How I found myself through music | Anika Paulson

Çeviri: Esra Çakmak Gözden geçirme: Figen Ergürbüz

The philosopher Plato once said,

Düşünür Plato vaktiyle der ki,

"Music gives a soul to the universe,

''Müzik evrene ruh,

wings to the mind,

zihne kanat,

flight to the imagination

hayallere uçma gücü

and life to everything."

ve her şeye hayat verir.''

Music has always been a big part of my life.

Müzik hayatımda her zaman önemli bir yer kapladı.

To create and to perform music

Müzik icra etmek ve ortaya koymak,

connects you to people countries and lifetimes away.

sizi kilometreler ve zamanın ötesindeki insanlara bağlıyor.

It connects you to the people you're playing with,

Sizi beraber çaldığınız insanlara,

to your audience

dinleyicinize

and to yourself.

ve kendinize bağlıyor.

When I'm happy, when I'm sad,

Mutluyken, üzgün olduğumda,

when I'm bored, when I'm stressed,

sıkıldığımda ve gergin hissettiğimde

I listen to and I create music.

müzik dinler ve müzik yaparım.

When I was younger, I played piano;

Küçükken piyano çalardım,

later, I took up guitar.

sonra gitara başladım.

And as I started high school,

Ve liseye başladığım dönemde,

music became a part of my identity.

müzik kimliğimin bir parçası oluverdi.

I was in every band,

Her koroda vardım,

I was involved with every musical fine arts event.

her müzik ve güzel sanatlar etkinliğine katılıyordum.

Music surrounded me.

Müzik her bir yanımı sardı.

It made me who I was,

Beni ben yaptı

and it gave me a place to belong.

ve bana ait olabileceğim bir yer verdi.

Now, I've always had this thing with rhythms.

Ritimler ile her zaman aramda bir bağ olmuştur.

I remember being young,

Hatırlıyorum da,

I would walk down the hallways of my school

çocukken okulumun koridorlarını tavaf ederdim

and I would tap rhythms to myself on my leg with my hands,

ve ayaklarımla kendi kendime ritim tutar, ellerimle veya dişlerimle

or tapping my teeth.

ritme eşlik ederdim.

It was a nervous habit,

Rahatsız edici bir alışkanlıktı

and I was always nervous.

ve her zaman gergin hissederdim.

I think I liked the repetition of the rhythm --

Ritimdeki yineleme hoşuma gidiyordu herhalde,

it was calming.

huzur veriyordu.

Then in high school,

Sonra lisede,

I started music theory,

Müzik Kuramı dersi aldım

and it was the best class I've ever taken.

ve aldığım en iyi ders oluvermişti.

We were learning about music --

Müzik hakkında eğitim alıyor,

things I didn't know, like theory and history.

kuram ve tarih gibi bilmediğim yönlerini öğreniyordum.

It was a class where we basically just listened to a song,

Bu derste, bir müzik dinler ve ardından

bize ne anlam ifade ettiğini tartışır,

talked about what it meant to us

and analyzed it,

analiz yapardık

and figured out what made it tick.

ve içinde taşıdığı enerjisini kavramaya çalışırdık.

Every Wednesday, we did something called "rhythmic dictation,"

Her çarşamba ''ritmik dikte'' denilen bir çalışma yapıyorduk,

and I was pretty good at it.

iyi olduğum bir konuydu.

Our teacher would give us an amount of measures

Öğretmenimiz, bizlere ölçülerini

and a time signature,

ve zaman işaretini verirdi,

and then he would speak a rhythm to us

ardından ritmi verirdi

and we would have to write it down with the proper rests and notes.

ve bizler de belirli durakları ve notaları çıkarır, yazıya dökerdik.

Like this:

Şöyle:

ta ta tuck-a tuck-a ta,

ta ta tak-a tak-a ta,

ta tuck-a-tuck-a-tuck-a, tuck-a.

ta tak-a tak-a tak-a, tak-a.

And I loved it.

Hoşuma gitmişti.

The simplicity of the rhythm --

Ritimdeki yalınlık,

a basic two- to four- measure line --

basit bir 2-4'lük ölçü birimi,

and yet each of them almost told a story,

buna karşın her biri, beraberinde bir hikâye taşıyor,

like they had so much potential,

muazzam bir potansiyele sahipler

and all you had to do was add a melody.

ve yapman gereken tek şey, melodi eklemek.

(Guitar)

(Gitar başlar)

Rhythms set a foundation for melodies and harmonies to play on top of.

Ritim, harmoni ve melodilerin harmanlanacağı bir temel oluşturur.

It gives structure and stability.

Yapı ve denge sağlar.

Now, music has these parts --

Müzik şu parçalara ayrılır:

rhythm, melody and harmony --

ritim, melodi ve harmoni,

just like our lives.

tıpkı yaşamlarımız gibi.

Where music has rhythm,

Müzikte ritim,

we have routines and habits --

bizlerinse rutin ve alışkanlıkları vardır;

things that help us to remember what to do and to stay on track,

ne yapacağımıza dair bizlere yol gösterecek ve ilerlemek için

and to just keep going.

pusulamız olacak şeyler.

And you may not notice it,

Her zaman farkında olmayız,

but it's always there.

ama hep oradadır.

(Guitar)

(Gitar)

And it may seem simple,

Basit görünebilir,

it may seem dull by itself,

tek başına sıkıcı gelebilir,

but it gives tempo and heartbeat.

ama tempo verir ve ruh katar.

And then things in your life add on to it,

Hayatınızdaki şeyler buna eklenir,

giving texture --

şekillendirir,

that's your friends and your family,

işte bunlar aileniz ve arkadaşlarınızdır

and anything that creates a harmonic structure in your life

ve hayatınızda ahenkli bir yapı oluşturan diğer her şeydir,

and in your song,

aynı zamanda şarkınızda da,

like harmonies,

harmoni,

cadences

ritim

and anything that makes it polyphonic.

ve çok seslilik katan diğer her şey gibi.

And they create beautiful chords and patterns.

Hep beraber güzel bir akor ve örüntü yakalarlar.

(Guitar)

(Gitar)

And then there's you.

Ve elbette siz,

You play on top of everything else,

kurguyu siz tamamlarsınız,

on top of the rhythms and the beat

ritmi ve tempoyu siz yaratırsınız,

because you're the melody.

melodi sizsinizdir.

And things may change and develop,

Zaman değişir, gelişir;

but no matter what we do,

fakat biz ne yaparsak yapalım,

we're still the same people.

özümüz aynı kalır.

Throughout a song melodies develop,

Zamanla bir şarkının melodisi gelişir,

but it's still the same song.

ama hâlâ aynı şarkıdır aslında.

No matter what you do,

Ne yaparsan yap,

the rhythms are still there:

ritim her zaman baki kalır;

the tempo and the heartbeat ...

tempo ve müzik ruhu...

until I left,

Ta ki ben ayrılana kadar,

and I went to college

sonra üniversiteye başladım

and everything disappeared.

ve her şey yok oldu.

When I first arrived at university,

Üniversiteye ilk başladığımda,

I felt lost.

kaybolmuş hissediyordum.

And don't get me wrong -- sometimes I loved it and it was great,

Şunu söylemeliyim ki bazen hoşuma gidiyordu ve harikaydı,

but other times,

ama öte yandan,

I felt like I had been left alone

kendimi kollamak için

to fend for myself.

yalnız bırakılmış gibi hissediyordum.

It's like I had been taken out of my natural environment,

Doğal ortamımdan çekip koparılmış

and put somewhere new,

ve ritmin, harmoninin

where the rhythms and the harmonies

ve yapının çekip çıkarıldığı

and the form had gone away,

yeni bir yere konmuş gibi hissediyordum,

and it was just me --

yalnızca ben,

(Guitar)

(Gitar)

silence and my melody.

sessizlik ve melodim varmışcasına.

And even that began to waver,

Bu durum bile sarsılmaya başladı,

because I didn't know what I was doing.

ne yaptığımı bilmiyordum çünkü.

I didn't have any chords to structure myself,

Kendimi düzeltmek için ne akordum vardı,

or a rhythm

ne ritmim,

or a beat to know the tempo.

ne de tempoyu kavrayacağım bir vuruş.

(Guitar)

(Gitar)

And then I began to hear all these other sounds.

Ve birden, bütün diğer sesleri işitmeye başladım.

(Guitar)

(Gitar)

And they were off-time

Zamanın ötesindeydiler,

and off-key.

ve akordun da.

And the more I was around them,

Onlar ile daha çok zaman geçirdikçe,

the more my melody started to sound like theirs.

melodim onlarınkine benzemeye başladı.

And slowly I began to lose myself,

Zamanla kendimi kaybetmeye başladım,

like I was being washed away.

sürükleniyor gibiydim.

But then the next moment --

Ama sonra,

(Guitar)

(Gitar)

I could hear it.

onu duyabiliyordum.

And I could feel it.

Hissedebiliyordum.

And it was me.

Bu bendim

And I was here.

ve oradaydım.

And it was different,

Farklıydı,

but not worse off.

ama kötü manada değil,

Just changed a little.

birazcık değişmiştim.

Music is my way of coping with the changes in my life.

Müzik, hayatımdaki değişikliklerle başa çıkma yöntemim.

There's a beautiful connection between music and life.

Müzik ile hayat arasında muazzam bir bağlantı var.

It can bind us to reality

Bizi gerçekliğe kavuşturur,

at the same time it allows us to escape it.

ama aynı zamanda gerçeklikten kaçmamız için açık kapı bırakır.

Music is something that lives inside of you.

Müzik, içimizde yaşayan bir şeydir.

You create it and you're created by it.

Onu yaratırsın ve onun sayesinde var olursun.

Our lives are not only conducted by music,

Hayatımız, yalnızca müzik tarafından yönetilmez;

they're also composed of it.

müzikten oluşur.

So this may seem like a bit of a stretch,

Biraz uzamış gibi oldu,

but hear me out:

ama kulak verin;

music is a fundamental part of what we are

müzik, karakterimizin ve etrafımızdaki her şeyin

and of everything around us.

yapı taşıdır.

Now, music is my passion,

Şu anda müzik benim tutkum,

but physics also used to be an interest of mine.

ama eskiden fiziğe de ilgi duyardım.

And the more I learned,

Bilgim arttıkça

the more I saw connections between the two --

ikisi arasındaki bağlantıyı daha çok görür oldum,

especially regarding string theory.

özellikle sicim teorisini.

I know this is only one of many theories,

Birçok teoriden biri olduğunun farkındayım,

but it spoke to me.

ama ne anlama geldiğini kavradım.

So, one aspect of string theory, at its simplest form, is this:

Sicim teorisi, en basit manada şunu savunur;

matter is made up of atoms,

madde atomlardan oluşur,

which are made up of protons and neutrons and electrons,

ki atomlar da proton, nötron ve elektronlardan,

which are made up of quark.

taneciklerden meydana gelir.

And here's where the string part comes in.

Sicim kısmı da şu noktada devreye giriyor.

This quark is supposedly made up of little coiled strings,

Bu tanecikler, teoriye göre sarmal tellerden meydana gelir

and it's the vibrations of these strings that make everything what it is.

ve her şeyi var eden de, tellerdeki bu titreşimlerdir.

Michio Kaku once explained this

Michio Kaku ''The Universe in a Nutshell''

in a lecture called, "The Universe in a Nutshell,"

adlı dersinde bunu şu şekilde açıkladı,

where he says,

dedi ki,

"String theory is the simple idea

''Sicim teorisi evrendeki dört gücün,

that the four forces of the universe --

yer çekimi, elektromanyetik güç ve iki diğer gücün,

gravity, the electromagnetic force, and the two strong forces --

müzik olarak tanımlanabileceği

can be viewed as music.

basit bir fikirden ibarettir.

The music of tiny little rubber bands."

Minik paket lasttiklerinin müziği.''

In this lecture, he goes on to explain physics

Bu dersinde, kendisi fiziği

as the laws of harmony between these strings;

bu teller arasındaki harmoninin kanunları olarak açıklıyor;

chemistry, as the melodies you can play on these strings;

bu teller ile vurgulayabileceğin melodi olarak kimya

and he states that the universe is a "symphony of strings."

ve evreni ''tellerin senfonisi'' olarak betimliyor.

These strings dictate the universe;

Bu teller dünyaya yön veriyor,

they make up everything we see and everything we know.

gördüğümüz ve bildiğimiz her şeyi oluşturuyorlar.

They're musical notes,

Özünde müzik notaları,

but they make us what we are and they hold us together.

ama bizleri şekillendiriyor ve birbirimize yakın tutuyorlar.

So you see,

Gördüğünüz gibi,

everything is music.

müzik her yerde.

(Guitar)

(Gitar)

When I look at the world,

Dünyaya baktığımda,

I see music all around us.

müziğin bizleri çepeçevre sardığını görüyorum.

When I look at myself,

Kendime baktığımda,

I see music.

müziği görüyorum.

And my life has been defined by music.

Hayatımı müzik şekillendiriyor.

I found myself through music.

Kendimi müzik sayesinde buldum.

Music is everywhere,

Müzik her yerde

and it is in everything.

ve her şeyde var oluyor.

And it changes and it builds

Değiştiriyor, oluşturuyor

and it diminishes.

ve azalıyor.

But it's always there,

Ama her daim yanı başımızda;

supporting us,

bizleri destekliyor,

connecting us to each other

bizleri birbirimize bağlıyor

and showing us the beauty of the universe.

ve evrendeki güzelliklere ışık tutuyor.

So if you ever feel lost,

Bir gün kaybolmuş hissederseniz,

stop and listen for your song.

durun ve müziğinizi dinleyin.

Thank you.

Teşekkürler.

(Applause)

(Alkış)