David Holt: The stories and song of Appalachia

David Holt dağ müziği çalıyor

132,659 views ・ 2008-12-09

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Diba Szamosi Gözden geçirme: Sancak Gülgen
00:19
This is Aunt Zip from Sodom, North Carolina.
0
19330
4000
Bu, Zip Teyze, Kuzey Carolina'nın Sodom kasabasından.
00:23
She was 105 years old when I took this picture.
1
23330
2000
Kendisi ben bu resmi çektiğimde 105 yaşındaydı.
00:25
She was always saying things that made me stop and think, like,
2
25330
4000
Beni durup düşünmeye sevkeden şeyler söylerdi sürekli,
00:29
"Time may be a great healer, but it ain't no beauty specialist."
3
29330
4000
"Zaman iyi bir iyileştirici olabilir, ama güzellik uzmanı olmadığı aşikar" gibi.
00:33
(Laughter)
4
33330
3000
(Gülüşmeler)
00:36
She said, "Be good to your friends.
5
36330
3000
Şöyle demişti: "Arkadaşlarına iyi davran.
00:39
Why, without them, you'd be a total stranger."
6
39330
3000
Çünkü onlar olmadan tam bir yabancı olurdun"
00:42
(Laughter)
7
42330
1000
(Gülüşmeler)
00:43
This is one of her songs.
8
43330
2000
Bu onun şarkılarından biri.
00:45
Let's see if we can get into the flow here and all do this one together.
9
45330
3000
Bakalım kendimizi kaptırıp bu şarkıyı birlikte icra edebilecek miyiz...
00:48
And I'm going to have Michael Manring play bass with me.
10
48330
2000
Bas gitarda bana Michael Manring eşlik edecek.
00:50
Give him a big old hand.
11
50330
2000
Kendisine güzel bir alkış...
00:52
(Applause)
12
52330
3000
(Alkışlar)
00:58
One, two, three, four.
13
58330
2000
Bir - ki, üç, dört.
01:00
(Music)
14
60330
14000
(Müzik)
01:14
Well, my true love's a black-eyed daisy;
15
74330
2000
Ah, benim yarim bir papatya, kara gözlü;
01:16
if I don't see her, I go crazy.
16
76330
2000
Görmezsem onu, olurum deli.
01:18
My true love lives up the river;
17
78330
2000
Suyun yukarısında yaşar benim yarim;
01:20
a few more jumps and I'll be with her.
18
80330
2000
İki adım atsam yanına varırım.
01:22
Hey, hey, black-eyed Susie! Hey, hey, black-eyed Susie!
19
82330
3000
Hey, hey, kara gözlü Suzi!
01:25
Hey, hey black-eyed Susie, hey.
20
85330
3000
Hey, hey, kara gözlü Suzi, hey.
01:28
Now you've got to picture Aunt Zip at 105 years old in Sodom, North Carolina.
21
88330
4000
Şimdi Zip Teyze'yi gözünüzde canlandırın. 105 yaşında, Kuzey Carolina'nın Sodom kasabasında.
01:32
I'd go up and learn these old songs from her.
22
92330
3000
Ben gidiyorum ve bu şarkıları öğreniyorum ondan...
01:35
She couldn't sing much, couldn't play anymore.
23
95330
2000
Pek şarkı söyleyemiyordu, alet de çalamıyordu.
01:37
And I'd pull her out on the front porch.
24
97330
3000
Onu verandaya çıkartırdım.
01:40
Down below, there was her grandson plowing the tobacco field with a mule.
25
100330
4000
Aşağıda torunu tütün tarlasını bir katırla sürüyor olurdu.
01:44
A double outhouse over here on the side.
26
104330
3000
Yan tarafımızda ise bir köy helası.
01:47
And we'd sing this old song. She didn't have a whole lot of energy,
27
107330
2000
Ve bu şarkıyı söylerdik biz. Pek gücü kuvveti kalmamıştı,
01:49
so I'd sing, "Hey, hey!" and she'd just answer back with, "Black-eyed Susie."
28
109330
3000
"Hey, hey!" kısmını ben söylerdim o yüzden, o da yanıtlardı: "kara gözlü Suzi".
01:52
Oh, hey, hey, black-eyed Susie! Hey, hey, black-eyed Susie!
29
112330
4000
Hey, hey, kara gözlü Suzi!
01:56
Hey, hey, black-eyed Susie, hey.
30
116330
3000
Hey, hey, kara gözlü Suzi, hey.
01:59
Well, she and I went blackberry picking.
31
119330
2000
Onunla ben gittik böğürtlen toplamaya.
02:01
She got mad; I took a licking.
32
121330
2000
Yedim tokadı, Suzi çok kızınca bana.
02:03
Ducks on the millpond, geese in the ocean,
33
123330
2000
Değirmende ördekler, denizde kazlar,
02:05
Devil in the pretty girl when she takes a notion.
34
125330
2000
Tepesi atmaya görsün, şu şirin kız şeytana benzer.
02:07
Hey, hey, black-eyed Susie! Hey, hey, black-eyed Susie!
35
127330
3000
Hey, hey, kara gözlü Suzi!
02:10
Hey, hey black-eyed Susie, hey.
36
130330
3000
Hey, hey, kara gözlü Suzi, hey.
02:13
Let's have the banjo.
37
133330
2000
Haydi bakalım banjo.
02:29
Well, we'll get married next Thanksgiving.
38
149330
2000
Evleniyoruz biz gelecek Şükran Günü.
02:31
I'll lay around; she'll make a living.
39
151330
2000
Ben aylaklık edicem, Suzi getirecek eve ekmeği.
02:33
She'll cook blackjacks, I'll cook gravy;
40
153330
2000
O meşe yaprağı pişirecek, sosunu da ben;
02:35
we'll have chicken someday, maybe.
41
155330
2000
belki bir tavuğumuz bile olur bir gün.
02:37
Hey, hey, hey, hey. Hey, hey, black-eyed Susie, hey!
42
157330
6000
Hey, hey, hey, hey. Hey, hey, kara gözlü Suzi, hey!
02:43
One more time now.
43
163330
1000
Haydi bir daha.
02:44
Oh, hey, hey, black-eyed Susie! Hey, hey, black-eyed Susie!
44
164330
4000
Ah, hey, hey, kara gözlü Suzi!
02:48
Hey, hey, black-eyed Susie, hey.
45
168330
3000
Hey, hey, kara gözlü Suzi, hey.
03:00
(Applause)
46
180330
3000
(Alkışlar)
03:03
Thank you, Michael.
47
183330
2000
Teşekkürler, Michael.
03:07
This is Ralph Stanley.
48
187330
2000
Bu Ralph Stanley.
03:09
When I was going to college at University of California
49
189330
3000
California Üniversitesi'nin Santa Barbara kampüsündeki
03:12
at Santa Barbara in the College of Creative Studies,
50
192330
2000
Yaratıcı Çalışmalar Bölümü'ne giderken ben (biyoloji ve
03:14
taking majors in biology and art, he came to the campus.
51
194330
5000
sanat dersleri alıyordum), bir gün kampüse geldi.
03:19
This was in 1968, I guess it was.
52
199330
3000
Sanırım sene 1968'di.
03:22
And he played his bluegrass style of music,
53
202330
2000
Kendi stilinde Bluegrass çaldı bize,
03:24
but near the end of the concert, he played the old timing style of banjo picking
54
204330
4000
ama konserin sonlarına doğru, parmaklarıyla eski usül banjo da çaldı.
03:28
that came from Africa, along with the banjo.
55
208330
2000
Banjo'yla birlikte tâ Afrika'dan gelen usülde.
03:30
It's called claw-hammer style, that he had learned from his mother and grandmother.
56
210330
3000
Buna çatal-çekiç stili denir, Stanley bunu annesinden ve anneannesinden öğrenmiş.
03:33
I fell in love with that.
57
213330
2000
Aşık oldum o sese.
03:35
I went up to him and said, how can I learn that?
58
215330
2000
Yanına gidip dedim ki: "Nasıl öğrenebilirim ben bunu?"
03:37
He said, well, you can go back to Clinch Mountain, where I'm from,
59
217330
3000
"Benim memleketimde, Clinch Dağı'nda öğrenebilirsin,
03:40
or Asheville or Mount Airy, North Carolina --
60
220330
2000
ya da Asheville'de, yahut Kuzey Carolina'da Mount Airy'de,
03:42
some place that has a lot of music.
61
222330
2000
bu müziğin çok çalındığı bir yerlerde.
03:44
Because there's a lot of old people still living that play that old style.
62
224330
3000
Çünkü hâlâ hayattaki bir çok ihtiyar bu eski usülde çalar."
03:47
So I went back that very summer.
63
227330
3000
Hemen o yaz gittim ben de.
03:50
I just fell in love with the culture and the people.
64
230330
3000
Hem insanlara hem de kültüre aşık oldum.
03:53
And you know, I came back to school, I finished my degrees
65
233330
4000
Okula döndüm tabii, mezun oldum
03:57
and told my parents I wanted to be a banjo player.
66
237330
3000
ve anne babama banjo çalgıcısı olmak istediğimi söyledim.
04:00
You can imagine how excited they were.
67
240330
3000
Ne kadar heyecanlandıklarını tahmin edersiniz.
04:03
So I thought I would just like to show you some of the pictures
68
243330
3000
Size bana ustalarımdan bazılarının kendi çektiğim
04:06
I've taken of some of my mentors.
69
246330
2000
fotoğraflarını göstermek istiyorum.
04:08
Just a few of them, but maybe you'll get just a little hint of some of these folks.
70
248330
5000
Sadece birkaçının gerçi, ama belki bu insanlar hakkında bir fikriniz oluşur.
04:13
And play a little banjo. Let's do a little medley.
71
253330
4000
Ve biraz da banjo çalacağım. Kısa bir potpuri yapalım.
04:18
(Music)
72
258330
94000
Müzik
05:53
(Applause)
73
353330
8000
(Alkışlar)
06:01
Those last few pictures were of Ray Hicks, who just passed away last year.
74
361330
3000
Bu son resimler Ray Hicks'in fotoğraflarıydı, kendisi geçen yıl vefat etti.
06:04
He was one of the great American folk tale-tellers.
75
364330
4000
Büyük Amerikalı hikaye anlatıcılarından biriydi o.
06:08
The Old Jack tales that he had learned -- he talked like this,
76
368330
3000
Öğrendiği Yaşlı Jack hikayeleri - aynı böyle konuşurdu,
06:11
you could hardly understand him. But it was really wonderful.
77
371330
3000
zar zor anlardınız. Ama olağanüstüydü.
06:14
And he lived in that house that his great-grandfather had built.
78
374330
4000
Ve büyük dedesinin yaptığı evde yaşardı.
06:18
No running water, no electricity. A wonderful, wonderful guy.
79
378330
4000
Musluk suyu yok, elektrik yok. Harika, şahane bir adamdı.
06:22
And you can look at more pictures.
80
382330
2000
Daha çok fotoğrafa da bakabilirsiniz.
06:24
I've actually got a website that's got a bunch of photos that I've done
81
384330
3000
bugün size gösterme fırsatını bulamadığım
06:27
of some of the other folks I didn't get a chance to show you.
82
387330
3000
başkalarının fotolarını koyduğum bir websitesi var.
06:30
This instrument came up in those pictures. It's called the mouth bow.
83
390330
3000
Bu aleti o fotolarda görebilirsiniz. Ağız yayı deniyor buna.
06:33
It is definitely the first stringed instrument ever in the world,
84
393330
3000
Kesinlikle dünya üzerindeki ilk telli müzik aleti bu,
06:36
and still played in the Southern mountains.
85
396330
4000
ve Güney dağlarında hâlâ çalınıyor.
06:40
Now, the old timers didn't take a fancy guitar string and make anything like this.
86
400330
5000
Tabii eskiler bunun gibi fiyakalı bir gitar teli kullanmıyorlardı.
06:45
They would just take a stick and a catgut and string it up.
87
405330
5000
Sadece bir sopa olup, ona kedi bağırsağı bağlıyorlardı.
06:50
It was hard on the cats, but it made a great little instrument.
88
410330
3000
Kediler için pek iyi değildi tabii bu, ama küçük, şahane bir alet ortaya çıkıyordu.
06:53
It sounds something like this.
89
413330
2000
Sesi de aynen şöyledir.
06:55
(Music)
90
415330
13000
(Müzik)
07:08
Well, have you heard the many stories told by young and old with joy
91
428330
4000
Genç yaşlı herkesin neşeyle anlattığı hikâyeleri bildin mi?
07:12
about the many deeds of daring that were done by the Johnson boys?
92
432330
4000
Johnson biraderlerin cesaret dolu maceralarını?
07:16
You take Kate, I'll take Sal; we'll both have a Johnson gal.
93
436330
4000
Sen Kate'i al, ben de Sam'i; ikimize de Johnson'lardan bir kız varsın.
07:20
You take Kate, I'll take Sal; we'll both have a Johnson gal.
94
440330
4000
Sen Kate'i al, ben de Sam'i; ikimize de Johnson'lardan bir kız varsın.
07:38
Now, they were scouts in the rebels' army,
95
458330
2000
Bu gençler isyan ordusunda izciydiler,
07:40
they were known both far and wide.
96
460330
2000
dört bir yanı sarmıştı şanları.
07:42
When the Yankees saw them coming, they'd lay down their guns and hide.
97
462330
3000
Onları görünce, silahlarını indirip saklanırdı Yankiler.
07:45
You take Kate, I'll take Sal; we'll both have a Johnson gal.
98
465330
4000
Sen Kate'i al, ben de Sam'i; ikimize de Johnson'lardan bir kız varsın.
07:49
You take Kate, I'll take Sal; we'll both have a Johnson gal.
99
469330
4000
Sen Kate'i al, ben de Sam'i; ikimize de Johnson'lardan bir kız varsın.
07:57
Ain't that a sound?
100
477330
2000
Nasıl ses ama?
07:59
(Applause)
101
479330
5000
(Alkışlar)
08:08
Well, it was 1954, I guess it was.
102
488330
4000
Sanırım 1954 yılıydı.
08:12
We were driving in the car outside of Gatesville, Texas,
103
492330
3000
Hayatımın ilk yıllarını geçirdiğim Texas, Gatesville'in
08:15
where I grew up in the early part of my life.
104
495330
3000
dışında arabayla yol alıyorduk.
08:18
Outside of Gatesville we were coming back from the grocery store.
105
498330
2000
Kentin dışındaki bir süpermarket'ten dönüyorduk.
08:20
My mom was driving; my brother and I were in the back seat.
106
500330
3000
Arabayı annem kullanıyordu; erkek kardeşim ve ben arka koltuktaydık.
08:23
We were really mad at my mom. We looked out the window.
107
503330
3000
Annemize gerçekten kızgındık. Pencereden dışarı bakıyorduk.
08:26
We were surrounded by thousands of acres of cotton fields.
108
506330
3000
Binlerce dönüm pamuk tarlasıyla çevriliydik.
08:29
You see, we'd just been to the grocery store,
109
509330
2000
Anlıyorsunuz ya, daha biraz önce süpermarketteydik,
08:31
and my mom refused to buy us the jar of Ovaltine
110
511330
4000
ve annemiz bize kakao almayı reddetmişti, ama o kakao
08:35
that had the coupon for the Captain Midnight decoder ring in it.
111
515330
4000
kavanozunda Kaptan Geceyarısı'nın şifre çözücü yüzüğü vardı.
08:39
And, buddy, that made us mad.
112
519330
2000
Çok sinirlenmiştik doğrusu.
08:41
Well, my mom didn't put up with much either, and she was driving, and she said,
113
521330
3000
Annem de hiç müsamaha göstermedi, ve şöyle dedi bir yandan araba kullanırken:
08:44
"You boys! You think you can have anything you want.
114
524330
3000
"Çocuklar! İstediğiniz herşeyi elde edeceğinizi sanıyorsunuz.
08:47
You don't know how hard it is to earn money. Your dad works so hard.
115
527330
3000
Ama para kazanmak ne kadar zor hiç bir fikriniz yok. Babanız çok çalışıyor.
08:50
You think money grows on trees. You've never worked a day in your lives.
116
530330
2000
Zannediyorsunuz ki para ağaçta yetişiyor. Bir gün bile çalışmadınız hayatınızda.
08:52
You boys make me so mad. You're going to get a job this summer."
117
532330
3000
Çok sinirlendiriyorsunuz beni. Bu yaz bir işe gireceksiniz."
08:55
She pulled the car over; she said, "Get out of the car."
118
535330
4000
Kenra çekti arabayı; ve şöyle dedi,"Haydi dışarı."
08:59
My brother and I stepped out of the car.
119
539330
2000
Kardeşim ve ben arabadan aşağı indik.
09:01
We were standing on the edge of thousands of acres of cotton.
120
541330
3000
Binlerce dönüm pamuk tarlasının tam sınırında duruyorduk.
09:04
There were about a hundred black folks out there picking.
121
544330
2000
Pamuk toplayan yaklaşık yüz kadar siyah işçi vardı orada.
09:06
My mom grabbed us by the shoulders. She marched us out in the field.
122
546330
3000
Annem bizi omuzlarımızdan kavradı ve tarlaya doğru yürüttü.
09:09
She went up to the foreman; she said,
123
549330
2000
İşçibaşına gitti ve şöyle dedi:
09:11
"I've got these two little boys never worked a day in their lives."
124
551330
3000
"İki küçük oğlum var, hayatlarında bir gün olsun çalışmadılar."
09:14
Of course, we were just eight and 10.
125
554330
2000
Tabii sadece sekiz ve on yaşlarındaydık.
09:16
(Laughter)
126
556330
1000
(Gülüşmeler)
09:17
She said, "Would you put them to work?"
127
557330
2000
"İşe alır mısınız onları?" diye sordu.
09:19
Well, that must have seemed like a funny idea to that foreman:
128
559330
3000
İşçibaşının
09:22
put these two middle-class little white boys out in a cotton field
129
562330
3000
şu iki orta-sınıf beyaz oğlanı pamuk tarlasının ortasına koy
09:25
in August in Texas -- it's hot.
130
565330
2000
hem de Ağustos ayında Teksas'ta -- hava sıcak.
09:27
So he gave us each a cotton sack,
131
567330
2000
Bize birer pamuk çuvalı verdi adam,
09:29
about 10 feet long, about that big around, and we started picking.
132
569330
3000
3 metre uzunluğunda, şu kadar geniş, ve başladık toplamaya.
09:32
Now, cotton is soft but the outside of the plant is just full of stickers.
133
572330
4000
Pamuk yumuşaktır ama bitkinin dışı hep dikenle kaplıdır.
09:36
And if you don't know what you're doing,
134
576330
2000
Eğer ne yaptığınızı bilmiyorsanız,
09:38
your hands are bleeding in no time.
135
578330
2000
Elleriniz hemen kanar.
09:40
And my brother and I started to pick it,
136
580330
2000
Kardeşim ve ben başladık toplamaya,
09:42
and our hands were startin' to bleed, and then -- "Mom!"
137
582330
3000
ve ellerimiz kanamaya başladı, ve sonra -- "Annee!"
09:45
And Mom was just sitting by the car like this.
138
585330
2000
Annem tam da bu şekilde arabanın yanında oturuyordu.
09:47
She wasn't going to give up.
139
587330
3000
Pes etmeye niyeti yoktu.
09:50
Well, the foreman could see he was in over his head, I guess.
140
590330
4000
Eh, işçibaşı durumun farkına varmıştı, sanırım.
09:54
He kind of just snuck up behind us and he sang out in a low voice.
141
594330
4000
Arkamıza yanaşıp, bas bir sesle şarkı söylemeye başladı.
09:58
He just sang: "Well, there's a long white robe in heaven, I know.
142
598330
8000
"Uzun geniş bir entari var semada, biliyorum.
10:06
Don't want it to leave me behind.
143
606330
3000
İstemem ardında bıraksın beni.
10:09
Well, there's a long white robe in heaven, I know.
144
609330
4000
Evet, uzun, geniş bir entari var semada, biliyorum.
10:13
Don't want it to leave me behind."
145
613330
3000
İstemem ardında bıraksın beni."
10:16
And from all around as people started singing and answering back, he sang:
146
616330
4000
Ve etraftaki insanlar şarkı söyleyerek cevap verince, o da devam etti:
10:20
"Good news, good news: Chariot's coming.
147
620330
4000
"Haberler iyi: At arabası geliyor.
10:24
Good news: Chariot's coming.
148
624330
3000
Haberler iyi: At arabası geliyor.
10:27
Good news: Chariot's coming.
149
627330
4000
Haberler iyi: At arabası geliyor.
10:31
And I don't want it to leave me behind."
150
631330
4000
Ve istemem arkada bıraksın beni."
10:35
Now, my brother and I had never heard anything like that
151
635330
2000
Kardeşim ve ben böyle hiç bir şey duymamıştık
10:37
in our whole lives. It was so beautiful.
152
637330
3000
hayatımız boyunca. Çok güzeldi.
10:40
We sat there all day picking cotton, without complaining,
153
640330
3000
Bütün gün orada pamuk topladık, işçiler şarkı söylerken,
10:43
without crying, while they sang things like:
154
643330
2000
hiç şikayet etmeden, ağlamadan. Şu şarkıları söylediler:
10:45
"Oh, Mary, don't you weep, don't you moan" and "Wade in the water,"
155
645330
4000
"Meryem, ağlayıp sızlanma" ve "Yürüyor suyun üzerinde"
10:49
and "I done done," "This little light of mine."
156
649330
3000
ve "Yaptım ettim", "Benim küçük ışığım".
10:52
Finally, by the end of the day,
157
652330
2000
Sonunda, günün bitiminde,
10:54
we'd each picked about a quarter of a bag of cotton.
158
654330
4000
ikimiz de çeyrek çuval kadar pamuk toplamıştık.
10:58
But the foreman was kind enough to give us each a check for a dollar,
159
658330
4000
Yine de işçibaşı bize bir dolarlık birer çek verecek kadar nazikti.
11:02
but my mother would never let us cash it.
160
662330
2000
Ama annem o çeki bozdurmamıza hiç izin vermedi.
11:04
I'm 57; still have the check.
161
664330
3000
57 yalındayım, çek hala bende.
11:07
Now, my mother hoped that we learned from that the value of hard work.
162
667330
5000
Annem o gün sıkı çalışmanın değerini öğreneceğimizi ummuştu.
11:12
But if you have children, you know it doesn't often work that way.
163
672330
3000
Ama çocuğunuz varsa eğer bileceksiniz, işler pek öyle yürümüyor.
11:15
No, we learned something else.
164
675330
2000
Hayır, biz başka bir şey öğrendik o gün.
11:17
The first thing I learned that day
165
677330
2000
O gün öğrendiğim ilk şey
11:19
was that I never ever wanted to work that hard again.
166
679330
3000
bir daha asla bu kadar sıkı çalışmak istemediğimdi.
11:22
(Laughter)
167
682330
2000
(Gülüşmeler)
11:24
And pretty much never did.
168
684330
3000
Ve hiç de çalışmadım.
11:30
But I also learned that some people in this world
169
690330
2000
Ama bu dünyada bazı insanların her gün o kadar
11:32
do have to work that hard every day, and that was an eye-opener.
170
692330
4000
sıkı çalışmak zorunda olduklarını da öğrendim, ve bu çok zihin açıcıydı.
11:36
And I also learned that a great song can make hard work go a little easier.
171
696330
5000
Ve güzel bir şarkının zor bir işi kolaylaştıracağını da öğrendim.
11:41
And it also can bring the group together in a way that nothing else can.
172
701330
5000
Ve hiçbir şeyin bir grup insanı bir şarkı gibi bir araya getiremeyeceğini.
11:47
Now, I was just a little eight-year-old boy that day
173
707330
2000
Sadece 8 yaşında küçük bir çocuktum o gün, annem beni
11:49
when my mama put me out of the car in that hot Texas cotton field.
174
709330
3000
arabadan çıkartıp sıcak bir Teksas pamuk tarlasına bıraktığında.
11:52
I wasn't even aware of music -- not even aware of it.
175
712330
4000
Müzik nedir, onu bile bilmiyordum -- hiç haberim yoktu.
11:56
But that day in the cotton field out there picking,
176
716330
2000
Ama o gün tarlada pamuk toplarken,
11:58
when those people started singing,
177
718330
2000
o insanlar şarkı söylemeye başladıklarında,
12:00
I realized I was in the very heart of real music,
178
720330
4000
gerçek müziğin tam kalbinde olduğumun farkına vardım,
12:04
and that's where I've wanted to be ever since.
179
724330
3000
ve o zamandan beri de hep orada olmak istedim.
12:07
Try this old song with me. I sing:
180
727330
2000
Şu eski şarkıyı söyleyin benimle. Ben şurayı söyleyeceğim:
12:09
Well, there's a long white robe in heaven, I know.
181
729330
4000
Evet, uzun, geniş bir entari var semada, biliyorum.
12:13
You sing: Don't want it to leave me behind.
182
733330
3000
Ve siz de: İstemem ardında bıraksın beni.
12:16
Well, there's a long white robe in heaven, I know.
183
736330
4000
Evet, uzun, geniş bir entari var semada, biliyorum.
12:20
Don't want it to leave me behind.
184
740330
3000
Ve siz de: İstemem ardında bıraksın beni.
12:23
Good news, good news: Chariot's coming.
185
743330
4000
Haberler iyi: At arabası geliyor.
12:27
Good news: Chariot's coming.
186
747330
3000
Haberler iyi: At arabası geliyor.
12:30
Good news: Chariot's coming.
187
750330
3000
Haberler iyi: At arabası geliyor.
12:33
And I don't want it to leave me --
188
753330
2000
Ve istemem arkada bıraksın --
12:35
It's been a while since you guys have been picking your last bale of cotton, isn't it?
189
755330
5000
Son pamuk balyanızı toplayalı bayağı olmuş galiba, değil mi?
12:40
Let's try it one more time.
190
760330
2000
Haydi bir daha deneyelim.
12:42
There's a starry crown in heaven, I know.
191
762330
4000
Yaldızlı bir taç var semada, biliyorum.
12:46
Don't want it to leave me behind.
192
766330
3000
İstemem ardında bıraksın beni.
12:49
There's a starry crown in heaven, I know.
193
769330
4000
Yaldızlı bir taç var semada, biliyorum.
12:53
Don't want it to leave me behind.
194
773330
3000
İstemem ardında bıraksın beni.
12:56
Good news: Chariot's coming.
195
776330
4000
Haberler iyi: At arabası geliyor.
13:00
Good news: Chariot's coming.
196
780330
3000
Haberler iyi: At arabası geliyor.
13:03
Good news: Chariot's coming.
197
783330
4000
Haberler iyi: At arabası geliyor.
13:07
And I don't want it to leave me behind.
198
787330
3000
Ve istemem arkada bıraksın beni.
13:10
It was a few years ago, but I sort of remembered this story,
199
790330
3000
Birkaç yıl önceydi, bu hikayeyi hatırladım ve
13:13
and I told it at a concert.
200
793330
2000
bir konserde anlattım.
13:15
My mom was in the audience.
201
795330
2000
Annem de dinleyiciler arasındaydı.
13:17
After the -- she was glad to have a story about herself, of course,
202
797330
2000
Kendisi hakkında bir hikaye anlatılmasından hoşnuttu elbette,
13:19
but after the concert she came up and she said,
203
799330
2000
ama konserden sonra geldi ve şöyle dedi:
13:21
"David, I've got to tell you something.
204
801330
3000
David, sana bir şey söylemem gerek.
13:24
I set that whole thing up.
205
804330
2000
Bütün o mizanseni önceden ayarlamıştım.
13:26
I set it up with the foreman. I set it up with the owner of the land.
206
806330
4000
İşçibaşını ayarlamıştım, tarla sahibiyle anlaşmıştım.
13:30
I just wanted you boys to learn the value of hard work.
207
810330
2000
Sadece sizin sıkı çalışmanın değerini anlamanızı istiyordum.
13:32
I didn't know it was going to make you fall in love with music though."
208
812330
4000
Senin müziğe aşık olmana yol açacağını hiç bilmiyordum doğrusu.
13:36
Let's try. Good news: Chariot's coming.
209
816330
4000
Haydi deneyelim. Haberler iyi: At arabası geliyor.
13:40
Good news: Chariot's coming.
210
820330
3000
Haberler iyi: At arabası geliyor.
13:43
Good news: Chariot's coming.
211
823330
4000
Haberler iyi: At arabası geliyor.
13:47
And I don't want it to leave me behind.
212
827330
4000
Ve istemem arkada bıraksın beni.
13:54
(Applause)
213
834330
8000
(Alkışlar)
14:02
Well, this is the steel guitar. It's an American-made instrument.
214
842330
4000
Bu bir steel (çelik) gitar. Amerikan yapımı bir alet.
14:06
It was originally made by the Dopyera Brothers,
215
846330
3000
İlk olarak Dopyera Biraderler tarafından imal edilmiş,
14:09
who later on made the Dobro, which is a wood-bodied instrument
216
849330
3000
ki onlar daha sonra Dobro'yu da yaptılar. Bu ikincisi, tahta gövdeli,
14:12
with a metal cone for -- where the sound comes from.
217
852330
5000
ve sesin geldiği metal haznesi olan bir alettir.
14:17
It's usually played flat on your lap.
218
857330
2000
Genellikle kucağa yatırılarak çalınır.
14:19
It was made to play Hawaiian music back in the 1920s,
219
859330
2000
1920lerde Hawaii müziği çalmak için üretilmiş,
14:21
before they had electric guitars, trying to make a loud guitar.
220
861330
3000
daha henüz elektrikli gitarlar yokken, gitarın sesini artırmak için.
14:24
And then African-American folks figured out you could take a broken bottle neck,
221
864330
4000
Ama sonra Afrikalı-Amerikalılar bir şişenin kırık boyun kısmını alıp,
14:28
just like that -- a nice Merlot works very well.
222
868330
4000
tıpkı bunun gibi -- güzel bir Merlot şişesi de işe yarar.
14:32
That wine we had yesterday would have been perfect.
223
872330
3000
Dün içtiğimiz şarap mükemmel olurdu.
14:35
Break it off, put it on your finger, and slide into the notes.
224
875330
3000
Kır, parmağına tak, ve notaların arasında kaydır.
14:42
This instrument pretty much saved my life.
225
882330
2000
Bu müzik aleti benim hayatımı kurtardı desek yeridir.
14:46
Fifteen years ago, 14 years ago, I guess, this year,
226
886330
4000
15 yıl önce, aslında 14 yıl önce hâlâ galiba bu yıl,
14:50
my wife and I lost our daughter, Sarah Jane, in a car accident,
227
890330
4000
karım ve ben kızımız Sarah Jane'i bir trafik kazasında kaybettik,
14:54
and it was the most -- it almost took me out -- it almost took me out of this world.
228
894330
6000
ve bu başıma gelen -- neredeyse sonum olacaktı -- bu dünyadan götürecekti beni.
15:00
And I think I learned a lot about what happiness was
229
900330
3000
Ve sanırım mutluluğun ne olduğu hakkında çok şey öğrendim
15:03
by going through such unbelievable grief,
230
903330
3000
inanılmaz bi kederin içinden geçerek,
15:06
just standing on the edge of that abyss and just wanting to jump in.
231
906330
3000
uçurumun tam kenarında durup aşağı atlamak isterken tam da.
15:09
I had to make lists of reasons to stay alive.
232
909330
5000
Hayatta kalmak için bir sebepler listesi yapmak zorundaydım.
15:14
I had to sit down and make lists, because I was ready to go;
233
914330
2000
Oturup listeler yaptım, çünkü gitmeye hazırdım;
15:16
I was ready to check out of this world.
234
916330
3000
Bu dünyayı terk etmeye hazırdım.
15:19
And you know, at the top of the list, of course,
235
919330
2000
Listenin tepesinde, tabii ki,
15:21
were Jenny, and my son, Zeb, my parents -- I didn't want to hurt them.
236
921330
4000
Jenny, oğlum Zeb, ve ebeveynim vardı -- onları incitmek istemiyordum.
15:25
But then, when I thought about it beyond that,
237
925330
2000
Ama sonra, bunun ötesinde,
15:27
it was very simple things.
238
927330
2000
hep çok basit şeylerdi.
15:29
I didn't care about -- I had a radio show,
239
929330
3000
Hiç umurumda bile değildi -- Bir radyo programım vardı,
15:32
I have a radio show on public radio, "Riverwalk,"
240
932330
2000
"Riverwalk" isminde bir radyo programım var,
15:34
I didn't care about that. I didn't care about awards or money or anything.
241
934330
4000
Ve hiç umurumda değildi. Ne ödüller, ne para, ne de başka bir şey umrumdaydı.
15:38
Nothing. Nothing.
242
938330
2000
Hiçbir şey. Hiçbir şey.
15:40
On the list it would be stuff like,
243
940330
3000
Listemde şöyle şeyler olurdu,
15:43
seeing the daffodils bloom in the spring, the smell of new-mown hay,
244
943330
6000
baharda nergislerin açtığını görmek, yeni biçilmiş çayırın kokusu,
15:49
catching a wave and bodysurfing, the touch of a baby's hand,
245
949330
6000
bir dalga yakalayıp vücut sörfü yapmak, bir bebeğin elinin dokunuşu,
15:55
the sound of Doc Watson playing the guitar,
246
955330
3000
Doc Watson'ın çaldığı gitarın sesi,
15:58
listening to old records of Muddy Waters and Uncle Dave Macon.
247
958330
4000
Muddy Waters'ın ve Uncle Dave Macon'ın eski kayıtlarını dinlemek.
16:02
And for me, the sound of a steel guitar,
248
962330
3000
Ve benim için, steel gitarın sesi.
16:05
because one of my parents' neighbors just gave me one of these things.
249
965330
4000
Annemlerin komşularından biri bunlardan bir tane vermişti bana.
16:09
And I would sit around with it, and I didn't know how to play it,
250
969330
2000
Gitar yanımda oturup duruyordum, nasıl çalınır hiç bilmiyordum,
16:11
but I would just play stuff as sad as I could play.
251
971330
6000
sadece çalabildiğim kadar hüzünlü şeyler çalıyordum.
16:17
And it was the only instrument that, of all the ones that I play,
252
977330
2000
Ve o gitarr, bütün enstrümanlarım arasında, o bağlantıyı
16:19
that would really make that connection.
253
979330
4000
kurabilen yegane aletti.
16:23
This is a song that came out of that.
254
983330
2000
Bu şarkı bu şekilde ortaya çıktı
16:26
(Music)
255
986330
32000
(Müzik)
16:58
Well, I hear you're having trouble.
256
1018330
3000
Duyuyorum ki bir derdin varmış.
17:01
Lord, I hate to hear that news.
257
1021330
3000
Tanrım, hiç sevmem bunu duymayı.
17:04
If you want to talk about it, you know, I will listen to you through.
258
1024330
6000
Konuşmak istersen, biliyorsun, dinlerim seni sonuna kadar.
17:10
Words no longer say it; let me tell you what I always do.
259
1030330
5000
Kelimeler kifayetsiz kalınca ben ne yaparım, diyeyim sana.
17:19
I just break off another bottleneck and play these steel guitar blues.
260
1039330
6000
Kırarım bir şişe boynu ve bu steel gitar blues'unu çalarım.
17:28
People say, "Oh, snap out of it!"
261
1048330
3000
İnsanlar "Eh, yeter artık, boşver!" derler
17:31
Oh yeah, that's easier said than done.
262
1051330
3000
Tabii, söylemesi kolay.
17:34
While you can hardly move, they're running around having all kinds of fun.
263
1054330
4000
Sen hareket bile edemezken, onlar etrafta eğlence peşinde koşar.
17:40
Sometimes I think it's better just to sink way down in your funky mood
264
1060330
7000
Bazen düşünüyorum da, o garip hallerine iyice gömülsen daha iyi olur
17:48
'til you can rise up humming these steel guitar blues.
265
1068330
7000
ki yükselesin yeniden, mırıldanarak bu steel gitar blues'unu.
17:58
Now, you can try to keep it all inside
266
1078330
3000
Herşeyi içine atmayı deneyebilirsin
18:01
with drink and drugs and cigarettes,
267
1081330
3000
içkiyle, uyuşturucuyla ve sigarayla,
18:04
but you know that's not going to get you where you want to get.
268
1084330
5000
ama biliyorsun ki bunlar seni istediğin yere götürmez.
18:09
But I got some medicine here that just might shake things loose.
269
1089330
6000
Ama ilacın burada işte, durumları düzeltecek.
18:19
Call me in the morning after a dose of these steel guitar blues.
270
1099330
5000
Sabah ara beni, bir doz aldıktan sonra bu steel gitar blues'undan.
18:24
Open up now.
271
1104330
2000
Başla haydi.
19:00
(Applause)
272
1140330
13000
(Alkışlar)
19:13
Oh, I think I've got time to tell you about this. My dad was an inventor.
273
1153330
3000
Hah, sanırım bunu size söylemeye vaktim var. Babam bir mucitti benim.
19:16
We moved to California when Sputnik went up, in 1957.
274
1156330
4000
Sputnik fırlatıldığında California'ya taşınmıştık, 1957'de.
19:20
And he was working on gyroscopes;
275
1160330
2000
gyroskoplar üzerine çalışıyordu;
19:22
he has a number of patents for that kind of thing.
276
1162330
3000
patentleri var hatta bu aletler üzerine.
19:25
And we moved across the street from Michael and John Whitney.
277
1165330
3000
Michael ve John Whitney'nin evlerinin karşısına taşındık.
19:28
They were about my age.
278
1168330
2000
Benim yaşlarımdaydılar.
19:30
John went on, and Michael did too,
279
1170330
2000
John da, Michael da, bilgisayar
19:32
to become some of the inventors of computer animation.
280
1172330
3000
animasyonu alanında buluşlar yaptılar büyüyünce.
19:35
Michael's dad was working on something called the computer.
281
1175330
2000
Michael'ın babası bilgisayar adı verilen bir şey üzerine çalışıyordu.
19:37
This was 1957, I was a little 10-year-old kid;
282
1177330
3000
Yıl 1957'ydi, ben on yaşında bir çocuktum;
19:40
I didn't know what that was. But he took me down to see one,
283
1180330
3000
ne olduğunu bilbiyordum. Ama o bana bir tane gösterdi,
19:43
you know, what they were making. It was like a library,
284
1183330
2000
yani yaptıkları şeyden bahsediyorum. Bir kütüphane gibiydi,
19:45
just full of vacuum tubes as far as you could see,
285
1185330
3000
göz alabildiğine vakum tüpleriyle doluydu,
19:48
just floors and floors of these things,
286
1188330
2000
her yer onlarla €kaplıydı,
19:50
and one of the engineers said,
287
1190330
2000
ve mühendislerden biri şöyle dedi,
19:52
some day you're going to be able to put this thing in your pocket.
288
1192330
4000
bir gün şunların cebe sığanlarını yapacaklar.
19:56
I thought, damn, those are going to be some big pants!
289
1196330
3000
Ben de, heralde kocaman pantolon cepleri olacak diye düşündüm.
19:59
(Laughter)
290
1199330
2000
(Kahkahalar)
20:01
So that Christmas -- maybe I've got time for this --
291
1201330
6000
O noelde -- biraz zamanım oldu tabi --
20:07
that Christmas I got the Mister Wizard Fun-o-Rama chemistry set.
292
1207330
4000
o noelde Mister Wizard Fun-oRama kimya setini hediye olarak aldım.
20:11
Well, I wanted to be an inventor just like my dad; so did Michael.
293
1211330
3000
Aslında, ben de Michael da babam gibi bir mucit olmak istiyorduk.
20:14
His great-granddad had been Eli Whitney,
294
1214330
2000
Büyük-büyükbabası Eli Whitney'di,
20:16
the inventor of the cotton gin.
295
1216330
2000
pamuk çırçırının mucidi.
20:18
So we looked in that --
296
1218330
2000
Hediyeme bakakaldık --
20:20
this was a commercial chemistry set.
297
1220330
2000
ticari bir kimya setiydi.
20:22
It had three chemicals we were really surprised to see:
298
1222330
2000
İçinde gördüğümüzde bizi şaşırtan üç kimyasal vardı
20:24
sulfur, potassium nitrate and charcoal.
299
1224330
3000
sülfür, potasyum nitrat ve kömür.
20:27
Man, we were only 10, but we knew that made gunpowder.
300
1227330
3000
Sadece 10 yaşındaydık ama bunların barut yapmaya yaradığını biliyorduk.
20:30
We made up a little batch and we put it on the driveway
301
1230330
3000
Küçük bir karışım yaptık ve araba yoluna döktük
20:33
and we threw a match and phew, it flared up. Ah, it was great.
302
1233330
3000
ve bir kibrit fırlattık, off nasıl patladı! Ah süperdi.
20:36
Well, obviously the next thing to do was build a cannon.
303
1236330
4000
Tabi sonrasında bir top yaptık.
20:41
So we went over into Michael's garage --
304
1241330
2000
Michael'ın garajına gittik --
20:43
his dad had all kinds of stuff, and we put a pipe in the vice there,
305
1243330
3000
babasının türlü türlü aleti vardı ve oradaki karışıklığa bir boru soktuk,
20:46
and screwed a cap on the end of the pipe,
306
1246330
2000
borunun ucuna kapak taktık,
20:48
drilled a hole in the back of the pipe, took some of our firecrackers,
307
1248330
3000
arka kısmına bir delik açtık, bizdeki fişeklerden bir kaçını aldık
20:51
pulled out the fuses, tied them together, put them in the back there,
308
1251330
4000
ve arkalarını çıkarıp birbirlerine bağlayarak geriye koyduk,
20:55
and -- down in that hole -- and then stuffed some of our gunpowder
309
1255330
3000
ve -- o deliğin içine -- ve boruan aşağı barutumuzdan ekledik
20:58
down that pipe and put three ball bearings on the top, in the garage.
310
1258330
5000
ve tepesine üç bilya yerleştirdik. Garajda.
21:03
(Laughter)
311
1263330
1000
(Kahkahalar)
21:04
We weren't stupid: we put up a sheet of plywood about five feet in front of it.
312
1264330
4000
Aptal değildik: beş adım önüne kontrplak koyduk.
21:09
We stood back, we lit that thing,
313
1269330
2000
Geriye çekildik, ve ateşledik.
21:11
and they flew out of there -- they went through that plywood like it was paper.
314
1271330
4000
ve oraya uçtular -- kontraplağı kağıtmış gibi delip geçtiler.
21:15
Through the garage.
315
1275330
2000
Garajın içinden.
21:17
Two of them landed in the side door of his new Citroen.
316
1277330
3000
İki tanesi yepyeni Citroen'in kapısında durdu.
21:21
(Laughter)
317
1281330
3000
(Kahkahalar)
21:24
We tore everything down and buried it in his backyard.
318
1284330
4000
Ne varsa toparlayıp arkabahçeye gömdük.
21:28
That was Pacific Palisades; it probably is still there, back there.
319
1288330
4000
Pacific Palisades'teydi, büyük ihtimalle hala orada duruyorlardır.
21:32
Well, my brother heard that we had made gunpowder.
320
1292330
3000
Erkek kardeşim barut yaptığımızı duydu.
21:35
He and his buddies, they were older, and they were pretty mean.
321
1295330
3000
O ve kankaları, bizden büyüklerdi, ve oldukça acımasızlardı.
21:38
They said they were going to beat us up
322
1298330
2000
Eğer onlara da barut yapmazsak
21:40
if we didn't make some gunpowder for them.
323
1300330
2000
bizi pataklayacaklarını söylediler.
21:42
We said, well, what are you going to do with it?
324
1302330
2000
Biz de, şey, ne yapacaksınız? diye sorduk.
21:44
They said, we're going to melt it down and make rocket fuel.
325
1304330
4000
Bunları eritip roket yakıtı yapacağız dediler.
21:48
(Laughter)
326
1308330
2000
(Kahkahalar)
21:50
Sure. We'll make you a big batch.
327
1310330
3000
Tabi. Biz de size büyük bir karışım yapacağız dedik.
21:53
(Laughter)
328
1313330
3000
(Kahkahalar)
21:56
So we made them a big batch, and it was in my --
329
1316330
2000
Sonra büyük bir karışım hazırladık ve benim şeye --
21:58
now, we'd just moved here. We'd just moved to California.
330
1318330
2000
şimdi, biz oraya yeni taşınmıştık. California'ya yeni gitmiştik.
22:00
Mom had redone the kitchen; Mom was gone that day. We had a pie tin.
331
1320330
4000
Annem mutfağı yeniden yaptırmıştı; o gün dışarı çıkmıştı. Bir kurabiye kutusu aldık.
22:04
It became Chris Berquist's job to do the melting down.
332
1324330
4000
Eritme işi Chris Berquist'in oluverdi.
22:08
Michael and I were standing way at the side of the kitchen.
333
1328330
3000
Michael ve ben mutfağın kenarında dikiliyorduk.
22:11
He said, "Yeah, hey, it's melting. Yeah, the sulfur's melting.
334
1331330
3000
Bize "Evet, bakın eriyor, Evet sülfür eriyor.
22:14
No problem. Yeah, you know."
335
1334330
2000
Sorun yok, Bakın." dedi.
22:16
It just flared up, and he turned around, and he looked like this.
336
1336330
3000
Bir anda alev aldı ve döndü, ve şuna benzedi.
22:19
No hair, no eyelashes, no nothing.
337
1339330
4000
Saç yok, kirpik yok, hiçbir şey yok.
22:23
There were big welts all over my mom's kitchen cabinet;
338
1343330
3000
annemin yeni mutfağının duvarlarında şeritler vardı;
22:26
the air was the just full of black smoke.
339
1346330
2000
içerisi siyah dumanla doldu.
22:28
She came home, she took that chemistry set away, and we never saw it again.
340
1348330
6000
Annem eve geldi, kimya setini ortadn kaldırdı, bi daha asla göremedik.
22:34
But we thought of it often, because every time she'd cook tuna surprise
341
1354330
3000
Ama çok defa aklımıza geldi, çünkü her ton balığı pişirişinde
22:37
it made -- tasted faintly of gunpowder.
342
1357330
3000
çok hafif bir barut kokusu alıyorduk.
22:41
So I like to invent things too,
343
1361330
2000
Yani bir şeyler icat etmeyi de çok severim,
22:43
and I think I'll close out my set with something I invented a good while back.
344
1363330
5000
ve sanırım konuşmamı uzun zaman önce icat ettiğim bir şeyle bitireceğim.
22:48
When drum machines were new, I got to thinking,
345
1368330
2000
Davul setleri yeni çıkmışken, şöyle düşündüm
22:50
why couldn't you take the oldest form of music, the hambone rhythms,
346
1370330
4000
neden en eski müzik şeklini alıp, şu ritimli ses çıkararak dansetme,
22:54
and combine it with the newest technology?
347
1374330
2000
ve en yeni teknolojiyle birleştiremiyoruz?
22:56
I call this Thunderwear.
348
1376330
2000
Ben buna "Thunderwear" diyorum.
23:00
At that time, drum triggers were new.
349
1380330
2000
O zamanlar, davul tetikleri yeniydi.
23:06
And so I put them all together and sewed 12 of them in this suit.
350
1386330
5000
Ve ben hepsini bir araya getirip on ikisini bir takıma diktirdim.
23:16
I showed you some of the hambone rhythms yesterday;
351
1396330
2000
Dün size birkaç tane ritimli dans örneği göstermiştim;
23:18
I'm going to be doing some of the same ones.
352
1398330
2000
onlardan bazılarını şimdi yapacağım.
23:20
I have a trigger here, trigger here, here, here. Right there.
353
1400330
7000
Şurada bir tetik var, şurada, burada burada burada. Tam şurda.
23:32
It's going to really hurt if I don't take that off. Okay.
354
1412330
4000
Bunu çıkarmazsam çok fena acıtacak. Tamam.
23:36
Now, the drum triggers go out my tail here, into the drum machine,
355
1416330
7000
Şimdi, bu davul tetikleri arkamdan çıkıyor ve davul setine bağlanıyor,
23:43
and they can make various sounds, like drums.
356
1423330
3000
ve davullar gibi çeşitli sesler çıkarıyor.
23:47
So let me put them all together. And also, I can change the sounds
357
1427330
3000
Hepsini bir araya getireyim. Ve ayrıca, sesleri de
23:50
by stepping on this pedal right here, and --
358
1430330
3000
şuradaki pedale basarak değiştirebiliyorum --
23:55
let me just close out here by doing you a little
359
1435330
3000
şimdi size biraz ritimli dansla
23:58
hambone solo or something like this.
360
1438330
2000
müzik çalayım, ya da öyle birşeyler.
25:01
Thank you, folks.
361
1501330
2000
Teşekkür ederim millet.
25:03
(Applause)
362
1503330
9000
(Alkışlar)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7