Woody Norris: Hypersonic sound and other inventions

Woody Norris heyecan verici şeyler icat ediyor

Çeviri: Cumhur Korkut Gözden geçirme: osman oguz ahsen

I became an inventor by accident.

Ben kazara bir mucit oldum.

I was out of the air force in 1956. No, no, that's not true:

1956'da hava kuvvetlerinden çıkmıştım. Yok, yok, öyle değildi.

I went in in 1956, came out in 1959,

1956'da girdim, 1959'da çıktım.

was working at the University of Washington,

Washington Üniversitesi'nde çalışıyordum

and I came up with an idea, from reading a magazine article,

ve bir dergide bir yazı okurken

for a new kind of a phonograph tone arm.

aklıma gramofon ses kolununun yeni bir türü fikri geldi.

Now, that was before cassette tapes, C.D.s, DVDs --

Tabii tüm bu olanlar kaset teypleri, CDler, DVD'ler

any of the cool stuff we've got now.

ve şu an sahip olduğumuz havalı şeylerden çok daha önceydi.

And it was an arm that,

Ve bu kol, bir ekleme tutturulmuş bir şekilde

instead of hinging and pivoting as it went across the record,

kaydın üstünde dönmek yerine,

went straight: a radial, linear tracking tone arm.

düz gidiyordu: düz, çizgisel bir yol izleyen ses kolu.

And it was the hardest invention I ever made, but it got me started,

Ve bu benim yaptığım en zor icattı, ama ben de başlamış oldum

and I got really lucky after that.

ve sonradan da şansım epey açıldı.

And without giving you too much of a tirade,

Ve size uzun bir nutuk çekmek yerine

I want to talk to you about an invention I brought with me today:

bugün yanımda getirdiğim bir icatım hakkında konuşmak istiyorum:

my 44th invention. No, that's not true either.

44. icadım. Yok, bu da doğru değil.

Golly, I'm just totally losing it.

Hayret, sürekli unutuyorum.

My 44th patent; about the 15th invention.

44. patentim, yaklaşık 15. icadım.

I call this hypersonic sound.

Bunu hipersonik ses olarak adlandırıyorum.

I'm going to play it for you in a couple minutes,

Sizin için bunu birkaç dakika açacağım

but I want to make an analogy before I do

ama bunu yapmadan önce

to this.

size bir benzerlikten bahsetmek istiyorum.

I usually show this hypersonic sound and people will say,

Ben genelde bu hipersonik sesi gösteriyorum ve insanlar

That's really cool, but what's it good for?

"Bu çok güzel, ama ne işe yarar ki?" diyorlar.

And I say, What is the light bulb good for?

Ve ben de diyorum ki, "Ampul ne işe yarar?"

Sound, light: I'm going to draw the analogy.

Ses, ışık: benzerliklere bakalım.

When Edison invented the light bulb, pretty much looked like this.

Edison ampulü icat ettiğinde, aşağı yukarı böyle bir şeye benziyordu.

Hasn't changed that much.

Çok da değişmedi.

Light came out of it in every direction.

Işık her yöne gidiyordu.

Before the light bulb was invented,

Ampul icat edilmeden önce

people had figured out how to put a reflector behind it,

insanlar arkasına nasıl bir yansıtıcı koyulacağını bulmuşlardı,

focus it a little bit;

biraz odaklanmayı,

put lenses in front of it,

önüne mercek koymayı,

focus it a little bit better.

biraz daha odaklanmayı.

Ultimately we figured out how to make things like lasers

Ve sonunda tamamen odaklanabilen

that were totally focused.

lazer gibi şeyler yapmayı keşfettik.

Now, think about where the world would be today

Şimdi, ampulü olan,

if we had the light bulb,

ancak ışığı odaklayamadığınız

but you couldn't focus light;

bir dünya düşünün.

if when you turned one on it just went wherever it wanted to.

bir açtığınızda ışık istediği her yere gidecek.

That's the way loudspeakers pretty much are.

Hoparlörlerin bugünkü durumu tam da o.

You turn on the loudspeaker,

Hoparlörü açıyorsunuz

and after almost 80 years of having those gadgets,

ve onları kullandığımız yaklaşık 80 yıldır

the sound just kind of goes where it wants.

ses istediği her yere gidiyor.

Even when you're standing in front of a megaphone,

Megafonun önünde duruyor olsanız bile

it's pretty much every direction.

hala neredeyse her yön.

A little bit of differential, but not much.

Biraz daha farklı ama, çok değil.

If the light bulb was the way the speaker is,

Eğer ampul hoparlörün olduğu gibi olsaydı,

and you couldn't focus or sharpen the edges or define it,

odaklayamasaydınız, sınırlarını keskin bir şekilde belirleyemeseydiniz,

we wouldn't have that, or movies in general,

ona sahip olmazdık, veya genel olarak filmlere

or computers, or T.V. sets,

veya bilgisayarlara, veya televizyonlara

or C.D.s, or DVDs -- and just go down the list

veya CD'lere veya DVD'lere -- ve bu uzar gider

of what the importance is

ve bu işin önemli noktası

of being able to focus light.

ışığı odaklayabilmekte.

Now, after almost 80 years of having sound,

Şimdi, sesi kullandığımız yaklaşık 80 yılın sonunda,

I thought it was about time that we figure out

sesi istediğimiz yöne yönlendirmenin yolunun

a way to put sound where you want to.

zamanla bulunacağını düşünüyordum.

I have a couple of units.

Bu konuyla ilgili bir kaç aletim var.

That guy there was made for a demo I did yesterday early in the day

Dünün erken saatlerinde bir demo yaptığım

for a big car maker in Detroit who wants to put them in a car --

ve bu sistemi bir arabaya yerleştirmek isteyen Detroitli bir adam vardı

small version, over your head --

küçük bir versiyonunu, kafanızın üstüne -

so that you can actually get binaural sound in a car.

ki siz gerçekten arabanın içinde stereofonik bir ses alabilesiniz.

What if I could aim sound the way I aim light?

Sesi de ışığı yönlendirebildiğim gibi yönlendirebilseydim?

I got this waterfall I recorded in my back yard.

Şimdi elimde arka bahçemde kaydettiğim şelale sesi var.

Now, you're not going to hear a thing unless it hits you.

Şimdi, o sizi bulmadan hiçbir şey duyamayacaksınız.

Maybe if I hit the side wall it will bounce around the room.

Belki yan duvarı nişan alıp yansımasını sağlarım.

(Applause)

(Alkış)

The sound is being made right next to your ears. Is that cool?

Ses, kulaklarınızın tam yanında oluşturuluyor. Bu harika değil mi?

(Applause)

(Alkış)

Because I have some limited time, I'll cut it off for a second,

Kısıtlı zamanım olduğundan, kısa kesiyorum

and tell you about how it works and what it's good for.

ve nasıl çalıştığını ve ne işe yaradığını anlatmaya geçiyorum.

Course, like light, it's great to be able to put sound

Tabii, ışık gibi, sesi de bir giysi rafını işaret etmek

to highlight a clothing rack, or the cornflakes, or the toothpaste,

için kullanabilmek, ya da mısır gevreği, ya da diş macunu

or a talking plaque in a movie theater lobby.

veya bir sinema bekleme salonundaki bir konuşan plak için.

Sony's got an idea -- Sony's our biggest customers right now.

Sony'nin bir fikri var -- Sony şu an en büyük müşterimiz.

They tried this back in the '60s

Bunu 60larda da denemişlerdi

and were too smart, and so they gave up.

ama çok akıllıydılar ve vazgeçtiler.

But they want to use it -- seriously.

Ama bu kullanmak istiyorlar. --cidden.

There's a mix an inventor has to have.

Bir mucidin sahip olması gereken bir karışım vardır.

You have to be kind of smart,

Biraz zeki olmanız gerekir

and though I did not graduate from college doesn't mean I'm stupid,

ve ben bir üniversiteden mezun olmamama rağmen bu aptal olduğum anlamına gelmez

because you cannot be stupid and do very much in the world today.

çünkü günümüz dünyasında aptal olup bir şeyler yapamazsınız.

Too many other smart people out there. So.

Orada daha pek çok zeki insan var. Yani...

I just happened to get my education in a little different way.

Ben sadece eğitimini biraz farklı bir şekilde aldım.

I'm not at all against education.

Eğitime tamamen karşı değilim.

I think it's wonderful; I think sometimes people,

Harika olduğunu düşünüyorum, ama bazen insanlar

when they get educated, lose it:

eğitim aldıklarında, şunu kaybediyorlar:

they get so smart they're unwilling to look at things that they know better than.

o kadar zekileşiyorlar ki daha iyi bildikleri şeylere bakmak istemiyorlar.

And we're living in a great time right now,

ve şu an büyük bir zamanda yaşıyoruz

because almost everything's being explored anew.

çünkü neredeyse herşey yeniden keşfediliyor.

I have this little slogan that I use a lot, which is:

Çok kullandığım küçük bir sloganım var:

virtually nothing --

Neredeyse hiçbir şey -

and I mean this honestly --

ve bunda ciddiyim -

has been invented yet.

henüz icat edilmemiştir.

We're just starting.

Daha yeni başlıyoruz.

We're just starting to really discover the laws of nature and science and physics.

Doğanın, bilimin ve fiziğin kanunlarını keşfetmeye yeni başlıyoruz.

And this is, I hope, a little piece of it.

Ve bu, umarım ki, onun küçük bir parçası.

Sony's got this vision back -- to get myself on track --

Sony bu vizyonu geri kazandı -konuya dönmem gerekirse-

that when you stand in the checkout line in the supermarket,

süpermarkette kasada beklerken,

you're going to watch a new T.V. channel.

yeni bir televizyon kanalı izleyeceksiniz.

They know that when you watch T.V. at home,

Evde televizyon izlerken

because there are so many choices

çok seçenek olduğundan, kanalı değiştirip

you can change channels, miss their commercials.

reklamlarından kurtulabildiğinizi biliyorlar.

A hundred and fifty-one million people every day stand in the line at the supermarket.

Günde 151 milyon insan süpermarkette kasada bekliyor.

Now, they've tried this a couple years ago and it failed,

Aslında bunu birkaç yıl önce de denemişlerdi ve başarısız olmuştu

because the checker gets tired of hearing the same message

çünkü kasiyer 20 dakikada bir aynı şeyleri duymaktan sıkılıp

every 20 minutes, and reaches out, turns off the sound.

uzanıp sesi kapatıyordu.

And, you know, if the sound isn't there, the sale typically isn't made.

Ve bildiğiniz gibi, ses olmayınca satış da doğal olarak olmuyordu.

For instance, like, when you're on an airplane, they show the movie,

Mesela, uçağa bindiniz diyelim, bir film gösteriyorlar

you get to watch it for free;

ve bunu bedavaya izleyebiliyorsunuz,

when you want to hear the sound, you pay.

ama sesini duymak için para ödüyorsunuz.

And so ABC and Sony have devised this new thing

ABC ve Sony bu yeni şeyi tasarladı,

where when you step in the line in the supermarket --

süpermarkette sıraya girdiğiniz zamanki şeyi.

initially it'll be Safeways. It is Safeways;

Başta adı Safeways'ti, gerçi hala Safeways.

they're trying this in three parts of the country right now --

Şu an bunu ülkenin üç yerinde deniyorlar -

you'll be watching TV.

televizyon izleyeceksiniz.

And hopefully they'll be sensitive

Ve umarım sizi bir satış için

that they don't want to offend you with just one more outlet.

rahatsız etmeyecek kadar hassas olurlar.

But what's great about it, from the tests that have been done, is,

Ama güzel olan, yapılan testlerde de görüldüğü gibi,

if you don't want to hear it,

eğer duymak istemiyorsanız,

you take about one step to the side and you don't hear it.

bir adım yana kayarsınız ve duymazsınız.

So, we create silence as much as we create sound.

Bu açıdan, ses yarattığımız kadar sessizlik de yaratıyoruz.

ATMs that talk to you; nobody else hears it.

ATM'ler sizinle konuşacak ve başka kimse duymayacak

Sit in bed, two in the morning, watch TV;

İki kişi yatakta televizyon izleyin,

your spouse, or someone, is next to you, asleep;

eşiniz ya da bir başkası, yanınızda, uykuda,

doesn't hear it, doesn't wake up.

duymayacak, uyanmayacak.

We're also working on noise canceling things like snoring, noise from automobiles.

Horlama, araba gürültüsü gibi şeyler için de ses yalıtımı üzerinde çalışıyoruz.

I have been really lucky with this technology:

Bu teknoloji konusunda oldukça şanslıyım:

all of a sudden as it is ready, the world is ready to accept it.

birden herkes hazırdı, tüm dünya bunu kabul etmeye hazır.

They have literally beat a path to our door.

Bu gerçekten bizim yolumuzu açtı.

We've been selling it since about last September, October,

Son eylül, ekimden beri satıyoruz,

and it's been immensely gratifying.

ve son derece memnun edici.

If you're interested in what it costs -- I'm not selling them today --

Eğer fiyatıyla ilgileniyorsanız -şu an onları ben satmıyorum ama-

but this unit, with the electronics and everything,

bu ünite, elektroniğiyle ve her şeyiyle

if you buy one, is around a thousand bucks.

alırsanız, bin dolar civarında.

We expect by this time next year,

Önümüzdeki yıl satın alma fiyatının

it'll be hundreds, a few hundred bucks, to buy it.

yüz ya da birkaç yüz dolar olmasını bekliyoruz.

It's not any more pricey than regular electronics.

Normal elektronik aletlerden daha pahalı değil.

Now, when I played it for you, you didn't hear the thunderous bass.

Şimdi, bunu sizin açtığımda şimşekvari bası duymamıştınız.

This unit that I played goes from about 200 hertz to above the range of hearing.

Bu açtığım ünite 200 hertz civarlarından duyma sınırının üstlerine kadar uzanıyor.

It's actually emitting ultrasound -- low-level ultrasound --

Aslında ültrason üretiyor. -alt seviye ültrason-

that's about 100,000 vibrations per second.

saniyede 100,000 titreşim gibi bir şey ediyor.

And the sound that you're hearing,

Ve sizin duyduğunuz ses,

unlike a regular speaker on which all the sound is made on the face,

normal bir hoparlörde tüm sesin ön yüzden,

is made out in front of it, in the air.

ön taraftan havaya yayılışı gibi değil.

The air is not linear, as we've always been taught.

Hep öğretildiği gibi, hava doğrusal değildir.

You turn up the volume just a little bit --

Ses seviyesini birazcık artırırsınız,

I'm talking about a little over 80 decibels --

-burada 80 desibelden bahsediyorum-

and all of a sudden the air begins to corrupt signals you propagate.

ve birden hava yaydığınız sinyalleri bozmaya başlar.

Here's why: the speed of sound is not a constant. It's fairly slow.

Sebebi şu: sesin hızı sabit değildir. Oldukça yavaştır.

It changes with temperature and with barometric pressure.

Sıcaklık ve barometrik basınçla değişir.

Now, imagine, if you will, without getting too technical,

Şimdi, hayal ederseniz, çok teknik bilgiye girmeden,

I'm making a little sine wave here in the air.

burada havaya küçük bir sinüs dalgası yayıyorum.

Well, if I turn up the amplitude too much,

Peki, şiddetini çok artırırsam,

I'm having an effect on the pressure,

basınca yönelik bir etki oluşturuyorum,

which means during the making of that sine wave,

ki bu da sinüs dalgası oluşturulurken

the speed at which it is propagating is shifting.

yayılma hızının değiştiği anlamına gelir.

All of audio as we know it

Bildiğimiz tüm sesler

is an attempt to be more and more perfectly linear.

sürekli daha doğrusal olmak isterler.

Linearity means higher quality sound.

Doğrusallık daha kaliteli ses demektir.

Hypersonic sound is exactly the opposite:

Hipersonik ses ise tam tersidir:

it's 100 percent based on non-linearity.

yüzde 100 doğrusal olmamaya dayalıdır.

An effect happens in the air, it's a corrupting effect of the sound --

Havada bir etki oluşur, yayılan

the ultrasound in this case -- that's emitted,

sesin bozulması etkisi -ültrasonu kastediyorum-

but it's so predictable

ama bu etkiden çok net bir sesin

that you can produce very precise audio out of that effect.

üretilebileceği çok tahmin edilebilirdir.

Now, the question is, where's the sound made?

Şimdi, sorumuz şu, ses nerede oluşturuluyor?

Instead of being made on the face of the cone,

Koninin ön yüzünden yapılmak yerine,

it's made at literally billions of little independent points

aslında bu dar hava boşluğu sütunu boyunca,

along this narrow column in the air,

milyarlarca bağımsız noktacıktan yapılıyor

and so when I aim it towards you,

ve ben bunu size doğru tuttuğumda

what you hear is made right next to your ears.

duyduğunuz ses kulaklarınızın tam yanında oluşturuluyor.

I said we can shorten the column,

Bu sütunu kısaltabiliriz de,

we can spread it out to cover the couch.

biraz daha yayabiliriz de.

I can put it so that one ear hears one speaker,

Bunu bir kulağınız bir hoparlörü, diğer kulağınız

the other ear hears the other. That's true binaural sound.

öbürünü duyacak şekilde koyabilirim. İşte bu gerçek stereofonik ses.

When you listen to stereo on your home system,

Ev sisteminde stereo bir şey dinlerken,

your both ears hear both speakers.

iki kulağınız iki hoparlörü de duyuyor.

Turn on the left speaker sometime

Bir ara sol hoparlörü açın

and notice you're hearing it also in your right ear.

ve sağ kulağınızla da duyduğunuzu fark edin.

So, the stage is more restricted --

Yani, sahne daha kısıtlıdır -

the sound stage that's supposed to spread out in front of you.

önünüzden yayılması gereken ses sahnesi yani.

Because the sound is made in the air along this column,

Ses bu sütun boyunca havada yapıldığı için,

it does not follow the inverse square law,

ters kare yasasına uymaz

which says it drops off about two thirds

ki bu yasa uzaklığı her iki katına çıkarışınızda

every time you double the distance:

onun üçte iki oranında azalacağını söyler:

6dB every time you go from one meter, for instance, to two meters.

1 metreden örneğin 2 metreye her gidişinizde 6 dB.

That means you go to a rock concert or a symphony,

Bu bir rock konserine veya senfoniye gittiğinizde,

and the guy in the front row gets the same level

öndeki çocuğun arkadaki çocukla

as the guy in the back row, now, all of a sudden.

aynı seviyede ses alacağı anlamına geliyor.

Isn't that terrific?

Korkunç değil mi?

So, we've been, as I say, very successful, very lucky,

Yani, dediğim gibi, firmaların bu işin vizyonunu yakalaması konusunda

in having companies catch the vision of this,

oldukça başarılı ve şanslıyız.

from cars -- car makers who want to put a stereo system in the front for the kids,

Örneğin arabalar, araba yapımcıları öne çocuklar için,

and a separate system in the back --

ve arkaya ayrı bir stereo sistem koymak istiyorlar -

oh, no, the kids aren't driving today.

ama, yok, çocuklar henüz araba kullanmıyordu.

(Laughter)

(Gülüşme)

I was seeing if you were listening.

Dinleyip dinlemediğinize baktım sadece.

Actually, I haven't had breakfast yet.

Aslında, henüz kahvaltı yapmadım.

A stereo system in the front for mom and dad,

Anne ve baba için öne bir stereo sistem,

and maybe there's a little DVD player in the back for the kids,

ve belki arkaya çocuklar için küçük bir DVD player

and the parents don't want to be bothered with that,

ve ebeveynler onların rap müziğinden veya

or their rap music or whatever.

başka bir şeyinden rahatsız olmayacaklar.

So, again, this idea of being able to put sound anywhere you want to

Yani, bu sesi istediğiniz yere gönderme fikri

is really starting to catch on.

rağbet görmeye başladı.

It also works for transmitting and communicating data.

Veri iletimi ve iletişiminde de kullanılıyor.

It also works five times better underwater.

Ayrıca su altında 5 kat daha iyi çalışıyor.

We've got the military -- have just deployed some of these into Iraq,

Ordu daha yakın zamanda bunlardan birkaç tane Irak'a gönderdi,

where you can put fake troop movements

böylece tepenin çeyrek mil uzağında

quarter of a mile away on a hillside.

sahte birlik hareketleri yapabiliyorlar.

(Laughter)

(Gülüşme)

Or you can whisper in the ear of a supposed terrorist some Biblical verse.

Veya terörist olduğu düşünülen birinin kulağına İncil ayetleri fısıldayabiliyorlar.

(Laughter)

(Gülüşme)

I'm serious. And they have these infrared devices

Ciddiyim ve 90 metre uzaktan

that can look at their countenance,

karşı tarafın yüzlerine bakıp

and see a fraction of a degree Kelvin in temperature shift

herhangi bir sıcaklık değişimi olup olmadığını

from 100 yards away when they play this thing.

görebilecekleri şu kablosuz araçları var.

And so, another way of hopefully determining who's friendly and who isn't.

Ve böylece, kimin dost kimin düşman olduğunu anlamanın bir yolu daha.

We make a version with this which puts out 155 decibels.

Bunun 155 desibel ses çıkaran bir sürümünü yaptık.

Pain is 120.

Acı sınırı 120'dir.

So it allows you to go nearly a mile away and communicate with people,

Yani bu sizin bir buçuk kilometre uzaktan insanlarla iletişim kurmanızı sağlıyor

and there can be a public beach just off to the side,

ve kıyıda halk plajı falan olabilir

and they don't even know it's turned on.

ve onlar bunun açılmış olduğunu bile bilmeyecekler.

We sell those to the military presently for about 70,000 dollars,

Bugün bunları orduya 70 bin dolar civarında bir fiyata satıyoruz

and they're buying them as fast as we can make them.

ve onlar ne kadar hızlı yaparsak o kadar hızlı satın alıyorlar.

We put it on a turret with a camera, so that when they shoot at you,

Bunu bir kamerayla birlikte bir kuleye koyduk, yani size ateş ederlerse

you're over there, and it's there.

siz ordasınız ve o orda.

I have a bunch of other inventions.

Başka icatlarım da var.

I invented a plasma antenna, to shift gears.

Vites değiştirmek için plazma anten icat ettim.

Looked up at the ceiling of my office one day --

Bir gün ofisimin tavanına baktım,

I was working on a ground-penetrating radar project --

yer altına giren bir radar projesi üzerinde çalışıyordum

and my physicist CEO came in and said, "We have a real problem.

ve fizikçi CEO'm geldi ve dedi ki "Ciddi bir sorunumuz var.

We're using very short wavelengths.

Çok kısa dalga boyları kullanıyoruz.

We've got a problem with the antenna ringing.

Antenin çalmasıyla ilgili bir sorunumuz var.

When you run very short wavelengths,

Çok kısa dalga boyları yaptığımız zaman,

like a tuning fork the antenna resonates,

anten bir diyapozon gibi çınlıyor

and there's more energy coming out of the antenna

ve antenden yerden geri saçılımından

than there is the backscatter from the ground

daha fazla enerji çıkıyor,

that we're trying to analyze, taking too much processing."

bu saçılımı analiz etmeye çalışıyoruz, çok zaman alıyor.

I says, "Why don't we make an antenna that only exists when you want it?

Dedim ki, "Neden sadece sen istediğinde var olan bir anten yapmıyoruz?"

Turn it on; turn it off.

Aç, kapa.

That's a fluorescent tube refined."

Düzgün floresan lamba.

I just sold that for a million and a half dollars, cash.

Bunu bir buçuk milyon dolara sattım, nakit.

I took it back to the Pentagon after it got declassified,

Gizliliği kalmayınca onu Pentagon'a götürdüm,

when the patent issued, and told the people back there about it,

patentini almak için ve orada insanlara bunun ne olduğunu anlattım

and they laughed, and then I took them back a demo and they bought.

ve güldüler, ama sonra onlara bir denemesini yaptım ve satın aldılar.

(Laughter)

(Gülüşme)

Any of you ever wore a Jabber headphone -- the little cell headphones?

Hiç Jabber kulaklıklarından taktınız mı -küçük kulaklıklardan?

That's my invention. I sold that for seven million dollars.

O benim icadım. Yedi milyon dolara sattım.

Big mistake: it just sold for 80 million dollars two years ago.

Büyük hata: sadece iki yıl önce 80 milyon dolara satıldı.

I actually drew that up on a little crummy Mac computer

Aslında onu evimin tavan arasındaki

in my attic at my house,

küçük hantal Mac bilgisayarında çizmiştim

and one of the many designs which they have now

ve şu an kullandıkları tasarımların birçoğu

is still the same design I drew way back when.

hala o zaman benim çizdiğimle aynı.

So, I've been really lucky as an inventor.

Yani, ben bir mucit olarak çok şanslıydım.

I'm the happiest guy you're ever going to meet.

Görüp görebileceğiniz en mutlu kişi benim.

And my dad died before he realized anybody in the family

Ve benim babam aileden herhangi birinin

would maybe, hopefully, make something out of themselves.

belki kendisinden bir şey çıkarabileceğinin farkında olmadan öldü.

You've been a great audience. I know I've jumped all over the place.

İyi bir dinleyici kitlesisiniz. Biliyorum sürekli oradan oraya atlıyorum.

I usually figure out what my talk is when I get up in front of a group.

Genelde konuşmamın ne olduğunu grubun önüne çıkınca anlıyorum.

Let me give you, in the last minute,

İzin verin, son dakikada,

one more quick demo of this guy,

bunun küçük bir demosunu daha yapalım,

for those of you that haven't heard it.

duymayanlarınız için.

Can never tell if it's on.

Açık olup olmadığını söylemeyeceğim.

If you haven't heard it, raise your hand.

Duymadıysanız elinizi kaldırın.

Getting it over there?

Geliyor mu?

Get the cameraman.

Kameramana da.

Yeah, there you go.

Evet, işte bu.

I've got a Coke can opening that's right in your head; that's really cool.

Kafanızın tam içinde kola kutusu açıyorum, harika bir şey bu.

Thank you once again.

Hepinize tekrar teşekkür ediyorum.

Appreciate it very much.

Çok takdir ediyorum.