Urban architecture inspired by mountains, clouds and volcanoes | Ma Yansong

Çeviri: Meltem Sendag Gözden geçirme: Merve Kılıç

I am an architect.

Ben bir mimarım.

And this picture shows the city that I come from,

Bu resim benim doğup büyüdüğüm şehre ait.

Pekin, Çin.

Beijing, China.

And old Beijing is like a very beautiful garden,

Pekin eskiden doğa ile iç içe olan

you can see a lot of nature.

çok güzel bir bahçeye benziyordu.

When I was a kid,

Ben çocukken

I learned to swim in this lake

bu gölde yüzmeyi öğrendim

and I climbed mountains every day after school.

ve okuldan sonra her gün dağlara tırmanırdım.

But after getting older,

Ancak büyüdükten sonra

we built more and more modern buildings.

gitgide daha fazla modern bina inşa edildi.

And they all look the same.

Hepsi de birbirine benziyor.

They all look like matchboxes.

Hepsi kibrit kutusu gibi görünüyor.

Why are modern buildings and cities full of these boxy shapes?

Neden tüm modern binalar ve şehirler böyle kutu gibi şekillerden oluşuyor?

In this photo, you actually see two cities.

Aslında bu fotoğrafta iki farklı şehir görüyorsunuz.

The one on the left is New York,

Soldaki New York,

and the one on the right is Tianjin, a Chinese city

sağdaki ise Tianjin,

that's being constructed.

Çin'in inşaat halindeki bir şehri.

And they have very similar skylines.

İkisinin de silüeti çok benzer.

Maybe they also follow the same principle.

Muhtemelen ikisi de aynı prensibe göre inşa ediliyor.

You know, competing for density,

İkisinde de sıkışıklık yüzünden bir mücadele var,

competing for more space,

boş alan için bir mücadele,

competing for efficiency.

alanın verimli kullanımı üzerine bir mücadele.

Therefore, modern architecture

Yani, modern mimari,

becomes a symbol of capital and power.

sermaye ve gücün bir sembolü haline gelmiş.

Çin şehirlerinde çok fazla inşaat var.

Chinese cities are building a lot,

they're also, you know,

Sadece boş alan ve yükseklik için rekabet etmekle kalmıyor,

not only competing for this space and height,

they're also learning a lot from North American urban strategies

aynı zamanda,

Amerika'nın şehircilik prensiplerini de taklit ediyorlar

[and] also repeat a lot from city to city.

ve her bir şehirde bu durum sürekli tekrarlanıyor.

So here, we call it 1,000 cities with one face.

Bunu 1000 şehrin tek bir yüze sahip olması gibi düşünebiliriz.

So as an architect in China,

Çin'de yaşayan bir mimar olarak kendime soruyorum,

I have to ask myself, what can I do about it?

bu konuda ben ne yapabilirim?

One day, I was walking on a street,

Bir gün, sokakta yürürken

I saw people selling fish.

balık satan insanlar gördüm.

And they put the fish in this cubic fish tank.

Balığı küp biçiminde bir kaba koymuşlardı.

So I was asking the same question,

Ben yine aynı soruyu sordum,

neden balık küp şeklinde bir kaba konur?

why a cubic space for fish?

Do they like cubic space?

Balıklar küp şeklindeki alanları mı seviyorlar?

(Laughter)

(Kahkahalar)

Obviously not.

Tabii ki hayır.

So maybe the cubic space, cubic architecture,

Belki kübik alan ve kübik mimari

is cheaper, is easier to make.

daha ucuzdur, yapması daha kolaydır.

So, I did this small research,

O yüzden küçük bir araştırma yaptım.

I put a camera and I tried to observe how fish behave

Bir kamera yerleştirdim ve balıkların bu kübik alandaki

in this cubic space.

davranışlarını gözlemledim.

And then I found they probably weren't happy.

Muhtemelen mutlu olmadıklarını fark ettim.

The cubic space wasn't the perfect home for them,

Kübik alan, onlar için en iyi ev değildi.

so I decided to design a new fish tank for them.

Onlar için yeni bir balık kabı tasarlamaya karar verdim.

I think it should be more organic,

Bence daha organik olmalıydı,

it should be a more fluid space inside.

içeride daha akışkan alanlar olmalıydı.

More complex interiors.

Daha karmaşık iç alanlar.

I think they should feel happier living in this space,

Böyle bir yerde yaşadıklarında daha mutlu olacaklarını düşündüm.

but I wouldn't know because they don't talk to me.

Ancak bilemezdim, çünkü benimle konuşamazlardı.

(Laughter)

(Kahkahalar)

But one year after,

Ancak bir yıl sonra,

we got this opportunity to design this real building for humans.

insanlar için gerçek bir bina tasarlama fırsatı yakaladık.

This is actually a pair of towers

Bunlar aslında bir çift kule.

that we built in Mississauga, a city outside Toronto.

Mississauga'da inşa ettik, Toronto'nun dışında bir şehir.

And people call this Marilyn Monroe Towers --

İnsanlar bunlara Marilyn Monroe kuleleri diyorlar.

(Laughter)

(Kahkahalar)

because of its curvature.

Kavisleri yüzünden.

And the idea was to build a tower,

Çıkış noktamız, çok katlı, içinde yaşanabilecek

high-rise, residential tower, but not a box.

bir kule inşa etmekti, ancak bu bir kutu şeklinde olmamalıydı.

It's more inspired by nature,

Doğadan ilham aldık,

with the sunshine and wind dynamics.

güneş ışığından ve rüzgar dinamiklerinden.

After we finished designing the first tower,

İlk kulenin tasarımlarını bitirdikten sonra,

they told us, you know,

bize dediler ki,

"You don't have to design the second one,

"İkinciyi ayrıca tasarlamanıza gerek yok,

you just repeat the same design,

aynı tasarımı tekrar edin yeter,

and we pay you twice."

size ikisi için de ödeme yapacağız."

But I said, "You cannot have two Marilyn Monroes standing there."

Ben de dedim ki, "Burada iki tane Marilyn Monroe duramaz."

And nature never repeats itself,

Doğa kendini hiçbir zaman tekrar etmez.

so now we have two buildings that can dance together.

Böylece birbiriyle dans eden iki binamız oldu.

So I have this question for myself.

Kendime sorduğum bir soru var.

You know, why, in the modern city,

Neden, modern şehirlerde,

we often think architecture is a machine, is a box?

çoğunlukla mimariyi bir makine gibi düşünüyoruz, bir kutu gibi?

So here, I want to see how people looked at nature in the past.

Ben de insanların geçmişte doğaya ne şekilde baktığını görmek istedim.

By looking into this Chinese traditional painting,

Geleneksel Çin resimlerini inceledim.

I found that they often mixed

Fark ettim ki, çoğunlukla, doğa ile

the nature and the artificial, man-made, in a very dramatic way,

insan üretimi olan yapay olanı çarpıcı bir şekilde karıştırmışlar

so they create this emotional scenery.

ve böylelikle dokunaklı sahneler yaratmışlar.

So in the modern city, my question is:

Yani, modern şehirler için, sorum şu:

Is there a way that we don't separate buildings and nature,

Binaları ve doğayı birbirinden ayırmak yerine,

but combine them?

birbiri ile birleştirmenin bir yolu var mıdır?

So there's another project that we built in China.

Bu da Çin'de yaptığımız bir proje.

It's a quite large residential complex.

Oldukça büyük bir yerleşim alanı.

And it's located in a very beautiful nature setting.

Çok güzel bir doğal alan içerisinde.

To be honest, the first time when I visited the site,

Dürüst olmak gerekirse, burayı ilk ziyaret ettiğimde

it was too beautiful.

o kadar güzel olduğunu düşündüm ki,

And I almost decided to reject the project

neredeyse projeyi geri çeviriyordum.

because you feel as a criminal to do anything there.

Çünkü burada bir şey inşa etmek, insana kendisini suçlu hissettiriyor.

I don't want to become a criminal.

Suçlu olmak istemiyorum.

But my second thought was,

Ancak tekrar düşününce,

if I didn't do it,

eğer ben yapmazsam,

they would just put, you know, standard urban towers there, anyway.

buraya, her hâlükârda, standart şehir kuleleri inşa edecekler.

And that would be a pity.

Yazık olacaktı.

So I decided I had to give it a try.

O yüzden denemeye karar verdim.

So the way we did that was

Şu şekilde yaptık:

we took the contour lines from the existing mountains,

Kontur çizgilerini çevredeki dağlardan aldık

and we took those lines and then translated them into a building.

ve bu çizgileri binalara çevirdik.

So those towers are actually taking the shapes

Yani bu kuleler aslında şekillerini

and geometries from the nature.

ve geometrilerini doğadan alıyorlar.

So each building has a different shape,

Her bir binanın farklı bir şekli var,

a different size, different height.

farklı ölçüler, farklı yükseklikler.

And they become the extension of the nature

Kendi konumlarında

doğanın bir uzantısı haline geldiler.

[where] they're situated.

And you know,

Biliyorsunuzdur,

people think we use computer sometimes

insanlar bu şekilde bir mimariyi

to design this kind of architecture,

bilgisayar üzerinde tasarladığımızı düşünürler,

but I actually use a lot of hand sketch,

ama ben aslında çok fazla el çizimi kullanıyorum

because I like the randomness in the hand sketch.

çünkü el çizimlerindeki rastlantısallıklar hoşuma gidiyor.

And they can carry sort of emotions

Bir tür duygu barındırıyor,

that cannot be made by computers.

bilgisayarla bu elde edilemiyor.

Architecture and humans and nature can coexist together

Mimari, insanlar ve doğa bir arada var olabilir

and are having a good relationship in this photo.

ve bu fotoğrafta aralarında iyi bir ilişki olduğu görünüyor.

Actually this guy in the photo is one of the architects on our team.

Bu fotoğraftaki kişi, ekibimizdeki mimarlardan birisi.

I think he's been enjoying the beautiful nature scenery,

Bence güzel doğa manzarasının keyfini çıkarıyor

and feeling relieved that he is not part of the criminals --

ve kendini rahatlamış hissediyor çünkü suçlulardan biri değil.

(Laughter)

(Kahkahalar)

in the end.

Sonuç olarak.

Back to the city,

Tekrar şehre dönelim,

in Beijing, we were asked to design these urban towers.

Pekin'de bu şehir kulelerini tasarlamamız istendi.

And I made this model.

Ben de bu modeli tasarladım.

It's an architecture model,

Bu mimari bir model,

looks like a minimountain and minivalleys.

küçük dağlara ve küçük vadilere benziyor.

I put this model on my table, and I watered it every day.

Bu modeli masamın üzerine yerleştirdim ve her gün üzerine bir şeyler ekledim.

And years later, we completed this building.

Yıllar sonra bu binayı tamamladık.

And you can see how my hand sketch

El çizimlerimin

is being translated into the real building.

gerçek binaya nasıl dönüştüğünü görebilirsiniz.

And they look quite similar.

Birbirlerine oldukça benziyorlar.

It looks like a black mountain.

Siyah bir dağı andırıyor.

And this is how this building is situated in the city.

Bu da binanın şehirde nasıl yerleştiğini gösteriyor.

It's on the edge of this beautiful park.

Bu güzel parkın kenarında.

It's different, very different from the surrounding buildings,

Çevredeki binalardan farklı, çok farklı

because other buildings are trying to build a wall around the nature.

çünkü diğer binalar doğayla aralarında bir duvar oluşturuyorlar.

But what we're trying to do here

Ancak burada yapmaya çalıştığımız,

is to make the building itself as a part of nature,

binanın kendisini doğanın bir parçası haline getirmek,

so we can extend the nature from the park into the city.

ki böylelikle doğa parktan şehre doğru uzansın.

So that was the idea.

Yani, amacımız buydu.

A Chinese art critic drew this painting.

Çinli bir sanat eleştirmeni bu tabloyu çizdi.

He put our building in this painting.

Bizim binayı tablonun içerisine yerleştirdi.

Can you see there's a black, tiny mountain?

Küçük siyah dağı görebiliyor musunuz?

That looks very fit into this painting.

Bu tabloya çok uymuş görünüyor.

However, in this reality,

Ancak, yaşadığımız gerçeklikte,

our design was being challenged

tasarımımız etraftakilerden çok farklı göründüğü için eleştirildi.

that it looks so different from the surroundings.

And they asked me to modify my design,

Tasarımımda değişiklikler yapmamı istediler,

either color or shape,

renginde veya şeklinde,

to make the building fit the context better.

ki çevreye uyum sağlayabilsin.

So my question was,

Ancak benim burada sorduğum soru şuydu;

why it fits this traditional, you know, natural context,

neden bu bina geleneksel, doğal olan çevreye

gerçekliğe oranla daha iyi uyum sağlıyor?

better than the reality?

Maybe there's something wrong with the reality.

Belki gerçeklikle ilgili bir yanlış vardır?

Belki bu durumla ilgili bir sorun vardır.

Something wrong with the context.

In the very northern part of China,

Çin'in en kuzeyinde,

we also built this opera house.

bu opera binasını yaptık.

It's an opera house next to the river,

Nehrin kıyısında bir opera binası,

in the wetland park.

sulak bir arazide.

So we decided to make this building part of the surrounding landscape

Bu binanın çevredeki manzaranın bir parçası olmasını

and merge into the horizon.

ve ufukla birleşmesini istedik.

The building literally looks like a snow mountain.

Bina kelimenin tam anlamıyla karlı bir dağa benziyor.

And people can walk on the building.

İnsanlar binanın üzerinde yürüyebiliyorlar.

During the day or when there's no opera,

Gün içerisinde veya opera olmadığında

people come here, they can enjoy the views,

insanlar buraya gelebiliyor ve manzaranın keyfini çıkarabiliyor

and they can continue their journey from the park

ve parktan binaya doğru

onto the building.

yolculuklarına devam edebiliyorlar.

When they reach the rooftop,

Binanın çatısına vardıklarında

there's an amphitheater that's framing the sky,

gökyüzüne doğru şarkı söyleyebilecekleri

where they can sing to the sky.

gökyüzünü çevreleyen bir amfitiyatro görürler.

Inside the opera,

Operanın içerisinde,

we have this lobby with a lot of natural light,

bol doğal ışık alan bir lobi bulunuyor;

and they can also enjoy this semi-indoor-outdoor space,

burada yarı açık yarı kapalı alanın keyfini çıkarabiliyorlar

and they can see the beautiful view around them.

ve çevrelerindeki güzel manzarayı görebiliyorlar.

I've been building several mountains,

Birçok dağ inşa ettim,

and here I'm trying to show you

burada size, buluta benzediğini düşündüğüm

one building that I think looks like a cloud.

bir binayı göstereceğim.

It's the Lucas Museum of Narrative Arts

Bu, Lucas Museum of Narrative Arts,

that's being constructed in the city of Los Angeles.

Los Angeles'ta inşa ediliyor.

It's a museum created by George Lucas,

George Lucas tarafından yaratılmış bir müze,

the creator of the "Star Wars" movies.

"Yıldız Savaşları" filmlerinin yapımcısı.

Why a building that looks like a cloud?

Neden bulut gibi görünen bir bina?

Because I think, I imagine, the cloud is mysterious.

Çünkü bence, benim hayalimde, bulutlar çok gizemli.

It's nature.

Doğanın bir parçası.

It's surreal when this natural element landed in the city.

Bu doğal öğe şehre indiğinde sürreal bir durum oluşuyor.

And it makes you feel curious about it,

Merak uyandırıyor,

and you want to explore it.

keşfetmek istiyorsunuz.

So that's how the building landed on earth.

İşte bu şekilde bu bina yeryüzünde hayat buldu.

By lifting this museum,

Bu müzeyi yukarı kaldırıp

making it float above the ground,

yeryüzünün üzerinde yüzmesini sağlayarak

we can free up a lot of landscape and space underneath the building.

binanın altında çok fazla alan yaratabiliyoruz.

And then we can, at the same time,

Aynı zamanda, binanın üzerinde

create this roof garden above the building

ziyaret etmeye açık, manzaranın izlenebildiği

where you can visit and enjoy the view.

bu teras bahçesini yaratabiliyoruz.

This museum will be completed in the year 2022,

Bu müze 2022 yılında tamamlanmış olacak,

and you're all invited when it's completed.

hepiniz davetlisiniz.

So after building all these mountains and clouds,

Tüm bu dağları ve bulutları inşa ettikten sonra,

now we're building these volcanoes

şimdi de volkanlar inşa ediyoruz.

back in China.

Çin'de.

This is actually a huge sports park

Bu aslında kocaman bir spor parkı.

with four stadiums in it,

İçerisinde dört tane stadyum var,

with one football stadium [with] 40,000 seats in there.

Stadyumlardan birisi 40.000 kişilik.

So it's a very large project.

Yani çok büyük bir proje.

And you see from this photo,

Bu fotoğrafta da görüyorsunuz,

you can hardly tell where there's building and where there's landscape.

neresi bina, neresi doğa, ayırt etmek zor.

So the building becomes a landscape.

Yani bina doğanın bir parçası hâline geliyor.

Even becomes a land art,

Adeta bir doğa sanatına dönüşüyor,

where people can walk around the building,

çünkü insanlar, bu volkan parkında gezerken

they can climb this building

binanın etrafında dolanabiliyor,

as they're wandering in this volcano park.

üzerine tırmanabiliyorlar.

And this rendering shows one of the spaces in those volcanoes.

Bu görsel, volkanlardan birinin içerisindeki bir alanı gösteriyor.

This is actually a swimming pool

Bu aslında bir yüzme havuzu,

with natural light coming from above.

yukarıdan doğal ışık geliyor.

So, what we're trying to create

Yani, yaratmaya çalıştığımız şey,

actually is an environment that blurs the boundary

mimari ve doğa arasında

in between architecture and nature.

belirgin sınırların olmadığı bir çevre.

So architecture is no longer a functional machine for living.

Böylelikle, mimari, içinde yaşanan fonksiyonel bir makineden ibaret olmasın.

Aynı zamanda çevredeki doğayı da yansıtsın.

It also reflects the nature around us.

It also reflects our soul and spirit.

Ruhumuzu ve tabiatımızı yansıtsın.

So, as an architect, I don't think

Bir mimar olarak ben,

in the future we should repeat those soulless matchboxes anymore.

gelecekte bu ruhsuz kibrit kutularını tekrarlamamamız gerektiğini düşünüyorum.

I think what I'm looking for is the opportunity

Benim arayışım,

to create a future

insanlar ve doğa arasında ahengin olduğu

with harmony in between humans and nature.

bir gelecek yaratma fırsatı.

Thank you very much.

Çok teşekkürler.

(Applause)

(Alkışlar)