında

who may not have a real-life role model

gerçek bir rol model olmayan kıza,

the chance to watch movies

bu filmleri izleme ve onun

and see women doing everything she dreams of achieving.

hayalini kurduğu her şeyi yapan kadınları görme şansını.

This is not about making one industry better.

Bu bir endüstriyi düzeltmekle ilgili bir şey değildir,

This is about making a better world.

bu dünyayı daha iyi bir yer yapmakla ilgilidir.

Will you help?

Yardım edecek misin?

The time for waiting is over.

Beklemek buraya kadar,

The time for the revolution is now.

şimdi devrim zamanı.

(Cheers and applause)

(Tezahürat ve alkışlar)