The unexpected challenges of a country's first election | Philippa Neave

66,315 views ・ 2016-11-18

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Ramazan Şen Gözden geçirme: Yunus ASIK
00:12
The great philosopher Aristotle said
0
12920
2799
Büyük düşünür Aristo'nun söylediği gibi
00:16
if something doesn't exist, there's no word for it,
1
16840
3480
eğer bir şey var değilse, onun adı da yoktur
00:21
and if there's no word for something,
2
21320
2456
ve eğer bir şeyin bir adı yoksa
00:23
that something doesn't exist.
3
23800
1640
o şey var değildir.
00:26
So when we talk about elections,
4
26200
2135
Seçimler hakkında konuşurken
00:28
we in established democracies, we know what we're talking about.
5
28360
3576
kurulu demokrasilerdeki bizler neden konuştuğumuzu biliriz.
00:31
We've got the words. We have the vocabulary.
6
31960
2096
İşin adı bellidir. Kelimeler bellidir.
00:34
We know what a polling station is.
7
34080
1896
Oy merkezinin ne olduğunu biliriz.
00:36
We know what a ballot paper is.
8
36000
1720
Oy pusulası nedir biliriz.
00:38
But what about countries where democracy doesn't exist,
9
38840
3880
Peki demokrasinin olmadığı ülkelerde,
00:43
countries where there are no words to describe the concepts
10
43760
4296
demokratik toplumun temelini oluşturacak kavramları tanımlayacak
00:48
that underpin a democratic society?
11
48080
2440
kelimelerin olmadığı ülkelerde durum nedir?
00:51
I work in the field of electoral assistance,
12
51560
2296
Seçim yardımı amacıyla sahada çalışıyorum.
00:53
so that's to say we assist
13
53880
2136
Yani yeni gelişen demokrasilerde
00:56
emerging democracies to organize
14
56040
2136
ilk seçimlerini yapmalarında
00:58
what is often their first elections.
15
58200
1880
onlara yardım ediyoruz.
01:01
When people ask me what I do,
16
61480
1416
Ne yaptığımı sorulduğunda,
01:02
quite often I get this answer.
17
62920
2416
daha çok bu cevabı alıyorum:
01:05
"Oh, so you're one of these people who goes around the world
18
65360
3816
"Demek sen ülke ülke dolaşıp
01:09
imposing Western democracy on countries that can't handle it."
19
69200
3920
Batı demokrasisini empoze eden o insanlardansın."
01:14
Well, the United Nations does not impose anything on anybody.
20
74480
4360
Durum şu ki, Birleşmiş Milletler kimseye bir şeyi empoze etmez.
01:19
It really doesn't,
21
79600
1216
Gerçekten öyle
01:20
and also, what we do
22
80840
2376
ve ayrıca yaptığımız şey
01:23
is firmly anchored in the 1948 Universal Declaration of Human Rights,
23
83240
6296
1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nin 21. maddesinde
01:29
Article 21, that says
24
89560
2096
kesin olarak belirlenmiştir:
01:31
that everybody should have the right to choose who governs them.
25
91680
3520
Herkes kendisini yönetecek kişiyi seçme hakkında sahip olmalıdır.
01:36
So that's the basis of the work.
26
96000
1536
Yani işin temeli bu.
01:37
I specialize in public outreach.
27
97560
2896
Uzmanlık alanım sosyal yardımlaşma.
01:40
What does that mean? Another jargon.
28
100480
2416
Bu ne demek? Yeni bir kelime.
01:42
It actually means designing information campaigns
29
102920
3776
Bu aslında bilgi kampanyaları tasarlamak demektir.
01:46
so that candidates and voters
30
106720
2416
Böylece daha önce
seçime katılma veya oy verme fırsatını elde edememiş olan adaylar ve oy verenler
01:49
who have never had the opportunity to participate or to vote
31
109160
4296
01:53
understand where, when, how to register;
32
113480
3736
nerede, ne zaman ve nasıl kayıt olunacağını;
01:57
where, when, how to vote;
33
117240
2216
nerede, ne zaman ve nasıl oy verileceğini;
01:59
why, why it is important to take part.
34
119480
2520
iştirak etmenin neden önemli olduğunu anlıyor.
02:02
So I'll probably devise a specific campaign to reach out to women
35
122560
4456
Bu yüzden, kadınlara ulaşmak için özel bir kampanya tertipleyeceğim
02:07
to make sure that they can take part,
36
127040
2016
ki yer alabilsinler,
02:09
that they can be part of the process.
37
129080
2296
ki böylece sürecin bir parçası olabilsinler.
02:11
Young people as well.
38
131400
1856
Gençler de aynı şekilde.
02:13
All sorts of people.
39
133280
1216
Her türden insanlar.
02:14
Handicapped people.
40
134520
1416
Engelli insanlar.
02:15
We try to reach everybody.
41
135960
1600
Herkese ulaşmaya çalışıyoruz.
02:18
And it's not always easy, because very often in this work,
42
138800
3456
Ve bu her zaman kolay olmuyor, çünkü bu işte çok sık olarak
02:22
I've noticed now over the years that I've been doing it
43
142280
3136
fark ettim ki, yıllar geçtikçe
02:25
that words are lacking,
44
145440
2416
kelimeler yetmiyor,
02:27
and so what do you do?
45
147880
1640
peki o zaman ne yaparsınız?
02:30
Afghanistan.
46
150120
1200
Afganistan.
02:32
It's a country with high levels of illiteracy,
47
152200
2496
Okuma-yazma oranı çok düşük bir ülke.
02:34
and the thing about that was, it was in 2005,
48
154720
3856
Ve oradaki olayımız şuydu:
2005 yılında aynı gün iki seçim organize ettik.
02:38
and we organized two elections on the same day.
49
158600
3976
02:42
The reason was because the logistics are so incredibly difficult,
50
162600
4216
Bunun nedeni lojistiğin çok büyük bir sıkıntı olmasıydı.
02:46
it seemed to be more efficient to do that.
51
166840
2256
Böyle yapmak daha verimli gözüktü.
02:49
It was,
52
169120
1216
Öyleydi de.
02:50
but on the other hand, explaining two elections instead of one
53
170360
4456
Fakat diğer yandan, bir yerine iki seçimi açıklamak
02:54
was even more complicated.
54
174840
1496
çok daha karışıktı.
02:56
So we used a lot of images,
55
176360
2336
Bu yüzden birçok resim kullandık
02:58
and when it came to the actual ballot,
56
178720
2800
ve konu asıl oy vermeye gelince
03:02
we had problems, because so many people wanted to take part,
57
182360
3096
problem yaşadık, çünkü birçok insan seçilmek istedi.
03:05
we had 300 candidates for 52 seats
58
185480
4936
Milletvekili seçimleri olan Wolesi Jirga'da
03:10
in the Wolesi Jirga, which is the parliamentary elections.
59
190440
3040
52 koltuk için 300 aday vardı.
03:14
And for the Provincial Council, we had even more candidates.
60
194000
3216
Ve İl Genel Meclisi için daha da fazla adayımız vardı.
03:17
We had 330 for 54 seats.
61
197240
2560
54 koltuk için 330 kişi.
03:20
So talking about ballot design,
62
200240
2280
Yani oy pusulasına gelirsek,
03:23
this is what the ballot looked like.
63
203320
3320
o da böyle gözüküyor.
03:27
It's the size of a newspaper.
64
207600
1616
Gazete büyüklüğünde.
03:29
This was the Wolesi Jirga ballot --
65
209240
1760
Bu Wolesi Jirga oy pusulası--
03:31
(Laughter)
66
211426
1150
(Gülüşmeler)
03:32
Yeah, and --
67
212600
1360
Evet, ve--
03:35
this was the Provincial Council ballot.
68
215080
3000
bu da İl Genel Meclisi oy pusulası.
03:39
Even more.
69
219400
1296
Daha da fazla.
03:40
So you see, we did use a lot of symbols and things like that.
70
220720
4936
Gördüğünüz gibi, birçok şekil kullandık.
03:45
And we had other problems in Southern Sudan.
71
225680
4776
Güney Sudan'da başka problemler yaşadık.
03:50
Southern Sudan was a very different story.
72
230480
2736
Güney Sudan bambaşka bir hikâye.
03:53
We had so many people who had never, of course, voted,
73
233240
3096
Tabii ki, oy vermemiş çok fazla insan vardı
03:56
but we had extremely, extremely high levels of illiteracy,
74
236360
3800
fakat çok aşırı okuma-yazma bilmezlik
04:01
very, very poor infrastructure.
75
241120
1776
ve çok zayıf bir altyapı vardı.
04:02
For example -- I mean, it's a country the size of Texas, more or less.
76
242920
4576
Örneğin, burası aşağı yukarı Teksas kadar bir ülke.
04:07
We had seven kilometers of paved roads,
77
247520
2880
Yedi kilometre asfaltlı yolumuz vardı,
04:11
seven kilometers in the whole country,
78
251280
2056
tüm ülkede yedi kilometre
04:13
and that includes the tarmac where we landed the planes
79
253360
3136
ve buna uçakları indirdiğimiz Juba Havaalanı'nın
04:16
in Juba Airport.
80
256520
1536
asfalt pisti de dâhil.
04:18
So transporting electoral materials, etc.,
81
258080
3136
Yani seçim malzemelerinin taşınması vs.
04:21
is exceedingly difficult.
82
261240
2256
fazlasıyla zordu.
04:23
People had no idea about what a box looked like.
83
263520
4975
Bir sandığın nasıl bir şey olduğuna dair bir fikirleri yoktu.
04:28
It was very complicated,
84
268519
2296
Çok karmaşıktı,
04:30
so using verbal communication was obviously the way to go,
85
270839
4097
o yüzden, sözlü iletişim tek çaremizdi
04:34
but there were 132 languages.
86
274960
3000
ama ortada 132 dil vardı.
04:38
So that was extremely challenging.
87
278800
2920
Bu da son derece meşakkatliydi.
04:42
Then I arrived in Tunisia in 2011.
88
282480
3856
Daha sonra 2011 yılında Tunus'a gittim.
04:46
It was the Arab Spring.
89
286360
1656
Arap Baharı yaşanıyordu.
04:48
A huge amount of hope was generated by that enormous movement
90
288040
4296
Bölgede cereyan eden büyük hareketlilik
04:52
that was going on in the region.
91
292360
1576
çok büyük umutlara neden olmuştu.
04:53
There was Libya, there was Egypt, there was Yemen.
92
293960
3136
Libya'da, Mısır'da, Yemen'de.
04:57
It was an enormous, enormous historical moment.
93
297120
3016
Muazzam bir tarihi andı.
05:00
And I was sitting with the election commission,
94
300160
2576
Seçim komisyonu ile oturuyordum
05:02
and we were talking about various aspects of the election,
95
302760
3736
ve seçimin çeşitli yönlerini konuşuyorduk
05:06
and I was hearing them using words that I hadn't actually heard before,
96
306520
3336
ve daha önce duymadığım kelimeler kullandıklarını duyuyordum.
05:09
and I'd worked with Iraqis, I'd worked with Jordanians, Egyptians,
97
309880
4216
Iraklılarla çalıştım, Ürdünlülerle, Mısırlılarla çalıştım
05:14
and suddenly they were using these words,
98
314120
2416
ve birden bu kelimeleri kullanıyorlardı
05:16
and I just thought, "This is strange."
99
316560
1856
ve "Bu çok garip." diye düşündüm.
05:18
And what really gave rise to it was this word "observer."
100
318440
2896
Buna neden olan şey ise "Gözetmen" kelimesi oldu.
05:21
We were discussing election observers,
101
321360
2256
Seçim gözetmenlerini tartışıyorduk
05:23
and the election commissioner was talking about "mulahiz" in Arabic.
102
323640
4816
ve seçim görevlileri Arapça "mulahiz" hakkında konuşuyordu.
05:28
This means "to notice" in a passive sort of sense,
103
328480
4096
Bu edilgen olarak "fark etmek" anlamında.
05:32
as in, "I noticed he was wearing a light blue shirt."
104
332600
3616
"Açık mavi bir gömlek giydiğini fark ettim."deki gibi.
05:36
Did I go and check whether the shirt was light blue or not?
105
336240
3696
Gömleğin açık mavi olup olmadığını kontrol etmeye gittim mi?
05:39
That is the role of an election observer.
106
339960
1976
İşte seçim gözetmeninin rolü bu.
05:41
It's very active, it's governed by all kinds of treaties,
107
341960
4056
Çok aktif, her türlü anlaşmayla idare edilir
05:46
and it has got that control function in it.
108
346040
2776
ve içerisinde kontrol fonksiyonu da var.
05:48
And then I got wind of the fact that in Egypt,
109
348840
2176
Daha sonra Mısır'daki gerçeklerden haberdar oldum,
05:51
they were using this term "mutabi’," which means "to follow."
110
351040
3336
"takip etmek" anlamında gelen "mutabi" kelimesini kullanıyorlardı.
05:54
So we were now having followers of an election.
111
354400
2296
Yani şimdi elimizde seçimi takip edenler vardı.
05:56
So that's not quite right either,
112
356720
2576
Ama bu pek doğru değildi,
05:59
because there is a term that's already accepted and in use,
113
359320
2762
çünkü zaten kabul edilmiş ve kullanımda olan bir terim var.
06:02
which was the word "muraqib" which means "a controller."
114
362106
3270
O da "kontrol eden" anlamına gelen "Murakib."
06:05
It's got that notion of control.
115
365400
2136
Kontrol kavramına vâkıf.
06:07
So I thought, three words for one concept. This is not good.
116
367560
3736
Bu yüzden, bir kavram için üç kelimenin iyi bir şey olmadığını düşündüm.
06:11
And with our colleagues, we thought perhaps it's our role
117
371320
3096
Meslektaşlarımızla,
kelimelerin anlaşılmasını sağlamanın ve
06:14
to actually help make sure that the words are understood
118
374440
4056
Arap dünyasında kullanılabilecek referans bir çalışma yapmanın
06:18
and actually create a work of reference
119
378520
3136
06:21
that could be used across the Arab region.
120
381680
2656
aslında bizim rolümüz olduğunu düşündük.
06:24
And that's what we did.
121
384360
1256
Ve bunu yaptık.
06:25
So together with these colleagues,
122
385640
1656
Bu meslektaşlarımızla beraber
06:27
we launched the "Arabic Lexicon of Electoral Terminology,"
123
387320
3976
Seçim terminolojisi için Arapça bir sözlük çıkardık
06:31
and we worked in eight different countries.
124
391320
2320
ve sekiz farklı ülkede çalıştık.
06:34
It meant actually defining 481 terms
125
394600
4576
Bu da demokratik bir seçim organize etmek için
06:39
which formed the basis of everything you need to know
126
399200
2856
bilmeniz gereken her şeyin temelini oluşturan
06:42
if you're going to organize a democratic election.
127
402080
2360
481 terim anlamına geliyordu.
06:44
And we defined these terms,
128
404880
1336
Ve bu terimleri tanımladık
06:46
and we worked with the Arab colleagues
129
406240
1976
ve Arap meslektaşlarımızla çalışarak
06:48
and came to an agreement about what would be the appropriate word
130
408240
3776
Arapça'da kullanılacak uygun kelimenin ne olacağı konusunda
06:52
to use in Arabic.
131
412040
1576
bir anlaşmaya vardık.
06:53
Because the Arabic language is very rich, and that's part of the problem.
132
413640
4256
Çünkü Arap dili çok zengin ve bu problemin bir kısmını oluşturuyor.
06:57
But there are 22 countries that speak Arabic,
133
417920
2976
Fakat ortada Arapça konuşan 22 ülke var
07:00
and they use modern standard Arabic,
134
420920
4696
ve modern standart Arapça kullanıyor,
07:05
which is the Arabic that is used across the whole region
135
425640
2856
ki bu da tüm bölgede bulunan gazete ve televizyonda
07:08
in newspapers and broadcasts,
136
428520
2496
kullanılan Arapça.
07:11
but of course, then from one country to the next in day to day language and use
137
431040
4896
Fakat tabii ki, günlük dil ve kullanıma göre bir ülkeden diğerine
07:15
it varies -- dialect, colloquialisms, etc.
138
435970
3326
değişiyor -- lehçe, konuşma dili, vs.
07:19
So that was another added layer of complication.
139
439320
2576
Yani bu da karışıklığın başka bir yönüydü.
07:21
So in one sense you had the problem
140
441920
2496
Diğer bir problem de
07:24
that language wasn't fully ripe, if you like,
141
444440
3656
bu dilin tam olgunlaşmış olmamasıydı,
07:28
neologisms were coming up, new expressions.
142
448120
2680
yeni kelimeler, yeni ifadeler üretiliyordu.
07:31
And so we defined all these terms,
143
451400
1656
Ve böylece tüm bu terimleri tanımladık
07:33
and then we had eight correspondents in the region.
144
453080
3296
ve sonra bölgeden sekiz kişiyle görüştük.
07:36
We submitted the draft to them,
145
456400
1896
Taslağı onlara gönderdik,
07:38
they responded back to us.
146
458320
1576
onlar bize geri gönüş yaptı.
07:39
"Yes, we understand the definition.
147
459920
2616
"Evet, tanımı anlıyoruz.
07:42
We agree with it,
148
462560
1696
Buna katılıyoruz,
07:44
but this is what we say in our country."
149
464280
3176
fakat ülkemizde buna şöyle deriz."
07:47
Because we were not going to harmonize or force harmonization.
150
467480
3616
Çünkü uydurmaya çalışmıyorduk veya uydurmaya zorlamıyorduk.
07:51
We were trying to facilitate understanding among people.
151
471120
3000
İnsanlar arasında anlaşmayı kolaylaştırmaya çalışıyorduk.
07:54
So in yellow, you see the different expressions in use
152
474640
5056
Sarı boyalı yerlerde, çeşitli ülkelerde kullanımda olan farklı ifadeler
07:59
in the various countries.
153
479720
1320
görüyorsunuz.
08:02
So this, I'm happy to say, it took three years to produce this
154
482000
3936
Ve bu, -söylemekten çok mutluyum- bunu üretmek üç yıl sürdü
08:05
because we also finalized the draft and took it actually into the field,
155
485960
4336
çünkü taslağı tamamladık ve onu bilfiil sahaya götürdük,
08:10
sat with the election commissions in all these different countries,
156
490320
3143
tüm bu farklı ülkelerdeki seçim görevlileri ile oturduk,
08:13
debated and defined and refined the draft,
157
493487
2889
tartıştık ve taslağı yeniden düzenledik
08:16
and finally published it in November 2014 in Cairo.
158
496400
5016
ve nihayetinde 2014'ün Kasım ayında Kahire'de yayınladık.
08:21
And it's gone a long way. We published 10,000 copies.
159
501440
3256
Ve uzun bir yol aldı. 10 bin kopya yayınladık.
08:24
To date, there's about 3,000 downloads off the internet in PDF form.
160
504720
5216
Günümüze kadar, internet üzerinden PDF olarak üç bin kez indirildi.
08:29
I heard just recently from a colleague that they've taken it up in Somalia.
161
509960
3896
Geçenlerde bir meslektaşımdan bunu Somali'de uyguladıklarını duydum.
08:33
They're going to produce a version of this in Somalia,
162
513880
2896
Somali'de bunun bir çeşidini üretecekler,
08:36
because there's nothing in Somalia at all.
163
516800
2016
çünkü Somali'de hiçbir şey yok.
08:38
So that's very good to know.
164
518840
3016
Yani bunu öğrenmek iyi oldu.
08:41
And this newly formed Arab Organization for Electoral Management Bodies,
165
521880
4255
Bu yeni oluşan Seçim Yönetimi Organları için Arap Organizasyonu
08:46
which is trying to professionalize
166
526159
2937
hem bölgede seçimin nasıl yapılacağını
08:49
how elections are run in the region,
167
529120
2296
profesyonel hâle getirmeye çalışıyor,
08:51
they're using it as well.
168
531440
2095
hem de bunu kullanıyor.
08:53
And the Arab League have now built up a pan-Arab observation unit,
169
533559
5937
Ve Arap Birliği pan-Arap gözlem birimi kurdu
08:59
and they're using it.
170
539520
1256
ve bunu kullanıyorlar.
09:00
So that's all really good.
171
540800
2616
Bunların hepsi çok iyi.
09:03
However, this work of reference is quite high-pitched.
172
543440
3816
Lakin, bu referans çalışma oldukça yüksek perdeli.
09:07
It's complex, and a lot of the terms are quite technical,
173
547280
2896
Karmaşık ve terimlerin birçoğu oldukça teknik,
09:10
so the average person probably doesn't need to know at least a third of it.
174
550200
4160
yani ortalama bir insanın muhtemelen en azından üçte birini bilmesi gerekmiyor.
09:14
But the people of the Middle East
175
554960
2056
Fakat Orta Doğu insanları
09:17
have been deprived of any form of what we know as civic education.
176
557040
4496
sivil eğitim olarak bildiğimiz şeyden mahrum bırakıldılar.
09:21
It's part of our curriculum at school.
177
561560
2776
Bu okuldaki müfredatımızın bir parçası.
09:24
It doesn't really exist in that part of the world,
178
564360
3096
Dünyanın bu kısmında bu mevcut değil
09:27
and I feel it's really the right of everybody
179
567480
2416
ve bence bu işlerin nasıl yürüdüğünü bilmek
09:29
to know how these things work.
180
569920
2096
herkesin hakkı.
09:32
And it's a good thing to think about producing a work of reference
181
572040
4616
Ve ortalama bir insan için referans bir çalışma üretmeyi düşünmek
09:36
for the average person,
182
576680
1656
iyi bir şey.
09:38
and bearing in mind that now
183
578360
2136
Ve unutmamak gerekir ki artık
09:40
we have a basis to work with,
184
580520
2176
çalışacağımız bir altyapımız var
09:42
but also we have technology,
185
582720
2136
ve ayrıca elimizde teknoloji de var.
09:44
so we can reach out using telephone apps,
186
584880
4376
Yani telefon uygulamaları, video ve animasyon kullanarak
09:49
video, animation.
187
589280
2136
onlara ulaşabiliriz.
09:51
There's all sorts of tools that can be used now
188
591440
2296
Orada kendi dillerinde ilk defa
09:53
to communicate these ideas to people
189
593760
2496
bu fikirleri insanlara iletmek için
09:56
for the first time in their own language.
190
596280
2720
kullanılabilecek her türlü araç var.
10:00
We hear a lot of misery about the Middle East.
191
600200
2256
Orta Doğu hakkında çok kötü haber duyuyoruz.
10:02
We hear the chaos of war. We hear terrorism.
192
602480
3176
Savaş kaosunu duyuyoruz. Terörü duyuyoruz.
10:05
We hear about sectarianism and all this horrible negative news
193
605680
5536
Mezhepçiliği duyuyoruz ve korkunç olumsuz haberler
10:11
that comes to us all the time.
194
611240
1656
sürekli kulağımıza geliyor.
10:12
What we're not hearing is what are the people, the everyday people, thinking?
195
612920
4856
Duymadığımız şey ise insanların ne düşündüğü.
10:17
What are they aspiring to?
196
617800
1600
Neyi arzu ediyorlar?
10:19
Let's give them the means, let's give them the words.
197
619960
3920
Hadi onlara imkân verelim, hadi onlara sözcükleri verelim.
10:24
The silent majority is silent
198
624480
2216
Sessiz çoğunluk sessiz,
10:26
because they don't have the words.
199
626720
2080
çünkü sözcükleri yok.
10:29
The silent majority needs to know.
200
629200
2520
Sessiz çoğunluğun bilmesi gerekiyor.
10:32
It is time to provide people with the knowledge tools
201
632440
3016
İnsanlara kendilerini bilgilendirebileceği
10:35
that they can inform themselves with.
202
635480
2240
bilgi araçlarını verme zamanı.
10:38
The silent majority does not need to be silent.
203
638920
3136
Sessiz çoğunluk sessiz olmak zorunda değil.
Söz sahibi olmaları için onlara yardım edelim.
10:42
Let's help them have a voice.
204
642080
2296
10:44
Thank you very much.
205
644400
1256
Çok teşekkür ederim.
10:45
(Applause)
206
645680
4822
(Alkışlar)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7