Emmanuel Jal: The music of a war child

Emmanuel Jal: Bir savaş çocuğunun müziği

Çeviri: Vildan Can Gözden geçirme: osman oguz ahsen

I just want to say my name is Emmanuel Jal.

Adım Emmanuel Jal.

And I come from a long way.

Ve uzun bir yoldan geldim.

I've been telling a story that has been so painful for me.

Bana acı veren bir hikayeyi anlatacağım.

It's been a tough journey for me, traveling the world,

Bu roman gibi hikayemi dünyayı dolaşarak anlatmak...

telling my story in form of a book.

...zor bir süreçti.

And also telling it like now.

Aslında hikayemi anlatmayı seviyorum.

And also, the easiest one was

ve en kolayıysa...

when I was doing it in form of a music.

...hikayemi anlatırken müziği kullanmamdı.

So I have branded myself as a war child.

Kendimi bir savaş çocuğu olarak adlandırıyorum.

I'm doing this

Bunu..

because of an old lady in my village now,

...köyümdeki yaşlı kadın...

who have lost her children.

...çocuklarını kaybetmiş kadın için yapıyorum.

There is no newspaper to cover her pain,

Onun acılarını dindirecek ve bu toplumda...

and what she wants to change in this society.

değişmesini istediklerini öğrenebileceği hiçbir gazete yok.

And I'm doing it for a young man

Bunu bir değişim yaratmak isteyen fakat sesini duyuracak...

who want to create a change and has no way to project his voice

..başka yolu olmayan genç bir adam için yapıyorum.

because he can't write.

Çünkü o genç adam yazamıyor.

Or there is no Internet, like Facebook, MySpace,

Diğerleriyle konuşmak için Facebook,MySpace...

YouTube, for them to talk.

Youtube gibi sitelere erişebileceği internet yok.

Also one thing that kept me pushing this story,

Tek bir şey beni bu hikayeye itiyor...

this painful stories out, the dreams I have,

...hayallerim bu hikayeyi acı verici olmaktan çıkarıyor.

sometimes, is like the voices of the dead,

Bazen ölü bir ses...

that I have seen

...maziden biri...

would tell me, "Don't give up. Keep on going."

"Vazgeçme. Devam et" diyordu.

Because sometime I feel like stopping and not doing it,

Bazen durup hiçbirşey yapmamak istiyorum.

because I didn't know what I was putting myself into.

Çünkü kendimi nasıl ortaya koyacağımı bilmiyordum.

Well I was born in the most difficult time,

Çok zor bir dönemde doğdum.

when my country was at war.

Ülkem savaşın içindeyken doğdum.

I saw my village burned down.

Köyümün küle döndüğünü gördüm.

The world that meant a lot to me, I saw it

Artık, bana anlamlı gelen dünyanın...

vanish in my face.

...gözümde hiçbir değeri kalmadı.

I saw my aunt in rape when I was only five.

Daha 5 yaşındayken teyzeme tecavüz edildiğini gördüm.

My mother was claimed by the war.

Savaş boyunca annem hak talebinde bulundu.

My brothers and sisters were scattered.

Kardeşlerim perişan olmuştu.

And up to now, me and my father

Ve şimdi babam ve ben...

were detached and I still have issues with him.

...ayrıyız ve hala aramızda sorunlarımız var.

Seeing people die every day,

Hergün insanların öldüğünü görmek...

my mother crying,

...annemin ağlayışı...

it's like I was raised in a violence.

...işte ben böyle bir vahşetin içinde büyüdüm.

And that made me call myself a war child.

Bu da kendimi bir savaş çocuğu olarak adlandırttı.

And not only that, when I was eight

Ve sadece bu değil, 8 yaşımdayken...

I became a child soldier.

...bir çocuk asker oldum.

I didn't know what was the war for.

Daha savaşın ne için olduğunu bile bilmiyordum.

But one thing I knew

Ama bildiğim tek şey...

was an image that I saw that stuck in my head.

Zihnime takılıp kalan tek bir görüntü...

When I went to the training camp I say,

eğitim kampına gittiğimde söylediğim...

"I want to kill as many Muslims,

mümkün olduğunca fazla müslüman ve

and as many Arabs, as possible."

arabı öldürmek istiyorum."du.

The training wasn't easy, but that was the driving force,

Eğitim kolay değildi. Ama bu itici bir güçtü.

because I wanted to revenge for my family.

Çünkü ailem için intikam almak istiyordum.

I wanted to revenge for my village.

Köyüm için intikam almak istiyordum.

Luckily now things have changed

Neyse ki şimdi bu durum değişti...

because I came to discover the truth.

...çünkü gerçeklerle yüzleştim.

What was actually killing us wasn't the Muslims,

Aslında yaptıkları bizleri öldürmekti, Müslümanları...

wasn't the Arabs.

Arapları değildi.

It was somebody sitting somewhere manipulating the system,

Birisi bu sömürge sisteminin başında oturmuş...

and using religion to get what they want to get out of us,

...Dini kullanarak elimizdekileri alıp bizden kurtulmak istiyordu.

which is the oil, the diamond,

Petrolü, elması...

the gold and the land.

...altın ve topraklarımızı istiyorlardı.

So realizing the truth gave me a position to choose:

Ve gerçeklerle yüzleşince bir seçim hakkım doğdu.

should I continue to hate, or let it go?

...nefret etmeli miydim, yoksa bırakıp gitmeli miydim?

So I happened to forgive. Now I sing

Ardından azad edildim ve şimdi müslümanlarla beraber...

music with the Muslims. I dance with them.

...şarkı söylüyor ve dans ediyorum.

I even had a movie out called "War Child,"

“Savaş çocuğu” adlı bir film bile çektik...

funded by Muslim people.

...finansmanını da Müslümanlar sağladı.

So that pain has gone out.

Bu acı geride kaldı.

But my story is huge.

Ama hikayemde bir o kadar büyüdü.

So I'm just going to go into a different step now,

Şimdi farklı bir boyuttayım.

which is easier for me.

Bu benim için daha kolay.

I'm going to give you poem

Şimdi sizlere bir şiir okuyacağım.

called "Forced to Sin,"

Adı "Günaha Zorlanmak."

which is from my album "War Child."

Bu "Savaş Çocuğu" albümümden bir parça.

I talk about my story.

Biraz hikayesinden bahsedeyim.

One of the journey that I tread

Gezilerimden birinde...

when I was tempted to eat my friend because we had no food

arkadaşımı yemeğe çalıştım çünkü hiç yemeğimiz yoktu.

and we were like around 400.

Neredeyse 400 kişiydik.

And only 16 people survived that journey.

Ve bu gezide sadece 16 kişi hayatta kaldı.

So I hope you're going to hear this.

Umarım buna kulak verirsiniz.

My dreams are like torment.

Rüyalarım eziyet gibi.

My every moment.

Her dakikam bir eziyet.

Voices in my brain, of friends that was slain.

Ölen dostlarımın zihnimdeki sesleri...

Friends like Lual who died by my side,

yanıbaşımda ölen arakadaşım Lual gibi...

of starvation.

çoğu açlıktan öldü.

In the burning jungle, and the desert plain.

Yanmış ormanlarda ve dümdüz çölde.

Next was I, but Jesus heard my cry.

Sonra İsa ağlayışımı duydu.

As I was tempted to eat the rotten flesh

Çürümüş bedenleri yemeye kalkışmıştım.

of my comrade,

Yoldaşlarımın bedenlerini.

he gave me comfort.

Birisi bana yardım etti.

We used to raid villages,

Şimdi de köyleri basmaya başlamıştık,

stealing chickens, goats and sheeps,

...tavuk, keçi ve koyunları çaldık.

anything we could eat.

Herşeyi yiyebilirdik.

I knew it was rude, but we needed food.

Bunun zorbalık olduğunu biliyorum fakat yemeğe ihtiyacımız vardı.

And therefore I was forced to sin,

Bu yüzden günah işlemeye zorlandım.

forced to sin to make a living,

Yaşamak için günah işlemek.

forced to sin to make a living.

Sağ kalabilmek için günah işlemek.

Sometimes you gotta lose to win.

Bazen yarışı kaybetmek zorundasınızdır.

Never give up. Never give in.

Asla vazgeçme. Asla boyun eğme.

Left home at the age of seven.

7 yaşımdayken evi terk ettim.

One year later, live with an AK-47 by my side.

Bir yıl sonra yanımda bir AK-47 Kalaşnikof'la yaşıyordum.

Slept with one eye open wide.

Tek gözüm açık uyudum.

Run, duck, play dead and hide.

Kaçarak, kovalayarak, ölü taklidi yaparak ve saklanarak.

I've seen my people die like flies.

İnsalarımın sinek gibi öldürüldüğünü gördüm.

But I've never seen a dead body,

Ama hiç ceset görmedim.

at least one that I've killed.

En sonunda birini öldürdüm.

But still as I wonder, I won't go under.

Ama hala çuvallayacak mıyım diye merak ediyorum?

Guns barking like lightning and thunder.

Silahlar şimşek ve gök gürültüsü gibi patlıyordu.

As a child so young and tender,

Bir çocuk olarak çok genç ve toydum.

Words I can't forget I still remember.

Bunu unutamam, hala hatırlarım.

I saw sergeant command raising his hand,

Bir çavuşun elinde büyüdüm...

no retreat, no surrender.

...geri çekilmeden, teslim olmadan.

I carry the banner of the trauma.

Travma bayrağını taşıdım.

War child, child without a mama,

Savaş çocuğu, annesiz bir çocuk...

still fighting in the saga.

Hala destanda çarpışan bir çocuk.

Yet as I wage this new war I'm not alone in this drama.

Bu yeni savaşı başlattım ve bu dramda yalnız değilim.

No sit or stop, as I reach for the top

Zirveye ulaşmak için oturmadan durmadan...

I'm fully dedicated like a patriotic cop.

Yurtsever bir polis gibi kendimi tamamiyle bu işe adadım.

I'm on a fight, day and night.

Gece gündüz bir savaş içindeyim.

Sometime I do wrong in order to make things right.

Bazen doğru şeyi yapmak için yanlış olanı yaptım.

It's like I'm living a dream.

Bir rüyada yaşıyor gibiyim.

First time I'm feeling like a human being.

İlk olarak insan olduğumu hissediyorum.

Ah! The children of Darfur.

Darfur’un çocukları.

Your empty bellies on the telly and now it's you

Boş mideniz televizyonda ve...

that I'm fighting for.

...ben onun için savaşıyorum.

Left home.

Evi terkettim.

Don't even know the day I'll ever return.

O gün bilinmez ama geri dönecek miyim?

My country is war-torn.

Ülkem savaştan zarar gördü.

Music I used to hear was bombs and fire of guns.

Müzikse, silahların ateşi ve bombalardı.

So many people die that I don't even cry no more.

Bir çok insan ölmüştü ve artık ağlayamıyordum bile.

Ask God question, what am I here for.

Tanrıya sordum neden buradayım diye.

And why are my people poor.

Ve neden benim insanlarım çaresiz.

And why, why when the rest of the children were learning how to read and write,

Ve neden? Neden çocuklar okumayı yazmayı bıraktılar?

I was learning how to fight.

Ben nasıl savaşılacağını öğrenmiştim.

I ate snails, vultures, rabbits,

Salyangoz, akbaba, tavşan...

snakes, and anything that had life.

...yılan ve hayatta kalmak için her şeyi yedim.

I was ready to eat.

Her şeyi yemeye hazırdım.

I know it's a shame. But who is to be blamed?

Bunun utanç verici olduğunu biliyorum fakat kim suçlanabilir ki?

That's my story shared in the form of a lesson.

Bu hikayem bir ders formunda paylaşıldı.

(Applause)

-----

Thank you.

Teşekkürler.

(Applause)

------

What energized me and kept me going is the music I do.

Bu bana enerji verdi ve yaptığım müziğe tutunmamı sağladı.

I never saw anybody

Hikayemi onlara anlatacak...

to tell my story to them

...hiç kimseyi görmedim.

so they could advise me or do therapy.

Onlar bana öğüt verebilirlerdi ya da terapi yapabilirlerdi.

So the music had been my therapy for me.

Bu yüzden müzik benim için bir terapi olmuştu.

It's been where I actually see heaven,

Müzik olduğunda cennete bir yerde gibiydim.

where I can be happy,

Nerede mutlu olabiliyorsam...

where I can be a child again, in dances, through music.

...Orada tekrar çocuk oluyor, dans ediyordum ve bütün bunlar müzik sayesindeydi.

So one thing I know about music:

Müzik hakkında bildiğim tek şey…

music is the only thing that has power

Müziğin güce sahip olduğu...

to enter your cell system,

...hücre sisteminizi...

your mind, your heart,

...beyninizi, kalbinizi...

influence your soul and your spirit,

...ruhunuzu etkilediği...

and can even influence the way you live

..Yaşam tarzınızı bile etkileyebildiğidir.

without even you knowing.

Hiçbir bilginiz olmasa bile, bütün bunları yapabildiğidir.

Music is the only thing that can

Müzik sadece...

make you want to wake up your bed

...yataktan kalkmak istediğinizde...

and shake your leg,

ve bacağınızı sallamak istediğinizde...

without even wanting to do it.

Bunları yapmak için hiçbir istek yokken bile yapmaktır.

And so the power music has

Ve bu müziğin gücü

I normally compare to the power love

Aşk tek bir renk gibi görünmediğinde,...

when love doesn't see a color.

normalde sevginin gücünü düşünürüm.

You know, if you fall in love with a frog, that's it.

Bilirsiniz bir kurbağaya aşıksanız, kurbağaya aşıksınızdır. Hepsi bu.

One testimony about how I find music

Askerlikten müziğe geri dönüşüm...

is powerful is when

...müziğin gücünün...

I was still a soldier back then.

...bir ispatıdır.

I hated the people in the north.

Kuzeyde yaşayan insanlardan nefret ediyordum.

But I don't know why I don't hate their music.

Ama neden onların müziklerinden nefret etmediğimi bilmiyorum.

So we party and dance to their music.

Onların müzikleriyle parti yapıyor ve dans ediyoruz.

And one thing that shocked me is one day

Bir gün bir şey beni şoka uğrattı...

they brought an Arab musician

...bir Arap müzisyen...

to come and entertain the soldiers.

...geldi ve askerleri eğlendirdi.

And I almost broke my leg dancing to his music.

Neredeyse onun müziğiyle dans etmekten bacağımı kıracaktım.

But I had this question.

Ama bir sorum vardı.

So now I'm doing music so I know what the power of music is.

Şimdi müzik yapıyordum ve müziğin gücünün ne olduğunu biliyorum.

So what's happening here?

Burda ne olabilir?

I've been in a painful journey.

Bu acı veren bir yolculuğun içindeydim.

Today is day number 233

Bugün 233. Gün.

in which I only eat dinner.

Sadece akşam yemeği yediğim.

I don't eat breakfast. No lunch.

Kahvaltı etmiyorum. Öğle yemeği de yok.

And I've done a campaign called

Ve bu kampanyanın adına da...

Lose to Win.

...Kaybetmek mi kazanmak mı? dedim.

Where I'm losing so that I could win

Kaybettiğimde savaşı kazanabilirdim...

the battle that I'm fighting now.

...şimdi savaşıyorum.

So my breakfast, my lunch,

Kahvaltımı ve öğle yemeğimi...

I donate it to a charity that I founded

Kendim kurduğum bir vakfa bağışlıyorum.

because we want to build a school in Sudan.

Çünkü Sudan da bir okul yapmak istiyoruz.

And I'm doing this because also

Bunu yapıyorum çünkü...

it's a normal thing in my home, people eat one meal a day.

Benim ülkemde normal bir şey bu, insanlar günde bir öğün yiyiyorlar.

Here I am in the West. I choose not to.

Burada,Batıdayım. Bunu ben seçmedim.

So in my village now, kids there,

Şuan benim köyümde çocuklar, orada...

they normally listen to BBC, or any radio,

Herkes gibi onlarda BBC dinliyor ya da başka bir radyo kanalını...

and they are waiting to know,

...ve onlar hergün...

the day Emmanuel will eat his breakfast

Emmanuel kahvaltısını edecek mi diye bekliyorlar.

it means he got the money to build our school.

Yani o zaman okulumuzu yapmak için param olacak.

And so I made a commitment. I say,

Ve bir yorum yapmalıyım. Söylemeliyim ki...

"I'm gonna not eat my breakfast."

..."Kahvaltımı yapmayacağım."

I thought I was famous enough that I would raise the money within one month,

Yeterince ünlü olduğumda bir ay içinde paramı çoğaltabilirim.

but I've been humbled.

Ama şimdi önemsiz biriyim.

(Laughter)

----

So it's taken me 232 days.

Bu 232 günümü aldı.

And I said, "No stop until we get it."

“Ona ulaşana kadar durmak yok” dedim.

And like it's been done on Facebook, MySpace.

Facebook ve MySpace'te de yardım yapılıyor.

The people are giving three dollars.

İnsanlar 3 dolar veriyorlar.

The lowest amount we ever got was 20 cents.

Şimdiye dek aldığımız en düşük miktar 20 cent.

Somebody donated 20 cents online.

Birisi 20 cent bağışlamış.

I don't know how they did it.

Bunu nasıl yaptılar bilmiyorum.

(Laughter)

-----

But that moved me.

Ama bu beni etkiledi. Duygulandırdı.

And so, the importance of education to me

Bana öğrettiği en önemli şey ise...

is what I'm willing to die for.

...Bunun için ölmeye hazır olduğumdur.

I'm willing to die for this,

Bunun için ölmeye hazırım.

because I know what it can do to my people.

Bunun benim insanlarım için yapılabileceğini biliyorum.

Education enlighten your brain,

Eğitim beyininizi aydınlatır...

give you so many chances,

...size birçok şans verir.

and you're able to survive.

Ve yaşamınızı idame edebilirsiniz.

As a nation we have been crippled.

Bir ırk olarak engellendik.

For so many years we have fed on aid.

Uzun yıllardır yardımlarla gereksinimlerimizi karşıladık.

You see a 20-years-old, 30-years-old

20 yaşında, 30 yaşındakileri görüyorusunuz…

families in a refugee camps.

...aileleri mülteci kamplarında olanları.

They only get the food that drops from the sky, from the U.N.

Onlar sadece gökten düşen yiyecekleri alıyorlar yani Birleşmiş Milletler'den gelenleri.

So these people,

Bu insanlar...

you're killing a whole generation if you just give them aid.

...onlara yardım etmeseydiniz, bütün bir nesli öldürecektiniz.

If anybody want to help us

Kimse bize yardım etmek istemeseydi...

this is what we need.

...bu ihtiyacımız olan yardımı yapmasydınız, yok olacaktık.

Give us tools. Give the farmers tools.

Bize araçlar verdiniz, çiftçilere yardım ettiniz.

It's rain. Africa is fertile. They can grow the crops.

Yağmur. Afrika bereketlidir. Ekinleri üretebilirler.

(Applause)

-----

Invest in education.

Eğitime yatırım yaptılar.

Education so that we have strong institution

Eğitim bizim en zor kurumumuz...

that can create a revolution to change everything.

...bir devrim yaratabilirdik ve herşey değişebilirdi.

Because we have all those old men

Bu yaşlı adamların hepsi bizim.

that are creating wars in Africa. They will die soon.

Afrikada savaşı yaratan kişiler. Yakında ölecekler.

But if you invest in education

Ama eğitime yatırım yapsaydınız…

then we'll be able to change Africa.

...Afrika'da değişim yapabilecektik.

That's what I'm asking.

Bu benim isteğim.

(Applause)

------

So in order to do that,

Bunun için…

I founded a charter called Gua Africa,

Gua Afrika isimli bir vakıf kurdum.

where we put kids in school.

Çocukları okula yerleştiriyoruz.

And now we have a couple in university.

Şimdi üniversitede birleştik.

We have like 40 kids, ex-child soldiers

Eski çocuk savaşçılarla beraber 40 çocuğumuz var.

mixed with anybody that we feel like we want to support.

Herkes bizi desteklemek istiyormuş gibi hissediyoruz.

And I said "I'm going to put it in practice."

Bunu bir pratikle ortaya koymalıyım dedim.

And with the people that are going to follow me and help me do things.

Ve bunu yapmam için insanlar beni takip edecek ve yardım edecekler.

That's what I want to do to change,

Benim istediğimde bu değişimi yapmak...

to make a difference in the world.

...dünyada bir değişim yapmak.

Well now, my time is going,

Zamanım azalıyor.

so I want to sing a song.

Bir şarkı söylemek istiyorum.

But I'll ask you guys to stand up

Ama sizden ayağa kalkmanızı isteyeceğim...

so we celebrate the life of a British aid worker

İngiliz yardım gönüllüsünü anıyoruz.

called Emma McCune

Adı Emma McCune.

that made it possible for me to be here.

Benim burada olmamı sağlayan kişi.

I'm gonna sing this song,

Bu şarkıyı ithaf ediyorum.

just to inspire you how this woman has made a difference.

Bu kadının yaptığı değişim ilham vermek için yeterli.

She came to my country and saw the importance

Emma ülkeme geldi ve…

of education.

…eğitimin önemini gördü.

She said the only way to help Sudan

Sudan’a yardım etmenin tek yolu...

is to invest in the women, educating them,

...kadınlara katkıda bulunmak, kadınları eğitmek ve…

educating the children,

…çocukları eğitmek olduğunu söyledi.

so that they could come and create a revolution

Geldiler ve artık bu karışık toplumda...

in this complex society.

...bir devrim yaratabilceklerdi.

So she even ended up marrying a commander

Hatta Sudan Halk Özgürlüğü Ordusu'ndan bir komandoyla yaptığı...

from the SPLA.

…yaptığı evliliği bile bitirdi.

And she rescued over 150 child soldiers.

150’ye yakın çocuk askeri kurtardı.

One of them happened to be me now.

Kurtardığı çocuklardan biri de ben oldum.

And so at this moment I want to ask to celebrate Emma with me.

Ve şimdi sizlerden benimle Emma’yı anmanızı istiyorum.

Are you guys ready to celebrate Emma?

Emma’yı anmaya hazır mısınız millet?

Audience: Yes!

Evet!

Emmanuel Jal: All right.

Pekala.

♫ This one goes to Emma McCune ♫

♫ Bu şarkı Emma McCune’a armağan olsun.♫

♫ Angel to rescue came one afternoon ♫

♫ Bir öğleden sonra kurtarmaya gelen meleğe.♫

♫ I'm here because you rescued me ♫

♫ Buradayım çünkü beni kurtardın.♫

♫ I'm proud to carry your legacy ♫

♫ Senin mirasını taşımaktan gurur duyuyorum.♫

♫ Thank you. Bless you. R.I.P. ♫

♫ Teşekkürler. Tanrı seni kutsasın. Huzur içinde yat.♫

♫ What would I be? Me! ♫

♫ Ne olacaktı? Bana!♫

♫ If Emma never rescued me? What would I be? ♫

♫ Emma hiç kurtarmasaydı beni? Ne olabilirdi?♫

♫ What would I be? Me! ♫

♫ Ne olacaktı bana? ♫

♫ Another starving refugee ♫

♫ Açlıkla savaşan diğer mültecilere.♫

♫ What would I be? ♫

♫ Ne olacaktı bana?♫

♫ What would I be? Me! ♫

♫ Ne olacaktı bana ? ♫

♫ If Emma never rescued me? Yeah! ♫

♫ Emma hiç kurtarmasaydı beni?♫

♫ Yeah! Yeah! ♫

------

♫ You would have seen my face on the telly ♫

♫Televizyonda görmüş olabilirsiniz yüzümü.♫

♫ Fat hungry belly ♫

♫ Şişko aç göbekli. ♫

♫ Flies in my eyes, head too big for my size ♫

♫ Bana göre kafanız büyük gözümde sineksiniz.♫

♫ Just another little starving child ♫

♫ Ve açlıkla savaşan küçük çocuklar. ♫

♫ Running around in Africa, born to be wild ♫

♫Afrikada kaçarken vahşileştim.♫

♫ Praise God, praise the Almighty ♫

♫ Tanrı’ya şükrüler olsun, Allah’a şükürler olsun.♫

♫ for sending an angel to rescue me ♫

♫Beni kurtamak için bir melek gönderdiğin için.♫

♫ I got a reason for being on this Earth ♫

♫Dünyada olmamın bir nedeni vardı.♫

♫ 'Cause I know more than many what a life is worth ♫

♫Çünkü hayatın çok daha değerli olduğunu biliyorum. ♫

♫ Now that I got a chance to stand my ground ♫

♫ Ayakta kalabilmem için bir şansım daha var.♫

♫ I'm gonna run over mountains, leaps and bounds ♫

♫Dağları koşa zıplaya ezmeye hazırım.♫

♫ I ain't an angel, hope I'll be one soon ♫

♫ Melek değilim, umarım yakında olurum.♫

♫ And if I am, I wanna be like Emma McCune ♫

♫ Ve eğer ben buysam emma McCune gibi olmak isterim.♫

♫ Me! What would I be? Me! ♫

♫ Bana, ne olacaktı bana ?♫

♫ If Emma never rescued me? ♫

♫ Emma hiç kurtarmasaydı beni?♫

♫ What would I be? ♫

♫ Ne olacaktı?♫

♫ What would I be? Me! ♫

♫ Ne olacaktı bana?♫

♫ Another starving refugee ♫

♫ Açlıkla savaşan diğer mültecilere.♫

♫ What would I be? ♫

♫ Ne olacaktı?♫

♫ What would I be? Me! ♫

♫ Ne olacaktı? Bana!♫

♫ If Emma never rescued me? Yeah! Yeah!♫

♫ Emma beni kurtarmasaydı ?♫

♫ Yeah, Yeah! ♫

------

♫ I would have probably died from starvation ♫

♫ Belki açlıktan ölecek…♫

♫ Or some other wretched disease ♫

♫ Ya da başka kötü bir hastalıktan ölecektim.♫

♫ I would have grown up with no education ♫

♫ Eğitimsiz bir kişi olarak büyüyecektim.♫

♫ Just another refugee ♫

♫ Ya diğer mülteciler.♫

♫ I stand here because somebody cared ♫

♫ Buradayım birisi beni umursadı.♫

♫ I stand here because somebody dared ♫

♫ Burdayım çünkü birisi yürekli davrandı.♫

♫ I know there is a lot of Emmas out there ♫

♫ Orada bir yerlerde daha fazla Emma'nın olduğunu biliyorum.♫

♫ Who is willing and trying to save a life of a child ♫

♫ Bir çocuğun hayatını kurtarmaya çalışan istekli birileri var.♫

♫ What would I be? Me! ♫

♫ Ne olacaktı bana?♫

♫ If Emma never rescued me? ♫

♫ Emma hiç kurtarmasaydı beni?♫

♫ What would I be? ♫

♫ Ne olacaktı bana?♫

♫ What would I be? ♫

♫ Ne olacaktı bana?♫

♫ Another starving refugee ♫

♫ Açlıktan ölen diğer mültecilere.♫

♫ I remember the time when I was small ♫

♫ Küçüklüğümü hatırlıyorum.♫

♫ When I couldn't read or write at all ♫

♫ Daha okuyamıyor ve yazamıyordum.♫

♫ Now I'm all grown up, I got my education ♫

♫ Şimdi büyüdüm ve eğitim aldım.♫

♫ The sky is the limit and I can't be stopped by no one ♫

♫ Gökyüzünün sınırı yok ve kimse beni durduramaz.♫

♫ How I prayed for this day to come ♫

♫ Bugüne geldiğim için nasıl dua edebilirdim.♫

♫ And I pray that the world find wisdom ♫

.♫ Ve dünyada bulduğum bilgeliğe dua ediyorum.♫

♫ To give the poor in need some assistance ♫

♫ Biraz yardıma ihtiyaç duyduğumda daha zavallıyım.♫

♫ Instead of putting up resistance, yeah ♫

♫ Dayanma gücümü yükseltmek yerine.♫

♫ Sitting and waiting for the politics to fix this ♫

♫ Oturup politikacıların bunu düzeltmesini bekliyorum.♫

♫ It ain't gonna happen ♫

♫ Bu olmayacak.♫

♫ They're all sitting on they asses ♫

♫ Onların yaptığı kıçlarının üstüne oturmak.♫

♫ Popping champagne and sponging off the masses ♫

♫ Şampanya patlatarak kitlelerin sırtından geçinmek.♫

♫ Coming from a refugee boy-soldier ♫

♫ Buraya mülteci askerlikten geldim.♫

♫ But I still got my dignity ♫

♫ Ama hala rütbe sahibiyim.♫

♫ I gotta say it again ♫

♫ Bunu tekrar söylüyorum.♫

♫ If Emma never rescued me ♫

♫ Emma beni kurtarmasaydı.♫

♫ I'd be a corpse on the African plain ♫

♫ Afrika çöllerinde bir ölü olabilirdim.♫

Is there anybody who's here in the back, some love.

♫ Geçmişte kalan var mı, biraz sevgi.♫

Big scream for Emma everybody.

♫ Haydi Emma için büyük bir çığlık.♫

Yeah! I'm gonna get crazy now.

♫ Şimdi delireceğim.♫

♫ What would I be? ♫

♫ Ne olacaktı bana?♫

♫ If Emma never rescued me? ♫

♫ Emma hiç kurtarmasaydı beni?♫

♫ What would I be? ♫

♫ Ne olacaktı?♫

♫ Another starving refugee ♫

♫ Açlıkla savaşan diğerlerine♫

♫ What would I be? ♫

♫ Ne olacaktı?♫

♫ If Emma never rescued me? ♫

♫ Emma hiç kurtarmasaydı eğer?♫

♫ Yeah, Yeah ♫

-------

♫ Yeah, I would have probably died from starvation ♫

♫ Belki de açlıktan ölmüş olacaktım.♫

♫ Or some other wretched disease ♫

♫ Ya da başka bir kötü hastalıktan ölecektim.♫

♫ I would have grown up with no education ♫

♫ Eğitimsiz büyüyebilirdim.♫

♫ Just another refugee ♫

♫ Diğer mülteciler gibi.♫

(Applause)

------

Thank you.

Teşekkürler.

(Applause)

------

Go save a life of a child.

Hadi bir çocuğun hayatını kurtarmaya.

(Applause)

-----