The tiny creature that secretly powers the planet | Penny Chisholm

106,946 views ・ 2018-07-23

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Cihan Ekmekçi Gözden geçirme: Figen Ergürbüz
00:12
I'd like to introduce you to a tiny microorganism
0
12760
2840
Muhtemelen daha önce hiç duymadığınız
00:16
that you've probably never heard of:
1
16880
1736
çok küçük bir mikro organizmayla tanışın:
00:18
its name is Prochlorococcus,
2
18640
1976
Proklororokus.
00:20
and it's really an amazing little being.
3
20640
2200
Gerçekten inanılmaz bir varlık.
00:23
For one thing, its ancestors
4
23680
2896
Öncelikle ataları Dünya'yı öylesine değiştirdi ki
00:26
changed the earth in ways that made it possible for us to evolve,
5
26600
3816
evrim geçirmemizi mümkün kıldı,
00:30
and hidden in its genetic code
6
30440
2056
ayrıca genetik kodunda
00:32
is a blueprint
7
32520
1776
genetik bir harita gizli;
00:34
that may inspire ways to reduce our dependency on fossil fuel.
8
34320
5280
fosil yakıtlarına olan bağlılığımızı azaltma konusunda yollar gösterebilir.
00:40
But the most amazing thing
9
40480
1856
Ama en inanılmaz olanı,
00:42
is that there are three billion billion billion
10
42360
2616
gezegende bu küçük hücrelerden
00:45
of these tiny cells on the planet,
11
45000
1816
üç milyar küp kadar olması
00:46
and we didn't know they existed until 35 years ago.
12
46840
3320
ve 35 yıl öncesine kadar var olduklarını bile bilmiyorduk.
00:51
So to tell you their story,
13
51280
1456
Hikâyelerini anlatabilmek için
00:52
I need to first take you way back,
14
52760
2240
öncelikle sizi geçmişe götürmem lazım,
00:55
four billion years ago, when the earth might have looked something like this.
15
55800
3620
Dünya'nın böyle göründüğü dört milyar yıl öncesine.
01:00
There was no life on the planet,
16
60480
1856
Gezegende hiç hayat yoktu,
01:02
there was no oxygen in the atmosphere.
17
62360
2280
atmosferde hiç oksijen yoktu.
01:05
So what happened to change that planet into the one we enjoy today,
18
65320
5656
Gezegeni bugün dolu dolu yaşadığımız hâle getiren şey ne oldu?
01:11
teeming with life,
19
71000
1816
Hayatla dolup taşan,
01:12
teeming with plants and animals?
20
72840
1640
bitki ve hayvanları mümkün kılan şey?
01:15
Well, in a word, photosynthesis.
21
75480
2280
Tek kelime: fotosentez.
01:19
About two and a half billion years ago,
22
79080
2096
Bundan iki milyar yıl önce,
01:21
some of these ancient ancestors of Prochlorococcus evolved
23
81200
3936
Proklorokokus'un bazı ataları evrim geçirerek
01:25
so that they could use solar energy
24
85160
2336
güneş enerjisini kullanmayı,
01:27
and absorb it
25
87520
1296
onu absorbe etmeyi başardı,
01:28
and split water into its component parts of oxygen and hydrogen.
26
88840
5016
ve suyu oksijen ve hidrojen bileşenlerine ayırdı.
01:33
And they used the chemical energy produced
27
93880
2416
Sonra da atmosferden karbon dioksit çekmek için üretilen
01:36
to draw CO2, carbon dioxide, out of the atmosphere
28
96320
3896
kimyasal enerjiyi kullandılar
01:40
and use it to build sugars and proteins and amino acids,
29
100240
3816
ve bunu şekerler, protenler ve aminoasitleri yapmak için kullandılar,
01:44
all the things that life is made of.
30
104080
2400
yani yaşamı oluşturan her şeyi.
01:47
And as they evolved and grew more and more
31
107560
3096
Milyonlarca ve milyonlarca yıl boyunca
01:50
over millions and millions of years,
32
110680
2056
evrim geçirerek daha da geliştikçe
01:52
that oxygen accumulated in the atmosphere.
33
112760
3080
atmosferdeki oksijen miktarı arttı.
01:57
Until about 500 million years ago,
34
117480
2496
500 milyon yıl önce,
02:00
there was enough in the atmosphere that larger organisms could evolve.
35
120000
3696
daha büyük organizmaların evrilebilmesi için yeterli oksijen oldu.
02:03
There was an explosion of life-forms,
36
123720
1936
Yaşam türlerinde bir patlama oldu
02:05
and, ultimately, we appeared on the scene.
37
125680
2560
ve sonuç olarak biz var olduk.
02:09
While that was going on,
38
129000
1320
Tüm bunlar olurken
02:11
some of those ancient photosynthesizers died
39
131440
3216
o eski fotosentez canlıları yok oldu,
02:14
and were compressed and buried,
40
134680
1680
bastırılıp gömülü kaldılar
02:17
and became fossil fuel
41
137160
2096
ve fosil yakıtlarına dönüştüler,
02:19
with sunlight buried in their carbon bonds.
42
139280
4136
karbon bağlarında güneş ışığı vardı.
02:23
They're basically buried sunlight in the form of coal and oil.
43
143440
4680
Yani düşündüğünüzde bunlar kömür ve petrol şeklinde gömülü güneş ışığı.
02:29
Today's photosynthesizers,
44
149080
1576
Bugünkü fotosentez canlıları ise,
02:30
their engines are descended from those ancient microbes,
45
150680
5656
sistemleri o önceki mikroplardan bugüne geldi
02:36
and they feed basically all of life on earth.
46
156360
3240
ve Düya üzerindeki tüm yaşamı besliyorlar.
02:40
Your heart is beating using the solar energy
47
160440
3336
Kalbinizin atmasının sebebi,
bazı bitkilerin sizin için işlediği güneş enerjisini kullanması.
02:43
that some plant processed for you,
48
163800
2216
02:46
and the stuff your body is made out of
49
166040
2416
Vücudunuz ise tamamen
02:48
is made out of CO2
50
168480
1616
bir takım bitkilerin sizin için işlediği
02:50
that some plant processed for you.
51
170120
2440
karbon dioksitten meydana geliyor.
02:53
Basically, we're all made out of sunlight and carbon dioxide.
52
173480
4280
Aslında hepimiz güneş ışığı ve karbon dioksitten meydana geliyoruz.
02:58
Fundamentally, we're just hot air.
53
178640
2056
Temel olarak sadece sıcak havayız.
03:00
(Laughter)
54
180720
2320
(Kahkahalar)
03:04
So as terrestrial beings,
55
184560
1696
Dünya varlıkları olarak
03:06
we're very familiar with the plants on land:
56
186280
3056
yeryüzündeki bitkilere oldukça aşinayız:
03:09
the trees, the grasses, the pastures, the crops.
57
189360
4616
ağaçlar, çimler, otlaklar ve ekinler.
03:14
But the oceans are filled with billions of tons of animals.
58
194000
3816
Ancak okyanusta milyarlarca ton hayvan var.
03:17
Do you ever wonder what's feeding them?
59
197840
2360
Peki onları besleyen şey ne?
03:21
Well there's an invisible pasture
60
201400
2376
Fitoplankton adını verdiğimiz
03:23
of microscopic photosynthesizers called phytoplankton
61
203800
3776
mikroskopik fotosentez yapan görünmez bir otlak var,
03:27
that fill the upper 200 meters of the ocean,
62
207600
2640
okyanusun üst 200 metresini kaplıyor
03:32
and they feed the entire open ocean ecosystem.
63
212000
3416
ve tüm açık okyanus ekosistemini besliyor.
03:35
Some of the animals live among them and eat them,
64
215440
2416
Bu hayvanların bir kısmı aralarında yaşayıp onları yiyor,
03:37
and others swim up to feed on them at night,
65
217880
2536
bir kısmı da beslenmek için gece yüzeye çıkıyor,
03:40
while others sit in the deep and wait for them to die and settle down
66
220440
3976
kalan bir kısım da derinliklerde onların ölüp aşağı çökmesini bekliyor
03:44
and then they chow down on them.
67
224440
1524
ve sonrasında bunlarla besleniyor.
03:47
So these tiny phytoplankton,
68
227320
3096
Bu minik fitoplanktonlar
03:50
collectively, weigh less than one percent of all the plants on land,
69
230440
4136
hep birlikte yeryüzündeki tüm bitkilerin yüzde birinden daha az kütleliler
03:54
but annually they photosynthesize as much as all of the plants on land,
70
234600
4296
ama her yıl yeryüzündeki bitkilerin neredeyse tamamını fotosentez yapıyorlar,
03:58
including the Amazon rainforest
71
238920
2416
gezegenin akciğerleri olarak kabul ettiğimiz
04:01
that we consider the lungs of the planet.
72
241360
2200
Amazon yağmur ormanları da buna dâhil.
04:04
Every year, they fix 50 billion tons of carbon
73
244280
3976
Her yıl 50 milyar ton karbonu
04:08
in the form of carbon dioxide into their bodies
74
248280
3256
vücutlarında karbon dioksit olarak çeviriyorlar,
04:11
that feeds the ocean ecosystem.
75
251560
2680
bu da okyanus ekosistemini besliyor.
04:15
How does this tiny amount of biomass
76
255120
2576
Bu çok az miktardaki biyo kütle
04:17
produce as much as all the plants on land?
77
257720
2056
nasıl oluyor da yeryüzündeki tüm bitkileri üretiyor?
04:19
Well, they don't have trunks and stems
78
259800
2536
Çünkü korumak zorunda oldukları
04:22
and flowers and fruits and all that to maintain.
79
262360
2936
kökleri, gövdeleri, çiçekleri ve meyveleri yok.
04:25
All they have to do is grow and divide and grow and divide.
80
265320
2816
Tüm yapmaları gereken büyümek ve bölünmek.
04:28
They're really lean little photosynthesis machines.
81
268160
3600
Oldukça sağlam küçük fotosentez makinesi gibiler.
04:33
They really crank.
82
273519
1201
Gerçekten esnekler de.
04:39
So there are thousands of different species of phytoplankton,
83
279400
3896
Binlerce farklı tür fitoplankton var,
04:43
come in all different shapes and sizes,
84
283320
2176
hepsinin boyutu ve şekli farklı,
04:45
all roughly less than the width of a human hair.
85
285520
3256
ama kalınlıkları bir insan saç telinden daha ince.
04:48
Here, I'm showing you some of the more beautiful ones,
86
288800
3576
Burada en güzellerinden bir kısmını görebilirsiniz,
04:52
the textbook versions.
87
292400
1480
ders kitaplarında yer alanları.
04:54
I call them the charismatic species of phytoplankton.
88
294640
3240
Ben onlara karizmatik fitoplankton türleri diyorum.
05:00
And here is Prochlorococcus.
89
300120
3000
Burada da proklorokokus.
05:04
I know,
90
304120
1536
Evet, biliyorum,
05:05
it just looks like a bunch of schmutz on a microscope slide.
91
305680
2936
mikroskop slayt gösterisinde bir avuç pislik gibi görünüyor.
05:08
(Laughter)
92
308640
1576
(Kahkahalar)
05:10
But they're in there,
93
310240
1816
Ancak oradalar
05:12
and I'm going to reveal them to you in a minute.
94
312080
2760
ve birazdan sizin için onları ortaya çıkaracağım.
05:15
But first I want to tell you how they were discovered.
95
315560
3560
Ama önce nasıl keşfedildiklerini anlatmak istiyorum.
05:20
About 38 years ago,
96
320080
2136
Yaklaşık 38 yıl önce,
05:22
we were playing around with a technology in my lab called flow cytometry
97
322240
4776
laboratuvarımda akış sitometrisi dediğimiz bir teknoloji üzerinde uğraşıyorduk,
05:27
that was developed for biomedical research for studying cells like cancer cells,
98
327040
4480
kanser hücreleri gibi hücrelerin biyotıp araştırması için geliştirilmişti.
05:33
but it turns out we were using it for this off-label purpose
99
333080
3296
Sonra bunu amacı dışında kullanmaya başladık,
05:36
which was to study phytoplankton, and it was beautifully suited to do that.
100
336400
3960
fitoplanktonları incemek için ve bunun için biçilmiş kaftandı.
05:41
And here's how it works:
101
341480
1776
Şu şekilde çalışıyor:
05:43
so you inject a sample in this tiny little capillary tube,
102
343280
3240
bu çok küçük ince tüpün içine bir örnek enjekte ediyorsunuz
05:47
and the cells go single file by a laser,
103
347840
3496
ve hücreler bir lazer yardımıyla tek sıra hâlini alıyor,
05:51
and as they do, they scatter light according to their size
104
351360
4056
bu esnada boyutlarıyla orantılı olarak ışığı dağıtıyorlar
05:55
and they emit light according to whatever pigments they might have,
105
355440
3656
ve sahip oldukları pigmente göre ışık salınımı yapıyorlar,
05:59
whether they're natural or whether you stain them.
106
359120
2616
pigmentlerin doğal veya yapay olması fark etmiyor.
06:01
And the chlorophyl of phytoplankton,
107
361760
2360
Fitoplanktonun klorofili,
06:05
which is green,
108
365160
1336
yani yeşil renk,
06:06
emits red light when you shine blue light on it.
109
366520
3736
üzerine mavi ışık tuttuğunuzda kırmızı ışık salınımı yapıyor.
06:10
And so we used this instrument for several years
110
370280
3216
Biz bu aracı uzun yıllar kullandık,
06:13
to study our phytoplankton cultures,
111
373520
1816
fitoplankton kültürlerini inceledik,
06:15
species like those charismatic ones that I showed you,
112
375360
3616
size gösterdiğim o karizmatik türleri,
06:19
just studying their basic cell biology.
113
379000
2200
temel hücre biyolojilerini inceledik.
06:22
But all that time, we thought, well wouldn't it be really cool
114
382160
2936
Tüm bu zaman boyunca düşündük ki
06:25
if we could take an instrument like this out on a ship
115
385120
2816
böyle bir aracı alıp gemiye taşıyarak
06:27
and just squirt seawater through it
116
387960
1696
üzerine deniz suyu koysak
06:29
and see what all those diversity of phytoplankton would look like.
117
389680
4736
ve tüm fitoplankton çeşitliliğini görsek harika olmaz mıydı?
06:34
So I managed to get my hands
118
394440
2096
Akış sitomterisinde taşıyıcı dediğimiz bir araca
06:36
on what we call a big rig in flow cytometry,
119
396560
3216
sahip olmayı başardım;
06:39
a large, powerful laser
120
399800
2440
büyük, güçlü bir lazer,
06:43
with a money-back guarantee from the company
121
403240
2736
üstelik firmasından parayı geri alma garantisi de var,
06:46
that if it didn't work on a ship, they would take it back.
122
406000
2936
eğer gemide işe yaramazsa geri alacaklardı.
06:48
And so a young scientist that I was working with at the time,
123
408960
3016
O zamanlar birlikte çalıştığım genç bir bilim insanı,
06:52
Rob Olson, was able to take this thing apart,
124
412000
2576
Rob Olson, bu şeyi parçalarına ayırdı,
06:54
put it on a ship, put it back together and take it off to sea.
125
414600
3856
gemiye yerleştirdi, yeniden birleştirip açık denize yol aldı.
06:58
And it worked like a charm.
126
418480
1336
İnanılmaz işe yaradı.
06:59
We didn't think it would, because we thought the ship's vibrations
127
419840
3136
İşe yarayacağını düşünmemiştik
çünkü gemideki titreşimlerin lazerin odağını saptıracağını sanmıştık.
07:03
would get in the way of the focusing of the laser,
128
423000
2376
07:05
but it really worked like a charm.
129
425400
1656
ama gerçekten işe yaradı.
07:07
And so we mapped the phytoplankton distributions across the ocean.
130
427080
3496
Biz de bu fitoplankton dağılımlarının okyanus boyunca haritasını çıkardık.
07:10
For the first time, you could look at them one cell at a time in real time
131
430600
3616
İlk defa gerçek hayatta her seferinde tek bir hücreye bakabiliyor
07:14
and see what was going on -- that was very exciting.
132
434240
2816
ve neler olduğunu gözlemliyorduk - çok heyecan vericiydi.
07:17
But one day, Rob noticed some faint signals
133
437080
3016
Ancak bir gün Rob,
araçtan zayıf sinyaller geldiğini fark etti,
07:20
coming out of the instrument
134
440120
1496
07:21
that we dismissed as electronic noise
135
441640
3696
Biz bunu muhtemelen bir yıl boyunca
07:25
for probably a year
136
445360
2296
elektronik gürültüsü varsaymıştık,
07:27
before we realized that it wasn't really behaving like noise.
137
447680
3336
sonra gürültü olmadığını fark ettik.
07:31
It had some regular patterns to it.
138
451040
2160
Çünkü düzenli bir kalıp takip ediyordu.
07:34
To make a long story short,
139
454440
1440
Uzun lafın kısası,
07:36
it was tiny, tiny little cells,
140
456640
2536
klorofil içeren şeyler,
07:39
less than one-one hundredth the width of a human hair
141
459200
3376
bir insan saç telinin yüzde birinden daha ince olan
07:42
that contain chlorophyl.
142
462600
1816
çok küçük hücrelerdi.
07:44
That was Prochlorococcus.
143
464440
1360
Bu da Proklorokokus'tu.
07:47
So remember this slide that I showed you?
144
467040
2760
Gösterdiğim slaytı hatırlayın.
07:50
If you shine blue light on that same sample,
145
470680
2616
Aynı örnek üzerine mavi ışık tutarsanız
07:53
this is what you see:
146
473320
1200
bunu görürsünüz:
07:55
two tiny little red light-emitting cells.
147
475280
3856
kırmızı ışık saçan iki çok küçük hücre.
07:59
Those are Prochlorococcus.
148
479160
2120
Bunlar Proklorokokus.
08:02
They are the smallest and most abundant photosynthetic cell on the planet.
149
482760
4040
Gezegendeki en küçük ve sayıları en çok olan fotosentetik hücreler.
08:09
At first, we didn't know what they were,
150
489071
1905
İlk önce ne olduklarını bilmiyorduk,
08:11
so we called the "little greens."
151
491000
1776
o yüzden ''küçük yeşiller'' diyorduk.
08:12
It was a very affectionate name for them.
152
492800
1976
Onlar için oldukça sevgi dolu bir isimdi.
08:14
Ultimately, we knew enough about them to give them the name Prochlorococcus,
153
494800
3616
Nihayet onları Proklorokokus olarak isimlendirecek kadar şey öğrendik,
08:18
which means "primitive green berry."
154
498440
2216
bu ismin anlamı ilkel yeşil yemiş.
08:20
And it was about that time
155
500680
1440
Bu küçük hücrelerden öylesine etkilenmiştim ki
08:23
that I became so smitten by these little cells
156
503480
2776
artık zamanı geldi diye düşündüm
08:26
that I redirected my entire lab to study them and nothing else,
157
506280
4120
ve tüm laboratuvarımı yalnızca onları incelemek üzere yeniledim.
08:31
and my loyalty to them has really paid off.
158
511760
3016
Onlara olan bu bağlılığım fayda gösterdi.
08:34
They've given me a tremendous amount, including bringing me here.
159
514800
3560
Bana inanılmaz çok şey kattılar, buraya gelmem de buna dâhil.
08:39
(Applause)
160
519880
5360
(Alkışlar)
08:45
So over the years, we and others, many others,
161
525799
2976
Yıllar boyunca bizimle birlikte pek çok başka kişi
08:48
have studied Prochlorococcus across the oceans
162
528799
3377
Proklorokokus'u okyanus boyunca inceledi
08:52
and found that they're very abundant over wide, wide ranges
163
532200
4576
ve açık okyanus ekosisteminde çok geniş bir yelpazede
08:56
in the open ocean ecosystem.
164
536800
1640
sayılarının çok fazla olduğunu gözlemledi.
08:59
They're particularly abundant in what are called the open ocean gyres.
165
539680
4096
Özellikle açık okyanus girdapları dediğimiz yerlerde çok fazlalar.
09:03
These are sometimes referred to as the deserts of the oceans,
166
543800
3736
Bunlara bazen okyanusların çölü de deniyor
09:07
but they're not deserts at all.
167
547560
2016
ama çölle hiç alakaları yok.
09:09
Their deep blue water is teeming
168
549600
2536
Derin mavi suyun altında
09:12
with a hundred million Prochlorococcus cells per liter.
169
552160
3400
litre başına yüz milyon Proklorokokus var.
09:16
If you crowd them together like we do in our cultures,
170
556360
2616
Kültürlerimizde yaptığımız gibi onları bir araya getirirsek
09:19
you can see their beautiful green chlorophyl.
171
559000
3536
o çok güzel yeşil klorofili görebilirsiniz.
09:22
One of those test tubes has a billion Prochlorococcus in it,
172
562560
4616
Bu deney tüplerden birinde bir milyar Proklorokokus var
09:27
and as I told you earlier,
173
567200
1456
ve az önce de söylediğim üzere,
09:28
there are three billion billion billion of them on the planet.
174
568680
3176
gezegende bunlardan üç milyar küp var.
09:31
That's three octillion,
175
571880
2216
Bu da 3 oktilyon demek,
09:34
if you care to convert.
176
574120
1680
eğer çevirmek isterseniz.
09:36
(Laughter)
177
576480
1696
(Kahkahalar)
09:38
And collectively, they weigh more than the human population
178
578200
3896
Toplu olarak düşündüğünüzde insan popülasyonundan daha ağırlar
09:42
and they photosynthesize as much as all of the crops on land.
179
582120
3960
ve yeryüzündeki bitkilerin neredeyse hepsini fotosentez yapıyorlar.
09:47
They're incredibly important in the global ocean.
180
587080
3440
Küresel okyanusta inanılmaz düzeyde önemliler.
09:51
So over the years, as we were studying them
181
591120
2496
Yıllar boyunca onları incelerken
09:53
and found how abundant they were,
182
593640
2176
ve ne kadar çok olduklarını gözlemlerken
09:55
we thought, hmm, this is really strange.
183
595840
1936
bunun gerçekten tuhaf olduğunu düşünmüştük.
09:57
How can a single species be so abundant across so many different habitats?
184
597800
3840
Çok fazla farklı habitatta tek bir tür nasıl bu kadar fazla sayıda olabiliyor?
10:02
And as we isolated more into culture,
185
602640
2016
Daha fazlasını kültüre izole ettik
10:04
we learned that they are different ecotypes.
186
604680
2136
ve farklı ekotipler olduğunu öğrendik.
10:06
There are some that are adapted to the high-light intensities
187
606840
2896
Okyanus yüzeyinde yüksek ışık yoğunluklarına
10:09
in the surface water,
188
609760
1256
adapte olmuş olanları vardı,
10:11
and there are some that are adapted to the low light in the deep ocean.
189
611040
3576
okyanus derinliklerinde az ışığa adapte olmuş olanlar da.
10:14
In fact, those cells that live in the bottom of the sunlit zone
190
614640
3576
Aslında güneş ışığı alan bölgenin dibinde yaşayanlar
10:18
are the most efficient photosynthesizers of any known cell.
191
618240
4776
bilinen en etkili fotosentez yapıcı hücreler.
10:23
And then we learned that there are some strains
192
623040
2336
Sonra da öğrendik ki
10:25
that grow optimally along the equator,
193
625400
3416
ekvator boyunca optimal gelişen bazı türleri de var,
10:28
where there are higher temperatures,
194
628840
1736
sıcaklığının yüksek olduğu yerlerde,
10:30
and some that do better at the cooler temperatures
195
630600
2376
kuzeye ve güneye gidildikçe
soğuk havada daha iyi varlık gösterenler de.
10:33
as you go north and south.
196
633000
1256
10:34
So as we studied these more and more and kept finding more and more diversity,
197
634280
3696
Daha fazla inceleme yapıp daha fazla çeşitlilik buldukça
10:38
we thought, oh my God, how diverse are these things?
198
638000
2440
bu şeylerin çeşitliliği karşısında şaşkına uğradık.
10:41
And about that time, it became possible to sequence their genomes
199
641040
3256
Bu sıralarda genomlarını dizilimlemek mümkün bir hâle geldi;
10:44
and really look under the hood and look at their genetic makeup.
200
644320
3600
görünmeyene bakabilecek ve genetik oluşumlarını inceleyecektik.
10:49
And we've been able to sequence the genomes of cultures that we have,
201
649280
4416
Elimizdeki kültürlerin genomlarını dizilimlemeyi başardık
10:53
but also recently, using flow cytometry,
202
653720
2376
ama son zamanlarda, akış sitometrisini kullanarak
10:56
we can isolate individual cells from the wild
203
656120
2856
bireysel hücreleri vahşi hayattan izole edebiliyor
10:59
and sequence their individual genomes,
204
659000
2176
ve bireysel genomlarını dizilimleyebiliyoruz.
11:01
and now we've sequenced hundreds of Prochlorococcus.
205
661200
2880
Şu ana dek yüzlerce Proklorokokus dizilimi yaptık.
11:04
And although each cell has roughly 2,000 genes --
206
664840
3936
Her bir hücre kabaca 2000 genden oluşuyor olsa da -
11:08
that's one tenth the size of the human genome --
207
668800
3576
insan genomunun onda biri -
11:12
as you sequence more and more,
208
672400
1456
daha fazla dizilim yaptıkça
11:13
you find that they only have a thousand of those in common
209
673880
4696
sadece bunlardan bin tanesinin ortak olduğunu görüyorsunuz
11:18
and the other thousand for each individual strain
210
678600
3096
ve her bir tür için diğer bin
11:21
is drawn from an enormous gene pool,
211
681720
2576
devasa bir gen havuzundan geliyor.
11:24
and it reflects the particular environment that the cell might have thrived in,
212
684320
6616
Ayrıca hücrenin geliştiği belli çevreyi yansıtıyor,
11:30
not just high or low light or high or low temperature,
213
690960
2976
sadece yüksek ve düşük ışık veya yüksek ve düşük sıcaklığı değil,
11:33
but whether there are nutrients that limit them
214
693960
2776
içlerinde onları kısıtlayan bileşenler olup olmadığını da;
11:36
like nitrogen, phosphorus or iron.
215
696760
2456
nitrojen, fosfor ve demir gibi.
11:39
It reflects the habitat that they come from.
216
699240
2520
Geldikleri habitatı yansıtıyorlar.
11:42
Think of it this way.
217
702400
1200
Şu şekilde düşünün.
11:45
If each cell is a smartphone
218
705040
3256
Her bir hücre akıllı bir telefon,
11:48
and the apps are the genes,
219
708320
1920
uygulamalar da gen,
11:51
when you get your smartphone, it comes with these built-in apps.
220
711080
3456
akıllı telefon aldığınızda içinde yerleşik uygulamalar var.
11:54
Those are the ones that you can't delete if you're an iPhone person.
221
714560
3216
Eğer iPhone kullanıcıysanız bu uygulamaları silemezsiniz.
11:57
You press on them and they don't jiggle and they don't have x's.
222
717800
3056
Parmağınızı basınca hareketlenmezler ve çarpı işareti de belirmez.
12:00
Even if you don't want them, you can't get rid of them.
223
720880
2616
Ne kadar isteseniz de onlardan kurtulamazsınız.
12:03
(Laughter)
224
723520
2576
(Kahkahalar)
12:06
Those are like the core genes of Prochlorococcus.
225
726120
3136
Tıpkı Proklorokokus temel genleri gibi.
12:09
They're the essence of the phone.
226
729280
2056
Onlar da telefonun temel taşları.
12:11
But you have a huge pool of apps to draw upon
227
731360
4976
Ancak içinden seçme yapacağınız dev bir uygulama havuzu var,
12:16
to make your phone custom-designed for your particular lifestyle and habitat.
228
736360
5736
telefonunuzu yaşam şekli ve tercihlerinize göre ayarlayabilirsiniz.
12:22
If you travel a lot, you'll have a lot of travel apps,
229
742120
3816
Çok seyahat ediyorsanız bir sürü seyahat uygulamanız vardır,
12:25
if you're into financial things, you might have a lot of financial apps,
230
745960
4816
ekonomiye ilgiliyseniz ekonomiyle alakalı uygulamalarınız olur,
12:30
or if you're like me,
231
750800
1536
eğer benim gibiyseniz
12:32
you probably have a lot of weather apps,
232
752360
1936
muhtemelen bir sürü hava uygulamanız olur,
12:34
hoping one of them will tell you what you want to hear.
233
754320
2616
bir tanesi duymak istediğinizi söyler diye umarsınız.
12:36
(Laughter)
234
756960
1336
(Kahkahalar)
12:38
And I've learned the last couple days in Vancouver
235
758320
2376
Vancouver'daki iki gün boyunca şunu öğrendim:
12:40
that you don't need a weather app -- you just need an umbrella.
236
760720
2976
hava tahmini uygulamasına değil, bir şemsiyeye ihtiyacınız var.
12:43
So --
237
763720
1216
Yani -
12:44
(Laughter)
238
764960
2176
(Laughter)
12:47
(Applause)
239
767160
2696
(Alkışlar)
12:49
So just as your smartphone tells us something about how you live your life,
240
769880
5936
Telefonunuz hayatınız ve yaşayış şekliniz hakkında
12:55
your lifestyle,
241
775840
1296
nasıl bilgi veriyorsa
12:57
reading the genome of a Prochlorococcus cell
242
777160
2616
bir Proklorokokus hücresinin genomunu okumak da
12:59
tells us what the pressures are in its environment.
243
779800
4040
çevresindeki durumlar hakkında bize bilgi veriyor.
13:04
It's like reading its diary,
244
784680
1976
Bir günlük okumak gibi,
13:06
not only telling us how it got through its day or its week,
245
786680
3776
sadece gününün veya haftasının nasıl geçtiğini değil,
13:10
but even its evolutionary history.
246
790480
2680
tüm evrimsel tarihini görüyorsunuz.
13:14
As we studied -- I said we've sequenced hundreds of these cells,
247
794200
3216
Bu hücrelerden yüzlercesinin dizilimini yaptığımızı söylemiştim
13:17
and we can now project
248
797440
1856
ve artık toplam genetik boyutu hakkında
13:19
what is the total genetic size --
249
799320
4136
tahminde bulunabiliyoruz -
13:23
gene pool --
250
803480
1216
gen havuzu hakkında -
13:24
of the Prochlorococcus federation, as we call it.
251
804720
3496
başka bir deyişle Proklorokokus Federasyonu hakkında.
13:28
It's like a superorganism.
252
808240
1656
Bu adeta bir süper organizma.
13:29
And it turns out that projections are
253
809920
2616
Tahminler şunu gösteriyor ki
13:32
that the collective has 80,000 genes.
254
812560
3016
toplamda 80 bin gen var.
13:35
That's four times the size of the human genome.
255
815600
2936
İnsan genomunun dört katı kadar.
13:38
And it's that diversity of gene pools
256
818560
4416
Bu gen havuzlarının çeşitliliği
13:43
that makes it possible for them
257
823000
2016
o geniş okyanus bölgelerini
13:45
to dominate these large regions of the oceans
258
825040
2256
domine etmelerini mümkün kılmakla kalmıyor,
13:47
and maintain their stability
259
827320
1736
her geçen yıl
13:49
year in and year out.
260
829080
1920
dengelerini korumalarını sağlıyor.
13:52
So when I daydream about Prochlorococcus,
261
832680
3176
Proklorokokus hakkında hayallere daldığım zaman,
13:55
which I probably do more than is healthy --
262
835880
2456
bu arada bunu çok sık yapıyorum -
13:58
(Laughter)
263
838360
1696
(Kahkahalar)
14:00
I imagine them floating out there,
264
840080
3376
Onların etrafta dolaştığını,
14:03
doing their job,
265
843480
1296
işlerini yaptığını,
14:04
maintaining the planet,
266
844800
1536
gezegeni koruduğunu,
14:06
feeding the animals.
267
846360
3176
hayvanları beslediğini düşünüyorum.
14:09
But also I inevitably end up
268
849560
2176
Sonra da kendimi şunu düşünmekten alamıyorum,
14:11
thinking about what a masterpiece they are,
269
851760
3416
bu canlılar tam bir doğa harikası,
14:15
finely tuned by millions of years of evolution.
270
855200
3896
milyonlarca yıllık evrimle mükemmel olmuşlar.
14:19
With 2,000 genes,
271
859120
2000
2000 genle birlikte,
14:21
they can do what all of our human ingenuity
272
861960
2456
tüm insanlık becerimizin henüz yapamadığını
14:24
has not figured out how to do yet.
273
864440
2256
bu canlılar yapabilir.
14:26
They can take solar energy, CO2
274
866720
2976
Güneş enerjisini ve karbon dioksiti alarak
14:29
and turn it into chemical energy in the form of organic carbon,
275
869720
3496
organik karbon biçiminde kimyasal enerjiye dönüştürebiliyorlar,
14:33
locking that sunlight in those carbon bonds.
276
873240
3280
karbon bağlarına güneş ışığını saklı tutuyorlar.
14:37
If we could figure out exactly how they do this,
277
877760
3536
Bunu tam olarak nasıl yaptıklarını anlayabilirsek
14:41
it could inspire designs
278
881320
3016
fosil yakıtlarına olan bağlılığımızı azaltacak
14:44
that could reduce our dependency on fossil fuels,
279
884360
2936
tasarımlara kapı açabilir,
14:47
which brings my story full circle.
280
887320
2800
bu da benim hikâyemi tamamlıyor.
14:51
The fossil fuels that are buried that we're burning
281
891160
2896
Yakmakta olduğumuz bu gömülü fosil yakıtlarını
14:54
took millions of years for the earth to bury those,
282
894080
4816
Dünya'nın gömmesi milyonlarca yıl aldı,
14:58
including those ancestors of Prochlorococcus,
283
898920
3016
buna Proklorokokus'un ataları da dâhil
15:01
and we're burning that now in the blink of an eye
284
901960
2896
ve biz bunu jeolojik bir zaman diliminde
15:04
on geological timescales.
285
904880
1936
göz açıp kapayıncaya kadar kısa bir sürede tüketiyoruz.
15:06
Carbon dioxide is increasing in the atmosphere.
286
906840
2896
Atmosferdeki karbon dioksit artıyor.
15:09
It's a greenhouse gas.
287
909760
1576
Bu bir sera gazı.
15:11
The oceans are starting to warm.
288
911360
2096
Okyanuslar ısınmaya başlıyor.
15:13
So the question is, what is that going to do
289
913480
2736
Sormamız gereken şu:
15:16
for my Prochlorococcus?
290
916240
2496
Bunun Proklorokokus'la ilgisi ne?
15:18
And I'm sure you're expecting me to say that my beloved microbes are doomed,
291
918760
4936
Benim sevgili mikroplarımın kaderinin kötü olduğunu söyleceğimi düşünüyorsanız
15:23
but in fact they're not.
292
923720
1320
öyle değiller.
15:25
Projections are that their populations will expand as the ocean warms
293
925960
5656
Tahminlere göre popülasyonları okyanuslar ısındıkça genişleyecek,
15:31
to 30 percent larger by the year 2100.
294
931640
3880
2100 yılına kadar yüzde 30 oranında.
15:36
Does that make me happy?
295
936000
1400
Bu beni mutlu mu ediyor?
15:38
Well, it makes me happy for Prochlorococcus of course --
296
938320
2656
Proklorokokus için mutlu oluyorum tabii -
15:41
(Laughter)
297
941000
2296
(Kahkahalar)
15:43
but not for the planet.
298
943320
2400
ama gezegen açısından değil.
15:46
There are winners and losers
299
946480
1376
Sorumluluğunu aldığımız bu küresel deneyde
15:47
in this global experiment that we've undertaken,
300
947880
3256
kazananlar da kaybedenler de var
15:51
and it's projected that among the losers
301
951160
2976
ve tahminlere göre kaybedenler arasında
15:54
will be some of those larger phytoplankton,
302
954160
2056
daha büyük fitoplanktonların bır kısmı olacak,
15:56
those charismatic ones
303
956240
1296
o karizmatik olanlar
15:57
which are expected to be reduced in numbers,
304
957560
2816
sayı olarak düşüş yaşayacaklar
16:00
and they're the ones that feed the zooplankton that feed the fish
305
960400
3496
ve balıkları besleyen hayvan planktonunu besleyenler de onlar,
16:03
that we like to harvest.
306
963920
1400
muhafaza etmek istediklerimiz onlar.
16:08
So Prochlorococcus has been my muse for the past 35 years,
307
968600
4456
Proklorokokus son 35 yıldır kafa yorduğum şey
16:13
but there are legions of other microbes out there
308
973080
2376
ama gezegenimizi bizim için koruyan
16:15
maintaining our planet for us.
309
975480
2160
başka mikrop alayları da var.
16:18
They're out there
310
978360
2056
Her taraftalar,
16:20
ready and waiting for us to find them so they can tell their stories, too.
311
980440
4256
onları bulup hikâyelerini anlatabilmemiz için hâlihazırda bizi bekliyorlar.
16:24
Thank you.
312
984720
1216
Teşekkürler.
16:25
(Applause)
313
985960
5600
(Alkışlar)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7