Jill Sobule & Julia Sweeney: The Jill & Julia Show

Jill ve Julia Şov

Çeviri: Sancak Gülgen Gözden geçirme: osman oguz ahsen

♫ Jill Sobule: At a conference in Monterey by the big, big jellyfish tank, ♫

♫ Büyük, büyük denizanası akvaryumu tarafından Monterey'deki bir konferansta, ♫

♫ I first saw you and I got so shy. ♫

♫ Seni ilk gördüm ve çok utandım.♫

♫ You see, I was a little paranoid 'cause I might have been high. ♫

♫ Anlarsın, uçuyor olabileceğim için biraz paranoyak olabilirdim. ♫

♫ And I hadn't done that in ages and I won't do that again. ♫

♫ Ve yıllardır bunu yapmadım ve bir daha yapmayacağım. ♫

♫ But that's another story. ♫

♫ Fakat bu farklı bir hikaye. ♫

♫ Loved you forever and I've been a big fan, ♫

♫ Seni daima sevdim ve büyük bir hayranındım, ♫

♫ the one-woman shows, I even rented "Pat." ♫

♫ tek kadınlık şovlar, kiraladıysam bile "Pat." ♫

♫ I got enough nerve to come up to you, ♫

♫ Sana yaklaşmak için yeteri kadar sinirim var, ♫

♫ but little did I know one year later we'd be doing this show. ♫

♫ fakat bu şovu yaptıktan bir yıl sonra çok az biliyordum. ♫

♫ I sing. Julia Sweeney: I tell stories. Together: The Jill and Julia Show. ♫

♫ Şarkı söylüyorum. Julia Seeney: Hikayeler anlatıyorum. Birlikte: Jill ve Julia Şov. ♫

♫ Sobule: Sometimes it works. Sweeney: Sometimes it doesn't. ♫

♫ Sobule: Bazen işe yarıyor. Sweeney: Bazen olmuyor. ♫

♫ Together: The Jill and Julia Show. ♫

♫ Birlikte: Jill ve Julia Sov. ♫

♫ Sweeney: At a conference in Monterey next to the big, big jellyfish tank, ♫

♫ Sweeney: Büyük, büyük denizanası akvaryumu tarafından Monterey'deki bir konferansta, ♫

♫ I first saw you and I wasn't so shy. ♫

♫ Seni ilk gördüm ve çok utandım.♫

I made a beeline for you and told you what a huge fan I was

Senin için kestirme yoldan gitim ve ne kadar büyük bir hayranın olduğumu söyledim.

ever since I was writing that pilot for Fox, and Wendy

Fox için hikaye yazdığımdan beri, ve Wendy ve ben

and I wanted you to do the theme song.

tanıtım şarkısı yapmak istedik.

And then the pilot didn't go and I was so sad,

Hikayesi yürümedi ve çok üzgündüm,

but I kept remaining a fan of yours.

fakat sizlerin hayranı olarak kalmaya devam ettim.

And then when I went through that big, horrible breakup with Carl

Ve sonra, Carl ile olan korkunç büyük ayrılıktan geçtiğim zaman

and I couldn't get off the couch, I listened to your song,

ve oturduğum yerden kalkamadığımda, senin şarkını dinledim,

♫ "Now That I Don't Have You," ♫ over and over and over and over again.

♫ "Şimdi Sana Sahip Olmadığım" ♫ yeniden ve yeniden, yeniden ve yeniden.

And I can't believe you're here and that I'm meeting you here at TED.

Burada olduğuna inanamıyorum ve seninle burada TED'de buluşuyorum.

And also, I can't believe that we're eating sushi

Ve de, bana göre gerçek uygunsuz olan

in front of the fish tank,

balık fanusunun önünde

which, personally, I think is really inappropriate.

suşi yediğimize inanamıyorum,

(Laughter)

(Gülüşmeler)

(Applause)

(Alkış)

And little did I know that one year later ... ♫ we'd be doing this show. ♫

Ve bir yıl sonra biraz biliyordum ... ♫ bu şovu yapıyor olacaktık. ♫

♫ Sobule: I sing. Sweeney: I tell stories. Together: The Jill and Julia Show. ♫

♫ Souble: Şarkı söylüyorum. Sweeney: Hikayeler anlatıyorum. Birlikte: Jill ve Julia Şov. ♫

Sobule: Hey, they asked us back! Sweeney: Can you stand it?!

Sobule: Hey, bizi tekrar istediler! Sweeney: Ona dayanabilir misin?

♫ Together: The Jill and Julia, the Jill and Julia, the Jill and Julia Show. ♫

♫ Birlikte: Jill ve Julia, Jill ve Julia, Jill ve Julia Şov. ♫

♫ Sobule: Why are all our heroes so imperfect? ♫

♫ Sobule: Neden bütün kahramanlarımız çok kusurlu? ♫

♫ Why do they always bring me down? ♫

♫ Neden beni deviriyorlar? ♫

♫ Why are all our heroes so imperfect? ♫

♫ Neden bütün kahramanlarımız çok kusurlu? ♫

♫ Statue in the park has lost his crown. ♫

♫ Parktaki büst tacını kaybetmiş. ♫

♫ William Faulkner, drunk and depressed. ♫ Sweeney: Mmm.

♫ William Faulkner, sarhoş ve bulanımlı. ♫

♫ Dorothy Parker, mean, drunk and depressed. ♫ Sweeney: I know.

♫ Dorothy Parker kötü, sarhoş ve bunalımlı. ♫

♫ And that guy, "Seven Years in Tibet," turned out to be a Nazi. ♫ Sweeney: Yeah.

♫ Ve şu adam, Tibet'te 7 yıl, bir Nazi'ye dönüştü. ♫

♫ Founding fathers all had slaves. ♫ Sweeney: I know.

♫ Servet kurucularının hepsinin köleleri var. ♫

♫ The explorers slaughtered the braves. ♫ Sweeney: Horribly.

♫ Gezginler yiğitleri mahvetti. ♫ Sweeney: Korkunç.

♫ Sobule: The Old Testament God can be so petty. ♫

♫ Sobule: Eski Ahit çok önemsiz olabilir. ♫

Sweeney: Don't get me started on that. (Laughter)

Sweeney: Ağzımı açtırma.

♫ Sobule: Paul McCartney, jealous of John, even more so now that he's gone. ♫

♫ Sobule: Paul McCartney John'un kıskanan, şimdi daha bile fazlasına gitti. ♫

♫ Dylan was so mean to Donovan in that movie. ♫

♫ Dylan bu filmde Donovan'a karşı çok kötüydü. ♫

♫ Pablo Picasso, cruel to his wives. ♫ Sweeney: Horrible.

♫ Pablo Picasso, eşlerine karşı vahşi. ♫ Sweeney: Korkunç.

♫ Sobule: My favorite poets took their own lives. ♫

♫ Sobule: Benim favori şairlerim kendi hayatlarına kıydı. ♫

♫ Orson Welles peaked at twenty-five, below before our eyes. ♫

♫ Orson Welles 25'in zirvesine çıktı, gözlerimizden önce balon gibi kabardı. ♫

♫ And he sold bad wine. ♫

♫ Ve kötü şaraplar sattı. ♫

♫ Together: Why are all our heroes so imperfect? Yeah ♫

♫ Birlikte: Neden bütün kahramanlar oldukça kusurlu, evet? ♫

♫ Why do they always bring me down? ♫

♫ Neden beni deviriyorlar? ♫

♫ Sobule: Heard Babe Ruth was full of malice. ♫ Sweeney: Oh.

♫ sobule: Heard Babe Ruth tamamen kötü niyetli. ♫

♫ Lewis Carroll I'm sure did Alice. ♫ Sweeney: What?!

♫ Lewis Carroll eminim ki Alice'e yaptı. ♫

♫ Plato in the cave with those very young boys. ♫ Sweeney: Ooh...

♫ Plato mağranın içindeki genç çocuklarla. ♫ Sweeney: Oooh...

♫ Sobule: Hillary supported the war. ♫

♫ Sobule: Hillary savaşı destekledi. ♫

♫ Sweeney: Even Thomas Friedman supported the war. ♫ (Laughter)

♫ Sweeney: Thomas Friedman bile savaşı destekledi. ♫

♫ Sobule: Colin Powell turned out to be ... Together: ... such a pussy. ♫ (Laughter) (Applause)

♫ Sobule: Colin Powell -- Birlikte: -- ** ' a döndü. ♫

♫ Sobule: William Faulkner, drunk and depressed, ♫

♫ Sobule: William Faulkner, sarhoş ve bunalımlı, ♫

♫ Tennessee Williams, drunk and depressed. ♫ Sweeney: Yeah.

♫ Tennessee Williams, sarhoş ve bunalımlı. ♫

♫ Sobule: Take it, Julia. ♫

Sobule: Al onu, Julia.

Sweeney: Okay. Oprah was never necessarily a big hero of mine.

Sweeney: Tamam, Oprah ille de benim büyük kahramanım asla olmadı.

I mean, I watch Oprah mostly when I'm home in Spokane

Demek istediğim, annemi ziyaret ettiğim Spokane'de

visiting my mother. And to my mother,

evimdeyken çoğunlukla Oprah izlerim. Ve anneme,

Oprah is a greater moral authority than the Pope,

Sadık bir katolik olduğundan herzaman bir şey söyleyen

which is actually saying something because she's a devout Catholic.

Oprah Papa'dan daha büyük ahlaklı kişi.

Anyway, I like Oprah -- I like her girlfriendy-ness,

Herneyse, Oprah'ı severim. Onun kız arkadaş canlılığından hoşlanıyorum.

I like her weight issues,

Onun kilo sorunlarını seviyorum.

I like how she's transformed talk television,

Konuşan televizyonu nasıl değiştirdiğini seviyorum.

I like how she's brought reading back to America --

Amerika'ya okumayı nasıl geri getirdiğini seviyorum.

but there was something that happened the last two weeks

Fakat son iki haftadır olan bir şey var

that was ... I call it the Soon-Yi moment:

o da -- ona Yakın-Yi anı diyorum.

it is the moment when I cannot continue supporting someone.

Bu kimseyi desteklemeye devam edemediğim zamanki andır.

And that was that she did two entire shows

Ve bu "The Secret" filminin

promoting that movie "The Secret."

promosyonunu yaptığı iki şovuydu.

Do you guys know about that movie "The Secret"?

Sizler "The Secret" filmi hakkında birşey biliyor musunuz?

It makes "What the Bleep Do We Know" seem like a doctoral dissertation

Bu "What the Bleep Do We Know'u Harvard'ta kuantum mekaniği üzerine

from Harvard on quantum mechanics -- that's how bad it is.

doktora tezi gibi gösterdi -- nasılda kötü.

It makes "The DaVinci Code" seem like "War and Peace."

Davinci Şifresini Savaş ve Barış gibi gösterdi.

That movie is so horrible. It promotes such awful pseudoscience.

O film berbattı. Berbat isimsiz bilimi gibi bir şeyi tanıtıyor.

And the basic idea is

Basitçe fikir

that there's this law of attraction, and

bunun "Cazibe Kanunu" olduğu ve

your thoughts have this vibrating energy

düşüncelerinizin evrenin dışında yayıldığı

that goes out into the universe

bu titreşen enerji sahip olduğu

and then you attract good things to happen to you.

ve sonra size olmasını istediğiniz iyi şeyleri etkilersiniz.

On a scientific basis, it's more than just "Power of Positive Thinking" --

Bilimsel esasta, "Positif Düşünce Gücünden" daha fazlasıdır. --

it has a horrible, horrible dark side. Like if you get ill,

korkunç, korkunç bir karanlık tarafı vardır. Eğer hasta olursanız,

it's because you've just been thinking negative thoughts.

bunun sebebi sizin negatif düşünmeniz gibidir.

Yeah, stuff like that was in the movie and she's promoting it.

Evet, bunun gibi şeyler filmdeydi. Ve o bunun reklamını yapıyor.

And all I'm saying is that I really wish that Murray Gell-Mann

Demek istediğim, dilerim ki Murray Gell-Mann

would go on Oprah

Oprah'a katılır ve

and just explain to her that the law of attraction is, in fact, not a law.

ona "Cazibe Kanunun" gerçekte bir kanun olmadığını açıklar.

So that's what I have to say.

Bu yüzden bu söylemek zorunda olduğum şey.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

(Applause)

(Alkış)

♫ Sobule: I sing. Sweeney: I tell stories. Together: The Jill and Julia Show. ♫

♫ Soble: Şarkı söylüyorum. Sweeney: Hikayeler anlatıyorum. Birlikte: Jill and Julia Şov. ♫

♫ Sobule: Sometimes it works. Sweeney: Sometimes it doesn't. ♫

♫ Sobule: Bazen işe yarar. Sweeney: Bazen yaramaz. ♫

♫ Together: The Jill and Julia, the Jill and Julia, the Jill and Julia Show. ♫

♫ Birlikte: Jill ve Julia, Jill ve Julia, Jill ve Julia Şov. ♫

(Applause)

(Alkış)