English Pronunciation Mistakes Every Learner Makes

Are you pronouncing this word correctly?

Bu kelimeyi doğru telaffuz ediyor musun?

Let's find out.

Hadi öğrenelim.

If I write this word like this, then that should help.

Bu kelimeyi bu şekilde yazarsam bunun faydası olur.

We pronounce it as /sleɪ/.

Bunu /sleɪ/ olarak telaffuz ediyoruz.

A slay is a vehicle, sometimes pulled by horses or reindeer,

Slay, bazen atların veya ren geyiğinin çektiği,

that glides over the snow.

kar üzerinde kayan bir araçtır .

Listen carefully.

Dikkatlice dinleyin.

/sleɪ/.

/sleɪ/.

So, we have the S going into the light L sound: /sl/, /sl/, /sl/, and then

Yani, hafif L sesine giden S'miz var: /sl/, /sl/, /sl/ ve sonra da

we have the diphthong, /eɪ/, /eɪ/.

/eɪ/, /eɪ/ ikili ünlümüz var.

A diphthong is two vowel sounds blended together.

Difton, iki ünlü sesin bir araya gelmesiyle oluşur.

Continuous sound from one to the other  /e/ - /ɪ/ — /eɪ/, / eɪ/;

Birinden diğerine sürekli ses /e/ - /ɪ/ — /eɪ/, / eɪ/;

/s/, /l/, / eɪ/ — /sleɪ/.

/s/, /l/, / eɪ/ — /sleɪ/.

Got it?

Anladım?

Try this sentence.

Bu cümleyi deneyin.

"Santa's sleigh glided smoothly across the snowy sky."

"Noel Baba'nın kızağı karlı gökyüzünde rahatça süzüldü."

"Santa's sleigh glided smoothly across the snowy sky."

"Noel Baba'nın kızağı karlı gökyüzünde rahatça süzüldü."

Let's keep working on our pronunciation, but first, if you don't know me, my name

Telaffuzumuz üzerinde çalışmaya devam edelim ama öncelikle eğer beni tanımıyorsanız benim adım

is Anna from englishlikeanative.co.uk.

englishlikeanative.co.uk'den Anna.

I'm an English teacher and pronunciation coach.

İngilizce öğretmeni ve telaffuz koçuyum.

Now to help you to make the most out of this lesson, I have an audio practice

Şimdi bu dersten en iyi şekilde yararlanmanıza yardımcı olmak için

track that you can download for free.

ücretsiz olarak indirebileceğiniz bir sesli pratik parçam var.

I'll leave a link for you in the description.

Açıklama kısmına sizin için bir link bırakacağım.

So, sticking with the S L sound — /sl/.

Yani, SL sesine sadık kalarak — /sl/.

Next, we have slippery, slippery, slippery.

Sonra kaygan, kaygan, kaygan var.

This word is an adjective and describes something that's wet or smooth and

Bu kelime bir sıfattır ve ıslak veya pürüzsüz olan ve

causes things to slide easily, like ice.

buz gibi nesnelerin kolayca kaymasına neden olan bir şeyi tanımlar.

Ice is slippery.

Buz kaygandır.

Try this sentence.

Bu cümleyi deneyin.

"Be careful on the icy path; it's very slippery!"

"Buzlu yolda dikkatli olun; çok kaygan!"

"Be careful on the icy path; it's very slippery!"

"Buzlu yolda dikkatli olun; çok kaygan!"

Now, what about sled?

Peki ya kızak?

Sled.

Kızak.

A sled is a small simple version of a sleigh and it's

Kızak, kızağın küçük ve basit bir versiyonudur ve

often used by children for fun.

genellikle çocuklar tarafından eğlence için kullanılır.

Try this sentence.

Bu cümleyi deneyin.

"The children raced down the hill on their wooden sled."

"Çocuklar tahta kızaklarıyla tepeden aşağı yarıştılar."

How about slush, slush.

Sulu kar, sulu kar ne olacak?

Slush is wet, melting snow that's a bit mushy and a bit messy.

Sulu kar ıslak, eriyen kar, biraz yumuşak ve biraz dağınık.

Here's a sentence for you.

İşte size bir cümle.

"The roads were covered in dirty slush after the heavy snowfall."

"Yoğun kar yağışı sonrası yollar çamurla kaplandı."

Now be aware of the /ʌ/ vowel in  slush,  slush.

Şimdi sulu kardaki /ʌ/ sesli harfinin farkında olun.

We don't want /slɒ/, /slɒʃ/, or  /sljuʃ/, we want /ʌ/, like

/slɒ/, /slɒʃ/ veya /sljuʃ/ istemiyoruz, /ʌ/ istiyoruz,

in the word up, /slʌ/, /slʌʃ/.

up, /slʌ/, /slʌʃ/ kelimesinde olduğu gibi.

Got it?

Anladım?

Excellent.

Harika.

Finally, we have — slide.

Son olarak elimizde - slayt var.

To slide means to move smoothly across a surface.

Kaymak, bir yüzey üzerinde düzgün bir şekilde hareket etmek anlamına gelir.

Try this sentence.

Bu cümleyi deneyin.

"We watched the penguins slide down the icy slopes with ease."

"Penguenlerin buzlu yamaçlardan kolaylıkla aşağı kaymasını izledik."

Very good.

Çok güzel.

The /aɪ/ here is long.

Buradaki /aɪ/ uzundur.

It's a diphthong — /aɪ/, /aɪ/; /slaɪd/.

Bu bir ikili ünlü - /aɪ/, /aɪ/; /slaɪd/.

It's very different to the /ɪ/ sound in slid.

Kaydırmadaki /ɪ/ sesinden çok farklıdır.

So, you have  /slɪd/ and /slaɪd/,  /slɪd/ —  /slaɪd/.

Yani /slɪd/ ve /slaɪd/, /slɪd/ — /slaɪd/ var.

"I slid down the slide."

"Kaydıraktan aşağı kaydım."

Fantastic.

Fantastik.

Now, I'm going to read you a passage.

Şimdi size bir paragraf okuyacağım.

Now you can read along with the words on screen or via the transcript that you can

Artık ekrandaki kelimelerle birlikte okuyabilir veya sesli pratik parçanızla birlikte indirebileceğiniz

download with your audio practice track.

transkripsiyon aracılığıyla okuyabilirsiniz

See if you can hear the words that we've worked on today.

. Bakalım bugün üzerinde çalıştığımız kelimeleri duyabiliyor musunuz?

The sled had been Sam's idea.

Kızak Sam'in fikriydi.

Of course, it had to be his idea.

Elbette bu onun fikri olmalıydı.

Everything fun, thrilling, and slightly dangerous always was.

Eğlenceli, heyecan verici ve biraz da tehlikeli olan her şey her zaman öyleydi.

Emma could still hear his voice in her mind.

Emma onun sesini hâlâ zihninde duyabiliyordu.

Full of boyish excitement as he dragged the old wooden sled out from the garage,

Kenarlarından solmuş kırmızı boyası dökülen

its faded red paint peeling at the edges.

eski tahta kızağı garajdan çıkarırken çocuksu bir heyecanla doluydu

"Come on, Em" he'd say, his green eyes sparkling like the fairy

. "Haydi, Em" derdi, yeşil gözleri

lights strung across the rooftops.

çatılara dizilmiş peri ışıkları gibi parlıyordu.

"The hill by the orchard is perfect today, it's slippery enough to fly!"

"Meyve bahçesinin yanındaki tepe bugün mükemmel, uçacak kadar kaygan!"

She'd hesitated at first, her practical side, warning her about the icy

İlk başta pratik yönü konusunda tereddüt etmişti, onu buzlu

paths and the risk of taking a slip.

yollar ve kayma riski konusunda uyarmıştı.

But Sam had a way of pulling her into his world where caution

Ama Sam'in onu tedbirin güneşte kar gibi eridiği

melted like snow in the sun.

kendi dünyasına çekmenin bir yolu vardı

So, she bundled up in her thickest coat, yanked on her woollen mittens and followed

. Böylece en kalın paltosunu kuşandı, yünlü eldivenlerini çekti ve

him out into the crisp December air.

serin aralık havasına doğru onu takip etti.

The memory was vivid now, as if it had happened just yesterday.

Anılar şimdi sanki daha dün yaşanmış gibi canlıydı.

The snow had been fresh and powdery, crunching under their

Kar taze ve tozluydu,

boots as they climbed the hill.

tepeye tırmanırken çizmelerinin altında çıtırdıyordu.

When they reached the top, Sam had plopped down onto the sled,

Zirveye ulaştıklarında Sam kızağın üzerine atlayıp

patting the space behind him.

arkasındaki boşluğa hafifçe vurmuştu.

"Don't chicken out," he'd teased, grinning, as she

Kadın gözlerini devirip üzerine tırmanırken

rolled her eyes and climbed on.

, "Korkma," diye alay etmişti, sırıtarak

The wind had whipped against her face as they flew down the slope, her

. Yokuştan aşağı uçarken rüzgar yüzüne vurmuştu,

laughter mixing with his whoop of joy.

kahkahası onun sevinç çığlığına karışmıştı.

They had crashed, of course, tumbling into a heap at the bottom, covered

Tabii ki yere çakılmışlar, karla kaplı ve kahkahalardan nefesleri kesilerek

in snow and breathless with laughter.

dipte bir yığın halinde yuvarlanmışlardı

Later, they'd sat side by side on the sled, listening to the

. Daha sonra kızakta yan yana oturup bir kızak zilinin uzaktan gelen şıngırtısını dinlemişlerdi.

distant jingle of a sleigh bell.

Onlar

The sound had drifted on the wind, soft and magical, as they caught

nefeslerini tutarken ve buz gibi gece gökyüzünde yıldızların yanıp sönmesini izlerken

their breath and watched the stars blink in the frosty night sky.

ses rüzgarda süzülüyordu, yumuşak ve büyülü

"Do you think Santa's real?"

. "Sizce Noel Baba gerçek mi?"

Emma had asked, brushing a strand of hair from her face.

Emma yüzündeki bir tutam saçı iterek sormuştu.

Sam had tilted his head thoughtfully.

Sam düşünceli bir şekilde başını eğmişti.

"I don't know.

"Bilmiyorum.

But if he is, I bet he'd love the slush around here.

Ama eğer öyleyse, bahse girerim buradaki sulu kardan hoşlanırdı.

Perfect for sleigh rides."

Kızakla gezmek için mükemmel."

She laughed, nudging him with her elbow.

Gülerek dirseğiyle onu dürttü.

"Slush isn't exactly magical, Sam."

"Slush pek de sihirli bir şey değil, Sam."

"Maybe not" he'd admitted a mischievous glint in his eyes.

"Belki de hayır" gözlerinde haylaz bir parıltı olduğunu itiraf etmişti.

"But magic isn't about perfect things, Em, it's about the

"Ama sihir mükemmel şeylerle ilgili değildir Em,

moments you remember forever."

sonsuza kadar hatırladığın anlarla

And then there was the slip, the one she'd never let him live down.

ilgilidir ." Ve sonra onun yaşamasına asla izin vermeyeceği bir kayma yaşandı.

As they'd made their way back home, arms full of snowballs for an impromptu

Doğaçlama bir dövüş için kolları kartoplarıyla dolu olarak eve dönerken

fight, Sam had misjudged a patch of ice.

, Sam bir buz parçasını yanlış değerlendirmişti.

He'd gone down with a surprised YELP!

Şaşırmış bir YELP sesiyle yere düşmüştü!

His legs flying out from under him.

Bacakları altından dışarı fırlıyor.

Emma had laughed so hard, she'd almost joined him on the ground,

Emma o kadar çok gülmüştü ki neredeyse yerde ona katılacaktı

but instead she'd offered him a hand up, her cheeks aching from smiling.

ama bunun yerine ona elini kaldırmıştı, yanakları gülümsemekten ağrıyordu.

"Not a word" he muttered, brushing the snow off his coat,

"Tek kelime yok" diye mırıldandı, paltosundaki karı silkeleyerek

but his grin had betrayed him.

ama sırıtışı ona ihanet etmişti.

Years later, standing in the town square, Emma clung to that memory.

Yıllar sonra kasaba meydanında duran Emma bu anıya tutunmuştu.

The hill, the laughter, the way his eyes lit up when he talked about magic.

Tepe, kahkahalar, sihirden bahsederken gözlerinin parlaması.

The world might have moved on, but those moments had stayed with her, etched

Dünya ilerlemiş olabilirdi ama o anlar onunla birlikte kalmıştı,

into her heart like initials on a tree.

bir ağacın baş harfleri gibi kalbine kazınmıştı.

And as she stood, visualising Sam's mischievous smile, she

Ve ayağa kalkıp Sam'in muzip gülümsemesini gözünde canlandırırken,

thought of all those wishes whispered beneath the wishing tree.

dilek ağacının altında fısıldanan bütün o dilekleri düşündü.

Maybe, just maybe, magic wasn't about perfect things.

Belki, sadece belki, büyü mükemmel şeylerle ilgili değildi.

It was about the moments you couldn't forget, and the people

Unutamayacağınız anları ve

who made them unforgettable.

onları unutulmaz kılan insanları anlatıyordu.

If you liked this lesson, then please do give Give it a like, and until next

Bu dersi beğendiyseniz lütfen beğenin ve bir dahaki

time, take very good care, and goodbye.

sefere kadar kendinize çok iyi bakın ve hoşçakalın.