How we can help young people build a better future | Henrietta Fore

Çeviri: Hülya Demirci Gözden geçirme: Cihan Ekmekçi

Bugün dünyada yaşları 10 ile 24 arasında değişen

Today, there are 1.8 billion young people

between the ages of 10 and 24 in the world.

1,8 milyar genç insan var.

It is the largest cohort in human history.

Bu, insanlık tarihindeki en büyük topluluk olmakla birlikte

Meeting their needs will be a big challenge.

onların ihtiyaçlarını karşılamak büyük bir zorluk.

But it's also a big opportunity.

Ayrıca büyük bir fırsat da.

They hold our shared future in their hands.

Bizim geleceğimiz onların elinde.

Every day, we read about young people lending their ideas and passions

Her gün, gençlerin fikir ve tutkularıyla

to fighting for change,

değişim için savaştığını okuyoruz;

social change, political change, change in their communities.

sosyal değşim, siyasi değişim, topluluklarında değişim.

Imagine what they'll create: breakthroughs, inventions.

Onların yapacakları muazzam buluşları düşünün:

Maybe new medicines, new modes of transportation,

belki yeni ilaçlar, yepyeni ulaşım araçları

new ways to communicate,

yeni iletişim yolları,

sustainable economies and maybe even a world at peace.

sürdürülebilir ekonomiler, hatta huzurlu bir dünya.

But this opportunity, this youth dividend,

Ama bu genç topluluğa

is not a given.

bu fırsat verilmiyor.

One point eight billion young women and young men

Bir virgül sekiz milyar genç kız ve erkek

are standing at the door of adulthood.

yetişkin olmak üzere.

Are they ready?

Peki buna hazırlar mı?

Right now, too few of them are.

Şu anda pek azı buna hazır.

My favorite part of my job at UNICEF

UNICEF'teki işimin en sevdiğim yanı

is a chance to talk to, meet with and hear from young people

dünyanın her yerinden gençlerle konuşma,

tanışma ve onları dinleme imkanına sahip olmam.

all around the world.

And they tell me about their hopes and dreams.

Bana umut ve hayallerinden bahsediyorlar.

And they have amazing hopes and dreams

Hayatları boyunca gerçekleştirecekleri

for what they'll accomplish in their lives.

muhteşem umutları ve hayalleri var.

But what they're also telling me is that they have fears.

Ancak bana korkularından da bahsediyorlar.

They feel that they're facing a series of urgent crises.

Bir dizi önemli krizle yüz yüze olduklarını hissediyorlar.

A crisis of demographics,

Toplumsal kriz,

a crisis of education,

eğitim krizi,

a crisis of employment,

istihdam krizi,

a crisis of violence

şiddet krizi

and a crisis for girls.

ve kadınlara yönelik kriz.

If you look at these crises, you realize that they're urgent

Bu krizlere bakacak olursanız ne kadar önemli olduklarını

and they need to be addressed now.

ve hemen müdahale edilmesi gerektiğini göreceksiniz.

Because they tell us that they're worried.

Çünkü gençler bize kaygılandıklarını söylüyorlar.

They're worried that they might not get the education that they need.

İhtiyaç duydukları eğitimi alamayacaklarından korkuyorlar.

And you know what?

Biliyor musunuz?

They're right.

Haklılar.

Two hundred million adolescents are out of school worldwide,

Dünya çapında iki yüz milyon genç okula gitmiyor,

about the population of Brazil.

bu, yaklaşık Brezilya nüfusuna tekabül eder.

And those that are in school

Okula gidebilenler ise

feel that they may not be getting the right skills.

gerekli becerileri edinemediklerini düşünüyorlar.

Globally, six in 10 children and young people

Dünya çapında her 10 çocuk ve gençten altısı

do not meet the minimum proficiency level for reading and mathematics.

okuma ve matematikte minimum yeterlik seviyesine ulaşamıyor.

No country can be successful

Genç nüfusunun neredeyse yarısı

if nearly half of its population of young people

okuyup yazamayan hiçbir ülke

are unable to read or write.

başarılı olamaz.

And what about the lucky few who are in secondary school?

Peki ya ortaokula gidebilen çok az şanslı genç?

Many of them are dropping out because they're worried

Çoğu, okulu bırakıyor çünkü endişe içindeler;

that they're not getting skills that they can use to make a livelihood.

geçimlerini sağlayacak becerileri edinemediklerini düşünüyorlar.

And sometimes, their parents can no longer afford the fees.

Bazen de aileler ücretleri daha fazla karşılayamayacak hâle geliyorlar.

It's a tragedy.

Bu, bir trajedi.

And young people are also telling me that they're worried about employment,

Ayrıca gençler bana istihdam konusundaki kaygılarını

that they won't be able to find a job.

iş bulamamaktan korktuklarını söylüyorlar.

And again, they're right.

Burada da haklılar.

Every month, 10 million young people reach working age.

Her ay, 10 milyon genç çalışma yaşına geliyor.

It's a staggering number.

Bu sarsıcı bir rakam.

Some will go on for further education, but many will enter the workforce.

Bir kısmı eğitimine devam etse de birçoğu iş gücüne katılıyor.

And our world is not creating 10 million new jobs each month.

Ancak dünyada her ay 10 milyon yeni iş ortaya çıkmıyor.

The competition is fierce for the jobs that are available.

Mevcut işler için rekabet çok şiddetli.

So, imagine being a young person today,

Bugün genç bir insan olduğunuzu,

needing a job, seeking a livelihood,

bir iş bulup geçiminizi sağlamak zorunda olduğunuzu,

ready to build a future,

bir gelecek inşa etmeye hazır olduğunuzu

and opportunities are hard to find.

ve fırsatların zor bulunduğunu düşünün.

Young people are also telling me

Ayrıca gençler bana

that they're worried that they're not getting the skills that they need.

ihtiyaç duydukları becerileri edinemediklerini söylüyorlar.

And again, they're right.

Burada da haklılar.

We are finding ourselves at a time in the world

Çalışma anlamında

when the world is changing so fast for work.

öylesine hızla değişen bir dünyada yaşıyoruz ki.

We're in the fourth industrial revolution.

Dördüncü sanayi devrimini yaşamaktayız.

Young people do not want to be on the farms and in rural communities.

Gençler çiftlik veya kırsal alanlarda yaşamak istemiyorlar.

They want to go to the cities.

Kentlere gitmek istiyorlar.

They want to learn future skills for future work.

Geleceğe yönelik işler için geleceğe yönelik becerileri öğrenmek istiyorlar.

They want to learn digital technology and green technologies.

Dijital teknoloji ve çevreci teknolojileri öğrenmek istiyorlar.

They want to have a chance to learn modern agriculture.

Modern tarımı öğrenme şansına sahip olmak istiyorlar.

They want to learn business and entrepreneurship,

İşletmecilik ve girişimcilik öğrenerek

so that they can create a business of their own.

kendi işlerini kurmak istiyorlar.

They want to be nurses and radiologists and pharmacists and doctors.

Hemşire, radyoloji uzmanı, eczacı veya doktor olmak istiyorlar.

And they want to have all of the skills that they'll need for the future.

Gelecekte ihtiyaç duyacakları tüm becerilere sahip olmak istiyorlar.

They also want to learn the trades, like construction and electricians.

Ayrıca inşaat ve elektrikçilik gibi beceri isteyen işleri istiyorlar.

These are all the professions that a country needs,

Bunların hepsi bir ülkenin ihtiyaç duyduğu meslekler,

as well as the professions that have not been invented yet.

henüz icat edilmemiş meslekler de bunlara dâhil.

And young people are also telling me that they're worried about violence.

Gençler ayrıca bana şiddetle ilgili kaygılarından bahsediyorlar.

At home, online, in school, in their communities.

Evde, okulda, topluluklarında şiddetten.

And again, they're right.

Yine haklılar.

A young person can have hundreds of friends on social media,

Genç bir insanın sosyal medyada yüzlerce arkadaşı olabilir

but when they need to find a friendly face,

ama onların ihtiyacı güler yüzlü birini,

someone who can be there as their friend, to talk to,

arkadaş gibi yanında olacak, konuşacak birini bulmak

they do not find one.

ve onu bulamıyorlar.

They face bullying, harassment and more.

Zorbalık, taciz ve daha fazlasıyla karşılaşıyorlar.

And hundreds of millions are facing exploitation

Milyonlarca genç, istismar

and abuse, and violence.

taciz ve şiddetle karşılaşıyor.

Every seven minutes, an adolescent boy or girl

Dünyanın herhangi bir yerinde her yedi dakikada bir

somewhere in the world is killed by an act of violence.

genç bir erkek ya da kız şiddete kurban gidiyor.

And girls are telling me

Özellikle kızlar bana

that they're especially worried about their futures.

gelecek konusunda kaygılı olduklarını söylüyorlar.

And sadly, they're right, too.

Ne yazık ki yine haklılar.

Girls face prejudice and discrimination.

Kızlar ön yargı ve ayrımcılıkla karşılaşıyorlar.

They face early childhood marriage

Çocuk yaşta evlendiriliyorlar

and they face life-threatening early pregnancy.

ve yaşamı tehdit eden erken yaşta gebelikle karşılaşıyorlar.

Imagine a population of the United States.

Birleşik Devletler nüfusunu düşünün.

Now double it.

Bunu iki ile çarpın.

That's the number of women who were married before their 18th birthday.

İşte bu kadar kadın 18 yaşından önce evlenmiş durumda.

Six hundred and fifty million.

Yani altı yüz elli milyon kadın.

And many were mothers while they were still children themselves.

Birçoğu daha kendileri çocukken anne olmuş durumdalar.

One out of every three women will face physical abuse

Her üç kadından biri yaşamı boyunca bir kez fiziksel taciz

or sexual abuse in her lifetime.

veya cinsel tacize uğrayacak.

So, no wonder girls are worried about their futures.

Yani kızların gelecekle ilgili kaygılarına şaşırmamak gerek.

These urgent crises may not be a reality in your life or in your neighborhood.

Siz kendi yaşamınızda ya da çevrenizde bunlarla karşılaşmamış olabilirsiniz.

And perhaps you've had opportunities for a good education

Ve belkide iyi bir eğitim

and for marketable skills, and for getting a job.

geçerli becerileri edinme ve iyi bir iş imkanına sahip olmuşsunuzdur.

And maybe you've never faced violence, or prejudice, or discrimination.

Şiddet, ön yargı veya ayrımcılıkla hiç karşılaşmamış olabilirsiniz.

But there are tens of millions of young people who are not so lucky.

Ancak bu kadar şanslı olmayan yüz milyonlarca genç var

And they are sounding the alarm for their futures.

ve bunlar gelecekleri için alarm sinyalleri veriyorlar.

And that is why UNICEF and our many public and private partners

İşte UNICEF ve birçok resmi ve özel ortağımızın

are launching a new global initiative.

yeni bir küresel hareket başlatmasının sebebi bu.

Young people themselves have named it.

Bu hareketin ismini bizzat gençler koydu.

And it's called Generation Unlimited

Generation Unlimited

or Gen-U or Gen you.

veya Gen-U veya Gen you

So, what they're saying is, it's our time, it's our turn,

Yani bizim zamanımız, bizim sıramız diyorlar.

it's our future.

Bu, bizim geleceğimiz.

Our goal is very straightforward.

Amacımız apaçık.

We want every young person in school, learning, training,

2030 yılına gelindiğinde her genç okula gitsin, öğrensin, eğitim alsın

or age-appropriate employment by the year 2030.

veya yaşına uygun bir işte çalışsın istiyoruz.

This goal is urgent, it's necessary, it's ambitious.

Bu amaç önemli, gerekli ve iddialı.

But we think it's also achievable.

Ama başarılı olabileceğini düşünüyoruz.

So we're calling out for cutting-edge solutions

Bu yüzden çağdaş ve radikal çözümler

and new ideas.

ve yepyeni fikirler arıyoruz.

Ideas that will give young people a fighting chance for their futures.

Gençlere gelecekleri için savaşma şansı tanıyacak fikirler.

We don't know all the answers,

Tüm cevapları bilmiyoruz,

so we're reaching out to businesses and governments, and nonprofits,

bu yüzden İşletmelerden, hükûmetlerden, kâr amacı gütmeyen organizasyonlardan,

and academia, and communities, and innovators for help.

üniversiteler, kurum ve kuruluşlar ve yenilikçilerden yardım istiyoruz.

Gen-U is to be an open platform,

Gen-U, açık bir platform olacak,

where people can come and share their ideas and solutions

insanların neyin işe yarayıp yaramadığı hakkında

about what works, what does not work,

fikir ve çözümlerini paylaşabilecekleri

and importantly, what might work.

daha da önemlisi işe yarayan şeyi bulabilecekleri bir platform.

So if we can take these ideas and add a little bit of seed money,

Böylece bu fikirleri ele alıp bir parça başlangıç desteğinde bulunarak,

and add some good partners,

bazı iyi ortakları da dâhil ederek

and add good political will,

ve iyi bir siyasi azimle

we think they can scale up to reach thousands and millions of people

dünyanın her yerinden binlerce ve milyonlarca insana

around the world.

ulaşılabileceğine inanıyoruz.

And with this project, we're also going to do something new.

Ayrıca bu proje ile yeni bir şey de yapmış olacağız.

We're going to co-design and co-create with young people.

Gençlerle birlikte tasarlayacağız ve yaratacağız.

So with Gen-U, they're going to be in the driver's seat,

Yani Gen-U ile sürücü koltuğunda gençler oturacak,

steering us all along the way.

yol boyu bizi onlar yönlendirecek.

In Argentina, there's a program where we connect students

Arjantin'de bir program var,

who are in rural, remote, hard to reach mountainous communities,

Bu programla kırsal, ücra, ulaşılması zor dağlık yerleşimlerde yaşayan öğrencileri

with something they've seldom seen:

neredeyse hiç görmedikleri bir şeyle karşılaştırıyoruz:

a secondary school teacher.

bir ortaokul öğretmeni ile.

So these students come to a classroom, they're joined by a community teacher

Burada öğrenciler bir sınıfa geliyorlar ve yerel bir öğretmen eşliğinde

and they're connected to urban schools online.

kentteki okullara online bağlanıyorlar.

And there is the secondary school teacher,

İşte size bir ortaokul öğretmeni,

who is teaching them about digital technology

onlara dijital teknoloji dersi veriyor,

and a good secondary school education,

üstelik iyi bir ortaokul eğitimi,

without them ever having to leave their own communities.

topluluklarından ayrılmak zorunda değiller.

And in South Africa, there's a program called Techno Girls.

Güney Afrika'da ise Techno Girls denilen bir program var.

And these are girls from disadvantaged neighborhoods

Olumsuz koşullarda yaşayan çevrelerden gelen

who are studying the STEM program area:

ve STEM programı okuyan kızlar:

science, technology, engineering and math.

fen bilimleri, teknolojii mühendislik ve matematik.

And they have a chance to job shadow.

Staj yapma imkanı yakalıyorlar.

This is the way that they then can see themselves

Bu şekilde kendilerini

in jobs that are in engineering,

mühendislik, bilim hatta uzay programı

in science, and maybe in the space program.

çerçevesindeki görevlerde görebiliyorlar

In Bangladesh,

Bangladeş'te

we have partners who are training tens of thousands of young people

on binlerce gence eğitim veren ortaklarımız var,

in the trades,

zanaat dallarında eğitim.

so that they can become motorcycle repair people,

böylece bu insanlar motor tamircisi

or mobile phone service people.

veya cep telefonu servis personeli olabiliyorlar.

But these are a chance to see their own livelihoods.

Bunlar kendi geçimlerini sağlamaları için bir imkân.

And maybe even to have a business of their own.

Hatta kendi işlerini kurma imkanı bulabiliyorlar.

And in Vietnam,

Vietnam'da ise

there's a program where we are pairing young entrepreneurs

genç girişimcileri kendi yerel yerleşimlerinin ihtiyaçlarıyla

with the needs in their own local communities.

buluşturduğumuz bir program var.

So with this program, a group gathered

Bu programla bir grup toplandı

and they decided that they would solve the problem of transportation

ve yerleşim birimlerindeki engelli bireylerin

for people with disabilities in their communities.

ulaşım sorununu çözmeye karar verdiler.

So with a mentor and a bit of seed funding,

Bir rehber ve çok az finansmanla

they've now developed a new app to help the whole community.

tüm topluluğa yararlı yeni bir uygulama geliştirdiler.

And I've seen how these programs can make a difference.

Bu programların nasıl bir fark yarattığını gördüm.

When I was in Lebanon, I visited a program called Girls Got IT,

Lübnan'dayken Girls Got IT adında bir program ziyaret ettim,

or Girls Got It.

diğer adı Girls Got It.

And in this program, girls who have been studying

Bu programda bilgisayar yetileri ve STEM programı öğrenen kızlar,

computer skills and the STEM program

genç profesyonellerle

have a chance to work side by side with young professionals,

yan yana çalışma imkânı ediniyorlar,

so that they can learn firsthand

böylece mimar, tasarımcı veya bilim insanı olmanın nasıl bir şey olduğunu

what it's like to be an architect, a designer or a scientist.

ilk elden görebilmektedirler.

And when you see these girls, smiles on their faces,

Bu kızları, yüzlerindeki gülümsemeyi

the hot lights in their eyes,

gözlerindeki ışığı görseniz

they are so excited, they have hope for the future.

öyle heyecanlılar ve geleceğe öyle umutla bakıyorlar ki.

They want to change the world.

Dünyayı değiştirmek istiyorlar.

And now, with this program and these mentors,

Ve bu program ve bu rehberlerle

they'll be able to do it.

bunu yapabilecekler.

But these ideas and programs are just a start.

Ama bu fikir ve programlar sadece bir başlangıç.

They'll only reach a fraction of the young people that we need to reach.

Bunlar, ulaşmamız gereken gençlerin sadece bir kısmına ulaşacaklar.

We want to take these ideas and find ways to scale them up.

Biz bu fikirleri alıp çoğaltacak yollar bulmak istiyoruz.

To reach more young people in more communities,

Daha çok toplulukta, dünyanın daha çok yerinde

in more places around the world.

daha çok gence ulaşmak istiyoruz.

And we want to dream big.

Büyük düşünmek istiyoruz.

Could every school, everywhere in the world,

Dünyanın her yerinde, her okulda,

no matter how remote or mountainous,

ne kadar ücra veya dağlık olursa olsun,

or even if it's in a refugee camp,

hatta mülteci kamplarında

could they be connected to the internet?

internete bağlanmak mümkün olabilir mi?

Could we have instant translation for young people,

Dünyanın herhangi bir yerinde gençlerin kendi dilerinde

so that you could get a good education

iyi bir eğitim alabilmeleri için

in your own language, anywhere in the world?

onlara yönelik simültane çevirmenlerimiz olamaz mı?

And would it be possible

Peki ya kendi toplumunuzda iş bulmanız için

that we could connect the education in your school

size gerekli becerileri kazandıracak

with skills that you're going to need to get a job in your own community?

böylece okuldan çıkıp doğruca işe girmenizi sağlayacak

So that you actually can move from school to work.

bir eğitimle buluşturmamız mümkün olabilir mi?

And more.

Ve daha fazlası.

Can each one of us help?

Her birimiz yardım edebilir miyiz?

In our everyday lives and in our workplaces,

Günlük yaşamımızda ve iş yerlerimizde

are there ways that we could support young people?

gençleri bir şekilde desteklememiz mümkün mü?

Young people are asking us for apprenticeships,

Gençler bize çıraklık, iş başında eğitim

for job shadowing, for internships.

ve staj imkânlarını soruyorlar.

Could we do this?

Bunu yapabilir miyiz?

Young people are also asking us for work-study programs,

Ayrıca gençler hem öğrenip hem de para kazanabilecekleri yerler,

places where they can learn and earn.

iş-eğitim programları soruyorlar.

Could we do this and could we reach out to a community that's nearby,

Bunu yaparak yakınımızdaki daha zor şartlarda yaşayan

that's less advantaged, and help them?

bir topluma yardım edebilir miyiz?

Young people are also saying that they want to help other young people.

Ayrıca gençler başka gençlere yardım etmek istediklerini söylüyorlar.

They want more space and more voice,

Toplanıp birbirlerine yardım edebilecekleri

so that they can gather to help each other.

daha geniş bir platformda seslerini daha çok duyurmak istiyorlar.

In HIV centers, in refugee camps,

HIV merkezlerinde, mülteci kamplarında...

but also to stop online bullying and early child marriage.

Ancak aynı zamanda internette zorbalık ve erken yaşta evliliğe son vermek için

We need ideas, we need ideas that are big and small,

büyük küçük fikirlere ihtiyacımız var;

ideas that are local and global.

yerel ve küresel fikirlere.

This, in the end, is our responsibility.

Sonuçta bu bizim sorumluluğumuz.

A massive generation of young people are about to inherit our world.

Dünyamızı çok kalabalık bir genç nesle bırakmak üzereyiz.

It is our duty to leave a legacy of hope and opportunity

Onlar için ama aynı zamanda onlarla birlikte

for them but also with them.

umut ve fırsat bırakmak bizim vazifemiz.

Young people are 25 percent of our population.

Nüfusumuzun yüzde 25'i genç.

But they are 100 percent of our future.

Ama geleceğimizin ise yüzde 100'ü onlar.

And they're calling out for a fighting chance

Daha iyi bir dünya inşa etmek için

to build a better world.

mücadele imkânı istiyorlar.

So their call should be our calling.

Onların çağrısı bizim çağrımız olmalı.

The calling of our time.

Zamanımızın çağrısı.

The time is now, the need is urgent.

Zaman geldi, ihtiyaç acil...

And 1.8 billion young people are waiting.

1,8 milyar genç bekliyor.

Thank you.

Teşekkürler.

(Applause)

(Alkışlar)