Robert Neuwirth: The "shadow cities" of the future

Robert Neuwirth - "gölge kentler" üzerine

54,516 views ・ 2007-01-12

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Hediye Aydogan Gözden geçirme: Diba Szamosi
00:25
Let me show you some images
0
25000
1000
Size yarının şehirleri olacağını düşündüğüm yerlerin
00:26
of what I consider to be the cities of tomorrow.
1
26000
3000
bazı resimlerini göstereyim.
00:29
So, that's Kibera, the largest squatter community in Nairobi.
2
29000
9000
Evet, burası Kibera, Nairobi’deki en büyük gecekondu bölgesi.
00:39
This is the squatter community in Sanjay Gandhi National Park
3
39000
5000
Burası, Hindistan’da bu günlerde “Mumbai” denilen Bombay’daki
00:44
in Bombay, India, what's called Mumbai these days.
4
44000
4000
Sanjay Gandi Milli Park’ta gecekondu bölgesi.
00:48
This is Hosinia, the largest and most urbanized favela
5
48000
4000
Burası Rocinha, Rio de Janerio’daki
00:52
in Rio de Janeiro.
6
52000
2000
en büyük ve en şehirleşmiş varoş.
00:54
And this is Sultanbelyi,
7
54000
2000
Ve burası Sultanbeyli,
00:56
which is one of the largest squatter communities in Istanbul.
8
56000
4000
İstanbul’daki en büyük gecekondu bölgelerinden birisi.
01:03
They are what I consider to be the cities of tomorrow,
9
63000
2000
Bunlar, yarının şehirleri olacağını düşündüğüm
01:05
the new urban world.
10
65000
2000
yeni kent dünyası.
01:07
Now, why do I say that?
11
67000
2000
Şimdi, neden böyle diyorum?
01:09
To tell you about that I have to talk about this fellow here,
12
69000
3000
Size bunu anlatmam için, buradaki delikanlıdan bahsetmem gerek,
01:12
his name is Julius.
13
72000
2000
adı Julius.
01:14
And I met Julius the last week that I was living in Kibera.
14
74000
5000
Ve Julius’la geçen hafta Kibera’da yaşarken tanıştım.
01:19
So, I had been there almost three months,
15
79000
3000
Yani, neredeyse üç aydır oradaydım
01:22
and I was touring around the city going to different squatter areas
16
82000
4000
ve farklı gecekondu alanlarına giderek şehri turluyordum
01:26
and Julius was tagging along, and he was bug eyed
17
86000
3000
ve Julius peşime takılmıştı ve patlak gözleri vardı
01:29
and at certain points we were walking around,
18
89000
3000
ve belirli noktalarda gezinirken,
01:32
he grabbed my hand for support,
19
92000
2000
destek olmak için elimi kapmıştı
01:34
which is something most Kenyans would never consider doing.
20
94000
3000
ki bu çoğu Kenyalının yapmayı asla düşünmediği bir şeydir.
01:37
They're very polite and they don't get so forward so quickly.
21
97000
5000
Çok kibarlar ve o kadar hızlı hareket etmezler.
01:42
And I found out later that it was Julius' first day in Nairobi,
22
102000
6000
Ve daha sonra fark ettim ki o gün Julius’un Nairobi’deki ilk günüydü
01:48
and he's one of many.
23
108000
4000
ve Julius nicesinden biri.
01:52
So, close to 200,000 people a day
24
112000
4000
Pekâlâ, bir günde 200.000’e yakın insan
01:56
migrate from the rural to the urban areas.
25
116000
3000
kırsal bölgeden kentlere göç ediyor.
02:00
That's, and I'm going to be fair to the statisticians
26
120000
3000
Yani, bu sabah konuşan istatistikçilere karşı sadık kalacağım,
02:03
who talked this morning, not almost 1.5 million people a week,
27
123000
3000
bu, bir haftada neredeyse 1,5 milyon insan değil,
02:06
but almost 1.4 million people a week but I'm a journalist,
28
126000
3000
bir haftada 1,4 milyon ediyor ama ben bir gazeteciyim
02:09
and we exaggerate, so almost 1.5 million people a week,
29
129000
4000
ve biz abartırız, öyleyse haftada 1,5 milyon,
02:13
close to 70 million people a year.
30
133000
3000
yılda ise 70 milyona yakın insan göç ediyor.
02:17
And if you do the math, that's 130 people every minute.
31
137000
4000
Ve eğer matematiğe dökerseniz, bu, bir dakikada 130 kişi ediyor.
02:21
So, that'll be -- in the 18 minutes that I'm given to talk here,
32
141000
3000
Öyleyse, burada konuşma yaptığım 18 dakika içinde
02:24
between two and three thousand people will have journeyed to the cities.
33
144000
4000
iki ila üç bin insan şehirlere göç etmiş olacak.
02:28
And here are the statistics.
34
148000
3000
Ve işte istatistikler.
02:31
Today -- a billion squatters,
35
151000
2000
Bugün, bir milyar gecekonducu,
02:33
one in six people on the planet.
36
153000
2000
gezegendeki altı kişiden biri.
02:35
2030 -- two billion squatters,
37
155000
3000
2030 -- iki milyar gecekonducu,
02:38
one in four people on the planet.
38
158000
2000
gezegendeki dört kişiden biri.
02:40
And the estimate is that in 2050, there'll be three billion squatters,
39
160000
3000
Ve 2050’deki tahmin ise, üç milyar gecekonducu olacak
02:43
better than one in three people on earth.
40
163000
4000
ve bu yeryüzündeki üç kişiden biri olmasından daha iyi.
02:47
So, these are the cities of the future, and we have to engage them.
41
167000
9000
Öyleyse, bunlar geleceğin şehirleri ve onları birbirine bağlamalıyız.
02:56
And I was thinking this morning of the good life,
42
176000
6000
Ve bu sabah iyi hayatı düşünüyordum
03:02
and before I show you the rest of my presentation,
43
182000
2000
ve size sunumumun devamını göstermeden önce,
03:04
I'm going to violate TED rules here,
44
184000
2000
TED’in kurallarını ihlal edeceğim,
03:06
and I'm going to read you something from my book as quickly as I can.
45
186000
6000
size olabildiğince hızlı bir şekilde kitabımdan bir şeyler okuyacağım.
03:12
Because I think it says something about reversing our perception
46
192000
5000
Çünkü iyi hayat diye düşündüğümüz şeyle ilgili algımızı
03:17
of what we think the good life is.
47
197000
4000
tersine çevirecek bir şeyler söylüyor.
03:24
So -- "The hut was made of corrugated metal, set on a concrete pad.
48
204000
5000
Öyleyse -- “Kulübe oluklu metalden yapılmıştı, beton zemine kurulmuştu.
03:29
It was a 10 by 10 cell.
49
209000
3000
10a 10 bir hücreydi.
03:32
Armstrong O'Brian, Jr. shared it with three other men.
50
212000
4000
Armstrong O’Brian, Jr. onu üç kişiyle paylaşıyordu.
03:36
Armstrong and his friends had no water --
51
216000
3000
Armstrong ve arkadaşlarının suyu yoktu --
03:39
they bought it from a nearby tap owner --
52
219000
2000
yakınlardaki bir musluk sahibinden su alıyorlardı --
03:41
no toilet -- the families in this compound shared a single pit-latrine --
53
221000
5000
tuvaletleri yoktu -- bu yerleşkedeki aileler tek bir helayı paylaşıyordu --
03:46
and no sewers or sanitation.
54
226000
2000
ne lağım vardı ne de hıfzıssıhha.
03:48
They did have electricity,
55
228000
2000
Elektrikleri vardı,
03:50
but it was illegal service tapped from someone else's wires,
56
230000
3000
ama başka birinin hattından kaçak çekilmiş yasadışı bir hizmetti,
03:53
and could only power one feeble bulb.
57
233000
3000
ve sadece cılız bir lambayı çalıştırabiliyordu.
03:56
This was Southland, a small shanty community
58
236000
3000
Burası Southland’di, Kenya’nın Nairobi kentinin batısında
03:59
on the western side of Nairobi, Kenya.
59
239000
2000
küçük bir varoş bölgeydi.
04:01
But it could've been anywhere in the city,
60
241000
3000
Ama şehirdeki herhangi bir yer de olabilirdi,
04:04
because more than half the city of Nairobi lives like this.
61
244000
3000
çünkü Nairobi şehrinin yarısından fazlası böyle yaşıyor.
04:07
1.5 million people stuffed into mud or metal huts
62
247000
4000
Hiçbir hizmet alamayan, hakları olmayan ve tuvaletsiz,
04:11
with no services, no toilets, no rights.
63
251000
3000
çamur ve metal kulübelere tıkılmış 1,5 milyon insan.
04:14
"Armstrong explained the brutal reality of their situation:
64
254000
4000
“Armstrong, durumlarının acı gerçeğini şöyle açıklıyordu:
04:18
they paid 1,500 shillings in rent, about 20 bucks a month,
65
258000
3000
Kiraya ayda 1500 şilin, yaklaşık 20 papel ödüyorlardı
04:21
a relatively high price for a Kenyan shantytown,
66
261000
3000
ki bir Kenya gecekondu şehri için oldukça yüksek bir fiyat,
04:24
and they could not afford to be late with the money.
67
264000
3000
ve parayı ödemekte de geç kalamıyorlardı.
04:27
'In case you owe one month, the landlord will come with his henchmen
68
267000
2000
"Bir aylık borçlanırsanız, ev sahibi adamlarıyla gelir,
04:29
and bundle you out. He will confiscate your things,' Armstrong said.
69
269000
4000
gelir ve sizi dışarı sepetler. Eşyalarınıza el koyar” diyordu Armstrong.
04:33
'Not one month, one day,' his roommate Hilary Kibagendi Onsomu,
70
273000
5000
“Bir ay değil, bir gün” diye lafa girdi,
04:38
who was cooking ugali, the spongy white cornmeal concoction
71
278000
3000
ülkedeki temel yiyecek olan, süngerimsi, beyaz mısır unu karışımı
04:41
that is the staple food in the country, cut into the conversation.
72
281000
4000
ugali’yi pişiren oda arkadaşı Hilary Kibagendi Onsomu.
04:45
They called their landlord a Wabenzi, meaning that he is a person
73
285000
3000
Ev sahiplerine, Mercedes-Benz kullanacak kadar parası olan adam
04:48
who has enough money to drive a Mercedes-Benz.
74
288000
4000
anlamına gelen Wabenzi diyorlardı.
04:54
Hilary served the ugali with a fry of meat and tomatoes;
75
294000
3000
Hilary, ugali’yi et ve kızartmasıyla servis ediyordu;
04:57
the sun slammed down on the thin steel roof;
76
297000
3000
güneş ince çelikten tavana vuruyordu,
05:00
and we perspired as we ate.
77
300000
2000
ve biz yedikçe ter döküyorduk.
05:02
"After we finished, Armstrong straightened his tie,
78
302000
3000
“Bitirdikten sonra, Armstrong kravatını düzeltti,
05:05
put on a wool sports jacket, and we headed out into the glare.
79
305000
4000
yünden bir spor ceket giydi ve göz kamaştıran ışığa doğru ilerledi.
05:09
Outside a mound of garbage formed the border
80
309000
3000
Dışarda bir çöp yığını
05:12
between Southland and the adjacent legal neighborhood of Langata.
81
312000
3000
Southland ile bitişik bir yasal mahalle olan Langata arasındaki sınırı çiziyordu.
05:15
It was perhaps eight feet tall, 40 feet long, and 10 feet wide.
82
315000
5000
Yığın muhtemelen 2,5 metre yükseklikte, 12 metre uzunluğunda ve 3 metre genişliğindeydi.
05:20
And it was set in a wider watery ooze.
83
320000
4000
Daha geniş bir bataklığa kurulmuştu.
05:24
As we passed, two boys were climbing the mount Kenya of trash.
84
324000
4000
Biz yanından geçerken, iki çocuk Kenya’nın bu çöplük dağına tırmanıyordu.
05:28
They couldn't have been more than five or six years old.
85
328000
2000
Yaşları beş ya da altıdan daha fazla olamazdı.
05:30
They were barefoot, and with each step their toes sank into the muck
86
330000
4000
Yalın ayaktılar ve her bir adımda ayak parmakları,
05:34
sending hundreds of flies scattering from the rancid pile.
87
334000
4000
yüzlerce sineği kokuşmuş yığından savurarak çamura gömülüyordu.
05:38
I thought they might be playing King of the Hill, but I was wrong.
88
338000
4000
Tepenin Kralı oyununu oynadıklarını düşünmüştüm ama yanılmıştım.
05:42
Once atop the pile, one of the boys lowered his shorts,
89
342000
4000
Yığının tepesine ulaştıklarında, çocuklardan biri şortunu indiriyor,
05:46
squatted, and defecated.
90
346000
2000
çömeliyor ve kakasını yapıyordu.
05:48
The flies buzzed hungrily around his legs.
91
348000
4000
Sinekler iştahla bacaklarının arasına toplanıyordu.
05:52
When 20 families -- 100 people or so -- share a single latrine,
92
352000
5000
20 ailenin -- 100 kadar insanın – tek bir helayı paylaştığını düşününce,
05:57
a boy pooping on a garbage pile is perhaps no big thing.
93
357000
4000
bir çocuğun çöp yığını üzerine kakasını yapması muhtemelen büyük bir şey değil.
06:01
But it stood in jarring contrast
94
361000
2000
Ama Armstrong’un yemek yerken söylediği
06:03
to something Armstrong had said as we were eating --
95
363000
3000
şeyin tam tersinde duruyordu --
06:06
that he treasured the quality of life in his neighborhood.
96
366000
3000
Armstrong, hayat kalitesini mahallesine hazine olarak gömmüştü.
06:09
"For Armstrong, Southland wasn't constrained by its material conditions.
97
369000
5000
“Armstrong için, Southland, fiziki şartlarıyla kısıtlanamazdı.
06:14
Instead, the human spirit radiated out
98
374000
3000
Bunun yerine, metal duvarlardan
06:17
from the metal walls and garbage heaps to offer something
99
377000
3000
ve çöp dağlarından süzülen insan ruhu,
06:20
no legal neighborhood could: freedom.
100
380000
3000
hiçbir yasal mahallenin veremeyeceği şeyi sunuyordu: Özgürlük.
06:23
'This place is very addictive,' he had said.
101
383000
3000
‘Bu yer bağımlılık yapar” demişti.
06:26
'It's a simple life, but nobody is restricting you.
102
386000
3000
“Sade bir yaşam ama hiç kimse seni kısıtlamaz.
06:29
Nobody is controlling what you do.
103
389000
3000
Kimse ne yaptığını kontrol etmez.
06:32
Once you have stayed here, you cannot go back.'
104
392000
3000
Buraya bir kez geldin mi, geri gidemezsin.”
06:36
He meant back beyond that mountain of trash,
105
396000
2000
Geri’den kastı, çöp dağının ötesi,
06:38
back in the legal city, of legal buildings,
106
398000
3000
yasal şehirler,
06:41
with legal leases and legal rights.
107
401000
3000
yasal kiraları, yasal hakları olan yasal binalardı.
06:44
'Once you have stayed here,' he said,
108
404000
3000
“Buraya bir kez geldin mi,” derdi,
06:47
'you can stay for the rest of your life.'"
109
407000
3000
“hayatının sonuna dek burada kalırsın.”
06:51
So, he has hope, and this is where these communities start.
110
411000
5000
Evet, umudu var ve işte burası bu toplulukların başladığı yer.
06:56
This is perhaps the most primitive shanty that you can find in Kibera,
111
416000
5000
Burası muhtemelen Kibera’da bulabileceğiniz en ilkel varoş, çöplük yığınının yanındaki
07:01
little more than a stick-and-mud hut next to a garbage heap.
112
421000
4000
sopa ve çamurdan kulübeden biraz daha ilkel.
07:06
This is getting ready for the monsoon in Bombay, India.
113
426000
3000
Hindistan-Bombay’da muson için hazırlanıyor.
07:09
This is home improvement:
114
429000
2000
Bu bir ev dekorasyonu:
07:11
putting plastic tarps on your roof.
115
431000
4000
Çatıya çekilmiş naylon branda.
07:15
This is in Rio de Janeiro, and it's getting a bit better, right?
116
435000
4000
Burası Rio de Janerio’da ve biraz daha iyiye gidiyor, değil mi?
07:19
We're seeing scavenged terra cotta tile and little pieces of signs,
117
439000
6000
Pişirilmiş topraktan, toplanmış tuğlaları ve küçük tabela parçalarını
07:25
and plaster over the brick, some color,
118
445000
3000
ve tuğla üzerindeki alçıyı görüyoruz
07:28
and this is Sulay Montakaya's house in Sultanbelyi, and it's getting even better.
119
448000
5000
ve bu Süleyman Akkaya’nın Sultanbeyli’deki evi ve çok daha iyiye gidiyor.
07:33
He's got a fence; he scavenged a door;
120
453000
2000
Bir çiti var; bir kapıyı bulup getirmiş;
07:35
he's got new tile on the roof.
121
455000
3000
çatısında yeni kiremiti var.
07:38
And then you get Rocinha
122
458000
2000
Ve sonra Rocinha’dasınız
07:40
and you can see that it's getting even better.
123
460000
4000
ve daha iyiye gittiğini görebiliyorsunuz.
07:44
The buildings here are multi-story.
124
464000
2000
Buradaki binalar çok katlı.
07:46
They develop -- you can see on the far right
125
466000
3000
Kat çıkıyorlar -- sağda uzaklarda
07:49
one where it seems to just stack on top of each other,
126
469000
3000
her birinin tepesinde kat çıkılmış bir tane görebilirsiniz,
07:52
room, after room, after room.
127
472000
2000
oda berisinde oda, oda berisinde oda.
07:54
And what people do is they develop their home on one or two stories,
128
474000
4000
Ve insanların yaptıkları şey, bir ya da iki kat üzerine evlerini yapmak
07:58
and they sell their loggia or roof rights,
129
478000
3000
ve avlu veya çatı haklarını satıyorlar
08:01
and someone else builds on top of their building,
130
481000
1000
ve binalarının tepesine bir başkası inşa ediyor,
08:02
and then that person sells the roof rights,
131
482000
2000
ve sonra bu kişi çatı haklarını satıyor,
08:04
and someone else builds on top of their building.
132
484000
2000
ve başka birisi binalarının tepesine ev yapıyor.
08:06
All of these buildings are made out of reinforced concrete and brick.
133
486000
4000
Bu binaların hepsi betonarme ve tuğladan.
08:10
And then you get Sultanbelyi, in Turkey, where it's even built
134
490000
4000
Ve sonra Türkiye’de, Sultanbeyli’desiniz, çok daha yüksek düzey bir dizaynla
08:14
to a higher level of design.
135
494000
1000
dizaynla kurulan yerde.
08:15
The crud in the front is mattress stuffing,
136
495000
3000
Ön taraftaki çöplük, minder içleri,
08:18
and you see that all over Turkey.
137
498000
2000
ve bunu bütün Türkiye’de görebilirsiniz.
08:20
People dry out or air out their mattress stuffing on their roofs.
138
500000
4000
İnsanlar çatılarında minder içlerini kuruturlar ya da havalandırırlar.
08:24
But the green building, on behind,
139
504000
2000
Ama gerideki yeşil bina,
08:26
you can see that the top floor is not occupied,
140
506000
2000
şu son katının henüz işgal edilmediğini görebiliyorsunuz,
08:28
so people are building with the possibility of expansion.
141
508000
3000
bu yüzden insanlar genişletme olasılığıyla inşa ediyorlar.
08:31
And it's built to a pretty high standard of design.
142
511000
3000
Ve oldukça yüksek dizayn standartlarıyla inşa ediliyor.
08:34
And then you finally get squatter homes like this,
143
514000
2000
Ve şimdi son olarak banliyö modeliyle inşa edilmiş
08:36
which is built on the suburban model.
144
516000
2000
bunun gibi gecekondu evlerindesiniz.
08:38
Hey, that's a single family home in the squatter community.
145
518000
3000
Hey, gecekondu bölgesindeki tek bir aile evi bu.
08:41
That's also in Istanbul, Turkey.
146
521000
2000
Bu da İstanbul, Türkiye’de.
08:43
They're quite vital places, these communities.
147
523000
2000
Bu bölgeler oldukça yaşamsal yerler.
08:45
This is the main drag of Rocinha, the Estrada da Gavea,
148
525000
4000
Burası Rocinha’nın ana caddesi, Estrada da Gavea
08:49
and there's a bus route that runs through it,
149
529000
2000
ve bu cadde boyunca giden bir otobüs rotası var,
08:51
lots of people out on the street.
150
531000
2000
bir sürü insan dışarıda, caddede.
08:53
These communities in these cities are actually more vital
151
533000
3000
Bu şehirlerdeki bu bölgeler aslında
08:56
than the illegal communities.
152
536000
2000
yasadışı bölgelerden daha canlı.
08:58
They have more things going on in them.
153
538000
3000
Oralarda gerçekleşen daha fazla şeyleri var.
09:01
This is a typical pathway in Rocinha called a "beco" --
154
541000
3000
Bu Rocinha’da “beco” denilen tipik bir yol --
09:04
these are how you get around the community.
155
544000
2000
işte bu şekilde bölge etrafında dolaşıyorsunuz.
09:06
It's on very steep ground.
156
546000
2000
Oldukça dik bir zemin üzerinde.
09:08
They're built on the hills, inland from the beaches in Rio,
157
548000
3000
Rio’daki sahillerin iç kesimlerindeki tepelere kurulmuşlar,
09:11
and you can see that the houses are just cantilevered over the natural obstructions.
158
551000
4000
ve evlerin sadece doğal setler üzerine çıkıldığını görebilirsiniz.
09:15
So, that's just a rock in the hillside.
159
555000
2000
Bu yüzden, bu sadece yamaçtaki bir kaya.
09:17
And these becos are normally very crowded,
160
557000
4000
Ve bu beco’lar normalde çok kalabalıktır
09:21
and people hump furniture up them, or refrigerators up them,
161
561000
3000
ve insanlar onların yukarılarına mobilyalarını taşırlar veya buzdolaplarını taşırlar,
09:24
all sorts of things.
162
564000
2000
bu tür şeyleri.
09:26
Beer is all carried in on your shoulders.
163
566000
2000
Bira tamamen omuzlarınızda taşınır.
09:28
Beer is a very important thing in Brazil.
164
568000
3000
Bira, Brazilya’da çok önemli bir şey.
09:31
This is commerce in Kenya, right along the train tracks,
165
571000
5000
Burası, Kenya’daki bir ticaret yeri, tam tren rayları boyunca,
09:36
so close to the train tracks that the merchants
166
576000
2000
tren raylarına o kadar yakın ki
09:38
sometimes have to pull the merchandise out of the way.
167
578000
3000
tüccarlar bazen mallarını yoldan çekmek zorunda kalıyorlar.
09:41
This is a marketplace, also in Kenya, Toi Market,
168
581000
3000
Burası bir pazar yeri, bu da Kenya’da, Toi Pazarı,
09:44
lots of dealers, in almost everything you want to buy.
169
584000
4000
bir sürü tacir, neredeyse almak istediğiniz her şey burada.
09:48
Those green things in the foreground are mangoes.
170
588000
3000
Bu ön taraftaki yeşil şeyler mango.
09:51
This is a shopping street in Kibera,
171
591000
2000
Burası Kibera’da bir alışveriş caddesi,
09:53
and you can see that there's a soda dealer, a health clinic,
172
593000
5000
ve orada bir gazoz satıcısını, bir kliniği, iki güzellik salonunu, bir barı,
09:58
two beauty salons, a bar, two grocery stores, and a church, and more.
173
598000
5000
iki manav dükkânını ve bir kiliseyi ve daha fazlasını görebilirsiniz.
10:03
It's a typical downtown street; it just happens to be self-built.
174
603000
5000
Tipik bir şehir caddesidir, kendi kendine kurulmuştur sadece.
10:08
This here, on the right-hand side,
175
608000
3000
Şu sağ kol üzerindeki yere
10:11
is what's called a -- if you look at the fine print under the awning --
176
611000
3000
şey diyorlar -- eğer tentenin altındaki dipnotlara bakarsanız --
10:14
it's a hotel.
177
614000
2000
burası bir otel.
10:16
And what hotel means, in Kenya and India, is an eating-place.
178
616000
6000
Ve Kenya’da ve Hindistan’da otel demek yemek yeri demektir.
10:22
So, that's a restaurant.
179
622000
2000
O zaman burası bir restoran.
10:24
People steal electrical power -- this is Rio.
180
624000
2000
İnsanlar burada elektriği çalıyorlar -- burası Rio.
10:26
People tap in and they have thieves who are called "grillos" or "crickets,"
181
626000
7000
Kaçak hat çekiyorlar ve “grillo” veya “çekirge” dedikleri hırsızları var
10:33
and they steal the electrical power
182
633000
2000
ve bunlar elektriği çalıp
10:35
and wire the neighborhood.
183
635000
2000
mahallelerine bağlıyorlar.
10:37
People burn trash to get rid of the garbage,
184
637000
3000
Çöplükten kurtulmak için çöplerini yakıyorlar,
10:40
and they dig their own sewer channels.
185
640000
4000
ve kendi lağım kanallarını kazıyorlar.
10:44
Talk about more plastic bags than plankton.
186
644000
3000
Planktondan çok poşet torbalardan bahsedebiliriz.
10:47
And sometimes they have natural trash-disposal.
187
647000
4000
Ve bazen doğal çöp-imha yöntemleri var.
10:51
And when they have more money they cement their streets,
188
651000
3000
Ve daha fazla paraları olduğunda, caddelerine beton döküyorlar,
10:54
and they put in sewers and good water pipes, and stuff like that.
189
654000
4000
ve lağımlar veya iyi su boruları ve bunun gibi şeyler kuruyorlar.
10:58
This is water going to Rio. People run their water pipes all over the place,
190
658000
6000
Bu Rio’ya giden su. İnsanlar her yere su borularını uzatıyorlar,
11:04
and that little hut right there has a pump in it, and that's what people do:
191
664000
3000
ve şuradaki küçük kulübenin de bir pompası var ve işte insanların yaptıkları şey bu:
11:07
they steal electricity; they install a pump
192
667000
2000
elektriği çalıyorlar; bir pompa kuruyor,
11:09
and they tap into the water main, and pump water up to their houses.
193
669000
4000
su şebekesinden kaçak su alıyorlar ve suyu kendi evlerine pompalıyorlar.
11:13
So, the question is how do you go from the mud-hut village,
194
673000
6000
Öyleyse, soru şu, çamurdan kulübeli köylerden
11:19
to the more developed city, to the even highly developed Sultanbelyi?
195
679000
5000
daha büyümüş şehre, hatta çok daha büyümüş Sultanbeyli’ye nasıl gidersiniz?
11:24
I say there are two things.
196
684000
2000
İki şey olduğunu söylüyorum.
11:26
One is people need a guarantee they won't be evicted.
197
686000
2000
Birisi, insanların tahliye edilmeyeceklerine dair bir garantiye ihtiyaçları olduğu.
11:28
That does not necessarily mean property rights,
198
688000
2000
Bu tam olarak mülk hakkı demek değil,
11:30
and I would disagree with Hernando de Soto on that question,
199
690000
4000
ve bu soru konusunda Hernando de Soto ile aynı fikirde değilim,
11:34
because property rights create a lot of complications.
200
694000
2000
çünkü mülk hakları birçok güçlük yaratır.
11:36
They're most often sold to people, and people then wind up in debt
201
696000
4000
Çok sık insanlara satılırlar ve daha sonra insanlar borç içinde tasfiye ederler
11:40
and have to pay back the debt,
202
700000
2000
ve borçlarını geri ödemek zorunda kalırlar,
11:42
and sometimes have to sell their property
203
702000
2000
ve bazen borçlarını geri ödeyebilmek için
11:44
in order to pay back the debt.
204
704000
2000
mülklerini satmak zorunda kalırlar.
11:46
There's a whole variety of other reasons why property rights
205
706000
2000
Mülk haklarının bazen bu durumlarda neden işe yaramadığının
11:48
sometimes don't work in these cases,
206
708000
2000
birçok başka çeşitli nedenleri vardır
11:50
but they do need security of tenure.
207
710000
2000
ama insanların mülkiyet hakkı güvenliğine ihtiyaçları vardır.
11:52
And they need access to politics, and that can mean two things.
208
712000
4000
Ve politikaya ulaşma ihtiyaçları vardır ve bu iki şey demektir.
11:56
That can mean community organizing from below,
209
716000
4000
Aşağıdan örgütlenen topluluk anlamına gelebilir,
12:00
but it can also mean possibilities from above.
210
720000
3000
ama yukardan sağlanan olanaklar anlamına da gelebilir.
12:03
And I say that because the system in Turkey is notable.
211
723000
5000
Ve böyle diyorum çünkü Türkiye’deki sistem muteberdir.
12:08
Turkey has two great laws that protect squatters.
212
728000
2000
Türkiye’nin gecekonduları koruyan iki büyük yasası var.
12:10
One is that -- it's called "gecekondu" in Turkish,
213
730000
3000
Birisi, Türkçede “gecekondu” denilen
12:13
which means "built overnight," and if you build your house overnight
214
733000
4000
ve “gece kurulmuş” anlamına gelendir ve eğer Türkiye’de gece ev kurarsanız
12:17
in Turkey, you can't be evicted without due process of law,
215
737000
4000
ve sizi gece yakalamazlarsa, hukuki usule aykırı olduğundan
12:21
if they don't catch you during the night.
216
741000
3000
evden tahliye edilemezsiniz.
12:24
And the second aspect is that once you have 2,000 people
217
744000
4000
Ve ikincisi ise, bir toplulukta 2000 kişi varsa,
12:28
in the community, you can petition the government
218
748000
2000
yasal bir ilçe belediyesi olarak tanınmak için
12:30
to be recognized as a legal sub-municipality.
219
750000
4000
hükümete dilekçe verebilirsiniz.
12:34
And when you're a legal sub-municipality, you suddenly have politics.
220
754000
3000
Ve yasal olarak bir ilçe belediyesi olduğunuzda birden politikanız olur.
12:37
You're allowed to have an elected government, collect taxes,
221
757000
2000
Seçilmiş bir yönetiminizin olmasına, vergi toplamanıza,
12:39
provide municipal services, and that's exactly what they do.
222
759000
4000
belediye hizmetleri sunmanıza izin verilir ki bu tam da yaptıkları şeydir.
12:43
So, these are the civic leaders of the future.
223
763000
3000
Bu yüzden, bunlar istikbalin kentsel liderleridir.
12:47
The woman in the center is Geeta Jiwa.
224
767000
1000
Ortadaki kadın Geeta Jiwa.
12:48
She lives in one of those tents on the highway median in Mumbai.
225
768000
6000
Bombay’ın merkez otoyolu üzerindeki şu çadırlardan birinde yaşıyor.
12:54
That's Sureka Gundi; she also lives with her family
226
774000
2000
Bu, Sureka Gundi; o da ailesiyle
12:56
on the tent along the same highway median.
227
776000
2000
aynı merkez otoyoldaki çadırda ailesiyle yaşıyor.
12:58
They're very outspoken. They're very active.
228
778000
2000
Çok dobralar. Çok etkinler.
13:00
They can be community leaders.
229
780000
2000
Bölge lideri olabilirler.
13:03
This woman is Nine, which means "grandma" in Turkish.
230
783000
3000
Bu kadın, Nine, Türkçe’de “büyükanne” anlamına geliyor.
13:06
And there were three old ladies who lived in --
231
786000
2000
Ve arkasındaki kendi kurdukları evlerinde
13:08
that's her self-built house behind her -- and they've lived there for 30 or 40 years,
232
788000
5000
üç yaşlı kadın kalıyordu ve orada 30, 40 yıl yaşamışlar,
13:13
and they are the backbone of the community there.
233
793000
3000
ve oradaki topluluğun bel kemiğiler.
13:16
This is Richard Muthama Peter,
234
796000
2000
Bu Richard Muthama Peter,
13:18
and he is an itinerant street photographer in Kibera.
235
798000
3000
ve Kibera’da gezgin bir sokak fotoğrafçısı.
13:21
He makes money taking pictures of the neighborhood,
236
801000
3000
Mahallelerin ve mahallelerdeki insanların
13:24
and the people in the neighborhood,
237
804000
2000
fotoğraflarını çekerek para kazanıyor,
13:26
and is a great resource in the community.
238
806000
2000
ve bölgede kaynak çok.
13:28
And finally my choice to run for mayor of Rio is Cezinio,
239
808000
4000
Ve son olarak, Rio’nun başkanlığına adaylığa koyma seçimim Cezinio,
13:32
the fruit merchant with his two kids here,
240
812000
2000
iki çocuklu bir meyve satıcısı
13:34
and a more honest and giving and caring man I don't know.
241
814000
5000
ve ondan daha dürüst ve gönlü bol ve şefkatli birini tanımıyorum.
13:39
The future of these communities is in the people
242
819000
2000
Bu bölgelerin geleceği bu insanlarda
13:41
and in our ability to work with those people.
243
821000
4000
ve bu insanlarla çalışabilme yeteneğimizde.
13:45
So, I think the message I take, from what I read from the book,
244
825000
4000
Bu yüzden, sanırım kitaptan çıkardığım, Armstrong’un dediklerinden çıkardığım,
13:49
from what Armstrong said, and from all these people,
245
829000
2000
ve tüm bu insanlardan çıkardığım mesaj
13:51
is that these are neighborhoods.
246
831000
2000
bunların komşuluk olduğu.
13:53
The issue is not urban poverty.
247
833000
2000
Konu kent yoksulluğu değil.
13:55
The issue is not the larger, over-arching thing.
248
835000
3000
Konu, daha büyük, daha kapsayıcı bir şey değil.
13:58
The issue is for us to recognize that these are neighborhoods --
249
838000
3000
Konu, bizim bu mahalleleri tanımamız --
14:01
this is a legitimate form of urban development --
250
841000
3000
bu kentsel gelişimin yasal bir şekli --
14:04
and that cities have to engage these residents,
251
844000
3000
ve şehirlerin bu sakinleri bir araya getirmesi,
14:07
because they are building the cities of the future.
252
847000
3000
çünkü onlar geleceğin şehirlerini inşa ediyorlar.
14:10
Thank you very much.
253
850000
1000
Çok teşekkür ederim.
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7