How to find the person who can help you get ahead at work | Carla Harris

Çeviri: Nevaz Mescioğlu Gözden geçirme: Ozay Ozaydin

It was the spring of 1988

1988'in ilkbaharıydı

when I had the aha moment.

"işte buldum" anını yaşadığımda.

I was at my first roundtable,

İlk kez bir yuvarlak masa toplantısındaydım,

and for those of you who don't know,

bilmeyenler için yuvarlak masa,

the roundtable was a very commonly used phrase on Wall Street

Wall Street'de analistinden, ortağına, müdür yardımcısından,

to describe the year-end evaluative process

genel müdürüne kadar herkesin

for analysts, associates, vice presidents, all the way up to managing directors.

yıl sonu değerlendirme sürecini anlatmak için kullandığı bir terimdi.

That was the process where they were discussed behind closed doors

Kapalı kapılar ardında bu konuların bir masanın, mesela yuvarlak bir masanın

around a table, i.e. the round table,

etrafında tartışıldığı bir süreçti.

and everyone was put into a category --

Ve herkes bir kategoriye konulurdu --

the top bucket, the middle bucket, the lower bucket --

en üst kova, ortanca kova, alt kova --

and then that was translated into a bonus range

ve daha sonra bu kovalardan

that would be assigned to each professional.

her bir çalışan için prim hesaplanırdı.

This was my first time there, and as I observed,

İlk kez böyle bir yerdeydim ve gözlem yaptıkça

I saw that there was one person that was responsible

konuşmaların çıktılarını kaydetmekle sorumlu olan

for recording the outcome of a conversation.

bir kişi olduğunu gördüm.

There were other people in the room that had the responsibility

Tüm adayların durumlarını ortaya sunmaktan sorumlu olan

of presenting the cases of all the candidates.

başkaları da vardı odada.

And there were other invited guests who were supposed to comment

Diğer davetlilerden de adayların durumları sunuldukça

as a candidate's position was presented.

onları değerlendirmeleri beklenirdi.

It was interesting to me that those other people

Benim için şunlar ilginçti:

were folks who were more senior than the folks that were being discussed

bu diğer kişiler, hakkında konuşulanlardan daha kıdemlerdi

and they theoretically had had some interaction with those candidates.

ve teorik olarak o adaylarla daha önceden etkileşimleri olmuştu.

Now, I was really excited to be at this roundtable for the first time,

Burada ilk kez bulunduğumdan oldukça heyecanlıydım

because I knew that my own process would go through this same way,

çünkü biliyordum ki kendi sürecim de bu şekilde ilerleyecekti

and that my bonus would be decided in the same way,

ve benim primime de bu şekilde karar verilecekti.

so I wanted to know how it worked,

Bu yüzden nasıl işlediğini öğrenmek istedim,

but more importantly,

ama daha önemlisi

I wanted to understand how this concept of a meritocracy

işletme okulundan çıkarken konuştuğum

that every company that I talked to walking out of business school

her firmanın satmaya çalıştığı bu liyakat kavramını

was selling.

öğrenmek istiyordum.

Every time I talked to a company,

Bir firma ile her görüşmemde,

they would say, "Our culture, our process, is a meritocracy.

"Kültürümüz, sürecimiz, bir meritokrasidir" derlerdi.

The way you get ahead in this organization is that you're smart,

Bu kurumda yükselmenin yolu zeki olmaktan,

you put your head down and you work really hard,

kafanı işine verip çok çok çalışmaktan geçer

and you'll go right to the top.

ve en tepeye çıkarsın.

So here was my opportunity to see exactly how that worked.

Yani burada bunun nasıl işlediğini görmem için bir fırsattı.

So as the process began,

Süreç başladığında,

I heard the recorder call the first person's name.

zabıt katibinin ilk kişinin adını söylediğini duydum.

"Joe Smith."

"Joe Smith."

The person responsible for presenting Joe's case did just that.

Joe'nun durumunu sunmadan sorumlu kişi tam olarak onu yaptı.

Three quarters of the way through, someone interrupted and said,

Sunumun üç çeyreklik kısmı bittiğinde, birisi araya girdi ve

"This is a great candidate, outstanding,

"Bu çok iyi bir aday, olağanüstü,

has great analytical and quantitative skills.

muhteşem analitik ve nicel yetenekleri var.

This is a superstar."

Bu bir süperstar" dedi.

The recorder then said,

Katip sonra,

"Sounds like Joe should go in the top bucket."

"Joe en üst kovaya girmeli gibi geliyor" dedi.

Second person, Mary Smith.

İkinci kişi, Mary Smith.

Halfway through that presentation, someone said, "Solid candidate.

Sunumun ortalarına doğru, biri "Sağlam aday.

Nothing really special, but a good pair of hands."

Öyle çok özel bir yanı yok ama iyi bir çift el" dedi.

The recorder said,

Katip,

"Sounds like Mary should go in the middle bucket."

"Görünüşe göre Mary, orta kovaya girmeli" dedi.

And then someone said, "Arnold Smith."

Daha sonra biri, "Arnold Smith" dedi.

Before the person could present Arnold's case,

Arnold'un durumunu anlatacak kişi başlayamadan,

somebody said, "Disaster. Disaster. This kid doesn't have a clue.

biri, "Felaket. Felaket. Bu çocuğun hiçbir fikri yok.

Can't do a model."

Bir model yapamıyor" dedi.

And before the case was presented,

Durumu sunulmadan,

the recorder said,

katip,

"Sounds like Arnold should go in the bottom bucket."

"Görünüşe göre Arnold, en alt kovaya girmeli" dedi.

It was at that moment that I clutched my pearls --

İşte o anda incilerimi kenetledim --

(Laughter)

(Kahkaha)

and said, "Who is going to speak for me?"

"Benim için kim konuşacak?" dedim.

Who is going to speak for me?

Benim için kim konuşacak?

It was that moment that I realized that this idea of a meritocracy

İşte o anda anladım ki, tüm firmaların reklamını yaptığı

that every organizations sells is really just a myth.

meritokrasi fikri aslında tamamen bir efsaneden ibaret.

You cannot have a 100 percent meritocratic environment

Değerlendirme denkleminin içinde beşeri bir unsur olduğunda,

when there is a human element involved in the evaluative equation,

yüzde 100 meritroktatik bir çevreye sahip olamazsınız,

because by definition,

çünkü tanım olarak,

that makes it subjective.

bu olayı öznel yapıyor.

I knew at that moment that somebody would have to be behind closed doors

O anda anladım ki kapalı kapılar ardında birileri

arguing on my behalf,

benim lehime tartışmalı,

presenting content in such a way

durumumu öyle bir sunmalı ki

that other decision makers around that table

masanın etrafındaki diğer karar vericiler

would answer in my best favor.

benim için en iyi olacak cevabı versinler.

That was a really interesting lesson,

Bu gerçekten ilginç bir ders oldu

and then I said to myself, "Well, who is that person?

ve kendime "Peki, bu kişi kim?

What do you call this person?"

Bu kişiye ne dersin?" dedim.

And as I thought about the popular business terms at the time,

O zamanki popüler iş terimlerini düşündükçe,

I said, wow, this person can't be a mentor,

dedim ki vay canına, bu kişi mentor olamaz

because a mentor's job is to give you tailored advice,

çünkü mentorun görevi size özgü tavsiyeler vermektir,

tailored specifically to you and to your career aspirations.

sadece size ve sizin kariyer isteklerinize özgü.

They're the ones who give you the good, the bad and the ugly

Hiçbir kısıtlama olmadan, iyiyi, kötüyü ve çirkini

in a no-holds-barred way.

size söyleyenlerdir.

OK. Person can't be a champion or an advocate,

Kişi bir şampiyon ya da savunucu olamasın

because you don't necessarily have to spend any currency

çünkü başkasının şampiyon olması için herhangi bir

to be someone's champion.

akçe harcamanıza gerek yoktur.

You don't necessarily get invited to the room

Eğer bir savunansanız, kapalı kapılar ardındaki odaya

behind closed doors if you're an advocate.

davet edilmek zorunda değilsiniz.

It was almost two years later

Bu kişiye ne denmesi gerektiğinin farkına

when I realized what this person should be called.

bundan yaklaşık iki yıl sonra vardım.

I was speaking at the University of Michigan

Michigan Üniversitesi'nde

to the MBA candidates,

MBA adaylarına

talking about the lessons that I had learned

Wall Street'teki 3 kısa yılımın ardından

after my three short years on Wall Street,

ne dersler çıkardığımı anlatıyordum

and then it came to me.

ve o esnada kafama dank etti.

I said, "Oh, this person that is carrying your interest,

Dedim ki "Bu insan, senin çıkarlarını kollayan

or as I like to say, carrying your paper into the room,

ya da senin kağıdını odada taşıyan

this person who is spending

bu kişi senin için

their valuable political and social capital on you,

değerli politik ve sosyal kapitalini harcıyor,

this person who is going to pound the table on your behalf,

bu kişi senin için masaya yumruğunu vuracak,

this is a sponsor.

bu bir destekçidir.

This is a sponsor."

Bu bir destekçidir."

And then I said to myself,

Sonra kendime dedim ki,

"Well, how do you get a sponsor?

"Peki bir destekçi nasıl edinebilirim?

And frankly, why do you need one?"

Açıkçası neden ihtiyaç duyayım?"

Well, you need a sponsor, frankly,

Bir destekçiye ihtiyacın var

because as you can see,

çünkü görebileceğiniz gibi,

there's not one evaluative process that I can think of,

ister akademide, ister sağlıkta,

whether it's in academia, health care, financial services,

ister finansal hizmetlerde olsun

not one that does not have a human element.

insan öğesinin olmadığı bir değerlendirme süreci düşünemiyorum.

So that means it has that measure of subjectivity.

Yani bu demek oluyor ki işin içinde öznellik var.

There is a measure of subjectivity in who is presenting your case.

Durumunuzu sunan kişide bir öznellik var.

There is a measure of subjectivity

Nesnel bir verin olsa da

in what they say

bunu nasıl söylediklerinde,

and how they interpret any objective data that you might have.

nasıl yorumladıklarında bir öznellik var.

There is a measure of subjectivity in how they say what they're going to say

Sonucu etkilemek için söyleyeceklerini

to influence the outcome.

nasıl söylediklerinde öznellik var.

So therefore, you need to make sure that that person who is speaking,

Bu nedenle kapalı kapılar ardında konuşan kişinin

that sponsor,

-destekçinizin-

has your best interests at heart

menfaatlerinizi korumayı kalpten istediğinden

and has the power to get it, whatever it is for you,

ve sizin için her ne olursa olsun elde etmeye gücü olduğundan

to get it done behind closed doors.

emin olmanız gerekir.

Now, I'm asked all the time,

Bana sürekli soruluyor;

"How do you get one?"

"Böyle bir destekçi nasıl kazanırız?"

Well, frankly, nirvana is when someone sees you in an environment

Yani açıkçası, işin nirvanası birisinin sizi görüp

and decides, "I'm going to make it happen for you.

"Bunu senin için gerçekleştireceğim, başarılı olacağından da

I'm going to make sure that you are successful."

emin olacağım" demesidir.

But for many of us in this room, we know it doesn't really happen that way.

Ama bu odadaki birçoğumuz için işlerin böyle gerçekleşmediğini biliyoruz.

So let me introduce this concept of currency

O zaman bana sizi bu geçer akçe kavramıyla tanıştırmama ve

and talk to you about how it impacts your ability to get a sponsor.

destekçi edinmenizi nasıl etkileyeceğini anlatmama izin verin.

There are two types of currency in any environment:

Herhangi bir çevrede iki tür geçer akçe vardır:

performance currency and relationship currency.

performans ve ilişkiler.

And performance currency is the currency that is generated

Performans akçesi

by your delivering that which was asked of you

sizden istenileni ve biraz daha

and a little bit extra.

fazlasını verdiğinizde oluşur.

Every time you deliver upon an assignment above people's expectations,

Bir görevde insanların beklentilerinin üzerinde bir çıktı verdiğiniz

you generate performance currency.

her seferinde performans akçesi yaratırsınız.

It works exactly like the stock market.

Tıpkı borsa gibi işler.

Any time a company says to the street

Bir firma

that they will deliver 25 cents a share

hisse başına 25 cente söz verip

and that company delivers 40 cents a share,

gerçekte hisse başına 40 cent verirse

that stock goes up, and so will yours.

hisse değeri artar ve sizin de artar.

Performance currency is valuable for three reasons.

Performans akçesi üç nedenden ötürü değerlidir.

Number one, it will get you noticed.

Birincisi, fark edilmenizi sağlar.

It will create a reputation for you.

Sizin için bir itibar yaratır.

Number two, it will also get you paid and promoted

İkincisi, maaş almanızı ve kariyerinizin daha başlarında

very early on in your career

ve herhangi bir çevrede erkenden

and very early on in any environment.

terfi etmenizi sağlar.

And number three, it may attract a sponsor.

Üçüncüsü, bir destekçinin ilgisini çekmeyi başarabilir.

Why? Because strong performance currency

Neden? Çünkü güçlü performans akçesi

raises your level of visibility in the environment, as I said earlier,

çevrenizdeki görünürlüğünüzü arttırır ve daha önce dediğim gibi

such that a sponsor may be attracted to you.

bu sayede bir destekçi size ilgi duyabilir.

Why? Because everybody loves a star.

Neden? Çünkü herkes starları sever.

But if you find yourself in a situation

Ama şayet kendinizi destekçi bulamadığınız

where you don't have a sponsor,

bir durumda bulursanız,

here's the good news.

işte size güzel haber.

Remember that you can exercise your power and ask for one.

Unutmayın ki gücünüzü kullanıp isteyebilirsiniz.

But here's where the other currency is now most important.

Ama bir diğer geçer akçe daha var ki şimdi en önemlisi.

That is the relationship currency,

O ilişki akçesidir.

and relationship currency is the currency that is generated

İlişki akçesi,

by the investments that you make in the people in your environment,

çevrenizdeki insanlara yaptığınız yatırımlarla yaratılır,

the investments that you make in the people in your environment.

çevrenizdeki insanlara yaptığınız yatırımlarla.

You cannot ask someone to use their hard-earned

Şayet onlarla hiçbir etkileşimde bulunmamışsanız,

personal influential currency on your behalf

kimseden zorluklarla elde ettikleri kişisel etki akçesinizi

if you've never had any interaction with them.

sizin için kullanmasını isteyemezsiniz.

It is not going to happen.

Bu kesinlikle gerçekleşmez.

So it is important that you invest the time to connect, to engage

O yüzden zamanınızı çevrenizdeki insanlarla ilişki kurmaya,

and to get to know the people that are in your environment,

girişken olmaya ve onları tanımaya ayırmalısınız

and more importantly to give them the opportunity to know you.

daha da önemlisi sizi tanımalarına fırsat vermelisiniz.

Because once they know you,

Çünkü ancak sizi tanıdıktan sonra

there's a higher probability that when you approach them

onlara yaklaşıp

to ask them to be your sponsor,

destekçiniz olmalarını istediğinizde

they will in fact answer in the affirmative.

alacağınız cevabın olumlu olma olasılığı daha yüksek olur.

Now, if you're with me and you agree that you have to have a sponsor,

Şimdi bir haminiz olması gerektiğine siz de inanıyorsanız,

let's talk about how you identify a sponsor.

bu hamiyi nasıl belirleyeceğimiz hakkında konuşalım.

Well, if you're looking for a sponsor,

Yani bir destekçi arıyorsanız,

they need to have three primary characteristics.

üç temel özelliğe sahip olmaları gerekir.

Number one, they need to have a seat at the decision-making table,

Birincisi, kararların verildiği masada yerlerinin olması gerekir.

they need to have exposure to your work

Kapalı kapılar ardında güvenilirliğe sahip olmaları için

in order to have credibility behind closed doors,

sizin işinize maruz kalmış olmaları gerekir

and they need to have some juice,

ve biraz enerjileri olması gerekir,

or let me say it differently, they'd better have some power.

veya farklı şekilde söyleyeyim, biraz güçleri olsa iyi olur.

It's really important that they have those three things.

Bu üç şeye sahip olmaları gerçekten çok önemlidir.

And then once you have identified the person,

O kişiyi belirledikten sonra,

how do you ask for one?

nasıl teklif edersiniz?

The script goes like this.

Metin şu şekilde ilerler.

"Jim, I'm really interested in getting promoted this year.

"Jim, bu yıl terfi alma konusunda oldukça istekliyim.

I've had an amazing year

Çok iyi bir yıl geçirdim

and I cannot show this organization anything else to prove my worthiness

ve bu kuruma değerimi ya da bu terfiye hazır olduğumu

or my readiness for this promotion,

gösterebileceğim başka bir şeyim kalmadı,

but I am aware that somebody has to be behind closed doors

ama biliyorum ki kapalı kapılar ardında

arguing on my behalf and pounding the table.

beni savunup, masaya yumruğunu vurabilecek biri gerekli.

You know me, you know my work and you are aware of the client feedback,

Beni biliyorsun, işimi biliyorsun, müşterilerin geri dönüşlerini biliyorsun

and I hope that you will feel comfortable arguing on my behalf."

ve umarım ki benim adıma beni savunmak konusunda sorun yaşamazsın."

If Jim knows you

Eğer Jim sizi tanıyorsa,

and you have any kind of a relationship,

herhangi bir ilişkiniz varsa,

there's a very high probability that he will answer yes,

cevabı büyük ihtimalle evet olacaktır

and if he says yes,

ve eğer evet derse de

he will endeavor to get it done for you.

sizin için çaba gösterecektir.

But there's also a shot that Jim might say no,

Ama bir ihtimal Jim hayır diyebilir

and if he says no, in my opinion,

şayet hayır derse, fikrimce,

there's only three reasons that he would tell you no.

üç nedenden dolayı size hayır demiştir.

The first is he doesn't think that he has enough exposure to your work

İlki, sizin işinize kapalı kapılar ardında gerçekten kendine güvenebileceği,

to have real credibility behind closed doors

sizin yerinize etkili ve verimli olabileceği seviyede

to be impactful and effective on your behalf.

maruz kalmamıştır.

The second reason he may tell you no

Size hayır demesinin ikinci nedeni

is that you think he has the juice to get it done,

siz onun bu işi kotaracak enerjisi olduğunu düşünürken,

but he knows that he does not have the power to do it

onun bunun için gücü olmadığını bilmesi

and he is not going to admit that in that conversation with you.

ve bunu size itiraf etmeyecek olmasıdır.

(Laughter)

(Kahkaha)

And the third reason that he would tell you no,

Size hayır demesinin üçüncü nedeni,

he doesn't like you.

sizi sevmemesidir.

He doesn't like you.

Sizi sevmemesidir.

(Laughter)

(Kahkaha)

And that's something that could happen.

Bu da olası bir şeydir.

But even that will be valuable information for you

Ama bu bile sizin için değerli bir bilgidir.

that will help to inform your next conversation with a sponsor

Bir sonraki destekçi görüşmesinde

that might make it a little bit more impactful.

daha etkili olmanıza yardımcı olacak bir bilgidir.

I cannot tell you how important it is to have a sponsor.

Size bir destekçinizin olmasının ne kadar önemli olduğunu anlatamam.

It is the critical relationship in your career.

Kariyerinizdeki en önemli ilişkidir.

A mentor, frankly, is a nice to have,

Bir mentora sahip olmak açıkçası iyidir,

but you can survive a long time in your career without a mentor,

ama mentorunuz olmadan da kariyerinizde uzun süre ayakta kalabilirsiniz

but you are not going to ascend in any organization without a sponsor.

ama destekçiniz yoksa hiçbir kurumda yükselmeniz mümkün değildir.

It is so critical that you should ask yourself regularly,

Kendinize düzenli olarak şunu sormanız çok önemlidir

"Who's carrying my paper into the room?

"Benim kağıdımı odada kim taşıyor?

Who is carrying my paper into the room?"

Benim kağıdımı odada kim taşıyor?"

And if you can't answer who is carrying your paper into the room,

Odada kağıdınızı kimin taşıdığı sorusuna cevap veremiyorsanız,

then I will tell you to divert some of your hardworking energies

iş yapmak için harcadığınız enerjinin bir kısmını

into investing in a sponsor relationship,

hami ilişkisi kurmaya aktarmanızı söylerim

because it will be critical to your success.

çünkü başarınız için bu çok önemlidir.

And as I close, let me give a word

Konuşmamı bitirirken odadaki müstakbel destekçilere

to the would-be sponsors that are in the room.

bir şeyler söylememe izin verin.

If you have been invited into the room,

Odaya davet edildiyseniz,

know that you have a seat at that table,

o masada bir yeriniz olduğunu bilin

and if you have a seat at the table,

ve o masada bir yeriniz varsa

you have a responsibility to speak.

konuşma sorumluluğunuz da vardır.

Don't waste your power worrying about what people are going to say

İnsanların ne söyleyeceğini ya da sadece size benziyor diye

and whether or not they think you might be supporting someone

destekçi olduğunuzu düşüneceklerini kafaya takarak,

just because they look like you.

enerjiinizi boşa harcamayın.

If somebody is worthy of your currency,

Eğer biri sizin akçenize değerse,

spend it.

o akçeyi harcayın.

One thing I have learned after several decades on Wall Street

Wall Street'te geçirdiğim onlarca yılda bir şey öğrendim ki;

is the way to grow your power is to give it away,

gücünüzü arttırmanın yolu onu dağıtmaktır

and your voice is at the heart.

ve sesiniz de işin kalbindedir.

(Applause)

(Alkış)

And your voice is at the heart of your power.

Sesiniz gücünüzün kalbindedir.

Use it.

Onu kullanın.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

(Applause)

(Alkış)