The movement that inspired the Holocaust - Alexandra Minna Stern and Natalie Lira

Çeviri: Gözde Alpçetin Gözden geçirme: Nihal Aksakal

As a new widow, Sarah Rosas Garcia

Yeni dul kalan Sarah Rosas Garcia,

was already struggling to support her nine children

en büyük kızı yerel merciler tarafından alındığında

when her oldest daughter was picked up by local authorities.

dokuz çocuğunu geçindirmekte zaten zorlanıyordu.

Andrea Garcia had been accused of skipping school

Andrea Garcia okulu asmakla

and being sexually promiscuous,

ve fahişelikten suçlanıyordu,

so the authorities responsible for juvenile delinquents

bu yüzden çocuk suçlulardan sorumlu yetkililer

committed her to a state hospital.

onu bir devlet hastanesine yatırdılar.

After being administered an IQ test and assigned a low score,

IQ testine tutulup düşük bir puan verildikten sonra

the doctors made their verdict.

doktorlar kararlarını vermişlerdi.

They told Sara her 19-year-old daughter would be sterilized

Sara’ya 19 yaşındaki kızının devletin zeka eksikliği olarak gördüğü şeyi

to prevent passing on what the state saw as a mental deficiency.

aktarmayı önlemek için kısırlaştırılacağını söylediler.

This horrific tale may sound like a story from an authoritarian regime.

Bu korkunç hikaye, kulağa otoriter rejimden bir hikayeymiş gibi gelebilir.

But in fact, it took place in Southern California in 1938.

Fakat aslında 1938 yılında Güney Kaliforniya’da gerçekleşti.

And Andrea Garcia was one of thousands of poor women of color

Andrea Garcia, devletin acımasız öjenik kampanyası tarafından hedeflenen

targeted by the state’s relentless campaign of eugenics.

binlerce zavallı siyahi kadından biriydi.

Since ancient Greece, there have been efforts to control human populations

Antik Yunan’dan beri, üreme ile bazı özellikleri sürdürüp

via reproduction, retaining some traits and removing others.

diğerlerini kaldırarak insan nüfusunu kontrol etme çabaları olmuştur.

But in the 19th century, the discovery of evolution and genetics

Ancak 19. yüzyılda evrim ve genetiğin keşfi

inspired a new scientific movement dedicated to this endeavor.

bu gayrete ithafen yeni bilimsel bir harekete ilham verdi.

In 1883, British scientist Sir Francis Galton

1883′de İngiliz bilim insanı Sör Francis Galton

named this idea eugenics,

bu fikre öjenik ismini verdi,

drawn from the Greek word for “to be well born.”

“soylu olmak” anlamına gelen Yunanca kelimeden türetilmişti.

This wave of modern eugenicists included prominent scientists

Bu yeni soy gelişimci dalgası, önde gelen bilim insanlarını

and progressive reformers who believed they could improve society

ve sadece istenen özelliklerin aktarıldığından emin olarak

by ensuring that only desirable traits were passed down.

toplumu iyileştirebileceklerine inanan yenilikçi reformcuları içeriyordu.

However, their definition of what traits were and were not desirable

Fakat hangi özelliklerin istenilir olup olmadığının tanımları ise

was largely determined by the prejudices of their era.

büyük ölçüde dönemin ön yargıları tarafından belirleniyordu.

Entire categories of people were considered “unfit” for reproduction,

Göçmenleri, siyahileri ve engelleri içeren tüm insan kategorileri

including immigrants, people of color and people with disabilities.

üreme için “uygunsuz” kabul ediliyordu.

Meanwhile, their ideal genetic standard reflected the movement’s members:

Bu sırada ideal genetik standartları hareketin üyelerini yansıtıyordu:

white Europeans of Nordic or Anglo-Saxon descent.

Kuzeyli ya da Anglosakson kökenli beyaz Avrupalılar.

As the influence of eugenics spread in the early 20th century,

Soy ıslahının etkisi 20. yüzyılın başlarında yayıldıkça

many countries restricted immigration and outlawed interracial unions.

birçok ülke göçü ve yasa dışı ırklararası birliktelikleri kısıtladı.

These measures to improve so-called “racial hygiene”

Sözde “ırk hijyeni”ni geliştirmek üzere alınan bu önlemler

were taken to their horrific conclusion in Nazi Germany.

Nazi Almanyası’nda dehşet verici sonuçlar doğurmuştu.

The Nazi eugenics campaign systematically killed millions of Jews,

Nazi öjenik kampanyası sistematik olarak milyonlarca Yahudi ile birlikte

as well as individuals from other groups,

çingeneleri, eşcinsel erkekleri ve engelli insanları içeren

including Roma, gay men, and people with disabilities.

diğer gruptan bireyleri öldürdü.

Outside their extreme brutality, however,

Fakat bu olağanüstü vahşetlerinin dışında

Nazi eugenic policies reflected similar standards across the globe.

Nazi öjenik politikaları dünya genelindeki benzer standartları yansıtıyordu.

Throughout the mid-20th century,

20. yüzyılın ortaları boyunca

many countries enacted eugenics policies,

birçok ülke öjenik politikalar uyguladı

and governments in Sweden, Canada, and Japan

ve İsveç, Kanada ve Japonya’daki hükümetler

forcibly sterilized thousands of individuals.

binlerce insanı zorla kısırlaştırdı.

Sterilization was exceptionally common in the US.

Kısırlaştırma ABD’de son derece yaygındı.

From 1907 to 1979,

1907′den 1979′a kadar

US policies enforced the sterilization of over 60,000 people,

ABD politikaları 60.000′den fazla insanı kısırlaştırmaya zorladı,

with 32 states passing laws that mandated sterilization

32 eyalet “zihinsel engelli” addedilen kadın ve erkeklerin

for men and women deemed “mentally defective.”

kısırlaştırılmasını emreden yasalar çıkardı.

This label was typically applied based on superficial mental health diagnoses

Bu etiket genellikle yüzeysel sağlık tanılarına

and the results of IQ tests,

ve IQ testinin sonuçlarına dayanarak konuyordu

which were linguistically and culturally biased against most immigrant populations.

ki bunlar dilsel ve kültürel olarak çoğu göçmen nüfusuna karşı ön yargılıydı.

These racist standards were particularly problematic in California.

Bu ırkçı standartlar özellikle de Kaliforniya’da sorunluydu.

From 1920 to 1945, Latina women were 59% more likely to be sterilized

1920′den 1945′e kadar Hispanik kadınların kısırlaştırılması diğer kadınlara göre

than other women.

%59 daha muhtemeldi.

And the rate of sterilizations in California was incredibly high—

Kaliforniya’daki kısırlaştırılma oranı da son derece yüksekti—

this single state performed over one third of the country’s sterilization operations.

bu tek eyalet

ülkenin kısırlaştırma operasyonlarının üçte birini gerçekleştiriyordu.

Such was the case of Andrea Garcia,

Andrea Garcia’nın davasında olduğu gibi,

whose story reflects thousands of individuals with similar fates.

hikayesi aynı kadere sahip binlerce kişiyi yansıtıyordu.

With the help of famed civil rights lawyer David Marcus,

Ünlü bir insan hakları avukatı olan David Marcus’un yardımı ile

Andrea’s mother argued that California’s sterilization law

Andrea’nın annesi, Kaliforniya’daki kısırlaştırma yasasının

violated the US Constitution,

ABD Anayasasını ihlal ettiğini,

depriving Andrea of her rights to equal protection under the law.

Andrea’yı eşit koruma haklarından mahrum ettiğini savundu.

However, while one of the three judges overseeing the case voted to spare Andrea,

Ancak davayla ilgilenen üç hakimden biri Andrea’yı esirgemek için oy verirken

the other two did not.

diğer ikisi vermedi.

Records suggests it’s possible Andrea escaped the impending surgery,

Kayıtlara göre Andrea’nın ameliyattan kurtulması mümkündü

but many more victims of these policies did not.

fakat bu politikaların birçok kurbanı kaçamadı.

Although eugenics acquired negative connotations

Öjenik, İkinci Dünya Savaşı dehşeti ardından

after the horrors of World War II,

olumsuz çağrışımlar edinse de

many of its practices, including sterilization, continued for decades.

kısırlaştırmayı da içeren birçok uygulama on yıllar boyunca devam etti.

By the late 1960s, research into human genetics was more nuanced,

1960′ların sonlarına doğru insan genetiği araştırmaları daha incelikliydi

and bioethics had begun to blunt eugenics’ influence.

ve biyoetik, öjeniğin etkisini kırmaya başlamıştı.

Yet Sweden and the US continued to pursue involuntary sterilization

Fakat İsveç ve ABD, 70′lere kadar

zoraki kısırlaştırmaları sürdürmeye devam etti.

well into the 70s.

Finally, class action lawsuits and protest marches in the US galvanized lawmakers,

En sonunda toplu davalar

ve ABD’deki protesto yürüyüşleri kanun koyucuları harekete geçirdi

and California’s sterilization laws were finally repealed in 1979.

ve Kaliforniya’nın kısırlaştırma yasaları nihayet 1979′da yürürlükten kaldırıldı.

Unfortunately today,

Maalesef bugün,

the legal and illegal sterilization of many oppressed communities

baskı gören birçok topluluğun yasal ve yasa dışı olarak kısırlaştırılması

still continues around the globe.

dünya genelinde halen devam ediyor.