Marc Pachter: The art of the interview

Marc Pachter: Söyleşi sanatı

135,219 views ・ 2009-12-09

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Beril Devlet Gözden geçirme: osman oguz ahsen
00:15
The National Portrait Gallery is the place dedicated
0
15260
4000
Ulusal Portreler Galerisi,
00:19
to presenting great American lives,
1
19260
2000
Amerikanın muhteşem simalarını ve onların hayatını
00:21
amazing people.
2
21260
2000
görünür kılmak için kurulmuştur.
00:23
And that's what it's about.
3
23260
2000
Amacı budur.
00:25
We use portraiture as a way to deliver those lives, but that's it.
4
25260
4000
Yağlıboya portre, bu simaları tasvir etmenin sadece bir yolu.
00:29
And so I'm not going to talk about the painted portrait today.
5
29260
4000
Bugün size o portrelere can vermekten bahsedeceğim.
00:33
I'm going to talk about a program I started there,
6
33260
3000
Galeride başlattığım ve bence yaptığım en gurur verici iş olan
00:36
which, from my point of view, is the proudest thing I did.
7
36260
5000
bu programdan söz edeceğim.
00:41
I started to worry about the fact
8
41260
4000
Büyük şahısların artık ressamlara portre yaptırmıyor olması,
00:45
that a lot of people don't get their portraits painted anymore,
9
45260
3000
bende, onları gelecek nesillere
00:48
and they're amazing people,
10
48260
2000
nasıl taşıyacağımız kaygısını uyandırdı ki,
00:50
and we want to deliver them to future generations.
11
50260
3000
bu muhteşem karakterleri tanıtmalıydık.
00:53
So, how do we do that?
12
53260
2000
Bunu ne şekilde yapmalı?
00:55
And so I came up with the idea of the living self-portrait series.
13
55260
2000
Ortaya yaşayan oto-portreler fikrini attım.
00:57
And the living self-portrait series was the idea of basically
14
57260
4000
Yaşayan oto-portreler fikrinin temeli,
01:01
my being a brush in the hand
15
61260
2000
röportajda yönelteceğim sorular vasıtasıyla onlara
01:03
of amazing people who would come and I would interview.
16
63260
3000
kendi portrelerini resmedecekleri malzemeyi vermek olacaktı.
01:06
And so what I'm going to do is, not so much give you
17
66260
3000
Bugünkü sunumunda size, bu programların vurucu anlarından ziyade,
01:09
the great hits of that program,
18
69260
2000
böyle bir durumda
01:11
as to give you this whole notion
19
71260
2000
insanlarla nasıl karşı karşıya kalacağınıza değinmek
01:13
of how you encounter people in that kind of situation,
20
73260
3000
ve onlardan kendileri hakkında bilgi almanın hangi durumlarda mümkün olduğu,
01:16
what you try to find out about them,
21
76260
2000
hangi durumlarda mümkün olmadığı ve
01:18
and when people deliver and when they don't and why.
22
78260
4000
bunların nedenleri üzerinde duracağım.
01:23
Now, I had two preconditions.
23
83260
3000
Söyleşilerde iki ön koşulum vardı.
01:26
One was that they be American.
24
86260
2000
Öncelikle söyleşeceğim kişi Amerikalı olmalıydı.
01:28
That's just because, in the nature of the National Portrait Gallery,
25
88260
3000
Bunun tek nedeni Ulusal Portreler Galerisinin
01:31
it's created to look at American lives.
26
91260
3000
Amerikan hayatını görselleştirmeyi amaçlayan doğası.
01:34
That was easy, but then I made the decision,
27
94260
3000
Buraya kadarı kolaydı ama sonra
01:37
maybe arbitrary,
28
97260
2000
muhtemelen gelişigüzel bir tercih yaptım ve
01:39
that they needed to be people of a certain age,
29
99260
4000
söyleşeceklerimin belli bir yaşın üstünde olmasını
01:43
which at that point, when I created this program,
30
103260
2000
tercih ettim ki, bu kararım ekrana epey yaşlı
01:45
seemed really old.
31
105260
2000
bir görüntü yansımasına yol açtı.
01:47
Sixties, seventies, eighties and nineties.
32
107260
3000
Altmışlıklar, yetmişlikler, seksenlikler ve doksanlıklar.
01:50
For obvious reasons, it doesn't seem that old anymore to me.
33
110260
2000
Malum sebeplerden, bu yaşlar bana artık pek de "ihtiyar" gelmiyor.
01:52
And why did I do that?
34
112260
2000
Peki, neden böyle bir seçim yaptım?
01:54
Well, for one thing, we're a youth-obsessed culture.
35
114260
2000
Bir sebebi kültürümüzün gençliği bir takıntı haline getirmiş olması.
01:56
And I thought really what we need is an elders program
36
116260
4000
Ayrıca, dizi dibine oturup anlattıklarını dinleyeceğimiz
02:00
to just sit at the feet of amazing people and hear them talk.
37
120260
4000
bir yaşlılar programının ihtiyaç duyulan birşey olduğuna kanaat getirdim.
02:04
But the second part of it -- and the older I get,
38
124260
4000
Bu ikincisinin gereğine,
02:08
the more convinced I am that that's true.
39
128260
3000
kendim de yaşlandıkça doğruluğuna daha çok ikna oldum.
02:11
It's amazing what people will say when they know
40
131260
3000
Hikayenin sonları göründüğü zaman,
02:14
how the story turned out.
41
134260
2000
anlatılanlar da muhteşem oluyor.
02:16
That's the one advantage that older people have.
42
136260
4000
Bu, yaşlıların elindeki avantajlardan biri.
02:20
Well, they have other, little bit of advantage,
43
140260
2000
Birkaç küçük avantajı daha var yaşlı olmanın,
02:22
but they also have some disadvantages,
44
142260
2000
bir takım dezavantajlarına rağmen.
02:24
but the one thing they or we have is that
45
144260
2000
Ancak yaşlanınca hayatın öyle bir noktasına
02:26
we've reached the point in life
46
146260
2000
geliyor ki insan, kendi hikayesinin
02:28
where we know how the story turned out.
47
148260
3000
nasıl neticelendiğini görebiliyor.
02:31
So, we can then go back in our lives,
48
151260
2000
Öyleyse bunu kavramış bir röportajcı bizi
02:33
if we've got an interviewer who gets that,
49
153260
3000
hayatımızın önceki dönemlerine döndürebilirse,
02:36
and begin to reflect on how we got there.
50
156260
4000
o zaman olup bitenin bugüne nasıl yansıdığını görebiliriz demektir.
02:40
All of those accidents that wound up
51
160260
3000
Canlandırdığımız bütün o aksaklıklar, kazalar
02:43
creating the life narrative that we inherited.
52
163260
3000
bir miras olarak devraldığımız yaşamöyküsünü var ediyor.
02:46
So, I thought okay, now,
53
166260
2000
Böylece, bu işi başarmak için
02:48
what is it going to take to make this work?
54
168260
3000
ne lazım diye düşündüm.
02:51
There are many kinds of interviews. We know them.
55
171260
2000
Birçok röportaj türü var, malum.
02:53
There are the journalist interviews,
56
173260
2000
Gazetecilerin yaptığı, sorgulayıcı olması
02:55
which are the interrogation that is expected.
57
175260
2000
beklenen bir röportaj tarzı var.
02:57
This is somewhat against resistance
58
177260
2000
Bu yönteme genellikle röportaj verenin
02:59
and caginess on the part of the interviewee.
59
179260
4000
direncini ve ketumluğunu kırmak için başvurulur.
03:03
Then there's the celebrity interview,
60
183260
2000
Bir de şöhret röportajı var ki,
03:05
where it's more important who's asking the question than who answers.
61
185260
3000
orada kimin cevapladığından çok kimin sorduğu önemlidir.
03:08
That's Barbara Walters and others like that, and we like that.
62
188260
4000
Mesela Barbara Walters ve benzerleri ki, bu tip söyleşi hoşumuza gider.
03:12
That's Frost-Nixon, where Frost seems to be as important
63
192260
3000
Ya da Frost - Nixon söyleşisindeki gibi, Frost burada
03:15
as Nixon in that process.
64
195260
2000
en az Nixon kadar önem arzediyor.
03:17
Fair enough.
65
197260
2000
Makul.
03:19
But I wanted interviews that were different.
66
199260
2000
Ancak ben farklı bir yol seçmek istedim.
03:21
I wanted to be, as I later thought of it, empathic,
67
201260
7000
Sonradan aklıma geldiği gibi, empati kuracağım bir röportaj yapmayı,
03:28
which is to say, to feel what they wanted to say
68
208260
5000
karşı tarafın ne demek istediğini hissedip
03:33
and to be an agent of their self-revelation.
69
213260
4000
onun içindekini dökmesini sağlayacak soruları sormayı istedim.
03:37
By the way, this was always done in public.
70
217260
2000
Ama bu yöntemde röportaj izleyicinin gözü önünde yapılacaktı.
03:39
This was not an oral history program.
71
219260
2000
Adeta bir sözlü tarih programı değil.
03:41
This was all about 300 people sitting at the feet of this individual,
72
221260
5000
Öyle ki, 300 kişi söyleşi yapılanın dizi dibinde otururken,
03:46
and having me be the brush in their self-portrait.
73
226260
4000
ben de onun kendi portresini resmedeceği fırça olacağım.
03:50
Now, it turns out that I was pretty good at that.
74
230260
3000
Açıkçası hedefi gayet güzel yakaladım.
03:53
I didn't know it coming into it.
75
233260
2000
Bu kadar başarılı olacağımı başta bilmiyordum.
03:55
And the only reason I really know that
76
235260
2000
Böyle olduğunu anlamamı sağlayan,
03:57
is because of one interview I did with Senator William Fulbright,
77
237260
5000
Senatör William Fullbright ile
04:02
and that was six months after he'd had a stroke.
78
242260
4000
geçirdiği felçten altı ay sonra yaptığım röportaj oldu.
04:06
And he had never appeared in public since that point.
79
246260
2000
O ana kadar toplum içine çıkmamıştı.
04:08
This was not a devastating stroke,
80
248260
2000
Geçirdiği o kadar yıkıcı bir kriz değildi ama
04:10
but it did affect his speaking and so forth.
81
250260
3000
konuşması bu felçten dolayı bozulmuştu.
04:13
And I thought it was worth a chance,
82
253260
2000
Bana denemeye değer geldi,
04:15
he thought it was worth a chance,
83
255260
2000
o da denemeye değer buldu ve
04:17
and so we got up on the stage,
84
257260
2000
ikimiz sahnede yerlerimizi aldık ve
04:19
and we had an hour conversation about his life,
85
259260
3000
hayatı hakkında bir saat sohbet ettik.
04:22
and after that a woman rushed up to me,
86
262260
3000
Sonradan yanıma gelen bir kadın
04:25
essentially did,
87
265260
2000
beni gaza getirecek şekilde
04:27
and she said, "Where did you train as a doctor?"
88
267260
3000
"doktorluk eğitiminizi nerede aldınız?" diye sordu.
04:30
And I said, "I have no training as a doctor. I never claimed that."
89
270260
4000
Ben de "tıp eğitimi falan almadım, hiç böyle bir iddiam olmadı" dedim.
04:34
And she said, "Well, something very weird was happening.
90
274260
4000
Kadın devam etti: "Çok acayip birşey oldu.
04:38
When he started a sentence, particularly
91
278260
2000
Özellikle söyleşinin başlarında
04:40
in the early parts of the interview,
92
280260
3000
senatör bir cümleye başlayıp
04:43
and paused, you gave him the word,
93
283260
2000
takılınca siz bulamadığı kelimeyi söylüyor,
04:45
the bridge to get to the end of the sentence,
94
285260
3000
cümlesinin sonuyla aradaki köprüyü kuruyordunuz.
04:48
and by the end of it,
95
288260
2000
ve sonlara doğru hiç takılmadan,
04:50
he was speaking complete sentences on his own."
96
290260
3000
kendi cümlelerini baştan sona kurabilemeye başladı.
04:53
I didn't know what was going on,
97
293260
2000
Yaparken farkında değildim ama
04:55
but I was so part of the process of getting that out.
98
295260
3000
söyleşi sürecinin işte bu kadar içindeydim.
04:58
So I thought, okay, fine, I've got empathy,
99
298260
4000
Tamam, empati kurabiliyorum diye düşündüm,
05:02
or empathy, at any rate,
100
302260
2000
öyle güçlü bir empati ki,
05:04
is what's critical to this kind of interview.
101
304260
2000
bu tip bir söyleşide kritik öneme sahip.
05:06
But then I began to think of other things.
102
306260
2000
Sonra başka şeyler üzerinde düşünmeye başladım.
05:08
Who makes a great interview in this context?
103
308260
4000
Bu bağlamda büyük bir röportaj yapmayı sağlayan nedir?
05:12
It had nothing to do with their intellect,
104
312260
2000
Meselenin zekalarıyla
05:14
the quality of their intellect.
105
314260
2000
hiç ilgisi yok.
05:16
Some of them were very brilliant,
106
316260
2000
Bazıları son derece zeki,
05:18
some of them were,
107
318260
2000
bazıları da hiçbir zaman
05:20
you know, ordinary people who would never claim to be intellectuals,
108
320260
3000
kendini zeki olarak tanımlamayan soradan kimseler.
05:23
but it was never about that.
109
323260
3000
Ama söyleşinin başarısıyla söyleşenin zekası arasında bir ilişki yok.
05:26
It was about their energy.
110
326260
3000
Mesele enerji.
05:29
It's energy that creates extraordinary interviews
111
329260
3000
Olağanüstü bir söyleşi olmasını sağlayan
05:32
and extraordinary lives.
112
332260
2000
söyleştiklerimin sıradışı yaşam enerjisi.
05:34
I'm convinced of it.
113
334260
2000
Buna ikna oldum.
05:36
And it had nothing to do with the energy of being young.
114
336260
3000
Ayrıca gençlik enerjisiyle de ilgili değil.
05:39
These were people through their 90s.
115
339260
2000
Bahsettiklerim 90'larında kimseler.
05:41
In fact, the first person I interviewed
116
341260
2000
İlk söyleşiyi yaptığım George Abbot
05:43
was George Abbott, who was 97,
117
343260
3000
97 yaşındaydı
05:46
and Abbott was filled with the life force --
118
346260
3000
ve yaşam gücüyle dopdoluydu --
05:49
I guess that's the way I think about it -- filled with it.
119
349260
2000
sanırım doğru ifade bu: dopdolu olmak.
05:51
And so he filled the room,
120
351260
2000
Enerjisi salonu kapladı ve
05:53
and we had an extraordinary conversation.
121
353260
3000
bu sayede sıradışı bir sohbet oldu.
05:56
He was supposed to be the toughest interview that anybody would ever do
122
356260
3000
Her kim yaparsa yapsın, en zor röportajın onunki olması beklenirdi
05:59
because he was famous for being silent,
123
359260
4000
çünkü ketumluğuyla, ağzından
06:03
for never ever saying anything
124
363260
2000
kerpetenle laf alınmasıyla
06:05
except maybe a word or two.
125
365260
2000
ün salmıştı.
06:07
And, in fact, he did wind up opening up --
126
367260
2000
Sonunda açıldı ve konuştu
06:09
by the way, his energy is evidenced in other ways.
127
369260
4000
gerçi enerjisi kendini başka konularda da ispatladı.
06:13
He subsequently got married again at 102,
128
373260
3000
Sonradan 102 yaşında tekrar evlendi
06:16
so he, you know, he had a lot of the life force in him.
129
376260
4000
ve işte, içi yaşam enerjisiyle dolu biriydi.
06:20
But after the interview, I got a call,
130
380260
2000
Röportajdan sonra bir telefon aldım
06:22
very gruff voice, from a woman.
131
382260
4000
gayet huysuz sesli bir kadın
06:26
I didn't know who she was,
132
386260
2000
kim olduğu bilmiyordum,
06:28
and she said, "Did you get George Abbott to talk?"
133
388260
4000
bana "George Abbot'u konuşturdun mu?" diye sordu.
06:32
And I said, "Yeah. Apparently I did."
134
392260
3000
"evet, görünen öyle" dedim.
06:35
And she said, "I'm his old girlfriend, Maureen Stapleton,
135
395260
4000
Telefondaki ses "Ben Maureen Stapleton, onun eski sevgilisiyim.
06:39
and I could never do it."
136
399260
2000
ben asla başaramadım."
06:41
And then she made me go up with the tape of it
137
401260
3000
Öyle ki, beni elimde röportajın kasediyle yanına götürtmeyi ve
06:44
and prove that George Abbott actually could talk.
138
404260
3000
George Abbott'un gerçekten konuştuğunu ispat ettirmeyi başardı.
06:47
So, you know, you want energy,
139
407260
2000
O halde, enerji lazım,
06:49
you want the life force,
140
409260
2000
yaşam gücü lazım,
06:51
but you really want them also to think
141
411260
4000
ve bir de paylaşmaya değer bir
06:55
that they have a story worth sharing.
142
415260
4000
hikayelerinin olduğuna inanmaları lazım.
06:59
The worst interviews that you can ever have
143
419260
3000
Yapılabilecek en kötü röportaj,
07:02
are with people who are modest.
144
422260
3000
mütevazı kimselerle yapılandır.
07:05
Never ever get up on a stage with somebody who's modest,
145
425260
3000
Sakın mütevazı birini sahneye çıkarmayın çünkü
07:08
because all of these people have been assembled
146
428260
3000
söyleşiyi dinlemek için toplanmış onca insan,
07:11
to listen to them, and they sit there and they say,
147
431260
2000
anlattıkları karşısında
07:13
"Aw, shucks, it was an accident."
148
433260
2000
"aaa ne saçma, kazaymış" diyeceklerdir.
07:15
There's nothing that ever happens that justifies
149
435260
4000
Bu durumda insanları, günün o güzel saatlerini orada geçirmeye
07:19
people taking good hours of the day to be with them.
150
439260
4000
değdiğine inandırmanız mümkün olmaz.
07:23
The worst interview I ever did: William L. Shirer.
151
443260
3000
Yaptığım en kötü söyleşi WIlliam L. Shirer ile olan.
07:26
The journalist who did "The Rise and Fall of the Third Reich."
152
446260
5000
Hani şu "Üçüncü Reich'ın Yükselişi ve Düşüşü"nü hazırlayan gazeteci.
07:31
This guy had met Hitler and Gandhi within six months,
153
451260
4000
Adam altı ay içerisinde Hitler ve Gandi ile tanışmış,
07:35
and every time I'd ask him about it, he'd say, "Oh, I just happened to be there.
154
455260
3000
ama ne zaman sorsam "aa, yok canım tesadüf oldu işte" deyip durdu.
07:38
Didn't matter." Whatever.
155
458260
3000
Önemli değilmiş. Neyse.
07:41
Awful.
156
461260
2000
Felaket.
07:43
I never would ever agree to interview a modest person.
157
463260
3000
Asla alçakgönüllü biriyle röportaj yapmam, asla.
07:46
They have to think that they did something
158
466260
2000
Yaptıklarının önemli olduğunu düşünmeleri ve
07:48
and that they want to share it with you.
159
468260
2000
bunu sizinle paylaşmak istemeleri lazım.
07:50
But it comes down, in the end,
160
470260
4000
Ama neticede önümüzdeki tüm engelleri
07:54
to how do you get through all the barriers we have.
161
474260
7000
aşacak bir yol bulmalıyız.
08:01
All of us are public and private beings,
162
481260
3000
Hepimizin bir kendine sakladığı bir de kamuyla paylaştığı yanları vardır.
08:04
and if all you're going to get from the interviewee is their public self,
163
484260
6000
Söyleşeceğiniz kişiliğin kamusal yönüne odaklarınırsanız
08:10
there's no point in it.
164
490260
2000
yapılan işin bir anlamı kalmaz.
08:12
It's pre-programmed. It's infomercial,
165
492260
3000
Önceden tasarlanmış, bilgilendirici bir iş olur ki,
08:15
and we all have infomercials about our lives.
166
495260
3000
her birimizin bilgilendirici bir gürüntüsü mevcuttur.
08:18
We know the great lines, we know the great moments,
167
498260
3000
Büyük sözleri, büyük olayları biliriz,
08:21
we know what we're not going to share,
168
501260
2000
neleri paylaşmayacağımızı da
08:23
and the point of this was not to embarrass anybody.
169
503260
3000
ve amaç kimseyi mahcup etmek de değildir.
08:26
This wasn't -- and some of you will remember
170
506260
2000
Değildi -- bazılarınız Mike Wallace'ın
08:28
Mike Wallace's old interviews --
171
508260
2000
eski röportajlarını hatırlar --
08:30
tough, aggressive and so forth. They have their place.
172
510260
3000
sert, agresif falan. Onların yeri ayrı.
08:33
I was trying to get them to say what they probably wanted to say,
173
513260
4000
Benim yapmaya çalıştığım, söyleştiğim insanların kamusal kabuklarını kırıp
08:37
to break out of their own cocoon of the public self,
174
517260
7000
gerçekten ortaya dökmek isteyebilecekleri şeyleri söyletmekti.
08:44
and the more public they had been,
175
524260
2000
İnsan ne kadar gözününde olursa
08:46
the more entrenched that person, that outer person was.
176
526260
5000
o oranda kalın bir kabuk örer.
08:51
And let me tell you at once the worse moment and the best moment
177
531260
3000
Haydi size bu söyleşi dizisinin en iyi
08:54
that happened in this interview series.
178
534260
2000
ve en kötü anlarını bir defada anlatayım.
08:56
It all has to do with that shell that most of us have,
179
536260
5000
İyi - kötü ayrımı, hepimizin ve özellikle de tanınmış insanların
09:01
and particularly certain people.
180
541260
3000
sahip olduğu o kabukla ilintili.
09:04
There's an extraordinary woman named Clare Boothe Luce.
181
544260
3000
Clare Boothe Luce son derece sıradışı bir kadındı.
09:07
It'll be your generational determinant
182
547260
3000
Adını duyup duymamış olmanız,
09:10
as to whether her name means much to you.
183
550260
3000
hangi kuşaktan olduğunuza bağlı.
09:13
She did so much. She was a playwright.
184
553260
5000
Çok şeyler başarmış. Bir piyes yazarı.
09:18
She did an extraordinary play called "The Women."
185
558260
3000
"Kadınlar" adlı olağanüstü tiyatro oyununun yazarı.
09:21
She was a congresswoman
186
561260
2000
Kongreye seçilmiş,
09:23
when there weren't very many congresswomen.
187
563260
3000
kadınların pek de yer amadığı bir dönemde.
09:26
She was editor of Vanity Fair,
188
566260
2000
Vanity Fair dergisinin editörü olmuş,
09:28
one of the great phenomenal women of her day.
189
568260
4000
döneminin fenomen haline gelmiş kadınlarından.
09:32
And, incidentally, I call her
190
572260
3000
Laf arasında ona
09:35
the Eleanor Roosevelt of the Right.
191
575260
3000
sağın Eleanor Roosvelt'i dedim.
09:38
She was sort of adored on the Right
192
578260
2000
Eleanor Roosevelt'in sol kesimde tutulması gibi,
09:40
the way Eleanor Roosevelt was on the Left.
193
580260
3000
sağ cenahın hayran olduğu biriydi.
09:43
And, in fact, when we did the interview --
194
583260
3000
Ve aslında röportajı yaptığımız esnada,
09:46
I did the living self-portrait with her --
195
586260
2000
onun yaşayan canlı portresini yaptığımız sırada
09:48
there were three former directors of the CIA
196
588260
2000
üç eski CIA başkanı
09:50
basically sitting at her feet,
197
590260
2000
dizlerinin dibinde oturup
09:52
just enjoying her presence.
198
592260
3000
yanında olmanın keyfini çıkarıyorlardı.
09:55
And I thought, this is going to be a piece of cake,
199
595260
2000
Ve aslında röportajın çok kolay olacağını düşünmüştüm
09:57
because I always have preliminary talks with these people
200
597260
4000
çünkü her zaman bir ön sohbet buluşması ayarlar
10:01
for just maybe 10 or 15 minutes.
201
601260
3000
söyleşeceğim kişiyle belki bir 10 - 15 dakika konuşurdum.
10:04
We never talk before that because if you talk before,
202
604260
3000
Asla daha önce konuşmayız çünkü eğer konuşursak
10:07
you don't get it on the stage.
203
607260
2000
bunu sahneye taşıyamayız.
10:09
So she and I had a delightful conversation.
204
609260
4000
İşte Clare ile böyle tatlı bir sohbetimiz oldu.
10:13
We were on the stage and then --
205
613260
3000
Sonra sahnedeydik ve
10:16
by the way, spectacular.
206
616260
2000
bu arada muhteşem görünüyordu.
10:18
It was all part of Clare Boothe Luce's look.
207
618260
3000
Her yönüyle göz alıcıydı Clare Boothe Luce.
10:21
She was in a great evening gown.
208
621260
3000
Bir gece elbisesi giymişti.
10:24
She was 80, almost that day of the interview,
209
624260
3000
Röportajı yaptığımızda neredeyse 80 yaşındaydı
10:27
and there she was and there I was,
210
627260
2000
ve işte ikimiz oradayık
10:29
and I just proceeded into the questions.
211
629260
2000
ve hemen sorulara geçtim.
10:31
And she stonewalled me. It was unbelievable.
212
631260
5000
Bana öyle bir duvar ördü ki, inanılmazdı.
10:36
Anything that I would ask, she would turn around, dismiss,
213
636260
5000
Ne sorarsam sorayım, lafın etrafından dolanıyor, görmezden geliyor,
10:41
and I was basically up there -- any of you
214
641260
2000
ben oracıkta yokoldum -- aranızdan gösteri dünyasına aşina olanlar bilir,
10:43
in the moderate-to-full entertainment world
215
643260
2000
sahnede ölmek diye birşey vardır ve
10:45
know what it is to die onstage.
216
645260
3000
işte ben öyle bir haldeydim.
10:48
And I was dying. She was absolutely not giving me a thing.
217
648260
5000
Hiç bir şey vermiyordu.
10:53
And I began to wonder what was going on,
218
653260
2000
Derken neler olup bittiğini merak etmeye başladım
10:55
and you think while you talk,
219
655260
2000
bilirsiniz, konuşurken bir yandan düşünürsünüz
10:57
and basically, I thought, I got it.
220
657260
3000
derken birden buldum.
11:00
When we were alone, I was her audience.
221
660260
4000
Başbaşayken izleyicisi bendim.
11:04
Now I'm her competitor for the audience.
222
664260
2000
Ama şimdi izleyici karşısında rakibi olmuştum.
11:06
That's the problem here, and she's fighting me for that,
223
666260
4000
Problem buydu, bu yüzden benimle savaşıyordu.
11:10
and so then I asked her a question --
224
670260
2000
Sonra ona başka bir soru sordum --
11:12
I didn't know how I was going to get out of it --
225
672260
2000
o durumdan nasıl çıkacağımı bilmiyordum ya, neyse --
11:14
I asked her a question about her days as a playwright,
226
674260
6000
Oyun yazarlığı yaptığı dönemle ilgili bir soru yönelttim.
11:20
and again, characteristically,
227
680260
2000
ve tekrar, tipik olarak
11:22
instead of saying, "Oh yes, I was a playwright, and this is what blah blah blah,"
228
682260
3000
"ah, evet oyun yazarıydı falan filan" demek yerine,
11:25
she said, "Oh, playwright. Everybody knows I was a playwright.
229
685260
3000
"ha, oyun yazarlığı. Benim oyun yazarlığı yaptığımı bilemeyen yok" diye cevap verdi.
11:28
Most people think that I was an actress. I was never an actress."
230
688260
4000
"Birçok kişi aktris olduğumu sanır. Hiç aktrislik yapmadım." dedi.
11:32
But I hadn't asked that, and then she went off on a tear,
231
692260
4000
Ama bunu sormamıştım bile. Sonra heşeyi bir yana bıraktı ve
11:36
and she said, "Oh, well, there was that one time that I was an actress.
232
696260
3000
"Ah, şey, bir defasında aktris olarak sehneye çıkıştım.
11:39
It was for a charity in Connecticut when I was a congresswoman,
233
699260
3000
kongre üyesiyken Connecticut'te bir yardım toplantısıydı ve
11:42
and I got up there," and she went on and on, "And then I got on the stage."
234
702260
3000
orda sahneye çıkmıştım." dedi ve devam etti, etti, "sonra sahnedeyken"
11:45
And then she turned to me and said,
235
705260
2000
birden bana döndü ve
11:47
"And you know what those young actors did?
236
707260
3000
"biliyor musun o genç aktörler ne yaptı?" dedi
11:50
They upstaged me." And she said, "Do you know what that is?"
237
710260
2000
"beni küçük gördüler." ve devam etti: "bu ne demek biliyor musun?"
11:52
Just withering in her contempt.
238
712260
2000
öfkeden solgunlaşmıştı
11:54
And I said, "I'm learning."
239
714260
2000
ben de "öğreniyorum işte" dedim
11:56
(Laughter)
240
716260
2000
(Kahkaha)
11:58
And she looked at me, and it was like the successful arm-wrestle,
241
718260
5000
Dönüp bana baktı, iyi bir bilek güreşi olmuş gibiydi
12:03
and then, after that, she delivered an extraordinary account
242
723260
4000
sonra beklenmedik bir defter açtı ve
12:07
of what her life really was like.
243
727260
2000
gerçekte nasıl bir hayat yaşadığını ortaya serdi.
12:09
I have to end that one. This is my tribute to Clare Boothe Luce.
244
729260
3000
Bunu bitirmem lazım. Bu benim bayan Clare Boothe Luce'a methiyem.
12:12
Again, a remarkable person.
245
732260
2000
İşte dikkate değer bir kişilik.
12:14
I'm not politically attracted to her, but through her life force,
246
734260
3000
Siyasi görüşüne değil ama yaşam enerjisine hayranım.
12:17
I'm attracted to her.
247
737260
3000
Ona hayranım.
12:20
And the way she died -- she had, toward the end, a brain tumor.
248
740260
5000
Ölüm şekli -- beyin tümörü vardı.
12:25
That's probably as terrible a way to die as you can imagine,
249
745260
3000
Ölüme giden en feci yollardan biri olsa gerek
12:28
and very few of us were invited to a dinner party.
250
748260
6000
sınırlı sayıda davetlinin katıldığı bir akşam yemeği vermişti
12:34
And she was in horrible pain.
251
754260
2000
ve dehşetli ağrılar çekiyordu.
12:36
We all knew that.
252
756260
2000
Hepimiz bunu biliyorduk.
12:38
She stayed in her room.
253
758260
3000
Odasından çıkmıyordu.
12:41
Everybody came. The butler passed around canapes.
254
761260
2000
Herkes geldi. Garson ikrama başladı.
12:43
The usual sort of thing.
255
763260
3000
Her zamanki şeylerden.
12:46
Then at a certain moment, the door opened
256
766260
3000
Belli bir noktada kapı açıldı
12:49
and she walked out perfectly dressed, completely composed.
257
769260
4000
ve Bayan Luce mükemmel şekilde giyinmiş ve hazırlanmış olarak
12:53
The public self, the beauty, the intellect,
258
773260
4000
içeri girdi. Halka mal olmuş haliyle, güzellik, zeka
12:57
and she walked around and talked to every person there
259
777260
4000
ve herkesle selamlaşıp hoşbeş ettikten sonra
13:01
and then went back into the room and was never seen again.
260
781260
3000
tekrar odasına çekildi ve onu bir daha görenimiz olmadı.
13:04
She wanted the control of her final moment, and she did it amazingly.
261
784260
6000
Bırakacağı son izlenime hükmetmek etmek istemişti ki, mükemmel şekilde başardı.
13:10
Now, there are other ways that you get somebody to open up,
262
790260
4000
İşte insanların size açılmasını sağlayacak başka yollardan
13:14
and this is just a brief reference.
263
794260
4000
sadece birine kısaca bakmış olduk.
13:18
It wasn't this arm-wrestle,
264
798260
2000
Açılmasını sağlayan o bilek güreşi değil,
13:20
but it was a little surprising for the person involved.
265
800260
2000
ona yaşattığım küçük şaşkınlık oldu.
13:22
I interviewed Steve Martin. It wasn't all that long ago.
266
802260
4000
Steve Martin ile röportaj yaptım. Çok da uzak bir geçmişte değil.
13:26
And we were sitting there,
267
806260
2000
Karşılıklı oturuyorken,
13:28
and almost toward the beginning of the interview,
268
808260
3000
röportajın neredeyse an başında
13:31
I turned to him and I said, "Steve," or "Mr. Martin,
269
811260
5000
ona döndüm ve sordum: "Steve" ya da "Bay Martin
13:36
it is said that all comedians have unhappy childhoods.
270
816260
6000
bütün komedyenlerin çocukken mutsuz oldukları söylenir,
13:42
Was yours unhappy?"
271
822260
2000
Siz de öyle miydiniz?"
13:44
And he looked at me, you know, as if to say,
272
824260
3000
Bana şöyle bir baktı ve
13:47
"This is how you're going to start this thing, right off?"
273
827260
3000
"Böyle mi başlayacaksın yani, balıklama dalarak?"
13:50
And then he turned to me, not stupidly,
274
830260
2000
Ve bana dönüp hiç de safiyane olmayan şekilde
13:52
and he said, "What was your childhood like?"
275
832260
4000
"senin çocukluğun nasıl geçti?" diye sordu
13:56
And I said -- these are all arm wrestles, but they're affectionate --
276
836260
3000
Ben de -- tüm bunlar bilek güreşi ama şefkatli tarafından --
13:59
and I said, "My father was loving and supportive,
277
839260
3000
ben de "beni seven ve destekleyen bir babam vardı
14:02
which is why I'm not funny."
278
842260
2000
bu yüzden hiç eğlenceli değilim" dedim
14:04
(Laughter)
279
844260
2000
(Kahkaha)
14:06
And he looked at me, and then we heard the big sad story.
280
846260
4000
Yüzüme baktı ve böylece o büyük hüzünlü hikayeyi duyabildik.
14:10
His father was an SOB,
281
850260
2000
Babası pisliğin tekiydi ve
14:12
and, in fact, he was another comedian with an unhappy childhood,
282
852260
4000
o da diğerleri gibi mutsuz bir çocukken ünlü bir komedyen olmuştu.
14:16
but then we were off and running.
283
856260
3000
Söyleşinin sonrası çorap söküğü gibi geldi.
14:19
So the question is:
284
859260
1000
O halde soru şu:
14:20
What is the key that's going to allow this to proceed?
285
860260
3000
Böyle akışkan ve açık bir söyleşinin püf noktası nedir?
14:23
Now, these are arm wrestle questions,
286
863260
2000
Bunlar bilek güreşi soruları ama
14:25
but I want to tell you about questions
287
865260
3000
asıl önemli olan empati içeren sorular sorabilmek
14:28
that are more related to empathy
288
868260
3000
nadiren çıkıveren bu gibi sorular
14:31
and that really, very often, are the questions
289
871260
3000
aslında söyleşenin bir ömür boyu sorulmasını beklediği
14:34
that people have been waiting their whole lives to be asked.
290
874260
3000
türden sorulardır.
14:37
And I'll just give you two examples of this because of the time constraints.
291
877260
4000
Zaman darlığından dolayı size sadece iki örnek vereceğim.
14:41
One was an interview I did with one of the great American biographers.
292
881260
6000
Biri, Amerika'nın en ünlü biyograflarından biriyle.
14:47
Again, some of you will know him, most of you won't, Dumas Malone.
293
887260
2000
Yine kiminiz tanır çoğunluk adını duymamıştır, Dumas Malone.
14:49
He did a five-volume biography of Thomas Jefferson,
294
889260
4000
Başkan Thomas Jefferson'ın 5 ciltlik biyografisini yazmıştır ve
14:53
spent virtually his whole life with Thomas Jefferson,
295
893260
5000
bunun için bütün hayatını resmen Jefferson'un yanında geçirmiştir.
14:58
and by the way, at one point I asked him,
296
898260
2000
Söyleşinin bir yerinde ona
15:00
"Would you like to have met him?"
297
900260
2000
"Onu tanıdığınıza memnun musunuz?" diye sordum.
15:02
And he said, "Well, of course,
298
902260
2000
"Şey, elbette. Aslında onu, tanıştığı herkesten iyi tanırım
15:04
but actually, I know him better than anyone who ever met him,
299
904260
3000
çünkü bütün mektuplarını okuma
15:07
because I got to read all of his letters."
300
907260
2000
imkanım oldu" diye cevap verdi.
15:09
So, he was very satisfied with the kind of relationship they had over 50 years.
301
909260
6000
50 yılı aşan münasebetlerinden gayet hoşnuttu.
15:15
And I asked him one question.
302
915260
3000
Bir soru daha sordum.
15:18
I said, "Did Jefferson ever disappoint you?"
303
918260
4000
"Jefferson sizi hiç hayal kırıklığına uğrattı mı?"
15:22
And here is this man who had given his whole life to uncovering Jefferson
304
922260
5000
Sorunun muhatabı, Jefferson'u tanımaya ve anlamaya
15:27
and connecting with him,
305
927260
2000
ömrünü vakfetmiş bir adam
15:29
and he said, "Well ..." -- I'm going to do a bad southern accent.
306
929260
5000
dedi ki "Şey ..." -- Kötü bir güneyli aksanı taklidi yapacağım
15:34
Dumas Malone was from Mississippi originally.
307
934260
3000
çünkü Dumas Malone Mississippi asıllıdır --
15:37
But he said, "Well," he said, "I'm afraid so."
308
937260
4000
"Sey, maalesef uğrattı."
15:41
He said, "You know, I've read everything,
309
941260
3000
"Malum, her yazdığını okudum
15:44
and sometimes Mr. Jefferson would smooth the truth a bit."
310
944260
8000
ve gördüm ki Bay Jefferson bazen gerçeği biraz yumuşatmış."
15:52
And he basically was saying that this was a man
311
952260
3000
Onun, istemediği kadar yalan söylemiş olduğunu biliyordu
15:55
who lied more than he wished he had,
312
955260
3000
çünkü bütün mektuplarını
15:58
because he saw the letters.
313
958260
2000
okumuştu.
16:00
He said, "But I understand that." He said, "I understand that."
314
960260
4000
"ama anlıyorum" dedi, "ama anlıyorum" dedi.
16:04
He said, "We southerners do like a smooth surface,
315
964260
5000
Devam ederek: "Biz güneyliler yumuşak yüzeyleri severiz
16:09
so that there were times when he just didn't want the confrontation."
316
969260
4000
işte ondan gerçekle yüzleşmekten kaçındığı zamanlar olmuştur."
16:13
And he said, "Now, John Adams was too honest."
317
973260
4000
"Şimdi John Adams fazla dürüst" dedi.
16:17
And he started to talk about that, and later on he invited me to his house,
318
977260
3000
ve bu konudan devam etti. Sonradan beni evine davet etti.
16:20
and I met his wife who was from Massachusetts,
319
980260
2000
Massachusetts'li hanımıyla tanıştım
16:22
and he and she had exactly the relationship
320
982260
3000
ve gördüm ki, karı - koca arasındaki ilişki,
16:25
of Thomas Jefferson and John Adams.
321
985260
3000
Thomas Jefferson ile John Adams'ın arasındakinin tıpatıp aynısı.
16:28
She was the New Englander and abrasive,
322
988260
2000
New England'lı zımpara gibi bir kadın ve
16:30
and he was this courtly fellow.
323
990260
3000
nazik, dostane tavırlı kocası.
16:33
But really the most important question I ever asked,
324
993260
3000
Sorduğum en önemli soru
16:36
and most of the times when I talk about it,
325
996260
3000
ki, çoğu zaman onu anarım,
16:39
people kind of suck in their breath at my audacity, or cruelty,
326
999260
5000
duyanlar sorumun cüretkarlığı ve zalimliği karşısında nefessiz kalacak gibi olur
16:44
but I promise you it was the right question.
327
1004260
4000
ama inanın, doğru soru budur.
16:48
This was to Agnes de Mille.
328
1008260
3000
O soruyu Agnes de Mille'e sormuştum.
16:51
Agnes de Mille is one of the great choreographers in our history.
329
1011260
4000
Agnes de Mille tarihimizin en önemli koreograflarından biri.
16:55
She basically created the dances in "Oklahoma,"
330
1015260
4000
Amerikan tiyatrosunu baştan şekillendiren
16:59
transforming the American theater.
331
1019260
2000
"Oklahoma"nın yaratıcısı.
17:01
An amazing woman.
332
1021260
2000
Muhteşem bir kadın.
17:03
At the time that I proposed to her that --
333
1023260
5000
Ona teklif ettiğim zaman --
17:08
by the way, I would have proposed to her; she was extraordinary --
334
1028260
2000
bu arada evlilik teklifi değil ama o da mümkündü o kadar olağaüstüydü ki --
17:10
but proposed to her that she come on.
335
1030260
2000
ona röportaj teklif ettiğimde kabul ederek
17:12
She said, "Come to my apartment."
336
1032260
2000
"Benim daireme gel" dedi.
17:14
She lived in New York.
337
1034260
2000
New York'ta yaşıyordu.
17:16
"Come to my apartment and we'll talk for those 15 minutes,
338
1036260
4000
"Evime gel, burada 15 dakika konuşur,
17:20
and then we'll decide whether we proceed."
339
1040260
2000
devam edip etmemeye karar veririz" dedi.
17:22
And so I showed up in this dark, rambling New York apartment,
340
1042260
5000
Böylece o karanlık, derme çatma apartmana gittim ve
17:27
and she called out to me, and she was in bed.
341
1047260
3000
Bana seslendi, yataktaydı.
17:30
I had known that she had had a stroke,
342
1050260
2000
felç geçirdiğini biliyordum
17:32
and that was some 10 years before.
343
1052260
2000
ama bu aşağı yukarı 10 yıl önce olmuştu.
17:34
And so she spent almost all of her life in bed,
344
1054260
5000
O zamandan beri hayatını neredeyse yatakta geçiriyordu
17:39
but -- I speak of the life force --
345
1059260
2000
ama -- yaşam enerjisinden bahsetmiştim --
17:41
her hair was askew.
346
1061260
2000
saçı başı dağınıktı.
17:43
She wasn't about to make up for this occasion.
347
1063260
3000
Bu buluşma için süslenecek değildi.
17:46
And she was sitting there surrounded by books,
348
1066260
3000
yatağın içinde, etrafı kitaplarla çevrili halde oturuyordu ve
17:49
and her most interesting possession she felt at that moment
349
1069260
4000
o anda elindeki en ilginç nesne olduğunu hissettiği şey,
17:53
was her will, which she had by her side.
350
1073260
6000
başucunda tuttuğu vasiyetnameydi.
17:59
She wasn't unhappy about this. She was resigned.
351
1079260
4000
Bundan dolayı mutsuz değildi. Tevekkül içindeydi.
18:03
She said, "I keep this will by my bed, memento mori,
352
1083260
6000
Dedi ki, "Bu vasiyeti başucumdan ayırımıyorum, bu ölüm simgesini
18:09
and I change it all the time
353
1089260
3000
ve sürekli değiştiriyorum
18:12
just because I want to."
354
1092260
2000
çünkü canım öyle istiyor."
18:14
And she was loving the prospect of death as much as she had loved life.
355
1094260
5000
Ölüm ihtimalini en az yaşamı sevdiği kadar seviyordu.
18:19
I thought, this is somebody I've got to get in this series.
356
1099260
3000
Böylece söyleşi dizisine onu katmaya karar verdim.
18:22
She agreed.
357
1102260
2000
O da kabul etti.
18:24
She came on. Of course she was wheelchaired on.
358
1104260
3000
Geldi. Tabii ki tekerlekli sandalyede.
18:27
Half of her body was stricken, the other half not.
359
1107260
3000
Bedeninin bir yarısı felçliydi, diğer yarısı değil.
18:30
She was, of course, done up for the occasion,
360
1110260
3000
Tabii ki bu olay için giyinip süslenmişti.
18:33
but this was a woman in great physical distress.
361
1113260
4000
ama bedensel olarak acı içindeydi.
18:37
And we had a conversation,
362
1117260
3000
Söyleşiye başladık
18:40
and then I asked her this unthinkable question.
363
1120260
3000
ve ona o akıl almaz soryu sordum.
18:43
I said, "Was it a problem for you in your life that you were not beautiful?"
364
1123260
9000
"Güzel olmamanız hayatınızda bir sorun yarattı mı?"
18:52
And the audience just -- you know,
365
1132260
3000
İzleyiciler -- yani, bilirsiniz
18:55
they're always on the side of the interviewee,
366
1135260
3000
daima söyleşi yapılanın tarafındadır,
18:58
and they felt that this was a kind of assault,
367
1138260
3000
izleyiciler bu soruyu bir hakaret gibi algıladı
19:01
but this was the question she had
368
1141260
2000
ama işte bu soru, Agnes de Mille'in hayatı boyunca
19:03
wanted somebody to ask her whole life.
369
1143260
3000
sorulmasını beklediği soruydu.
19:06
And she began to talk about her childhood, when she was beautiful,
370
1146260
5000
Çocukluğundan, güzel olduğu zamanlardan söz etmeye başladı
19:11
and she literally turned -- here she was, in this broken body --
371
1151260
3000
ve gerçekten dönüp -- işte o perişan beden içinde --
19:14
and she turned to the audience and
372
1154260
3000
izleyiciye dönüp
19:17
described herself as the fair demoiselle
373
1157260
2000
kendi güzel küçüklüğünü tarfi etti,
19:19
with her red hair and her light steps and so forth,
374
1159260
6000
kızıl saçlarını, hafif adımlarını ve sair.
19:25
and then she said, "And then puberty hit."
375
1165260
3000
ve sonra "derken ergenlik gelip çattı."
19:28
And she began to talk about things that had happened
376
1168260
2000
diyerek bedenine ve yüzüne neler olduğunu
19:30
to her body and her face,
377
1170260
2000
anlattı ve artık
19:32
and how she could no longer count on her beauty,
378
1172260
4000
güzelliğine güvenemeyeceğinden
19:36
and her family then treated her like the ugly sister of the beautiful one
379
1176260
7000
ve ailesinin onu artık iki kardeşin çirkin olanı gibi gördüğünden
19:43
for whom all the ballet lessons were given.
380
1183260
2000
kardeşiyle birlikte bale dersleri aldığından bahsetti.
19:45
And she had to go along just to be with her sister for company,
381
1185260
5000
O dönemde sırf kardeşine eşlik etmesi için bale derslerine devam etmiş ve
19:50
and in that process, she made a number of decisions.
382
1190260
3000
aynı zamanda bir dizi karar almış.
19:53
First of all, was that dance, even though
383
1193260
2000
Öncelikle, her ne kadar teklif edilmemişse de,
19:55
it hadn't been offered to her, was her life.
384
1195260
2000
hayatının mesleği olarak dansı seçmiş.
19:57
And secondly, she had better be,
385
1197260
2000
İkinci olarak koreograf olsam iyi olur çünkü
19:59
although she did dance for a while, a choreographer
386
1199260
2000
dansçıdan farklı olarak koreografın
20:01
because then her looks didn't matter.
387
1201260
3000
güzel olması gerekmez.
20:04
But she was thrilled to get that out as a real, real fact in her life.
388
1204260
7000
Hayatına dair bu gerçeği paylaşmaktan dolayı büyük heyecan duydu.
20:11
It was an amazing privilege to do this series.
389
1211260
5000
Bu röportaj dizisi bana da büyük bir ayrıcalık tanımış oldu.
20:16
There were other moments like that, very few moments of silence.
390
1216260
6000
Bunu gibi anlar oldu, pek nadir sessizlik anları oldu.
20:22
The key point was empathy
391
1222260
3000
İşin püf noktası empati.
20:25
because everybody in their lives
392
1225260
4000
Çünkü insanlar hayatları hakkında
20:29
is really waiting for people to ask them questions,
393
1229260
4000
bir takım sorular sorulmasını isterler, böylece
20:33
so that they can be truthful about who they are
394
1233260
2000
gerçekte kim olduklarını, nasıl o noktaya geldiklerini
20:35
and how they became what they are,
395
1235260
3000
dürüstçe anlatabilmeyi arzu ederler.
20:38
and I commend that to you, even if you're not doing interviews.
396
1238260
4000
Size bu tür sorular sormanızı tavsiye ederim, röportaj yapmasanız bile.
20:42
Just be that way with your friends
397
1242260
2000
Arkadaşlarınızlay ve özellikle
20:44
and particularly the older members of your family.
398
1244260
3000
aile büyüklerinizleyken böyle davranın.
20:47
Thank you very much.
399
1247260
2000
Çok teşekkür ederim.

Original video on YouTube.com
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7