Ron Eglash: The fractals at the heart of African designs

131,861 views ・ 2007-12-07

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Melike Karasu Gözden geçirme: Elif Yağmur Turan
00:13
I want to start my story in Germany, in 1877,
0
13160
3000
Hikayeme Almanya'da, 1887'de Georg Cantor adında
00:16
with a mathematician named Georg Cantor.
1
16160
2000
bir matematikçi ile başlamak istiyorum.
00:18
And Cantor decided he was going to take a line and erase the middle third of the line,
2
18160
5000
Cantor bir çizgi almaya karar verdi ve bu çizginin ortasını sildi
00:23
and then take those two resulting lines and bring them back into the same process, a recursive process.
3
23160
5000
ve elindeki bu iki çizgiyi aynı işlemden geçirdi, ve aynı işlemi tekrarladı.
00:28
So he starts out with one line, and then two,
4
28160
2000
İlk başta tek çizgi le başladı, sonra iki
00:30
and then four, and then 16, and so on.
5
30160
3000
ardından 4, sonra 16 ve böyle devam etti.
00:33
And if he does this an infinite number of times, which you can do in mathematics,
6
33160
3000
Eğer bunu sonsuz kere yaparsa, ki matematiksel olarak mümkün,
00:36
he ends up with an infinite number of lines,
7
36160
2000
her birinin sonsuz noktaları olan
00:38
each of which has an infinite number of points in it.
8
38160
3000
sonsuz sayıda çizgi elde eder.
00:41
So he realized he had a set whose number of elements was larger than infinity.
9
41160
4000
Böylece eleman sayısı sonsuzdan büyük bir kümesi elde ettiğini fark etti.
00:45
And this blew his mind. Literally. He checked into a sanitarium. (Laughter)
10
45160
3000
Bu onu delirtti. Gerçekten. Bir sanatoryuma giriş yaptı.
00:48
And when he came out of the sanitarium,
11
48160
2000
Ve sanatoryumdan çıktıktan sonra,
00:50
he was convinced that he had been put on earth to found transfinite set theory
12
50160
6000
kendini bu dünyaya sonsuz küme teoremini bulmaya geldiğine inandırdı,
00:56
because the largest set of infinity would be God Himself.
13
56160
3000
çünkü sonsuzluğun en büyük kümesi Tanrının kendisi olmalıydı.
00:59
He was a very religious man.
14
59160
1000
Çok dindar bir adamdı.
01:00
He was a mathematician on a mission.
15
60160
2000
Misyonu olan bir matematikçiydi.
01:02
And other mathematicians did the same sort of thing.
16
62160
2000
Başka matematikçiler de benzerlerini yaptı.
01:04
A Swedish mathematician, von Koch,
17
64160
2000
İsveçli bir matematikçi, von Koch,
01:06
decided that instead of subtracting lines, he would add them.
18
66160
4000
çizgileri çıkarmak yerine çizgileri eklemeye karar verdi.
01:10
And so he came up with this beautiful curve.
19
70160
2000
Sonuç olarak bu güzel eğriye ulaştı.
01:12
And there's no particular reason why we have to start with this seed shape;
20
72160
3000
Bu çekirdek şekil ile başlamak için özel bir neden yok,
01:15
we can use any seed shape we like.
21
75160
4000
istediğimiz bir çekirdek şekil ile başlayabiliriz.
01:19
And I'll rearrange this and I'll stick this somewhere -- down there, OK --
22
79160
4000
Bunu yeniden ayarlayacağım, şuraya bir yere sabitleyeceğim --tam burası, tamam-
01:23
and now upon iteration, that seed shape sort of unfolds into a very different looking structure.
23
83160
7000
tekrarlamalarla çekirdek şekil açılarak çok farklı görünümde bir yapıya ulaşacak.
01:30
So these all have the property of self-similarity:
24
90160
2000
Yani bunların hepsinin
kendine-benzer özelliği var:
01:32
the part looks like the whole.
25
92160
2000
parça bütün gibi görünüyor.
01:34
It's the same pattern at many different scales.
26
94160
2000
Birçok farklı ölçekte aynı model var.
01:37
Now, mathematicians thought this was very strange
27
97160
2000
Matematikçiler bunun garip olduğunu düşündü.
01:39
because as you shrink a ruler down, you measure a longer and longer length.
28
99160
5000
Çünkü cetveli küçülttükçe daha büyük uzunluklar ölçüyorsunuz.
01:44
And since they went through the iterations an infinite number of times,
29
104160
2000
Tekrarlamalar sonsuz sayıda yapıldığından
01:46
as the ruler shrinks down to infinity, the length goes to infinity.
30
106160
6000
cetvel sonsuza doğru küçülürken uzunluk da sonsuzluğa gider.
01:52
This made no sense at all,
31
112160
1000
Bu hiç mantıklı gelmedi,
01:53
so they consigned these curves to the back of the math books.
32
113160
3000
böylece bu eğriler matematik kitaplarının arkasına atıldı.
01:56
They said these are pathological curves, and we don't have to discuss them.
33
116160
4000
Dediler ki bunlar hastalıklı eğriler ve bunları tartışmak zorunda değiliz.
02:00
(Laughter)
34
120160
1000
(Gülüşmeler)
02:01
And that worked for a hundred years.
35
121160
2000
Bu, 100 yıl böyle devam etti.
02:04
And then in 1977, Benoit Mandelbrot, a French mathematician,
36
124160
5000
Ve sonra 1977'de Fransız matematikçi Benoit Mandelbrot,
02:09
realized that if you do computer graphics and used these shapes he called fractals,
37
129160
5000
fraktal ismini verdiği bu şekilleri eğer bilgisayar grafiklerinde kullanırsa
02:14
you get the shapes of nature.
38
134160
2000
doğanın şekillerine ulaşacağını fark etti.
02:16
You get the human lungs, you get acacia trees, you get ferns,
39
136160
4000
İnsan akciğeri, akasya ağaçları, eğrelti otları..
02:20
you get these beautiful natural forms.
40
140160
2000
Bu güzel doğal şekillerini elde edilir.
02:22
If you take your thumb and your index finger and look right where they meet --
41
142160
4000
Eğer başparmağınız ile işaret parmağınızın buluştukları yere bakarsanız--
02:26
go ahead and do that now --
42
146160
2000
hadi bunu şimdi yapın--
02:28
-- and relax your hand, you'll see a crinkle,
43
148160
3000
--elinizi rahat bırakın, bir kırışıklık göreceksiniz ve sonra
02:31
and then a wrinkle within the crinkle, and a crinkle within the wrinkle. Right?
44
151160
3000
kırışık içinde kırışıklık kırışıklık içinde kırışık. Değil mi?
02:34
Your body is covered with fractals.
45
154160
2000
Tüm vücudunuz fraktallar ile kaplıdır.
02:36
The mathematicians who were saying these were pathologically useless shapes?
46
156160
3000
Matematikçiler patolojik yararsız şekiller olduğunu mu söylüyordu?
02:39
They were breathing those words with fractal lungs.
47
159160
2000
Fraktal akciğerleri ile bu kelimeler nefes buldu.
02:41
It's very ironic. And I'll show you a little natural recursion here.
48
161160
4000
Bu çok ironik. Şimdi size küçük bir doğal tekrarlama göstereceğim.
02:45
Again, we just take these lines and recursively replace them with the whole shape.
49
165160
5000
Yine bu çizgileri aldık ve tekrarlayarak tüm şekil ile yer değiştirdik.
02:50
So here's the second iteration, and the third, fourth and so on.
50
170160
5000
Bu ikinci tekrarlama, bu üç, dört ve devam ediyor.
02:55
So nature has this self-similar structure.
51
175160
2000
Yani tabiat, kendine-benzer yapıya sahip.
02:57
Nature uses self-organizing systems.
52
177160
2000
Doğa kendini organize eden sistem kullanır.
02:59
Now in the 1980s, I happened to notice
53
179160
3000
1980'lerde farkettim ki bir Afrika köyünün
03:02
that if you look at an aerial photograph of an African village, you see fractals.
54
182160
4000
havadan çekilmiş fotoğaflarına bakarsanız fraktallar görürsünüz.
03:06
And I thought, "This is fabulous! I wonder why?"
55
186160
4000
"Bu çok güzel! Acaba neden?" diye düşündüm. Tabi ki,
03:10
And of course I had to go to Africa and ask folks why.
56
190160
2000
Afrika'ya gidip halka sebebini sormalıydım.
03:12
So I got a Fulbright scholarship to just travel around Africa for a year
57
192160
6000
1 yıl boyunca sadece Afrika'yı gezmek ve onlara neden fraktal inşa ettiklerini
03:18
asking people why they were building fractals,
58
198160
2000
sormak için Fulbright bursu aldım,
03:20
which is a great job if you can get it.
59
200160
2000
eğer alabilirseniz bu harika bir iş.
03:22
(Laughter)
60
202160
1000
(Gülüşmeler)
03:23
And so I finally got to this city, and I'd done a little fractal model for the city
61
203160
7000
Ve sonunda bu kente gittim, sadece nasıl açıldığını görmek için
03:30
just to see how it would sort of unfold --
62
210160
3000
o şehire küçük bir fraktal model yapmıştım--
03:33
but when I got there, I got to the palace of the chief,
63
213160
3000
fakat oraya ulaştığımda, şefin sarayına gittim
03:36
and my French is not very good; I said something like,
64
216160
3000
ve Fransızcam da pek iyi değildi; şöyle bir şeyler dedim:
03:39
"I am a mathematician and I would like to stand on your roof."
65
219160
3000
"Ben bir matematikçiyim ve ben senin çatında durmak istiyorum."
03:42
But he was really cool about it, and he took me up there,
66
222160
3000
Fakat o bu konuda gayet rahattı ve beni oradan aldı,
03:45
and we talked about fractals.
67
225160
1000
fraktallardan konuştuk.
03:46
And he said, "Oh yeah, yeah! We knew about a rectangle within a rectangle,
68
226160
3000
Dedi ki "Evet, evet! Dörtgen içinde dörtgen konusunu biliyoruz
03:49
we know all about that."
69
229160
2000
hepimiz bunu biliyoruz."
03:51
And it turns out the royal insignia has a rectangle within a rectangle within a rectangle,
70
231160
4000
Böylece kraliyet ambleminin bir dörtgenin içindeki dörtgenin
03:55
and the path through that palace is actually this spiral here.
71
235160
4000
içindeki dörtgen olduğu ortaya çıktı, saray içindeki yol ise gerçekten spiral.
03:59
And as you go through the path, you have to get more and more polite.
72
239160
4000
Yola devam ettikçe daha çok nazik olmalısınız.
04:03
So they're mapping the social scaling onto the geometric scaling;
73
243160
3000
Çünkü toplumun düzeyini geometrik ölçekleme ile haritalıyorlar.
04:06
it's a conscious pattern. It is not unconscious like a termite mound fractal.
74
246160
5000
Bu bilinçli bir desen, karınca yuvaları gibi bilinçsiz bir fraktal değil.
04:11
This is a village in southern Zambia.
75
251160
2000
Burası Güney Zambiya'da bir köy.
04:13
The Ba-ila built this village about 400 meters in diameter.
76
253160
4000
Ba-ila bu köyü 400 metre çapında inşa etmiş.
04:17
You have a huge ring.
77
257160
2000
Burada büyük bir halka var.
04:19
The rings that represent the family enclosures get larger and larger as you go towards the back,
78
259160
6000
Bu halka, arkaya doğru gittikçe büyüyen aile muhafazasını simgeliyor,
04:26
and then you have the chief's ring here towards the back
79
266160
4000
ve arkaya doğru şefin halkası.
04:30
and then the chief's immediate family in that ring.
80
270160
3000
Bu halkada da şefin yakın ailesi var. Bunun için küçük bir
04:33
So here's a little fractal model for it.
81
273160
1000
fraktal model var.
04:34
Here's one house with the sacred altar,
82
274160
3000
Burada kutsal sunağı ile bir ev,
04:37
here's the house of houses, the family enclosure,
83
277160
3000
burada ise evlerin evi, aile muhafazası
04:40
with the humans here where the sacred altar would be,
84
280160
3000
kutsal sunağın olması gerektiği yerde insanlarla birlikte,
04:43
and then here's the village as a whole --
85
283160
2000
ve burada köyün tamamı --
04:45
a ring of ring of rings with the chief's extended family here, the chief's immediate family here,
86
285160
5000
halkaların halkasının halkasında şefin geniş ailesi, yakın ailesi burada,
04:50
and here there's a tiny village only this big.
87
290160
3000
buradaysa bu büyüklükte küçücük bir köy var.
04:53
Now you might wonder, how can people fit in a tiny village only this big?
88
293160
4000
Şimdi merak edebilirsiniz, bu kadar küçük bir köye insanlar nasıl sığabilir?
04:57
That's because they're spirit people. It's the ancestors.
89
297160
3000
Çünkü buradakiler ruhlardır. Atalarıdır.
05:00
And of course the spirit people have a little miniature village in their village, right?
90
300160
5000
Ve tabi ki köyün içinde ruhlara ait minyatür bir köy var, değil mi?
05:05
So it's just like Georg Cantor said, the recursion continues forever.
91
305160
3000
Georg Cantor'un dediği gibi, tekrarlama sonsuza dek devam eder.
05:08
This is in the Mandara mountains, near the Nigerian border in Cameroon, Mokoulek.
92
308160
4000
Burası Mandara Dağları, Nijerya sınırına yakın Kamerun, Mokoulek'te.
05:12
I saw this diagram drawn by a French architect,
93
312160
3000
Fransız bir mimarın çizdiği bu diyagramı gördüm.
05:15
and I thought, "Wow! What a beautiful fractal!"
94
315160
2000
"Vay be! Ne güzel bir fraktal!" diye düşündüm
05:17
So I tried to come up with a seed shape, which, upon iteration, would unfold into this thing.
95
317160
6000
Böylece çekirdek bir şekil oluşturmayı denedim.
05:23
I came up with this structure here.
96
323160
2000
Şöyle bir yapıyla sonuçlandı:
05:25
Let's see, first iteration, second, third, fourth.
97
325160
4000
Bir bakalım, birinci tekrarlama, ikinci, üçüncü, dördüncü.
05:29
Now, after I did the simulation,
98
329160
2000
Simülasyonu yaptıktan sonra, fark ettim ki
05:31
I realized the whole village kind of spirals around, just like this,
99
331160
3000
tüm köyün etrafında spiraller var, aynı bunun gibi.
05:34
and here's that replicating line -- a self-replicating line that unfolds into the fractal.
100
334160
6000
Burada tekrarlanan çizgi ise -- fraktala dönüşen kendini-yenileyen çizgi.
05:40
Well, I noticed that line is about where the only square building in the village is at.
101
340160
5000
Bu çizginin, köydeki tek kare şekilli yapının üstünde olduğunu fark ettim.
05:45
So, when I got to the village,
102
345160
2000
Bu yüzden köye gittiğimde,
05:47
I said, "Can you take me to the square building?
103
347160
2000
"Beni kare binaya götürür müsünüz?" dedim,
05:49
I think something's going on there."
104
349160
2000
"zannedersem orada bir şeyler oluyor."
05:51
And they said, "Well, we can take you there, but you can't go inside
105
351160
3000
Onlar da dedi ki: "Evet, seni oraya götürebiliriz. Ama
05:54
because that's the sacred altar, where we do sacrifices every year
106
354160
3000
içeri giremezsin. Çünkü orası tarlaların bereket döngülerini
05:57
to keep up those annual cycles of fertility for the fields."
107
357160
3000
sağlamak için her yıl kurbanlar verdiğimiz kutsal sunak."
06:00
And I started to realize that the cycles of fertility
108
360160
2000
Bereket döngüsünün, bunu inşa eden
06:02
were just like the recursive cycles in the geometric algorithm that builds this.
109
362160
4000
geometrik algoritmadaki tekrarlamalı döngü ile aynı olduğunu fark ettim.
06:06
And the recursion in some of these villages continues down into very tiny scales.
110
366160
4000
Bu tekrarlamalar bazı köylerde çok küçük ölçeklere kadar devam ediyor.
06:10
So here's a Nankani village in Mali.
111
370160
2000
Burada Mali'deki Nankani köyü var.
06:12
And you can see, you go inside the family enclosure --
112
372160
3000
Gördüğünüz gibi, aile muhafazası--
06:15
you go inside and here's pots in the fireplace, stacked recursively.
113
375160
4000
içeri bakılınca ocağın içinde yinelemeli dizilmiş tencereler var.
06:19
Here's calabashes that Issa was just showing us,
114
379160
4000
Burada ise Issa'nın bize gösterdiği su kabakları --
06:23
and they're stacked recursively.
115
383160
2000
ve bunlar da yinelemeli olarak yığılmış.
06:25
Now, the tiniest calabash in here keeps the woman's soul.
116
385160
2000
En küçük sukabağı kadın ruhunu saklar.
06:27
And when she dies, they have a ceremony
117
387160
2000
Öldüğünde, zalanga denilen yığının kırılıp
06:29
where they break this stack called the zalanga and her soul goes off to eternity.
118
389160
5000
ruhunun sonsuzluğa gittiği merasimleri var.
06:34
Once again, infinity is important.
119
394160
3000
Bir kere daha, sonsuzluk önemli.
06:38
Now, you might ask yourself three questions at this point.
120
398160
4000
Şimdi bu noktada kendinize üç soru sorabilirsiniz:
06:42
Aren't these scaling patterns just universal to all indigenous architecture?
121
402160
4000
Bu ölçekli modeller tüm yerli mimaride evrensel değil midir?
06:46
And that was actually my original hypothesis.
122
406160
2000
Aslında bu benim orijinal hipotezimdi.
06:48
When I first saw those African fractals,
123
408160
2000
İlk defa Afrika fraktallarını gördüğümde
06:50
I thought, "Wow, so any indigenous group that doesn't have a state society,
124
410160
4000
Vay be! Devleti olmayan yani bir çeşit hiyerarşi olmayan yerli toplumların
06:54
that sort of hierarchy, must have a kind of bottom-up architecture."
125
414160
3000
aşağıdan-yukarı mimariye sahip olması gerekli." diye düşündüm.
06:57
But that turns out not to be true.
126
417160
2000
Fakat bunun doğru olmadığı ortaya çıktı.
06:59
I started collecting aerial photographs of Native American and South Pacific architecture;
127
419160
4000
Amerikan Yerlileri ile Güney Pasifik mimarisinin hava fotograflarını topladım;
07:03
only the African ones were fractal.
128
423160
2000
sadece Afrikalılarınkiler fraktaldı.
07:05
And if you think about it, all these different societies have different geometric design themes that they use.
129
425160
6000
Düşünürseniz, tüm bu toplumların kullandığı
farklı geometrik tasarım konuları var.
07:11
So Native Americans use a combination of circular symmetry and fourfold symmetry.
130
431160
6000
Amerikan yerlileri, dairesel ve dört kat simetrinin kombinasyonunu kullanmışlardır.
07:17
You can see on the pottery and the baskets.
131
437160
2000
Bunu çömlek ve sepetlerden görebilirsiniz.
07:19
Here's an aerial photograph of one of the Anasazi ruins;
132
439160
3000
Bu, Anasazi kalıntılarının havadan fotoğraflarından biri;
07:22
you can see it's circular at the largest scale, but it's rectangular at the smaller scale, right?
133
442160
5000
büyük ölçekte dairesel fakat küçük ölçekte dörtgensel, değil mi?
07:27
It is not the same pattern at two different scales.
134
447160
4000
İki farklı ölçekte, aynı desen değil.
07:31
Second, you might ask,
135
451160
1000
İkinci soru olarak:
07:32
"Well, Dr. Eglash, aren't you ignoring the diversity of African cultures?"
136
452160
3000
"Peki, Dr. Eglash,
Afrika kültürünün çeşitliliğini göz ardı etmiyor musunuz?"
07:36
And three times, the answer is no.
137
456160
2000
Ve buna cevabım üç kere hayır.
07:38
First of all, I agree with Mudimbe's wonderful book, "The Invention of Africa,"
138
458160
4000
Öncelikle, Mudimbe'nin muhteşem kitabı "Afrika'nın Keşfi" 'ne katılıyorum.
07:42
that Africa is an artificial invention of first colonialism,
139
462160
3000
Afrika, önce sömürgeciliğin ve sonra
07:45
and then oppositional movements.
140
465160
2000
muhalif hareketlerin yapay bir icadıdır.
07:47
No, because a widely shared design practice doesn't necessarily give you a unity of culture --
141
467160
5000
Hayır, çünkü ortak bir tasarımın yaygın
olarak kullanılması, kültür birliği oluşturmak zorunda değil
07:52
and it definitely is not "in the DNA."
142
472160
3000
ve bu kesinlikle DNA'da değil.
07:55
And finally, the fractals have self-similarity --
143
475160
2000
Nihayetinde fraktallar, kendine benzerdir
07:57
so they're similar to themselves, but they're not necessarily similar to each other --
144
477160
4000
birbirlerine benzer fakat birbirlerinin aynısı olmak durumunda değildir--
08:01
you see very different uses for fractals.
145
481160
2000
fraktalların farklı kullanımını görürsünüz.
08:03
It's a shared technology in Africa.
146
483160
2000
Afrika'da ise bu, ortak bir teknolojidir.
08:06
And finally, well, isn't this just intuition?
147
486160
3000
Son olarak, bu sadece bir sezgi değil mi?
08:09
It's not really mathematical knowledge.
148
489160
2000
Bu, aslında matematiksel bir bilgi değil.
08:11
Africans can't possibly really be using fractal geometry, right?
149
491160
3000
Afrikalılar gerçekten
fraktal kullanıyor olamazlar, değil mi?
08:14
It wasn't invented until the 1970s.
150
494160
2000
1970'lere kadar icat bile edilmemişti.
08:17
Well, it's true that some African fractals are, as far as I'm concerned, just pure intuition.
151
497160
5000
Bana kalırsa bazı Afrika fraktallarının sadece saf bir sezgi olduğu doğru.
08:22
So some of these things, I'd wander around the streets of Dakar
152
502160
3000
Dakar sokaklarında dolaşırken insanlara soruyorum:
08:25
asking people, "What's the algorithm? What's the rule for making this?"
153
505160
3000
"Algoritma nedir? Bunu yapmanın kuralı nedir?"
08:28
and they'd say,
154
508160
1000
bana şöyle diyorlar:
08:29
"Well, we just make it that way because it looks pretty, stupid." (Laughter)
155
509160
3000
"Öyle yapıyoruz çünkü güzel görünüyor, seni aptal." (Gülüşmeler)
08:32
But sometimes, that's not the case.
156
512160
3000
Fakat bazen, olay böyle olmuyor.
08:35
In some cases, there would actually be algorithms, and very sophisticated algorithms.
157
515160
5000
Bazı durumlarda çok karmaşık algoritmalar söz konusu olabiliyor.
08:40
So in Manghetu sculpture, you'd see this recursive geometry.
158
520160
3000
Manghetu Heykeli'nde tekrarlanan geometriyi görürsünüz.
08:43
In Ethiopian crosses, you see this wonderful unfolding of the shape.
159
523160
5000
Etiyopya haçlarında bu harika açılmış şekli görürsünüz.
08:48
In Angola, the Chokwe people draw lines in the sand,
160
528160
4000
Angola'da Ckokwe yaşayanları kumlara çizgiler çizerler,
08:52
and it's what the German mathematician Euler called a graph;
161
532160
3000
Alman matematikçi Euler buna grafik dedi
08:55
we now call it an Eulerian path --
162
535160
2000
şimdiyse Eulerin yolu diyoruz --
08:57
you can never lift your stylus from the surface
163
537160
2000
mili yüzeyden asla kaldıramazsınız
08:59
and you can never go over the same line twice.
164
539160
3000
ve aynı çizgiden iki kere geçemezsiniz.
09:02
But they do it recursively, and they do it with an age-grade system,
165
542160
3000
Ama bunu yineleyerek
yaş-derece sistemine göre yaparlar,
09:05
so the little kids learn this one, and then the older kids learn this one,
166
545160
3000
yani küçük önce öğrenirken, sonra büyükler bunu öğrenir.
09:08
then the next age-grade initiation, you learn this one.
167
548160
3000
Daha sonraki yaş grubu bunu öğrenir.
09:11
And with each iteration of that algorithm,
168
551160
3000
Algoritmadaki her bir tekrarlamayla
09:14
you learn the iterations of the myth.
169
554160
2000
tekrarlamadaki miti öğrenirsiniz.
09:16
You learn the next level of knowledge.
170
556160
2000
Bilginin bir üst seviyesini öğrenirsiniz.
09:19
And finally, all over Africa, you see this board game.
171
559160
2000
Son olarak, tüm Afrika'da bir masa
oyunu görürsünüz. Okuduğum yer
09:21
It's called Owari in Ghana, where I studied it;
172
561160
3000
Gana'da buna 'Owari' denir,
09:24
it's called Mancala here on the East Coast, Bao in Kenya, Sogo elsewhere.
173
564160
5000
Doğu kıyısında 'Mancala', Kenya'da 'Bao' ve başka yerde 'Sogo'.
09:29
Well, you see self-organizing patterns that spontaneously occur in this board game.
174
569160
5000
Kendini organize eden desenlerin bu oyunda kendiliğinden ortaya çıktığını görürsünüz.
09:34
And the folks in Ghana knew about these self-organizing patterns
175
574160
3000
Gana'daki insanlar kendinden organize olan desenleri bilirler.
09:37
and would use them strategically.
176
577160
2000
Bunu stratejik olarak kullanırlar.
09:39
So this is very conscious knowledge.
177
579160
2000
Bu gayet bilinçsel bir bilgidir.
09:41
Here's a wonderful fractal.
178
581160
2000
İşte burada harika bir fraktal var.
09:43
Anywhere you go in the Sahel, you'll see this windscreen.
179
583160
4000
Sahel'de nereye giderseniz gidin bu ön camı görürsünüz.
09:47
And of course fences around the world are all Cartesian, all strictly linear.
180
587160
4000
Ve tabi ki çitler tüm dünyada Kartezyen, hepsi kesinlikle doğrusal.
09:51
But here in Africa, you've got these nonlinear scaling fences.
181
591160
4000
Fakat Afrika'da, doğrusal olmayan ölçeklerde çitler var.
09:55
So I tracked down one of the folks who makes these things,
182
595160
2000
Ben de bunları yapan bir kavmi takip ettim
09:57
this guy in Mali just outside of Bamako, and I asked him,
183
597160
4000
Bu, Bamoka'nın hemen dışında Mali'de bir adam, ona sordum: "Neden siz fraktal çit
10:01
"How come you're making fractal fences? Because nobody else is."
184
601160
2000
yapıyorsunuz? Çünkü başka kimse yapmıyor."
10:03
And his answer was very interesting.
185
603160
2000
Bana verdiği cevap çok ilginçti:
10:05
He said, "Well, if I lived in the jungle, I would only use the long rows of straw
186
605160
5000
"Eğer ormanda yaşasaydım sadece samanların uzun sıralarını kullanırdım.
10:10
because they're very quick and they're very cheap.
187
610160
2000
Çünkü çok hızlı büyüyorlar ve çok ucuzlar.
10:12
It doesn't take much time, doesn't take much straw."
188
612160
3000
Çok uzun zaman almıyorlar ve çok fazlasına gerek yok.
10:15
He said, "but wind and dust goes through pretty easily.
189
615160
2000
Fakat rüzgar ve toz kolayca geçiyor." dedi
10:17
Now, the tight rows up at the very top, they really hold out the wind and dust.
190
617160
4000
En üstteki sımsıkı sıra gerçekten rüzgar ve tozu tutabiliyor.
10:21
But it takes a lot of time, and it takes a lot of straw because they're really tight."
191
621160
5000
Ama çok zaman alıyor çünkü çok miktarda samana ihtiyaç var ve bunlar çok sert.
10:26
"Now," he said, "we know from experience
192
626160
2000
Şimdi," dedi, "yerden yukarılara çıktıkça
10:28
that the farther up from the ground you go, the stronger the wind blows."
193
628160
5000
rüzgarın güçlü estiğini deneyimlerimizden biliyoruz."
10:33
Right? It's just like a cost-benefit analysis.
194
633160
3000
Değil mi? Bu sanki değer-kar analizi gibi.
10:36
And I measured out the lengths of straw,
195
636160
2000
Daha sonra samanların boylarını ölçtüm.
10:38
put it on a log-log plot, got the scaling exponent,
196
638160
2000
log-log çizime koyup ölçekleme kuvvetini buldum.
10:40
and it almost exactly matches the scaling exponent for the relationship between wind speed and height
197
640160
5000
Rüzgar ile yükselti arasındaki bu değer,
rüzgar mühendisliği el kitabındaki ile
10:45
in the wind engineering handbook.
198
645160
1000
neredeyse aynıydı.
10:46
So these guys are right on target for a practical use of scaling technology.
199
646160
5000
Bu adamlar, pratik kullanımda teknolojiyi ölçeklemede başarılılar.
10:51
The most complex example of an algorithmic approach to fractals that I found
200
651160
5000
Fraktallarda algoritmik yaklaşım açısından bulduğum en karışık örnek
10:56
was actually not in geometry, it was in a symbolic code,
201
656160
2000
geometride değil, bir sembolik koddaydı.
10:58
and this was Bamana sand divination.
202
658160
3000
ve bu Bamana kum kehanetidiydi.
11:01
And the same divination system is found all over Africa.
203
661160
3000
Tüm Afrika'da bulunan aynı kehanet sistemi.
11:04
You can find it on the East Coast as well as the West Coast,
204
664160
5000
Bu hem Doğu hem de Batı kıyısında bulunur,
11:09
and often the symbols are very well preserved,
205
669160
2000
ve bazen bu semboller çok iyi korunur,
11:11
so each of these symbols has four bits -- it's a four-bit binary word --
206
671160
6000
her bir sembol 4 kısımdan oluşur --4-kısımlı ikililer dünyası--
11:17
you draw these lines in the sand randomly, and then you count off,
207
677160
5000
Eğer kuma rastgele çizgiler çizersiniz ve ardından sayarsınız
11:22
and if it's an odd number, you put down one stroke,
208
682160
2000
bu bir tek sayı ise bir çizgi,
11:24
and if it's an even number, you put down two strokes.
209
684160
2000
eğer çift sayı ise iki çizgi koyarsınız.
11:26
And they did this very rapidly,
210
686160
3000
Bunu çok hızlı yaptılar. Bununla
11:29
and I couldn't understand where they were getting --
211
689160
2000
nereye vardıklarını anlayamamıştım --
11:31
they only did the randomness four times --
212
691160
2000
bu rastgeleliği sadece dört kez yaptılar--
11:33
I couldn't understand where they were getting the other 12 symbols.
213
693160
2000
diğer 12 sembolü nereden
aldıklarını anlamadım.
11:35
And they wouldn't tell me.
214
695160
2000
Bana anlatmadılar, zaten.
11:37
They said, "No, no, I can't tell you about this."
215
697160
2000
"Hayır, sana bunu anlatamayız." dediler.
11:39
And I said, "Well look, I'll pay you, you can be my teacher,
216
699160
2000
"Bak, ödeme yaparım, öğretmenim olursun, ve
11:41
and I'll come each day and pay you."
217
701160
2000
her gün gelip sana para veririm." dedim.
11:43
They said, "It's not a matter of money. This is a religious matter."
218
703160
3000
"Bu parasal değil, bu dinsel bir öğe." dediler.
11:46
And finally, out of desperation, I said,
219
706160
1000
Çaresizce dedim ki:
11:47
"Well, let me explain Georg Cantor in 1877."
220
707160
3000
"Size 1877'de George Cantor'u açıklayayım."
11:50
And I started explaining why I was there in Africa,
221
710160
4000
Ve neden Afrika'da olduğumu anlatmaya başladım, Cantor'un
11:54
and they got very excited when they saw the Cantor set.
222
714160
2000
kümesini görünce çok heyecanlandılar.
11:56
And one of them said, "Come here. I think I can help you out here."
223
716160
4000
Ve içlerinden biri "Buraya gel. Sana bu konuda yardım edebilirim sanırım." dedi.
12:00
And so he took me through the initiation ritual for a Bamana priest.
224
720160
5000
Beni kabul töreni için bir Bamana rahibine götürdü.
12:05
And of course, I was only interested in the math,
225
725160
2000
Tabii ki sadece matematikle ilgileniyordum,
12:07
so the whole time, he kept shaking his head going,
226
727160
2000
tüm zaman boyunca kafasını salladı.
12:09
"You know, I didn't learn it this way."
227
729160
1000
"Bunu böyle öğrenmedim."
12:10
But I had to sleep with a kola nut next to my bed, buried in sand,
228
730160
4000
Yatağımın yanında
kuma gömülü bir kola cevizi ile uyumak zorundaydım
12:14
and give seven coins to seven lepers and so on.
229
734160
3000
ve 7 cüzzamlı için 7 madeni para gibi şeyler...
12:17
And finally, he revealed the truth of the matter.
230
737160
4000
Nihayet, meselenin aslını ortaya çıkardı.
12:22
And it turns out it's a pseudo-random number generator using deterministic chaos.
231
742160
4000
Bunun belirleyici
kaos kullanan sözde raslantısal sayı üreticisi olduğu ortaya çıktı.
12:26
When you have a four-bit symbol, you then put it together with another one sideways.
232
746160
6000
4-kısımlı sembolünüz olduğunda tek taraflılar ile birlikte koyarsınız.
12:32
So even plus odd gives you odd.
233
752160
2000
Çift artı tek, tektir.
12:34
Odd plus even gives you odd.
234
754160
2000
Tek artı çift, size tek verir.
12:36
Even plus even gives you even. Odd plus odd gives you even.
235
756160
3000
Çift artı çift, çifttir. Tek artı tek, çifttir.
12:39
It's addition modulo 2, just like in the parity bit check on your computer.
236
759160
4000
Modulo 2'ye ek olarak bilgisayardaki eşlik testi gibi.
12:43
And then you take this symbol, and you put it back in
237
763160
4000
Bu sembolleri alırsınız, sonra yeniden koyarsınız
12:47
so it's a self-generating diversity of symbols.
238
767160
2000
buna kendi-oluşan çeşitleme sembol denir.
12:49
They're truly using a kind of deterministic chaos in doing this.
239
769160
4000
Bunu yaparken tamamen belirleyici kaos kullanıyorlar.
12:53
Now, because it's a binary code,
240
773160
2000
Şimdi, bu ikili bir kod olduğundan
12:55
you can actually implement this in hardware --
241
775160
2000
esasen bunu donanıma da ekleyebilirsiniz --
12:57
what a fantastic teaching tool that should be in African engineering schools.
242
777160
5000
Afrika'daki mühendislik okulları için ne harika bir öğretim tekniği.
13:02
And the most interesting thing I found out about it was historical.
243
782160
3000
En ilginç bulduğum noktaysa bunun tarihsel oluşu.
13:05
In the 12th century, Hugo of Santalla brought it from Islamic mystics into Spain.
244
785160
6000
12. yüzyılda Hugo Santalla bunu tasavvuftan İspanya'ya getirmiştir.
13:11
And there it entered into the alchemy community as geomancy:
245
791160
6000
Ve toprak falı olarak kimya topluluğuna girmiş oldu:
13:17
divination through the earth.
246
797160
2000
toprak yolu ile kehanet.
13:19
This is a geomantic chart drawn for King Richard II in 1390.
247
799160
5000
Bu, 1390'da Kral II. Richard tarafından çizilen bir şekil.
13:24
Leibniz, the German mathematician,
248
804160
3000
Leibniz, Alman matematikçi,
13:27
talked about geomancy in his dissertation called "De Combinatoria."
249
807160
4000
"De Combinatoria" adlı tezinde bu toprak falından bahseder.
13:31
And he said, "Well, instead of using one stroke and two strokes,
250
811160
4000
Der ki: "Bir çizgi ya da iki çizgi kullanmak
13:35
let's use a one and a zero, and we can count by powers of two."
251
815160
4000
yerine gelin 1 ve 0 kullanalım ve ikinin kuvveti olarak sayalım."
13:39
Right? Ones and zeros, the binary code.
252
819160
2000
Değil mi? Birler ve Sıfırlar, ikili kod.
13:41
George Boole took Leibniz's binary code and created Boolean algebra,
253
821160
3000
George Boole,
Leibniz'in binary koduyla Boolean cebiri
13:44
and John von Neumann took Boolean algebra and created the digital computer.
254
824160
3000
ve John von Neumann, Boolean cebiriyle
dijital hesaplamayı yaratmış.
13:47
So all these little PDAs and laptops --
255
827160
3000
Yani tüm bu PDA ve laptoplar
13:50
every digital circuit in the world -- started in Africa.
256
830160
3000
dünyadaki tüm dijital devreler -- Afrika'da başladı.
13:53
And I know Brian Eno says there's not enough Africa in computers,
257
833160
5000
Ve biliyorum ki Brian Eno bilgisayarda yeterince Afrika olmadığını söyler
13:58
but you know, I don't think there's enough African history in Brian Eno.
258
838160
5000
ama biliyor musunuz bence Brian Eno'da yeterince Afrika tarihi yok.
14:03
(Laughter) (Applause)
259
843160
3000
(Gülüşmeler) (Alkış)
14:06
So let me end with just a few words about applications that we've found for this.
260
846160
4000
Bu konuda bulduğumuz birkaç uygulamadan bahsederek konuyu bitirmeme izin verin.
14:10
And you can go to our website,
261
850160
2000
Website'mizi ziyaret edebilirsiniz,
14:12
the applets are all free; they just run in the browser.
262
852160
2000
uygulamalar ücretsiz; tarayıcıda çalışır.
14:14
Anybody in the world can use them.
263
854160
2000
Dünyadaki herhangi biri kullanabilir.
14:16
The National Science Foundation's Broadening Participation in Computing program
264
856160
5000
Bu tasarım araçlarının programlanabilir versiyonunu yapmak için
14:21
recently awarded us a grant to make a programmable version of these design tools,
265
861160
7000
Ulusal Bilim Vakfı'nın Katılımı Genişletme programı tarafından hibelendirildik
14:28
so hopefully in three years, anybody'll be able to go on the Web
266
868160
2000
ve umarım 3 yıl içinde, Web'e giren herkes
14:30
and create their own simulations and their own artifacts.
267
870160
3000
kendi simülasyonunu ve eserini oluşturabilecek.
14:33
We've focused in the U.S. on African-American students as well as Native American and Latino.
268
873160
5000
ABD'de yaşayan Afro-Amerika ile
Amerikan Yerlileri ve Latin öğrencilere odaklandık.
14:38
We've found statistically significant improvement with children using this software in a mathematics class
269
878160
6000
Matematik derslerinde bu yazılımı
kullanan çocuklarla kullanmayan kontrol grubunu kıyasladığımızda
14:44
in comparison with a control group that did not have the software.
270
884160
3000
istatiksel olarak ilerleme olduğunu bulduk.
14:47
So it's really very successful teaching children that they have a heritage that's about mathematics,
271
887160
6000
Çocuklara, matematikle ilgili mirasları olduğunu gösteren başarılı bir öğretimdi,
14:53
that it's not just about singing and dancing.
272
893160
4000
bu sadece şarkı söylemek ya da dans etmek değildi.
14:57
We've started a pilot program in Ghana.
273
897160
3000
Gana'da pilot bir uygulama başlattık.
15:00
We got a small seed grant, just to see if folks would be willing to work with us on this;
274
900160
5000
Halkın bizimle çalışma isteğini
görebilmek için küçük bir hibemiz var,
15:05
we're very excited about the future possibilities for that.
275
905160
3000
gelecekteki fırsatlar hakkında çok heyecanlıyız.
15:08
We've also been working in design.
276
908160
2000
Ayrıca tasarım üzerine de çalıştık.
15:10
I didn't put his name up here -- my colleague, Kerry, in Kenya, has come up with this great idea
277
910160
5000
Adını buraya yazmadım--Kenya'daki ortağım Kerry şu harika fikirle geldi
15:15
for using fractal structure for postal address in villages that have fractal structure,
278
915160
5000
fraktal yapıya sahip köylerde posta adresleri için fraktal yapı kullanmak,
15:20
because if you try to impose a grid structure postal system on a fractal village,
279
920160
4000
çünkü eğer fraktal köyler için posta sistemini karesel yapı ile
15:24
it doesn't quite fit.
280
924160
2000
oluşturursanız, bu pek uymaz.
15:26
Bernard Tschumi at Columbia University has finished using this in a design for a museum of African art.
281
926160
5000
Columba Üniversitesi'nden Bernard Tschumi,
Bir Afrika sanat müzesi için bunu tasarımda kullanmayı bitirdi.
15:31
David Hughes at Ohio State University has written a primer on Afrocentric architecture
282
931160
8000
Ohio Eyalet Üniversitesi'nden David Hughes bazı fraktal yapıları da kullandığı
15:39
in which he's used some of these fractal structures.
283
939160
2000
Afro-merkezli mimari el kitabı yazdı.
15:41
And finally, I just wanted to point out that this idea of self-organization,
284
941160
5000
Son olarak şuna dikkat çekmek istiyorum kendi kendine organize olabilme fikri
15:46
as we heard earlier, it's in the brain.
285
946160
2000
daha önce duyduğumuz gibi beyindedir.
15:48
It's in the -- it's in Google's search engine.
286
948160
5000
Google'ın arama motorundadır.
15:53
Actually, the reason that Google was such a success
287
953160
2000
Aslında Google'ın bu kadar başarılı olma
15:55
is because they were the first ones to take advantage of the self-organizing properties of the web.
288
955160
4000
sebebi web'in kendini organize edebilme özelliğini ilk kullanan olmasıdır.
15:59
It's in ecological sustainability.
289
959160
2000
Bu, ekolojik sürdürülebilirliğin içinde.
16:01
It's in the developmental power of entrepreneurship,
290
961160
2000
Girişimciliğin geliştirilebilir gücünde,
16:03
the ethical power of democracy.
291
963160
2000
demokrasinin ahlaki gücünde.
16:06
It's also in some bad things.
292
966160
2000
Aynı zamanda kötü şeylerde.
16:08
Self-organization is why the AIDS virus is spreading so fast.
293
968160
3000
Kendi kendine organize olabilme AIDS'in çok hızlı yayılmasında.
16:11
And if you don't think that capitalism, which is self-organizing, can have destructive effects,
294
971160
4000
Eğer kapitalizmin yıkıcı etkileri olmadığını düşünüyorsanız,
16:15
you haven't opened your eyes enough.
295
975160
2000
gözlerinizi yeterince açmamışsınız.
16:17
So we need to think about, as was spoken earlier,
296
977160
4000
Daha önce konuştuğumuz gibi, kendiliğinden organize olabilmeleri için
16:21
the traditional African methods for doing self-organization.
297
981160
2000
geleneksel Afrika yöntemleri
üzerine düşünmeliyiz.
16:23
These are robust algorithms.
298
983160
2000
Bunlar,
dayanıklı algoritmalardır.
16:26
These are ways of doing self-organization -- of doing entrepreneurship --
299
986160
3000
Bunlar, hassas ve eşitlikçi olan kendi kendine örgütlenebilme
16:29
that are gentle, that are egalitarian.
300
989160
2000
yollarıdır. -- girişimciliktir --
16:31
So if we want to find a better way of doing that kind of work,
301
991160
4000
Bu işleri yapabilmek için daha iyi bir yol bulmak istiyorsak, sağlam ve
16:35
we need look only no farther than Africa to find these robust self-organizing algorithms.
302
995160
5000
kendini organize eden algoritmaları bulmak için Afrika'dan uzağa bakmaya gerek yok.
16:40
Thank you.
303
1000160
1000
Teşekkürler.
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7