Could a drug prevent depression and PTSD? | Rebecca Brachman

220,473 views ・ 2017-01-13

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

00:00
Translator: Joseph Geni Reviewer: Joanna Pietrulewicz
0
0
7000
Çeviri: Gözde Zülal Solak Gözden geçirme: Ramazan Şen
Bu bir tüberküloz koğuşu
00:13
This is a tuberculosis ward,
1
13060
3015
ve 1880'lerin sonunda bu fotoğraf çekildiğinde,
00:16
and at the time this picture was taken in the late 1800s,
2
16100
3816
00:19
one in seven of all people
3
19939
2617
buradaki her yedi kişiden biri
00:22
died from tuberculosis.
4
22580
1760
tüberkülozdan öldü.
00:24
We had no idea what was causing this disease.
5
24780
2760
Hastalığa neden olan şey hakkında hiçbir fikrimiz yoktu.
Aslında sizi duyarlı kılan şeyin
00:28
The hypothesis was actually
6
28140
2056
00:30
it was your constitution that made you susceptible.
7
30220
3256
sizin yapınız olduğu varsayıldı.
00:33
And it was a highly romanticized disease.
8
33500
2736
Ve fazlasıyla da romantikleştirilmiş bir hastalık.
00:36
It was also called consumption,
9
36260
2816
Ayrıca verem olarak da adlandırılıyor
ve şairlerin, sanatçıların, entelektüellerin de
00:39
and it was the disorder of poets
10
39100
3136
00:42
and artists and intellectuals.
11
42260
2736
rahatsızlığı bu.
Ve bazı insanlar bunun kişiye abartılmış bir hassasiyet ve
00:45
And some people actually thought it gave you heightened sensitivity
12
45020
3736
00:48
and conferred creative genius.
13
48780
2200
yaratıcı dehalık verdiğini düşündüler.
00:52
By the 1950s,
14
52700
2136
1950'lere kadar
00:54
we instead knew that tuberculosis was caused
15
54860
2576
tüberkülozun nispeten daha az romantik olan,
00:57
by a highly contagious bacterial infection,
16
57460
3376
bulaşıcı bir bakteri enfeksiyonundan kaynaklandığını biliyorduk,
01:00
which is slightly less romantic,
17
60860
2176
fakat onu tedavi etmek için
ilaç üretebilme ihtimalimiz
01:03
but that had the upside
18
63060
2256
01:05
of us being able to maybe develop drugs to treat it.
19
65340
3336
her şeyi tersine çevirdi.
01:08
So doctors had discovered a new drug, iproniazid,
20
68700
3016
Böylece doktorlar iproniazit adında yeni bir ilaç keşfetti ve
01:11
that they were optimistic might cure tuberculosis,
21
71740
3376
tüberkülozu tedavi edebileceği konusunda olumlu düşünüyorlardı,
ilacı hastalara verdiler ve
01:15
and they gave it to patients,
22
75140
1776
01:16
and patients were elated.
23
76940
1776
hastalar memnun olmuştu.
01:18
They were more social, more energetic.
24
78740
3496
Daha sosyal, daha enerjiklerdi.
01:22
One medical report actually says they were "dancing in the halls."
25
82260
4600
Tıbbi bir raporda hastaların "koridorlarda dans ettikleri" söylenmişti.
01:27
And unfortunately,
26
87500
1616
Ve ne yazık ki
bunun nedeni iyileşiyor olmaları değildi.
01:29
this was not necessarily because they were getting better.
27
89140
2720
01:32
A lot of them were still dying.
28
92420
2200
Çoğu hâlâ ölüyordu.
01:35
Another medical report describes them as being "inappropriately happy."
29
95660
6600
Başka bir tıbbi rapor onların "uygunsuzca mutlu" olduklarını söylüyordu.
01:43
And that is how the first antidepressant was discovered.
30
103220
3600
Ve antidepresan bu şekilde keşfedildi.
01:47
So accidental discovery is not uncommon in science,
31
107980
4056
Bilimde tesadüfi keşif alışılmış bir şeydir,
fakat bunun için sevindirici bir tesadüften fazlası gerekir.
01:52
but it requires more than just a happy accident.
32
112060
3136
01:55
You have to be able to recognize it for discovery to occur.
33
115220
3440
Keşfin meydana gelmesi için onu anlayabilmeniz gerekir.
01:59
As a neuroscientist, I'm going to talk to you a little bit
34
119500
2736
Bir nörolog olarak sizlere birinci ağızdan tecrübelerimi
02:02
about my firsthand experience
35
122260
1416
anlatacağım,
02:03
with whatever you want to call the opposite of dumb luck --
36
123700
3216
dilerseniz buna acemi şansının tam tersi diyebilirsiniz --
02:06
let's call it smart luck.
37
126940
1616
en iyisi zekâ şansı diyelim.
02:08
But first, a bit more background.
38
128580
2720
Öncelikle biraz daha arka plandan bahsedeceğim.
02:12
Thankfully, since the 1950s,
39
132460
2656
Neyse ki, 1950'lerden bu yana
başka ilaçlar geliştirdik ve artık tüberkülozu tedavi edebiliyoruz.
02:15
we've developed some other drugs and we can actually now cure tuberculosis.
40
135140
3976
Diğer ülkelerde olmasa bile, en azından Amerika'da,
02:19
And at least in the United States, though not necessarily in other countries,
41
139140
3655
02:22
we have closed our sanitoriums
42
142820
1496
sanatoryumlarımızı kapattık
02:24
and probably most of you are not too worried about TB.
43
144340
3680
ve muhtelemen çoğunuz tüberküloz endişesi duymuyor.
02:28
But a lot of what was true in the early 1900s
44
148900
2656
Fakat 1900'lerin başında bulaşıcı hastalıkla ilgili
02:31
about infectious disease,
45
151580
1856
doğru olan şeyler,
02:33
we can say now about psychiatric disorders.
46
153460
2640
artık psikiyatrik hastalıklar için geçerli.
02:36
We are in the middle of an epidemic of mood disorders
47
156820
3016
Depresyon, travma sonrası stres bozukluğu ya da TSSB gibi
02:39
like depression and post-traumatic stress disorder, or PTSD.
48
159860
3760
duygu bozuklarının bir salgına dönüştüğü zamanın tam ortasındayız.
02:44
One in four of all adults in the United States
49
164300
3856
Amerika'da her dört yetişkinden birisi
02:48
suffers from mental illness,
50
168180
1480
ruhsal bozukluktan muzdarip,
02:50
which means that if you haven't experienced it personally
51
170180
3136
yani kişisel olarak tecrübe etmemiş olsanız bile veya ailenizde
02:53
or someone in your family hasn't,
52
173340
2296
birisinin başına gelmemiş olsa bile,
02:55
it's still very likely that someone you know has,
53
175660
3256
tanıdığınız birisinin başına gelmiş olma ihtimali oldukça yüksek ve
02:58
though they may not talk about it.
54
178940
1640
size bahsetmemiş olabilirler.
03:02
Depression has actually now surpassed
55
182220
3296
Depresyon artık dünya çapında
03:05
HIV/AIDS, malaria, diabetes and war
56
185540
4856
maluliyetin başlıca nedeni olarak HIV/AIDS, sıtma, diyabet
03:10
as the leading cause of disability worldwide.
57
190420
3256
ve savaşı geride bıraktı.
03:13
And also, like tuberculosis in the 1950s,
58
193700
3616
Ayrıca, tıpkı 1950'lerin tüberkülozu gibi,
03:17
we don't know what causes it.
59
197340
2056
nedenini bilmiyoruz.
03:19
Once it's developed, it's chronic,
60
199420
1936
Bir kez gelişince kronik bir hâl alıyor,
03:21
lasts a lifetime,
61
201380
1496
yaşam boyu sürüyor
03:22
and there are no known cures.
62
202900
2320
ve bilinen bir tedavisi yok.
03:26
The second antidepressant we discovered,
63
206660
2216
1950'lerde kazara keşfettiğimiz
03:28
also by accident, in the 1950s,
64
208900
2456
ikinci antidepresan ise,
03:31
from an antihistamine that was making people manic,
65
211380
3200
bir antihistaminden üretilen ve insanları manikleştiren
03:35
imipramine.
66
215860
1200
imipramin idi.
03:38
And in both the case of the tuberculosis ward and the antihistamine,
67
218220
3656
Hem tüberküloz koğuşu, hem de antihistamin durumlarında,
03:41
someone had to be able to recognize
68
221900
1696
birisinin, bir şey yapmak için
03:43
that a drug that was designed to do one thing --
69
223620
2416
tasarlanan bu ilacın -- tüberkülozu tedavi etmek
veya alerjiyi yok etmek -- aynı zamanda çok farklı bir
03:46
treat tuberculosis or suppress allergies --
70
226060
2576
03:48
could be used to do something very different --
71
228660
2736
şey için kullanılabileceğini bilmesi gerekiyordu --
03:51
treat depression.
72
231420
1200
depresyonu tedavi etmek.
03:53
And this sort of repurposing is actually quite challenging.
73
233380
3016
Bu tür bir değişiklik aslında oldukça zorludur.
03:56
When doctors first saw this mood-enhancing effect of iproniazid,
74
236420
3936
Doktorlar iproniazitin ruhsal durum geliştirici etkisini
04:00
they didn't really recognize what they saw.
75
240380
2456
gördüklerinde, gördükleri şeyin farkına varmadılar.
04:02
They were so used to thinking about it
76
242860
1856
İlacın bir tüberküloz ilacı olduğunu
04:04
from the framework of being a tuberculosis drug
77
244740
2776
düşünmeye alıştıkları için,
04:07
that they actually just listed it
78
247540
2056
diğer etkiyi
04:09
as a side effect, an adverse side effect.
79
249620
2776
bir yan etki, ters etki olarak kaydettiler.
04:12
As you can see here,
80
252420
1151
Gördüğünüz gibi,
04:13
a lot of these patients in 1954 are experiencing severe euphoria.
81
253596
4024
1954'te bu hastaların çoğu şiddetli mutluluk yaşıyorlardı.
04:18
And they were worried that this might somehow interfere
82
258900
3616
Bunun bir şekilde tüberküloz tedavisine engel olacağı
04:22
with their recovering from tuberculosis.
83
262540
2856
endişesi duyuyorlardı.
04:25
So they recommended that iproniazid only be used in cases of extreme TB
84
265420
6256
Dolayısıyla iproniazitin yalnızca aşırı tüberküloz durumlarında
04:31
and in patients that were highly emotionally stable,
85
271700
3680
ve antidepresan kullanımının tam tersi olarak, duygusal açıdan
04:36
which is of course the exact opposite of how we use it as an antidepressant.
86
276220
3896
oldukça durağan hastalarda kullanılabileceğini öne sürdüler.
İlaca tek bir hastalık açısından bakmaya öyle alışkınlardı ki,
04:40
They were so used to looking at it from the perspective of this one disease,
87
280140
4456
04:44
they could not see the larger implications for another disease.
88
284620
3920
başka bir hastalık için var olan içeriğini göremediler.
04:49
And to be fair, it's not entirely their fault.
89
289380
2696
Adil olmak gerekirse, bu tamamen onların hatası değildi.
İşlevsel sabitlik, hepimizi etkileyen bir eğilimdir.
04:52
Functional fixedness is a bias that affects all of us.
90
292100
2776
04:54
It's a tendency to only be able to think of an object
91
294900
3456
Yani bir objeyi, geleneksel kullanımı veya işlevi
04:58
in terms of its traditional use or function.
92
298380
2600
bağlamında düşünme eğilimidir.
05:01
And mental set is another thing. Right?
93
301740
1896
Zihinsel set de başka bir şey.
05:03
That's sort of this preconceived framework
94
303660
2016
Bu, sorunlara yaklaşımımıza dair önceden
05:05
with which we approach problems.
95
305700
1776
edinilmiş bir çerçeve biçimidir.
05:07
And that actually makes repurposing pretty hard for all of us,
96
307500
3256
Bu da değişimi bizler için oldukça zorlaştırır ve sanırım
05:10
which is, I guess, why they gave a TV show to the guy who was,
97
310780
3536
değişim konusunda oldukça iyi olan adama dair bir dizi çekmelerinin
05:14
like, really great at repurposing.
98
314340
1800
nedeni de bu.
05:16
(Laughter)
99
316660
1880
(Gülüşmeler)
05:19
So the effects in both the case of iproniazid and imipramine,
100
319180
4336
Yani hem iproniazit, hem de imipramin durumunda
05:23
they were so strong --
101
323540
1376
etkiler çok güçlü --
05:24
there was mania, or people dancing in the halls.
102
324940
2216
maniklik ya da koridorlarda dans eden insanlar.
05:27
It's actually not that surprising they were caught.
103
327180
3136
Yakalandıkları şey aslında çok da şaşırtıcı değil.
05:30
But it does make you wonder what else we've missed.
104
330340
3480
Başka neyi kaçırdığınızı merak etmenizi sağlıyor bu durum.
Yani iproniazit ve imipramin,
05:35
So iproniazid and imipramine,
105
335020
2176
05:37
they're more than just a case study in repurposing.
106
337220
2416
değişime dair çalışma alanı olmaktan daha fazlası.
05:39
They have two other things in common that are really important.
107
339660
2976
İkisinin de çok önemli iki ortak özelliği var.
05:42
One, they have terrible side effects.
108
342660
2496
Birincisi, korkunç yan etkileri var.
05:45
That includes liver toxicity,
109
345180
2616
Karaciğer zehirlenmesi,
05:47
weight gain of over 50 pounds,
110
347820
2976
20 kilo üzerinde kilo alımı ve intihar eğilimi
05:50
suicidality.
111
350820
1776
bunlardan birkaçı.
05:52
And two, they both increase levels of serotonin,
112
352620
4176
İkincisi, ikisi de serotonin düzeyini yükseltiyor, serotonin de
05:56
which is a chemical signal in the brain,
113
356820
2336
beyindeki kimyasal bir sinyal veya
05:59
or a neurotransmitter.
114
359180
1200
sinir ileticidir.
06:01
And those two things together, right, one or the two,
115
361380
2496
Bu ikisi, evet, birincisi veya ikincisi,
06:03
may not have been that important,
116
363900
1616
o kadar da önemli olmayabilir,
06:05
but the two together meant that we had to develop safer drugs,
117
365540
3736
ama ikisi birden, daha güvenli ilaçlar üretmemiz gerektiğini ifade eder
06:09
and that serotonin seemed like a pretty good place to start.
118
369300
3520
ve serotonin güzel bir başlangıç noktası olabilir.
06:13
So we developed drugs to more specifically focus on serotonin,
119
373660
3896
Böylece spesifik olarak serotonine, selektif seretonin geri alım
06:17
the selective serotonin reuptake inhibitors, so the SSRIs,
120
377580
3656
engelleyiciye, yani SSRI'ye odaklanan ilaçlar ürettik,
06:21
the most famous of which is Prozac.
121
381260
2736
bunlardan en bilineni ise Prozac.
Bu 30 yıl önceydi ve o zamandan beri
06:24
And that was 30 years ago,
122
384020
1976
en çok, bu ilaçları en iyi hâle getirme üzerine çalıştık.
06:26
and since then we have mostly just worked on optimizing those drugs.
123
386020
3200
06:29
And the SSRIs, they are better than the drugs that came before them,
124
389740
3216
Ve SSRI'ler, kendisinden önceki ilaçlardan daha iyiler, fakat
06:32
but they still have a lot of side effects,
125
392980
2096
yine de çok fazla yan etkileri var;
kilo alımı, uykusuzluk,
06:35
including weight gain, insomnia,
126
395100
2896
intihar eğilimi --
06:38
suicidality --
127
398020
1200
ve işe yaraması uzun zaman alıyor,
06:40
and they take a really long time to work,
128
400100
2336
06:42
something like four to six weeks in a lot of patients.
129
402460
2536
çoğu hastada dört ila altı hafta arası gibi bir süre.
İşlev gösterdikleri yer, bu hastalar.
06:45
And that's in the patients where they do work.
130
405020
2176
06:47
There are a lot of patients where these drugs don't work.
131
407220
2856
Bu ilaçların işe yaramadığı birçok hasta var.
Yani şu an, 2016 yılında,
06:50
And that means now, in 2016,
132
410100
3376
06:53
we still have no cures for any mood disorders,
133
413500
3816
herhangi bir ruhsal bozukluk için hâlâ bir tedavimiz yok, yalnızca
06:57
just drugs that suppress symptoms,
134
417340
2056
semptomları gizleyen ilaçlar var;
06:59
which is kind of the difference between taking a painkiller for an infection
135
419420
4056
yani bir enfeksiyon için ağrı kesici içmek ve antibiyotik içmek arasındaki
07:03
versus an antibiotic.
136
423500
1416
fark gibi.
07:04
A painkiller will make you feel better,
137
424940
1856
Ağrı kesici iyi hissettirecektir,
07:06
but is not going to do anything to treat that underlying disease.
138
426820
3080
fakat hastalığı tedavi etmek için hiçbir şey yapmayacaktır.
07:10
And it was this flexibility in our thinking
139
430700
2336
İproniazit ve imipraminin bu şekilde
değiştirilebileceğini fark etmemizi de bu düşünce esnekliği
07:13
that let us recognize that iproniazid and imipramine
140
433060
2936
sağlamıştı, bu da bizi,
07:16
could be repurposed in this way,
141
436020
2096
sonrasında üzerinde ironik olarak
07:18
which led us to the serotonin hypothesis,
142
438140
1976
sabitlendiğimiz, serotonin hipotezine yönlendirdi.
07:20
which we then, ironically, fixated on.
143
440140
3000
07:23
This is brain signaling, serotonin,
144
443980
2536
Bu, bir SSRI reklamından, serotonin
07:26
from an SSRI commercial.
145
446540
1256
sinyali veren beyin.
07:27
In case you're not clear, this is a dramatization.
146
447820
2360
Anlaşılmıyor olabilir, bu abartılı bir gösterim.
07:30
And in science, we try and remove our bias, right,
147
450660
4056
Ve bilimde, iki taraflı deneyler yaparak veya sonuçlarımıza istatistiksel
07:34
by running double-blinded experiments
148
454740
2376
olarak bilinemezci yaklaşarak,
önyargılarımızı deniyor ve ortadan kaldırıyoruz, evet.
07:37
or being statistically agnostic as to what our results will be.
149
457140
3696
07:40
But bias creeps in more insidiously in what we choose to study
150
460860
4296
Fakat önyargı, çalıştığımız şeyin ve çalışma biçimimizin içerisine
07:45
and how we choose to study it.
151
465180
1720
daha sinsice süzülüyor.
07:48
So we've focused on serotonin now for the past 30 years,
152
468260
3576
Yani geçtiğimiz 30 yıl boyunca genelde diğer şeyleri hariç tutarak
07:51
often to the exclusion of other things.
153
471860
2240
serotonine odaklandık.
07:54
We still have no cures,
154
474860
1360
Elimizde hâlâ bir tedavi yok
07:57
and what if serotonin isn't all there is to depression?
155
477180
3416
ve depresyon için gereken tek şey serotonin değilse ne olacak?
08:00
What if it's not even the key part of it?
156
480620
2056
Onun kilit noktası değilse ne olacak?
08:02
That means no matter how much time
157
482700
2176
Bu demek oluyor ki, ne kadar zaman
08:04
or money or effort we put into it,
158
484900
2736
veya para veya efor harcarsak harcayalım,
08:07
it will never lead to a cure.
159
487660
1920
bir tedavi üretemeyeceğiz.
08:10
In the past few years, doctors have discovered
160
490500
2576
Geçtiğimiz birkaç yılda doktorlar muhtemelen SSRI'den
bu yana bulunan ilk gerçek antidepresanı, yani Calypsol'ü
08:13
probably what is the first truly new antidepressant since the SSRIs,
161
493100
4920
08:18
Calypsol,
162
498540
1296
keşfettiler ve bu ilaç
08:19
and this drug works very quickly, within a few hours or a day,
163
499860
3456
çok çabuk işe yarıyor, birkaç saat ya da günde
08:23
and it doesn't work on serotonin.
164
503340
1896
ve serotonin üzerinde çalışmıyor.
08:25
It works on glutamate, which is another neurotransmitter.
165
505260
2680
Diğer bir sinir iletici olan glutamat üzerinde çalışıyor.
08:28
And it's also repurposed.
166
508380
1496
Ayrıca değiştirilmiş.
08:29
It was traditionally used as anesthesia in surgery.
167
509900
3080
Eskiden ameliyatlarda anestezi olarak kullanılıyordu.
08:33
But unlike those other drugs,
168
513540
1656
Fakat hemen fark ettiğimiz diğer
08:35
which were recognized pretty quickly,
169
515220
1816
ilaçlardan farklı olarak,
Calypsol'ün bir antidepresan
08:37
it took us 20 years
170
517060
1696
08:38
to realize that Calypsol was an antidepressant,
171
518780
2656
olduğunu anlamamız 20 yıl sürdü, ayrıca bu aslında,
08:41
despite the fact that it's actually a better antidepressant,
172
521460
2856
muhtemelen, diğer ilaçlardan daha
08:44
probably, than those other drugs.
173
524340
1616
iyi bir antidepresan.
08:45
It's actually probably because of the fact that it's a better antidepressant
174
525980
4096
Bunun nedeni muhtemelen, daha iyi bir antidepresan olduğu
için farkına varmamızın zor olması.
08:50
that it was harder for us to recognize.
175
530100
1895
Etkilerini gösterecek bir maniklik yoktu.
08:52
There was no mania to signal its effects.
176
532019
2081
08:54
So in 2013, up at Columbia University,
177
534580
3096
2013 yılında, Kolumbiya Üniversitesi'nde,
08:57
I was working with my colleague,
178
537700
1576
meslektaşım Dr. Christine Ann Denny ile
08:59
Dr. Christine Ann Denny,
179
539300
1976
çalışıyordum
09:01
and we were studying Calypsol as an antidepressant in mice.
180
541300
3800
ve farelerde bir antidepresan olarak Calypsol'ü çalışıyorduk.
09:05
And Calypsol has, like, a really short half-life,
181
545660
2816
Ve Calypsol'ün gerçekten çok az bir yarı-ömrü var,
09:08
which means it's out of your body within a few hours.
182
548500
3056
yani birkaç saat içerisinde vücudunuzdan atılıyor.
09:11
And we were just piloting.
183
551580
1416
Biz de deney yapıyorduk.
Fareye bir kez enjekte ediyorduk ve
09:13
So we would give an injection to mice,
184
553020
2256
09:15
and then we'd wait a week,
185
555300
1296
bir hafta bekliyorduk,
09:16
and then we'd run another experiment to save money.
186
556620
2680
daha sonra, tasarruf etmek için, başka deney yapıyorduk.
Yaptığım deneylerden birisinde
09:20
And one of the experiments I was running,
187
560020
2136
09:22
we would stress the mice,
188
562180
1656
fareye baskı yapıyorduk ve onu
09:23
and we used that as a model of depression.
189
563860
2216
bir depresyon modeli olarak kullanıyorduk.
Aslında ilk başlarda işe yaramıyormuş gibi göründü.
09:26
And at first it kind of just looked like it didn't really work at all.
190
566100
3336
09:29
So we could have stopped there.
191
569460
1520
O noktada bırakabilirdik.
09:31
But I have run this model of depression for years,
192
571540
2896
Fakat bu depresyon modelini yıllarca sürdürdüm ve
09:34
and the data just looked kind of weird.
193
574460
1896
veriler tuhaf görünüyordu.
09:36
It didn't really look right to me.
194
576380
1856
Bana doğruymuş gibi görünmüyorlardı.
09:38
So I went back,
195
578260
1216
Geri döndüm ve
09:39
and we reanalyzed it
196
579500
1496
bir hafta önceden
bir kez Calypsol enjekte edilip edilmediğine odaklanarak yeniden
09:41
based on whether or not they had gotten that one injection of Calypsol
197
581020
3816
09:44
a week beforehand.
198
584860
1200
analiz ettik.
09:46
And it looked kind of like this.
199
586940
2016
Ortaya böyle bir şey çıktı.
09:48
So if you look at the far left,
200
588980
2136
En sola bakarsanız,
bir fareyi yeni bir alana koyarsanız,
09:51
if you put a mouse in a new space,
201
591140
2496
09:53
this is the box, it's very exciting,
202
593660
2256
kutu bu şekilde, çok heyecanlı,
09:55
a mouse will walk around and explore,
203
595940
2136
fare etrafta gezinerek keşfedecektir ve
pembe çizginin, onların yürüme ölçüleri olduğunu görebilirsiniz.
09:58
and you can see that pink line is actually the measure of them walking.
204
598100
4296
10:02
And we also give it another mouse in a pencil cup
205
602420
3176
Ayrıca bir kalemlik içinde duran diğer bir fareye de verdik ve
10:05
that it can decide to interact with.
206
605620
2056
etkileşime geçme kararı ona aitti.
10:07
This is also a dramatization, in case that's not clear.
207
607700
3216
Anlaşılmıyor olabilir, bu da abartılı bir gösterim.
10:10
And a normal mouse will explore.
208
610940
3696
Normal bir fare keşfeder.
10:14
It will be social.
209
614660
1240
Sosyal olur.
10:16
Check out what's going on.
210
616620
1376
Bakın neler oluyor.
Ortadaki kutuda bulunan bu depresyon modelinde bir fareye
10:18
If you stress a mouse in this depression model,
211
618020
2896
10:20
which is the middle box,
212
620940
1280
baskı yaparsanız,
sosyalleşmezler ve keşfetmezler.
10:23
they aren't social, they don't explore.
213
623100
1896
Çoğunlukla bir bardağın arkasına, arka köşeye saklanırlar.
10:25
They mostly just kind of hide in that back corner, behind a cup.
214
625020
3280
Bir kez Calypsol enjekte edilmiş fareler,
10:29
Yet the mice that had gotten that one injection of Calypsol,
215
629020
3096
sağınızdaki,
10:32
here on your right,
216
632140
1200
keşfediyorlar ve sosyaller.
10:34
they were exploring, they were social.
217
634060
1960
10:36
They looked like they had never been stressed at all,
218
636740
2480
Daha önce hiç stresli olmamış gibi görünüyorlar,
bu imkânsız.
10:40
which is impossible.
219
640020
1200
10:42
So we could have just stopped there,
220
642260
1720
Bu noktada durabilirdik,
10:44
but Christine had also used Calypsol before as anesthesia,
221
644780
4296
fakat Christine Calypsol'ü daha önce anestezi olarak da kullanmıştı ve
birkaç yıl önce bunun,
10:49
and a few years ago she had seen
222
649100
1576
10:50
that it seemed to have some weird effects on cells
223
650700
2376
ilaç alındıktan sonra belki de birkaç hafta süren,
hücreler üzerinde
10:53
and some other behavior
224
653100
1216
10:54
that also seemed to last long after the drug,
225
654340
3016
bazı tuhaf etkilere ve diğer davranışlara neden
10:57
maybe a few weeks.
226
657380
1256
olduğunu gördü.
10:58
So we were like, OK,
227
658660
1256
Pekâlâ, belki de bu
10:59
maybe this is not completely impossible,
228
659940
2176
tamamen imkânsız değildir dedik,
ama gerçekten şüpheliydik.
11:02
but we were really skeptical.
229
662140
1496
11:03
So we did what you do in science when you're not sure,
230
663660
2536
Bilimde emin olunmadığı zaman yapılan şeyi yaptık,
11:06
and we ran it again.
231
666220
1200
yani tekrar deney yaptık.
11:08
And I remember being in the animal room,
232
668460
3016
Hayvan odasında fareleri test etmek için
11:11
moving mice from box to box to test them,
233
671500
3656
bir kutudan diğerine taşıdığımı hatırlıyorum ve
11:15
and Christine was actually sitting on the floor with the computer in her lap
234
675180
3616
Christine de farelerin onu görmemesi için, kucağında bilgisayarla
11:18
so the mice couldn't see her,
235
678820
1416
yerde oturuyordu ve
11:20
and she was analyzing the data in real time.
236
680260
2256
verileri gerçek zamanlı analiz ediyordu.
11:22
And I remember us yelling,
237
682540
1376
Bağırdığımızı hatırlıyorum,
11:23
which you're not supposed to do in an animal room where you're testing,
238
683940
3296
test yaparken hayvan odasında bunu yapmamanız gerekir, bağırdık
11:27
because it had worked.
239
687260
1576
çünkü işe yaramıştı.
11:28
It seemed like these mice were protected against stress,
240
688860
4376
Fareler strese karşı korunmuş gibiydi veya uygunsuz bir şekilde
11:33
or they were inappropriately happy, however you want to call it.
241
693260
3056
neşelilerdi, nasıl adlandırmak isterseniz.
11:36
And we were really excited.
242
696340
2440
Çok heyecanlıydık.
11:39
And then we were really skeptical, because it was too good to be true.
243
699820
3480
Sonrasında şüphe duyduk, çünkü gerçek olamayacak kadar güzeldi.
11:43
So we ran it again.
244
703860
1200
Ve tekrar denedik.
11:45
And then we ran it again in a PTSD model,
245
705740
2736
Bir TSSB modelinde tekrar denedik
11:48
and we ran it again in a physiological model,
246
708500
2416
ve fizyolojik bir modelde tekrar denedik,
11:50
where all we did was give stress hormones.
247
710940
2216
burada yalnızca stres hormonu verdik.
11:53
And we had our undergrads run it.
248
713180
1616
Öğrencilerimiz de bunu yürüttü.
11:54
And then we had our collaborators halfway across the world in France run it.
249
714820
4120
Daha sonra Fransa'da bunu yürüten dünyanın her yerinden ortaklarımız oldu.
11:59
And every time someone ran it, they confirmed the same thing.
250
719780
3216
Ne zaman birisi yürütse, aynı şeyi onayladılar.
Bir Calypsol enjektesi bir şekilde haftalarca stresten
12:03
It seemed like this one injection of Calypsol
251
723020
2816
12:05
was somehow protecting against stress for weeks.
252
725860
2760
korunma sağlıyor gibiydi.
12:09
And we only published this a year ago,
253
729180
1856
Bunu yalnızca bir yıl önce yayınladık,
ondan sonra diğer laboratuvarlar da bağımsız olarak bu etkiyi onayladı.
12:11
but since then other labs have independently confirmed this effect.
254
731060
4080
12:15
So we don't know what causes depression,
255
735940
1920
Yani depresyona neyin sebep olduğunu bilmiyoruz,
12:18
but we do know that stress is the initial trigger
256
738460
3696
fakat olayların %80'inde stresin öncü neden olduğunu biliyoruz
12:22
in 80 percent of cases,
257
742180
2336
ve depresyon ile
12:24
and depression and PTSD are different diseases,
258
744540
2216
TSSB farklı hastalıklardır,
12:26
but this is something they share in common.
259
746780
2016
fakat bu paylaştıkları bir şeydir.
12:28
Right? It is traumatic stress
260
748820
1816
Değil mi? Travma sonrası stres bozukluğuna
12:30
like active combat or natural disasters
261
750660
2896
neden olan şey aktif savaşlar
12:33
or community violence or sexual assault
262
753580
2456
veya doğal afetler ya da toplum şiddeti
veya cinsel saldırı gibi şeylerdir
12:36
that causes post-traumatic stress disorder,
263
756060
2280
12:38
and not everyone that is exposed to stress develops a mood disorder.
264
758980
5616
ve strese maruz kalan herkes ruhsal bir bozukluk geliştirmez.
12:44
And this ability to experience stress and be resilient
265
764620
2896
Stresi deneyimleme, dirençlilik,
12:47
and bounce back and not develop depression or PTSD
266
767540
4160
sonra geriye dönme ve depresyon geliştirmeme veya TSSB,
12:52
is known as stress resilience,
267
772500
2256
stres direnci olarak bilinmektedir
12:54
and it varies between people.
268
774780
1856
ve insandan insana değişim gösterir.
12:56
And we have always thought of it as just sort of this passive property.
269
776660
3336
Bunu her zaman bir tür pasif sahiplik olarak düşünmüşüzdür.
Aslında bu rahatsızlıklar için gereken hassaslık ve
13:00
It's the absence of susceptibility factors
270
780020
2536
13:02
and risk factors for these disorders.
271
782580
2080
risk faktörlerinin eksikliğidir.
13:05
But what if it were active?
272
785620
1880
Aktif olsa ne olurdu?
13:08
Maybe we could enhance it,
273
788420
1496
Belki de geliştirebilirdik,
13:09
sort of akin to putting on armor.
274
789940
2160
zırhla kaplamaya benzer bir şekilde.
13:13
We had accidentally discovered the first resilience-enhancing drug.
275
793220
4600
Tesadüfen, ilk dirençlilik-geliştiren ilacı keşfettik.
13:18
And like I said, we only gave a tiny amount of the drug,
276
798740
2776
Ve dediğim gibi, ilacın çok azını veriyorduk ve
13:21
and it lasted for weeks,
277
801540
1576
etkisi haftalarca sürdü,
yani antidepresanlarda gördüğünüz şeyler gibi değiller.
13:23
and that's not like anything you see with antidepressants.
278
803140
3216
13:26
But it is actually kind of similar to what you see in immune vaccines.
279
806380
4320
Aslında daha çok, bağışıklık aşısında gördüğünüz şeylere benziyor.
13:31
So in immune vaccines, you'll get your shots,
280
811180
2936
Bağışıklık aşılarında aşınızı vuruluyorsunuz
ve haftalar, aylar, yıllar sonra,
13:34
and then weeks, months, years later,
281
814140
3376
13:37
when you're actually exposed to bacteria,
282
817540
2336
gerçekten bakteriye maruz kaldığınızda
13:39
it's not the vaccine in your body that protects you.
283
819900
2456
sizi koruyan şey aşı olmuyor.
13:42
It's your own immune system
284
822380
1376
Bakteriyi yok eden şey,
13:43
that's developed resistance and resilience to this bacteria that fights it off,
285
823780
4136
dirençlilik geliştirmiş olan bağışıklık sisteminiz ve
13:47
and you actually never get the infection,
286
827940
2136
hiçbir zaman mikrop kapmıyorsunuz,
bizim tedavilerimizden oldukça farklı. Değil mi?
13:50
which is very different from, say, our treatments. Right?
287
830100
3056
13:53
In that case, you get the infection, you're exposed to the bacteria,
288
833180
3816
Bu durumda enfeksiyon kapıyorsunuz, bakteriye maruz kalıyor ve
hasta oluyorsunuz, daha sonra, diyelim ki, bir antibiyotik alıyorsunuz
13:57
you're sick, and then you take, say, an antibiotic which cures it,
289
837020
3856
14:00
and those drugs are actually working to kill the bacteria.
290
840900
3240
ve bu ilaçlar da bakteriyi öldürmeye uğraşıyorlar.
14:04
Or similar to as I said before, with this palliative,
291
844780
2496
Veya daha önce söylediğim gibi, bu hafifletici ile,
14:07
you'll take something that will suppress the symptoms,
292
847300
2856
semptomları gizleyecek bir şey almış oluyorsunuz,
14:10
but it won't treat the underlying infection,
293
850180
2696
fakat altında yatan enfeksiyonu tedavi etmeyecek ve yalnızca
14:12
and you'll only feel better during the time in which you're taking it,
294
852900
3336
ilacı içtiğiniz zaman iyi hissedeceksiniz,
14:16
which is why you have to keep taking it.
295
856260
1936
sürekli içmenizin nedeni de bu.
14:18
And in depression and PTSD --
296
858220
2696
Depresyon ve TSSB'de
14:20
here we have your stress exposure --
297
860940
1976
-- burada strese maruz kalıyorsunuz --
14:22
we only have palliative care.
298
862940
2616
yalnızca hafifletici tedavimiz var.
14:25
Antidepressants only suppress symptoms,
299
865580
2496
Antidepresanlar yalnızca semptomları gizlerler ve
hastalık boyunca ilaçları içmeye devam edip durmanızın
14:28
and that is why you basically have to keep taking them
300
868100
2856
14:30
for the life of the disease,
301
870980
1696
nedeni budur, hastalığın ömrü ise
14:32
which is often the length of your own life.
302
872700
2200
genelde sizin ömrünüz kadardır.
14:35
So we're calling our resilience-enhancing drugs "paravaccines,"
303
875940
4216
Direnç-geliştiren ilaçlarımıza "yan aşı" yani "paravaccine" adını verdik,
14:40
which means vaccine-like,
304
880180
1536
bu, aşıya benzeyen anlamına geliyor,
14:41
because it seems like they might have the potential
305
881740
2496
çünkü strese karşı koruma potansiyeline sahip olabilirler
14:44
to protect against stress
306
884260
1816
ve farelerin
depresyon ve travma sonrası
14:46
and prevent mice from developing
307
886100
3416
14:49
depression and post-traumatic stress disorder.
308
889540
2760
stres bozukluğu geliştirmelerini engelleyebilirler.
14:52
Also, not all antidepressants are also paravaccines.
309
892780
3440
Ayrıca, her antidepresan "paravaccine" değildir.
14:57
We tried Prozac as well,
310
897300
1616
Prozac'ı da denedik,
14:58
and that had no effect.
311
898940
1360
hiçbir etkisi olmadı.
Yani eğer bu insanlara çevrilseydi,
15:01
So if this were to translate into humans,
312
901060
3016
depresyon ve TSSB gibi stres içerikli
15:04
we might be able to protect people
313
904100
2576
15:06
who are predictably at risk
314
906700
2256
rahatsızlıklara karşı risk taşıdığı
15:08
against stress-induced disorders like depression and PTSD.
315
908980
3856
tahmin edilen insanları koruyabilirdik.
15:12
So that's first responders and firefighters,
316
912860
3136
Yani ilk müdahale ekipleri ve itfaiye,
göçmenler, mahkûmlar ve hapishane gardiyanları,
15:16
refugees, prisoners and prison guards,
317
916020
4136
15:20
soldiers, you name it.
318
920180
2080
askerler, aklınıza gelen herkes.
15:23
And to give you a sense of the scale of these diseases,
319
923220
3800
Bu hastalıklara dair sizlere bir ölçek vermek için;
15:27
in 2010, the global burden of disease
320
927620
3056
2010 yılında, hastalığın dünya çapında
15:30
was estimated at 2.5 trillion dollars,
321
930700
3840
neden olduğu yük 2,5 trilyon dolar olarak hesaplandı
ve kronik olduğu için
15:35
and since they are chronic,
322
935060
1536
15:36
that cost is compounding and is therefore expected to rise
323
936620
3216
bu masraf şiddetlenmekte ve dolayısıyla, önümüzdeki 15 yılda
15:39
up to six trillion dollars in just the next 15 years.
324
939860
3240
altı trilyon dolara kadar yükselmesi bekleniyor.
15:44
As I mentioned before,
325
944460
1579
Belirttiğim gibi,
önyargılarımız yüzünden değişim çok zor olabilir.
15:46
repurposing can be challenging because of our prior biases.
326
946064
4076
15:50
Calypsol has another name,
327
950860
1520
Calypsol'ün başka bir adı da var,
Ketamine
15:53
ketamine,
328
953100
1200
15:55
which also goes by another name,
329
955380
1560
ve bunun da başka bir adı var,
15:57
Special K,
330
957460
1416
Special K,
15:58
which is a club drug and drug of abuse.
331
958900
2400
bu bir uyuşturucu ve kötüye kullanılıyor.
16:02
It's still used across the world as an anesthetic.
332
962540
3096
Tüm dünyada hâlâ anestezi için kullanılıyor.
16:05
It's used in children. We use it on the battlefield.
333
965660
2856
Çocuklarda kullanılıyor. Savaş alanlarında kullanıyoruz.
16:08
It's actually the drug of choice in a lot of developing nations,
334
968540
2976
Çoğu gelişen ülkede tercih edilen bir ilaç aslında,
16:11
because it doesn't affect breathing.
335
971540
1856
çünkü nefes alışı etkilemiyor.
16:13
It is on the World Health Organization list of most essential medicines.
336
973420
4680
Dünya Sağlık Örgütü'nün en önemli ilaçlar listesinde yer alıyor.
16:18
If we had discovered ketamine as a paravaccine first,
337
978580
3560
Bir "paravaccine" olarak ilk Ketamine'i keşfetmiş olsaydık,
16:22
it'd be pretty easy for us to develop it,
338
982820
2856
onu geliştirmemiz daha kolay olurdu,
16:25
but as is, we have to compete with our functional fixedness
339
985700
3856
fakat şimdi bunu yapmak için işlevsel durağanlığımızla ve
16:29
and mental set that kind of interfere.
340
989580
2800
zihinsel setimizle mücadele etmemiz gerekiyor.
16:33
Fortunately, it's not the only compound we have discovered
341
993700
3856
Neyse ki bu önleyici, "paravaccine" özelliklere sahip olan
16:37
that has these prophylactic, paravaccine qualities,
342
997580
3440
keşfettiğimiz tek bileşim bu değil, keşfettiğimiz diğer
16:41
but all of the other drugs we've discovered,
343
1001700
2200
tüm ilaçlar veya bileşimler, hepsi tamamen yeni
16:44
or compounds if you will, they're totally new,
344
1004780
2176
ve gıda ve ilaç yönetiminin onay sürecinden
16:46
they have to go through the entire FDA approval process --
345
1006980
3616
geçmek zorundalar -- insanlarda kullanılmadan önce
16:50
if they make it before they can ever be used in humans.
346
1010620
3576
işe yarayıp yaramayacaklarının anlaşılması için.
16:54
And that will be years.
347
1014220
1656
Ve bu yıllar sürecek.
16:55
So if we wanted something sooner,
348
1015900
2256
Daha hızlı bir şey istiyorsak,
16:58
ketamine is already FDA-approved.
349
1018180
2376
Ketamine yönetim tarafından zaten onaylandı.
17:00
It's generic, it's available.
350
1020580
2696
Kapsamlı ve mevcut.
17:03
We could develop it for a fraction of the price and a fraction of the time.
351
1023300
4160
Onu maliyetinin çok altında ve kısa zamanda geliştirebilirdik.
17:08
But actually, beyond functional fixedness and mental set,
352
1028380
4376
Fakat, işlevsel durağanlık ve zihinsel setin de ötesinde,
17:12
there's a real other challenge to repurposing drugs,
353
1032780
3576
ilaçlarda değişim konusunda başka bir sıkıntı daha var,
17:16
which is policy.
354
1036380
1199
o da politika.
Kapsamlı bir ilaç patentsiz kaldığında ve artık
17:18
There are no incentives in place
355
1038179
2216
17:20
once a drug is generic and off patent and no longer exclusive
356
1040419
3736
piyasada bulunmadığında, ilaç firmalarını bu ilaçları geliştirmeye
teşvik edecek bir prim yok,
17:24
to encourage pharma companies to develop them,
357
1044179
2337
17:26
because they don't make money.
358
1046540
1429
çünkü para kazanmıyorlar.
17:28
And that's not true for just ketamine. That is true for all drugs.
359
1048380
3120
Bu yalnızca Ketamine için değil, tüm ilaçlar için geçerli.
17:32
Regardless, the idea itself is completely novel in psychiatry,
360
1052579
5657
Her şeye rağmen, bu fikir psikiyatride oldukça yeni,
17:38
to use drugs to prevent mental illness
361
1058260
3896
yani ilaçları zihinsel hastalığı tedavi etmektense, onu önlemek için
17:42
as opposed to just treat it.
362
1062180
1360
kullanma fikri.
17:44
It is possible that 20, 50, 100 years from now,
363
1064740
5056
Muhtemelen bundan 20, 50, 100 yıl sonra geçmişe baktığımızda
17:49
we will look back now at depression and PTSD
364
1069820
4096
depresyon ve TSSB'yi, tıpkı tüberküloz koğuşları gibi,
17:53
the way we look back at tuberculosis sanitoriums
365
1073940
3216
geçmişte kalmış bir şey
olarak göreceğiz.
17:57
as a thing of the past.
366
1077180
1200
17:59
This could be the beginning of the end of the mental health epidemic.
367
1079180
5240
Bu, zihinsel sağlık salgınında sonunun başlangıcı olabilir.
18:05
But as a great scientist once said,
368
1085380
3200
Fakat, büyük bir bilim adamının da dediği gibi,
18:09
"Only a fool is sure of anything.
369
1089900
2256
"Yalnızca bir budala her şeyden emindir.
18:12
A wise man keeps on guessing."
370
1092180
2040
Bilge bir insan tahmin etmeye devam eder."
Teşekkürler arkadaşlar.
18:16
Thank you, guys.
371
1096044
1240
18:17
(Applause)
372
1097780
4066
(Alkışlar)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7