Photos of Africa, taken from a flying lawn chair | George Steinmetz

Çeviri: TOLGA ALTIPARMAK Gözden geçirme: Figen Ergürbüz

I have to tell you,

Söylemem lazım.

it's more than a little intimidating being up here,

burada olmak biraz korkutucu.

an old American guy trying to tell Africans

Yaşlı bir Amerikalı, Afrikalılar'a kendi kıtaları

something new about your own continent.

hakkında yeni bir şeyler anlatmaya çalışıyor.

But sometimes, an outsider can see things in a different way,

Ancak bazen, dışarıdan biri, konuyla alakasız olan biri,

like from the air.

bunu farklı anlayabilir.

That's what I found by flying low and slow all over the African continent

Afrika kıtası boyunca ağır ağır gezerken, bulduğum şeylerden biri bu,

as I photographed the spectacle of its diversity.

ben de çeşitliliğin görüntüsünü fotoğrafladım hemen.

And I wasn't always an old guy.

O zamanlar ihtiyar değiliz tabii.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

This is me in 1979,

Fotoğraftaki benim, sene 1979,

a kid from California backpacking his way through the Ituri Forest of Zaire.

Kaliforniya'lı bir çocuk Zaire'nin Ituri Ormanı boyunca bir geziye çıktı.

I was on a yearlong hitchhiking trip.

Bir yıl sürdü bu otostop yolculuğu.

I had just dropped out of Stanford University,

Stanford Üniversite'sini bırakmıştım,

and I went from Tunis to Kisangani to Cairo

Tunus'tan, Kisangani'ye oradan Kahire'ye geçtim

and learned how to live on 10 dollars a day.

günde 10 dolara nasıl hayatta kalacağımı öğrendim.

It was an amazing experience for me.

İnanılmaz bir tecrübeydi benim için.

I spent about a week in this Dinka cattle camp

Güney Sudan'ın Nil nehri kıyısında bu sığır kampında

on the banks of the Nile in South Sudan.

yaklaşık bir hafta geçirdim.

The Dinka taught me how to tie papyrus into a shelter,

Dinka bana papirus ağacını nasıl bir barınak hâline

and also I observed how they had adapted their way of life

getirebileceğimi öğretti ve nasıl hayvanlarının ihtiyacı olan

around the migratory needs of their beloved cattle.

bu göçebe yaşama adapte olduklarını gözlemledim.

It was a like a graduate course in ecological ethnography,

Ekolojik etnografiye giriş dersi gibi bir şeydi bu,

and I got busy taking notes with a camera.

ben de bunları kameraya kaydetmekle meşguldüm.

With no money for rides,

Parasız yolculuk için,

they often made the Mzungu ride on the roof of the trucks,

vagonların tepesinde sık sık Mzungu yolcuğu yaptılar,

or in this case, on the top of the train going across South Sudan.

bu fotoğrafta özelinde ise Güney Sudan boyunca bir trenin sırtındalar.

I felt like I was riding on the back of an insect

Bir böceğin sırtında, Afrika'nın güzel dokusu boyunca

going across the enormous tapestry of Africa.

gezmek gibi hissettiriyor bu.

It was an incredible view from up there,

Ortaya çıkan nefis bir görüntüydü,

but I couldn't help but think,

Kilitlenip kalmıştım,

wouldn't it be even more amazing if I could fly over that landscape

düşünebildiğim tek şey, bir kuş gibi uçabilseydim bu alanın üstünde

like a bird?

daha harika olmaz mıydı?

Well, that notion stayed with me,

Hep aklımın bir köşesindeydi bu fikir,

and 20 years later,

ve 20 yıl sonra,

after becoming a professional photographer,

profesyonel bir fotoğrafçı olduktan sonra,

I was able to talk National Geographic

Sahra'nın göbeğinde büyük bir hikâye

into doing a big story in the central Sahara,

çekmek için National Geographic ile konuştum,

and I came back with a new kind of flying machine.

ve son moda bir uçan makineyle geri döndüm.

This is me piloting the world's lightest and slowest aircraft.

Bu benim, dünyanın en hafif ve yavaş hava aracını kullanıyorum burada.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

It's called a motorized paraglider.

Motorize paraşüt deniyor buna.

It consists of a backpack motor and a parachute-style wing,

Paraşüt tarzı bir kanat ve itici güç için arkada bir motoru var,

and it flies at about 30 miles an hour.

saatte yaklaşık 50 km ile uçuyor.

With 10 liters of fuel, I can fly for about two hours,

10 litre yakıtla, iki saat kadar uçabiliyorsunuz,

but what's really amazing about it is it gives me an unobstructed view,

onunla ilgili en harika şey, size yatayda ve dikeyde

both horizontally and vertically,

tertemiz bir görüş veriyor,

like a flying lawn chair.

uçan tabure gibi bir şey.

My hitchhiker's dream of flying over Africa came true

İki farklı deve kervanını Sahra'nın ortasından

when I spotted these two camel caravans passing out in the middle of the Sahara.

geçerken gördüğümde, otostopçunun hayali gerçeğe döndü.

The one in the foreground is carrying salt out of the desert,

Bize yakın taraftaki kervan çölün dışına tuz taşıyor,

while the one in the background is carrying fodder

arka taraftakiler ise geri dönen hayvanlar için

for the animals heading back in.

yem taşıyorlar.

I realized you couldn't take this kind of picture

Şunu farkettim, ticari bir hava aracıyla bu tarz

with a conventional aircraft.

bir fotoğraf yakalayamazdınız.

An airplane moves too fast,

Uçak çok hızlı hareket ederdi,

a helicopter would be too loud with too much downdraft,

helikopter aşırı hava akımı ve ses yapardı,

and it dawned on me that this crazy little aircraft I was flying

bu harika şeyle uçmak, daha önce hiç olmamış şekilde,

would open up a new way of seeing remote parts of the African landscape

Afrika'nın uzak parçalarını görmenin yeni bir yolunu açarak,

in a way that had never really been possible before.

beni aydınlattı.

Let me show you how it works.

Nasıl çalıştığını gösteriyim size.

(Applause)

(Alkış)

Thanks.

Teşekkürler.

(Applause)

(Alkış)

This may seem a bit dangerous, but I am not some kind of adventure dude.

Bu biraz tehlikeli gözükebilir, ancak ben pek de maceracı bir tip değilim.

I'm a photographer who flies, and I only fly to take pictures.

Uçan bir fotoğrafçıyım ben, ve sadece çekmek için uçuyorum.

My favorite altitude is between 200 and 500 feet,

Genelde 200 ile 500 feet irtifada, dünyayı üç boyutlu olarak

where I can see the world three-dimensionally,

görebileceğim bir aralıkta uçuyorum.

but also at a human scale.

aynı zamanda insani sınırlar.

I find that a lot of what I'd done over the years in Africa,

Afrika'da yıllar boyunca yaptıklarımın çoğunu buldum,

you could try to do with a drone,

bunu bir dronla da deneyebilirsiniz,

but drones aren't really made for exploration.

ancak dronlar gerçek bir keşif yapamıyor.

They only fly for about 20 minutes of battery life

Onlar yaklaşık üç kilometrelik bir mesafede, ancak

and about three kilometers of range,

20 dakika kadar uçabiliyorlar,

and all you get to see is what's on a little screen.

ve görebileceğiniz her şey küçücük bir ekranla sınırlı.

But I like to explore.

Oysa keşfetmek daha iyi.

I want to go over the horizon and find new things, find weird stuff,

Ufuk çizgisine kadar gidip yeni, tuhaf şeyleri bulmak istiyorum,

like this volcanic caldera in Niger.

Nijer'deki volkanik kalderalar gibi.

If you look at the altimeter on my left leg,

Eğer sol bacağımdaki irtifa ölçere bakarsanız,

you'll see that I'm about a mile above takeoff.

yaklaşık bir milin üzerinde uçtuğumu göreceksiniz.

Flying that high really freaked me out,

Bu kadar yüksek irtifada uçmaktan korkmuştum,

but if you talk to a pro pilot,

gerçek bir pilotla konuşursanız,

they'll tell you that altitude is actually your friend,

irtifanın sizin dostunuz olduğunu söyleyecektir,

because the higher you are,

çünkü, yüksekteyken

the more time you have to figure out your problems.

sorunlarınızı çözmek için fazlaca zamanınız oluyor.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

As a rank amateur, I figured this gave me more time

Amatör biri olarak, bunu, düşerken daha fazla

to scream on the way back down.

çığlık diye düşünmüştüm.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

To calm myself down, I started taking pictures,

Sakinleşmek için, fotoğraf çekmeye başladım,

and as I did, I became rational again,

başlar başlamaz, işler çirkinleşti

and I was getting buffeted by a Harmattan wind

fotoğrafın sağ üst köşesinde de gözüken,

which was coming out of the upper right hand corner of this picture,

Harmattan rüzgarıyla başa çıkmaya çalışıyordum,

and I started to notice how it had filled the entire crater with sand.

ve sonra bütün kraterin nasıl kumla dolduğuna dikkat etmeye başladım.

When I got to the north of Chad, I found a different kind of volcano.

Chad'in kuzeyine vardığımda, farklı tipte bir volkanlar gördüm.

These had had their entire exteriors stripped away,

Bunların tamamı pasifize olmuş volkanlardı,

and all that was left was the old core,

geriye kalan eski çekirdekleriydi,

and in the middle of the Sahara,

Sahra'nın ortasında,

I felt like I was seeing the earth with its living skin stripped away.

Dünya'nın yaşayan iskeletini gördüğümü hissetiyordum.

Much of the Sahara is underlain by an enormous freshwater aquifer.

Sahra'da pek çok yerde yeraltı su kaynakları var.

When you go to the basin, sometimes you can see it leaking out.

Havzaya gittiğinizde bazen bu sızıntıları görebilirsiniz.

If you were to walk through those palm groves,

Bu palmiye gruplarına doğru yürürseniz, her iki adımda

you could drink fresh water out of your footsteps.

bir taze su kaynaklarına rastlayabilirsiniz.

But that green lake water?

Ya bu yeşil nehrin suyu?

Due to extreme evaporation, it's saltier than seawater

Aşırı buharlaşma nedeniyle, deniz suyundan daha tuzludur

and virtually lifeless.

ve neredeyse hayat yok.

In Niger, I was amazed to see

Nijer'de, yerel halkın

how the locals learned how to exploit a different kind of desert spring.

çöl kaynaklarının farklı yönlerine alıştıklarını görmek beni şaşırttı.

Here, they mix the salty mud with spring water

Burada, tuzlu çamurla kaynak suyu karıştıyorlar

and spread it out in shallow ponds,

ve bu göletin üzerinde yayılıyor,

and as it evaporated, it turned into a spectacle of color.

su buharlaştıktan sonra, bir renk cümbüşü ortaya çıkıyor

My rig is also amazing for looking at agriculture.

Ayrıca tarımcılığı görüntülemek için harika ekipmanım var.

This picture was taken in southern Algeria,

Bu fotoğraf Cezayir'in güneyinde çekildi,

where the locals have learned how to garden in a mobile dune field

burada yerliler mobil kumul tepelere sığ yeraltı sularıyla,

by tapping into shallow groundwater.

nasıl tarla yapacaklarını öğrenmişler.

I also loved looking at how animals have adapted to the African landscape.

Ayrıca hayvanların Afrika'nın doğasına nasıl uyum sağladığını görmek harika.

This picture was taken in Lake Amboseli,

Bu fotoğraf Amboseli gölünde çekildi,

just across the border from here in Kenya.

sınır boyunca buradan Kenya'ya kadar.

The elephants have carved the shallow lake water up

Filler, bu sığ gölü küçük parseller

into a network of little pathways,

hâlinde bölmüşler,

and they're spaced just enough apart

büyük, cüsseli vücutlarıyla

that only elephants, with their long trunks,

bu leziz otlardan faydalanabilecekleri

can tap into the most succulent grasses.

yeteri kadar alanları var.

In Namibia, the zebra have learned how to thrive in an environment

Nabibya'da, zebralar hiç yağmur almayan bir çevrede nasıl

that gets no rainfall at all.

gelişeceklerini öğrendiler.

These grasses are irrigated by the dense coastal fog

Bu otlar, her sabah bölgeye çöken yoğun sis bulut ile

that blankets the area every morning.

sulanırlar.

And those bald patches out there?

Peki, buradaki açıklıklar?

They call them fairy circles,

Onlara peri çemberleri diyorlar

and scientists still struggle to understand what causes them.

ve bilim adamları hâlâ nasıl oluştuklarını anlamaya çalışıyor.

This is Mount Visoke, with a small crater lake in its summit at 3,700 meters.

Bu Visoke dağı, 3,700 metre zirvesinde küçük bir krater nehri var.

It forms the roof of the Great Rift Valley

Büyük Rift Vadi'sinin çatısı durumunda

and also the border between Rwanda and Congo.

ve Ruanda ile Kongo arasındaki sınırdır.

It's also the center of the reserve for the fabled mountain gorilla.

Ayrıca masalsı dağ gorillerinin büyük bir kısmı burada yaşar.

They're actually the big money-maker in Rwanda,

Onlar Ruanda'daki, maddi olarak, en değerli şeyler

and on this side of the border, conservation has become a huge success.

bu yüzden sınırın bu tarafında, onları korumak büyük bir başarı.

Rwanda has the highest rural population density in Africa,

Ruanda, Afrika'daki en yüksek taşra nüfusuna sahip,

and I saw it in almost every corner of the country I went to.

bunu ülkedeki her köşe başında görebiliyorsunuz.

I've heard it said that competition for land

Toprak için rekabetin gerilime yol açan

was one of the things that led to the tensions

sebeplerden biri olduğunu duydum,

that caused the genocide of the 1990s.

öyleki 90'larda soykırıma sebep oldu.

I went back to South Sudan a few years ago,

Birkaç yıl önce yine Güney Sudan'a gittim,

and it was amazing to see how much things had changed.

bu kadar şeyin değiştiğini görmek harikaydı.

The Dinka were still in love with their cattle,

Dinkalar hâlâ hayvanlarına tutkuyla bağlı,

but they had turned in their spears for Kalashnikovs.

ancak mızraklarının yerini kalaşnikoflar almış.

The cattle camps from above were even more spectacular

Yukarıdan baktığınızda sığır kampları hayalimdekinden

than I could have imagined, but things had changed there too.

bile daha gösterişliydi, ancak bir şeyler oldukça değişmiş.

You see those little blue dots down there?

Şu aşağıdaki mavi noktaları görüyor musunuz?

The Dinka had adapted to the new reality,

Dinkalar yeni gerçekliğe adapte olmuşlar,

and now they covered their papyrus shelters

papirus barınaklarını BM'nin gıda

with the tarps from UN food convoys.

konvoyundaki brandalarla örtüyorlar.

In Mali, the Bozo people have learned how to thrive

Mali'de, Bozolular, Nijer Nehri'nin gelgitlerine ritmine

in the pulsating rhythms of the Niger River.

nasıl ayak uyduracaklarını öğrenmişler.

As the rainy season ends and the water subsides,

Yağışlı mevsim sona erdiğinde ve su çekildiğinde

they plant their rice in the fertile bottoms.

pirinçlerini verimli topraklara ekiyorlar.

And that village in the lower right corner,

Ve sağ alt köşedeki köy,

that's Gao, one of the jumping off points for the major trade routes

Gao, Sahra boyunca, en büyük ticaret rotalarından birinin

across the Sahara.

başlangıç noktası.

At the end of the harvest,

Hasat zamanı bittiğinde,

the Bozo take the leftover rice straw

Bozolar artık samanı alır

and they mix it with mud to reinforce their roofs and the village mosque.

ve çamurla karıştırarak köydeki çatı ve camileri güçlendirmek için kullanır.

I must have flown over a dozen villages like this along the Niger River,

Nijer nehri boyunca bunun gibi pek çok köyün üzerinden uçmuş olmalıyım,

and each one was unique, it had a different pattern.

ve her biri benzersizdi, eşsiz bir dokusu vardı,

And each mosque was like a sculptural masterpiece,

ve her cami heykelsi bir başyapıt,

and no two were alike.

ve benzersizdi.

I've flown all over the world, and nothing can really compare

Tüm dünya boyunca uçtum ve hiçbiri Afrika'daki kültürel

to the cultural diversity of Africa.

farklılıklarla karşılaştırılamaz.

You see it in every country,

Her ülkede görebilirsiniz bunu

from Morocco

Fas'tan,

to Ethiopia,

Etiyopya'ya,

to South Africa,

Güney Afrika'ya,

to Mozambique,

Mozambik'e

to South Sudan,

Güney Südan'a,

to Mali.

Mali'ye.

The array of environments and cultural adaptations to them

Çevre düzeni ve o çevreye kültürel adaptasyon sağlamaları

is really extraordinary,

gerçekten sıradışı,

and the history is pretty cool too.

coğrafyanın tarihi de ayrıca harika.

From the air, I have a unique window into the earliest waves

Havadayken, sömürü tarihinin ilk dalgalarına kadar benzersiz

of colonial history.

bir yolculuk yaptım.

This is Cyrene on the coastal mountains of Libya,

Bu Cyrene, Libya dağlarının kıyısında,

that was founded by the Greeks, in 700 BC, as a learning center,

M.Ö 700'lerde Yunanlar tarafından okul olarak kuruldu,

and Timgad, which was founded in what's now Algeria

Timgad, M.S 100'lerde, bugün Cezayir olarak bildiğimiz

by the Romans in 100 AD.

yerde Romalılarca kuruldu.

This was built as a retirement community for old Roman soldiers,

Burası yaşlı Romalı askerler için bir istirahathane olarak inşa edildi,

and it amazed me to think

Kuzey Afrika'nın bir zamanlar Roma --

that North Africa was once the breadbasket for the Roman Empire.

İmparatorluğunun arka bahçesi olduğunu düşünmek beni büyülüyor.

But 700 years after Timgad was built, it was buried in sand,

Ancak Timgad inşasından 700 yıl sonra kumlara gömüldü

and even then, the African climate was wetter than it is today.

ve o zaman bile, Afrika iklimi bugünkünden daha nemliydi.

The African climate continues to change,

Afrika iklimi hâlâ değişiyor,

and you see it everywhere,

bunu her yerde görebilirsiniz,

like here in the Gorges de Ziz,

Gorges de Ziz'de mesela,

where a freak rainstorm came barreling out of the Sahara

Sahra'da korkunç fırtınaların görüldüğü yer

and blanketed the mountains in snow.

ve karla kaplı dağları var.

I never thought I would see date palms in snow,

Bir hurma ağacının üstünde kar göreceğim aklıma gelmezdi,

but the kids that day had a great time throwing snowballs at each other.

ama çocuklar, bir birlerine kar topu fırlatarak, harika vakit geçiriyor.

But it made me wonder, how are Africans going to adapt

Merak ettiğim şey şuydu, Afrikalılar hızla değişen bu

to this rapidly changing climate going forward?

iklime ileride nasıl ayak uyduracaklardı?

In a continent as dynamic and diverse as Africa,

Afrika gibi dinamik ve çeşitlilik gösteren bir kıtada

sometimes it seems that the only constant is change.

değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu görüyorsunuz.

But one thing I've learned

Öğrendiğim bir şey varsa;

is that Africans are the ultimate improvisers,

Afrikalıların doğaçlama ustası olduklarıdır,

always adapting and finding a way forward.

her zaman bir yolunu buluyorlar.

Thank you.

Teşekkürler.

(Applause)

(Alkış)