What foods did your ancestors love? Aparna Pallavi

99,280 views ・ 2020-07-22

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

00:00
Transcriber: Joseph Geni Reviewer: Camille Martínez
0
0
7000
Çeviri: Murat Mutlu Gözden geçirme: Can Boysan
00:12
Last year, I was living with this indigenous family in India.
1
12423
4886
Geçen yıl Hindistan'daki bir yerli aileyle yaşıyordum.
00:18
One afternoon,
2
18547
1681
Bir öğleden sonra
00:20
the young son was eating,
3
20252
2428
küçük oğlu yemek yiyordu
00:22
and at the sight of me, he quickly hid his curry behind his back.
4
22704
5101
ve beni görünce yemeğini hızla arkasına sakladı.
00:28
It took a lot of persuasion to get him to show me what he was eating.
5
28694
4584
Bana ne yediğini göstermesi için çok fazla ikna gerekiyordu.
00:33
It turned out to be moth larvae,
6
33994
3351
Güve larvaları olduğu ortaya çıktı,
00:37
a traditional delicacy with the Madia indigenous people.
7
37369
3379
bu, Madia yerli halkının geleneksel bir lezzetidir.
00:41
I cried,
8
41364
1211
Şöyle haykırdım:
00:42
"Oh my God, you're eating these!
9
42599
2468
"Aman Tanrım bunları yiyorsun!
00:45
I hope there's a little left for me!"
10
45091
2330
Umarım bana da biraz kalmıştır! "
00:48
I saw disbelief in the boy's eyes.
11
48466
2462
Çocuğun gözünde inançsızlık gördüm.
00:50
"You ... eat these?"
12
50952
1881
"Sen, bunları yer misin?"
00:54
"I love these," I replied.
13
54388
2950
"Bunları seviyorum" diye yanıtladım.
00:58
I could see he did not trust me one bit.
14
58513
3333
Bana birazcık bile güvenmediğini görebiliyordum.
01:02
How could an urban, educated woman like the same food as him?
15
62678
4735
Şehirli, eğitimli bir kadın onunla aynı yemeği nasıl sevebilirdi?
01:08
Later, I broached the subject with his father,
16
68562
3715
Daha sonra konuyu babasıyla paylaştım
01:12
and it turned out to be a mighty touchy affair.
17
72301
3087
ve muazzam bir hassas mesele olduğu ortaya çıktı.
01:16
He said things like,
18
76793
2038
Şöyle bir şey dedi:
01:18
"Oh, only this son of mine likes to eat it.
19
78855
3335
"Ah sadece bu oğlum onu yemeyi sever.
01:22
We tell him, 'Give it up. It's bad.'
20
82214
2870
Ona diyoruz ki "Vazgeç, o kötü."
01:25
He doesn't listen, you see.
21
85108
1870
Dinlemiyor işte.
01:27
We gave up eating all this ages back."
22
87002
3273
Tüm bunları yemeyi yıllar önce bıraktık."
01:31
"Why?" I asked.
23
91763
2068
"Neden?" diye sordum.
01:34
"This is your traditional food.
24
94752
2374
"Bu sizin geleneksel yemeğiniz.
01:38
It is available in your environment,
25
98108
2592
Sizin çevrenizde elde edilebilir, besleyicidir
01:40
it is nutritious,
26
100724
1446
01:42
and -- I can vouch for it -- delicious.
27
102194
2704
ve garanti ederim ki lezzetlidir.
01:45
Why is it wrong to eat it?"
28
105584
1970
Bunu yemek neden yanlış olsun ki?"
01:48
The man fell silent.
29
108768
1669
Adam sessizliğe büründü,
01:51
I asked,
30
111360
1169
"Size yemeğinizin kötü olduğu söylendi mi?
01:52
"Have you been told that your food is bad,
31
112998
4345
01:57
that to eat it is backward,
32
117367
3105
Bunu yemek çağ dışı mı?
02:00
not civilized?"
33
120496
1488
Yoksa medeni değil mi?" diye sordum.
02:03
He nodded silently.
34
123960
1723
Sessizce başını salladı.
02:07
This was one of the many, many times in my work with indigenous people in India
35
127069
6140
Bu, Hindistan'daki yerli insanlarla yaptığım çalışmalarda
02:13
that I witnessed shame around food,
36
133233
2304
yemek konusunda
02:16
shame that the food you love to eat,
37
136545
3626
ve yemeyi sevdikleri yiyecekten utanmalarına şahit olduğum,
02:20
the food that has been eaten for generations,
38
140195
3177
nesillerdir yenen yiyeceklerin
02:23
is somehow inferior,
39
143396
2020
bir şekilde değersiz, insanlık dışı bile olduğu
02:25
even subhuman.
40
145440
1373
birçok andan birisiydi.
02:28
And this shame is not limited to out-of-the-way, icky foods
41
148008
5144
Bu utanç, böcekler ve sıçanlar gibi alışılmamış tiksindirici yiyeceklerle
02:33
like insects or rats, maybe,
42
153176
2821
sınırlı değil
02:36
but extends to regular foods:
43
156021
3182
fakat alışılmış gıdalara kadar uzanır:
02:39
white vegetables,
44
159227
1992
beyaz sebzeler,
02:41
mushrooms, flowers --
45
161243
2792
mantarlar, çiçekler,
02:44
basically, anything that is foraged rather than cultivated.
46
164059
4344
temel olarak ekili olmaktan ziyade yem olan herhangi bir şey.
02:49
In indigenous India, this shame is omnipresent.
47
169172
3536
Yerli Hindistan'da bu utanç her yerde mevcut.
02:53
Anything can trigger it.
48
173946
1754
Her şey bunu tetikleyebilir.
02:56
One upper-caste vegetarian schoolmaster gets appointed in a school,
49
176308
4886
Bir üst sosyal sınıftan olan vejetaryen okul müdürü bir okulda görevlendirilir,
03:01
within weeks, children are telling their parents it's yucky to eat crabs
50
181218
4448
haftalar içinde çocuklar ailelerine yengeç yemenin iğrenç
03:05
or sinful to eat meat.
51
185690
1674
ya da et yemenin günah olduğunu söylüyorlar.
03:08
A government nutrition program serves fluffy white rice,
52
188202
4070
Bir hükümetin beslenme programı yumuşak beyaz pirinç servis eder,
03:12
now no one wants to eat red rice or millets.
53
192296
3096
şimdi kimse kırmızı pirinç veya darı yemek istemiyor.
03:15
A nonprofit reaches this village with an ideal diet chart for pregnant women.
54
195984
4814
Kâr amacı gütmeyen bir kuruluş,
hamile kadınlar için ideal bir diyet tablosu ile bu köye ulaşır.
03:21
There you go.
55
201344
1296
İşte böyle.
03:22
All the expectant mothers are feeling sad
56
202664
2351
Tüm hamile anneler,
03:25
that they cannot afford apples and crepes.
57
205039
2542
elma ve krep alamayacakları için üzgün hissediyorlar.
03:28
And people just kind of forget the fruits
58
208009
3210
İnsanlar sadece orman örtüsünden toplanabilen meyveleri unutuyorlar.
03:31
that can be picked off the forest floor.
59
211243
2249
03:34
Health workers,
60
214611
1388
Sağlık çalışanları,
03:37
religious missionaries,
61
217086
2120
dini misyonerler,
03:39
random government employees
62
219230
2438
rastgele hükümet çalışanları,
03:41
and even their own educated children
63
221692
2972
hatta kendi eğitimli çocukları bile
03:44
are literally shouting it down at the indigenous people
64
224688
4576
kelimenin tam anlamıyla yerli insanlara yiyeceklerinin yeterince iyi olmadığını,
03:49
that their food is not good enough,
65
229288
3274
yeterince uygar olmadığını bas bas bağırıyorlar.
03:52
not civilized enough.
66
232586
1652
03:55
And so food keeps disappearing,
67
235480
2544
Böylece yiyecekler her seferinde biraz daha kayboluyor.
03:58
a little bit at a time.
68
238972
1547
04:01
I'm wondering if you all have ever considered
69
241836
4349
Hepinizin, topluluklarınızın yiyecek konusunda
04:06
whether your communities would have a similar history around food.
70
246209
3545
benzer bir geçmişe sahip olup olmadığını düşünüp düşünmediğinizi merak ediyorum.
04:11
If you were to talk to your 90-year-old grandmother,
71
251468
3203
90 yaşındaki büyükannenle konuşsaydınız
04:15
would she talk about foods that you have never seen or heard of?
72
255587
3906
daha önce görmediğiniz veya duymadığınız yiyecekler hakkında konuşur muydu?
04:20
Are you aware how much of your community's food
73
260631
2759
Topluluğunuzun yiyeceklerinin ne kadarının artık kullanılmadığının farkında mısınız?
04:23
is no longer available to you?
74
263414
1866
04:26
Local experts tell me
75
266652
1836
Yerel uzmanlar bana,
04:28
that the South African food economy is now entirely based on imported foods.
76
268512
5862
Güney Afrika gıda ekonomisinin tamamen ithal gıdalara dayandığını söylüyor.
04:35
Corn has become the staple,
77
275493
2144
Mısır temel gıda maddesi haline gelirken
04:37
while the local sorghum, millets, bulbs and tubers are all gone.
78
277661
5974
yerel süpürge darısı, darılar, çiçek soğanları ve yumru kökleri,
hepsi yok oldu.
04:44
So are the wild legumes and vegetables,
79
284384
3022
İnsanlar patates ve soğan, lahana ve havuç yerken
04:47
while people eat potatoes and onions, cabbages and carrots.
80
287430
3628
yabani baklagiller ve sebzeler de temel gıda maddesi haline geldi.
04:51
In my country,
81
291921
1850
Benim ülkemde
04:53
this loss of food is colossal.
82
293795
2803
bu yiyecek kaybı çok büyük.
04:57
Modern India is stuck with rice, wheat
83
297077
4067
Modern Hindistan,
05:01
and diabetes.
84
301168
2184
pirinç, buğday ve diyabet ile sıkışmış.
05:04
And we have totally forgotten foods like huge varieties of tubers,
85
304220
5181
Hepsi çevremizde mevcut olan çok çeşitli yumrular,
05:09
tree saps, fish, shellfish,
86
309425
3835
ağaç reçineleri, balık, kabuklu deniz ürünleri,
05:13
oil seeds,
87
313284
1892
yağlı tohumlar,
05:15
mollusks, mushrooms, insects,
88
315200
4085
yumuşakçalar, mantarlar, böcekler,
05:19
small, nonendangered animal meats,
89
319309
3127
küçük, nesli tükenmeyen hayvan etleri gibi
05:22
all of which used to be available right within our surroundings.
90
322460
4169
yiyecekleri tamamen unuttuk.
05:27
So where has this food gone?
91
327804
1841
Bu yiyecekler nereye gitti?
05:30
Why are our modern food baskets so narrow?
92
330630
3089
Modern yemek sepetlerimiz neden bu kadar kısıtlı?
05:34
We could talk about the complex political economic and ecological reasons,
93
334895
6149
Karmaşık olan politik, ekonomik ve ekolojik nedenlerden bahsedebiliriz
05:41
but I am here to talk about this more human phenomenon of shame,
94
341068
4281
ama ben insani utanç olgusundan bahsetmek için buradayım
05:46
because shame is the crucial point
95
346590
3725
çünkü utanç, yemeğin tabağınızdan
05:50
at which food actually disappears off your plate.
96
350339
4099
gerçekten kaybolduğu en önemli nokta.
05:55
What does shame do?
97
355444
1456
Utanç ne yapar?
05:57
Shame makes you feel small,
98
357845
2667
Utanç sizi küçük,
06:00
sad,
99
360536
1535
üzgün, değersiz,
06:02
not worthy,
100
362095
1222
06:03
subhuman.
101
363341
1374
insanlık dışı hissettirir.
06:05
Shame creates a cognitive dissonance.
102
365543
4006
Utanç, bilişsel bir uyumsuzluk yaratır.
06:10
It distorts food stories.
103
370115
1791
Yiyecek hikâyelerini çarpıtır.
06:12
Let us take this example.
104
372963
1713
Bu örneği ele alalım.
06:15
How would you like to have
105
375549
2244
Çevrenizde bol miktarda bulunan
06:18
a wonderful, versatile staple
106
378742
2203
harika, çok yönlü bir temel gıda maddesine
06:21
that is available abundantly in your environment?
107
381817
3296
nasıl sahip olmak istersiniz?
06:25
All you have to do is gather it,
108
385137
2161
Tek yapmanız gereken onu toplamak,
06:27
dry it, store it,
109
387322
2373
kurutmak, stoklamak
06:29
and you have it for your whole year
110
389719
2374
ve bütün yıl boyunca
06:32
to cook as many different kinds of dishes as you want with it.
111
392117
3916
istediğiniz kadar farklı yemek pişirmek için ona sahip olursunuz.
06:36
India had just such a food, called "mahua,"
112
396701
3815
Hindistan'da "mahua" adı verilen bir yiyecek vardı,
06:40
this flower over there.
113
400540
1441
o çiçek işte şurada.
06:42
And I have been researching this food for the past three years now.
114
402989
3906
Son üç yıldır bu yiyeceği araştırıyorum.
06:47
It is known to be highly nutritious in indigenous tradition
115
407651
4579
Yerli geleneğe ve bilimsel bilgiye göre
06:52
and in scientific knowledge.
116
412254
2057
oldukça besleyici olduğu biliniyor.
06:55
For the indigenous,
117
415130
1867
Yerliler için
06:57
it used to be a staple for four to six months a year.
118
417021
4377
yılda dört ile altı ay boyunca temel bir besin maddesiydi.
07:02
In many ways, it is very similar to your local marula,
119
422739
3708
Birçok yönden yerel marulaya çok benzer,
07:06
except that it is a flower, not a fruit.
120
426471
2932
tek fark bir meyve değil, bir çiçek olması.
07:10
Where the forests are rich,
121
430236
1933
Ormanların zengin olduğu yerlerde,
07:12
people can still get enough to eat for the whole year
122
432193
3355
insanlar hâlâ tüm yıl boyunca yeterince yemek
07:15
and enough spare to sell.
123
435572
1869
ve satmak için yeterli stoğu elde edebilirler.
07:18
I found 35 different dishes with mahua
124
438292
4981
Artık kimsenin pişirmediği
07:23
that no one cooks anymore.
125
443297
2674
35 farklı mahua yemeği buldum.
07:27
This food is no longer even recognized as a food,
126
447225
4635
Bu yiyecek artık yiyecek olarak tanınmıyor
07:31
but as raw material for liquor.
127
451884
2152
fakat likör için ham madde olarak kullanılıyor.
07:35
You could be arrested for having it in your house.
128
455162
2668
Evinizde olduğu için tutuklanabilirsiniz.
07:38
Reason? Shame.
129
458417
2180
Peki ya sebebi, sebep utanç.
07:41
I talked to indigenous people all over India
130
461211
3435
Hindistan'ın her yerindeki yerli insanlarla
07:44
about why mahua is no longer eaten.
131
464670
2541
mahuanın artık neden yenilmediği hakkında konuştum.
07:47
And I got the exact same answer.
132
467701
2472
Aynı cevabı aldım.
07:51
"Oh, we used to eat it when we were dirt-poor and starving.
133
471237
3247
"Onu çok yoksulken ve açlıktan ölürken yerdik.
07:55
Why should we eat it now?
134
475405
1819
Şimdi neden yiyelim?
07:57
We have rice or wheat."
135
477248
2127
Artık pirinç ve buğdaya sahibiz."
08:00
And almost in the same breath,
136
480574
2295
Neredeyse her nefeste,
08:02
people also tell me how nutritious mahua is.
137
482893
3218
insanlar bana mahuanın ne kadar besleyici olduğunu da söylediler.
08:06
There are always stories of elders who used to eat mahua.
138
486835
3665
Her zaman, mahua yiyen yaşlıların hikâyeleri vardır.
08:11
"This grandmother of ours, she had 10 children,
139
491222
3964
"Bu büyükannemizin 10 çocuğu vardı
08:15
and still she used to work so hard, never tired, never sick."
140
495210
4333
ve hâlâ çok çalışıyordu, hiç yorulmadı, asla hasta değildi. "
08:20
The exact same dual narrative every single where.
141
500896
4688
Her yerde aynı ikili anlatım vardı.
08:26
How come?
142
506634
1231
Nasıl olur?
08:28
How does the same food
143
508442
2206
Aynı yiyecekler neredeyse aynı cümlede,
08:30
get to be seen as very nutritious and a poverty food,
144
510672
5092
nasıl çok besleyici ve yoksullar için bir yiyecek olarak görülüyor?
08:35
almost in the same sentence?
145
515788
1918
08:38
Same goes for other forest foods.
146
518822
2084
Aynı şey diğer orman gıdaları için de geçerli.
08:41
I have heard story after heartrending story
147
521653
2959
Ormanın dışındaki çöplerde yiyecek arayarak hayatta kalan
08:44
of famine and starvation,
148
524636
2892
ve açlık çeken insanların
08:47
of people surviving on trash foraged out of the forest,
149
527552
3824
yürek parçalayan hikâyelerini duydum
08:52
because there was no food.
150
532455
1546
çünkü orada yiyecek yoktu.
08:55
If I dig a little deeper,
151
535207
2065
Eğer biraz daha derine inersem
08:57
it turns out the lack was not of food per se
152
537296
3733
bu eksikliğin aslında yiyecek olmadığı ortaya çıkacaktır
09:01
but of something respectable like rice.
153
541053
2533
ama pirinç gibi saygın bir şey.
09:04
I asked them,
154
544396
1665
Onlara şöyle sordum:
09:06
"How did you learn that your so-called trash is edible?
155
546085
3753
"Sözde çöpün yenilebilir olduğunu nasıl öğrendiniz?
09:11
Who told you that certain bitter tubers can be sweetened
156
551141
4737
Bazı acı yumruların gece boyunca bir dere içinde bırakılarak tatlandırılabileceğini
09:15
by leaving them in a stream overnight?
157
555902
2311
kim söyledi?
09:19
Or how to take the meat out of a snail shell?
158
559380
3015
Eti salyangoz kabuğundan nasıl çıkarabilirim?
09:22
Or how to set a trap for a wild rat?"
159
562419
2450
Ya da vahşi bir fare için tuzak nasıl kurulur?"
09:26
That is when they start scratching their heads,
160
566085
3242
Kafalarını kaşımaya başladıklarında
09:29
and they realize that they learned it from their own elders,
161
569351
3136
ve pirinçler gelmeden yüzyıllar boyunca
09:33
that their ancestors had lived and thrived on these foods for centuries
162
573347
5918
bu yiyecekleri, yaşayan ve yemekleri yapmada başarılı olan atalarından,
09:39
before rice came their way,
163
579289
2181
kendi büyüklerinden öğrendiklerini
09:41
and were way healthier than their own generation.
164
581494
3035
ve onların kendi nesillerinden daha sağlıklı olduklarını fark ettiler.
09:46
So this is how food works,
165
586029
2289
Yiyeceklerin ve utancın
09:49
how shame works:
166
589898
1569
nasıl işe yaradığı işte böyle:
09:51
making food and food traditions disappear from people's lives and memories
167
591491
6366
yiyecek ve yemek geleneklerini,
onlar farkında bile olmadan insanların hayatlarından ve anılarından silmektir.
09:57
without their even realizing it.
168
597881
2170
10:01
So how do we undo this trend?
169
601971
2943
Peki bu eğilimi nasıl geri alacağız?
10:05
How do we reclaim our beautiful and complex systems of natural food,
170
605847
6035
Güzel ve karmaşık olan doğal gıda sistemlerimizi,
10:13
food given to us lovingly by Mother Earth according to her own rhythm,
171
613017
4801
doğanın kendi ritmine göre sevgiyle bize verdiği yiyecekleri,
10:18
food prepared by our foremothers with joy
172
618718
4146
kadın atalarımız tarafından keyifle hazırlanan
10:22
and are eaten by our forefathers with gratitude,
173
622888
2880
ve erkek atalarımız tarafından şükranla yenilen,
10:26
food that is healthy, local, natural,
174
626786
4701
sağlıklı, yerel, doğal,
10:31
varied, delicious,
175
631511
2800
çeşitli, lezzetli,
10:34
not requiring cultivation,
176
634335
2977
toprağı işleme gerektirmeyen,
10:37
not damaging our ecology,
177
637336
2141
ekolojimize zarar vermeyen,
10:39
not costing a thing?
178
639501
1605
hiçbir maliyeti olmayan yiyecekleri nasıl geri kazanabiliriz?
10:42
We all need this food,
179
642360
1850
Hepimizin bu yiyeceğe ihtiyacı var
10:44
and I don't think I have to tell you why.
180
644234
3104
ve size nedenini söylemem gerektiğini sanmıyorum.
10:48
I don't have to tell you about the global health crisis,
181
648489
3604
Size küresel sağlık krizinden,
10:52
climate change, water crisis,
182
652117
2542
mevsim değişikliğinden, su krizinden,
10:54
soil fatigue,
183
654683
1340
toprak yorgunluğundan,
çökmekte olan tarım sistemlerinden,
10:56
collapsing agricultural systems,
184
656047
1992
bunların hepsinden bahsetmek zorunda değilim.
10:58
all that.
185
658063
1155
11:00
But for me, equally important reasons why we need these foods
186
660040
4293
Fakat bana göre, yiyeceklere olan ihtiyacımızın
neden eşit derecede önemli olduğu çok hisse dokunan bir şey.
11:04
are the deeply felt ones,
187
664357
1782
11:07
because food is so many things, you see.
188
667059
2593
Yiyecek çok şey demektir.
11:10
Food is nourishment, comfort,
189
670355
3717
Gıda; beslenme, rahatlık,
11:14
creativity, community,
190
674096
2765
yaratıcılık, topluluk,
11:16
pleasure, safety, identity
191
676885
3725
zevk, güvenlik, kimlik
11:20
and so much more.
192
680634
1358
ve daha birçoğu.
11:22
How we connect with our food
193
682708
2389
Yiyeceklerimizle nasıl bağlantı kurduğumuz
11:25
defines so much in our lives.
194
685121
2068
hayatımızdaki çok şeyi tanımlar.
11:27
It defines how we connect with our bodies,
195
687745
2535
Vücudumuzla nasıl bağlantı kurduğumuzu tanımlar
11:31
because our bodies are ultimately food.
196
691027
2364
çünkü bedenlerimiz nihayetinde besindir.
11:34
It defines our basic sense of connection
197
694192
3567
Varoluşumuzla temel bağlantı anlayışımızı tanımlar.
11:37
with our existence.
198
697783
1543
11:40
We need these foods most today
199
700464
3037
Günümüzde bu şeylerin doğal düzeni içinde insanlar olarak,
11:43
to be able to redefine our space as humans
200
703525
3851
mekanımızı yeniden tanımlayabilmek için
11:47
within the natural scheme of things.
201
707400
2277
bu gıdalara ihtiyacımız var.
11:50
And are we needing such a redefinition today?
202
710507
2662
Bugün böyle bir yeniden tanımlamaya ihtiyacımız var mı?
11:55
For me, the only real answer is love,
203
715692
3990
Benim için tek doğru cevap sevgidir
12:01
because love is the only thing that counters shame.
204
721261
4986
çünkü utançla mücadele eden tek şey sevgidir.
12:07
And how do we bring more of this love into our connections with our food?
205
727571
4928
Bu sevgiden daha fazlasını yiyeceklerimize olan bağlantılarımıza nasıl getirebiliriz?
12:14
For me, love is, in a big way,
206
734285
3780
Benim için sevgi;
12:18
about the willingness to slow down,
207
738089
3768
büyük ölçüde yavaşlama,
12:22
to take the time to feel,
208
742826
3367
hissetmek için
12:26
sense, listen, inquire.
209
746217
4253
algılamak, dinlemek ve sorgulamak için zaman ayırma isteğiyle ilgilidir.
12:31
It could be listening to our own bodies.
210
751704
2484
Bedenlerimizi dinliyor olabilir.
12:34
What do they need beneath our food habits, beliefs
211
754875
6712
Yeme alışkanlıklarımızın, inançlarımızın
12:42
and addictions?
212
762188
1377
ve bağımlılıklarımızın altında neye ihtiyaçları var?
12:44
It could be taking time out to examine those beliefs.
213
764488
4009
Bu inançları incelemek zaman alabilir.
12:49
Where did they come from?
214
769159
1597
Nereden geldiler?
12:51
It could be going back into our childhood.
215
771586
2529
Çocukluğumuza geri dönmekle ilgili olabilir.
12:55
What foods did we love then,
216
775012
1707
O zaman hangi yiyecekleri sevdik
12:57
and what has changed?
217
777577
1530
ve ne değişti?
12:59
It could be spending a quiet evening with an elder,
218
779940
5098
Yaşlı biriyle sakin bir akşam geçirmek,
13:05
listening to their food memories,
219
785062
2686
yemek hatıralarını dinlemek,
13:07
maybe even helping them cook something they love
220
787772
2925
hatta sevdikleri bir şeyi pişirmelerine
13:10
and sharing a meal.
221
790721
1441
ve bir yemeği paylaşmalarına yardımcı olmak olabilir.
13:14
Love could be about remembering
222
794035
4216
Sevgi, insanlığın engin olduğunu
13:18
that humanity is vast
223
798275
2158
ve yiyecek seçimlerinin farklı olduğunu
13:20
and food choices differ.
224
800457
1822
hatırlamakla ilgili olabilir.
13:23
It could be about showing respect and curiosity
225
803018
3764
Birisinin gerçekten alışık olmadığı bir yiyeceği zevkle yediğini gördüğümüzde
13:26
instead of censure
226
806806
1857
onu kınamak yerine
13:28
when we see somebody enjoying a really unfamiliar food.
227
808687
3688
saygı ve merak göstermekle ilgili olabilir.
13:34
Love could be taking the time to inquire,
228
814344
3303
Sevgi; sorgulamak,
13:38
to dig up information,
229
818591
1832
bilgiyi kazımak,
13:40
reach out for connections.
230
820447
1879
bağlantılara ulaşmak için zaman alıyor olabilir.
13:43
It could even be a quiet walk in the fynbos
231
823233
3365
Hatta belirli bir bitkinin
13:47
to see if a certain plant speaks up to you.
232
827485
4484
sizinle konuşup konuşmadığını görmek için
Fynbos bitki örtüsünde sessiz bir yürüyüş de olabilir.
13:51
That happens.
233
831993
1166
Böyle şeyler olur.
13:53
They speak to me all the time.
234
833183
1610
Benimle her zaman konuşurlar.
13:56
And most of all,
235
836940
1553
En önemlisi,
13:58
love is to trust that these little exploratory steps
236
838517
4754
sevgi, bu küçük keşif adımlarının
14:03
have the potential to lead us to something larger,
237
843295
3517
bizi daha büyük bir şeye götürme potansiyeline sahip olduğuna,
14:07
sometimes to really surprising answers.
238
847738
2867
bazen de gerçekten şaşırtıcı cevaplarına güvenmektir.
14:11
An indigenous medicine woman once told me
239
851756
3225
Yerli bir tıp kadını bana bir defa,
sevginin, onun en sevdiği çocuğu olarak toprak ana üzerinde yürümek olduğunu,
14:15
that love is to walk on Mother Earth
240
855005
3449
14:18
as her most beloved child,
241
858478
2381
dürüst niyetli olduğuna inanmak olduğunu
14:22
to trust that she values an honest intention
242
862108
4758
ve adımlarımızı nasıl yönlendireceğimizi
14:26
and knows how to guide our steps.
243
866890
2154
bilmek olduğunu söyledi.
14:29
I hope I have inspired you
244
869808
2074
Umarım atalarınızın yiyecekleriyle yeniden bağlantı kurmaya başlamanız için
14:31
to start reconnecting with the food of your ancestors.
245
871906
3547
size ilham verdim.
14:35
Thank you for listening.
246
875477
1459
Dinlediğiniz için teşekkür ederim.
14:36
(Applause)
247
876960
2181
(Alkış)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7