How the Monkey King escaped the underworld - Shunan Teng

Çeviri: Gözde Alpçetin Gözden geçirme: Can Boysan

In the depths of their underwater kingdom,

Sualtı krallıklarının derinliklerinde,

the mighty Dragon Lords quaked with fear.

güçlü Ejderha Lortları korkuyla titredi.

Before them pranced Sun Wukong, the Monkey King.

Önlerinde Sun Wukong, namıdiğer Maymun Kral belirmişti.

The legendary troublemaker been hatched from a stone, schooled in divine magic,

Efsanevi baş belası, bir taştan çıkmıştı ve ilahi büyü tahsili almıştı

and was currently brandishing the Dragon Lord’s most treasured weapon.

ve şu an Ejderha Lortlarının en değerli silahını kullanıyordu.

This magical staff,

Bu büyülü değnek,

originally large enough to measure the depth of a great flood,

aslında büyük bir selin derinliğini ölçecek kadar uzun olsa da

now obeyed the Monkey King’s will and shrank at his touch.

Maymun Kralın isteğine itaat ederek onun bir dokunuşuyla küçüldü.

Terrified of this bewildering power,

Bu akıl almaz güçten korktuklarından

the Dragons graciously allowed Sun Wukong to keep the staff.

Ejderhalar Sun Wukong'un değneği almasına sıkıntı çıkarmadan izin verdiler.

The Monkey King stowed the weapon away,

Maymun Kral silahı onlardan uzak bir yere koydu

and gleefully sped back to his kingdom to show this treasure

ve neşeyle hazinesini kabilesindeki diğer savaşçı maymunlara göstermek için

to his tribe of warrior monkeys.

hızla krallığına geri döndü.

After a lavish celebration, Sun Wukong fell into a deep sleep.

Harika bir ziyafetten sonra, Sun Wukong kendini uykunun kollarına bıraktı.

But just as he began to dream,

Tam rüya görmeye başladığı sırada,

the Monkey King quickly realized two things.

Maymun Kral hemen iki şeyin farkına vardı.

The first was that this was no ordinary slumber.

Öncelikle, bu sıradan bir uyku hali değildi.

The second was that he wasn’t alone.

İkincisi, yanında başkaları da vardı.

Suddenly, he found himself caught in the clutches of two grisly figures.

Aniden kendini iki tüyler ürpertici figürün pençesinde buldu.

At first the Monkey King didn’t know who his captors were.

İlk başta Maymun Kral onu kimin esir aldığını anlayamadı.

But as they dragged him toward their city’s gates,

Ama onlar şehir kapılarına doğru sürüklenirken

Sun Wukong realized his deathly predicament.

Sun Wukong içinde olduğu ölümcül durumun farkına vardı.

These were soul collectors tasked with transporting mortals

Bunlar, ölümlüleri Ölüler Alemine taşımakla görevli

to the Realm of the Dead.

Ruh Toplayıcılarıydılar.

This was the domain of the Death Lords,

Burası ruhları acımadan sınıflandıran ve korkunç cezalar tasarlayan

who mercilessly sorted souls and designed gruesome punishments.

Ölüm Lortlarının yeriydi.

From here, the kingdom of death was laid out before him.

Ölüler krallığı gözlerinin önüne serilmişti,

He could see the Death Lord’s palaces,

Ölüm Lordunun saraylarını

and the fabled bridge across the river Nai He.

ve Nai He nehri üzerindeki efsanevi köprüyü görebiliyordu.

Manning the bridge was an old woman who offered worthy souls a bowl of soup.

Köprüden sorumlu yaşlı bir kadın layık ruhlara bir kase çorba sunuyordu.

After drinking, the spirits forgot their previous life,

Bunu içen ruhlar, önceki yaşamlarını unutuyorlar

and were sent back to the world of the living in a new form.

ve yeni bir bedenle yaşayanlar dünyasına geri gönderiliyorlardı.

Further below were the souls not worthy of reincarnation.

Aşağıdaysa, reenkarnasyona layık olmayan ruhlar vardı.

In this twisting maze of chambers,

Bu kıvrımlı labirentteki talihsiz ruhlar,

unfortunate spirits endured endless rooms of punishment—

sonsuz ceza odalarından birine mahkum ediliyorlardı,

from mountains spiked with sharp blades, to pools of blood and vats of boiling oil.

belki keskin bıçaklarla bezeli bir dağa

veya kan dolu bir havuza ya da kaynar yağ dolu bir fıçıya.

But Sun Wukong was not about to accept torture or reincarnation.

Ancak Sun Wukong ne işkenceyi ne de reenkarnasyonu kabul edecekti.

As the soul collectors attempted to drag him through the gates,

Ruh toplayıcıları onu kapılardan sürükleyerek çıkarırken

the Monkey King whipped out his staff and swung himself out of their clutches.

Maymun Kral değneğini salladı ve kendini pençelerden kurtardı.

His battle cries and the clang of weapons echoed throughout the underworld.

Savaş çığlıkları ve silah sesleri yeraltı dünyasında yankılandı.

Sensing a disturbance, the ten Death Lords swooped upon him.

Bir şeylerin yanlış gittiğini hisseden on Ölüm Lordu birden üzerine çullandı.

But they had never met such resistance from a mortal soul.

Fakat ölümlü bir ruhun böylesine bir direnişiyle hiç karşılaşmamışlardı.

What was this unusual creature?

Bu sıra dışı yaratık neydi?

And was he a mortal, a god— or something else?

Bir ölümlü veya bir tanrı ya da başka bir şey miydi?

The Lords consulted the Book of Death and Life—

Lortlar, her canlının ölüm zamanını gösteren

a tome which showed the time of every living soul’s death.

Ölüm ve Yaşam Kitabına bakmaya karar verdiler.

Not knowing what category this strange being was under,

Bu garip yaratığın hangi kategoride olduğunu bilmediklerinden

the Death Lords struggled to find Sun Wukong at first;

Ölüm Lortları ilk başta Sun Wukong'u bulmakta zorlandılar.

but the Monkey King knew just where to look.

Ancak Maymun Kral tam olarak nereye bakması gerektiğini biliyordu.

Unfortunately, the records confirmed the Death Lord’s claim—

Ne yazık ki kayıtlar Ölüm Lordunun söylediklerini doğruluyordu,

Sun Wukong was scheduled to die this very night.

Sun Wukong'un bu gece öleceği yazıyordu.

But the Monkey King was not afraid.

Ama Maymun Kral hiç korkmadı.

This was far from the first time he’d defied destiny

Bu, bilgelik ve güç arayışında ilk kez kadere meydan okuyuşu değildi.

in his quest for wisdom and power.

His past rebellions had earned him the power to transfigure his body,

Önceki başkaldırışları; ona vücudunun şeklini değiştirme,

ride clouds at dizzying speeds, and govern his tribe with magic and martial arts.

baş döndürücü hızlarda bulutlara binme

ve kabilesini sihir ve dövüş sanatları ile yönetme gücü kazandırmıştı.

In this crisis, he saw yet another opportunity.

Bu krizde başka bir fırsat daha gördü.

With a flash of his nimble fingers,

Maymun Kral'ın çevik parmakları kendi ismini kitaptan ışık hızında siliverdi.

the Monkey King struck his own name from the Book.

Before the Death Lords could respond,

Daha Ölüm Lortları tepki veremeden

he found the names of his monkey tribe and swept them away as well.

kabilesindeki maymunların isimlerini buldu ve onları da sildi.

Liberated from the bonds of death,

Ölümün pençesinden kurtulduktan sonra

Sun Wukong began to battle his way out of the underworld.

Sun Wukong yeraltı dünyasının çıkışına doğru yöneldi.

He deftly defeated endless swarms of angry spirits—

Krallığı terk ederken yoluna çıkan sayısız öfkeli ruhu ustalıkla alt etti.

before tripping on his way out of the kingdom.

Just before he hit the ground, Sun Wukong suddenly awoke in his bed.

Yere çarpmadan hemen önce Sun Wukong aniden yatağında uyandı.

At first he thought the journey might have been a dream,

İlk başta yolculuğun bir rüyadan ibaret olduğunu düşündü.

but the Monkey King felt his new immortality surging

Ancak sonra Maymun Kral yeni ölümsüzlük gücünün

from the top of his head to the tip of his tail.

başının tepesinden kuyruğunun ucuna kadar yayıldığını hissetti.

With a cry of triumph, he woke his warriors to share his latest adventure—

Bir zafer çığlığı ile savaşçılarını en son macerasını paylaşmak için uyandırdı

and commence another round of celebration.

ve başka bir kutlama ziyafeti başlattı.