How to seek truth in the era of fake news | Christiane Amanpour

148,311 views ・ 2017-10-30

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: İlker Ata Akhun Gözden geçirme: Ramazan Şen
00:12
Chris Anderson: Christiane, great to have you here.
0
12931
2337
Chris Anderson: Christiane, burada olman harika.
00:15
So you've had this amazing viewpoint,
1
15292
1843
İnanılmaz bir bakış açın var,
00:17
and perhaps it's fair to say that in the last few years,
2
17159
3060
son birkaç yıl içinde, senin de gördüğün
00:20
there have been some alarming developments that you're seeing.
3
20243
3753
bazı ürkütücü gelişmeler olduğunu söylemek herhalde doğru olur.
00:24
What's alarmed you most?
4
24020
1564
Seni en çok ürküten ne oldu?
00:25
Christiane Amanpour: Well, just listening to the earlier speakers,
5
25608
3192
Christiane Amanpour: Önceki konuşmacıları dinlediğimde,
00:28
I can frame it in what they've been saying:
6
28824
2472
söylediklerinden bunu çerçeveye oturtabilirim:
00:31
climate change, for instance -- cities, the threat to our environment
7
31320
3422
iklim değişikliği, örneğin; şehirler,
çevremize ve yaşamımıza olan tehdit.
00:34
and our lives.
8
34766
1260
00:36
It basically also boils down to understanding the truth
9
36440
3894
Bu esasında hakikati anlamak ve onu gerçekten çözebilmek için
00:40
and to be able to get to the truth of what we're talking about
10
40358
3011
hakkında konuştuğumuz şeyin hakikatine ulaşabilmek
00:43
in order to really be able to solve it.
11
43393
2092
olarak özetlenebilir.
00:45
So if 99.9 percent of the science on climate
12
45509
3927
Şöyle ki, iklim konusunda bilimin yüzde 99,9'u
00:49
is empirical, scientific evidence,
13
49460
3057
ampirik bilimsel kanıtlar ise
00:52
but it's competing almost equally with a handful of deniers,
14
52541
4895
ama bu neredeyse eşit bir şekilde bir avuç münkir ile rekabet ediyorsa,
00:57
that is not the truth;
15
57460
1227
bu, hakikat değildir;
00:58
that is the epitome of fake news.
16
58711
2498
bu, sahte haberin somut örneğidir.
01:01
And so for me, the last few years -- certainly this last year --
17
61233
5102
Dolayısıyla benim için, son birkaç yıl - kesinlikle geçen yıl -
01:06
has crystallized the notion of fake news in a way that's truly alarming
18
66359
4260
gerçekten ürkütücü bir şekilde, sahte haber kavramını billurlaştırdı
01:10
and not just some slogan to be thrown around.
19
70643
2659
ve bu sadece ortaya atılacak bir slogan değil.
01:13
Because when you can't distinguish between the truth and fake news,
20
73326
3811
Çünkü, gerçek ile sahte haberi biribirinden ayırt edemediğinizde,
01:17
you have a very much more difficult time trying to solve
21
77161
3891
karşılaştığımız önemli sorunların bazılarını çözmeniz
01:21
some of the great issues that we face.
22
81076
2451
daha da zorlaşır.
01:24
CA: Well, you've been involved in this question of,
23
84512
3421
CH: Sen denge nedir, hakikat nedir,
01:27
what is balance, what is truth, what is impartiality,
24
87957
2912
tarafsızlık nedir, sorularında
01:30
for a long time.
25
90893
1255
uzun süre yer aldın.
01:32
You were on the front lines reporting the Balkan Wars 25 years ago.
26
92172
5870
Cephe hattındaydın, Balkan Savaşlarını aktarıyordun, tahminimce 25 yıl önce.
01:38
And back then, you famously said,
27
98066
3412
Ve o zamanlar insan hakları ihlallerini dile getirerek,
01:41
by calling out human right abuses,
28
101502
2621
meşhur olan şu sözleri sarf ettin:
01:44
you said, "Look, there are some situations one simply cannot be neutral about,
29
104147
4329
"Bakın, burada birisinin kolayca tarafsız olamayacağı bazı durumlar var
01:48
because when you're neutral,
30
108500
1380
çünkü tarafsız olduğunuzda,
01:49
you are an accomplice."
31
109904
1887
suç ortağısınız." dedin.
01:53
So, do you feel that today's journalists aren't heeding that advice
32
113243
4897
Dolayısıyla, bugünün gazetecilerinin, denge konusundaki o tavsiyeye
aldırmadıkları görüşünde misin?
01:58
about balance?
33
118164
1472
01:59
CA: Well, look, I think for journalists, objectivity is the golden rule.
34
119660
4106
CA: Gazeteciler için, tarafsızlık altın kuraldır.
02:03
But I think sometimes we don't understand what objectivity means.
35
123790
4416
Ama bazen tarafsızlığın ne anlama geldiğini anlamıyoruz.
02:08
And I actually learned this very, very young in my career,
36
128230
2994
Doğrusu bunu kariyerimin çok, çok erken zamanlarında,
02:11
which was during the Balkan Wars.
37
131248
1572
Balkan Savaşları sırasında öğrendim.
02:12
I was young then.
38
132844
1216
O zamanlar gençtim.
02:14
It was about 25 years ago.
39
134084
2539
25 yıl kadar önceydi.
02:16
And what we faced was the wholesale violation, not just of human rights,
40
136647
5781
O zaman karşılaştığımız sadece insan hakları ihlalleri değildi,
02:22
but all the way to ethnic cleansing and genocide,
41
142452
2979
etnik temizlik ve soykırıma varan büyük çaplı ihlallerdi
02:25
and that has been adjudicated in the highest war crimes court
42
145455
4006
ve dünyanın en üst savaş suçları mahkemesinde
karara bağlandı.
02:29
in the world.
43
149485
1164
02:30
So, we know what we were seeing.
44
150673
1653
Yani, ne gördüğümüzü biliyoruz.
02:32
Trying to tell the world what we were seeing
45
152350
2537
Ne gördüğümüzü dünyaya anlatmaya çalışmak,
02:34
brought us accusations of bias,
46
154911
2775
bize, önyargı,
taraflardan birinin yanında yer alma,
02:37
of siding with one side,
47
157710
1889
02:39
of not seeing the whole side,
48
159623
1862
tüm tarafları görmeme ve bildiğin gibi,
02:41
and just, you know, trying to tell one story.
49
161509
2297
sadece tek bir hikaye anlatma suçlamalarını getirdi.
02:43
I particularly and personally was accused of siding with,
50
163830
4307
Ben, özellikle ve şahsen, örneğin,
Saraybosnalıların tarafını tutmakla,
02:48
for instance, the citizens of Sarajevo --
51
168161
1982
"Müslümanların tarafını tutmakla" suçlandım,
02:50
"siding with the Muslims,"
52
170167
1427
02:51
because they were the minority who were being attacked
53
171618
3052
çünkü onlar Sırp tarafındaki Hristiyanlar tarafından
02:54
by Christians on the Serb side
54
174694
3738
saldırılan azınlık idi,
02:58
in this area.
55
178456
1719
bu bölgede.
03:00
And it worried me.
56
180199
1342
Ve bu beni endişelendirdi.
03:01
It worried me that I was being accused of this.
57
181565
2191
Bununla suçlanıyor olmak beni endişelendirdi.
03:03
I thought maybe I was wrong,
58
183780
1342
Belki hatalıyım, belki tarafsızlığın
03:05
maybe I'd forgotten what objectivity was.
59
185146
2348
ne olduğunu unuttum diye düşündüm.
03:07
But then I started to understand that what people wanted
60
187518
3007
Ama sonra insanların aslında hiçbir şey yapmamayı
03:10
was actually not to do anything --
61
190549
1798
istediklerini anlamaya başladım --
03:12
not to step in,
62
192371
1417
müdahale etmemeyi,
03:13
not to change the situation,
63
193812
1570
durumu değiştirmemeyi,
03:15
not to find a solution.
64
195406
1449
çözüm bulmamayı.
03:16
And so, their fake news at that time,
65
196879
2353
Yani, o zamanın sahte haberi,
03:19
their lie at that time --
66
199256
1382
onların o zamanki yalanı --
03:20
including our government's, our democratically elected government's,
67
200662
3530
demokratik olarak seçilmiş, insan hakları
03:24
with values and principles of human rights --
68
204216
2272
değer ve prensipleri olan hükümetlerimiz de dahil --
03:26
their lie was to say that all sides are equally guilty,
69
206512
3507
onların yalanı tüm tarafların eşit suçlu olduğu,
03:30
that this has been centuries of ethnic hatred,
70
210043
2793
bunun yüzyıllardır süren bir etnik nefret olduğu,
03:32
whereas we knew that wasn't true,
71
212860
1882
doğru olmadığını bilmemize rağmen,
03:34
that one side had decided to kill, slaughter and ethnically cleanse
72
214766
3647
bir tarafın diğer tarafı öldürmeye, katletmeye
ve etnik temizliğe karar verdiği idi.
03:38
another side.
73
218437
1157
03:39
So that is where, for me,
74
219618
1496
Bu noktada, bana göre,
03:41
I understood that objectivity means giving all sides an equal hearing
75
221138
5306
tarafsızlığın bütün tarafların sesini eşit miktarda duyurmak
03:46
and talking to all sides,
76
226468
2105
ve tüm taraflarla konuşmak anlamına geldiğini,
03:48
but not treating all sides equally,
77
228597
3622
ancak tüm taraflara eşit muamele etmek olmadığını
03:52
not creating a forced moral equivalence or a factual equivalence.
78
232243
4788
zorlama bir ahlaki veya fiili eşitlik yaratmak olmadığını anladım.
03:57
And when you come up against that crisis point
79
237055
4479
Ciddi uluslararası ve insancıl hukuk ihlallerinin olduğu durumlarda,
04:01
in situations of grave violations of international and humanitarian law,
80
241558
5671
bu kriz noktası ile karşı karşıya geldiğinde,
04:07
if you don't understand what you're seeing,
81
247253
2342
eğer ne gördüğünü anlamazsan,
04:09
if you don't understand the truth
82
249619
2160
eğer gerçeği anlamazsan,
04:11
and if you get trapped in the fake news paradigm,
83
251803
3513
eğer sahte haber paradigmasının tuzağına düştüysen,
04:15
then you are an accomplice.
84
255340
1590
o zaman sen bir suç ortağısın.
04:17
And I refuse to be an accomplice to genocide.
85
257658
2997
Ben soykırıma suç ortağı olmayı reddediyorum.
04:20
(Applause)
86
260679
3283
(Alkışlar)
04:26
CH: So there have always been these propaganda battles,
87
266402
2778
CH: Bu propaganda savaşları her zaman olmuştur
04:29
and you were courageous in taking the stand you took back then.
88
269204
4026
ve sen o zamanki duruşunu almakta cesurdun.
04:33
Today, there's a whole new way, though,
89
273652
3727
Gerçi, bugün haberlerin sahteleşiyor gibi göründüğü
04:37
in which news seems to be becoming fake.
90
277403
2204
tamamen yeni bir yöntem var.
04:39
How would you characterize that?
91
279631
1634
Bunu nasıl karakterize ediyorsun?
04:41
CA: Well, look -- I am really alarmed.
92
281289
2084
CA: Ben gerçekten endişeliyim.
04:43
And everywhere I look,
93
283397
2202
Nereye baksam,
04:45
you know, we're buffeted by it.
94
285623
1837
bildiğin gibi, bununla hırpalanıyoruz.
04:47
Obviously, when the leader of the free world,
95
287484
2202
Açıkça, ne zaman ki özgür dünyanın lideri,
04:49
when the most powerful person in the entire world,
96
289710
2473
ne zaman ki bütün dünyanın en güçlü insanı
04:52
which is the president of the United States --
97
292207
2246
ki bu Birleşik Devletlerin başkanı--
04:54
this is the most important, most powerful country in the whole world,
98
294477
4819
bu bütün dünyadaki en önemli, en güçlü ülke,
04:59
economically, militarily, politically in every which way --
99
299320
4240
ekonomik, askeri, politik ve her türlü şekilde --
05:04
and it seeks to, obviously, promote its values and power around the world.
100
304415
5017
ve açıkça dünya çapında kendi değerlerini ve gücünü teşvik etmek peşinde koşmakta.
05:09
So we journalists, who only seek the truth --
101
309456
3976
Dolayısıyla sadece gerçeği arayan biz gazeteciler --
05:13
I mean, that is our mission --
102
313456
1521
- demek istediğim, bu bizim görevimiz -
05:15
we go around the world looking for the truth
103
315001
2117
Herkesin gözü ve kulağı olmak için gerçeği ararken,
05:17
in order to be everybody's eyes and ears,
104
317142
1973
dünyanın çevresinde dolaşırız,
05:19
people who can't go out in various parts of the world
105
319139
2519
dünyanın bazı bölgelerinde dışarıya çıkamayan insanların
05:21
to figure out what's going on about things that are vitally important
106
321682
3369
herkesin sağlık ve güvenliğine hayati derecede etkisi olan konularda
05:25
to everybody's health and security.
107
325075
1956
ne olup bittiğini anlayabilmesi için.
05:27
So when you have a major world leader accusing you of fake news,
108
327055
6686
Dolayısıyla önemli bir dünya lideri sizi sahte haberle suçladığında,
05:33
it has an exponential ripple effect.
109
333765
3843
bu, katlanarak artan bir dalga etkisine sahiptir.
05:37
And what it does is, it starts to chip away
110
337632
4272
Yaptığı şey sadece
bizim inanırlığımızı yok etmekle kalmaz,
05:42
at not just our credibility,
111
342472
2888
05:45
but at people's minds --
112
345384
2029
ayrıca insanların aklında --
05:48
people who look at us, and maybe they're thinking,
113
348372
2364
bize bakan insanlar belki de şöyle düşünüyorlar:
05:50
"Well, if the president of the United States says that,
114
350760
2669
"Eğer Birleşik Devletler'in başkanı bunu söylüyorsa,
bunun içinde bir yerde bir parça doğruluk olabilir."
05:53
maybe somewhere there's a truth in there."
115
353453
2135
05:56
CH: Presidents have always been critical of the media --
116
356148
4184
CH: Başkanlar her zaman medyayı eleştirmiştir--
06:00
CA: Not in this way.
117
360356
1601
CA: Bu şekilde değil
06:01
CH: So, to what extent --
118
361981
1505
CH: Öyleyse, ne ölçüde--
06:03
(Laughter)
119
363510
1064
(Gülüşmeler)
06:04
(Applause)
120
364598
3120
(Alkışlar)
06:07
CH: I mean, someone a couple years ago looking at the avalanche of information
121
367742
6896
CH: Demek istiyorum ki, bir kaç yıl önce Twitter ve Facebook ve
benzerlerinden düşen bilgi çığına bakan birisi
06:14
pouring through Twitter and Facebook and so forth,
122
374662
3236
06:17
might have said,
123
377922
1158
şöyle söylemiş olabilir,
"Bak, demokrasilerimiz şimdiye kadar olduğundan daha sağlıklı.
06:19
"Look, our democracies are healthier than they've ever been.
124
379104
2841
06:21
There's more news than ever.
125
381969
1521
Her zamankinden daha fazla haber var.
06:23
Of course presidents will say what they'll say,
126
383514
2211
Tabii ki başkanlar istediklerini söyleyebilir,
06:25
but everyone else can say what they will say.
127
385749
2233
ama diğerleri de istediklerini söyleyebilir,
Bunda hoşa gitmeyecek ne var? Bunda nasıl bir ilave tehlike var?"
06:28
What's not to like? How is there an extra danger?"
128
388006
4155
06:32
CA: So, I wish that was true.
129
392185
1542
CA: Bunun doğru olmasını dilerdim.
06:34
I wish that the proliferation of platforms upon which we get our information
130
394992
6093
Bilgi aldığımız platformların çoğalmasının,
06:41
meant that there was a proliferation of truth and transparency
131
401109
3878
aynı zamanda gerçeğin, şeffaflığın, derinliğin ve doğruluğun da
06:45
and depth and accuracy.
132
405011
1868
çoğalması anlamına gelmesini dilerdim.
06:46
But I think the opposite has happened.
133
406903
2455
Ama bence bunun tam aksi gerçekleşti.
06:49
You know, I'm a little bit of a Luddite,
134
409382
2090
Ben biraz makineleşme düşmanıyım,
06:51
I will confess.
135
411496
1196
itiraf edeceğim.
06:53
Even when we started to talk about the information superhighway,
136
413147
3384
Uzun zaman önce bilgi otoyolu
06:56
which was a long time ago,
137
416555
1628
hakkında konuşmaya başladığımızda,
06:58
before social media, Twitter and all the rest of it,
138
418207
2651
sosyal medya, Twitter ve diğerlerinden önce;
07:00
I was actually really afraid
139
420882
1824
bunun, insanlara büyük resmi göstermek yerine
07:02
that that would put people into certain lanes and tunnels
140
422730
4021
onları belirli yollara ve tünellere sokmasından
07:06
and have them just focusing on areas of their own interest
141
426775
4342
ve onları sadece kendi çıkarlarının olduğu alanlara
yönlendirmesinden korkuyordum.
07:11
instead of seeing the broad picture.
142
431141
2333
07:13
And I'm afraid to say that with algorithms, with logarithms,
143
433498
4586
Ne yazık ki bizi belirli bilgi kanallarına yönlendiren algoritmalarla,
logaritmalarla, bilmem ne "-itma"larla
07:18
with whatever the "-ithms" are
144
438108
1648
07:19
that direct us into all these particular channels of information,
145
439780
4266
bunun şu anda gerçekleşmekte olduğunu söylemeliyim.
07:24
that seems to be happening right now.
146
444070
1870
07:25
I mean, people have written about this phenomenon.
147
445964
2544
Demek istiyorum ki, insanlar bu fenomen hakkında yazdılar.
07:28
People have said that yes, the internet came,
148
448532
2198
İnsanlar dediler ki, evet, internet geldi,
07:30
its promise was to exponentially explode our access to more democracy,
149
450754
5743
daha fazla demokrasiye,
07:36
more information,
150
456521
1714
daha fazla bilgiye,
07:38
less bias,
151
458259
1892
daha az önyargıya, daha çeşitli bilgiye,
07:40
more varied information.
152
460175
2389
erişimin hızla artmasını vaad ediyor.
07:42
And, in fact, the opposite has happened.
153
462588
2325
Gerçekte bunun tam tersi gerçekleşti.
07:44
And so that, for me, is incredibly dangerous.
154
464937
4018
Dolayısıyla, benim için, inanılmaz derecede tehlikeli.
07:48
And again, when you are the president of this country and you say things,
155
468979
4515
Ayrıca, bu ülkenin başkanıysanız ve bir şeyler söylediğinizde,
07:53
it also gives leaders in other undemocratic countries the cover
156
473518
5425
bu, diğer demokratik olmayan ülkelerdeki liderlere de,
bize - ve kendi gazetecilerine - çok daha kötü bir şekilde hakaret etme
08:00
to affront us even worse,
157
480009
2306
08:02
and to really whack us -- and their own journalists --
158
482339
2860
ve sahte haber copuyla sopalama mazeretini sunar.
08:05
with this bludgeon of fake news.
159
485223
1823
08:08
CH: To what extent is what happened, though,
160
488000
2184
CH: Bir kısmı sadece istenmeyen sonuçlar olsa da,
08:10
in part, just an unintended consequence,
161
490208
2066
senin çalıştığın geleneksel medyada
08:12
that the traditional media that you worked in
162
492298
2802
küratörlük-arabuluculuk rolüne sahipken,
08:15
had this curation-mediation role,
163
495124
2080
08:17
where certain norms were observed,
164
497228
2026
belirli normlar gözetilirken,
08:19
certain stories would be rejected because they weren't credible,
165
499278
3153
kimi hikayeler inandırıcı olmadığı için reddedilirken,
08:22
but now that the standard for publication and for amplification
166
502455
6499
şimdi yayınlama ve çoğaltma için standardın
08:28
is just interest, attention, excitement, click,
167
508978
3328
sadece merak, ilgi, tıklama olması,
08:32
"Did it get clicked on?"
168
512330
1163
"Tıklandı mı?"
08:33
"Send it out there!"
169
513517
1155
"Bunu hemen dağıtın."
08:34
and that's what's -- is that part of what's caused the problem?
170
514696
3504
ne kadar etkili oldu?
Ve bu problemin bir parçası mı?
CA: Bunun, büyük bir problem olduğunu düşünüyorum,
08:38
CA: I think it's a big problem, and we saw this in the election of 2016,
171
518224
3595
bunu, "tıklama-yemi" fikrinin çok seksi ve çekici olduğu 2016 seçimlerinde gördük.
08:41
where the idea of "clickbait" was very sexy and very attractive,
172
521843
5107
08:46
and so all these fake news sites and fake news items
173
526974
4306
Tüm o sahte haber siteleri ve sahte haber ögeleri
08:51
were not just haphazardly and by happenstance being put out there,
174
531304
4122
sadece rastgele ve tesadüfi olarak oraya konmamıştı.
08:55
there's been a whole industry in the creation of fake news
175
535450
4451
Sahte haberlerin yaratılmasında tam anlamıyla bir endüstri vardı.
08:59
in parts of Eastern Europe, wherever,
176
539925
2990
Doğu Avrupa'nın bazı bölümlerinde, her neredeyse
09:02
and you know, it's planted in real space and in cyberspace.
177
542939
3260
ve bildiğin gibi, bu, gerçek uzaya ve siberuzaya yerleştirildi.
09:06
So I think that, also,
178
546223
2359
Dolayısıyla düşünüyorum da
09:08
the ability of our technology to proliferate this stuff
179
548606
5121
teknolojimizin bu şeyi ses veya ışık hızında
09:13
at the speed of sound or light, just about --
180
553751
3511
çoğaltma yeteneği,
09:17
we've never faced that before.
181
557286
1983
daha önce hiç karşılaşmadığımız bir şey.
09:19
And we've never faced such a massive amount of information
182
559293
4867
Meslekleri gerçeğe itaat etmek, teyit etmek ve
09:24
which is not curated
183
564184
1565
profesyonel etik değerlerle
09:25
by those whose profession leads them to abide by the truth,
184
565773
5296
davranış kurallarına uymak olanlar tarafından küratörlüğü yapılmamış
böylesine muazzam miktarda bilgiyle
09:31
to fact-check
185
571093
1202
09:32
and to maintain a code of conduct and a code of professional ethics.
186
572319
4834
daha önce hiç karşılaşmamıştık.
09:37
CH: Many people here may know people who work at Facebook
187
577177
3343
CH: Buradaki birçok insan Facebook veya Twitter
ve Google ve diğerlerinde çalışan insanları tanıyabilir.
09:40
or Twitter and Google and so on.
188
580544
2324
09:42
They all seem like great people with good intention --
189
582892
3132
Hepsi iyi niyetli büyük insanlar olarak görünüyorlar--
böyle olduğunu varsayalım.
09:46
let's assume that.
190
586048
1380
09:47
If you could speak with the leaders of those companies,
191
587452
3675
Eğer bu şirketlerin liderleri ile konuşabilseydin,
onlara ne söylerdin?
09:51
what would you say to them?
192
591151
1291
09:52
CA: Well, you know what --
193
592466
1769
CA: Ne söylerdim biliyor musun?
09:54
I'm sure they are incredibly well-intentioned,
194
594259
2344
Onların olağanüstü derecede iyi niyetli olduklarından eminim
09:56
and they certainly developed an unbelievable, game-changing system,
195
596627
5218
ve kesinlikle herkesin bağlantılı olduğu bu Facebook denen yerde
10:01
where everybody's connected on this thing called Facebook.
196
601869
3211
inanılmaz, oyunun kurallarını değiştiren bir sistem geliştirdiler.
10:05
And they've created a massive economy for themselves
197
605104
3801
Kendileri için muazzam bir ekonomi
10:08
and an amazing amount of income.
198
608929
2680
ve inanılmaz miktarda bir gelir yarattılar.
10:11
I would just say,
199
611633
1180
Sadece şöyle söylerdim:
10:12
"Guys, you know, it's time to wake up and smell the coffee
200
612837
4234
"Arkadaşlar, artık uyanmanın ve gerçekleri görmenin
10:17
and look at what's happening to us right now."
201
617095
2702
ve bize neler olduğuna bakmanın tam zamanıdır.
10:19
Mark Zuckerberg wants to create a global community.
202
619821
2932
Mark Zuckerberg küresel bir topluluk kurmak istiyor.
10:22
I want to know: What is that global community going to look like?
203
622777
3219
Bu küresel topluluğun neye benzeyeceğini bilmek istiyorum.
10:26
I want to know where the codes of conduct actually are.
204
626020
4067
Davranış kurallarının ne olduğunu gerçekten bilmek istiyorum.
10:30
Mark Zuckerberg said --
205
630111
1825
Mark Zuckerberg şöyle demişti:
10:31
and I don't blame him, he probably believed this --
206
631960
2718
- ki onu ayıplamıyorum muhtemelen buna inanmıştı -
10:34
that it was crazy to think
207
634702
2356
"Rusların veya bir başkasının
10:37
that the Russians or anybody else could be tinkering and messing around
208
637082
4109
bu gidişata müdahale edeceğini ve bununla uğraşacağını
10:41
with this avenue.
209
641215
1243
düşünmek deliliktir."
10:42
And what have we just learned in the last few weeks?
210
642482
2482
Biz daha yeni son birkaç hafta içinde ne öğrendik?
10:44
That, actually, there has been a major problem in that regard,
211
644988
2958
Bu bağlamda esasen büyük bir sorun olduğunu
10:47
and now they're having to investigate it and figure it out.
212
647970
3118
ve şimdi bunu araştırmak ve çözmek zorunda olduklarını.
10:51
Yes, they're trying to do what they can now
213
651112
3279
Evet, şimdi sahte haberlerin yükselişini engellemek için
10:54
to prevent the rise of fake news,
214
654415
2158
ellerinden geleni yapıyorlar,
10:56
but, you know,
215
656597
1383
ama biliyorsun,
10:58
it went pretty unrestricted for a long, long time.
216
658004
5091
çok, çok uzun bir zaman boyunca sınırsızca devam etti.
11:03
So I guess I would say, you know,
217
663119
1900
Bu yüzden sanırım şöyle diyeceğim:
11:05
you guys are brilliant at technology;
218
665043
2099
Siz çocuklar teknolojide harikasınız,
11:07
let's figure out another algorithm.
219
667166
1891
haydi başka bir algoritma bulalım.
11:09
Can we not?
220
669081
1171
Olmaz mı?
11:10
CH: An algorithm that includes journalistic investigation --
221
670276
2887
CH: Soruşturmacı gazetecilik içeren bir algoritma
11:13
CA: I don't really know how they do it, but somehow, you know --
222
673187
3356
CA: Nasıl yaparlar gerçekten bilmiyorum, ama bir şekilde, yani --
11:16
filter out the crap!
223
676567
1819
saçmalıkları filtreleyin!
11:18
(Laughter)
224
678410
1150
(Gülüşmeler)
11:19
And not just the unintentional --
225
679584
2002
Ve sadece istem dışı olanları değil
11:21
(Applause)
226
681610
3254
(Alkışlar)
11:24
but the deliberate lies that are planted
227
684888
2206
Onyıllardır bunu savaşın bir unsuru
11:27
by people who've been doing this as a matter of warfare
228
687118
4325
olarak kullanan insanlar tarafından
yerleştirilen kasıtlı yalanları da.
11:31
for decades.
229
691467
1302
11:32
The Soviets, the Russians --
230
692793
1933
Sovyetler, Ruslar --
11:34
they are the masters of war by other means, of hybrid warfare.
231
694750
5244
diğer yöntemlerle savaşın, hibrit savaşın ustalarıdır.
11:40
And this is a --
232
700618
1444
ve bu --
11:42
this is what they've decided to do.
233
702689
2984
bu onların yapmaya karar verdikleri şey.
11:45
It worked in the United States,
234
705697
1605
Birleşik Devletlerde işe yaradı,
11:47
it didn't work in France,
235
707326
1321
Fransa'da işe yaramadı,
11:48
it hasn't worked in Germany.
236
708671
1673
Almanya'da henüz işe yaramadı.
11:50
During the elections there, where they've tried to interfere,
237
710368
2941
Orada müdahale etmeye çalıştıkları seçimler sırasında,
11:53
the president of France right now, Emmanuel Macron,
238
713333
2602
Fransa'nın şimdiki başkanı, Emmanuel Macron,
11:55
took a very tough stand and confronted it head on,
239
715959
2523
çok sıkı bir duruş sergiledi ve doğrudan karşısına çıktı,
11:58
as did Angela Merkel.
240
718506
1158
Merkel'in yaptığı gibi.
11:59
CH: There's some hope to be had from some of this, isn't there?
241
719688
2985
CH: Bunun birazından umut edilecek bir şeyler var, değil mi?
12:02
That the world learns.
242
722697
1151
Dünyanın öğrendiğine dair.
12:03
We get fooled once,
243
723872
1318
Bir sefer aldatılacağız,
12:05
maybe we get fooled again,
244
725214
1332
belki tekrar aldatılacağız,
12:06
but maybe not the third time.
245
726570
1455
ama üçüncü kez değil.
CH: Bu doğru mu? CA: Ümit ediyoruz.
12:08
Is that true?
246
728049
1168
12:09
CA: I mean, let's hope.
247
729241
1156
Ancak, bu bağlamda bunun çoğunun teknoloji hakkında olduğunu,
12:10
But I think in this regard that so much of it is also about technology,
248
730421
3387
12:13
that the technology has to also be given some kind of moral compass.
249
733832
3445
teknolojiye de bir çeşit ahlaki pusula verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
12:17
I know I'm talking nonsense, but you know what I mean.
250
737301
2816
Saçmaladığımı biliyorum, ama ne demek istediğimi anlıyorsun
12:20
CH: We need a filter-the-crap algorithm with a moral compass --
251
740141
3708
CH: Ahlaki pusulası olan saçmalık-filtreli bir algoritmaya ihtiyacımız var.
12:23
CA: There you go.
252
743873
1157
CA: Aynen öyle.
CH: Bence bu iyi.
12:25
CH: I think that's good.
253
745054
1152
12:26
CA: No -- "moral technology."
254
746230
1671
CA: Hayır -- "Ahlaki teknoloji"
12:27
We all have moral compasses -- moral technology.
255
747925
3106
Hepimizin ahlaki pusulaları var -- ahlaki teknoloji.
CH: Bence, bu zor bir.
12:31
CH: I think that's a great challenge. CA: You know what I mean.
256
751055
2979
CH: Bir dakika için liderlikten bahset.
12:34
CH: Talk just a minute about leadership.
257
754058
1944
Dünya çapında birçok insanla konuşma fırsatın oldu.
12:36
You've had a chance to speak with so many people across the world.
258
756026
3136
12:39
I think for some of us --
259
759186
1239
Bazılarımız için --
12:40
I speak for myself, I don't know if others feel this --
260
760449
2692
Kendi adıma konuşuyorum, diğerleri böyle hissediyor mu bilmem --
12:43
there's kind of been a disappointment of:
261
763165
1996
bir çeşit hayal kırıklığı var:
12:45
Where are the leaders?
262
765185
1859
Liderler nerede?
Birçoğumuz hayal kırıklığına uğradık --
12:47
So many of us have been disappointed --
263
767068
2314
12:49
Aung San Suu Kyi, what's happened recently,
264
769406
2016
Aung San Suu Kyi, son zamanlarda olanlar,
12:51
it's like, "No! Another one bites the dust."
265
771446
2085
"Hayır! Biri daha hezimete uğradı." gibi.
12:53
You know, it's heartbreaking.
266
773555
1599
Bu yürek parçalayıcı.
12:55
(Laughter)
267
775178
1235
(Gülüşmeler)
12:56
Who have you met
268
776437
2021
Seni etkileyen, sana ilham veren
12:58
who you have been impressed by, inspired by?
269
778482
2870
kiminle karşılaştın?
13:01
CA: Well, you talk about the world in crisis,
270
781376
2504
CA: Krizdeki dünyadan bahsediyorsun,
13:03
which is absolutely true,
271
783904
1354
ki bu kesinlikle doğru
13:05
and those of us who spend our whole lives immersed in this crisis --
272
785282
4487
ve yaşamının tamamını bu krize gömülmüş olarak yaşayanlarımız --
13:09
I mean, we're all on the verge of a nervous breakdown.
273
789793
2993
Demek istediğim, hepimiz sinir krizinin eşiğindeyiz.
13:12
So it's pretty stressful right now.
274
792810
2676
Şu anda oldukça stresli.
13:15
And you're right --
275
795510
1159
Haklısın.
13:16
there is this perceived and actual vacuum of leadership,
276
796693
3110
Algılanan ve gerçekte var olan bir liderlik boşluğu var
13:19
and it's not me saying it, I ask all these --
277
799827
2850
ki bunu söyleyen ben değilim, bunları soruyorum --
13:22
whoever I'm talking to, I ask about leadership.
278
802701
2453
kiminle konuşuyorsam, liderlik hakkında soruyorum.
13:25
I was speaking to the outgoing president of Liberia today,
279
805178
4510
Bugün Liberya'nın görevini bırakan başkanı ile konuşuyordum,
13:29
[Ellen Johnson Sirleaf,]
280
809712
1810
- Ellen Sirleaf Johnson ile -
13:31
who --
281
811546
1154
ki o
13:32
(Applause)
282
812724
2215
(Alkışlar)
13:34
in three weeks' time,
283
814963
1542
üç hafta içerisinde,
13:36
will be one of the very rare heads of an African country
284
816529
3944
anayasaya gerçekten uyan
ve ona öngörülen dönem sonunda gücünü bırakan,
13:40
who actually abides by the constitution
285
820497
2178
13:42
and gives up power after her prescribed term.
286
822699
3612
nadir Afrika ülkesi başkanlarından biri olacak.
13:46
She has said she wants to do that as a lesson.
287
826335
3857
Bunu ders olsun diye yapmak istediğini söyledi.
13:50
But when I asked her about leadership,
288
830216
2032
Ama ona liderlik hakkında sorup
13:52
and I gave a quick-fire round of certain names,
289
832272
2683
hızlıca belirli isimlerden oluşan bir liste sunduğumda,
13:54
I presented her with the name of the new French president,
290
834979
2977
ona yeni Fransa başkanının, Emmanuel Macron'un
13:57
Emmanuel Macron.
291
837980
1433
ismini takdim ettim.
13:59
And she said --
292
839437
1336
Ve dedi ki --
14:00
I said, "So what do you think when I say his name?"
293
840797
2506
Dedim ki: "Onun ismini söylediğimde ne düşünüyorsunuz?"
14:03
And she said,
294
843327
1273
ve dedi ki:
14:05
"Shaping up potentially to be
295
845578
2325
"Muhtemelen mevcut olan liderlik boşluğumuzu
14:07
a leader to fill our current leadership vacuum."
296
847927
4066
doldurmak yolunda ilerliyor."
Bunun ilginç olduğunu düşündüm.
14:12
I thought that was really interesting.
297
852017
1833
14:13
Yesterday, I happened to have an interview with him.
298
853874
2456
Dün, onunla bir röportaj yapma fırsatım oldu.
14:16
I'm very proud to say,
299
856354
1158
İlk uluslararası röportajını benimle
14:17
I got his first international interview. It was great. It was yesterday.
300
857536
3419
yaptığını söylemekten gururluyum. Harikaydı. Dündü.
14:20
And I was really impressed.
301
860979
1292
Gerçekten etkilendim.
Bunu açık bir forumda söyleyebilir miyim bilmiyorum
14:22
I don't know whether I should be saying that in an open forum,
302
862295
2928
ama gerçekten etkilendim.
14:25
but I was really impressed.
303
865247
1455
14:26
(Laughter)
304
866726
1218
(Gülüşmeler)
14:28
And it could be just because it was his first interview,
305
868867
2675
Sadece onun ilk röportajı olmasından dolayı olabilir,
14:31
but -- I asked questions, and you know what?
306
871566
2095
ama -- soruları sordum ve ne oldu biliyor musun?
14:33
He answered them!
307
873685
1208
Onları cevapladı!
14:34
(Laughter)
308
874917
1933
(Gülüşmeler)
14:36
(Applause)
309
876874
3269
(Alkışlar)
14:40
There was no spin,
310
880167
1593
Lafı evirip çevirmek yoktu,
14:41
there was no wiggle and waggle,
311
881784
2391
kıvırmak ve saptırmak yoktu,
14:44
there was no spend-five-minutes- to-come-back-to-the-point.
312
884199
2829
tekrar-aynı-noktaya-dönmek- için-beş-dakika-harcamalar yoktu,
14:47
I didn't have to keep interrupting,
313
887052
1668
sözü kesip durmak zorunda kalmadım,
14:48
which I've become rather renowned for doing,
314
888744
2083
ki insanların soruya cevap vermesini sağlamak için
14:50
because I want people to answer the question.
315
890851
2532
bunu yapmakta epeyce şöhret edindim.
14:53
And he answered me,
316
893407
2051
Bana cevap verdi
14:55
and it was pretty interesting.
317
895482
2614
ve bu oldukça ilginçti.
14:58
And he said --
318
898120
1431
Dedi ki --
14:59
CH: Tell me what he said.
319
899575
1778
CH: Bana ne dediğini söyle.
15:01
CA: No, no, you go ahead.
320
901377
1220
CA: Hayır, devam et.
15:02
CH: You're the interrupter, I'm the listener.
321
902621
2228
CH: Söz kesen sensin, ben dinleyenim.
15:04
CA: No, no, go ahead.
322
904873
1158
CA: Hayır, hayır, devam et. CH: Ne dedi?
15:06
CH: What'd he say?
323
906055
1155
CA: Bugün milliyetçilik ve kabilecilikten bahsettiniz.
15:07
CA: OK. You've talked about nationalism and tribalism here today.
324
907234
3078
Ona şunu sordum: "Hakim olan küreselleşme karşıtlığı, milliyetçilik,
15:10
I asked him, "How did you have the guts to confront the prevailing winds
325
910336
3762
15:14
of anti-globalization, nationalism, populism
326
914122
4535
popülizm rüzgarlarına karşı koyabilecek cesareti nasıl buldun?
15:18
when you can see what happened in Brexit,
327
918681
1962
Halbuki Brexit'te ne olduğunu,
15:20
when you could see what happened in the United States
328
920667
2555
Birleşik Devletler'de ne olduğunu
ve 2017 yılında Avrupa'daki seçimlerde neler olabileceğini görebiliyordun."
15:23
and what might have happened in many European elections
329
923246
2595
15:25
at the beginning of 2017?"
330
925865
1717
15:27
And he said,
331
927606
1319
Şöyle söyledi:
15:29
"For me, nationalism means war.
332
929597
3274
"Benim için, milliyetçilik savaş demektir.
15:33
We have seen it before,
333
933486
1673
Bunu daha önce gördük,
15:35
we have lived through it before on my continent,
334
935183
2258
daha önce benim kıtamda bu badireyi atlattık
15:37
and I am very clear about that."
335
937465
2686
ve ben bu konuda çok netim."
15:40
So he was not going to, just for political expediency,
336
940175
3961
Yani, sadece politik menfaat için
15:44
embrace the, kind of, lowest common denominator
337
944160
3442
diğer politik seçimlerde benimsenen
15:47
that had been embraced in other political elections.
338
947626
4005
en küçük ortaya paydayı benimsemeyecekti.
15:51
And he stood against Marine Le Pen, who is a very dangerous woman.
339
951655
4441
Çok tehlikeli bir kadın olan Marine Le Pen'in karşısına dikildi.
15:56
CH: Last question for you, Christiane.
340
956928
2032
CH: Senin için son soru Christinane.
16:00
TED is about ideas worth spreading.
341
960093
1998
Bize yaymaya değer fikirlerden bahset.
16:02
If you could plant one idea into the minds of everyone here,
342
962115
4647
Buradaki herkesin zihnine bir fikir ekebilseydin,
16:06
what would that be?
343
966786
1197
bu ne olurdu?
16:08
CA: I would say really be careful where you get your information from;
344
968007
5114
CA: Bilginizi nereden aldığınıza gerçekten çok dikkat edin.
16:13
really take responsibility for what you read, listen to and watch;
345
973145
5322
Okuduklarınızın, dinlediklerinizin ve seyrettiklerinizin sorumluluğunu alın.
16:18
make sure that you go to the trusted brands to get your main information,
346
978491
4887
Temel bilgilerinizi edinirken güvenilen markalara müracaat ettiğinize emin olun.
16:23
no matter whether you have a wide, eclectic intake,
347
983402
4689
Ne kadar geniş ve seçilmiş miktarda olursa olsun,
16:28
really stick with the brand names that you know,
348
988115
2995
bildiğiniz marka isimlerini takip edin.
16:31
because in this world right now, at this moment right now,
349
991134
3592
Çünkü an itibariyle bu dünyada, şu anda,
16:34
our crises, our challenges, our problems are so severe,
350
994750
4339
krizlerimiz, mücadelelerimiz, problemlerimiz o kadar şiddetli ki
16:39
that unless we are all engaged as global citizens
351
999113
3551
bilimi, ampirik kanıtları ve gerçekleri anlayan
16:42
who appreciate the truth,
352
1002688
1903
hakikati önemseyen,
16:44
who understand science, empirical evidence and facts,
353
1004615
4345
anlayan küresel vatandaşlar olarak hepimiz müdahil olmadığımız taktirde,
16:48
then we are just simply going to be wandering along
354
1008984
3499
muhtemel bir afetin
16:52
to a potential catastrophe.
355
1012507
1961
kıyısında dolaşıyor olacağız.
16:54
So I would say, the truth,
356
1014492
1364
Yani önce hakikati sorar
16:55
and then I would come back to Emmanuel Macron
357
1015880
2256
ve sonra Emmanuel Macron'a döner
16:58
and talk about love.
358
1018160
1300
ve aşk hakkında konuşurdum.
17:00
I would say that there's not enough love going around.
359
1020022
4469
Etrafta yeterince sevgi yok derdim.
17:04
And I asked him to tell me about love.
360
1024515
2692
Ondan, bana aşk hakkında bahsetmesini istedim.
17:07
I said, "You know, your marriage is the subject of global obsession."
361
1027231
3592
Dedim ki "Bildiğiniz üzere, evliliğiniz küresel bir takıntının öznesi."
17:10
(Laughter)
362
1030847
1635
(Gülüşmeler)
17:12
"Can you tell me about love?
363
1032506
1413
"Bana aşktan bahseder misiniz?
17:13
What does it mean to you?"
364
1033943
1314
Sizin için ne anlam ifade eder?"
17:15
I've never asked a president or an elected leader about love.
365
1035281
2941
Bir başkana veya seçilmiş lidere hiç aşk hakkında sormadım.
17:18
I thought I'd try it.
366
1038246
1158
Deneyeceğimi düşündüm.
17:19
And he said -- you know, he actually answered it.
367
1039428
3915
Gerçekten cevapladı.
17:23
And he said, "I love my wife, she is part of me,
368
1043367
4161
Dedi ki: "Karımı seviyorum, o benim bir parçam,
17:27
we've been together for decades."
369
1047552
1627
onyıllardır beraberiz."
17:29
But here's where it really counted,
370
1049203
1685
Ama asıl değerli olan şuydu,
17:30
what really stuck with me.
371
1050912
1503
beni asıl etkileyen.
17:32
He said,
372
1052439
1241
Dedi ki:
17:33
"It is so important for me to have somebody at home
373
1053704
3520
"Benim için, evde bana hakikati söyleyecek birisinin
17:37
who tells me the truth."
374
1057248
1899
olması çok önemli."
17:40
So you see, I brought it home. It's all about the truth.
375
1060618
2712
Bunu eve getirdim. Tamamen hakikat hakkında.
(Gülüşmeler)
17:43
(Laughter)
376
1063354
1006
CH: İşte budur. Hakikat ve aşk. Yaymaya değer fikirler.
17:44
CH: So there you go. Truth and love. Ideas worth spreading.
377
1064384
2807
Christiane Amanpour, çok teşekkür ederim. Bu harikaydı.
17:47
Christiane Amanpour, thank you so much. That was great.
378
1067215
2663
17:49
(Applause)
379
1069902
1068
(Alkışlar)
17:50
CA: Thank you. CH: That was really lovely.
380
1070994
2334
CA: Teşekkürler: CH: Bu gerçekten çok güzeldi
17:53
(Applause)
381
1073352
1215
(Alkışlar)
17:54
CA: Thank you.
382
1074591
1165
CA: Teşekkür ederim.
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7