Fields Wicker-Miurin: Learning from leadership's missing manual

Fields Wicker-Miurin: Liderliğin "eksik klavuzu"ndan bilgi edinme

Çeviri: Sema Sarıkaya Gözden geçirme: Sancak Gülgen

I'm going to talk

Çalışmalarım vasıtasıyla dünya çapında...

about some of my discoveries

...keşiflerimin birkaçından...

around the world through my work.

...bahsedeceğim.

These are not discoveries of planets

Bunlar gezegenlerin...

or new technologies

...yeni teknolojilerin...

or science.

...ya da bilimin keşifleri değil.

They're discoveries of people

Onlar insanların keşifleri ve...

and the way people are, and new leadership.

...takip ettikleri yol ile yeni liderliktir.

This is Benki.

Bu Benki.

Benki is a leader of the Ashaninka Nation.

Benki Ashaninka halkının önderidir.

His people live in Brazil

Halkı Brezilya...

and in Peru.

...ve Peru'da yaşıyor.

Benki comes from a village

Benki, oraya gitmek için...

so remote up in the Amazon

...ya uçağa binip ve suya iniş yapmak...

that to get there, either you have to fly

...ya da birkaç gün boyunca...

and land on water,

...Kano yolculuğu yapmak zorunda olduğunuz...

or go by canoe for several days.

...Amazon'un oldukça uzak bir köyünden geliyor.

I met Benki three years ago in Sao Paulo

Benki ile üç yıl önce...

when I'd brought him and other leaders

...benle ve tüm dünyadan liderler ile görüşmesi için...

from indigenous peoples

...onu ve yerli halktan diğer liderleri getirdiğimde...

to meet with me and leaders from around the world,

...Sao Paulo'da tanıştım...

because we wanted to learn from each other.

...çünkü birbirimizden birşeyler öğrenmek istedik.

We wanted to share our stories with each other.

Birbirimizle hikayelerimizi paylaşmak istedik.

The Ashaninka people

Ashaninka halkı...

are known throughout South America

...tüm Güney Amerika'da İnkalarla başlayan...

for their dignity, their spirit

...ve 19. yüzyıl süresince kauçuk reçinesi...

and their resistance,

...alma işiyle uğraşanlarla...

starting with the Incas

...varlığını sürdüren, haysiyetleri...

and continuing through the 19th century

... ruhları ve dirençleriyle...

with the rubber tappers.

...bilinen bir halktır.

Today's biggest threat to the Ashaninka people

Günümüzde Ashaninka halkı ve Benki için...

and to Benki

...en büyük tehdit...

comes from illegal logging --

...yasadışı ağaç kesiminin yapılmasıdır...

the people who come into the beautiful forest

...ve insanlar güzel ormana gelip...

and cut down ancient mahogany trees,

...eski maun ağaçlarını kesiyor...

float them down the river to world markets.

...ve bunları dünya pazarları için nehrin aşağısına doğru yüzdürüyor.

Benki knew this.

Benki bunu biliyordu.

He could see what was happening to his forest, to his environment,

Ormanına ve çevresine ne olduğunu görebiliyordu...

because he was taken under his grandfather's wing

...çünkü ormanı ve halkının yaşam biçimini...

when he was only two years old

...öğrenmeye başlaması için yanlızca...

to begin to learn about the forest

...iki yaşındayken büyük babasının...

and the way of life of his people.

...kanatları altına alındı.

His grandfather died when he was only 10.

On yaşındayken büyükbabası öldü.

And at that young age, 10 years old,

Ve o küçük yaşta, on yaşındayken...

Benki became the paje of his community.

...kabilesinin Pajesi oldu.

Now, in the Ashaninka tradition and culture,

Şu anda Ashaninka geleneğinde ve kültüründe...

the paje is the most important

...kabiledeki en önemli...

person in the community.

...kişi Paje'dir.

This is the person who contains within him

Bu insan, sadece kendi halkı...

all the knowledge, all the wisdom

...hakkında değil, aynı zamanda...

of centuries and centuries of life,

...halkının hayatta kalması için...

and not just about his people,

....bağlı olduğu ağaçlar, kuşlar...

but about everything that his people's survival depended on:

...su, toprak, orman gibi her şey hakkında...

the trees, the birds,

...yüzyılların tüm bilgisini ve ilmini...

the water, the soil, the forest.

...içinde barındıran birisidir.

So when he was only 10 and he became the paje,

Bu yüzden, sadece on yaşında ve bir Paje olduğunda...

he began to lead his people.

...halkına yol göstermeye başladı.

He began to talk to them

Onlarla, çocuk yetiştirmek için...

about the forest that they needed to protect,

...gerekli olan, ormanları korumanın gerekliliği...

the way of life they needed to nurture.

...hakkında konuşmaya başladı.

He explained to them

Onlara, bunun en güçlü olanın yaşamasını...

that it was not a question of survival of the fittest;

...sürdürme ilkesi konusu olmadığını...

it was a question of understanding

...yaşamlarını sürdürmek için ve korumaları gereken birşey...

what they needed to survive

...olarak anlamanın konusu...

and to protect that.

...olduğunu açıkladı.

Eight years later,

Sekiz yıl sonra,

when he was a young man of 18,

Benki ormandan ilk kez onsekiz yaşında...

Benki left the forest for the first time.

...genç bir delikanlıyken ayrıldı.

He went 3,000 miles on an odyssey to Rio

Onun minik, küçük köşesinde...

to the Earth Summit

...neler olduğunu dünyaya anlatmak için...

to tell the world what was happening

...Rio'ya dünya zirvesine doğru...

in his tiny, little corner.

...1600 km'lik bir yolculuğa gitti.

And he went because he hoped the world would listen.

Ve dünyanın dinleyeceğini umduğu için gitti.

Some did, not everybody.

Bazıları dinledi, herkes değil.

But if you can imagine this young man

Ancak bu genç adamın...

with his headdress and his flowing robe,

...ingilizceyi saymıyorum, yeni bir dili, Portekizceyi...

learning a new language, Portuguese,

...öğrendiğini, Rio'ya gittiğini, daha önce...

not to mention English,

...hiç tanışmadığı insanlara...

going to Rio,

...ulaşmak için oldukça...

building a bridge

...düşmanca bir dünyada...

to reach out to people he'd never met before --

...bir köprü oluşturduğunu...

a pretty hostile world.

...düşünebilirsin.

But he wasn't dismayed.

Fakat o umutsuzluğa düşmedi.

Benki came back to his village full of ideas --

Benki, köyüne yeni teknolojiler...

new technologies, new research,

...yeni araştırmalar, dünyada neler olup bittiğini...

new ways of understanding what was going on.

...anlamaya dair yeni yollarla ilgili fikirlerle dolu olarak döndü.

Since that time,

O zamandan bu yana...

he's continued to work with his people,

...halkı ile çalışmaya devam etti...

and not only the Ashaninka Nation,

...ve sadece Ashaninka milleti ile değil...

but all the peoples of the Amazon and beyond.

...Amazon ve haricinde ki bütün halkla.

He's built schools

Çocuklara, ormanları korumayı öğretmek için...

to teach children to care for the forest.

...okullar inşa etti.

Together, he's led the reforestation

Birlikte, ağaç kesiciler ile tahrip edilmiş arazinin...

of over 25 percent of the land

...yüzde yirmibeşinden fazlasını...

that had been destroyed by the loggers.

...yeniden ağaçlandırmaya öncülük etti.

He's created a cooperative

İnsanlara geçim kaynaklarını çeşitlendirmelerine...

to help people diversify their livelihoods.

...yardımcı olmak için bir kooperatif oluşturdu.

And he's brought the internet and satellite technology

Ve ormana interneti ve uydu teknolojisini...

to the forest --

...getirdi...

both so that people themselves

...ve böylece insanlar ormanların tahrip edildiğini...

could monitor the deforestation,

...kendi gözleriyle görebilir...

but also that he could speak from the forest

...ve ayrıca, Benki ormandan dünyanın...

to the rest of the world.

...geri kalanı ile konuşabilirdi.

If you were to meet Benki

Benki'yle karşılaşırsanız ona...

and ask him, "Why are you doing this?

"Bunu neden yapıyorsun?...

Why are you putting yourself at risk?

...Neden kendini riske atıyorsun?...

Why are you making yourself vulnerable

...Neden kendini düşmanca bir dünyada...

to what is often a hostile world?"

...savunmasız bırakıyorsun?" diye sorun...

he would tell you,

...bana söylediği gibi...

as he told me,

...sana, "Büyük ebeveynlerim ve...

"I asked myself," he said,

...büyük büyük ebeveynlerim benim için ormanı...

"What did my grandparents and my great-grandparents do

...korumak adına ne yaptı?...

to protect the forest for me?

...Ve ben ne yapıyorum? diye...

And what am I doing?"

... kendime sordum" diyecek.

So when I think of that,

Dolayısıyla bunu düşündüğümde...

I wonder what our grandchildren

...torunlarımızın ve torunlarımızın çocuklarının...

and our great-grandchildren,

...ne yapacağını...

when they ask themselves that question,

...ve kendilerine bu soruyu sorduklarında...

I wonder how they will answer.

...nasıl bir cevap vereceklerini merak ediyorum.

For me, the world is veering

Bana göre dünya, üzerinde gerçekten düşündüğümüzde...

towards a future we don't much want

...çok da istemediğimiz...

when we really think about it deep inside.

...bir geleceğe doğru dönüyor.

It's a future we don't know the details of,

Ama, Benki'nin etrafında gördüğü belirtiler gibi...

but it's a future that has signs,

...belirtileri olan bir geleceğin detaylarını...

just like Benki saw the signs around him.

...bilmediğimiz bir gelecek.

We know we are running out of what we need.

İhtiyacımız olan şeylerin tükettiğimizi biliyoruz.

We're running out of fresh water.

Temiz su tüketiyoruz.

We're running out of fossil fuels.

Fosil yakıtlar tüketiyoruz.

We're running out of land.

Doğal kaynakları tüketiyoruz.

We know climate change is going to affect all of us.

İklim değişikliğinin hepimizi etkileyeceğini biliyoruz.

We don't know how, but we know it will.

Nasıl bilmiyoruz, ama olacağını biliyoruz.

And we know that there will be more of us than ever before --

Ve kırk yıl içerisinde altmış yıl...

five times as many people in 40 years

...öncekinden beş kat daha fazla...

than 60 years ago.

...insanın var olacağımızı biliyoruz.

We are running out of what we need.

İhtiyacımız olan şeyi tüketiyoruz.

And we also know

Ayrıca dünyanın başka şekillerde de...

that the world has changed in other ways,

...değiştiğinin farkındayız...

that since 1960

...ve 1960 yılından beri...

there are one-third as many new countries

...gezegenimizde bağımsız bir varlık olarak var olan...

that exist as independent entities on the planet.

...üçte bir oranında daha fazla ülke var.

Egos, systems of government --

Benlikler, hükümet sistemleri...

figuring it out --

...bunun kitlesel değişim...

massive change.

...olduğunu düşünüyor.

And in addition to that,

Ve bunun yanı sıra...

we know that five other really big countries

...diğer beş büyük ülkenin...

are going to have a say in the future,

...gelecekte henüz duymaya başlamaya...

a say we haven't even really started to hear yet --

...alışık olmadığımız biçimde söz sahibi olacağını biliyoruz...

China, India,

...Çin, Hindistan...

Russia, South Africa

...Rusya, Güney Afrika...

and Benki's own Brazil,

...ve Benki'nin sivil haklarını yalnızca...

where Benki got his civil rights

...1988 anayasasında...

only in the 1988 constitution.

...kazandığı brezilyası.

But you know all that.

Fakat bütün bunları biliyorsunuz.

You know more than Benki knew when he left his forest

Benki'nin ormanını terk edip 1600 km gittiği zaman ki...

and went 3,000 miles.

...bildiğinden daha fazlasını biliyorsun.

You also know

Her zaman almış olduğumuz sonuçları...

that we can't just keep doing what we've always done,

...elde edeceğimiz için, her zaman yapmış...

because we'll get the results

...olduğumuz şeyleri yapmaya...

we've always gotten.

...sadece devam edemediğimizi sen de biliyorsun.

And this reminds me of something I understand

Ve bu bana "lütfen değişiklik" diye...

Lord Salisbury said to Queen Victoria over a hundred years ago,

...baskı yaptığında, Lord Salisbury'nin yüzyılı aşkın...

when she was pressing him, "Please change."

...bir süre önce Kraliçe Victoria'ya söylediği bir şeyi anımsatıyor.

He said, "Change?

"Değişiklik ne?...

Why change?

...Niçin değişiklik?...

Things are bad enough as they are."

...Durum onların var olduğu gibi yeterince kötü." dedi.

We have to change.

Değiştirmek zorundayız.

It's imperative to me, when I look around the world,

Kendimizi değiştirmemiz gereken dünyanın bütününe...

that we need to change ourselves.

...baktığım zaman bu benim için bir zorunluluk.

We need new models of what it means to be a leader.

Bir lider olma niyetinde olan yeni modellere ihtiyaç duyuyoruz.

We need new models

Biz dünyada bir lider ve bir insan olan...

of being a leader and a human in the world.

...yeni modellere ihtiyaç duyuyoruz.

I started life as a banker.

Hayata bir bankacı olarak başladım.

Now I don't admit to that

Şimdi çok yakın arkadaşlarımda dahil...

to anybody but my very close friends.

...kim olursa olsun bunu kabul etmiyorum.

But for the past eight years,

Ama son sekiz yıldır...

I've done something completely different.

...tamamen farklı birşey yapıyorum.

My work has taken me around the world,

Çalışmam tüm dünyada beni ele geçirdi...

where I've had the real privilege

...ve Benki gibi kişilerle ve onların toplumlarında...

of meeting people like Benki

...değişimi sağlayan daha pek çoklarıyla...

and many others who are making change happen

...tanışma ayrıcalığına...

in their communities --

...sahip olduğum yerde...

people who see the world differently,

...insanlar, dünyayı daha farklı...

who are asking different questions,

...gören, farklı sorular soran, farklı...

who have different answers,

...cevaplar veren ve...

who understand the filters that they wear

...dünyaya gönderildiklerinde kuşandıkları...

when they go out into the world.

...süzgeçlerin farkında olan kişilerdir.

This is Sanghamitra.

Bu Sanghamitra.

Sanghamitra comes from Bangalore.

Sanghamitra Bangalore'den geliyor.

I met Sanghamitra eight years ago

Sanghamitra ile, Bangalore’de toplumun...

when I was in Bangalore

...en zorlu yönlerinden bazılarında çalışan...

organizing a workshop with leaders of different NGO's

...farklı Sivil Toplum Kuruluşlarının liderleriyle...

working in some of the hardest aspects of society.

...bir seminer düzenlediğimde tanıştım.

Sanghamitra didn't start life

Sanghamitra hayata bir sivil toplum örgütü lideri...

as a leader of an NGO,

...olarak başlamadı...

she started her career as university professor,

...kariyerine, İngiliz edebiyatı dersleri veren...

teaching English literature.

...bir üniversite profesörü olarak başladı.

But she realized that she was much too detached from the world doing that.

Fakat dünyada bunu yapanlardan çok fazla ilişkisinin kopmuş olduğunu farketti.

She loved it, but she was too detached.

İşini seviyordu, fakat çok fazla ilişkisi kopmuştu.

And so in 1993,

Bu nedenle uzun zaman önce....

a long time ago,

...1993'te Hindistan'daki o dönemlerde...

she decided to start a new organization

...dünyanın her yerindeki en zorlu...

called Samraksha

...alanlardan, en ağır meselelerden...

focused on one of the hardest areas,

...biri olan HIV/AIDS üzerinde...

one of the hardest issues in India --

...odaklanan ve Samraksha...

anywhere in the world at the time --

...adı verilen yeni bir örgüt...

HIV/AIDS.

...başlatmaya karar verdi.

Since that time, Samraksha has grown

O zamandan beri, şu an Hindistanın önde gelen Sağlık...

from strength to strength

...Sivil Toplum Kuruluşlarından biri olan Samraksha...

and is now one of the leading health NGO's in India.

...gittikçe güçlenerek büyüdü.

But if you just think about the state of the world

Ama, sadece 1993'de...

and knowledge of HIV/AIDS

...dünya devletlerini ve HIV/AIDS...

in 1993 --

...bilgisini düşünürsen...

in India at that time it was skyrocketing

...Hindistan'da, 1993 yılında, birden hızla yükseldi...

and nobody understood why,

...ve hiç kimse sebebini anlamadı...

and everyone was actually very, very afraid.

...herkes gerçekten çok fazla korkmuştu.

Today there are still three million

Bugün Hindistan'da hala...

HIV-positive people in India.

...üç milyon HIV enfeksiyonlu insan var.

That's the second largest population in the world.

Bu dünyadaki en büyük ikinci nüfus.

When I asked Sanghamitra,

Sanghamitra'ya " Nasıl İngiliz edebiyatından...

"How did you get from English literature

...HIV/AIDS hastalığına geçiş yaptın?"...

to HIV/AIDS?"

...diye sorduğumda...

not an obvious path,

...aslında açık bir yol değil...

she said to me,

...bana "Hepsi bağlantılı...

"It's all connected.

...ve Edebiyat, onların hayallerini ve...

Literature makes one sensitive,

...fikirlerini, insanların hassasiyetlerini...

sensitive to people,

... daha duyarlı hale getiriyor" diye...

to their dreams and to their ideas."

...cevap verdi.

Since that time, under her leadership,

O zamandan beri, onun önderliğinde...

Samraksha has been a pioneer

...Samraksha, HIV/AIDS hastalığı...

in all fields related

...ile ilgili tüm alanlarda...

to HIV/AIDS.

...bir öncü olmuştur.

They have respite homes, the first,

Sadece yedi milyon nüfuslu...

the first care centers,

...Bangalore kentinde değil...

the first counseling services --

...Karnataka eyaletinde ulaşımı zor olan köylerde...

and not just in urban, 7-million-population Bangalore,

...ilk tatil evlerini, ilk bakım merkezlerini...

but in the hardest to reach villages

...ve ilk danışma hizmetlerini...

in the state of Karnataka.

...yaptırdılar.

Even that wasn't enough.

Bu bile yeterli değildi.

She wanted to change policy at the government level.

Hükümet düzeyinde politika değişikliği istedi.

10 of their programs that she pioneered

Onun öncülük ettiği programlarının 10'u...

are now government policy and funded by the government.

...şu an hükümet tarafından finanse edilen bir devlet politikasıdır.

They take care of 20,000-odd people today

Karnataka çevresinde bulunan 1,000'den fazla köylerde...

in over 1,000 villages around Karnataka.

...bugün 20,000 küsür kişinin bakımını üstleniyorlar.

She works with people like Murali Krishna.

Murali Krishna gibi insanlarla çalışıyor.

Murali Krishna comes from one of those villages.

Murali Krishna bu köylerin birinden geldi.

He lost his wife to AIDS a couple of years ago,

Birkaç yıl önce AIDS hastalığı yüzünden eşini kaybetti...

and he's HIV-positive.

...ve onda HIV enfeksiyonu var.

But he saw the work, the care,

Ancak, Sanghramitra ve ekibinin...

the compassion

...köye getirdiği şefkat, bakım...

that Sanghamitra and her team brought to the village,

...ile çalışmayı gördü...

and he wanted to be part of it.

...ve bunun bir parçası olmak istedi.

He's a Leaders' Quest fellow, and that helps him with his work.

O bir Leaders'Quest üyesi ve bu durum ona çalışmalarında yardımcı oluyor.

They've pioneered a different approach to villages.

Köyler için farklı bir yaklaşıma öncülük etti.

Instead of handing out information in pamphlets,

Çoğunlukla olduğu gibi...

as is so often the case,

...broşürlerde bilgi dağıtmak yerine...

they bring theater troupes,

...tiyatro topluluklarını, şarkı, müzik...

songs, music, dance.

...ve dansı kazandırıyorlar.

And they sit around,

Ve oturup...

and they talk about dreams.

...hedefler hakkında konuşuyorlar.

Sanghamitra told me just last week --

Sanghamitra, yanlızca geçen hafta...

she had just come back from two weeks in the villages,

...bana köye sadece iki haftadan beri geldiğini...

and she had a real breakthrough.

...kendisinin gerçek bir buluş olduğunu anlattı.

They were sitting in a circle, talking about the dreams for the village.

Bir daire içinde oturmuş, köy için hedefleri hakkında konuşuyorlardı.

And the young women in the village

Ve köyde genç bir kadın açıkça konuştu ve...

spoke up and said, "We've changed our dream.

..."Hedeflerimizi değiştirdik ve...

Our dream

...bizim hedeflerimiz arkadaşlarımız...

is for our partners, our husbands,

...ve eşlerimiz içindir...

not to be given to us because of a horoscope,

...bize bir yıldız falından dolayı verilmez...

but to be given to us

...fakat HIV virüsünden dolayı...

because they've been tested for HIV."

... test edildikleri için verilir.

If you are lucky enough to meet Sanghamitra

Sanghamitra ile tanışmak için yeteri kadar şanslıysanız...

and ask her why and how,

...ona niçin ve nasıl diye sorun...

how have you achieved so much?

...ve bunca şeyi nasıl elde ettiniz? deyin.

She would look at you

Sana bakacak...

and very quietly, very softly say,

...ve çok sessiz ve yumuşak bir sesle...

"It just happened.

..."Sadece oldu ve o içeride bir cesaret"...

It's the spirit inside."

...diye cevap verecek.

This is Dr. Fan Jianchuan.

Bu Dr. Fan Jianchuan.

Jianchuan comes from Sichuan Province

Jianchuan Çinin güneybatısındaki...

in southwest China.

...Sichuan eyaletinden geliyor.

He was born in 1957,

1957 yılında doğdu...

and you can imagine what his childhood

...ve çocukluğunun neye benzediğini...

looked like and felt like,

...ve ne hissettiğini...

and what his life has been like

...çalkantılı son elli yılda, hayatının...

over the last 50 tumultuous years.

...nasıl olduğunu hayal edebilirsiniz.

He's been a soldier, a teacher,

O bir asker, bir öğretmen...

a politician, a vice-mayor

...bir politikacı, bir belediye başkanı...

and a business man.

...ve bir iş adamı oldu.

But if you sat down and asked him, "Who are you really,

Fakat oturup ona "Aslında sen kimsin?"...

and what do you do?"

...ve "Ne yapıyorsun?" diye sorduysan...

He would tell you, "I'm a collector,

...sana "Ben bir koleksiyoncuyum ve...

and I curate a museum."

...bir müze papazıyım" diyecek.

I was lucky; I had heard about him for years,

Şanslıydım, çünkü yıllardır onu duyuyordum...

and I finally met him earlier this year

...ve sonunda onunla bu yılın başlarında...

at his museum in Chengdu.

...Chengdu'daki müzesinde tanıştım.

He's been a collector all of his life,

Bütün hayatı boyunca, aslında 1960'lı yılların başlarında...

starting when he was four or five in the early 1960's.

...dört veya beş yaşındayken başladığı bir koleksiyoncu oldu.

Now, just think of the early 1960's in China.

Şimdi sadece Çin'deki 1960'lı yılların başındaki düşüncesinde.

Over a lifetime, through everything,

Bir ömür boyunca, Kültür Devrimi...

through the Cultural Revolution and everything afterward,

...ve sonrasındaki herşey vasıtasıyla...

he's kept collecting,

...koleksiyon yapmaya devam etti...

so that he now has over eight million pieces

...ve dolayısıyla şu anda müzesinde...

in his museums

...modern Çin tarihini belgeleyen sekiz milyondan...

documenting contemporary Chinese history.

...fazla parça bulunmaktadır.

These are pieces that you won't find anywhere else in the world,

Bunlar, kısmen tarihin Çinlilerin unutmayı...

in part because they document parts of history

...tercih ettiği kısımlarını belgelediği için...

Chinese choose to forget.

...dünyanın başka hiçbir yerinde bulamayacağınız parçalardır.

For example, he's got over one million pieces

Örneğin, Çin'de hakkında pek fazla konuşulmayan...

documenting the Sino-Japanese War,

...ve kahramanlarının onurlu olmadığı...

a war that's not talked about in China very much

... Çin-Japon Savaşını belgeleyen...

and whose heroes are not honored.

...bir milyonun üzerinde parçası var.

Why did he do all this?

Bütün bunları niçin yaptı?

Because he thought

Çünkü, bir milletin...

a nation should never repeat the mistakes of the past.

...geçmişteki hataları asla tekrarlamamaları gerektiğini düşündü.

So, from commissioning

Çin-Japon Savaşı kahramanlarının...

slightly larger than life bronze statues

...ve kendileriyle savaşıp Çin topraklarının...

of the heroes of the Sino-Japanese War,

...Tayvan'a gitmesine neden olan...

including those Chinese

...Çinlilerin gerçeğinden biraz büyük...

who then fought with each other

...bronz heykellerini dahil edip...

and left mainland China to go to Taiwan,

...ve parmak izlerini alıp...

to commemorating all the unknown,

...hayatta kalan tüm bilinmeyen...

ordinary soldiers who survived,

...ve sıradan askerleri...

by asking them to take prints of their hands,

...anıp, tarihin unutulmamasını...

he is making sure -- one man is making sure --

...garantiliyor ve bunu tek bir adam...

that history is not forgotten.

...garantiliyor.

But it's not just Chinese heroes he cares about.

Fakat ilgilendiği sadece Çinin kahramanları değil.

This building contains the world's largest collection

Bu bina, Çin tarafında ki mücadelede...

of documents and artifacts

...o uzun savaşta...

commemorating the U.S. role

... ABD'nin rolü anısına...

in fighting on the Chinese side

...belgelerin ve eserlerin olduğu...

in that long war --

...dünyanın en büyük...

the Flying Tigers.

...koleksiyonunu içeriyor.

He has nine other buildings --

Çağdaş Çin tarihini belgeleyen...

that are already open to the public --

...eserler ile kirişlerle dolu olan...

filled to the rafters with artifacts

...halen halka açık...

documenting contemporary Chinese history.

...başka dokuz binaya sahip.

Two of the most sensitive buildings

En hassas binaların ikisi...

include a lifetime of collection

...aslında birçok Çinlinin unutmayı...

about the Cultural Revolution,

...tercih edeceği Kültür Devrimi...

a period that actually most Chinese

...ile ilgili bir yaşam...

would prefer to forget.

...koleksiyonu içerir.

But he doesn't want his nation

Fakat asla unutmadığı...

ever to forget.

...halkını istemiyor.

These people inspire me,

Bu insanlar bana ilham veriyorlar...

and they inspire me because they show us

...ve dünyadaki yerinizde gördüğünüz...

what is possible when you change the way

...şekil değiştiren dünyaya baktığımızda...

you look at the world,

...neyin mümkün olduğunu bize gösterdikleri için...

change the way you look at your place in the world.

...onlar bana ilham veriyor.

They looked outside,

Dışına baktılar...

and then they changed what was on the inside.

...ve sonra da içinde olanı değiştirdiler.

They didn't go to business school.

Onlar ticaret okuluna gitmediler.

They didn't read a manual, "How to Be a Good Leader

"On kolay adımda iyi bir lider nasıl olunur?"...

in 10 Easy Steps."

...adlı bir kılavuz okumadılar.

But they have qualities we'd all recognize.

Fakat hepimizin farkında olduğu niteliklere sahipler.

They have drive, passion, commitment.

Onlarda gayret, tutku ve bağlılık var.

They've gone away

Önceki yaptıklarından...

from what they did before,

uzaklaştılar...

and they've gone

...ve bilmedikleri şeye doğru...

to something they didn't know.

...ilerlediler.

They've tried to connect worlds

Daha önce var olduğunu bilmediğimiz...

they didn't know existed before.

...hayatlara bağlanmayı denediler.

They've built bridges, and they've walked across them.

Köprüler inşa ettiler, ve onların arasında yürüdüler.

They have a sense of the great arc of time

Zamanın büyük yayı hissine sahipler...

and their tiny place in it.

...ve burası onların küçük yeri.

They know people have come before them

İnsanların kendilerinden önce var olduklarını...

and will follow them.

...ve onlardan sonra da var olacaklarını biliyorlar.

And they know that they're part of a whole,

Ve diğer insanlara bağlı oldukları...

that they depend on other people.

...bir bütünün parçası olduklarını da biliyorlar.

It's not about them, they know that,

Onlar ile ilgili değil, bunu biliyorlar...

but it has to start with them.

...fakat onlarla başlamak zorunda.

And they have humility.

Ve alçakgönüllüler.

It just happens.

Olan yanlızca bu.

But we know it doesn't just happen, don't we?

Fakat biz sadece olmadığını biliyoruz, değil mi?

We know it takes a lot to make it happen,

Gerçekleşmesi için bir çoğu şeyi barındırdığını...

and we know the direction the world is going in.

...ve dünyanın gittiği yönü biliyoruz.

So I think we need succession planning

Bu nedenle, küresel bazda yedekleme planlamasına...

on a global basis.

...ihtiyaç duyduğumuzu düşünüyorum.

We can't wait for the next generation, the new joiners,

Gelmelerini ve ihtiyacımız olan nasıl iyi liderler olunacağını öğrenmelerini...

to come in and learn how to be the good leaders we need.

...gelecek nesilden ve aramıza yeni katılanlardan bekleyemeyiz.

I think it has to start with us.

Bizden kaynaklandığını düşünüyorum.

And we know, just like they knew,

Ve onların bildiği gibi...

how hard it is.

...ne kadar zor olduğunu biliyoruz.

But the good news is that we don't have to figure it out as we go along;

Müjdeli haber, Benki, Sanghamitri ve Jianchuan gibi...

we have models, we have examples,

...sahip olduğumuz yeni modeller ve yeni örnekleri...

like Benki and Sanghamitra and Jianchuan.

...desteklerken çaresine bakmamamızdır.

We can look at what they've done, if we look.

Eğer bakarsak, neler yapmış olduklarını görebiliriz.

We can learn from what they've learned.

Onların öğrendiklerinden bizler de öğrenebiliriz.

We can change the way we see ourselves in the world.

Dünyada ki kendimize bakışımızı değiştirebiliriz.

And if we're lucky,

Ve eğer şanslıysak...

we can change the way

...torunlarımızın çocuklarının Benki'nin sorularına...

our great-grandchildren

...cevap vereceği tarzı...

will answer Benki's question.

...değiştirebiliriz.

Thank you.

Teşekkürler.

(Applause)

(Alkış)