What makes life worth living in the face of death | Lucy Kalanithi

309,959 views ・ 2017-06-07

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Seda Tozar Gözden geçirme: Figen Ergürbüz
00:12
A few days after my husband Paul was diagnosed with stage IV lung cancer,
0
12780
6376
Eşim Paul'a 4. evre akciğer kanseri teşhisi konulduktan birkaç gün sonra
00:19
we were lying in our bed at home,
1
19180
2496
evde yatağımızda uzanıyorduk
00:21
and Paul said,
2
21700
1776
ve Paul;
00:23
"It's going to be OK."
3
23500
1200
"Her şey iyi olacak" dedi.
00:25
And I remember answering back,
4
25860
2496
Ben de ona şöyle dediğimi hatırlıyorum;
00:28
"Yes.
5
28380
1216
"Evet.
00:29
We just don't know what OK means yet."
6
29620
3760
Sadece, iyi ne demek henüz bilmiyoruz."
00:35
Paul and I had met as first-year medical students at Yale.
7
35140
3496
Paul ile Yale'de tıp okulunun ilk yılında tanıştık.
00:38
He was smart and kind and super funny.
8
38660
3440
O zeki, kibar ve çok komikti.
00:42
He used to keep a gorilla suit in the trunk of his car,
9
42700
3816
Arabasının bagajında goril kostümü tutardı,
00:46
and he'd say, "It's for emergencies only."
10
46540
2416
"Sadece acil durumlar için." derdi.
00:48
(Laughter)
11
48980
1200
(Gülüşmeler)
00:51
I fell in love with Paul as I watched the care he took with his patients.
12
51020
3720
Paul'un hastalarıyla ilgilenişini seyrederken ona aşık oldum.
00:55
He stayed late talking with them,
13
55220
2176
Geç saatlere kadar kalır onlarla konuşurdu
00:57
seeking to understand the experience of illness
14
57420
3456
hastalığı deneyimlemenin ne demek olduğunu anlamak için.
01:00
and not just its technicalities.
15
60900
2120
Sadece teknik ayrıntılarıyla değil.
01:04
He later told me he fell in love with me
16
64380
2216
O da bana, beni EKG makinesinde
01:06
when he saw me cry over an EKG of a heart that had ceased beating.
17
66620
5040
durmuş bir kalbe bakıp ağladığımı gördüğünde aşık olduğunu söyledi.
01:12
We didn't know it yet,
18
72940
1536
Henüz farkında değildik,
01:14
but even in the heady days of young love,
19
74500
3136
ama erken sonlanan aşkın heyecanlı günlerinde bile
01:17
we were learning how to approach suffering together.
20
77660
3120
acıya nasıl yaklaşılacağını birlikte öğreniyorduk.
01:22
We got married and became doctors.
21
82660
2376
Evlendik ve doktor olduk.
01:25
I was working as an internist
22
85060
2016
Ben dahiliyeci olarak çalışıyordum.
01:27
and Paul was finishing his training as a neurosurgeon
23
87100
4056
Paul ise beyin cerrahisi üzerine eğitimini bitiriyordu ki
01:31
when he started to lose weight.
24
91180
1640
o sırada kilo kaybetmeye başladı.
01:34
He developed excruciating back pain and a cough that wouldn't go away.
25
94300
4920
Şiddetli sırt ağrısı ve hiç bitmeyen bir öksürme başladı.
01:40
And when he was admitted to the hospital,
26
100220
2136
Hastaneye yatırıldığında
01:42
a CT scan revealed tumors in Paul's lungs and in his bones.
27
102380
4080
tomografide akciğer ve kemiklerinde tümör olduğu ortaya çıktı.
01:48
We had both cared for patients with devastating diagnoses;
28
108460
3600
İkimiz de yıkıcı teşhisler konmuş hastalara baktık.
01:53
now it was our turn.
29
113020
2360
Şimdi sıra bizdeydi.
01:58
We lived with Paul's illness for 22 months.
30
118540
2600
Paul'un hastalığıyla 22 ay yaşadık.
02:01
He wrote a memoir about facing mortality.
31
121740
2520
O, ölümle yüzleşme üzerine bir anı yazısı yazdı.
02:05
I gave birth to our daughter Cady,
32
125140
2160
Ben de kızımız Cady'yi doğurdum,
02:08
and we loved her and each other.
33
128060
1680
onu ve birbirimizi sevdik.
02:10
We learned directly how to struggle through really tough medical decisions.
34
130540
4640
Ciddi tıbbi kararlarla başa çıkmayı doğrudan deneyimleyerek öğrendik.
02:17
The day we took Paul into the hospital for the last time
35
137140
3575
Paul'u hastaneye son kez götürdüğümüz gün
02:20
was the most difficult day of my life.
36
140739
2041
hayatımın en zor günüydü.
Sonunda, bana dönüp
02:24
When he turned to me at the end
37
144380
1976
02:26
and said, "I'm ready,"
38
146380
2480
"Ben hazırım" dediğinde
02:30
I knew that wasn't just a brave decision.
39
150820
2680
bunun, yalnızca cesur bir karar olmadığını biliyordum.
Aynı zamanda doğru olandı.
02:34
It was the right one.
40
154100
1320
02:36
Paul didn't want a ventilator and CPR.
41
156500
2880
Paul, suni solunum cihazı veya kalp masajı istemedi.
02:40
In that moment,
42
160180
1496
O an,
02:41
the most important thing to Paul
43
161700
2600
Paul için en önemli şey
kızımızı kucağına almaktı.
02:45
was to hold our baby daughter.
44
165380
1680
02:49
Nine hours later,
45
169060
1816
Dokuz saat sonra,
02:50
Paul died.
46
170900
1200
Paul öldü.
02:55
I've always thought of myself as a caregiver --
47
175780
2256
Kendimi hep hastabakıcı olarak düşünmüşümdür
02:58
most physicians do --
48
178060
2056
her hekim düşünür,
03:00
and taking care of Paul deepened what that meant.
49
180140
2800
Paul'a bakmak, bunun anlamını derinleştirdi.
03:03
Watching him reshape his identity during his illness,
50
183940
3616
Hastalığı boyunca kimliğini yeniden şekillendirmesini izlemek;
03:07
learning to witness and accept his pain,
51
187580
3496
acısına şahit olup kabul etmeyi öğrenmek;
03:11
talking together through his choices --
52
191100
2536
seçimleri üzerine ayrıntılarıyla konuşmak,
03:13
those experiences taught me
53
193660
1416
o deneyimler bana
03:15
that resilience does not mean bouncing back to where you were before,
54
195100
5256
toparlanmanın önceki sağlığına kavuşmak demek olmadığını
ya da zor şeyler zor değilmiş gibi davranmayı öğretti.
03:20
or pretending that the hard stuff isn't hard.
55
200380
2680
03:23
It is so hard.
56
203940
2000
Çok zor,
03:26
It's painful, messy stuff.
57
206980
3280
acı verici, karmaşık bir şeydir.
03:31
But it's the stuff.
58
211140
1416
Ama bu işin aslıdır.
03:32
And I learned that when we approach it together,
59
212580
3240
Öğrendim ki buna birlikte giriştiğimizde
03:36
we get to decide what success looks like.
60
216940
3680
başarı nedir, buna biz karar veriyoruz.
03:42
One of the first things Paul said to me after his diagnosis was,
61
222900
3320
Paul'ün teşhisinden sonra bana söylediği ilk şeylerden biri
"Senin yeniden evlenmeni istiyorum'' oldu.
03:47
"I want you to get remarried."
62
227180
1520
03:50
And I was like, whoa, I guess we get to say anything out loud.
63
230300
3336
Ben de ''Sanırım yüksek sesle her şeyi söyleyebiliyoruz'' dedim.
03:53
(Laughter)
64
233660
2536
(Gülüşmeler)
03:56
It was so shocking
65
236220
2056
Çok şok edici,
03:58
and heartbreaking ...
66
238300
1800
yürekleri burkan...
04:01
and generous,
67
241260
1216
ve cömert,
04:02
and really comforting
68
242500
1496
gerçekten iç rahatlatıcıydı.
04:04
because it was so starkly honest,
69
244020
2576
Çünkü tamamen çok içtendi
04:06
and that honesty turned out to be exactly what we needed.
70
246620
3120
ve sonra ortaya çıktı ki içtenlik, tam da ihtiyacımız olanmış.
04:10
Early in Paul's illness,
71
250580
1696
Paul'un hastalığının ilk zamanlarında,
04:12
we agreed we would just keep saying things out loud.
72
252300
3360
her şeyi sesli söylemeye devam edeceğimiz konusunda anlaştık.
04:17
Tasks like making a will,
73
257220
2296
Vasiyet hazırlama,
04:19
or completing our advance directives --
74
259540
2656
birbirimizin tıbbi vasiyetini tamamlama gibi görevler,
04:22
tasks that I had always avoided --
75
262220
2576
her zaman görmezden geldiğim görevler
04:24
were not as daunting as they once seemed.
76
264820
2280
artık göz korkutucu gelmemeye başladı.
04:27
I realized that completing an advance directive is an act of love --
77
267860
4359
Vasiyet doldurmanın aşkın göstergesi olduğunu anladım,
aynı bir evlilik yemini gibi.
04:33
like a wedding vow.
78
273300
1560
04:35
A pact to take care of someone,
79
275540
2256
Biriyle ilgilenmenin,
04:37
codifying the promise
80
277820
2296
verdiğin sözü hayata geçirmenin antlaşması;
04:40
that til death do us part,
81
280140
1920
''Ölüm bizi ayırana dek,
04:43
I will be there.
82
283060
1240
yanında olacağım.
04:45
If needed, I will speak for you.
83
285780
2440
Eğer gerekirse, senin adına konuşacağım.
Dileklerini onurlandıracağım.''
04:49
I will honor your wishes.
84
289020
2280
04:53
That paperwork became a tangible part of our love story.
85
293100
3360
O kâğıt işi, bizim aşkımızın somut bir parçası hâline geldi.
04:58
As physicians,
86
298860
1216
Hekimler olarak Paul ve ben
05:00
Paul and I were in a good position
87
300100
1656
onun tanısını anlama ve hatta kabul etme
05:01
to understand and even accept his diagnosis.
88
301780
3160
açısından iyi konumdaydık.
05:05
We weren't angry about it,
89
305940
1336
Buna kızgın değildik,
05:07
luckily,
90
307300
1216
neyse ki.
05:08
because we'd seen so many patients in devastating situations,
91
308540
4136
Çünkü yıkıcı hâllerde olan birçok hasta görmüştük
05:12
and we knew that death is a part of life.
92
312700
2680
ve ölümün hayatın bir parçası olduğunu biliyorduk.
05:17
But it's one thing to know that;
93
317700
1576
Ama hakkında bilinmesi gereken şey;
05:19
it was a very different experience
94
319300
1656
çok değişik bir deneyimdi...
05:20
to actually live with the sadness and uncertainty of a serious illness.
95
320980
4480
...gerçekten mutsuzluk ve ciddi bir hastalığın bilinmezliğiyle yaşamak.
05:26
Huge strides are being made against lung cancer,
96
326540
3216
Akciğer kanserine karşı dev aşamalar kaydedildi
05:29
but we knew that Paul likely had months to a few years left to live.
97
329780
4760
ama biz Paul'ün yaşayacak birkaç ayı ya da yılı kaldığını biliyorduk.
05:36
During that time,
98
336540
1216
O zaman süresince,
05:37
Paul wrote about his transition from doctor to patient.
99
337780
2800
Paul değişimi üzerine yazdı, doktordan hastaya.
05:41
He talked about feeling like he was suddenly at a crossroads,
100
341500
4056
Birden dönüm noktasına gelme hissi hakkında konuştu.
05:45
and how he would have thought he'd be able to see the path,
101
345580
2800
Nasıl, bir çok hasta tedavi edip
onların adımlarını izlerse yolu görebileceğini
05:49
that because he treated so many patients,
102
349140
2736
05:51
maybe he could follow in their footsteps.
103
351900
2280
sandığı hakkında konuştu.
05:55
But he was totally disoriented.
104
355100
1800
Ama tamamen yolunu şaşırmıştı.
05:58
Rather than a path,
105
358260
1776
Yoldan daha ziyade
06:00
Paul wrote,
106
360060
1496
Paul yazdı;
06:01
"I saw instead
107
361580
2056
''Yalnıza acı, boşluk yerine
06:03
only a harsh, vacant, gleaming white desert.
108
363660
4160
Bembeyaz çöl gördüm.
06:08
As if a sandstorm had erased all familiarity.
109
368540
3160
Bir kum fırtınasının tüm aşinalığı silmesi gibi
06:12
I had to face my mortality
110
372980
1840
kendi ölümlüğümle yüzleşmeliydim.
06:15
and try to understand what made my life worth living,
111
375820
3600
Hayatımı yaşamaya değer kılan şeyi anlamaya çalışmalıydım,
06:20
and I needed my oncologist's help to do so."
112
380500
3480
Bunu yapmak için doktorumun yardımına ihtiyacım vardı.''
06:27
The clinicians taking care of Paul
113
387260
2056
Paul'la ilgilenen klinisyenler,
06:29
gave me an even deeper appreciation for my colleagues in health care.
114
389340
4216
bana meslektaşlarım adına daha derin takdirlerini sundu.
06:33
We have a tough job.
115
393580
1976
Zor bir işimiz var.
06:35
We're responsible for helping patients have clarity around their prognoses
116
395580
4776
Hastalıklarının sonucu belli olan hastalara yardım etmekten sorumluyuz
06:40
and their treatment options,
117
400380
1976
ve onların tedavi seçeneklerinden.
06:42
and that's never easy, but it's especially tough
118
402380
2496
Asla kolay olmaz ama kanser gibi,
06:44
when you're dealing with potentially terminal illnesses like cancer.
119
404900
3680
ölümcül bir hastalıkla uğraşıyorken ayrıca çok zordur.
06:50
Some people don't want to know how long they have left,
120
410140
3696
Bazı insanlar ne kadar zamanları kaldığını öğrenmek istemiyor,
06:53
others do.
121
413860
1200
bazılarıyla istiyor.
06:55
Either way, we never have those answers.
122
415660
2480
İki türlü de, o cevaplar asla bizde olmaz.
07:00
Sometimes we substitute hope
123
420020
2840
Bazen umut veririz
07:03
by emphasizing the best-case scenario.
124
423900
2360
en iyi senaryoyu vurgulayarak.
07:08
In a survey of physicians,
125
428140
2096
Hekimlere yapılan ankette
yüzde elli beşi, hastaya, hastalığın seyrinden bahsederken
07:10
55 percent said they painted a rosier picture
126
430260
4816
gerçek düşüncesini dürüstçe söylemek yerine,
07:15
than their honest opinion
127
435100
1456
07:16
when describing a patient's prognosis.
128
436580
1960
daha pembe bir resim çizmiş olduğunu söyledi.
07:19
It's an instinct born out of kindness.
129
439780
2720
İyilikten doğan bir içgüdü.
07:23
But researchers have found
130
443940
1416
Ama araştırmacılar buldu ki;
07:25
that when people better understand the possible outcomes of an illness,
131
445380
5216
insanlar bir hastalığın muhtemel sonuçlarını daha iyi anladıklarında
07:30
they have less anxiety,
132
450620
1520
daha az kaygılı oluyorlar,
07:32
greater ability to plan
133
452900
1760
planlamada üstün becerili oluyorlar
07:35
and less trauma for their families.
134
455660
2320
ve aileleri için daha az travma oluyor.
07:40
Families can struggle with those conversations,
135
460620
2736
Aileler o konuşmalarla mücadele edebilirler ama bizim için,
07:43
but for us, we also found that information immensely helpful with big decisions.
136
463380
6480
o bilginin, büyük kararlar konusunda son derece yardımcı olduğunu bulduk.
07:50
Most notably,
137
470740
1200
Özellikle;
07:52
whether to have a baby.
138
472860
1200
bebek sahibi olup olmamak gibi.
07:56
Months to a few years meant Paul was not likely to see her grow up.
139
476620
4960
Aylar veya birkaç yıl, Paul'un onun büyüyüşünü göremeyeceği anlamına geliyordu
08:02
But he had a good chance of being there for her birth
140
482660
2496
Ama onun doğumunda orada olma şansı yüksekti
08:05
and for the beginning of her life.
141
485180
1640
ve hayatının başlangıcında.
08:08
I remember asking Paul
142
488460
1976
Paul'a sorduğumu hatırlıyorum,
08:10
if he thought having to say goodbye to a child
143
490460
3376
bir çocuğa elveda demenin ölümü olduğundan da
08:13
would make dying even more painful.
144
493860
2520
acılı yapacağını düşündü mü.
08:18
And his answer astounded me.
145
498220
1856
Cevabı beni hayrete düşürdü.
08:20
He said,
146
500100
1696
Dedi ki;
08:21
"Wouldn't it be great if it did?"
147
501820
2240
''Öyle olsaydı harika olmaz mıydı?''
08:27
And we did it.
148
507860
1200
Ve yaptık.
08:29
Not in order to spite cancer,
149
509660
2560
Kansere inat olsun diye değil
08:33
but because we were learning
150
513340
1856
ama dolu dolu yaşamanın
08:35
that living fully means accepting suffering.
151
515220
5160
acıyı kabul etmek olduğunu öğrendiğimiz için.
08:43
Paul's oncologist tailored his chemo
152
523700
2416
Paul'un onkolojisti kemosunu
beyin cerrahı olarak çalışmaya devam edebilsin diye şekillendirdi
08:46
so he could continue working as a neurosurgeon,
153
526140
3296
08:49
which initially we thought was totally impossible.
154
529460
2440
ki başta bunun tamamen imkansız olduğunu düşündük.
08:53
When the cancer advanced
155
533340
1296
Kanser ilerlediğinde
08:54
and Paul shifted from surgery to writing,
156
534660
2520
ve Paul ameliyattan yazmaya geçtiğinde,
08:58
his palliative care doctor prescribed a stimulant medication
157
538020
3336
paliyatif bakım doktoru uyarıcı ilaç tedavisi reçetesi yazdı
09:01
so he could be more focused.
158
541380
1600
ki daha odaklanmış olabilsin.
09:04
They asked Paul about his priorities and his worries.
159
544420
3680
Paul'a önceliklerini ve kaygılarını sordular.
09:08
They asked him what trade-offs he was willing to make.
160
548900
3640
Ona nelerden vazgeçmeye hazır olduğunu sordular.
09:14
Those conversations are the best way to ensure
161
554300
4136
O konuşmalar, alacağın sağlık hizmetinin
09:18
that your health care matches your values.
162
558460
3880
kendi değerlerine uyduğuna emin olmanın en iyi yoluydu.
09:24
Paul joked that it's not like that "birds and bees" talk
163
564100
2656
Paul, öyle ''kuşlar ve arılar'' konuşması değil
09:26
you have with your parents,
164
566780
1336
ailenle yaptığın,
herkesin olabildiğince çabuk bunları aştığı
09:28
where you all get it over with as quickly as possible,
165
568140
2536
09:30
and then pretend it never happened.
166
570700
1696
ve sonra hiç olmamış gibi davrandığı.
09:32
You revisit the conversation as things change.
167
572420
2896
Durumlar değiştikçe o konuşmayı tekrardan değerlendirirsin.
09:35
You keep saying things out loud.
168
575340
2920
Durumları sesli söylemeye devam edersin.
09:40
I'm forever grateful
169
580220
1256
Sonsuza dek minnettarım
09:41
because Paul's clinicians felt
170
581500
2376
çünkü Paul'un klinisyenleri
09:43
that their job wasn't to try to give us answers they didn't have,
171
583900
3096
işlerinin kendilerinde olmayan cevapları bize vermek olmadığını biliyorlardı
09:47
or only to try to fix things for us,
172
587020
3376
ya da sadece bizim için işleri kolaylaştırmak olmadığını
09:50
but to counsel Paul through painful choices ...
173
590420
2800
ama Paul'a zor kararlar arasında tavsiye vermek olduğunu...
09:54
when his body was failing but his will to live wasn't.
174
594140
5000
...bedeni tükeniyor ama yaşam isteği sürüyorken.
10:01
Later, after Paul died,
175
601260
1560
Paul öldükten sonra,
10:03
I received a dozen bouquets of flowers,
176
603780
2696
bana bir düzine çiçek buketi gönderildi
10:06
but I sent just one ...
177
606500
1520
ama ben yalnızca bir kişiye çiçek yolladım...
10:08
to Paul's oncologist,
178
608900
2056
Paul'un onkolojistine,
10:10
because she supported his goals
179
610980
3456
çünkü onun hedeflerini destekledi
10:14
and she helped him weigh his choices.
180
614460
2560
ve ona seçeneklerini tartmada yardım etti.
10:18
She knew that living means more than just staying alive.
181
618340
4680
Yaşamanın hayatta kalmaktan daha fazlası olduğunu biliyordu.
10:25
A few weeks ago, a patient came into my clinic.
182
625540
2896
Birkaç hafta önce, kliniğime bir hasta geldi.
10:28
A woman dealing with a serious chronic disease.
183
628460
3160
Ciddi kronik bir hastalıkla uğraşan bir kadın.
10:32
And while we were talking about her life and her health care,
184
632700
2896
Hayatı ve sağlık durumu hakkında konuşuyoduk,
10:35
she said, "I love my palliative care team.
185
635620
3480
dedi ki ''Ben palyatif bakım takımımı seviyorum.
10:39
They taught me that it's OK to say 'no'."
186
639980
2040
Bana 'hayır' demenin sorun olmadığını öğrettiler.
10:43
Yeah, I thought, of course it is.
187
643460
1800
Evet diye düşündüm, tabii ki öyle.
10:46
But many patients don't feel that.
188
646660
2240
Ama birçok hasta böyle hissetmiyor.
10:50
Compassion and Choices did a study
189
650660
2136
Compassion and Choices bir araştırma yaptı,
10:52
where they asked people about their health care preferences.
190
652820
3200
insanlara sağlık hizmetleri seçimleri hakkında sorular sordular.
10:56
And a lot of people started their answers with the words
191
656580
4056
Birçok insan cevabına;
''Seçme hakkı olsaydı...'' kelimeleriyle başladı.
11:00
"Well, if I had a choice ..."
192
660660
1440
11:03
If I had a choice.
193
663860
1560
Eğer seçme hakkım olsaydı.
11:06
And when I read that "if,"
194
666700
1896
O ''eğer''i okuduğumda,
11:08
I understood better
195
668620
2176
daha iyi anladım
11:10
why one in four people
196
670820
2856
neden dört insandan birinin
11:13
receives excessive or unwanted medical treatment,
197
673700
4856
aşırı ya da istenmeyen tedavi aldığını
11:18
or watches a family member receive excessive or unwanted medical treatment.
198
678580
5160
veya bir aile bireyinin aşırı ya da istenmeyen tedavi alışına şahit olduğunu.
11:25
It's not because doctors don't get it.
199
685420
2096
Doktorlar anlamadığından değil.
11:27
We do.
200
687540
1200
Anlıyoruz.
11:29
We understand the real psychological consequences
201
689340
2936
Bunun hastalar ve aileleri üzerindeki
gerçek psikolojik sonuçlarını anlıyoruz.
11:32
on patients and their families.
202
692300
2360
11:35
The things is, we deal with them, too.
203
695580
1840
İşin aslı biz de onlarla uğraşıyoruz.
11:38
Half of critical care nurses and a quarter of ICU doctors
204
698540
5336
Yoğun bakım hemşirelerinin yarısı ve doktorlarının çeyreği
11:43
have considered quitting their jobs
205
703900
2536
işlerini bırakmayı düşünmüştür
11:46
because of distress over feeling that for some of their patients,
206
706460
4896
bazı hastalarının değerlerine uymayan hizmetler sunmuş olmanın
11:51
they've provided care that didn't fit with the person's values.
207
711380
3400
endişe ve stresi nedeniyle.
Ama doktorlar isteklerinize saygı duyup duymadığını bilemez
11:57
But doctors can't make sure your wishes are respected
208
717220
2496
11:59
until they know what they are.
209
719740
2200
onların ne olduklarını bilene kadar.
12:03
Would you want to be on life support if it offered any chance of longer life?
210
723820
3720
Daha uzun yaşama şansı verdiği için
yaşam destek ünitesine bağlanmak ister miydiniz?
12:08
Are you most worried about the quality of that time,
211
728820
3616
Yaşam süresini niceliğinden ziyade niteliği konusunda mı
12:12
rather than quantity?
212
732460
1200
daha çok endişelisiniz?
12:14
Both of those choices are thoughtful and brave,
213
734540
3280
Bu seçimlerin ikisi de düşünceli ve cesur,
12:19
but for all of us, it's our choice.
214
739020
1840
hepimiz için de; kendi tercihi.
12:22
That's true at the end of life
215
742020
1720
Hayatın sonunda ve süresince
12:24
and for medical care throughout our lives.
216
744740
2576
ve aldığımız tıbbi kararlarda gerçek bu.
12:27
If you're pregnant, do you want genetic screening?
217
747340
2856
Eğer hamileyseniz, genetik tarama istiyor musunuz?
12:30
Is a knee replacement right or not?
218
750220
1920
Diz resplasmanı, doğru mu yanlış mı?
12:33
Do you want to do dialysis in a clinic or at home?
219
753420
3320
Dializi klinikte mi evde mi yapmak istiyorsun?
12:38
The answer is:
220
758420
1200
Cevap:
12:40
it depends.
221
760460
1200
değişir.
12:42
What medical care will help you live the way you want to?
222
762380
4480
Yaşamak istediğin hayata hangi medikal tedavi yardımcı olacak?
12:48
I hope you remember that question
223
768900
2216
Umarım bu soruyu,
yeni bir sağlık tercihi yapacağınız zaman hatırlarsınız.
12:51
the next time you face a decision in your health care.
224
771140
3160
12:55
Remember that you always have a choice,
225
775020
3040
Her zaman bir tercihiniz olduğunu
12:59
and it is OK to say no to a treatment that's not right for you.
226
779060
5720
ve sizin için doğru olmayan bir tedaviye hayır demenin sorun olmadığını hatırlayın.
13:06
There's a poem by W.S. Merwin --
227
786420
3376
W.S. Merwin'in bir şiiri var,
13:09
it's just two sentences long --
228
789820
2296
yalnıza iki cümle uzunluğunda,
13:12
that captures how I feel now.
229
792140
2120
şu anda nasıl hissettiğimi yansıtıyor.
13:16
"Your absence has gone through me
230
796820
3096
''Yokluğun içimden geçti
13:19
like thread through a needle.
231
799940
2520
iğneye iplik geçirir gibi.
13:23
Everything I do is stitched with its color."
232
803620
3480
Yaptığım her şey rengiyle nakışlandı.''
13:29
For me that poem evokes my love for Paul,
233
809300
3280
Bu şiir Paul'a olan aşkımı uyandırıyor benim için
13:33
and a new fortitude
234
813340
1976
ve yeni bir metanet...
13:35
that came from loving and losing him.
235
815340
3040
onu sevip kaybetmemden doğan.
13:40
When Paul said, "It's going to be OK,"
236
820180
2400
Paul ''Her şey iyi olacak,'' dediğinde
13:43
that didn't mean that we could cure his illness.
237
823820
3680
onun hastalığını iyileştireceğimizi kastetmiyordu.
13:48
Instead, we learned to accept both joy and sadness at the same time;
238
828420
5520
Yerine, neşe ve üzüntüyü aynı anda kabul etmeyi öğrendik;
13:55
to uncover beauty and purpose
239
835060
3296
güzellik ve amacı ortaya çıkarmayı öğrendik
13:58
both despite and because we are all born
240
838380
4160
ve bunun, buna rağmen ve sayesinde olduğunu öğrendik
hepimiz doğup hepimiz öldüğü için.
14:03
and we all die.
241
843340
1200
14:06
And for all the sadness and sleepless nights,
242
846340
2560
Tüm o üzüntü ve uykusuz geceler,
14:09
it turns out there is joy.
243
849700
1440
ortaya çıkardı ki: neşe var.
14:12
I leave flowers on Paul's grave
244
852260
2616
Paul'un mezarına çiçekler bırakıyorum
14:14
and watch our two-year-old run around on the grass.
245
854900
2720
ve iki yaşındaki kızımızın çimde koşturduğunu izliyorum.
14:19
I build bonfires on the beach and watch the sunset with our friends.
246
859060
4600
Sahilde şenlik ateşleri yakıyorum ve arkadaşlarımızla gün batımını izliyoruz.
14:25
Exercise and mindfulness meditation have helped a lot.
247
865340
3760
Egzersiz ve farkındalık meditasyonu çok yardım etti.
14:30
And someday,
248
870620
1296
Bazı günler
14:31
I hope I do get remarried.
249
871940
1560
umuyorum ki bir gün yeniden evlenirim.
14:36
Most importantly, I get to watch our daughter grow.
250
876380
2760
En önemlisi, kızımı büyürken izleyebiliyorum.
14:40
I've thought a lot about what I'm going to say to her
251
880540
3896
Ona ne söyleyeceğim hakkında çok düşündüm,
14:44
when she's older.
252
884460
1240
daha büyük olduğunda.
14:48
"Cady,
253
888220
1200
''Cady,
14:50
engaging in the full range of experience --
254
890580
3216
her şeyi bütünüyle deneyimlemek
14:53
living and dying,
255
893820
1696
yaşam ve ölüm,
14:55
love and loss --
256
895540
1480
sevgi ve kayıp:
14:57
is what we get to do.
257
897860
1280
yapmamız gereken şeyler.
15:00
Being human doesn't happen despite suffering.
258
900900
5040
İnsan olmak acı çekmeden olmuyor.
15:07
It happens within it.
259
907500
1280
Bunun içerisinde oluyor.
15:10
When we approach suffering together,
260
910780
1720
Acı çekmeye birlikte yaklaştığımızda,
15:13
when we choose not to hide from it,
261
913420
2080
ondan saklanmamayı tercih ettiğimizde;
15:16
our lives don't diminish,
262
916900
1416
hayatlarımız eksilmiyor,
15:18
they expand."
263
918340
1200
genişliyor.''
15:21
I've learned that cancer isn't always a battle.
264
921700
2720
Öğrendim ki kanser, her zaman bir savaş değil.
15:26
Or if it is,
265
926220
1656
Ya da öyleyse,
15:27
maybe it's a fight for something different than we thought.
266
927900
3000
sandığımızdan farklı bir şeyin kavgası belki.
15:32
Our job isn't to fight fate,
267
932460
2360
İşimiz kaderle savaşmak değil
15:35
but to help each other through.
268
935980
1720
ama bu yolda birbirimize yardımcı olmak.
15:39
Not as soldiers
269
939100
1520
Askerler gibi değil
15:41
but as shepherds.
270
941820
1200
ama önderler gibi.
15:45
That's how we make it OK,
271
945740
2056
Bu sayede bir şeylerin iyi olmasını sağlıyoruz,
15:47
even when it's not.
272
947820
1480
iyi olmadığında bile.
15:50
By saying it out loud,
273
950900
1360
Yüksek sesle söylemek,
15:53
by helping each other through ...
274
953220
1960
birbirinine bu süreçte yardım etmek...
15:57
and a gorilla suit never hurts, either.
275
957180
1880
ve goril kostümü de asla seni incitmez ...
16:00
Thank you.
276
960100
1216
Teşekkürler.
16:01
(Applause)
277
961340
7096
(Alkışlar)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7